01-10-2006, 10:31 | #1 |
Yeni Üye
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 9
Tesekkür: 0
|
ARI Mazin - Siirleri ve Tanitim (Kitap)
ARI MAZIN - SAVAŞIN GÜNLÜĞÜ
siteadi.com - ARI Mazin - Siirleri ve Tanitim (Kitap) SUNUŞ Belirli çevreler dünyayı bir cadı kazanına çevirdilerkaynatıyorlar. Artık tek patronlu dünyamızda güçlüler güçsüzleri eğer boğazlarına takılmazzsa yutmak için gözlerinin yaşına hiç bakmıyorlar. İnce bir o kadar da sinsi, bir politik çıkar kavgası var her yerde. Ortadoğu ve dünyanın en sıcak karnı Kürdistan; dünyayı sarmaya devam ediyor. Gündemden hiç düşmeyen bir sancılı bölge olma özelliğini koruyor. Doğal yer altı zenginlikleriyle yoğun bu topraklar, emperyalistlerin binlerce yıldır iştahlarını kabartmaya devam ediyor.Amerika Batı ve bunların uşakları, Siyonizm, Arap şeyhlerı ve Türk Militarizmi hepsi kendi alanlarında, kendilerine biçilen görevlerini, acımasızca fazlasıyla yapıyorlar bu bölgelerde. Barbarlık, despotizm, militarizm kolkola. Binlerce yıldan günümüze uzanan, halkların varlıkları bu eğemen çevrelerce yok ilan ediliyor. Özgürlük istemleri her defasında kanlı bir şekilde bastırılıyor. Bir avuç gerillaya karşı, topuyla tüfeğiyle koca bir ordu savaşa itiliyor. Ölümcül ağır silahların yanı sıra, biyolojik silahlar kullanılıyor. Jenosite varan kitlesel infazlar yapılıyor. Köyler, ormanlar yakılıyor. Binlerce köylü göç ettırıliyor. Mapushaneler insanlarla dolduruluyor. İşkence doğal sayılıyor. Adı “Faili Meçhul” e çıkan, fakat herkes tarafında açıkça failleri bilinen, “Özel Timler” yani, cinayet şebekelerisokak ortasında yargısız infaza devam ediyor. Partiler kapatılıyor, milletvekilleri mahpushanelere tıkılıyor. Militarist kesim gibi düşünmiyen, karşı çıkanlar, aydınlar, gazeteciler işkenceden geçiriliyor, öldürülüyor. Nabel Ödülü adayı, ünlü bir yazarın, Yaşar Kemal’e ağır cezalar biçiliyor, gözdağı verıliyor. İsmail Beşikçi, ŞanarYurdatapan gibi yiğit aydınlar zindanlarda çürütülmek isteniyor. Ve kimi siyasiler mafya + polis (özeltim) bir şeytan üçkenin de bütünleşmiş ( Şahinler Çetesi) Kürdistanda kirli savaşı tırmandırarak rantlarını yükseltiyorlar. Türk Halkının ve ekonomisinin kaderini elinde tutan bu çevreler için, Türkiye batmış, Türk Halkı ile Kürt Halkı arasında yüzyıllara sarkabilecek düşmanlık tohumları atılmış, bu kesimin hiç umurunda değil. Çünkü bunların vatanları cök. Yeşil dolarları, dokunulmazlıkları ve çevresinde bir yığın korucuları var. Biraz sıkıştılar mı istedikleri ülkede onları bekleyen mutlu bir yaşam hazır. Ben bir insan olarak temelde savaşa karşıyım. Ama saldırgan militarist bir güce karşı, özgürlüğünü savunan bir halktanda yanayım. Şiirlerimle Kürt Halkının haklı savaşının 1989 dan günümüze kadar “On yıllık Günlüğü”nü tutmaya çalıştım. Bu nedenle “ Şiirlerinin altındaki her tarih, bir önemli ve ilk büyük eylemin gündemin iz düşümüdür.” Bu önemli “Gündemler” karşısında yanan çırpınan yüreğimin acılı protestosu şiirlerime yansıdı. İnanıyorum ki bu duygularımı siirlerimi okuyan sizler de benimle paylaşacaksınız. Yazarlar, sanatçılarve şairler, duyarlı insanların en öncü kesimleridir. Ve kalemlerinden başkada silahları yoktur. Ben de şu elinizde ki isyan dolu şiirlerimle, Ezilen Kürt Halkının haklı baş kaldırısına karınca kararınca bir katkıda bulunabilirsem, kendimi biraz olsun görevimi yapmış bir insanın, huzuru içinde hissedeceğim. ARİ MAZIN Köy Korucuları Hangi cennetleri size vadettiler Nasıl oldu da aklınızı çeldiler Kardaşı, düşmana çevirdiler Lolo korucular! – kör kuyu kazıcılar Konuşulan dil senin dilin Yakılan yer senin köyün Sürgündeki senin soyun Lolo korucular!