Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Geri Dönüsüm Kutusu > Çöp Kutusu
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Çöp Kutusu Yenilenemeyecek konular buraya

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Modları Göster
Eski 04-05-2007, 11:29   #1
Onursal Dost
ZiLAN - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
41 mesajina 63 kez tesekkür edildi
 ZiLAN isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Açlıkla yapılan “Savunmalar”

Dönüşü zor bir gidişle yol alıyor, Paris’ten Strasbourg’a doğru, bu trenin içinde herşey. Herkes ne yaptığını biliyor muydu acaba; bu zaman tünelinin içinden geçen bu yüzyılda. En çok Kürtlerin tarihinin acıları tekerrür yaşıyordu hep. Hem de onca kazanıma rağmen, ama yine de, yeniden. Tarihinin adını almaya, tam da yazdığı tarihinin satırlarının başlığını atmaya başlamışken; Kürdün tarihini yazacak mürekkebe zehir katmışlardı. Kalemin derisi dökülüyordu şimdi, boyası tüketilecek.
siteadi.com - Açlıkla yapılan “Savunmalar”
Elbet; geçmişte de ölüme yatmıştı ayaklanan Kürtler. Ama önceden, duvarları vardı açlığın... gardiyanı vardı esir alınmış bedenin. Oysa şimdi, vücut sokakta, halk sokakta, üstelik Avrupa’larda.

Demek ki; her kazanıma rağmen; Kürtler yine de en büyük değerin zehrine de tanık olacaklardı doktor raporlarında. Demek ki, spiker bunu da söyleyecekti Kürt halkına. En çok da şimdi kulaklarını tıkayacaktı Avrupa ona. Demek ki süreç, bu kaybın gongunu da tokmaklayacaktı. Bu kez, özgürlük ve yaşam, sokaklardan alınıp karanlığın zehrine akıtılacaktı. Demek ki şimdi, Kürtler en çok da kazandığı şeyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı. Kaybetmenin acısı, hiç sahip olamamaktan daha büyüktür.

Strasbourg yolunda silüetler

Trenin camının önünden, ağaçlar geçiyor yol boyunca, hızlı hızlı. Her bir ağaç şehitleşiyordu gözlerimin önünde. Kürtlerin bugününe, Strasbourg’a doğru yol uzun, yol zorlu, yol şaşkın, yol emin... yol tek başınaydı hep bu dünyada.

Yolculuğumun hazine değerindeki sohbetinin sahibi Barış Ana’sıyla varıyoruz grevin yanına. Birkaç adım kala ana, siyah-beyaz saçlarının üzerindeki karanlık eşarbını ağartılarından sürükleyip; çantasından çıkardığı beyaz tülbentini doluyor başına.

5 günlük açlık bile ne zordur her zaman. Açlığın yaşı 15’inden 70’ine değişir. Ama gözünüze, üzerinde kırmızı da değil; siyahla yazılmış önlükleriyle, 20 tane insan ilişince, zamanın anlamı da kalmaz. Yolda gelirken, trenin camına yansıyan ölüm oruçları şehitlerinin, ölüm orucu gazilerinin siluetleri tekrar canlanır, baktığınızı sandığınız yüzlerde. Aslında onlarda, sizinkine dair bir ruh hali de yoktur. Yaptığına el alem bakan, yani ölüme yabancı bu gülen yüzler; daha dünkü Newroz’un coşkusundan bugüne saklanmıştır sanki.

Yüksek gerilimdeki moral, tokalaşırken dokunduğunuz her elde size çarpar. Hisleri elinizden anlarsınız artık. Size değen gözler, yüreğinize yazılar yazar. Okursunuz. Açlıkla yapılan “Savunmalar”dır, Avrupa’ya her sabah bu sokakta gözlerini açan inadın yazdığı. Bağlılığın, iradenin ve belki de, hani şu hiç yapılamayan aşkın tanımı, günün ısı vermeye başladığı tan vakitlerinde, Avrupa için en çok da bu sokakta anlam buluyordur.

