Bilim İçin Ölen Kadın

Maralım · 03-04-2011, 18:41

Bilim için ölen kadın
siteadi.com - Bilim İçin Ölen Kadın
Bir okurumuz, Barbara Goldsmith'in Marie Curie biyografisini tavsiye ediyor:
Marie Curie, 20. yüzyıl bilim insanları arasında farklı bir duruşun simgesi. O, bilim ve insanlığa hizmet etmekte, bilimsel çalışmada gözünü budaktan sakınmamanın adı.

1867'de Varşova'da matematikçi bir babanın kızı olarak dünyaya gelir. Çar yönetimine bağlı Polanya'da her Musevi gibi bir çok şeyden özellikle de eğitimden yoksun kalır; ırkçı tacizlere uğrar. O dönem kızların 16'sından sonra nadiren okula devam ettiği görülür. Ama Marie ve kardeşleri babalarının gizli eğitimiyle temel konularda ilk öğrenimlerini görürler.

Paris'e gittikten ve Pierre Curie ile tanışmalarından sonra bilim çevresiyle yakın ilişkiler kurar. Marie'deki üstün yeteneği keşfeden Pierre Curie onun hem eşi hem de bilim çalışmalarındaki destekleyicisi olur.

Marie Curie bilim dünyasına adım atmakta kendini sınırlamaz. Öylesine kaptırır ki kendini çalışmaya, onu tanıyanlar koşar adım ilerlediğinden bahsader. Zira onda bitmek bilmeyen bir enerji yüklüdür. Hatta kimi dostları ondaki enerjinin kaynağının radyasyondan geldiğinin esprisini yaparlar.

Marie'yi en çok üzen şeylerden biri meslektaşlarının "Git evinde otur çocuklarına bak" sözleridir. Irkçı ve cinsiyetçi yaklaşımların yanında mülkiyet düzeni de bilimsel çalışmalarına engel olur. Yüzyılın başında uranyumunun belli başlı çevrelerin tekelinde olması nedeniyle çalışmalarının epeyce zorlaştığını not eder günlüğüne.

Devletler arası rekabetin giderek tırmanması sonucu uranyum bulmakta zorlanırlar. Marie ve Pierre tüm zorluklara rağmen radyasyonu bulduklarını açıkladıklarında bilim dünyasında yeni bir dönemin başlangıcının habercisi olurlar.

1903'de Marie, Pierre ve Henri Beckerel Nobel Ödülü'ne layık görülür. Bilim dünyasında Nobel Ödülü alan ilk kadın olması onun başını döndürmez tersine çalışmalarına inatla sarılır. Eşi Pierre'i bir kazada kaybettikten sonra kendini dünyaya kapatır. Pierresiz bir yaşamı bilime olan tutkusuyla doldurur. 1911'de kimya dalında yeni bir ödül alır.

Marie Curie ilerleyen sağlık sorunlarına karşın çalışmaktan asla yılmaz. Ona göre kendi sağlığından önce topluma hizmet etmek daha önemlidir. Radyoaktif ışınların vücunda açtığı taribatlar sonucu lösemiye yakalanır ve 1934 yılında bu hastalığa yenik düşer.

Büyük dehadan geriye, bu gün doğum ve ameliyat öncesi kullanılan teknolojinin temeli kalmıştır. Günde ortalama 70 bin insana röntgen çekimleri yapıldığını düşündüğümüzde onun insan yaşamına sunduğu hizmeti anlarız.

Marie Curie'ye radyum elementinin telif hakkı alması teklif edildiğinde "Radyum kimseyi zengin etmemeli, o bir element olarak insanlığa hizmet etmeli" der.

Barbara Goldsmith'in kitabı, Marie Curie'yi pek bilinmeyen yanlarıyla okuyucuyla tanıştırmasıyla kayda değer bir araştırma. İyi bir bilgi hazinesi...