- kör koyu kazıcılar Neyi kime karşı korudunuz Köpeklerle bir oldunuz Kurt olup heval vurdunuz. Lolo korucular! – kör koyu kazıcılar Gerilla kim? – Halkın, çocukların Çiğnenen toprak Kürdistan’ın Dökülen kan senin kanın Lolo korucular! – kör koyu kazıcılar Tuttuğunuz yol, pusu, tuzak Özgürlük tanımaz yasak İmana gel hain, alçak korkak Lolo korucular! – kör koyu kazıcılar Siz cehennemlik bir itsiniz Titreyin belki kendinize gelirsiniz Hainliğin cezası nedir bilirsiniz Lolo korucular! – kör koyu kazıcılar 4, 9, 1989 YILMAZ GÜNEY’IN ANISINA Ey genç adam halkın için sen bir ışıktın Cesurca, kokuşmuş düzene karşı çıktın Düşmana vurduğun darbeler ölümcül Altın harflerle yazılacak tarihe adın Yaptığın devrimci direniş toplumsaldı Özgürlük hareketine karşı olanlarda vardı Çevrende kuşatma gün geçtikçe daraldı Altın harflerle yazılacak tarihe adın Devlet korktu senden, düşünceni hedef aldı İtini mitini, jıtemini Faşistini üzerine saldı Yıldırmadı seni hain tuzaklar Altın harflerle yazılacak tarihe adın Ateşlerden geçip şanla şerefle bugünlere geldin Her başkaldırışında çelikleştin daha da bilendin Halkın öncülüğünde dahada devleştin Altın harflerle yazılacak tarihe adın 12. 9. 1989 İHTİYAR’IN DIRAMI Antep damının bahçesinde Bir yaşlı adam Biraz yorgun biraz üzgün Antep damının bahçesinde Bir yaşlı adam İçli öfkelı Oğlu damda, yüreği kandaydı Oğlunun sevdasıözgür vatandaydı Zindan Antep de ve oğul içindeydi Adamda sabır Yakup Peygamber sabrı Her tutuklunun anasına, yavuklusuna veriyordu sırasını Yaşı geçmişti ama henüz işi bitmemişti Yanıyordu bağrı dertleşmeye hasretti Ay oğul, Dersim’i kaç kez yaktılar Kürdistan’ı bir baştan bir başa yaktılar Oğlumu isyancı diye getirip zindanlara tıktılar Onlar içerde ve dışarda Bir hançer gibi bilenenler Yani gençler ki Bu zalim düzeniyerle bir edecekler 17. 2. 1991 APE MUSA’YA Bir çınar daha devirdi Aydınlıktan korkan yarasalar Barış dostluk ormanından Ape Musa’yı kopardı Ape senin top tüfeğin kalemindi Hakkında yazıldı çok şey söylendi Katil bunlar elbet Düşünen her beyinediş bilerlerdi Bilinen o hain tuzak kuruldu Kör kurşun gelip senide buldu Adı hazırdı” faili meçhul” kondu Vasiyetin elbet tutulacak Kürdistan kurtulacak Halkın seni unutmiyecek Dost defterine yazıldın Şehitler katartına düzüldün Halk safından yerin aldın Meşalesin aydınlığımızda yolalan sensin Ektiğin başak verecek Halkım ayydınlığı görecek İşgalciler dersini alacak Kavgan bitmedi devam edecek Talansoyu Kürdistan’dan sökülecek Şehitsin anıtın dikilecek Ape Musa Ape Musa Sen nur içinde yaşa 21. 9. 1992 KANLI SIVAS Sıvas yine kızıl kana boyandı Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir Siyaseti camilere soktular 37 canı diri diri yaktılar Kanlı zalim bu kaçıncı kıyımın Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir Madımak’ı sarmış yobaz gericiler İçleri hınç dolu, vicdanı paslı kirliler Yazarı ozanı can cana semaha durdu Devlet Alevi, Kürt dedi işaret koydu Döndü dolaştı yeni bahaneler buldu Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir Ateşi sen yaktın söndüremezsin Kızılbaşı yolundan dödüremezsin Bu kokuşmuş düzeni sürdüremezsin Tarihte de çok canlara kıydın Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir Kızılbaşlar baş kaldırmış Mervan’a Gerillalar isyanı haykırıyor demı devranı Var gücümüzle katılıyoruz kervana Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir Zalim devlete verme sakın amanı Kaldır yüreğinden gümanı Er olan meydana gelir Bin kez öldürdüler Pir Sultan ölür dirilir 17. 10. 1993 ZÜLFÜKAR Gerçeklerin sesi Pirsultanların nefesi Dersim’den Cizre’ye Halkımın coşkulu sesi Yaz gerçekleri korkusuzca Kervan yürür it ürüsede hayasızca Alevilik en yüce aydınlık yol Araştır incele kelamını bul Kısır çekişmelerden artık kurtul Gerçek Alevi ol düşkünlere olma kul Alevilik nedir nasıl günümüze geldi? Hangi kıyımlardan arınarak geçti Zülfükar tarihi şöyle bir deşti Gerçekleri gün ışığına serdi Alevi ne Arap, ne Hiristiyan, ne de İslam Irkçılık dincilikten Uzak dur aman ha aman Doğrusunu sorarsan Her kes güzel bir insan Ne ararsan yaratan yaratılan Hepsi insanda gizli İnsanda var olan o Büyük kutsal sevgi Sevgi Dostluk Yolunda koşalım Zülfikarda buluşalım 3. 4. 1995 Birinci baskısı: Mayıs 1997 Temin etme adresi: Mezopotamya Verlag Stolberger Str. 200 50933 Köln. |
