Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Güncel Olaylar > Köse Yazilari
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 21-06-2010, 13:01   #1
Onursal Dost
Lavinia - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Yaş: 35
Mesajlar: 696
Tesekkür: 958
563 mesajina 4998 kez tesekkür edildi
 Lavinia isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Hapishanelerde neler oluyor

Hapishanelerde neler oluyor
siteadi.com - Hapishanelerde neler oluyor


Zamanında ‘devlet zulmünün son mimari zaferi’ demiştik, F tipi hücrelere. Baş mimarlardan, o dönemin Adalet Bakanı hırstan gözü dönmüş bir tur operatörü gibi F tipi cezaevlerine toplu geziler düzenliyordu. Beyefendiliği ve zarafetiyle kimi çinko gönüllerde taht kuran Hikmet Sami Türk, gezdirirken “yüksek güvenlikli lüks hücreler” diye tanıtıyordu onları.
Yeni hükümette Devlet Bakanlığına terfi eden sonraki Adalet Bakanı Cemil Çiçek de, bir cezaevi ziyareti sırasında kendisine sorulan bir soruya karşılık, “Cezaevi sözü içime dokunuyor. Buralar konukevi” demişti. Her gün şefkatli devletin o konukevlerinden mektuplar geliyordu. O cehennemlerde yaşatılanlar, yılmadan duyurmaya çalışıyorlardı seslerini. Öldüklerinde gazetelerde haber olamayanlar. Öldürüldüklerinde katillerinden hesap sorulamayanlar.
18 cezaevinde 865 hükümlü ve tutuklu 2000 yılının Ekim ayında açlık grevine başladı. Grev, 20 Kasım’da ölüm orucuna dönüştürüldü.
19 Aralık günü, Cumhuriyet tarihinin en gözü dönmüş katliamlarından biri gerçekleştirildi. Devlet, kaba alaycılığıyla bu operasyona, ‘Hayata Dönüş’ adını vermişti. 32 kişi öldürülmüştü. Bu kanlı operasyona ‘katliam’ diyenler, ceza aldıklarıyla kaldı. Sonradan katliamın sorumluları hakkında soruşturma açılacaktı.
Yedi yıl içinde ölüm orucunda, müdahaleler sonucu, intihar saldırısı, kendini yakma ve tedavi sırasında 122 kişi hayatını kaybetti. 600’e yakın tutuklu ve hükümlü başta wernice korsakoff olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalandı. Devlet, inadını sürdürüyordu.
5 Nisan 2006’da, ‘Avukatlar Günü’nde avukat Behiç Aşçı, ölüm orucuna yatacağını açıkladı. Onun gün günden eriyen halini görüyorduk artık gazetelerde. Devlet, hâlâ burnundan kıl aldırmıyordu. Sivil toplum kuruluşlarının büyük çabaları sonucu Adalet Bakanlığı yeni bir genelge yayınladı. Sivil toplum kuruluşlarının raporunda belirtilen önerilerin büyük çoğunluğu kabul edilmişti. Behiç Aşçı’nın simgelediği mücadele sonuç almıştı. Aşçı ve diğer iki eylemci, ölüm orucuna ara verip tedaviyi kabul etti. Tecrit, kaldırılmıştı. Hükümlü ve tutuklular ortak etkinliklere katılabilecek, sohbet amacıyla bir araya gelebileceklerdi.
Genelgenin yayımlanma tarihi olan 22 Ocak 2007’den bu yana F tipi cezaevlerinde neler oluyor? Adalet Bakanlığı sözlerini tuttu mu?

