12-10-2009, 07:33 | #1 |
Dost
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Yaş: 37
Mesajlar: 3,610
Tesekkür: 201
|
Ben bir Eylül, sen bir Haziran!
Güneşin o ışıktan yapraklarını bir papatya falı gibi koparıyor Eylül. Yakamıyor enseleri eskisi kadar ve biz yazın sıcak sıkılmalarından esintinin ürperticiliğine doğru gidiyoruz koşar adım...
siteadi.com - Ben bir Eylül, sen bir Haziran! Eylül serin, Eylül’e serili hüzün. Ne çok yazı yazılmış, uğruna ne kelimeler dökülmüş Eylül’ün. Dallarında düşmek için fersiz bir serin rüzgarı bekleyen yapraklarıyla titreyen sonbahar ağacı gibi Eylül ve kelimeler. Ama en çok da hüzün ile yan yana... Ve ayrılık. Sokaklar kanları çekilmiş, damarları fırlamış veremli bir roman kızı gibi geliyor insana. Ağaç kabuklarında soğuğun parlak ışıltısı. Aşıklar dokunmaz ağaç gövdelerine Eylül ayında! Gemiler daha hüzünlü salınır Eylül denizinde, gözler daha dalgın, her an ağlamaya, boşalmaya hazırdır bu mevsimde. Nedensiz bir sızı titretir içimizi; derinden, kemirgen ve ısrarcı. “Böyle eylülde gideceksen sözüm geçmez gönlüme ben ekime kalamam...” Farkında olmadan severiz aslında bu acımtırak duyguları. Kekremsi de olsa Eylül’ün tadı, onsuz da yapamayız. “Hüznümü çıkardım bu sabah naftalin kokulu sandığımdan Çünkü aşkım; Hüznün bile daha güzel aşk sandıklarımdan Ve gözlerin Eylül Eylül İstanbul bile daha bir güzel Daha bir sen...” Bir senfonidir bu; güneş ile bulutun, rüzgar ile yaprağın, yağmur ile gözyaşının bestelediği, buruk, kırılgan bir senfoni! Tülden siyah bir tente gibi sarmalar duyguları bulutlar. Eylül sabahları güz akşamüstlerinden daha çok gölgeler gözlerimizi. Bakışları eşikten çevirmek isteriz. Zira biliriz, her ayak sesi gideninkidir. Eylül’le gelinmez Eylül ile gidilir, Eylül’e gidilir! “Eylül’e girdim Eylül’e girdim her ömrün bir eylülü vardır onca yaşadım şimdi bildim.” Camları buğu tutmaya başlar evlerin, cadde asfaltlarında ıslak yalnızlık rüzgarları. Pencereleri buhara boğan her nefes, her yüz kendi yalnızlığına gömülür. Yitiğini bulmaktan umudunu yitirmiş çocuk gözleridir ruhlar. Umutsuz, hüzünlü, korkak! Sonra uzar yalnızlıklar, bir yaz sabahı gölgesi gibi. Nafiledir arayışlar, boşunadır çabalar. Eylül, bitimidir yazın, başlangıcı ayrılıkların. “Eylüllerden yaz yap bana Bir dönümlük bir çocukluk gökkuşağı uçurtma mayın mantar ütopya yalancı mücevherler gibi...” Dönüş aynalaradır, yaz mevsiminin götürdükleri gizlidir aynalarda. İlkbahardaki sen değilsindir aynaya bakan. Ve bir mevsim eksiltmez Eylül’e giren. ‘Ben bir Eylül, sen Haziran’ diyor şair: “Bir eylüldü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar gidiyordu kuşlar uzaklara Deli deli esiyordu rüzgar Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar... Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma Baksana; parmak uçlarım ateş Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan.” Gidişler Eylül’ledir, gidişler Eylül’edir... Ertelenir aşklar bir başka bahara, hoş geldin denir, uzak tutulan duygulara; hüzün merhaba! Akşamlar buruk, eller soğuk, gökyüzü kurşun ağırlığında! Fakat yine de isteriz sonsuz bir tutkuyla. Biz Eylül’süz ne yaparız? Alıntıdır... |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi pınar09 üyemize tesekkür ettiler | MaViRuMuZ (13-10-2009) |
Tags |
ben, bir, eylül, haziran, sen |
|
|