01-10-2006, 10:34 | #2 |
Yeni Üye
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 9
Tesekkür: 0
|
ARI Mazin - Özgürlük Yürüyüsü
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ
SUNUŞ Değerli okur! Düşünün ki bir insan sayrıdır ve günlerce ızdırap çekmiştir. O,umutsuzdur artık! Sayrılıktan kurtulmanın bütün çareleri tükenmiştir onun için. Bu hasta, bir sabah günün ilk ışıklarıyla uyanıyor ve bakıyor ki, sanki günlerdir çaresiz ve umutsuz yatalak, o değildir de başkasıdır. Ne ağrısı kalmış ne de sızısı!... Ya da saf bir delikanlı düşün ki, ansızın, karşısında gördüğü güzellik onu şoka uğratıyor. Bir kara sevdalı olup çıkıveriyor birden!..... Ya da şöyle düşünün; bir yiğidi var da bir insanın, günlerdir arıyorda bulamıyor yiğidini. Artık bulamıyacağına inanmıştır ve tam da tekmil umudunu yetirdiği bir anda bir sihirli el uzanıyor!... Sonra ona, aradığın bumuydu diyor!... Veyahutta varsayın ki, bir çöldesinizde Kerbelayı yaşıyorsunuz. Açsınız ve susuzsunuz. Çatır çatır, kuru ve kavlak dudaklarınız. Bir taze sabah açıyorsunuz gözlerinizi!... Taze elden ve bakır taslardan, Ari Mazının yaylalarından indirilmiş buz gibi sular uzatılıyor size ve siz bir serap değil çırılçıplak gerçeği yaşıyorsunuz!... İşte benim de öyle bir şey! Esaret ve sürgünler, katliam ve asimilasyon uygulamalarıöylesine kuşatmıştır ki halk gerçekliğimizi, öylesine bitirmiştir ki bizi, artık her şey çok geç diye düşündüğümüz ve ona kendimizi inandırdığımız bir anda, Kürdistan dağlarından şavkıyat özgürlük yalımı gözlerimizi kamaştırdı. Sildi gözlerimizdeki bozbulanık perdeyi. Artık kulaklarımızın bin yıllık pasını. Dillenmeye durdu dilsizlerimiz!... Elli yaşından sonra şair olmaya kalkmışsam bunun başka izahı var mı? Okuduğunuz deyişler, Şair olan birinin şiirleri değil, Botandan şavkıyan ışığa sevdalanmış bir sevdalının dile gelmış duygularıdır. Ya da adım adım izlediğim kurtuluş savaşımızxın bencileyin tutulmuş günlüğüdür. Bu duyguları bütün kardeşlerimle paylaşmak istedim... Kardeşlerim hangi niyetle okumak istiyorlarsa öyle okuyabilkirler. Orada özgürlük var!.. Orada gül!.. Orada oyn!... 17. 7. 1998 ARİ MAZIN NEDEN ARİ MAZIN Adımın Arı Mazın olarak belirtilmesini okuyucu belki merak eder. Neden kendi gerçek adını kullanmamış da Ari Mazın adını almışdiye sorabilir. Ari Mazın adını kullanmam hiç kuşkusuz nedensiz değildir. Ari Mazın ile ilgimin bir kısmını şiirlerimde dile getirdim. Ancak başka nedenlerde bulunmaktadır ve ben bu nedenleri de okuyucumla paylaşmak istedim. 1- Benim halkım Mezopotamta’nın, özellikle de yukarı Mezopotamya’nın en eski halklarından bir tanesidir. Bu bağlamda benim halkım Anadolu’nun da en eski halklarından birisidir. Ne varki en eski ve en köklü halklarından birisi olmak bu coğrafyada, özellikle 1400 yıldır çekilen acıları telafi etmiyor. Halkım çok büyük acılar çekmiştirve hala çekmektedir. Biz Kürt halkı, kim ne der ve nasıl değerlendirirse değerlendirsin; Özellikle etnik kimliğimiz bakımından Zerdüştin çocuklarıyız. Her toplum kendi geçmişiyle bu günkü yaşam koşullarında ancak varlık iddia edebilir. Kendi geçmişiyle doğru bir şekilde buluşabilir onu yüceltebilirse bir geleceği olaBİLİR. Bizim etnik geçmişimiz Zerdüştçiliktir. Ta Emevilerden bu yana başlatılan gerek soykırım gerekse halkımın toplumsal aklı olan kültürünün yok edilmesi, kültür kırımı, halkıma çektirilen büyük acılar karşılığı gerçekleştirilmiştir. Ben bir Kürt Kızılbaşıyım. Kızılbaşlık Kürt Zerdüşti yaşamdan arta kalan ve islamiyet’ten sonra üretilebilen Kürt inancının ve yaşam tarzının adıdır. Soykırımlardan kaçarak dağ başlarına sığınmış halkımın buralarda devam ettirdikleri kültürel yaşam tarzının kendisidir. Kutsal ateşlerimiz dağ başlarındaki ziyaretgahlarda yandırılmaya devam edildi. Katliamlarla yok edilmek istenen geçmişimiz bu soylu dağlarda, onun koynunda saklanarak varlığını devam ettirebildi. Ari Mazın bu soylu dağlardan birisidir. Büyük Kızılbaş ateşinin yandırıldığı bir ziyaretgahtır Ari Mazın. Halkımın ortak barınağıdır. Ari Mazın yaylaktıraynı zamanda. Yaklaşık 2500 metre yüksekliğinde bir dağlar blokudur. Ben bu kültürel geçmişimize ilişkin soylu bağı yaşatmak, yeniden bilince çıkartarak anlamlandırmak istedim. Yani soylu Ari Mazın’ı kafamda ve yüreğimde yeniden tutuşturmak istedim. Ari Mazın adını kullanmamın nedenlerden birisi budur. 