Dostun Sayfasi

Dostun Sayfasi (http://www.dostunsayfasi.com/)
-   Bilmece & Bulmacalar (http://www.dostunsayfasi.com/bilmece-bulmacalar/)
-   -   Bir Evin olsun !! Oyun Başlasın.... (http://www.dostunsayfasi.com/bilmece-bulmacalar/18670-bir-evin-olsun-oyun-baslasin.html)

Memoli 24-01-2008 23:02

Bir Evin olsun !! Oyun Başlasın....
 
Sevgili dostlarım bu oyunun amacı günlünüzde yaşatıgınız evi yapıyoruz yapıyoruz derken çizmek yok sadece içinde ve görünüşü, manzarası,En cok istediginiz kişiler veya kişin olması bu çoğaltarak başlayım ... İlk ben başlıyorum galiba :)
  • Evim Söyle olsun :
  • Evim ahşaptan olsun
  • Huzur ve saglıklı olsun
  • Manzarası Zengin bir yeşilige sahip olsun
  • Teknolojik Donanımı En üst safada olsun
  • Birde Gezmek için ormadan patika ve Biskilet yolu olsun
  • Basketbol sahası olsun (Şahsi)
  • Evimin içinde Langırt ve Bilardo olsun (Bana özel Oyun salonunda)
  • Birde benim bircik CADIM olsun
  • İnternet Şart
  • Birde Şehirden uzak olsun
  • Şehirde ihtiyaclarımı görmek için mini bir arabam olsun
Bu kadar olursa iyi olur :)

sadik19 24-01-2008 23:58

Bir evim olsun, aileme hep yanimda olsun.
Odasi bol olsun, misafirlerim yer olsun.
Büyük çicekli Bagcesi olsun birde mangal olsun.
Dostun Sayfasindaki doslarim gelsin.
He bir de Raki, et, balik olsun hepimiz bir eylenelim.
Internet ve leptopum olsun gelemiyen dostlarlara gösteririz.
O bahçede bir de kiraz agci olsun çocuklarimizin yemesi için.
Duvarlarda oglumun fotograflari olsun.
Bir özel odasi olsun içinde bir plasma tv olsun birde ligtv.
...

Daywalker 25-01-2008 00:06

Bir evim olsun

Ormanın içinde olsun.
İçinde olduğu orman yemyeşil olsun gözün alamadığı kadar uzun yeşiller içinde.
Evimin önünde bir göl olsun.
Ahşap olsun ev.
İçinde asi bir kadın olsun.
Araba istemez! Yürümeyi bilmeli insan.
Kimse olmasın ben, asi ve ahşap evim.
İnternet istemem, Tv istemem
Gerekli teknoloji olsun, fazlası değil.
Sağlık olsun. Uzun ömür talebim değildir.Sadece mutlu bir hayattır dileğim yaratıcıdan.

Ütopyalar olmazsa hayat nasıl geçicek ?


Güzel oyun MEMOLİ sağolasın.

gz_antepli 25-01-2008 10:24

Sağlıklı ve sıhhetli bir şekilde oturacağım bir evim olsun
Kapısında bir arabam
En önemlisi canımın içi olan
Kızım ve eşim olsun

Eyvallah memoli

melike1907 25-01-2008 13:42

bir evim olsun o evin mimarıda ben olayım tek başıma yaşayayım yakında ailemin evi olsun kesinlikle onlarsız olmaz
internet bağlantısı olmayan bir yer olsun tv mutlaka olsun cep telefonu olmasın
bahçesi kocaman olsun meyve ağaçları olsun bol bol kendim ekip kendim yiyeyim etraf kalabalık olmasın ama arkadaşlar bol olsun
etrafta köpekler olmasın kesinlikle :dua:
evim bu arada kocaman olsun içinde bazı odalar özel olsun birine posterler asayım birinide atölye yapayım resimler çizeyim karalayım duvarları ne güzel olur bu istekler bitmez :)

İsmail 25-01-2008 17:21

bır evım olsun ama coruma uzak olsun:D:D:D
sıcak ıklımlı bı yerde olsun..
tabıkı sevdıgımde olsun..yalnızlık allaha mahsus;)
evım olmusken arabamda olsun( bmw) :D
denıze yakın olsun...guneyde olsun :D (sıparıs verır gıbı oldu ) :)
net..pc..hersey olsun....
bunların olması ııcın bı ısım olsun:D:D:D:D:D
ısım olmassa bunla hayal:D:D:D

