Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Kitaplar
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 12-08-2009, 21:42   #1
Dost
Selami - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jul 2009
Mesajlar: 298
Tesekkür: 489
163 mesajina 473 kez tesekkür edildi
 Selami isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Küçük Yüreklere Hüzünlü Mektuplar....

Küçük Yüreklere Hüzünlü Mektuplar

siteadi.com - Küçük Yüreklere Hüzünlü Mektuplar....

Türkiye'de bugün sistem, yurttaşları temsil iddiası taşıyan hükümetlerin yürüttükleri programlar ve niyetlerden bağımsız olarak, ama kimi dönemlerde de bu hükümetlerin yürütmek istedikleri programlarla uyum içinde, yaşam hakkına karşı şiddetin ve terörün adeta bir imkan olarak elde tutulduğunun bizlere her fırsatta hatırlatılması ve gösterilmesiyle varlık buluyor. Şiddetin sürekliliğinin sağlanması için, uygulayıcıların mutlaka ihtiyaç duyduğu toplumsal suskunluğun garantisi ve himayesi altında hükmünü sürdürüyor. İşte bu şiddet eğiliminin kendisini cisimleştirdiği bir alan olarak savaşın, savaşta ısrarın aramızdan seçip aldığı küçük kurbanlardan Uğur, Mizgin, Xezal, Hogir, Enes, İbrahim ...vd için dökülen gözyaşları ile yapılanlara, dayatılanlara yükselen isyan, Orhan Miroğlu'nun Kızıltepe'ye her gittiğinde duyduğu acı 'Onlara Zarfsız Kuşlar Gönderin/ Bir Uğur Kaymaz Kitabı'nda birleşti. 'Dijwar-Onlara dair her şey', 'Hevsel bahçesinde bir dut ağacı', 'Çapraz ateşte iki halk; Türkler ve Kürtler' gibi kitaplarıyla tanınan yazar, bu kitapta yaşanmış gerçekleri ve acıları yaşamın içinden alarak yeniden sunuyor.

Kitabına, roman yazma gibi ütopyası olanların, hayal ettikleri kurguların gerçeğe dönüşerek, onları hayretler içinde bırakan zamanların ülkesi olan Türkiye'de, Gurbetelli Ersöz'ün 'Ütopyam bir roman yazmak. Bu romanı parça parça yazıyorum, ama önce yaşayacağım sonra yazacağım' sözleriyle başlayan yazar, karanlıklar içinde bırakılmak istenen infazları, cümlelerinin saçtığı ışıkla bir kez daha aydınlığa kavuşturuyor. Uğur'u, Hogir'i, Xezal'ı, Mizgin'i, Rozerin'i, Hogir'i ve diğerlerini, yaşamdan koparıldıkları andan itibaren havarlarla birlikte yükseldikleri gökyüzünden yanı başımıza getiriyor.