2- Ari Mazın yaylasında bizim için kutsal olan iki tapınak vardır. Birinin adı ALİŞKURAN dır diğerinin adı ise KASAPCOMART dır. Halkımın kültürel geleneklerine bağlı olarak Ninem Kole’nını bize aktardıklarına göre; adı geçenler bizim atalarımızdırlar ve er kişi, Pir kişilerdir. Haklarında, özellikle Ari Mazın ile bağlantı içinde anlatılanlar ise geçmiş yaşam tarzımızın bir kısa özeti niteliğindedir. Ninemin anlatımına göre; Alişkuran (Alişükran) ve Kasapcomart belli aralıklarla birbirini ziyaret ederlermiş ve halk da bu ziyareti aleni olarak izlermiş. Birbirlerine gelişler; iki top ateşin birbirine karşı bir ateş yelı gibi gelmesi şeklinde olurmuş!... Ziyaret sırasında, Alişükran ve Kasapcomart’ın tepelerinde büyük Ateşler yanarmış. Sanki ortalık toy düğün oluyormuşçasına gümbürtülere boğulurmuş dört bir yandan. İşte o zaman köylüler çadırlarına çekilir inançlarına ğöre ibadetlerinin gereğini yerine getirirlermiş. Bunlar Ninem Kole’nın zamanına ilişkin değil, onada anlatılan ve onun aklında kalıp bize aktardığı geşmişle ilişkin olan anılardır. Yayladaki bu ziyaretler sona erince, halk büyük bir moral alır. Kurbanlar keserek bu coşkusunu, günlerce süren eğlencelerle kutlardı. Gerek bu anlatımlar gerekse küçüklüğümde yaşadıklarım aklımdan hiç çıkmadığı gibi her geçen gün de beni müthiş sarıyor. Her an yüreğimden özlem ateşi büyüyorve bir hoyrattırbaşımda fırtınaya dönüyor. Neden Ari Mazın sorusuna bir cevabım da budur. Ari Mazın da bir de Kartal Dağı vardır. Aşağı yukarı 3000 metre yüksekliğindfedir. Belkide bu yüksekliği nedeniyle halkım bir soyluluk belirtisi olarak ona Kartal Dağı demiştir,bilinmez ki!.. Kartal Dağı’nın tam tepesinde vaktiyle bir yel değirmeni varmış. Şimdi hala onun kalıntılarına rastlamak mümkündür. Dağın etekleri yerleşim yerleriymiş.Babamın ve Pano dedemin duyumlarla bize aktardıklarına göre burada tarım bile yapılırmış. Tarla acmak için topraktan tolatılan taş yığınları hala vardır. Kartal Dağı’nın ikili özelliği vardır. Birincisi, Kartal Dağı bir yerleşim yeri olmasıyla halkıma çok eskiden beri bir sığınak rolü oynamasıdır. Halkımı korumuş ve bağrında saklamıştır. İkincisi, yüksektir. Mağrurdur. Baş eğmez bir yüce Dağdır. Bu özellikleri halkım Kartal da bulmuş ve en eski bir Kürt Kültürü olarak Kartal’ı sembolleştirmiştir.Bizim Kızılbaş kimliğimiz, Zerdüşt atamızdan arta kalan bir miras olarak işte bu ortamda şekillenmiş ve anlam kazanmıştır. Bizlerin bu geçmişle doğru ve günün şartlarına uyarlanmış olarak buluşmadan, yeniden yaşam bulması mümkün değildir. 3- Bu güne kadar bu dağlar çok silahlı gördü. Bu topraklar sayısız isyan yaşadı. Hangi taşı kaldırsanız altında bır kefensiz yatan şehit bulursunuz. Halkımın zülme ve sömürgeciliğe en son isyanı 1938 de mühürlenmiş. Sömürgeciler bu yangın bu ateş, artık sonsuza kadar söndü düşüncesiyle halkımın özgürlük istemini mezara koyup betonlamışlardır. Ancak özgürlük tutkusu öylesine bir ateştırki onu söndürmeye hiç kimsenin gücü yetmez, yetmemiş de. O küllerin yeniden tutuşmuştur. Bütün Kürdistan dağlarında onbeş yıldır kutsal özgürlük ateşleri yeniden yandırılmıştır. Bu ateş, kutsal Ari Mazın’ın yenidendirilişidir. Büyüklüktür! Güzelliktir!.. yaşam veren, geliştiren esirgeyen, bağışlayan, koruyup kollayan kutsal Ocaklarımızın ateşidir. Aynı zamanda kahredendir. Cezalandırandırbu ateş. Zulma, talana, baskı ve yağmaya kılıçtır bu ateş. Bu ateş KAWA’nın, AGİT’in, HÜRREMETDİN’in, ZİLAN’ın, SEMA’nın ateşidir. Ari Mazın de Semaha duranların ateşidir. Ari Mazın ismini almak ve yaşatmak için bundan daha önemli ne sebep olabilir ki!... Ari Mazın ismini bu nedenle