Elbette hayır
Tutmadı. Behiç Aşçı mum gibi eridiğiyle kaldı. Çünkü mahpuslara verilen sözün ağırlığı yok. Artık gündemde de değiller; ölüm orucuna yattıklarında, devlet gözünde hiçbir değeri olmayan hayatlarını tutup kafamıza fırlattıklarında biraz olsun mahçup olmuştuk. Ölülerini sayıyorduk bir aralar. Artık ondan da vazgeçtik. Görüşe gitmiyoruz nicedir.
Mektupları geliyor hala. Şimdi sizinle birkaç ay önce gelmiş, elime yeni ulaşabilmiş bir mektubu paylaşacağım. Son durumları bilelim, öğrenelim diye. Onlara, hepimize verilmiş sözleri vardı bu devletin.
“... Size bu mektubu Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishanesinden yazıyorum. Daha önce de sizlere birçok defa mektuplar yazmıştık. Bir kez daha F tipini, tecriti anlatacağım size. Bu kez, daha birkaç gün önce yaşanan somut bir olay üzerinden yapacağım bunu.
Mehmet Kılınç 28 yaşındaydı. Evli ve üç çocuk babasıydı. 2005 yılında ‘yasadışı örgüte yardım ve yataklık yaptığı’ iddiasıyla tutuklanarak Kırıklar F tipi Hapishanesine konuldu. Beş yıl boyunca hepimizin yaşadıklarını yaşadı o da. F tiplerinde neler görüp yaşadığımızı size yıllardır yazıp anlatıyoruz zaten. Keyfilikler, dayatmalar, hak gaspları, işkenceler... Ve Mehmet Kılınç tahliyesine altı ay kalmışken 3 Nisan günü ‘beyin kanaması’ nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Bir hafta boyunca ayaklarından kelepçeyle yatağa bağlı halde yoğun bakımda kaldıktan sonra 10 Nisan’da yaşamını yitirdi.
Mehmet Kılınç’ın beyin kanaması geçirmesinin nedeni olarak onu hastaneye götüren askerlerden biri ‘merdivenden düştü’, bir diğeri ise ‘kafasını duvara vurarak intihar etti’ diyor. Oysa otopsi sonuçları fazla söze gerek bırakmıyor: “kafasında alnından itibaren arkasının tamamına yakınına kadar kafatası kırığı belirlendi. Ayrıca beyin zarının altında ve beyinde ciddi zedelenme olduğu, beyincikte kanama olduğu saptandı. Yine vücudun çeşitli yerlerinde morluklar ve kesikler olduğu gözlemlendi.”
Öyıllardır yazıyoruz. Tecrit, işkenceli ölümdür. Mehmet, işkencede katledilen canların kaçıncısı? Son on yılda hapishanelerden kaç tabut çıktı, hatırlıyor musunuz? On yıldır tecrit, baskı, aşağılamalar, işkenceler, ölüm kol geziyor hapishanelerde. Ortaya çıkan sakatlıkların, kalıcı hastalıkların hesabı tutulamıyor artık. Ve herkes susup izliyor. İzlemiyor bile, belki de gözlerini kaçırıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesi bir vahşetin bu kadar sessizce seyredildiği olmamıştır. Ne kadar soğukkanlı olduğunuzun farkında mısınız?
Şairin dediği gibi, “Ölüyor insanlarımız/ ne kadar çok... oysa nasıl da hak etmişlerdi yaşamayı...”Daha 28 yaşında bir can. Ve onun yolunu gözleyen üç çocuk... Sözün bittiği yerde vicdanınıza sesleniyoruz bir kez daha. Bu katliamlara, tecrit işkencesine sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır. Bilip görüp de susanlar suç ortağıdır çünkü.
Bir düşünün, tek başınıza bir hücredesiniz. Bir gün iki gün değil, yıllar ve belki bir ömür boyu. Dost gülüşleri, sohbetler uzak ve yasak. Ve her şey dilekçeye tabi. Insana dair hiçbir şey yok. Her gün aşağılama, dayatma ve keyfilikler. Karşı geldiğinde yıllara varan mektup, ziyaret yasakları, havalandırma kapısının dahi kapatılması. Ve dahası Engin’ler, Mehmet’ler... Kendinizi o hücrede düşünmeye devam edin ki Mehmet de o hücredeydi—. Sonra birden kapı açılıyor. Robocop kıyafetli gardiyanlar doluşuyor içeri. Sırtınızı dayayacağınız kimse yok. Sesinizi duyacak kimse de.
Yalnızca bir ay önce burada iki arkadaşımız da benzer bir olay yaşadılar. Sadık Kan ve Özcan Bayram işkencelerin ardından ‘süngerli oda’ tabir edilen hücrelere kapatıldılar. Özcan yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Sonra ne oldu, biliyor musunuz? Sadık ve Özcan’a ‘hücreye koyma cezası’ verildi. Kafalarını duvara vurarak kendilerini yaralamışlar. Tıpkı Mehmet gibi.
Kendine aydın, demokrat diyenlerin utanç verici suskunluğu altında F tipleri işkencehanelere dönüştürüldü. Sürgünlür vb. de cabası. Kameralar önünde demokratikleşme, açılım şovları; taş duvarlar arkasında işkenceli ölümler. Baskı, terör, demagoji; bunun adı nedir? Ya bu suskunluğa ne demeli? Adalet Bakanlığı’nın 22 Ocak 2007 tarihinde yayınladığı, tutsakların haftada on kişi on saat bir araya gelebilmelerini sağlayan 45/1 sayılı genelgeyi hatırlıyor musunuz?
Kırıklar’daki o hücrenin duvarlarında kan var şimdi. Ömrünün baharındaki Mehmet’in kanı. Yetim kalan üç çocuğu ve eşi kanlı gömleğine sarılıyorlar şimdi. Susmak insana aykırıdır. F tipi hücrelerinden selamlar. Yarın ne olacağımız belli değil. Hoçakalın. İyi çalışmalar”
Arkadaşım F tiplerinde olan bitenlerden bir örnek yazmış.
Evet, yarın ne olacağımız belli değil.
Ölen çocukların sayısı durmadan artıyor. Bütün memleket yas yeri.
Savaş tacirleri, şahadet simsarları avuçlarını ovuşturuyor.
Ölen Mehmet’in de Mehmetçiklerin de hesabı sorulamıyor. Bekası uğruna gençlerini öldüren, ölüme yollayan bir toplum olarak yerimizde sayıyoruz.