Umutlar sere serpe

Sohbet başlıyor. Yaşam hem çok politik, hem de çok değersiz bir söylemdir açlığın bu süresizliğinde. Burada, günlük bir hayatın içine, Kürtlerin olağanüstü süreçlerinin politik ağırlığı çökmüştür aslında... Bir tavla oyununun bile politikleştirilebileceği ya da buna tezat; önderliği için, yaşamı bu kadar ağırdan alıp basitleştiren, güncelleştiren, oyuna çeviren bir ortamdır burası. Her iki tarz da hakimdir. Her ikisi de bu grevin yaşam biçimidir sanki.

Sabahın bu erken saatlerinde, 75 grevciye yetmeyen birkaç tane Yeni Özgür Politika’nın satırlarında başlıyor günün ilk dakikaları. Bu dakikalarsa, gökte asılı duran Ay’ın annesidir artık ve O’nu uyutmadan kendisini atmaz uykunun göğsüne. Açlığın uzun günleri daha da uzatılır sohbetlerde. Herşey sere serpedir. Yataklar, yastıklar, umutlar, kararlı bakışlar.

Uzaklardan, moral destek vermeye gelenlerin; aslında, moral depolayıp gittiği bir antrepodur burası. Bu bağlılığı gördükçe hayran kalırsınız ve moraliniz bile bozulabilir, kendinizde bulduğunuz o en eksik yanda. Yalandan gülümsersiniz, içinizde keşfettiğiniz bu açığı kapatmaya uğraştıkça. Tüm gün boyunca yoğun diplomasi de yürür. Dönüşümcülerin dönüşeceği gün, en çok ziyaretçi olduğu gündür.

Kazanmanın resmini çekmek

Önlükleri siyahla yazılı süresiz açlık grevcilerinin tek tek fotoğraflarını çekerken yaptığınız işe nasıl da yabancısınızdır aslında. ‘Keşke fotoğrafı çeken ben olmasaydım,’ der içiniz o an ilk önce. Ama, eylemin zaten başaracağına olan inancınız, bu duygunuzu adam akıllı aç bırakıp öldürür. Bu fotoğraflar, acının değil, kazanmanın resmi olarak bu mücadeleye düşecek ve ben de bu ekibin resmini çeken kişi olarak kalacağım, telkiniyle çoktan doyurmuşsunuzdur ruhunuzu. Kendilerini şanslı buluyorlar onlar. Önderliklerinin; “Yetersiz yoldaşlık,” nitelemesine, kendi adlarına en azından bir teselli olarak görüyorlar bu eylemi. Ama yine de sonuç alınacağının, kazanacaklarının üstüne basa basa.

Açlığın kadınları, bu eylemin en çok gülümseyen yüzleri. Cıvıl cıvıl sohbetleri ile; tüm odaları ve bu eylem kaldırımını; yine kadının farkını atarak; en çok da onlar anlamlaştırıyor.

Dağlara götüren vedalaşma

Hayatın gerekleri de umursanmaz değildir. Temizliğe çok önem veriliyor. Sağlıkla ilgili olarak ciddi bir disiplin var. Eylemin uzun soluklu olacağı da hesaba katılarak; belirli kurallar belirlenmiş ve bu kuralların dışına çıkılması kesinlikle yasak. Mesela, belirlenen 5’erli periyodların arasında, (ben ve Barış Anası gibi) Paris gibi uzaktan gelmiş olsanız bile, periyodun ilk anında gelmediğiniz için eyleme alınmazsınız.

Ve nihayet, ilk dönüşümlü grup kendi üzerine düşen süreci tamamlıyor. Pazar gününün öğleden sonrasındayız artık. Yeni dönüşümlüler olarak katılacak arkadaşlar, Avrupa’nın dört bir yanından gelmişler. Önceki grup son hazırlıklarını bitirmiş. Gidecekler. Vedalaşıp, gidecekler... İşte o an yaşadığım tablo, beni bu sokaktan alıp, dağlara götürüyor.