MizginToplum olarak 1999'da başlayıp 2004 yılına kadar devam eden çatışmasız sürein sonlanması ardından gelen ateşin değdiği andan itibaren birer birer yakıp düşürdüğü ölümler, özellikle de çocuk ölümleri, hepimizi sarsmaya başladı. Bu tarihler öncesinde '92 Newrozu'nda parmakları kırılan 3-5 yaşlarındaki çocuklarla başlangıç veren ve çocuklar üzerinde sistemli şekilde devam eden bu şiddetin ardından Xezal Berü'nün köpekler tarafından parçalanması, Uğur Kaymaz'ın babasıyla birlikte evleri önünde infaz edilmesi, Rozerin Aksu'nun babası Selahattin Aksu'yla öldürülmesi ve 3 ay sonra da köyünden Batman merkeze gitmekte olan araçlarının taranması sonucu Mizgin Özbek'in katledilmesiyle ve Diyarbakır'daki toplumsal olaylarda katledilen İsmail Erkek ile Enes Ata'nın ölmeleriyle devam etti. Büyük basının karalama kampanyalarına karşın, oyun oynama yaşında olan ve bir insanın en doğal hakkı olan yaşam haklarının ellerinden alındığı bu küçük yüreklere adanan Miroğlu'nun kitabı, büyük bir duygu yoğunluğunun aktarımı niteliğinde. Katledilen tüm çocuklar şahsında genel olarak Uğur Kaymaz'ın infaz öncesi yaşamından, hayatına son verilen o geceye kadar olanları araştıran yazar, Batman merkezde oyun oynadığı yerlerde araştırmalar yapmış, ailesi, arkadaşları ve akrabalarıyla uzun görüşmelerini okura taşımış. Mezar taşında yazdığı gibi, küçük yaşında yaşamı aydınlatan bir meşale olan Uğur'un o geceye kadarki mutluluk, hüzün ve yaşama dair çabaları ayrıntısına kadar verilmiş. Yazar birçok bölümde yer verdiği yaşam hakları ellerinden alınmış çocuklar gerçeğiyle, yapılanların sistemliliğini anlatmaya çalışıyor. Herbirinin ayrı hikayesi olan bu küçük yüreklerin birçok suçu var kimilerince. Kürt olmak ya da taşıdıkları isimler, anlamları suç olabiliyor mesela.

Hogir'in öyküsü

İsminin anlamını tanımadığı kişilere söylediği için boğazı kesilerek öldürülen, küçük bir çobandı Hogir... Öldürüleceği gün köylerindeki düğünün heyecanını yaşarken, ismi öldürülmesine yetmişti... İsminin anlamını soran kişilere çocuksu bir tebessümle verdiği cevap, belki de son bakışı oldu yaşama Hogir'in.. Bir yerlerin çocukları bin bir gece masallarıyla büyürken, bir yerlerin çocuklarının karınlarını doyurmak için bin bir eziyet çektiği bir coğrafyada, taşınan isimlerin katle ferman gerekçesi olabilmesi, yazarın cümleleri arasından 'İşte, dünya!' diye haykırıyor. Ahmet Altan'ın 'En Uzun Gece' isimli romanında yer alan Heja karakteri ile yakından benzeşmektedir Hogir'in öyküsü.. Küçük bir Kürt çocuğu olan Heja dağdakilere yardım ettiği gerekçesiyle ensesine kurşun sıkılarak öldürülür ve kitabın basılıp okunmaya başladığı o günlerde Tatvan'da bir çocuk ismi nedeniyle boğazı kesilerek infaz edilir... Enseye sıkılan kurşunla boğaza değen bıçak arasında çok fark yok oysa... İki eylem de, yaşayacak daha çok günü olan küçük bir çocuğun yaşama son bakışı öncesinde yapılanlardır. Yazarın kitabında da belirttiği gibi, bu durumlara 'kurgunun gerçeğe dönüşmesi' deniyor ve bunları okurken 'keşke kurgulanmasaydı' demek geçiyor içinizden...

Nöbetteydiler, terk edemezlerdi

Bölgenin dağlarında yetişen ve eskiden yaraları iyileştirmek için kullanılan 'ciriş', artık çocukların bulup buluşturdukları gazete kağıtlarından kese kağıdı yapmada kullandıkları bir bitkidir. Xezal'ın yaşamının noktalanacağı 19 Mart 2001 tarihinde köyün küçük kızları bu bitkiyi toplamak için yola koyulurlar. Yolları üzerindeki karakolun önünden geçmek zorunda olan çocuklar, o sırada karakol tarafından beslendikleri iddia edilen köpeklerin saldırısına uğrarlar. Sadece operasyonlarda kullanılan bu eğitilmiş vahşi köpekler insanlardan uzak tutulmalıyken, Xezal'ı öldürebilecek kadar yakındadırlar. Henüz on yaşlarında olan Xezal Berü, tanıkların ifadesine göre birkaç metre ötesinde nöbet tutan askerin gözleri önünde köpekler tarafından parçalanır. Xezal'ın ölümünden sonra, askerin açıkladığı müdahale etmeme sebebi tüylerinizi daha da ürpertir; 'Nöbet yerini terk edemezdim!' Yazar, küçük Xezal'in ölümünü kaleme alırken, birden Diyarbakır'a dönüyor. Diyarbakır Cezaevi'nde 1980'li yıllarda bizzat eğitilmiş köpeklerin tutuklulara neler yaptığına şahit olan yazar, İç Güvenlik Amiri Esat Oktay Yıldıran'ın köpeği Co'yla o acı anıları tazeliyor.