aldım. ARİ MAZIN ARİ MAZIN İLE İLGİLİ İKİ ANI Her Yıl Tekrarlanan Ğüreş Festivali: Bizim yörede tekrarlanan bir güreş festivali vardı. Kırkpınar Ğüreşlerine benziyen bir şey. Bu vestivalin tarihine dair Ninem Kole çocukluğumuzda çok şey anlatırdı. Tıpkı bir masal gibi biz çocuklar can kulağıyle dinlerdik. Ninemin bir anlatımına göre; Bütün civar köylerin ileri gelenleri bir araya gelip bu festivali düzenlerlermişve bu günlerce sürermüş. Festival boyunca binlerce insan akın akın buraya güreşleri izlemeye gelirmiş. Bir keresinde Maraştan çok ünlü bir güreşçi getiriyorlar. Tabi güreşçinin kendisi gelmeden ünü ve korkusu geliyor. Bu nedenle de ne yapılıyor ediliyorsa da bu ünlü yiğidin karşısına çıkacak bir yiğit bulunamıyor. Maraşlı pehlivanın karşısına çıkıp güreşmeye kimse cesaret edemiyor. Gün geliyor çatıyor. Maraşlı Pehlivan ğüreş meydanında rakipsiz olmanın verdiği cesaret ve coşkuyla nara vurup çalımlı çalımlı dolaşıyor. Bir baştan bir başa perdah vuruyor, el çırpıyor. Bizim köyler üzgün. Utanç içindeler. Derken, ğüreşi yönetenler yada köyün ileri gelenleri, bizim köyün korucusu olarak kabul edilen Büyük dedemız olan Balo’nun oğlu MISTO’yu çağırıyorlar. Mısto güreş bilmez fakat çok güçlü biri. Ona diyorlar ki; “Gel bu adamla sen güreş. Ne dwersin bu adamla güreşebilir misin? Kendinde o kuvveti buluyor musun?” Dedemiz Mısto, “Ben güreşte bilmem, gücümün kuvvetimin ne olduğunu da bilmem. Yalnız bildiğim odur ki, ben küçükken kuzu otlatırdım.O zaman, kevenleri başından tutar çekip çıkarır kuzuların önüne atardım.” Diyor. Köylü olanlar bilir. Dedemiz Mısto’nun alçak gönüllülükle anlattığı keven sökme işi öyle kalay bir iş değildi. Bırakın bir çocuğu ,, büyük adamlar bile ancak mancılık kullanarak ve kanırtarak keveni sökebilirlerdi... Tabi bu olayı Ninem de görmüş değil. Fakat onada anlatanlar. Boyle heybetli ve babayiğit biri olarak anlatırmış. Ninem bütün bunları sadece bir masal gibi değil, güzel bir melodi gibi de anlatırdı. Kürtçe anlatırdı. Zaten o zaman köyde Türkçe bilende yoktu. Hasılı, Dedemiz Mısto sonunda güreşmeyi kabul ediyor. Fakat güreşi teklif edenlere şart koşuyordiyor ki; “gidipadamla konuşun, ben güreşçi değilim dolayısiyle soyunup meydana çıkamam. Benimle güreşirse ölen olursa taraflardan hiç biri diğeri için şikayetçi olmıyecek.” Oturulup konuşulur ve Dedemizin ğüreş tutmasına karar verilir. Pehlivanlar meydana çıkarlar. Anlı şanlı pehlivan nihayet karşısına birini çıkarmış olmalarından memnundur. Meydanda caka satmaya devam eder. Dedemizin etrafında perdahlanır. Tabi bu tür pehlivan peşrevlerinden Dedemiz bihaberdir. Bilmez ve anlamaz. Ünlü pehlivan bunu farkettikçe daha bir iştahla peşrev atar. Mısto dede, pehlivanın sattığı havanın farkındadır,”sen istediğin kadar hava at der, nasılsa sen elime bir geçersin. Büğday da gezer gezer sonun da değirmene gelir!... Dedemizin espirisine halk güler ama aynı zamanla da bu işin sonunu merakla pürdikat olmaya başlar. Derken pehlivan peşrevi bitirirve Dedeme dalar. Ne ki Mısto Dedem , ağırsiklet pehlivanın kemerine elini atar. Elini attığı gibi havaya kaldırırve güreşi yöneten ileri gelenlere doğru yürür. Onlara , “ ne yapayım bu adamı nereye indireyim” diye sorar. Sonra heyetin önüne indirir. Yere bırakır ki, o koca pehlivan çoktan can vermiştir. Güreş de böylece sona erer. O gün bu gün bu öykü, sadece nenemle sınırlı değıl bütün civar köyleri anlatmaktan zevk duydukları bir öyküdür. Bir destan gibi tekrarlanır durur. Güreş şenliklerinin günlerce ve oldukça coşkulu olarak son zamanlara kadarsürdürülmesindeki hikmette bu ve benzeri öykülerin verdiği moraldir. Köklere bağlılıktır. Genellikle bu festivallere gelenler Maraş’a bağlı olan Elbistan, Afşin ilçeleri ve Malatya’ya bağlı olan Akçadağ, Doğanşehir ilçelerine bağlı köyleri kapsayan geniş halk kesimleriymişler. Ancak zamanla bu festivaller bütün bir Kürdistan coğrafyasında hem gücünda hem de etkisindan kayıplara uğradı. Hatta tümüyle terkedildi. Nenemin döneminde