Ben Kaniyorum…
Uzun uzun çam agaçlarının arasından bir başıma yürüyorum. Çam agaçlarının saldığı
koku ferahlatıyor yorgun yüreğimi. Az sonra bulutlardan sağnak yağmur boşalıyor üzerime. Islanıyorum. Nemlenen topragın kokusu burunlarımdan girip ciğerlerime siniyor. Bir daha bir daha, nefes alıyorum. Yağmur dinsinmi, hayır daha çok yağmasını istiyorum. Bilirsin, erken diner bahar yağmurları. Zaten güneşte ışınlarını saçtı bile. Yürüyorum, kuş sesleri arasında ve yola fırlayan sincaplarla birlikte. Önce dönüp bana bakıyorlar sonra kaçıp kayboluyorlar bir bir. Bir koşu degil, hedefi vurmaktır hayat. Sevdiklerimiz hedefi vurarak bir bir düşüyorlar. Kanlı bir zaman tünelinden geçiyoruz. Bazen damla damla, bazen oluk olup akıyor kan kızıl kızıl… Çoktandır seninle yüzleşmek istiyordum. Her geçen gün, kabuk bağlar gibi olan yürek kanıyor bir daha bir daha… Kaç gecedir düşlerime giriyorsun. Aynı heyecan, aynı bilgelik aynı cesaretle bağırıyorsun, konuşuyorsun yığın yığın insanlar etrafını sarmış, sen orta yerdesin. Gülüyorsun, gülüşün bazen kahkahaya dönüşüyor. Sen orada olmayacaksın, biz oradayız. Yüzler güler gibi olacak, yürek ise kanayacak, gizli gizli… hangi yana dönerse yüz, senin gül siluetin gelip orada duracak. Yüreğe hüzün, göze nem düşecek. Ben kanıyacağım… belki dilimde dökülen şu mısralar kalabalığın arasında kaybolup gidecek. Ölüm Adın kalleştir senin Hepte öyle kalır Toplayıp aldın Canımı Gülümü Yoldaşımı bir bir Öyle hançerledinki yüreğimi Bir yalnız bıraktınki Sendende beter ettin beni. Haykırırım belki sessizlik içinde fırtınalar kopararak için için… Düştüğün topraklarda bu ara yolculuk yapıyorum. Sekizyüz yıl öncesindeyim, Baba İshak ile birlikte, Amasya kalesinin burçlarında geriliyor boynuma ip… Bilirsin her kan verimli değil. Bizim kanımız ise, sağanak bir yağmur gibi serpilir toprağa. Bir ovanın söylediği sözü anımsıyorum. „Beni aklın ve gerçeğin tohumlarıyla döllendirin, bire yüz ürün veriririm size“… Suskun insanlar çıkıyor karşıma. Sinmiş korkmuş insan silueti sürü sürü… Tarihe yalvarıyorum, anlat diyorum. Bana Baba İshak’ı anlat… Anlatılan hep farklı farklı, hiç biri birbirini tutmuyor, çelişkiler içinde yüzüyorum. Kızıyorum, bir tarih nasılda böylesine yok olur… Sekizyüz yıl sonra seni oraya çeken, „Bize bir Dersim yetmez, bin Dersim gerek“ diyen şiarının altında yatan bu tarih değilmidir. Bu tarihi isyan isyan diriltmek…Baba İshak’tan Baba Erdoğan’a… Aklın ve gerçeğin yanına bilimide katarak yağmurlaşan kanımızı serpiştiriyoruz toprağın rahmine… ölümü ölümle iyileştiriyoruz. |
yüreğine sağlık dostum gercekten cok güsel
|
yüreğine sağlık zilan çok güzel ellerine sağlık
|
Teşekkür ederim...
|
çok anlamlı bir yazı,ellerine sağlık zilancığım.
|
Ölüm
Adın kalleştir senin Hepte öyle kalır Toplayıp aldın Canımı Gülümü Yoldaşımı bir bir Öyle hançerledinki yüreğimi Bir yalnız bıraktınki Sendende beter ettin beni. yüreğine,emeğine sağlık dostum...yine harikaydı |
Ölüm
Adın kalleştir senin Hepte öyle kalır Toplayıp aldın Canımı Gülümü Yoldaşımı bir bir Öyle hançerledinki yüreğimi Bir yalnız bıraktınki ablacım güzel yüreğine sağlık.. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:39 . |
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.