Dostun Sayfasi

Dostun Sayfasi (http://www.dostunsayfasi.com/)
-   Köse Yazilari (http://www.dostunsayfasi.com/kose-yazilari/)
-   -   Kral’ın gözleri (http://www.dostunsayfasi.com/kose-yazilari/55631-kral-gozleri.html)

MEHMETDOST 10-08-2012 10:31

Kral’ın gözleri
 
Son Hitit kralının heykeli, Hatay yakınlarında bulundu. 3 bin yaşındaki bu bukleli saçlı, sakallı kralın bir elinde mızrak var, bir elinde başak...
Yani halkına “Hem üret, hem savaş” diyor.
Kralın asıl çarpıcı yeri ise gözleri...
Özel taştan yapılma, kocaman, kara gözler bunlar...
Dehşetle açılmışlar.
İnsan, bunca kudretli bir kralı onca dehşete düşüren şeyin ne olduğunu merak ediyor.
Ben, en kötü ihtimali düşündüm:
Acaba 3 bin yıl önce de bu topraklarda ekmekten çok mızrak taşınmasından mı?
Üretmekten çok savaşılmasından mı?
Tanrıların kendi yarattıkları vahşete şaşmasından mı?
* * *
Malatya’da bir Alevi aileyi sahur vakti davulla taciz edip mahalleyi ayaklandıran 25 yaşındaki davulcu Radikal’e, “Bu benim davam değil, İslam davası” diyor ve ekliyor:
“O aile buradan gidecek!”
Bu bireysel tehcir kararını okuyanın, eski bir Hitit kralı gibi gözlerini dehşetle açmamasına imkân var mı?
“Münferit olay” diyorlar.
7 günde, çoğu çocuk 150 Alevi’nin katledildiği katliamı yaşamış bir ülkede, farklı bir dini yayıyor diye 3 yayıncının boğazı kesilerek öldürüldüğü bir kentte, adamın biri “Bu İslam davasıdır” diye davul çaldı mı, kimse onu “münferit” sayamaz.
Buna, tarih manidir.
Hele öfkeli kitleler mahallelinin evine saldırmışsa, camı taşlamışsa, kapı önünde tekbirler getirip tehditler savurmuşsa, akla “Madımak” gelir anca...
Acaba çoluk-çocuk kıstırdıkları biçare ailenin kapısı önünde haykırarak İstiklal Marşı okuyanlar, “Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal” derken, ellerinde salladıkları bayrağın neden bu ırka bir türlü gülmeyip hep böyle hiddetlendiğini de anlamış mıdır?
* * *
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, baskılardan üzüntü duyduğunu söylemiş, “Gerekirse gider, evlerin önünde beklerim” demiş.
Alkışlanacak bir çıkış.
Elbette bunu daha evvel söylemesini, hatta hakikaten gidip Malatya’daki evi ziyaret etmesini, Adıyaman’da, Aydın’da Alevi evlerini işaretleyen kırmızı çarpıları birer birer silmesini isterdik.
İyi niyetli yöneticilerin kişisel jestleri elbette önemlidir, ama linç kültürünün çözümü sadece buna bırakılamaz.
Kalıcı çözüm, Diyanet İşleri Başkanı’nın Alevi kapılarını beklemesi değil, Diyanet kapısında Alevileri bekletmemesidir.
Alevilere Diyanet’te temsil imkânı sağlaması, Cemevi’nin ibadethane olup olmadığı kararını onlara bırakmasıdır.
Onlara “Burası benim de vatanım. Bu, benim de devletim” dedirtmenin yollarını bulmasıdır.
Bu da, saldırganları cezalandırmaktan, tehcir telkinlerine karşı onlara eşitlik hakkı ve hakkaniyet hissi vermekten geçer.
Bunun için de eşitlik fikrini içselleştirmiş bir idare gerekir.
“Kılıçdaroğlu biliyorsunuz Alevi” diye lafa giren, “Önemli olan boy değil, soy” diyen bir Başbakan’la bu mümkün müdür?
Diyanet İşleri Başkanı o evleri korumak istiyorsa, asıl Başbakanlık kapısını beklemeli ve başta Erdoğan’ın mezhep ayrımcısı söyleminin üzerine çarpı çizmelidir.
Biz, başak yerine mızrak tutan eli yücelttikçe, geleceğe de sadece, kendi yarattığı vahşete dehşetle bakakalmış kral heykelleri bırakabileceğiz korkarım.

Can Dündar


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:31 .

Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1