bile bir kalıntı düzeyinde sürdürülüyordu. Şimdi ise unutulmuş durumda. Ninem, bu geçmiş dönem anılarını, öykülerini anlatırken;”gün gelir bunlar bir bir unutulur”derdive dediği gibide oldu. Şunu iyice biliyoruım ki özgürlük hareketi bir gün mutlaka başarıya ulaşacak, ülkemiz özgürleşecek ve biz özgür vatan topraklarında tekrar o günleri yaşatıp o eski geleneklerimizi modern bir şekilde yeniden yeşerteceğiz!... NÜFUS KÜTÜKLERİNE DÜŞÜLEN BİR KAYIT: Kürdistan bir acılar ülkesidir. Oradaki yaşamın her safhası bir dıramdır. Yaşanan dramlardan bir tanesi de doğum tarihlerinin tespitine ilişkindir. Bir toplum hafızasını yitirmeye görsün, onun belleğinde ne doğumuna ilişkin ne de geleceğine ilişkin bir belirleme yeralmaz. Bu yapılanma toplumsal düzeyden bireysel düzeylere kadar yansır. Köy muhtarlarıyılın belli bir mevsiminde köyü ev ev dolanır. O yıl içinde doğmuş çocuklarınismini tespit eder. Hepsine, kafasına uygun tek bir doğum tarihi belirler. Böylece nüfus kütüğüne kayıt ettirir hepsini. İşte, doğum tarihi bu yöntemle belirlenmiş olanlardan birisi de benim. Anama sorarsan ben, arpaların derilmesinde doğmuşum. Babama sorarsanız o size yayla döneminde doğduğumu söyliyecektir. Ağabeyime göre ise kuzuların çayıra henüz bırakıldığı sırada dünyaya gelmişim!... Bu yöntemle belirlenen doğum tarihin nüfus kütüğüne 9. 9. 1938 olarak kayıtlanmıştır. Adımın konmasına gelince ; o da soy süreğine bağlı olarak belirlenir. Ailede ya da sülalede sevilen, ya da aile büyüğü oşlan ama genellikle de dünyadan göçmüş olan birinin ismi verilir. Böylece onun ruhunun nesilden nesile yaşatılmış olduğuna inanılır. Ruh göçü olarak da belirlenen bu inanış tarzı bizim Kızılbaş inancımızın da bir gereğidir. Bu çerçevede bana verilen isim de büyük Dedem Süleyman’ın ismidir. İlkokulun üçüncü sınıfına kadar kendi köyümde okudum. Geriye kalan dördüncü ve beşinci sınıfları da bizim köye dört kilometre uzaktaki bir köyde okuyarak beşinci sınıfı bitirdim. Babamla tam beş yıllık bir mücadeleden sonra ortaokula gitme iznini çıkartabildim. Yaşımı iki yıl küçültmek suretiyle zar zor ortaokula kayıt olabildim. İki haftada köyden ekmek getirterek veya getirerek 40. Km lik bir yolu özellikle kışları kurtlarla kovalamaca oynayarak ortaokulu bitirdim. Şimdi bunların hepsi birer masal oldu. Sanki hiç yaşanmamışcasına!... sonra çeşitli badirelerden geçerek öğretmen oldum. On sene Türkiye de öğretmenlik yaptım. Öğretmenler üzerine yazmış olduğum şiir bir özdeğerlendirmesidir. Özünü dara çekmediraynı zamanda. Ordan oraya taşınarak sürdürülen birinci gurbetlik yıllarımın ardından ikinci gurbetlik başladı. Köklerden kahredici kopuş bu gurbetlikle başladı. 15. 9. 1969 yılında Almanya’ya işçi olarak geldim. İki yıl işçi olarak çalıştıktan sonra 20 yıl buradan öğretmenlik yaptım. Kendi kişiliğimi özgürlük hareketiyle tanımaya başladım. Kimliğimle buluşmam bu sayede oldu. Halen Almanya’dayım. Bütün ümidim ve beklentim ölmeden ülkemin kurtuluşunu görmektir. Özgür vatan topraklarında, doğup büyüdüğüm, Akçadağ’ın Kürecik nahiyesinin Balhacı köyünde yaşamak ve orada hakka yürümek en vazgeçilmiyen özlemimdir!... Ve nihayet, Bu şiirler bu düşlerin, bu özlemlerin, bu beklentilerin, dillenişi dile gelişidir. |
01-10-2006, 10:34 | #3 |
Yeni Üye
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 9
Tesekkür: 0
|
BAŞKAN APOYA
Fıratsın Diclesin bendini çiğner taşarsın Cudiden kopan bir top ateşsin BAŞKAN! Bir kızıl kasırgasın özgürlüğe koşarsın İkrar verip özü sözü birleyensin BAŞKAN! Dağı delen Ferhat’ın aşkı sendedir As’nın Kerem’i yaktığı ateş sendedir Aşksın aşıksın bu yürek sendedir Zilanlara mihman olansın BAŞKAN! Soylu dağlar kartalısın doruklar meskenin Engel tanımaz enginleri fethedersin Tomurcuğa can katan bir dağ yelisin Aktıkça büyüyen kar selisin BAŞKAN! Bin yıllık ihanet tarumar oldu Düşmanın kurduğu tuzak kendini vurdu Yok sayılan halkım ordular kurdu Mazlum ordularına serdar olansın BAŞKAN! İrşat ettin halkını yol gösterdin Gören göz oldun, dilsizi dillendirdin Sevdalıya aşk, aşıka ışık derdin Namerdın tokmağını kıransın BAŞKAN! Yıktın nefsinin hükmünü karakolunu Can bedende azad neylersin dünya malını Sevdirdin cümlesine ortaklık aşını Ölüp ölüp yeniden dirilensin BAŞKAN! Sen mazlumlara aşık ben sana aşık olandım Mührü Süleymanı senden alandım Can olup cana geldim dün ise ölü olandım Ben senim sen bende biz olansın BAŞKAN Kürdistan derler adına eşi bulunmaz Sahipsiz toprakta ocaklar tütmez Hattı hududu silinmiş vatan mıdır bilinmez Dirilttiğin ölünün sanını bildirensin BAŞKAN! 