07-05-2007, 14:05 | #1 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
|
Dörtlerin Gecesi
Özlenen ateş yakılmıstı sonunda Elden ele bütün dunyaya taıınmıştı
siteadi.com - Dörtlerin Gecesi Kıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç Kavga daglarda bilinci kuşanmış Zindanlarda dirençe sarılmıştı Ve haykıran dudakla Her ihanet vakti çöl çöl yarılmıştı Bir agıttır belki Agrı'da Zilan deresi Dersim'de Lac deresi bir kanli şiir Oysa bir destandi Diyarbakir kalesi Ve Diyarbakir zindanında Ateşle seviıen 'dörtlerin gecesi' Ne ki zindan - ne ki tutsak olmak Ne ki kavga - ne ki daglarda vurulmak Bir sehpada idam olmak ne ki Ihanet utanciyla yaşamak var ya hani Onursuzlugun lagım çukurunda yok olmak Uniformalı bir Dehak önünde durmak Ve beyninin içindekileri bir bir kusmak Sonra bir et yıgınına dönüsüp kalmak Işte buydu Diyarbakır zindanında yaşamak Sesler ihanete dönüsürdü her gece Bir tas çorba - bir dilim ekmek ugruna Ihanetler acılara dönüşürdü kalleşçe Acılar hep türkülere vururdu kendini Etten ve kemikten insan olur mu Beyinsiz insan ayakta durur mu Aynı kavgaya gönlünü verenler Dostunu ihanet ile vurur mu O zindan ki zincir sesidir şarkısı Her sözünde bir çıglık yükselir Her notasında bin öfke Her dizesinde bin isyan beslenir Isyan şiirlere Siirler yüreklere seslenir O zindan ki her yemek vakti Tutsak agızları kanla süslenir Onur kaleleri yıkılırken birer birer Yüreklerde dal budak salar ihanetler Ve düşman kasetinde üç önder Beyinlerini kusarak düsmana sergiler Aynı anda sıradan bir nefer Hiç aldırmadan önderlerinin sesine Tutsaklik içinde özgürlügü söyler Sus dostum sus - sözün yarıda kalsın Ozgürlük dilinde kilitli kalsın Başlar egilse de açılsın gözler Konuşan önderler geride kalsın Ne zaman umutsuzluk Çokse dirençin kıyısına Bir acı saplanır yüregin tam ortasına Koguslar susar Parmaklıklar durur Ranzalarda küllenen umutlar aglar Geriye dogru atılan her adım Yakılan ateş üstüne yagmur diye yagar Anlatılmaz bir destandır yaşanan Ne söze gelir ne saza Kırbaçlar sopalara ve zincirlere karışır Olüler ayaklara dolanır geceleri Kanlı battaniyelere sarılır Her direnişte tabutlarla çıkılır dışarı Gözyaşları zılgıt seslerine katılır Elleri hep koynunda kalır kızların Anaların gözleri dikenli tellere takılır Bir acılı sessizlik sarar yürekleri Dicle'nin suları susuzluga çakılır Kale burçlarındakı akbabalara Ve uniformalar giyinmiş yeni Dehak'lara Yalnızca zindanın mazgallarından bakılır Bir adam çogalır bir başına hücresinde Yüregi Kawa'dadır gözleri Babek'te Ateşler yanarken dag doruklarında Ihanet zindan karanlıgında kol gezmekte Kawa'lara Babek'lere bir yandaş gerek Bu zindan karanlıgına bir ateş gerek Cevrilen ihanet çarkını kirmak için Olümü gögüsleyecek bir yoldaş gerek Bir anda yırtılır zindan karanlıkları Sessiz bir gürültüyle sarsılır duvarlar Patlar bir beyinde Newroz ışıklar Ey ateşin ve güneşin çocukları Hani bilincin sesi yüreklerimizde Gözlerimizde inancın sancakları nerede Bu gidişe dur demek gerekir bilirim Hücrede her saniyeyi bir yıl eylerim Bir ateş yaktık sönmesin diye hiçbir yerde O ateş sönerse yaşamayı neylerim Bu yüzden üç kibrit ile Newroz günü Yüregimi sizlere armagan eylerim Uç kibriti bayrak diye devralan Ki dagları delip dostlarına yol kılan Haykırdı ölüm haberini önde gidenin Ozgürlügü zindan karanlıgında güneşleyenin Ey bu kavgaya gönül verenler Ser yerine sır verenler Serden geçip de sır vermeyenler Bu zindan karanlıgı yırtılsın diye Bu ihanet duvarları yıkılsın diye Newroz gecesi bir önder Ateşi bedeniyle zindanlara taşımıştır Olürken bile