26-04-2007, 13:41 | #1 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
|
Mektub-i Sevgiliye öykü
bir varmış, bir yokmuş... Var olmayanlarla bir düzen kurulmuş. Öyle gerçekçi ki yaşamsal yalanlar görülmemiş. Sonra yapay rüyalar, düşler hazırlanmış. Taze beyinlere durmadan pompalanmış. Umudun içine hep patlamaya hazır bir umutsuzluk yerleştirilmiş. Başrolde inanç oynatılmış...' Kara bir mizahtı belki hayat, bildiğimiz birileri tarafından yazılıp, yönetilen. Belki gözlerin görebileceğiyle yetinmesini sağlayan kısa süreli bir filmdi. Belki sevgili, sadece tahminlerle öğrenilen biçimsiz tanımsız bir şeydi...
siteadi.com - Mektub-i Sevgiliye öykü Bu korkulardan kıl payı kaçılmış, bilinmez bir başlangıçtı. Nerde,ne zaman biteceği ise bilinmiyor. Ve zaman söylenecek sözcüklerin geç kaldığının ifadesiydi. Yine karmaşık duygular düğümleri çoğaltmış. Adım atmak, nerden baksam da kolay basamakları parçalamış. Amacım bir öykü yazmaktı. İsyanla bağdaşmış karmaşık duygularımı cümlelere yansıtmaktı. Olmadı, yapamadım... Bir de baktım ki yüzümde, ileriye bakan tebessümlü bakışlardan eser kalmamış. Şaşkın yüz ifademle seni aradım. Kim olduğuna dair bilinçsiz cümlelerle haykırdım. Nedenini aramadım;çünkü sevgili ne ağzım kulağımın, ne de kulağım ağzımın varlığından haberdardı. Sanki düşüncelerimi kadehlere doldurulmuş, acımasızca yudumluyordu. Belki bu nedenle cümleler sitemkâr bir hızla kağıda dökülüyordu. Hareketlerim bile uzaktan kontrol ediliyordu. Ne yazık ki sevgili kendimi sorgulayamıyordum. Ve gerisini unutkan bir çocuğa emanet edip, başka alemlere dalıyordum… Yıldızları düşündüm. Cesurca başkaldıran duygularını hissetmeye çalıştım. Kırılan umutları yeniden toprağa ekip çocuk şefkatiyle nasıl büyüttüklerini hayaline anlatım. Zamanın nasıl bir oyunla, masumiyetin ardında saklananlara, ihanet etmediğini ve daha birçok şeyi hiç nefes almadan anlattım;ama sen yoktun. Kimsin? Bilmiyorum. Saniyeler geçiyor, zaman yine çok konuştuğumu söyleyip susturuyor. Biliyor musun, bu zamanın yaptığı ilk şey değildi. Her seferinde direnmek istiyorum; ama hep kuytu köşelerde saklanan olumsuzluklar birden karşıma çıkıp yüzüme bir tokat gibi çarpıyor,susuyordum. Selam, burk bir gözyaşıyla yüzünü çizdiğim. Hasret insafsızca parçalamış sol yanımı ve sen bilemedin... Suçlusu bendim. Yine beynim, yapay hayata isyan etmiyor, korkularına mağlup olmakla yetiniyordu. Aslında hep içimde iyimser, utangaç bir davranış doğar beni sustururdu. Selam, umutsuz vakaların gülen yüzü! Kader benliğimi sarıveriyor. Ve her sevinçte ağır basıyor. İnan yeşeren sevinçli filizleri yüreğimin bahçesinde barındırmıyor. Ne oluyor bilmiyorum;ama artık benim için nemli toprak kokusunda bir anı yaşamak geride kaldı. Her gece küstah gülüşler, yaratığım tebessümlerden bir parça çalmayı marifet bildiler. Yine savunmasız, kuytu köşelerde kalıverdim. Bazen sıyrılıp kurtulduğum da oldu; ama düşüncelerim arasında saklanan sorular beynimi kemiriyordu. Ve cevabı bulmama ramak kala bir buz kütlesi gibi eritiliyordu. Ey soruların cevaplarında saklanan sevgili, bana yüzünü göster! Mağlubiyeti sadece bedenimde değil, halkın avuçlarında görüyorum. Maske takıp aramızda gezenler üzerimize biraz daha tırmanıyor. Oysa yüreğimiz patlamaya hazır bir yanardağı gibiydi. ‘He’ desek patlayıvereceğiz; ama bir yerde isteksizce duruyoruz;çünkü sevgili, bastırılıp dışlanan düşüncemizin anlamsızlığın eşiğinde karar vermesine, izin verilmiyor. Oy adını dağlarda saklayan eylem çiçeği! Her gecen dün gözlerimi köreltiliyor, susturuluyor sonra?.. Sonrasını bulamıyorum. Ölümcül bir dokunuşun son yudumu içimize damlarken, etraftaki yargısız infazlar bulanık