Halkların vicdanına suikast!
siteadi.com - Halkların vicdanına suikast!
19 Ocak 2007 Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesinin önemli isimlerinden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Türk devletinin ‘suikast geleneğinin’ kurbanı oldu. Linç girişimlerine maruz kalan ve son olarak doğrudan devlet tarafından tehdit edilen Dink, gazetesinin önünde öldürüldü.




Türkiye’de Ermenice ve Türkçe yayımlanan Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü. Düşüncelerinden dolayı soruşturma, dava ve cezalara maruz kalan Dink, son yazısında isimsiz dehditlerin yanı sıra İstanbul Vali Yardımcısı tarafından çağrılarak, doğrudan ölümle tehdit edildiğini yazmıştı.

Hrant Dink, Osmanbey-Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan Sebat Apartmanı’ndaki Agos Gazetesi’nin çıkışında silahlı saldırıya uğradı. Gazeteci Dink, olay yerinde yaşamını yitirdi. Dink’in, silahlı saldırıda başına ve boynuna aldığı üç kurşunla hayatını kaybettiği bildirildi.

Dink’in cesedi yaklaşık bir saat olay yerinde bekletildi. Olay yerinde inceleme yapan polis, 4 adet boş kovan bulunduğunu öne sürdü. Polis yetkilileri, saldırıyı gerçekleştiren kişinin eşkalinin belirlendiğini açıkladı. Saldırıyı bir kişinin gerçekleştirdiğini duyuran polis, saldırganın 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz şapkalı olduğunu belirtti. Saldırganın yakalanması amacıyla bölgede, metro, otobüs ve vapur iskelelerinde de güvenlik önlemleri aldı. Polis, Taksim’de görgü tanıklarının anlatımına uyan iki kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

Alkışlarlar ambulansa bindirildi

Olay yeri incelemesinin ardından Dink’in cesedi, ambulansla Adli Tıp Kurumu’na nakledildi. Olay yerinde toplanan dostları, Dink’i alkışlarla uğurladı. “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Hrantlar ölmez” sloganları atıldı.

‘Kanları daha mı temiz oldu’

Hrant Dink’in eşi, oğlu ve kardeşi de Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Babasının ölüm haberinin ardından Agos Gazetesi’ne gelen Dink’in kızı Sera Dink, gazete binası içinde bağırarak, “Babamı vurdular. Şimdi kanları daha mı temiz oldu. Babamın karşısına çıkamadılar, arkasından vurdular” dedi.

Sinir krizleri geçiren Dink’in eşi Rakel Dink ise “Beni kocamın yanına götürün. Çocuklarımın hakkını bağışla yarabbim” dedi.

‘Kapı önüne çağrıldı’

Gazetenin Yayın Kurulu üyesi Serkis Seropyan, Dink’in yemek yedikten sonra bir kişi tarafından kapının önüne çağrıldığını belirterek, “Birisi kapının önünde başına 3 el kurşun sıkmış” dedi.

Valilik’te tehdit edildi

Hrant Dink’in arkadaşı Aydın Engin, bir süre önce İstanbul Vali yardımcılarından birinin Dink’i çağırdığını ve yanında bulunan 2 kişinin tehdidine maruz kaldığını iddia etti.

Engin, İstanbul Vali Yardımcıları’ndan birinin bir süre önce Dink’i telefonla arayıp çağırdığını belirterek, şunları söyledi: “Hrant Dink oraya gittiğinde Vali Yardımcısı’nın yanında 2 kişi varmış. ‘Bunlar benim yakınlarım’ diyerek tanıştırmış. Bundan sonra o 2 kişiden erkek olanı uzun uzun konuşmuş, ‘sokaklarda bin türlü insan var, başına birşey gelebilir’ diye konuşmuş. Hrant Dink bu olayı AİHM’e yaptığı başvuru sırasında uzun uzun anlatmıştı. Yani bir nevi aba altında sopa gösterilmişti.”

Dink: Gelecek daha zorlu

Dink, 10 ocak tarihli yazısında tehdit edildiğini kaleme almıştı. Dink, hatta yakınlarını da kapsayan nitelikle tehditlere maruz kaldığını belirterek, “Bilgisayarımın güncesi ve hafızası öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü” diyordu. Kendisi için gelecek günlerin daha da zorlu olacağını belirten Dink, yazısını şöyle bitiriyor; “Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kimbilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.’’