hücresinde Bizlere kıştan baharı muştulamıştır Ateşi saraylara - kömürlerde degil Bir ışık ugruna yüreginde yakmıştır Silinmiyordu gözlerden süzülen yaşlar Aksın diyordu herkes - aksın Aglamayı unutmuş gözler aglasın Gözyaşları alev alev harlansın Dudaklarda tutuşup dillerde şahlansın Olen artık yüreklerde bir bayraktır ihanet yolunda durulan bir duraktır Karanlıkta bir çingi ates Körlere yol gösteren bir ışıktır Atılan zilgıtlar bir başkadır o gün Bir bayram günü ölümü sevmek Olümsüzlüge duyulan bir aşkadır o gün Dolasti üç kibrit elden ele sessizce Hücreden hücreye Koguştan koguşa gizlice Konuşuldu ugrun ugrun Tartısıldı geceler boyu ince ince Zindandan daglara vurdu şavkını Daglardan en kalabalık kentlere Dallarda çiçeklere verdi rengini Nehirlerde en çoşkulu köpüklere Dolaştı yurdunu boydan boya Sazda kırılmayan tel Dilde susmayan söz oldu türkülere Zindanda yürekler yine baskıda Eller baglı - gövdeler askıda Uç kibritin atesi sönsün istenir Inançlar ihanete dönsün istenir Düşünceler zincire Sevgiler prangaya vurulsun istenir Yüreklerde çaglayan özgürlük suyu Bulana bulana durulsun istenir Uniformali bir Dehak'in şahsında Zalimın zulmu kurulsun istenir Baskılar yetmezse itirafta bulunmalara Yapılan itiraflar dinletilir tutsaklara Işte biri - biri daha - biri daha Susardı bütün koguşlar Dönerdi bir anda sessiz mezarlara Ve çıglık çıglıga o sessizlik Binlerce öfkeyi Binlerce isyanı doldururdu bakışlara Uç kibriti dörtlemek derdi bir ses Dört kibriti beşlemek Ve ölümü isyan ateşleriyle düşlemek Bir koguş vardı koguşlar içinde Uç kibriti dörtleyenler yatardı içinde Dört yıldız gibiydiler yıldızlar içinde Teslimiyete gönül verilirken önlerinde Ateşi çogaltarak yakmak gerek dediler Olüme yaşamak diye bakmak gerek dediler Sönüyorsa yakılan ateşler birer birer Ateşi bedenlerde çogaltmak gerek dediler Oturdular her gece diz dize Once ölümü sevmeyi ögrendiler Ve ölümde ölümsüzlügün rengini gördüler Karardan önce yurtlarında kalanlarını çiçeklerinde açanlarını sordular Düş degildi yaşayıp gördükleri Sözlerini gelecek adına bir düş diye Dördü bir agızdan hayra yordular Binlerce tutsak içinde Ve en kanlı kudurmuşlugunda vahşetin Olüm cehenneminde bir cennet kurdular Havasızlık içinde veremler yaratılırken gardiyan hakimler ve savcı çavuslarla Her gece mahkemeler kurulurken Insanlar soyundurulup makatlar aranırken Hangi kuş konardı zindan penceresine Ve makatlara sigara takılıp yakılırken Insanlar dört ayak ile yürütülürken Hangi bayrak çekilirdi onur kalesine Uç kibriti yüreklerinde dörtleyenler Açlıgın ve yoksullugun kötülügünü gördüler Ama hiçbir şeyin Boyun egmekten daha kötü olmadıgını Ve boyun egenlerin Yarınlara kalmadıgını bildiler Her kötülügün daha kötüsünü tartisip Gözlerinde bütün korkuları sıldıler Binlerce baskıdan ve küfürden sonra Newroz ateşi yakıp şiirler söylediler O günün adını milat koyup Uç kibrit öncesi Ve üç kibrit sonrası dediler Otsün diye kendi yuvasında kuş Açsın diye kendi dalında çiçek gördüler ki yepyeni kibritler gerek Ateş olup yanmaktaysa bütün gerçek Yanarken türkü söyleyen canlar gerek Ateşi kanıyla tutuşturanlar gerek Patladı zindanlarda yepyeni bir isyan seni Olümdür sınayan insan yigitligini Olümü bedenimizde bogmak gerek Olümsüzlüge varıp ölümlerde Daglarda kır çiçeklerince çogalmak gerek Olümü gamzelerde çiçeklemek ve gülmek Gülmek ki yaşama bilenmek demek Ille de insan ıicagı kokarken koguşlar Gülmek ki Kurumuş derelerde sellenmek demek Cöl kuraklıgında güllenmek demek Var git dostum var git Kendin al bu gece nöbeti Bu gece ölmek Sonsuz bir ölümsüzlüge yürümek