YILDIRIM
TÜRKER
21/06/2010
Linki

__________________



heyhat..! yaşıyoruz.





  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Lavinia üyemize tesekkür ettiler
Fuser (13-11-2010), MEHMETDOST (22-06-2010), Selami (21-06-2010), Sisi (22-06-2010)
Eski 21-06-2010, 22:59   #2
Dost
Selami - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jul 2009
Mesajlar: 298
Tesekkür: 489
163 mesajina 473 kez tesekkür edildi
 Selami isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

bir dönemler içeride dişarda hücreleri parçala deniliyordu içerdekilerin Guantanamo ve Ebu Gureyb'lerden farkı olmayan f tipi hücreleri parcalamak için ömürlerini parcaladıklarını biliyorum ama bildiğim başka acı gercek varki ya dışarıdakiler (tutuklu yakınları haric)kendi kabuguna cekilmiş içeride işlenen tecrite cinayetlere sadece laf parcalamaktan başka birşey yaptıkları yok !..

lavinia duyarlılığından ötürü çok teşekkür ederim ve izninle Tekirdağ f tipi hapishanesin'den (tabi insan mezbahanesine ne kadar hapishane deniliyorsa artık)devrimci tutsakların ayzdıgı bir mektubu paylaşmak istiyorum.

Erbil Çünkü biz, yaşıyoruz hâlâ!
Devrimci Tutsaklar

Belki az çok tanıyorsunuz, belki de hiçbir fikriniz yok. Belki de yaşamınızın bir döneminde bizlerle kesişti yollarınız, belki bir arkadaşınızdan biliyorsunuz ya da bir akrabanızdan dolayı tanıyorsunuz bizleri.