Hem birbirlerine minnettarlığın, hem helalleşmenin, hem de yoldaşlığın sahnesini izliyorum. Kapının önündeyiz. Yeniler, öncekilerden önlüklerini alıyorlar. Sanki bir eğitim kampındayız. Ve 20 grevci, yoldaşlarını dizildikleri sıra boyunca kucaklayarak uğurluyor. 20 süresiz, dönüşümlüleri teker teker öpüyor. Bu görüntü Strasbourg’a ait değil. Bu görüntü Fransa’nın olamaz. Bu görüntü dağlardan alınıp getirilmiş buraya. Oranın sıcaklığında. Oranın kucaklaşmaları dokunuyor, fiziki olarak kendini ölüme yatıran bedenlere. Sarıldığı yoldaşının ensesinden benimle karşılaşırken, oranın gülüşleri oluveriyor her çehre... Evet, bu coşku buranın değil. Birkaç arkadaş kendi aralarında adını koyuyor bile: “Be Serok Jiyan Nabe Eğitim Devresi”. Herkes sanki başka bir yerde. Ve o gün o an daha iyi anlıyoruz ki; siyahla yazılmış önlüklülerdir buranın sahipleri. Birileri gidecek ama, birileri hep kalacak burada. Taa ki; İmralı’ya bağımsız bir heyet gönderilinceye dek.

15 yaşında yoldaş Rojda

Henüz 15 yaşında Rojda. Eylemi duymuş ve kendini hemen buralara atmış. İlk grupta yer alan eylemcilerin en küçüğü. Bir Kürt kızı. Gözü toktu bu 15 yaşında ve hayatındaki herşeye ama... iradesi ise Önderliği için açlık çekiyordu. 5 gün boyunca bu önlük onun üzerinde kendini salındırdı grev sokağında. Suskundu günlerdir, çok az konuşuyordu bu Kürt kızı. Son gün, işte o merasimin olduğu dakikalarda, güzel, siyah gözleri konuşmaya başladı. Gitmek istemeyen göz yaşları da anlatıyordu onu ama, işte son dakika dile geldi bu pek konuşmayan kız: “Gidemem,” diyordu. “Onları burada bırakıp, nasıl giderim... Hayır, ben gidemem,” diyordu. Hem bir genç kız, hem de eylemin çocuğu gibi duruyordu ama; hem de iyi bir yoldaş konuşuyordu bunları dile getirirken. Açlığı bırakmak istemiyordu. Orada da direndi ve hep ağladı. “Onlar burada aç kalırken, ben nasıl yerim,” diyordu. 54 kişiyi, kendinden büyük ve yılların Kürt mücadelesinde bir dünya anılar biriktirmiş 54 eylemciyi şaşırtan bir bağlılıkla; ama yoldaşça, ama kadınca, ama dostca, ama militanca... ama; en içten duygularla akıtıyordu gözyaşlarını. Onun yerini 15 ve 17 yaşlarında iki yeni Kürt kızı doldurdu şimdi.

Sanatçı, Kürt, yurtsever ve eylemci olarak katılmış olan iki dönüşümlü grevci ise; türküleriyle eylemin moraline daha da bir coşku katmıştı. 5 günlük açlıkta yine de nasıl bir güçle türkü söylenirmiş, hayran kalmıştık.

Keşke başka yolu olsaydı

Keşke diyor insan, keşke başka bir yolu olsaydı. Keşke bundan önce, ateşkes ve barış için daha çok şey yapsaydı bu Kürt halkı. Yapsaydı ve süresiz bir açlık grevine de hiç gerek olmasaydı. Bu konuda tüm Kürt halkının oturup kendisini tekrar gözden geçirmesi gerekmektedir.

Hızlı hızlı ve zamanın nasıl geçtiğini bir türlü anlayamadığım bu 3 günlük koşuşturmacada, hızım kendini trenin hızına bırakıyor. Ben yaşadığım ve geride bıraktıklarımın zihnimdeki ağır görüntüleriyle, oturduğum yerden bir kez daha Avrupa’daki katıldığım bir eylem dönüşü daha, gecenin kararmaya çalıştığı gökyüzüne hızlı hızlı geçen ağaçların, tepelere serpiştirilmiş evleri sayıyorum. Bugün 15 Nisan’dı. Benim doğduğum gündü ve Strasbourg Kenti hep yaşasındı. Strasbourg Kentindeki herşey yaşasındı. Bu kente umutsuzluk, bu kente yoldaşsızlık, bu kente zalimlik, bu kente ölüm doğmasın.

Doğum günümde terk etmek zorunda kaldığım bu şehirde her güzellik dilerim ölümsüz olur. Herşey ve herkes, dilerim, özgürlük, mutluluk, barış, aşk ve tabii ki; İrade’siyle, Önderliği’yle yaşar.