demek Aylardan mayıs ki dallarda çiçektir Toprakta bereket ve dogada renktir Inançta güzellik ve zamanda gelecektir Dört yoldaş o gun baharın koynuna girdiler Olümün alçaldıgını gözleriyle gördüler Gömleklerini - kalemlerini ve saatlerini Anılsınlar diye sevdiklerine verdiler Ve dort agizdan üç kibritin ışıkli sesini gök gürültüsünü çıldırtarak gürlediler Bu ihanet girdabında bogulmadan Sahsımızda davamız son bulmadan Ve geriye dönüşler virüs gibi çogalmadan Canımızla bu ihanet çarkına dur demeliyiz Onur bayraklarını gögsümüze dikmeliyiz Kawa'nin örsüne koyup davamızı Yüreklerimizi korüklenen ateslere sürmeliyiz Bu zindanda yolumuz aydınlıktır artık Uç kibriti dörtle çarpıp bu gece Bütün şehitlere konuk gitmeliyiz Saat dörtte dört canın etrafi dört duvar Duvarların ötesi mayıs gülleri ve bahar Analar ve bacılar aglayacakmış ne çıkar Bu gece 'dörtlerin gecesi' Dört gögüste yar diye yalnızca ateş yanar Biri nöbet tutar - biri bildiri yazar Digerleri dört kişilik bir ateş kurar Zindan sessiz - zindan canlş bir mezar gökyüzünde bir anda dört yıldız kayar Bütün dostlar uykuda Dörtlerin gözlerinde yalnız ateş var Dimdik başlarla Emin ve kararlı bakışlarla Ihaneti durdurmak icin ateşe yürüyorlar Dördü de yaşamaya sevdalı Ozgürlüge nişanlıydılar Tutsaklık kesmişti mutluluk yollarını Bu zindanda ölüme nikahlıydılar Bu ölüm ki özgürlügün ilk adımı Tutsaklıgın ve ihanetin kırılma anı Takvimde on yedi mayıs kalkar On sekiz mayıs dörtlere bakar Dışarda güne hazırlanırken tomurcuklar Dört candan başka uykudadır bütün tutsaklar Dag - taş ve zindan uykudadır Yalnızca dört özgürlük yolcusu O gece ölüme hesap sormaktadir Yıllar boyu işkenceler içinde Ihanetler ve direnmeler içinde Beklediler - beklediler de gelmedi ölüm Tuttular yakasından koydular önlerine Konuş be ölüm - konuş dediler Biz büyürüz sen böyle küçüldükçe Seninle kavgamız insanlık tarihiyledir Prometheus'tan Spartakus'e Bruna'dan Che guewera'ya Ve Kawa'dan bizlere dek ateş iledir Gel de bagdaş kur soframıza ey ölüm Senin alçaldıgını görmek Ozgürlük adına sunulan canlar iledir Zindan sessiz - zindan canlı bir mezar Dört can el ele bir demire sarıldılar Tinerler - neftler ve boyalar Zindanda dört can Kazan altında betona çakılmış birer çiviydiler Demirin beline sarılmış dört perçindiler Ve bir potada erimeye hazır cevherdiler Haykırdı üç kibrit yolunda önde giden Ateşi zindanlardan kentlere götüren Tamam mıyız Uç yerine dört kibrit çıkarıp cebinden Yaktı yüregindeki korlanan ateşten Tutuşan ateş Patlayan tinerlerin ve neftlerin sesi Dokunmasın hiç kimse Bu gece dörtlerin özgürlük gecesi Dört bin yılda yazılmıs bir destanın Güneş diliyle söylenmiş ilk hecesi Böyle tutuşur - böyle yanar ancak Uzay çagında bir zindan gecesi Bir havar yükseldi zindandan kırlara Dört ateşten dört kıvılcım düstü daglara Daglar tutuşup indi baglara Dört ayrı ses yükseldi her ateşten Söndürmeyin ateşi Üfleyin korlara - üfleyin korlara (...) Yak artık canlarla yakılan ateşleri Yak ki açılsın dünyanın körelmiş gözleri Yak ki yırtılsın geceler ışıgınla Yak ki tarihi yeniden başlatsın Kawa'nin -üç kibritin ve dörtlerin sözleri Yak ki yayılsın dünyaya Ateşin ve güneşin ölümsüz sesi
__________________
Serbest piyasa dostluklar ikilem kıskacında Hüküm sürüyor iktidar Hükümlü olmuşuz Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında Her gün, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki canavarı Her kuvvet, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki şeytanı DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
|
Tags |
dörtlerin, gecesi |
|
|