'Mardin bir acı şehir'


Mardin... Kürtçe'nin, Süryanice'nin, Arapça'nın birbirine karıştığı sokakların kenti.. Ezîdîlerin, Müslümanlarla Hıristiyanların bir arada yaşadığı, Mezopotamya'nın tarihine tanıklık eden bir ulu mekan...

Uğur'un öyküsüne Kızıltepe sokaklarından başlıyor yazar... Dam üstlerindeki taxtlara kurulu bir geceye merhaba demeden önce hazırlanan yemekle başlıyor Kaymaz Ailesi'nin akşamı.. Az sonra sonlanacak hayatlardan habersiz, tüten dumanıyla son yemeğe, yıldızsız gökyüzüyle o acı geceye bir kez daha gidiyoruz Miroğlu'nun kelimeleriyle.. Uğur'un üzerinde tüm yaz çalışarak aldığı bir beyaz mont ve küçük ayaklarında terlikleri yeniden gözlerimizin önünde canlanıyor... Babası ile avluya çıkan küçük Uğur son adımlarını atıyor kimilerinin çok gördüğü yeryüzüne...

Bazı kelimeler vardır, gözyaşlarıyla beslenerek yazılabilirler ancak... 'Uğur Kaymaz Kitabı'nın her satırı, her kelimesi, anaların, çocukların ve de yazarın gözyaşlarıyla ıslanmış sanki. Patlayan silahlarla kayan yaşamlar ve ardından yükselen ve hala dinmeyen 'hawar'lar, Uğur'un annesi Makbule, babaannesi Emine, kardeşi Habip'in dilinden bir kez daha özetlenip fırlayıveriyorlar gökyüzüne. Uğur'u ilk teşhis eden öğretmeninin '...Ama bu benim öğrencim!' nidası, anne Makbule Kaymaz'a gelen mektuplarla birleşerek her şeye rağmen, tüm nefret ve savaşı sevgi okyanusunda eritmeye davet ediyor, imzası bulunmayan bir mektupta yazılanlarla; 'Rabe Uğur lawo, çaw reşê min rabe, Dijware ev zordarî, Emrê te hin diwanzdeh sale.. Ji tera man gorsitani tari...

Benzer Konular
    __________________
    Kavganın ortasında yapayalnız kalsan da
    Yılgınlığa kapılıp köreltme yüreğini
    Sen tarihin oğlusun yaşadın onbin yıldır
    Yitirip inancını kaybetme direncini

    Spartaküs`ün köle ordusunda neferdin
    Paris barikatında umut oldun direndin
    Afrika`da zenciydin, Panço Villa`yla köylü
    Ernesto`yla Castro`nun bağımsız Küba düşü...
      Alıntı ile Cevapla
    Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Selami üyemize tesekkür ettiler
    kartal677 (08-02-2014), sergen92 (13-04-2016), Sisi (12-07-2012)
    Eski 08-02-2014, 22:28   #2
    Banlanmış Üye
    Üyelik Tarihi: Oct 2007
    Mesajlar: 43
    Tesekkür: 6152
    486 mesajina 623 kez tesekkür edildi
     kartal677 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    Ellerine sağlık.

      Alıntı ile Cevapla
    Cevapla

    Tags
    hüzünlü, küçük, mektuplar, yüreklere


    Yetkileriniz
    You may not post new threads
    You may not post replies
    You may not post attachments
    You may not edit your posts

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodları Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık



    Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:14 .
    Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
    Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

    Modified by HAKANDOST

    eXTReMe Tracker




    Valid XHTML 1.0 Transitional


    Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1