17. 11. 1998 KÜRDİSTAN’IN XAZALI Çiçekler al al yanaklar kiraz Xazalım ne olur gülümse biraz Gece dediğin iki gündüz arasıdır Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Mavzer sana şahtan mi kaldı Şahtan padişahtan mı kaldı Yoksa Kürt ateşi güneşten mi kaldı Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Yiğitler diyarı Kürdistan’dan mısın Ateş misin Güneş misin Ay mısın Al yazmalım yoksa sen, O sırdan mısın Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Binbir çiçek açar yaylalarında Yiğitler harman olur dağlarında Dağ yelisin yaz bahar aylarında Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Dağlara gelinsin bu baharla gelenler Al üstüne yeşil bağlar cenk edenler Alkış tutar çekiç tutan tarlada her gelenler Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Gülümlersin gülyüzünde gül açıldı Bu gülüşün bahardan mı yazdan mı Kürdistandan mı aldın gülüstandan mı Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! Xazalsın sen Kürdün Xazalı Dünyadan vardır namın ezeli Güzelleştin şu dağlarda gezeli Xazalım gülüşün solmasın, gül biraz! 20. 16. 1997 EĞİTİMCİLER EĞİTİMCİLER Kurdunuz köy Ensttitülerini Talan ettiniz kürt çocuklarını Irkçı inkarcı yötemlerle Boşalttınız benliklerini Türkleştirdiniz Kürt Gençlerini! Önce Anadilden başladınız Folklör, edebiyat ve türkülerini Birer birer açık ve gizli Talan ettiniz birliğimizi, kimliğimizi! Bir çok hile bir çok düzen Bizi asıl kahredip ezen Demokratlık, sosyalistlik adına Binbir maske binbir düzen Birer birer açık gizli Yokettiniz dilimizi kimliğimizi! Okullarda meydanlarda sinsi sinsi Dolandınız kiminiz milli, kiminiz dini Yedi yaşında Kürt çocuğunun canını Türk varlığına armağan ettiniz “En büyük Türk, ey yüce Türk!” Irkçılıkta yok üstünüze, evvel allah! Tekinize bile karşı çıkamaz cihan haşa! “En büyük Türk, büyük yok başka!..” Kokuşmuş kurduğunıuz düzen Zından hücre ve işkence Zulüm kalınlaştıkça sona yaklaşır Çöküyorsunuz öncü gücümüz yüklendikçe! 24. 11. 1995 KIZILBAŞ Kızılbaş ol sine-i haktır Kırklar Ceminde topraktır Yobazlara karşı koymaktır Aşk ateşine közdür Kızılbaş ! Kızılbaşa insan en yüce değer İnsan insana Kabe’ymiş meğer Kötülük özünde ölmezse eğer Nefse kıldan ince kılıçtan Kızılbaş ! Kızılbaş din bilmez sevgiden başka Isığa gönül vermiş talip olmuş aşka Tamah etmemiş nalet etmiş nefse hırsa Özünde zulme kılıç çekmiş kızılbaş ! 30. 12. 1991 KÜRT DİLİ Anadil bir insanlık hakkıdır Halkımın gerçeği anadilde saklıdır Sen dilime prangayı vuruyorsun Şarkıma türküme kuduruyorsun Halkım esaret altında köle Dayanamıyorsun türküsüne bile Talan ediyorsun Kürdistanı İncitiyorsun binlerce kefensiz yatanı Adını tarihte kazıyacağız bunu bil Kırmakla bitmeyiz bunu aklından sil Özgücümüz despotlara haykırıyor Ulusumuz anadiliyle halklaşıyor Zılgıtlar halaylar dilleniyor destanlar Ana ocağında buluştu dengbejler ozanlar 23. 3. 1991 KÜRECİĞİM Küreciğim küreciğim, hem canımsın hem ciğerim Seninle kendimizi bildik yaşamı seninle sevdik Kıymetini ayrılınca anladık hasretinle yandık Sürgünler seni unutturamaz her an seni andık Hep asıktı yüzün seni üzgün görürdük Kurtuluşmuş gibi el kapılarına dökülürdük Kaçardık senden affetme bu kendini bilmezliği Geç öğrendik adı yok sanı yok mülteciliği Terk etti seni oğulların kızların viran kaldı dağların Yıkıldı hanelerin mor sümbüllü bağların O dağlarında ne isyanlar oldu ne yiğitler gezdi Kızılbaş ikrarıdır, Er’ler Pir’ler ocağında söz kesti Oğullar kızlar verdin şahidindir Mehmet Ali İsyanında kahraman Kasımoğlu demişiz belli Küreciğim biliyorum kızgınsın kırgınsın bizlere Gün yakındır ebediyen dur diyeceğiz sürgünlere Gülecek yüzün senin de sönmiyecelk artık ocağın Al yeşil can bulup şenlenecek her bucağın Hey! Küreciğim, Küreciğim Bilsen ne kadar mutluyum Kucağında doğdum Kucağında öleceğim! 