Bu eylemin ihtiyaçları

Bu eylem Kürde ihtiyaç duymaktadır. En yalın yurtseverinden, aydınına, sanatçısına, öğrencisine, işçisine, kadınına, çocuğuna, esnafına. Tümü bu eylemi başarıyla sonuçlandıracak olan ve eylemin paydası olan bu halkın birlikteliğidir. Duyarlı olunması gerekilen bu süreçte, belki gidip görmek, ziyaret etmek, onların yanında olmak önemlidir ve bu yapılmadılır. Ama eylemin en büyük ihtiyacı, her alandaki Kürdün, bu eylemi sokaklarına taşımasıdır. Eylemin bürokratik ve kamusal alanlarda yansıtılması, taşırılması, Öcalan’ın sağılık koşullarına tüm yabancıların dikkatinin çekilmesi gerekmektedir. Çarşamba günü Avrupa Konseyi önündeki eyleme, tüm Kürtlerin katılması gerekmektedir. Merkezi olarak gerçekleştirilecek bu eylemin aslında, 20’si süresiz toplam 75 kişiyle yapılmadığını, eylemin tüm Kürtler adına gerçekleştirildiğini o gün Parlamenterlere göstermek, “Biji Serok Apo” sloganının anlam bulacağı yegane andır. Gerçekten Önderliğinin yaşamasını isteyen, işte o gün, orada, o binanın önünde bulmalıdır kendini. Şu çok iyi bilinmelidir ki, açlık grevi ve ölüm orucu eylemi yalnızca Strasbourg’da da yapılmamaktadır. Kürdistan ve Türkiye’nin birçok yerinde bu eylem şu anda başlatılmıştır ve gözümüzün önünde yalnızca 20 eylemci ölüme yatmamaktadır. Bu sayı çok daha yüksektir ve bundan sonra bu eylemcilerden tek birinin şehadeti bile aslında bizim boynumuza ömür boyu asılı kalacak bir vebal olacaktır.

Kürtlük, bu dönemin Kürdüne ait bir kimlik değildir. Hiçbir Kürt, hiçbir özgürlük tutkunu, hiç bir ezilen unutmamalıdır ki; biz bunların tümünü çocuklarımızdan emanet aldık. Özgürlük tutkunu kimliklerimiz aslında çocuklarımıza ulaştırmamız gereken tarihsel bir emanettir ve gerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a gerekse de, onun yoldaşlarından tek birine karşı duyarsızlık sonucu yaşanacak olanlar, bu süreçte üzerine düşen görevi yapmayan “eksik yoldaşlık” anlayışının sonucu olacaktır. Şunu bir kez daha düşünmemiz gerekmektedir ki; duyarlı olduğunu söyleyen hiçkimse, kendini bu vebal altında bırakmamalı.

Tarihe borçlu ve suçlu olmak, ölümün bile altından kalkamayacağı bir ezikliktir.

Yeni Özgür Politika, Strasbourg açlık grevi üzerine izlenim


Newal Bilge

__________________
Serbest piyasa dostluklar

ikilem kıskacında

Hüküm sürüyor iktidar

Hükümlü olmuşuz

Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında

Her gün,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki canavarı

Her kuvvet,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki şeytanı


DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
  Alıntı ile Cevapla
Eski 04-05-2007, 11:38   #2
Dost
mnoocalan - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: ANKARA
Yaş: 48
Mesajlar: 4,240
Tesekkür: 87
113 mesajina 198 kez tesekkür edildi
 mnoocalan isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Herşey ve herkes, dilerim, özgürlük, mutluluk, barış, aşk ve tabii ki; İrade’siyle, Önderliği’yle yaşar.

bundan başka ne denebilir ki dostum emeğine sağlık

__________________
Kayıp kentin güzel insanı
Rüzgar esermi sizin oralarda?
Ve
Umut türküsü söylenirmi
Sevda misali?
Yada buradan sesimiz duyulurmu
Bir SELAM desek dosta...
  Alıntı ile Cevapla
Eski 04-05-2007, 11:45   #3
Dost
pınar09 - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Yaş: 37
Mesajlar: 3,610
Tesekkür: 201
173 mesajina 805 kez tesekkür edildi
 pınar09 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

emeğine sağlık dostum.

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
“savunmalar”, açlıkla, yapılan


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:21 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1