Avukatı: Tehditler alıyordu

Dink’in avukatı Erdal Doğan, Dink’in tehdit telefon ve mailleri aldığını söyledi. Avukat Doğan, Dink’in kendisine cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde ülkenin gerileceğini ve kendisinin de öldürülebileceğini söylediğini aktardı.

‘Gerçek failler çıkmaz’

Doğan, Dink ve ailesinin Susurluk olayında da adı geçen Veli Küçük tarafından tehdit edildiğini, hatta Küçük ve adamlarının davayı izlemeye bile geldiğini söyledi. Doğan, gerçek faillerin ortaya çıkacağını inanmadığını da dile getirdi.

Hrant Dink’in koruma talep etmediğini belirten Doğan, “Kendisi daha önce koruma tuttuğu, ancak korumayla güvenliğini sağlanamayacağına inandığı için kendisine birşey olamayacağını ümit ederek Türkiye’de yaşamayı tercih etti” dedi.

Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin de yaptığı açıklamada, Dink’in son dönemde bir tehdit mektubu aldığını söyledi. Çetin, mektupta, Dink’in ailesine yönelik ifadelerin de yer aldığını belirtti. Dink’in buna rağmen koruma talep etmediği kaydedildi.

Mücadele ile geçen bir hayat

1954 Malatya doğumlu Hrant Dink ,1961’de ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Anne ve babası ayrılınca Gedikpaşa’daki Ermeni Yetimhanesi’ne yerleştirildi.

Türkiye Komünist Partisi/ Marksist-Leninist çizgisinde siyaset yapmaya başlar. Yakalandığı durumda örgüt ile Ermeni cemaati ilişkilendirilmesin diye ismini mahkeme kanalı ile Fırat olarak değiştirir.

İstanbul Üniversitesi’nde zooloji ve felsefe eğitimi aldı. Yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile evlendi. Bir süre eşiyle birlikte Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetti; ancak, daha sonra devlet kampa el koydu. Denizli Piyade Alayı’nda sekiz ay yaptığı askerliğinde, bütün arkadaşları çavuş olduğu halde çavuş yapılmaz ve askerliğini er olarak tamamlar.

Bazı cemaat gazetelerinde kitap eleştirileri ile başlayan yazı hayatı, basında çıkan yalan haberlere gönderdiği düzeltmeler ile adı duyulmaya başlar. Patrikhane’ye, ‘Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır’ diyerek bu amaçla Türkçe bir gazete çıkarmayı önerir. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos Gazetesi’nin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlenir. Yazılarında Türkiye’deki her etnik toplumun ortak ve barış içerisinde yaşaması gerektiğinin altını çizen Dink, aynı zamanda Ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini söyler. 2004 yılında yazdığı bir dizi yazıda “Türklüğü yayın yoluyla aşağılamakla” suçlanan Dink, 301. maddeden altı ay hapis cezasına çarptırılmış, cezası daha sonra ertelenmişti. Dink verilen cezaya çok üzüldüğünü belirterek, “bu ülkede yaşamak istiyorum ve bu ülkenin demokratikleşmesi için torunlarım için çalışmak istiyorum” demişti.

Hrant Dink Hollanda’nın uluslararası yardım kuruluşlarından Oxfam Novıb tarafından her yıl verilen “Pen Award” ödülüne layık görülmüştü. Dink ödülünü 2006’nın Aralık ayında Lahey’de yapılan bir törenle almıştı.

Dink’in davaları

Hrant Dink ve üç AGOS gazetesi çalışanı, Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu 10 kişinin “Türklüğe hakaret” şikayetiyle açılan davada 4,5 yıl hapis istemiyle yargılanıyorlardı. Dink, 6 Şubat 2007 ve 18 Nisan 2007’da Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacaktı.

Dink, bir yazısında ‘Türklüğü aşağıladığı’ iddiasıyla TCK’nın 159. maddesi gereğince suçlanmıştı. Şişli Asliye Ceza Mahkemesi de Dink’i altı ay hapse mahkum etmiş, ardından bu cezayı ertelemişti. Dava Yargıtay’a ulaştığında, başsavcılık da suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle cezanın bozulmasını istemişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Dink hakkındaki altı aylık hapis cezasını esastan onaylarken iki açıdan ise usul yönünden bozmuştu. Usul yönünden bozmanın nedenleri, altı aylık hapis cezasının para cezasına çevrilebilecekken ertelenmesinin gerekçesinin yazılmaması ve Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının doğrudan zarar görmedikleri halde davaya müdahil olarak kabul edilmesi oluşturmuştu. Bozmadan sonra bu dava usul yönünden tekrar Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecekti ve Dink 6 Şubat’ta hakim karşısına çıkacaktı.

