Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Geri Dönüsüm Kutusu > Çöp Kutusu
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Çöp Kutusu Yenilenemeyecek konular buraya

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Modları Göster
Eski 03-05-2007, 08:55   #1
Onursal Dost
ZiLAN - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
41 mesajina 63 kez tesekkür edildi
 ZiLAN isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı şarkilar, şiirler Ve Dostlar

Yağmur tanesi olmak
siteadi.com - şarkilar, şiirler Ve Dostlar bulutsuz havalarda
Yağmak
yalnızların
yalnızlıkların
üstüne
yağmak

dağlar ,
açmamış çiçekler ,
kaya diplerindeki yosunlar,
beni bekliyorlar
yağmalıyım
bulutsuz havalarda
yangınlar ülkesine


yağmur tanesiyim
düştüğüm anda
toprağa,
çamur oluyorum

kahroluyorum !
beni adem
yolunda
tekrar
insan
olmaktan

şiir: Tarık özyıldırım


Bebek soyumdan , bilgiç sonuma yol alıyorum…İşte …O yüzden ortaokulu ne zaman bitirdim ,liseyi ne zaman bitirdim , üniversiteden ne zaman mezun oldum bilmiyorum.Tüm bunları yaşayan ben miyim bilmiyorum …? İşin ilginç yanı her gün doğmanın ve yeniden ölmenin gel-gitlerini de aynı sükunette yaşıyorum…Kahretsin ! Kahretsin ! Yüreğimin götürdüğü yere gidemiyorum . Resmi maskelerin resmi olmayan paylaşımları ayaklarımı geriye götürüyor , üzülüyorum … şarkılara sığınıyorum … zihnimdeki ince tılsıma gömülmüş şarkıyı duyabiliyor musun …? “ bırindar kırım xeribiye/ez jı xwe re kuştim xeribiye/mın bese ji vé eziyetiyé/bérem kete véberiye…”'. Kızıl çatıların ve denizin sahibi ısırgan otu yırtıp geçti mi kolunu? Acı çekmek özgürlükse acınacak durumdayız anlasana …Türkiye’nin yer şekillerini anlatmak, yükseltilerini anlatmak pek bir işe yaramıyor …Yaramıyor işte … Sen bir de benim kırılan ruhumun monoklinal yapısını gör … Kalbimin tektonizmaya uğramış kıvılcımlarını gör … Her şey ama her şey bir daire çiziyor nereden nereye , kimden kime …?

Hayatıma uzun süredir ayraç koymuyorum ve hiçbir suyun tadı , karanlık kuyudan çektiğim suyun tadını vermiyor.Nasıl umutsuzken yazılmıyorsa , Müslümanken de matbaacı olunmuyor… Belki de artık ışıkla gölgeyi , su ile toprağı karıştırıp bu şehirde son vermeliyim yaşantıma …Biliyorum bir hevestin gelir geçer senin aşk dediğin …Neleri sevmişim , neleri düşünmüşüm inanılır gibi değil … Yüzüme çarpacak su kalmadı , geceyi gündüzüme katacağım artık , yoksa olmuyor ! olmuyor! olmuyor !

Tarihten ders çıkarmak bana düşmez artık .Milyarlarca insanın konuşmaları , rengarenk yaşam çığlıkları ise , zamanın ölümünü tarih mi yargılayacak ? Kimse beni doğduğum yer ile barıştıramaz ama gerçekten içimde bir karşılaşma korkusu var . Bir sonu olsun diyorum ama günler uzuyor işte . Benden SONA sadece acı kalacaksa , tarihi tarihimle reddediyorum .

Bugün bir öğrenci ' 5 duyu organından ikisini seçerseniz , hangilerini seçersiniz hocam' diye sordu …Hiç düşünmeden göz ve kulak dedim …Zaten bu iki organım tek yok muydu ? her şeyi gördüm … Ayaklarımın dibine düştüm , erken geldim dünyaya , yağmur dinince her şeyi gördüm ve duydum …Koklamadım, hissetmedim, söyleyemedim , hiçbir şeyi çünkü taşıyamazken dal meyvesini , ben ayakta kaldım , direndim , ağı yırtık örümceğin ağını ördüm …Şimdi ölüm en acı ıssızlık, bak melodileri nasıl da hissediyorum . Aynur ' ez pir būme bave tề kấl / le benda te me /Qure mın bese wegere / çave mın bı re ketiye / ez heyran daye /ez heyran gule rojek te – rojek te –rojek azad – rojek te ' diyor ya , gel de ağlama , gel de ağlama işte …

Akıp gidiyor zaman , tepeden tırnağa yıllık taş yığınları kalıyor geriye .Kendimi bu dünyada yitirip , bu taş yığınları arasında arıyorum .Marmara bölgesi yok artık , kalbimin güneydoğusu var . aşkların , özgürlüğün yankılandığı dağlar var .Dostum ; benim bir kız kardeşim olsaydı , Dicle'ye benzerdi …Akardı en sevdiğim şehrin kalbini ikiye bölerek ama biliyorsun işte yok o yüzden yitirilip gidenin arkasından ' Ez her dınalım şev ta evare / rondik ji çaven min tene xware / le dost razaye ketiye temare / le be te çı bıkım xewa mın naye ' demek geliyor.