bardağı doldurup taşırıyor;ama yine de sahte, mahzun bir bakışla bakılıyor. Gerisini anlatmak bile anlamsız kalıyor. Bazen düşünüyorum da milyonlarca düş kursak da madalyonun öbür yanını hissedemiyoruz. Belki... Beni duyuyor musun? Kim olduğunu bilmediğim sıcak dokunuş. Bu gün yalnızlığımı hiç bir kuşun ulaşamayacağı yüksekliğe savurdum.. Boş sokaklarda yürürken kurduğum ütopya sayısını artırdım. Sonra duvarlara yasakları barındıran sözcükler yazdım. Yazdım yazmasına da seslendirecek, gülümseyen bir ses bulamadım. O an sanki mavi gökyüzü gitmiş yerine kara bulutlar gelmişti. Kendime sataştım, kızdım, bağırdım;ama zaman inadıma beynimi kemiriyordu. Sevgili, aslında belirsiz bir tatla,saniyeler avuçlarımdan fırlıyordu. Sonuç, suya hasret kalmış dudakların gözyaşlarıyla ıslanışıydı. Selam, sıcak kentin sıcak gülüşü! Beni hissedebiliyor musun? Şubatın bitiş hüznünü gecenin ilerleyen saniyeleriyle yırttım. Dışarıda yağan kendini bilmez serseri misali yağmur kulaklarımı tıkayıp bedenimi kırbaçlıyor. Haykırsam da sesim mum ışığında kayboluyor. Üstelik üşüyen bedenim dişlerimi parçalıyor. 'Olsun' desem de ıslanan düşünceler beynimi devre dışı bırakıyor. Ve etrafımdaki renk renk çiçekler yavaşça siyaha boyanıyor. Kokuları değiştiriliyor. Oysa o çiçekleri avuçlayıp yüreğine savuracaktım. Ardından göz yaşlarımızın nasıl kahkahaya dönüşeceğini anlatacaktım. Yine olmadı. Zaman kandırdı beni... ah kavgamın gülen gözyaşları, bu kez kurşunu şakağımdan yedim. Yüreğim devrilip yere serildi. işte direnme sevincinin yüzü, öyküyü hayat yazıp küstahça yüzüme çarpıverdi… Sonuç; ani bir sarsıntıydı,kuruyan avuçları kapatmakta çaresiz kalışım. Büyük, aydınlık ütopyalarda korku kendinden söz ettirirken, yaşanmışların döküldüğü havuzu anlatmaya kelimelerim yetmedi. Gözler ürkek, telaşlı dokunulsa ağlayıverecek suskunluğu ve hep gurbetimsi bir hasret takılıyor dişlerimin arasına. Aslında nedeni zamanın içinde oyalayıcı taktiklerin çok oluşuydu. Üstelik geri dönüş yoktu her şey dünde kalıp yoklukla savaşsa da galibi yine unutulmak oluyor. Ve öykü geri sararak yeniden başlıyor...
__________________
Serbest piyasa dostluklar ikilem kıskacında Hüküm sürüyor iktidar Hükümlü olmuşuz Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında Her gün, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki canavarı Her kuvvet, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki şeytanı DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
|
26-04-2007, 14:43 | #2 |
Dost
Üyelik Tarihi: Mar 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfası
Mesajlar: 794
Tesekkür: 0
|
Oysa yüreğimiz patlamaya hazır bir yanardağı gibiydi. ‘He’ desek patlayıvereceğiz; ama bir yerde isteksizce duruyoruz;çünkü sevgili, bastırılıp dışlanan düşüncemizin anlamsızlığın eşiğinde karar vermesine, izin verilmiyor. Oy adını dağlarda saklayan eylem çiçeği! Her gecen dün gözlerimi köreltiliyor, susturuluyor sonra?.. Sonrasını bulamıyorum.
zilan can emeğine sağlık..
__________________
Hayata Deger Bir Yasam Sevmeye Deger Bir Ask Dostluga Deger Bir Arkadasliktan ASLA VAZGEÇME... Ne Eksik Ne Fazlasini Ara Ve Seni üzenle Asla Ugrasma!!! |
26-04-2007, 14:48 | #3 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
|
Sağolasın Ablam..
__________________
Serbest piyasa dostluklar ikilem kıskacında Hüküm sürüyor iktidar Hükümlü olmuşuz Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında Her gün, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki canavarı Her kuvvet, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki şeytanı DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
|
Tags |
mektubi, sevgiliye, Öykü |
|
|