Bu mektupta asıl yazacaklarımıza geçmeden önce bir de biz kısaca tanıtalım kendimizi. Kimimiz on sekizindeyiz, kimimiz elli yaşını geçtik. Kimimiz işsizdik, kimimiz mühendis; kimimiz isçi, memur; kimimiz öğrenci, işportacı, esnafız. Neden burada yattığımızı da, neden hapishanede olduğumuzu, 'suç'umuzu da bilmek hakkınız. Kimimizse 'Hapishanelerde Neler Oluyor? Bilmek Hakkınız!' kampanyası çerçevesinde tutsakların yaygın olarak çeşitli kişi ve kurumlara gönderdiği mektupta, bir çağrıda bulunuluyor.

Bu mektup Tekirdağ F tipi tecrit hücrelerinde tutuklu bulunan devrimciler tarafından yazılmıştır.

Sendikalarda, derneklerde, meslek odalarında örgütlendik; kimimiz gecekondu yıkımlarına direndik; kimimiz polisin terörüne, baskısına, hukuksuzluğuna karşı boyun eğmedik, karşı koyduk. Ancak hepimiz, IMF'nin, Dünya Bankasının sömürü politikalarına, AB'nin ve ABD'nin kuklası haline gelen, ulusal onurumuzu ayaklar altına alan iktidarlara karşı çıktık. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için mücadele ettik.

Sonuçta buradayız.

Asıl konumuza gelelim. F tiplerini ne kadar biliyorsunuz? Tecrit işkencesi nedir, hiç duydunuz mu? Bilmiyoruz. Ama Almanya'daki Nazi kamplarını duymuşsunuzdur. Ya da bugünün dünyasında ABD'nin Guantanamo'daki hapishanesini veya Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesi'ni mutlaka duymuş olmalısınız. İşte ülkemizdeki F tiplerinin de o Nazi kamplarından, Guantanamo ve Ebu Gureyb'lerden farkı yoktur.

Türkiye'deki F tipleri 19 Aralık 2000'de 28 tutuklunun yakılarak, kurşunlanarak öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı 'Hayata Dönüş' operasyonunun ardından açıldı. F tiplerindeki uygulamalar söyle:

- F tiplerine gelen herkes daha önce elle ve elektronik cihazlarla defalarca aramadan geçirilmesine rağmen girişte atlet ve külotunuz da üzerinizde kalmayacak şekilde çırılçıplak soyulur. Dayatılan bu onursuz ve ahlaksız aramaya direnirseniz, dayak yersiniz.

- Hastane ya da mahkemeye gidip gelirken daha hapishaneden çıkmadan
gidişte BES, dönüşte BES kez olmak üzere tam ON kez aramadan geçirilirsiniz.

- Kaldığınız hücreler TEK ya da ÜÇ kişiliktir. Tek kalıyorsanız hiç kimseyle, üç kişi kalıyorsanız yanınızdaki İKİ KİŞİ dışında -gardiyanlar hariç- kimseyle konuşamaz, kimsenin yüzünü bile göremezsiniz. Hastane ve mahkemelere götürülürken bile hücrelere bölünmüş araçlarla götürülürsünüz.

- Mahkemeye sunacağınız el yazısı savunmanız önce hukuki bir bilgi ve yetkiye sahip olmayan gardiyanlar tarafından denetlenir. Gardiyanlar tarafından 'sakıncalı' bulunmaz ve 'olur' denilirse dilekçenizi mahkemeye ulaştırabilirsiniz. Yoksa el konulur.

-Avukatınızla görüşmeye giderken yanınıza kağıt kalem almanız yasaktır.
Hücrenizden en fazla elli adim uzaklıktaki avukat görüsüne giderken, gidiş ve dönüşte tam üç kez aranırsınız.

- Bir haksızlığa uğradığınızda verdiğiniz dilekçenin akıbetini bilemezsiniz. İşleme konulup konulmadığını öğrenmek için bile dilekçe üstüne dilekçe yazmak zorundasınız. (Ek bilgi; dört yıldır F tiplerinden verilen on binlerce suç duyurusu dilekçelerine rağmen ne uygulamalar değişmiştir, ne de keyfi dayatmalarda bulunan tek bir görevli cezalandırılmıştır. Keza gelen ve giden mektuplarımızın da akıbeti belli olmaz, tıpkı dilekçelerimiz gibi.)