5. 1. 1991 ARİ MAZIN FESTİVALİ Koyun kuzu meleşirdi Ne güzeldir Ari Mazın! Birbirine karışırdı Ne güzeldir Ari Mazın! Çoban kavalı üflüyordu Yanık türküler, yürek dolusu ezgiler Tenhalarda sevdalar Bülbül olup ötüşüyorduAri Mazın! Ne güzeldir yaylaların Doruklarda karın boranın Al yeşil giyinmiş oğulların kızların Yiğitlere dost olandı Ari Mazın! Gençler güreş tutuşurdu At sırtında ciritler vuruşurdu Halaya duruyordu kızlar oğlanlar Meydanda merdandı Şah Ari Mazın! Kara çadır koyaklarda kurulurdu Düğün dernek davullar vurulurdu Gelenekler birbirine karışırdı Koyun kuzu anasıdır yol Ari Mazın! Ziyaretlerdi Mürşüdümüz Pirliğimiz Ocağımız düzenimiz dirliğimiz Keskusor u zer bayrağımız birliğimiz Büyükler büyüğüdür yar Ari Mazın! Ari Mazın’ı övmüyorum Gerçektir bile az söylüyorum Ari Mazın’ı yaşatacağız On bin yıllık kültürdür Pir Ari Mazın! Değerleri çiğnetmeyin Anayurdu hiç unutmayın Ayrılmayın özgücünüzden Öz geçmişimizdir sor Ari Mazın! 24. 8. 1990 ARİ MAZIN ANISI Yaylalarına gitmek istedim Duvar oldu önüme yasaklar Göresim geldi ne kadar özledim Yasağı daha şimdi tanıdı o dağlar! Vardım seyreyledim Ari Mazın’a Öksüz kalmış küskündü dağlar Utandım sokulamadım sinesine Ağıda durmuş dereler çağlayıp akar! Kuş konmıyor Ari Mazın’a ıssız kaldı Ötmaz olmuş kekliklar, beni gam aldı Kutsal Ziyaretlere baykuşlar konmuş Hoyrat sardı beni gözlerim kan ağladı! Kokar burcu burcu menekşeler Çoban ateşiyle şenlenirdi kevenler Cennettir cevahirdir toprağı taşı Uğramaz Ari Mazın’a gurbete gidenler! Ari Mazın Arımız Namusumuz Nasıl olurda onu unuturuz Yoksunluk son bulsun Ari Mazın’da Birlik olup kurtulsun Ulusumuz! 21. 8. 1990 ŞAHİMERDAN Yolumuzun töresi böyle Önümüzde Şahimerdansın Arif olan secde eder insana Merdan gönüllerde mihmansın! Hakkı Hakka yakın buldu felsefemiz Demokrasi bizden öğrendi nefesimiz Sen ben bilmeyiz birdir soframız Pay etti bir lokmayı bine Merdanımız! Kutsal yerler yandı yakıldı Dergahlarımıza kurşun sıkıldı Saygısız, görgüsüz ikrarsızdan bıkıldı Koymaz ahımızı alır Serdarımız! Hey Mezopotamya inançlar gölüsün Ummansın Ariflere irfan yolusun İkrar verdik inandık ululardan ulusun Özgücümüz bize Şahimerdanımız! 15. 7. 1990 KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ Yoktan var eden sensin Ocağı tüttürüp can edensin Varsın kadın olarak her şeyde Üstünsün çünkü anasın! Eşitlik demek süs değildir Ölçüdür cümle doğruluğa güzelliktir Haktır Ana, bilmiyen bisin Bizim için dört kitaptan üstünsün! Özgürlük bir baş kaldırıdır Hak verilmiyorsa zorla alınır Kadının hünerli elleri değerse Ülkemiz ancak o zaman kurtulur! Eşit olmak iktidar olmaktır Kendine kendin için yasa yapmaktır Sonsuza kadar özgür olmak için Yasasız yaşam kurmak demektir! Kadınlarımız Kürdistan’da savaşıyor Kürdistan kadınlarla güzelleşiyor Ana demek vatan demektir Kadınların savaşımı destanlaşıyor! 9. 9. 1989 |
05-10-2006, 23:07 | #4 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: May 2006
Yaş: 41
Mesajlar: 1,387
Tesekkür: 4294967295
|
çok güzel paylaşım dostum emeklerine sağlık
__________________
bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi birçok kere yitirdim denizde kendimi gidiyorum aramaya, suyu bilmeden beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri. |
09-10-2006, 02:22 | #5 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: May 2006
Mesajlar: 1,055
Tesekkür: 2
|
Guzel bir paylasim vede calisma olmus. Emegine saglik.
__________________
SORULARINIZ VEDE GORUSLERINIZI ICIN MAIL ADRESINDEN BANA ULASABILIRSINIZ [email protected] |
Tags |
ari, kitap, mazin, siirleri, tanitim |
|
|