Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Güzel Ve Anlamli Yazilar > Hikaye ve Öyküler
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 27-04-2007, 13:21   #1
Onursal Dost
ZiLAN - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
41 mesajina 63 kez tesekkür edildi
 ZiLAN isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Camların Buğusuna Gözyaşların Değsin

Şimdi gemilerin öpemediği / denizler alır,sahiller çeker beni / erguvan renginde avara poyrazım / denizi olmayan bir gemeciyim / ayaş bir balıkçı, ailesi olmayan /
siteadi.com - Camların Buğusuna Gözyaşların Değsin yurdu deniz; toprağı, mezarı deniz / geride bırakmışım yıkım hüzünleri kederlenmeleri / acılar derinliğinde umutsuzluğumun / gece on iki nöbetlerinde / sağanak ve günahkar
yağmurdu / sırılsıklam kirlenen, gri okyanusun / asi sullarında; lacivert bir ölüme tanık olur / balıklar ve avcıları; balıkçılar / bembeyaz bir martı düşürülür pusuya /
dalgalara asılı kalan köpükler / martının çığlığına feryat / pusuya düşürülen martı mıyım / yalnızlığım mı / duygularım fırlatılmış sanki / buruşturulmuş özlemlerim en
derininde okyanusların / eski batık korsan gemilerinin / senin terk edişlerin Ceren Su / içimin parçalanmışlığı içinde, kendime çekilmişliğim / paslanmaya teslim edilmişliğim gibi.
'Gün geceye kavuşuyor, güneş devinimsel bir dürtüyle bütüm som altından ışıklarını binbir ipiltide söndürürken, sığınası gölgeleri de dağların kuytuluklarında bırakarak kendi
köşesine çekiliyor' Diye düşündü. Pencerenin pervazlarının çepeçevre kuşattığı çerçeveleri arasında sıkışıp kalan saydam camın, buğulu ve buz tutmuş soğukluğuna;
solgun ve yıpranmış olduğu kadar, zamanından önce yaşlanmış ince ve duru yüzünü dayadı. Yüzünün tüm deltalarında soğuğun iğne ucu gibi sızlatan acısını duydu, titredi ama tenini
geri çekmedi. Parmaklıkların paslanmış demirlerine tünemiş, üç serçeden biri, anaç olanı, gözlerinin aydınlığındaki iki damla göz yaşını seçti. Bu berrak yaşlar göz pınarlarından
kayıp aşağılara doğru süzülerek yüzünün kıvrımlarında dağılıverdi. Kimi tuzlu su parçacıkları da geldi, saydam camın buğusunda patladı. Buğu yırtılırcasına dağıldı. Yırtılan aralıktan
gökyüzünde asılı kalmış kızılmsı bulutları gördü. Önce yüzüne, sonrada düşüncelerine, yabancısı olamadığı bir hüzün geldi yerleşti. Gökyüzünün bu bal rengini ne denli özlediğini
anımsadı. Kül rengi bulutlar hep onunu içini karartıyon ve düşüncelerini bulandırıyordu çünkü.

Bu eşsiz ve usta bir ressamın fırçasından dökülen bir tablonun yansıması gibi duran manzarayı daha iyi görmek için, pencere açmayı düşündü. Kolu yavaşça çevirip kendine doğru çevirdi ve pencereyi açtı. O doğurgan ve diri vücudunun bittiği ve narin bonyunun başladığı hırçın
gövdesiyle, mısır püsküllü gibi olmuş uzun saçlarının ılık akşam yeline kapılan hoşluğuyla; bir tanrıçanın heykelindeki dimdikliğiyle başını dışarıya doğru uzattı. Gözlerini pörtleterek
açtı; gökyüzündeki renklere okşarcasına sevgi ve hayranlıkla baktı. Aynı anda kuş seslerini duydu. Serçeler hala ordaydı. Onlara dokunmak için ellerini uzattı. Bundan ürken kuşlar bir anda ve aynı
çırpıda havalanıp gökyüzünün mor rengi yüzüne, kanatlarının hışırtısını katarak uçup gittiler. Ceren Su, pencerenin önünde bir süre daha durup, dışardaki sesleri dinledi. Kızıl gökyüzü yerini
karanlığa bırakttıktan sonra pencereyi kapatıp, sekizinci kattaki odasına doğru yürümeye başladı.