Dink ayrıca “Türklüğü tahkir ve tazyif” suçundan verilen hapis cezasını eleştiren yazısı nedeniyle ikinci bir davaya maruz kalmıştı. TCK’nin 288. maddesine göre “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan Agos gazetesi yazarları Arat Dink, Serkis Seropyan, Aydın Engin’le birlikte yargılanan Dink hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.


Tepkiler...

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesi Avrupa’da geniş yankı uyandırdı.

Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Hrant Dink’e düzenlenen suikastin ardından yayımladığı yazılı açıklamada, “Bu ani, menfur olaydan dolayı şok oldum ve üzüldüm” dedi. Olli Rehn, ”Entelektüel açıdan saygın bir kişiydi ve görüşlerini inanarak savunan, Türkiye’deki toplumsal tartışmalara önemli katkıda bulunan bir kişiydi. Türkiye’deki ifade özgürlüğünün önemli savunucusuydu. Türk yetkililerinin konuyla ilgili yetkililerini gereken tüm incelemeleri gerçeklestirerek failleri adalet önünde yargılayacağından eminim” ifadelerini kullandı.

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Camiel Eurlings, yaptığı açıklamada, “İnanılmaz ve gerçekten de şok edici bir haber. AP ailesi olarak Dink’in ailesine başsağlığı diliyoruz. Brüksel’deki yetkililer olarak üzüntülerimizi dile getirmek istiyoruz” dedi. Hrant Dink’i, “Çok cesur bir insandı ve Türkiye’nin gururlu bir vatandaşıydı. Olayları provoke etmeyen bir insandı. Çok yumuşak bir karakteri vardı ve yapmak istediği tek şey görüşlerini dile getirmekti ve görüşlerini dile getirirken hapse girme riskiyle karşılaşmamak istiyordu ve bunun için mücadele etmişti. Türkiye’nin gerçekten ifade özgürlüğüne sahip olduğunda daha güçlü ve modern bir ülke olacağını söylemişti” cümleleriyle övdü.

Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk de “Dink inanılmaz sıcak ve çok nazik bir insandı. Çok cesur bir adamdı. Kendisi tartışmalı meselelerde cesurca konuşabilen bir insandı. Bunu yaparken amacı Türkiye’yi bütünleştirmekti. Uzlaşma yanlısı bir insandı. Türkiye’de yaşayan ve ifade özgürlüüğü adına mücadele veren herkes için çok önemli bir kayıptır” şeklinde konuştu.

Avrupa Parlamentosu’nun Sosyalist Grup Başkan Vekili Jan Marinus Wiersma da yaptığı açıklamada, Hrant Dink’e yönelik olarak düzenlenen suikastten dolayı derin bir şekilde yaralandıklarını açıkladı. Wiersma, bu suikastin basın ve düşünce özgürlüğüne düzenlenen bir saldırı olarak değerlendirdiklerini vurguladı.Bundan sonra başka gazetecilerin de görevlerini serbestçe icra edebileceklerini dile getiren Wiersma, bu tür şeytanca gözdağlara boyun eğmeyeceklerini ümit ettiklerini söyledi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Avrupa Masası Başkanı Elsa Vidal de ifade özgürlüğünün önündeki engelerin kaldırılmasi için Türk yetkililerin biran önce harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

Fransa Ermeni Dernekleri Koordinasyon Konseyi Başkanı Alexis Govciyan da, Dink’in öldürülmesinin Ermeni toplumunda derin bir üzüntü yarattığını söyledi. Govciyan, saldırının Türkiye için de büyük bir darbe olduğunu ifade etti..

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada da, “Korkunç bir cinayet, kınıyoruz” ifadesi kullanıldı.

DTP saldırıyı kınadı

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, saldırıyı şiddetle kınadıklarını açıkladı.

DTP açıklamasında, “Türkiye önemli bir gazeteci, yazar, düşünce adamını yitirmiştir. Hrant Dink’e yapılan bu saldırı, Ermeni halkına, Türkiye’de halkların barış içinde bir arada yaşama iradesine, özgür düşünceye yönelik bir saldırıdır. Bu cinayet kim tarafından ve ne amaçla işlenmiş olursa olsun, şiddetle kınıyor, faillerin bir an önce bulunmasını bekliyoruz” denildi.

ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu: Farklılıklarımızla bir arada yaşamının en iyi bir örneği idi. Bu alçakça cinayeti kınıyor, barışa hoş görüye bir arada yaşamaya kast edenlere, demokratik kamuoyuna, pabuç bırakmamasını diliyorum.