ICEEE 26-01-2008 13:53

benim bir çiftlik evim olsun
önünde küçük bir nilüfer havuz olsun
kocaman ağaçları olan bir bahçesi olsun (sonbaharda güzel görüntüleri oluyo)
yalnızlık tercihim
pc m ve netim olsun
kocaman kocaman puzzellarım olsun
atım olsun
fırınım olsun

şimdilik bu kadar

Aydındost 26-01-2008 15:12

bir evim olsun
yeter:D

gerisi sağlık olsun
pirincimde taş gözümde yaş olmasın
hayal bile kuramadım;)

..demet.. 26-01-2008 16:31

Ev
 
Ev



Geceye, sararmış dörtgenler halinde gülümseyen bir huzur yuvasıdır, masalda ev... Yaşlı ormancının bacasına şöminenin dumanı, camına alevinin harı vurur.

Gaston Bachelard'ın "Geceye açılmış bir çift göz" diye tanımladığı ışıklı pencereler, ebedi saadet mekanlarını çağrıştırır çoğumuza; içimizi ısıtır.

Geçen Pazar Hıncal Uluç da "Evin yanan ışıkları" başlıklı yazısında bu sıcaklığı anlatıyordu duygusal bir dille... Akşamları yalnız başına pencereleri kapkara bir eve dönmenin hüznünden söz ederken, "Kapısı anahtarla açılmayıp, zili çalınan evler"e özenen Savaş Ay'ın mısralarına katılıyordu.

Yalnızlığın kilidini açan anahtara karşı zil, paylaşılan bir ışığın sesiydi sanki...



* * *



Nurdan Gürbilek, "Ev Ödevi" başlıklı nefis denemesinde tam da bu duyguyu deşiyor (Metis, 1999). Bir tren yolculuğunda, akşam herhangi bir istasyonda gördüğümüz ışıklı evleri örnek veriyor. Trende "yalnız ve karanlıkta olan için evden yayılan ışık, o anda kendisinin yoksun olduğunu düşündüğü her şeyin timsali gibi parıldar. 'Uyanık kalan evde biri var' diyordur ışık, 'Sen orada boş düşler kurarken, burada devam eden bir hayat var.'".

Sonra, aniden, usta işi bir yer değiştirme ile, bu kez ışıklı eve girip, istasyondaki trene bakıyor Gürbilek... Cılız lamba ışığını arkalarına alıp, her gün aynı saatte evlerinin önünde duran treni gözleyenler de acaba "Ev ne kadar karanlık, dışarıda trenin ışığı ne kadar güçlü" diye düşünüyorlar mıdır?

Trenin vaat ettiği aydınlık, evdeki ışıktan parlak mıdır? "Ev, dışarıya karşı sadece bir sığınak değil, aynı zamanda bir engel midir?"



* * *



Elbet evden eve, mukimden mukime cevabı değişen bir soru bu...

Lakin ülkenin kahir çoğunluğu için ev, Tezer Özlü'nün "Çocukluğun Soğuk Geceleri"nde öfkeyle söz ettiği mekana benzer.

Özlü, "Orta sınıf evlerinin ağır ve bunaltıcı havasından yakınır" kitabında... "Eski anılarla dolu, küf kokan, nemli, soğuk ve yalnız taşra evleri"nden söz eder. Nurdan Gürbilek'in, kendi çocukluğundan imgelerle zenginleştirerek tasvir ettiği bu evlere yakından bakınca her birinde kendi hayatımızdan birer ayrıntı bulabiliriz:

"Evlerin çoğunda baba devlet memurudur. Aile yoksul değildir, ama yokluğun yabancısı da değildir. Para zor, ama su idareli harcanır. Odadan çıkar çıkmaz söndürülür ışıklar... Odalar dar, pencereler küçüktür.

