Dostun Sayfasi

Dostun Sayfasi (http://www.dostunsayfasi.com/)
-   Güncel Olaylar (http://www.dostunsayfasi.com/guncel-olaylar/)
-   -   Güler Zere'yi Kaybettik (http://www.dostunsayfasi.com/guncel-olaylar/28981-guler-zere-yi-kaybettik.html)

Selami 07-05-2010 19:58

Güler Zere'yi Kaybettik
 


Devrimci tutsak Güler Zere yaşamını yitirdi. Zere, ölüm sınırında hapishaneden çıkarken, "Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gasp edildi. Dışarıda ‘ölme hakkı’ verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutuklular var" demişti.

Hapishanede damak kanserine yakalan ve uzun süre tedavisi engellenen devrimci tutsak Güler Zere, İstanbul Armutlu'daki evinde yaşamını yitirdi. 14 yılını hapishanelerde geçiren Zere, 109 gün süren bürokratik işlemlerin ardından, 7 Kasım 2009'da Adana Balcalı Hastanesi'ndeki mahkum koğuşundan çıkmıştı. Tedavisine İstanbul'da devam edilen Zere, cezaevinde çıktıktan sonra yazdığı mektupta şöyle demişti: "Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gasp edildi. Dışarıda ‘ölme hakkı’ verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutuklular var."

Güler Zere o mektubunda şöyle diyordu:

"Öncelikle selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Biliyorum ki şu anda içinde bulunduğum ruh halim, düşüncelerim merak ediliyor. Doğrusu hala duygularım tek bir tarafa doğru akmıyor. Karışık.

Şimdi dışarıdayım. Yani özgür. Özgür bir ortamda tedavi edilmeye çalışılıyorum.

Bugüne nasıl geldik? Elbette emekle, özveriyle, fedakarlıkla, azimle, "biz"im gücümüzle geldik. Zulmün elinde bırakılmadım. Mücadele dalga dalga yayıldı. İmzadan afişlere, afişlerden oturma eylemlerine kadar büyüdü. Kararlılıkla devam edildi. Öyle ki adımı duymayan neredeyse kimse kalmadı.

Gün oldu soğukta, yağmurda kaldınız, gözaltına alındınız. Bunları duyunca her defasında ben daha çok hayata sarıldım. Yatmaktan utandım. Hani şair demiş ya; "senin karşında ölmekten utanıyorum" öyle bir şey benimki de.

Adeta bir kapıydı zorlanan ve o kapı açıldı. Mücadele zorladı o kapıyı. Mücadele açtı o kapıyı. Bugüne mücadele ile geldik. Ben ne diyeceğimin zorluğunu yaşıyorum aslında. Teşekkür etsem... Bu mücadeleyi başlatan, yükselten, canlarıma, emek verenlere, omuzlayanlara, destek verenlere, basın emekçilerine teşekkür ediyorum.

Geç bırakıldım. Fakat bunun sorumlusu mücadele değil. Aşikar olan düzenin ta kendisidir. Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gasp edildi. Dışarıda "ölme hakkı" verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutsaklar var. Hala tecrit var. Ki tecridin ta kendisidir ölüm.

Benim bir yanım buruk. Hastalık şu bu değil bu burukluğun sebebi. Sebep tutsak yoldaşlarım, dostlarımdır. Onları çok özlüyorum. Beni teselli eden tek şey ise, ne yapıyorsam onlara yapıyorum. Kimin elini tutuyorsam onların sıcaklığını da parmaklarımın arasına yüklüyorum. Ve yüreğimdeki gücün sebebi onlar, tüm sevdiklerim... Sizleri çok seviyorum... Sevgi ve saygılarımla."

Zere'yi ölümün kıyısına götüren süreç

Güler Zere, diş ağrısı şikayetiyle 2008 yılının Ağustos ve Eylül aylarında hapishane doktoruna başvurmuştu. Ağrılar antibiyotik ilaçlar ile geçiştirilmeye çalışılmıştı. Ancak ilaçlar işe yaramamıştı. Ağzındaki apseler şişti ve konuşamaz hale gelmişti.

Devamında 'dışarıda ölme hakkı' ile son bulan süreç şöyle işlemişti:

27 Ekim 2008: Elbistan Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Diş hekimi dahil tüm doktorlar derhal tam teşekküllü bir hastaneyi sevk edilmesini istedi. Durumun aciliyeti sevk evrakına not olarak düşüldü.

5 Kasım 2008: Adana Balcalı Hastanesi'ne getirildi. Doktor kontolü yapıldı, ağızlardaki yaranın tümör olduğu söylendi. Tümörlerin iyi huylu olma ihtimali üzerine sıra olmadığı gerekçesiyle biyopsi örneği alınabilmesi için 2 ay sonraya randevu verildi.

5 Şubat 2009: Tümörlerin iyi huylu olmadığı tespit edildi. İlk ameliyata alındı.