Sekizyüz dört numaralı odanın önüne gelince açık olan kapıdan içeri süzülüverdi. Yüzüne içerideki rutubet ve küf kokusu çarpti. Yüzünü ekşitmedi bu bildik koku karşısında. Hiç kimseyle göz göze
gelmeden doğruca kapının solunda, küçük pencerenin altındaki ranzaya yöneldi. Kendini yatağına atıverdi. Kısa bir süreliğine düşündü, ardından da elini yastığının kılıfına soktu. Yaşam'ın ona
gönderdiği mektubu çıkardı. Kim bilir kaçıncı defadır okuyordu. Her cümlesini ezberlemek istercesine yine okumaya başladı. Mektubun ilk cümlesi yurt odasının soğuk ve kasvetli duvarlarında yankılanır
gibiydi: 'Yüreğim Ceren Su; ayrıntılar, derinlik ve bunların dengeli bir biçimde güzellik adına toplandığı ayrı ve özel bir kişilik olarak hep karşımda duruyorsun. Dürüstlüğün ve duygulu duruşunla
daima asil bir yanının da olduğunu sezdirirdin insana / bana. Çevremdeki onca kendine benzeyen öteki öykünün içinde; sen benzersiz, gururlu ama mağrur bir öykü olarak kaldın. Yaşamımızın anlarının
ayrımında, sözcüklerin resmini bir edebiyatçının duyarlılığıyla kavrar, bunun anlaşılması için de çaba ve zaman harcayan-harcayabilen sancılı,dayatmalara karşı rahatsız bir yürektin. Fakat tüm bunların
üstünde derin ve özel bir dünyası da olan toprak kokulu, yasak şiirlerin cesurca söylenicisi ve sürekli anımsanacak ezgin bir sevgiliydin. Yaşamın boyunca kendi doğrularınla ve inandığın olgularla
yaşadın. Herhangi bir ideoloji ve düşünce sistemine ütopyalar yaratacak şekilde bağlanmadın. İnsan dönük ve onun ürettiklerine sahip çıkarak güzellik adına, emek adına, barış adına savaştın. Yalnız
da kaldın, yenik de düştün, fakat umudunu hep korudun. Çünkü yalnızca yaşama inandın, 'en genel-geçer doğru yaşamdır' dedin.Dahası bunları savunurken tutarlıydın. İşte bu nedenle, yaşamı ürettiklerinle
yönlendirmek ve soluğunu sinema karelerine katmak adına, yedince sanatın eğitimini aldığın üniversitenin öğrenci yurdunda barınmaktasın. Altı aydır benden uzaklarda, tutulduğun sinema sevdasının büyülü
afişleri arasındasın. İçinde olduğun bu sanal kuşatılmışlığı da olgunlukla karşılanman bir diğer güçlü yanınla ilgilidir. Bütün bu sebeplerle senin o vazgeçilemeyen ve sakin sullarında binbir
fırtınayı büyüten kıyılarını seçtim. Bir anlamda, içinde gömülü olduğum insanı sende buldum. O zarif ve hassas gövdenin terkisinde derin ve anlamlı gözlerinde çırpınan bir serçenin yufka yürükliliğindeki
mahsumiyeti gördüğüm an, duduklarına içten ve çocukça bir gülümsemenin yayıldığını farkettiğinde; acılarımın yüreğine değdiğinin ayrımına vardım. Nihayet seni kendim, kendini de yüreğim ettim...
Kelimeler tüm dünyanın ve hepimizin. Ben sadece kendi payıma düşenleri kullandım bu mektupta. Senin de payına düşenleri mektubuma cevap anlamında bir mektupla kullanmanı ümit etmekteyim. Son sözcükleri
özgürleştirirken; seni mavi ile mavinin birleştiği ufka, umut denen kutsallığa teslim ediyorum. Gülüşünü bozmamak için seni hafifçe alnından öpüyorum. Gözlerim sana çevrili, yüreğimi sana gönderiyorum.
Yüreğin Yaşam.'

__________________
Serbest piyasa dostluklar

ikilem kıskacında

Hüküm sürüyor iktidar

Hükümlü olmuşuz

Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında

Her gün,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki canavarı

Her kuvvet,

Biraz daha zalimleştiriyor

İçimizdeki şeytanı


DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
buğusuna, camların, değsin, gözyaşların


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:40 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1