Alınteri'nden alıntıdır

03-04-2011, 18:41	#1
Maralım Dost Üyelik Tarihi: Jan 2011 Mesajlar: 95 Tesekkür: 174 65 mesajina 594 kez tesekkür edildi	Bilim İçin Ölen Kadın Bilim için ölen kadın siteadi.com - Bilim İçin Ölen Kadın Bir okurumuz, Barbara Goldsmith'in Marie Curie biyografisini tavsiye ediyor: Marie Curie, 20. yüzyıl bilim insanları arasında farklı bir duruşun simgesi. O, bilim ve insanlığa hizmet etmekte, bilimsel çalışmada gözünü budaktan sakınmamanın adı. 1867'de Varşova'da matematikçi bir babanın kızı olarak dünyaya gelir. Çar yönetimine bağlı Polanya'da her Musevi gibi bir çok şeyden özellikle de eğitimden yoksun kalır; ırkçı tacizlere uğrar. O dönem kızların 16'sından sonra nadiren okula devam ettiği görülür. Ama Marie ve kardeşleri babalarının gizli eğitimiyle temel konularda ilk öğrenimlerini görürler. Paris'e gittikten ve Pierre Curie ile tanışmalarından sonra bilim çevresiyle yakın ilişkiler kurar. Marie'deki üstün yeteneği keşfeden Pierre Curie onun hem eşi hem de bilim çalışmalarındaki destekleyicisi olur. Marie Curie bilim dünyasına adım atmakta kendini sınırlamaz. Öylesine kaptırır ki kendini çalışmaya, onu tanıyanlar koşar adım ilerlediğinden bahsader. Zira onda bitmek bilmeyen bir enerji yüklüdür. Hatta kimi dostları ondaki enerjinin kaynağının radyasyondan geldiğinin esprisini yaparlar. Marie'yi en çok üzen şeylerden biri meslektaşlarının "Git evinde otur çocuklarına bak" sözleridir. Irkçı ve cinsiyetçi yaklaşımların yanında mülkiyet düzeni de bilimsel çalışmalarına engel olur. Yüzyılın başında uranyumunun belli başlı çevrelerin tekelinde olması nedeniyle çalışmalarının epeyce zorlaştığını not eder günlüğüne. Devletler arası rekabetin giderek tırmanması sonucu uranyum bulmakta zorlanırlar. Marie ve Pierre tüm zorluklara rağmen radyasyonu bulduklarını açıkladıklarında bilim dünyasında yeni bir dönemin başlangıcının habercisi olurlar. 1903'de Marie, Pierre ve Henri Beckerel Nobel Ödülü'ne layık görülür. Bilim dünyasında Nobel Ödülü alan ilk kadın olması onun başını döndürmez tersine çalışmalarına inatla sarılır. Eşi Pierre'i bir kazada kaybettikten sonra kendini dünyaya kapatır. Pierresiz bir yaşamı bilime olan tutkusuyla doldurur. 1911'de kimya dalında yeni bir ödül alır. Marie Curie ilerleyen sağlık sorunlarına karşın çalışmaktan asla yılmaz. Ona göre kendi sağlığından önce topluma hizmet etmek daha önemlidir. Radyoaktif ışınların vücunda açtığı taribatlar sonucu lösemiye yakalanır ve 1934 yılında bu hastalığa yenik düşer. Büyük dehadan geriye, bu gün doğum ve ameliyat öncesi kullanılan teknolojinin temeli kalmıştır. Günde ortalama 70 bin insana röntgen çekimleri yapıldığını düşündüğümüzde onun insan yaşamına sunduğu hizmeti anlarız. Marie Curie'ye radyum elementinin telif hakkı alması teklif edildiğinde "Radyum kimseyi zengin etmemeli, o bir element olarak insanlığa hizmet etmeli" der. Barbara Goldsmith'in kitabı, Marie Curie'yi pek bilinmeyen yanlarıyla okuyucuyla tanıştırmasıyla kayda değer bir araştırma. İyi bir bilgi hazinesi... Alınteri'nden alıntıdır Share Share this post on Digg Del.icio.us Technorati Twitter __________________ *Başkalarının düşünceleriyle bilgelik etmektense, kendi hesabına delilik etmek daha iyidir...!*