Musluklar sürekli damlatır bu evlerde... Muslukların altına madeni kaplar konur, su kaba damladıkça tekdüze bir ses çıkarır, kaplar dolar, su taşar, taştığı yerde inatçı sarı bir pas izi bırakır. Eski eşyalar atılmaz, saklanır bu evlerde; delinmiş tencereler, kulpu kırık fincanlar, küçülmüş elbiseler, eski düğmeler...

Bu eşya yığınının içinde çocuklardan kaçırılmış birkaç nadide eşya her zaman vardır: doğru misafire ikram edilmek üzere bekletilen, doğru misafir gelmediği için evin gizli bir köşesinde öylece bekleyen, ikram edilmeye bir türlü kıyalamayan bir iki şişe viski, birkaç paket yabancı sigara... Tüketim çağının başladığını bir türlü anlayamayacak, anlasa bile kabullenemeyecek bu evlerde yığınla naylon torba, boşalmış deterjan kabı, içki şişesi, ambalaj kağıdı, gazı bitmiş çakmak da birikir. Aynı zamanda, miyadını doldurmuş, toplu iğnelerle tutturulmuş, sararmış, uçları kıvrılmış, gerekli gereksiz yığınla evrak, 20 yıl önce taşınılan evin elektrik ve vergi makbuzları, bir gün lazım olur diye saklanmış karneler, yazışmalar, notlar, gazete kupürleri, köşe yazıları, yemek tarifleri, şifalı otlarla ilgili bilgiler..."



Tanıdık geliyor mu?
Devam edelim:
"Kapısı ancak misafir geldiğinde açılan soğuk misafir odaları, kapağı hep kapalı duran şekerlikler, şehirde daha yerleşik bir hayata geçilince edinilmiş, yerinden kıpırdatılamayacak kadar ağır, tozdan asla arındırılamayan vitrinler, fazla elektrik yakmasın diye birkaç ampulü gevşetilmiş kristal taklidi avizeler. Beyaz bomboş bir duvara koca bir çiviyle asılmış, nedense hep eğri duran Saatli Maarif Takvimleri, bir köşede öylece bekleyen Hayat ansiklopedileri, çocuğun zamanla keşfedeceği, gözden uzak bir yere kaldırılmış seksoloji dergileri...

"... ortası çökmüş demir karyolalar, tüten soba, akıtan termosifon, bir yana yatmış, iyice incelmiş tokyo terlikler, bir yanı yeşil, ötekisi beyaz 'Yeşil Bursa' yazılı, uçları püsküllü havlular, ortası balık işlemeli hamam tası. Banyo günü..."

"... cızırtılı radyolar, tavandan sarkan çıplak ampuller, gölgesi ışığından büyük lambalar, gecenin soğuğunu kapmış kara okul giysileri... Ağzına kadar eşyalarla dolu odalar, kapılarının arkasında giysilerin asılı olduğu askılar, bir ayağı sallanan masa, gıcırdayan sandalyeler..."



* * *



Evlerin "arka bahçe"sine vuran "ters ışık"ta bazen farklı görünür hayat...

Tezer Özlü, böyle bir evin penceresinden bakarak, içerde yanan ışıklara özenen Hıncal Uluç'a göz kırpar adeta: "Sokak aralarından geçerken, gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim, evlerin pencere camları buharlaşmışsa, odaların içine asılmış çamaşır görürsem... gitmek, gitmek, gitmek isterim hep."

Çünkü Özlü'ye göre "Güzel olan, gerçek olan dış dünya ve o dünyanın insanın kulaklarına varan uğultusudur. Ve yaşam, yalnızca sokaklardadır".

İçeridekilerin özlemle dışarıyı gözlediği, dışarıdakilerin imrenerek içeriyi özlediği bir garip mabettir ev...

Evin içindekiler dışarıda, dışarıdakiler içeride arasa da, herkes aynı ışığın peşindedir.

... ve ola ki bizdedir, içeride ya da dışarıda arayıp durduğumuz o ışığın kaynağı...

... içimizdedir.



alıntıdır..
Ev Ödevi- Nurdan Gürbilek



Metis Yayınları, Şubat 1999


hazır konu evden açılmışken ve bende okumuşken ekliim dedim =)

ekoo 26-01-2008 20:02

bır ewım olsun yarım yanımda olsun bask abırsey ıstemem gerısı benım ıcın teferuattır.....


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:44 .

Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1