- Acil ve hayati rahatsızlıkları nedeniyle revire çıkmak isteyip de 'doktor çarsıda', 'doktor uzmanlık sınavlarını kazanıp gitti' cevaplarıyla doktor yüzü görmeden ölenler veya bizzat 'doktor' tarafından hastaların kovulması F tiplerinin 'sıradan' olaylarıdır.

F tiplerindeki tecrit uygulamalarını daha da uzatabiliriz. Hem de sayfalarca. Ama gerek yok. Sanırız aktardığımız bu birkaç madde bile yeterince anlatıyor tecriti.

Ve simdi yeni Ceza İnfaz Kanunu (CIK) ile bütün bu yaşadıklarımız, maruz kaldığımız tecrit işkencesiyle sessiz sedasız hücrelerimize gömülmek istemiyoruz.

Yeni CIK'in tek bir maddesi değil, bastan sona bütün maddeleri incelendiğinde tecrit işkencesinin, hukuksuzluğunun yasal uygulamalar haline getirildiği görülecektir. Bu mektubu, bilmediğiniz, duymadığınız ya da şimdiye kadar da yanlış bilgilendirildiğiniz F tipleri, tecrit ve Yeni CIK konusunda GERÇEKLERI bir de bizden öğrenin diye yazdık. Ama sadece bu gerçekleri bilesiniz, öğrenesiniz diye değil. Bu gerçekleri başkalarına da aktarmanızı istiyoruz. F tiplerindeki tecrite ve bu tecriti yasal bir uygulama haline getirecek olan yeni CIK'e karşı çıkmanızı istiyoruz.

İsterseniz önce dile getirdiğimiz bu gerçekleri araştırın, soruşturun; biz burada söylediğimiz her cümleyi dilerseniz belgelerle, tanıklarla kanıtlayabiliriz. Bize yazmanız, sormanız yeterli. Ancak bu söylediklerimizin gerçek olduğuna inanır, ikna olursanız bir sorumluluk da yüklenmiş olacaksınız. Her şeyden önce vicdanen, adalet duygunuza karşı bir sorumluluktur bu. Kendinize karşı duyduğunuz ya da duyulmasını istediğiniz saygının zedelenmemesi için bu sorumluluğu yerine getirmelisiniz. 'Bana ne' dediğinizde bilin ki, en başta insanlığınızdan bir şeyler kaybetmiş olacaksınız. Biliyoruz, belki ağır bir itham oldu ama ne yazık ki böyle olacaktır. Düşünün ve unutmayın, 20 Ekim 2000'de F tipleri ve tecrite karşı başlatılan ölüm orucunda şimdiye kadar 123 insan öldü. 600'den fazla insan sakat kaldı. Belki ilk defa duydunuz, belki de görmek, duymak istemediğiniz bu gerçekle bir kez daha karsılaşmış oldunuz bu satırlarla.

Sonuç olarak istesek de istemesek de, bir direniş yöntemi olarak doğru ya da yanlış da bulsanız, ölümlerin yaşandığı bir GERÇEK'TİR. Ve bilirsiniz ki, kimse durduk yerde ölmez, ölemez. Tecrit denilen politikanın nasıl bir şey olduğunu anlamanız için hatırlatmak istedik bunu da. BU MEKTUBUMUZLA BİR ZİNCİR OLUŞTURMAK İSTİYORUZ. Tecrit denilen karanlık kuyuda boğulmak istenenleri boğdurmamak için uzatılan bir zincir olsun, bu zinciri oluşturmak için; Mektubumuzun fotokopilerini çekerek tanıdıklarınıza, eşinize dostunuza postalayabilirsiniz; mektubumuzu internet ortamında dağıtabilirsiniz; sendikacıysanız ya da bir dernekteyseniz panonuza asabilirsiniz; gazeteciyseniz kösenizde yer verebilirsiniz, haber yaptırabilirsiniz; ev kadınıysanız misafirlerinize okutabilirsiniz; esnafsanız işyerinize asabilirsiniz; milletvekiliyseniz meclis kürsüsünden okuyabilirsiniz; bu mektubu bir gazete ya da dergide okuduysanız küpürü kesip cüzdanınıza koyup yakınlarınıza okutabilirsiniz. Kısacası sözlü ya da bu haliyle yazılı olarak elden ele, kulaktan kulağa BİR ZİNCİR OLUP ulaşmalı bu gerçekler.