12 Mart: Avukatları 5275 salı kanunun 16/2 maddesindeki infazın ertelenmesi için Adana Başsavcılığı'na başvuru yaptı.

4 Mayıs: Kanserin yayıldığı anlaşıldı. Hemen ameliyata alınması gerektiği söylendi. Hapishane idaresine, hastaneye getirilmesi için yazı yazıldı. Ancak hastanenin mahkum koğuşunda yer olmadığı gerekçesiyle 5 Haziran'a kadar hastaneye yatırılamadı. Ameliyatı gecikti.

4 Haziran: Avukatlar, 12 Mart tarihinde infazın ertelenmesi talebiyle yaptıkları başvuruya yanıt gelmemesinin ardından, bir kez daha başvuruda bulundu. Ayrıca, mahkum koğuşunda yer almadığı gerekçesiyle hastaneye getirilmeyen Zere için başvuruda bulundular.

5 Haziran: Zere. Hastanenin mahkum koğuşuna yatırıldı. Bu tarihten itibaren hep mahkum koğuşundaydı. Mahkum koğuşu havalandırması olmayan, yapay ışıkla aydınlatılan, sürekli jandarma tarafından izlenen bir yer.

10 Haziran: İkinci ameliyatı yapıldı. Ameliyattı damat bölgesi alındı.

22 Haziran: Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından “Cezanın infazının ertelenmesi gerektiği ve hastalığın son evresinde olduğun” kaydedildiği rapor verdi.

2 Temmuz: Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı, Elbistan Savcılığı'nın talebi üzerine ek rapor hazırladı. Ek raporda, mahkum koğuşuna kalmasında dahi sakınca olduğu söylendi. Mahkum koğuşunun hastalığın tedavisinde yetersiz kalacağı rapor edildi.

4 Temmuz: Elbistan Savcılığı kendi talebi üzerine hazırlanan Ç.Ü. Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının hazırladığı raporu kabul etmedi, rapor hazırlanması için avukatların başvurusunu Adlı Tıp Kurumu'na gönderdi.

5 Temmuz: Güler Zere 14 saatlik bir yolculuğun ardından Adana'dan İstanbul Adli Tıp Kurumu'na getirildi. 14 saatlik yolculuğun ardından 5 dakika muayene edildi. Aynı gün geri götürüldü.

6 Temmuz: Adli Tıp Kurumu'nun yazdığı rapor ancak 16 Temmuz'da tamamlandı. Raporda, Zere'nin infazının hastanede devam edilmesi yönünde görüş bildirdi.

20 Temmuz: Avukatlar, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu kararına itiraz etti. Dosya Adli Tıp Genel Kurulu'na intikal etti.

26 Ağustos: Türk Tabipleri Birliği, serbest bırakılması gerektiğini açıkladı.

27 Ağustos:Adli Tıp Genel Kurulu dosyayı görüştü, onkoloji uzmanlarından görüş istedi.. Genel Kurul “eksik evrak” gerekçesiyle karar vermedi, epikriz raporlarının gelmesinin beklendiğini söyledi.

3 Eylül: Güler Zere'nin radyoterapi tedavisi bitti. Balcalı Hastanesi'nden bazı raporlar Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Tedavinin başarılı olup olmadığını anlamak için 8 hafta beklemek gerektiği açıklandı.

10 Eylül: Adli Tıp Genel Kurulu toplantı yaptı. Güler Zere dosyasını görüşmedi, istenilen evrakların gelmediği açıklandı.

2 Ekim: Kanserin boynunun sağ tarafına sıçramış olduğu anlaşıldı.

12 Ekim: Güler Zere 3. defa ameliyat oldu.

16 Ekim: 'Eksik evraklar' ile birlikte Zere'nin son durumunu gösteren belgeler Adli Tıp Genel Kurulu'na verildi.

22 Ekim: Adli Tıp Genel Kurulu toplandı, ama Zere'nin durumunu görüşmedi.

26 Ekim: Türk Tabipleri Birliği, Zere'nin hastalığını geriye dönüşü olmayan bir evrede olduğunu, “Vedalaşma ve huzur hakkı” verilmesini istedi, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanlığı'na acil çağrıda bulundu.

3 Kasım: Hastalık Zere'nin akciğerlerine sıçradı.

5 Kasım: Adli Tıp Genel Kurulu 3. İhtisas Kurulu, Zere'nin af kapsamında olduğuna ilişkin raporu verdi. Rapor, Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılık, Zere hakkındaki raporu, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne gönderecek. Genel Müdürlük, evraklarda eksiklik olup olmadığını inceledikten sonra Güler Zere'nin affına ilişkin dosyayı Cumhurbaşkanlığı'na sunacak.

6 Kasım: Güler Zere serbest bırakıldı. Cumhurbaşkanı Gül, “Vicdani kanaatimi raporlar yönünde kullanacağım” demişti.


kaynak: günlük haber bülteni atılım

IZA 07-05-2010 23:08

Vah vah yazik olmus 14sene cezaevinde acilarla agrilara geçen yillar..allah ailesine sabirlar versin

*Yakamoz* 08-05-2010 10:39

tohumu düştü toprağa bin gülerler yeşerecek..

Adali 24-08-2010 01:04

http://tavirdergisi.com/wp-content/u...07/haziran.jpg


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:13 .

Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1