Eski DEP Milletvekili Orhan Doğan: Halkların kardeşliğinin belki de Ermeni özgürlüğünün de sembolü olan Hrant Dink’in seçilmesi çok planlı bir saldırının ve muhtemelen saldırılar zincirinin ilk halkası olarak okumak gerekir. Hayati tehlikede olduğunu, tehdit edildiğini biliyorduk, ancak devlet nezdinde de tehdit aldığını öğrendik. Devlet, bunu bir namus meselesine dönüştürüp, arkasındaki dayanakları ile birlikte ortaya çıkarmak durumundadır. Bunun yapılmaması halinde, başka faili meçhul cinayetlerin önü alınamayabilir. Zamanlama çok ilginç. Türkiye Barışını Arıyor Konferansı sonrasında Kürt sorunu her düzeyde tartışılırken, Hrant’ın seçilmiş olması da düşündürücü. Halkların başı sağolsun.

SDP Genel Başkanı Filiz Koçali: Uzun süredir tırmandırılan milliyetçi dalganın bir sonucudur. Kürt, Kerkük, Ermeni meselesinde milliyetçi dalganın yükseltilmesinin sonucudur bu cinayet. Dink’in bıraktığı yerden mücadeleye devam edeceğiz. Türkiye’nin çözülmeyen sorunları çözülmezse daha pek çok cinayetle karşı karşıya kalacağız.

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul: Dink’e sıkılan kurşun farklı kimlik ve kültürlerin Türkiye’de birlikte yaşamasına sıkılmış kurşundur. Bu saldırıyı lanetliyoruz, şimdi her zamankinden daha fazla eşit, özgür, demokratik Türkiye için mücadele zamanıdır.

TTB Başkanı Gencay Gürsoy: Hrant Dink’e sıkılan kurşun Türkiye’de barışa kardeşliğe ve istikrara sıkılan kurşundur. Bütün yaşamı boyunca ait olduğu kültürün ve topluluğun içinde yaşadığı toplumla barışık olması konusunda hayatını ortaya koymuş bir insandır. Onun kaybı bütün barışseverler açısından yeri doldurulamaz bir boşluk bırakmıştır. Umuyorum ki toplumsal tepki bu vahşi cinayete karşı yeterli ve anlamını karşılayacak boyutlarda yapılacaktır.

İHDGenel Başkanı Yusuf Alataş: Dink’i katledenler aslında Türkiye barışını demokrasisini, insan haklarını, temsil ettiği değerleri, barış ve demokrasiyi hedef almıştır. Türkiye’de az da olsa olumlu bir gidişat vardı. Maalesef bu belli karanlık çevreleri kaygıya itti. Faili belli cinayetlerle bu ülkede kaos yaratmak, demokrasi güçlerini sindirmek istiyorlar. Herkesin bu bilincle demokrasiye, barışa sahip çıkması gerekir. Bir Hrant Dink gider, bin Hrant Dink gelir. Demokrasi ve barış mücadelesi devam edecektir.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ayhan Bilgen: Saldırı Türkiye’nin barışına, birlikte yaşama iradesine yönelik bir saldırıdır. Hrant Dink’in bu ülkeyi Türklerden ya da Müslümanlardan daha az sevdiğini sananlar, aslında bu ülkeye uluslararası ölçekte bir kötülük etmişlerdir. 2007 yılının bir kriz ve kaosa dönüştürülmesi çabalarının ilk sinyali Dink’in kurban seçilmesidir. Türkiye bu saldırı karşısında bütün kesimleriyle birlik olmalı, onu bu güne kadar koruyamamış olmanın ayıbını, birlikte yaşama ve barış iradesine sahip çıkarak telafi etmelidir.

Dünya basınından

İngiliz yayın kuruluşu BBC, “Türk-Ermeni yazarı, vurularak öldürüldü” cümleleriyle saldırıyı televizyon ve internet aracılığıyla tüm dünyaya duyurdu.

Haberi son dakika olarak geçen Associated Press haber ajansı Dink’in AP’yle bir süre önce yaptığı bir röportajında aynı ülkede yaşadığı insanların kendisinden nefret ettiğini anlatırken ağladığı ve istenmediği bir ülkede kalamayacağını açıkladığını yazdı.

El Cezire, CNN ve birçok Avrupa gazetesi de suikasti internet sitelerinde manşetten gördü.

__________________
bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
birçok kere yitirdim denizde kendimi
gidiyorum aramaya, suyu bilmeden
beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.