Şimdi bakışlarını armağan et desem , çok şey mi istemiş olacağım …

Soluğum rüzgarın sesine karışıyor …Uzun bir süredir yaşadığımın farkında değilim …Az şerefsiz damgası yemedim yakınlarımdan. Olsun… Ben
kendi masalımdan aldığım renklerimi düşlerime katıyorum , ne derlerse desinler … onlar hep yanıldılar , yazgıma bulaştılar , gözlerimin rengine uymadılar.. Şimdi çağ atlıyor bütün takvim yaprakları ve ben hala şarkılara sığınıyorum …' “Elbette bazen çiçek açıp, bazen solacağım / elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim ' İskeletler…Karıncalar… ve fareler… düşlerimin mührünü kopartıp , zihnimin geri dönüşümüne saldırıyorlar …Beni öldürmediniz haberiniz olsun , halen yol alıyorum varoluşumun engin derinliğinde … Bana ulaşamazsınız , birleşip ayrılan yolların kıyısına dokunuyorum …

Bütün uzak şehirleri dolaştım ama hiçbirinden geri gelemedim , her gittiğim yere bir parçamı bıraktım , uzakla yakın arasına kısılmış bir çocuk gibi oradan oraya savruldum .Bir tek ORAYA gitmek yakışırdı , şu doyumsuz gençliğime diye düşünürdüm. Fakat düşündüğümde aklıma sızıveren gökyüzünü
görürdüm, üzülürdüm… Sonra yine şarkılara sığınırdım 'mevsim kış olur hani bir yudum güneş bulamazsın/sonsuz uçurumlarda ki çiçeklere dokunamazsın/her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden/yollarımda ayaz varyaklaşma yollarıma..'
Uyanın …Uyanın … Hepinizde ele geçirilmeyen tek elebaşı o mahzun gülüşünüz ,gülün, gülelim..İnsan beyninin kırbaçlarına karşı isyan başlatalım.Sonsuz yol olarak bilinen aşkın yol izleri yanıltıyor …Tükeniyor aşk …Tenha yerlere kurduğun düşlerin eriyor , sabotajın sansürlenmiş kollarında …Tireme ama kendine gel …Kendine gel ama bana gelme … bana gelme…

Apansız , amansız , zamansız bir depremle sarsılır bu kent ve benim kalbimde derin yarıklar oluşur .korkuyorum… arap saçına dönmüş güz yağmurlarından bu dünyaya cok sert çakıldım diye. Şimdi şakaklarımda inatla ağarlaşmayan saç tellerim bile beni korkutuyor. Karanlığın boğazına düğümlenen çığlıklar , kalbimdeki yarayı daha da derinleştiriyor , ağlıyorum …Küçük mutfak tüpüne sığan canım , patlamaya hazır hala geliyor . Artık sığınabileceğim şarkılar da yok. Şimdi şiirlere sığınıyorum …' Fatihte yoksul bir gramofon çalıyor / eski zamanlardan bir Cuma çalıyor / durup köşe başında deliksiz dinlesem / sana kullanılmamış bir gök getirsem/ haftalar ellerimde ufalanıyor / ne yapsam, , ne tutsam , nereye gitsem… ' Ansızın güneşle dünya arasına giriyorum , ay tutuluyor , ben tutuluyorum …Bir nefes derinden… bir nefes derinden midir ki ne yapacağını bilememek …

Cebime sığmayan paralardan harcasam, sadece ekmek alabiliyorum .Ey ! Kızıldenizi ikiye ayıran Musa …Ey! ateşlerden kurtulan İbrahim …Ey ! sular üstünde yürüyen Nuh …Beni duyabiliyor musunuz ? Yalanlarım on para ediyor . Yorgansız yatan limon çiçeklerini düşünün … Şimdi sokaklar bir yara , yürüdükçe kanıyor …Yeni dünyalar arıyorum artık önümüzdeki atlastan …Şiirler,şarkılar,sesler …Yetmiyor bana yetinemiyorum , bu sadece bir yanılgı , bir avuntu düşlere …Kendi içimde yürümeyi öğrenmeliyim galiba kendi içimde yürümeyi …

Bit, pire , örümcek … Ne kadar böcek varsa hepsinin pazarını dolaşıyorum . Burada her şey var …Yıldızlanmış yürekler , adanmış sözler ,rengarenk gözler …İnsan pazarına gidiyorum , burada sadece at gözlükleri var , olamaz diyorum ,olamaz …ah ! gece yarıları ah ! gece yarıları , siz de mi AY'dan umudunuzu kestiniz …Bu oyunun tek adı olmalı…Tek kişilik olmalı bu oyun yoksa ben mi yanılıyorum , şimdi şehirler de ağlıyor ve bütün dağlardan inen fön rüzgarları kalbimi ısıtmıyor …ben tekrar şarkılara sığınıyorum… “Edirne kapısı zordur geçilmez/uzaktır memleket kolay gidilmez/dalda açan çiçek şehirde büyümez/koyma beni burada gözünü sevim/dostum dostum güzel dostum/ bu ne BETER çizgidir/bu ne çıldırtan denge/yaprak döker bir yanımız/bir yanımız bahar bahçe…”