İnsan düşüncesinin başka ve zorla yok edilmesine karşıysanız, işkenceye, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşıysanız, insanın sadece mezarda yalnız kalabileceğine inanıyorsanız ve TECRİT denilen bu silahın bir gün size de yönelmesini istemiyorsanız BU ZİNCİRE BİR HALKA DA SİZ EKLEYİN! F tiplerinde tecritin kaldırıldığı, ölümlerin durdurulduğu günlerde görüşmek umuduyla hoşça kalın.

TEKİRDAĞ F TİPİ HAPISHANESİ'NDEN DEVRİMCİ TUTSAKLAR

__________________
Kavganın ortasında yapayalnız kalsan da
Yılgınlığa kapılıp köreltme yüreğini
Sen tarihin oğlusun yaşadın onbin yıldır
Yitirip inancını kaybetme direncini

Spartaküs`ün köle ordusunda neferdin
Paris barikatında umut oldun direndin
Afrika`da zenciydin, Panço Villa`yla köylü
Ernesto`yla Castro`nun bağımsız Küba düşü...
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Selami üyemize tesekkür ettiler
MEHMETDOST (22-06-2010)
Eski 22-06-2010, 12:02   #3
Onursal Dost
Lavinia - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Yaş: 35
Mesajlar: 696
Tesekkür: 958
563 mesajina 4998 kez tesekkür edildi
 Lavinia isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

katkindan dolayi tesekkür ederim selami dost, mektubu nereden aldigini bilmemde bir sakinca yoktur umarim
aslinda daha baska sorularim da var ama.. burda yazilmaz sanirsam..
bu vesileyle su yeni ick ya da gözatmak isterim firsat bulur bulmaz..

__________________



heyhat..! yaşıyoruz.





  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Lavinia üyemize tesekkür ettiler
MEHMETDOST (22-06-2010), Selami (22-06-2010)
Eski 13-11-2010, 23:55   #4
Dost
Fuser - ait Avatar
Üyelik Tarihi: May 2010
Mesajlar: 66
Tesekkür: 104
57 mesajina 2559 kez tesekkür edildi
 Fuser isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Adalet kalkınma partisi ''AKP'' + Türkiye Cumhuriyeti'nin Devleti, Akp Hükümeti Kirli gölgesinin izini bırakmaya devam ediyor.....
Tutuklular içeride varsayım ile işlemiş olduğu suçların cezasını yada bedelini öderken, Akp dışarıdan kirli elleri ile insanlık suçu işlemeye devam ediyor
Bu suça ortak olanlar ise devlet-ve yandaşları'dır. Akp diktatörlüğünde alışıla gelmemiş bir düzen...
Devlet insanlık suçu işliyor Yada akp bu suçu işliyorda devlet ortak oluyor. Geçmiş zaman ki; fazlada bir zaman geçmedi daha taze 'Güler Zere' Devlet'in kurbanıdır.... katledilmesine sessiz kalınmıştır....Tek sorumlusu Recep tayyip E. ve onun Cumhurbaşkanıdır.

İnsanlık suçu işlenmeye devam ediliyor hala....

__________________
De te fabula narratur...!

Konu Fuser tarafından (14-11-2010 Saat 00:00 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Fuser üyemize tesekkür ettiler
Selami (10-04-2011)
Cevapla

Tags
hapishanelerde, neler, oluyor


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:39 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1