Yere düşen bir çocuğu düşün dostum, dizleri kanayan çocuğu ve yolda yürüyemeyen belleğimi düşün… oh be… oh be… ağlamayı öğrendim hem de hıçkırarak ağlamayı.. şimdi şaşkınım, bilemiyorum nasıl oluyor da yüzünü saklayıp yüreğini ortaya seriyorlar… haklıymışsın, haklıymışsın geçmiş küflendi, gelecek hep olacak… benim seçtiklerim olacak mı bilmiyorum ama hangi tarafımla yürüyebileceğimi iyi biliyorum artık. Yosunlara takılmış ömrüm denize varmasa da, gözlerim son defa gökyüzünü görmese de ne mutlu sığınabileceği bir şeyi olanlara diye sevinip şarkılarıma geri dönüyorum… “Evvel yükseklerden uçtum/düze indi şimdi gönlüm/ aramızda karlı dağlar/ hasretin bağrımı dağlar/ başa geldi olmaz işler / bin bir dertle doldu gönlüm…”

Güneş İstanbul’da hiç batmıyormuş yeni fark ettim ve burada umut kapkaççısıymışım haberim yok, gülüşlere yapışıyorum dolduruyorum göz yaşlarımı sineme…bilmiyormuş gibi-sevgi mi kurtaracak dünyayı- demeyin tabi ki yalnızlığın büyüttüğü sevgi kurtaracak hiçbir şeyi..yeni yeni öğreniyorum her şeyi… şimdi sizi,dostlarımı soruyorlar “ŞURAMDA” “ŞURAMDALAR” diyorum, çok içten bir gülümsemeyle, bak komülüs bulutları yine geldi ah dostlarım, dostlarım tamam ağlamayın ay ışığını yatıya çağırıyorum şimdi… siz hırsızlar , dostlarım ve gözyaşları gelin gelin dinleyin dinlediklerimi “sermayem derdimdir servetim ahım/karalandıkça bahtım karalansa da/haydi dolaşalım yüce DAĞLARDA/ dost beni bıraktın ah ile zarda/ ötmek istiyorum viran bağlarda/ayağıma cennet kiralansa da…”

Karanlığa çarpan çığlıklarım geri dönse de açlığı, açıklığı, yanlış adlandırmaları hissediyorum… kemiklerimi saysam yaşınız eder çişeleyen yağmurun altında ki şemsiyesiz yüreğime dokunmayın bari gerçekten kenara bırakılmış gibiyim. Ya insanlar kör yada yaşlı bir insanın gözüyle seyrediyorlar buğulu hayatı…sokakları terk edesim geliyor da kenti ne yapacağım bilemiyorum… düşüyorum siyah beyaz fotoğraflardan..ah kalbimin Irak’a sürgün sızıları hep siz mi böyle kıvranacaksınız bırakın midem size eşlik etsin… tanıdıklarım akrep ben yelkovan köşe bucak kaçıyorum ama ne fayda… olsun olsun be gözüm benim şarkılarım var hem de en umut vericisinden “…Hayat son sözü söyler ama benim de cümlelerim var...” cümlelerimi söylemeliydim, insanlarla ilgileneyim derken kendi hayatlarını yaşayamayanları satır satır kurulan hayatla yüzleştirmeliydim …


Yitirsem de, ağlasam da, beni kimsenin anlamadığını zannetsem de yeni renkler keşfediyorum dilimdeki kanamış sözcüklerden. Ayrılsam mı bu iskeleden? Şaşırıp kaldım valla… boşluğa bakınca kendini kaybeden insanlarla yüzleşiyorum, uyandırmadan yol alıyorum Fırat’la birleşiyorum debim yükseliyor, havzam genişliyor Marmara’ya dökülüyorum ve dinlediğim, sığındığım şarkılarla bu sefer çok sert yüzleşiyorum… “birazdan kudurur deniz/ birazdan dalgaların sırtından/ üst üste hıçkıran rüzgarlar/ bir intikam gibi saldırınca üstüne/ yüzüne şarkılar çarpar/ yüzüne şiirler çarpar/AĞLARSIN/sen artık sen artık buralarda duramazsın”
Buradayım…
Hiçbir ferman ruhumu ıslah edemez artık…
Emrah TUNCER

__________________
Serbest piyasa dostluklar

ikilem kıskacında

Hüküm sürüyor iktidar

Hükümlü olmuşuz

Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında

Her gün,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki canavarı

Her kuvvet,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki şeytanı


DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
  Alıntı ile Cevapla
Eski 03-05-2007, 09:35   #2
Can Dost
boranjudge - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Sep 2006
Bulunduğu Yer: Yer yüzü
Mesajlar: 1,446
Tesekkür: 19
17 mesajina 21 kez tesekkür edildi
 boranjudge isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

gerçekten çok güzel şiir ve yazıymış şiir çok gerçekçi

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
dostlar, şarkilar, Şiirler


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:27 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1