Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Sanatçilarimiz, Ozanlarimiz , Sairlerimiz

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 15-04-2019, 17:59   #1
Can Dost
Üyelik Tarihi: Jul 2010
Bulunduğu Yer: antalya
Mesajlar: 408
Tesekkür: 3544
69 mesajina 101 kez tesekkür edildi
 hasanozer isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Okan Murat Öztürk

Okan Murat Öztürk
siteadi.com - Okan Murat Öztürk
Sanatçı, Doç. Dr., Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Ankara





Makam Müziğinde, Ezgi ve Makam İlişkisinin Analizi ve Yorumlanması İçin Yeni Bir Yaklaşım: Perde Düzenleri ve Makamsal Ezgi Çekirdekleri başlıklı doktora tezini, 2014 yılında, İTÜ SBE Müzikoloji ve Müzik Teorisi programında tamamladı. Başlıca ilgi alanlarını oluşturan geleneksel musikiyi bütün olarak ele alma, analiz etme, tarihsel nazarî modeller üzerinden yorumlama, “medeniyet değişikliği” süreci açısından Türkiye’de ortaya çıkan değişim ve dönüşümleri mûsikî açısından değerlendirme hakkında çeşitli makale, bildiri, kitap ve kitap bölümleri kaleme aldı. Uluslararası düzeyde çeşitli kongre, sempozyum, panel ve seminerlerin düzenlenmesinde görev aldığı gibi,
katılımcı olarak da yer aldı. Bağlama ailesi, lavta ve tanburla geleneksel icra kapsamında albüm kayıtları, konserler, radyo-tv programları, atölye çalışmaları gerçekleştirdi. TRT’de yayınlanan Katre ve Anonim adlı TV programlarında sunucu-icracı olarak yer aldı. Türkiye’nin Sesi Radyosu, TRT Türkü ve Memleketim FM’de Eski Havalar programını hazırlayıp sundu. Uygulamalı tarihsel müzikolojinin dünya çapındaki seçkin örneklerinden birini oluşturan Hattuşa projesinde müzik yönetmeni ve yorumcu olarak görev aldı. Aynı proje kapsamında düzenlenen akademik seminerlerde, Anadolu müzik arkeolojisi ve bağlama-tipli çalgılar konusunda sunumlar gerçekleştirdi. 1988’de Bengi Bağlama Üçlüsü’nü kurdu. Kültür Bakanlığı’nda ve TRT’de sanatçı olarak çalıştı. Zeybek Kültürü ve Müziği adlı kitabı 2006’da yayımlandı. Soundscapes of the Turkic Speaking World (2017), İllüzyon (2016), Tanbûrî Cemil Bey’e Armağan (2016), Maqam Traditions (2016), Writing the History of ‘Ottoman Music’ (2015), In Which Direction is Music Heading? (2014), Maqam (2012) başlıklı eserlerde yazar olarak yer aldı. Türkiye’de Müzik Kültürü (2008) ve Kırşehirli Edvarı (2014) adlı yayınlarda editörlüğün yanı sıra çevirmenlik ve yazarlık da yaptı. Halen Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyesidir. Kitapları dışında yayımlanmış onlarca müzik CD’si, belgesel müzikleri ve tv-radyo program kayıtları bulunmaktadır. ICTM ve Müyorbir üyesidir.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 15-04-2019, 18:02   #2
Can Dost
Üyelik Tarihi: Jul 2010
Bulunduğu Yer: antalya
Mesajlar: 408
Tesekkür: 3544
69 mesajina 101 kez tesekkür edildi
 hasanozer isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Okan Murat Öztürk İle Söyleşi




Nitelikli müzik dinleyicisinin yakından takip ettiği Türk halk müziğinin sevilen yorumcu ve bağlama ustası Okan Murat Öztürk, sazının kendisi için bir liman olduğunu söylüyor. “Oradan hem ben başka yerlere açıldım, hem başkaları o limanda bana ulaştı.” diyor.

Okan Murat Öztürk, hem kurucusu ve üyesi olduğu ‘Bengi Bağlama Üçlüsü’ grubu hem de bireysel albüm ve konserleriyle, nitelikli Türk halk müziği dinleyicisinin beğeniyle takip ettiği bir isim. Bengi ve Okan Murat Öztürk, ideolojinin, etnik kimliğin, bölgeciliğin koyu renklerle kendini temsil ettiği bu müzik türünde, her yöreden türküyü arı duru bir icrayla seslendirdi. Bir semahı da bir zeybeği de, büyük bir aşk ve hayranlıkla icra ederek, kendilerini yine aynı aşkla ve hayranlıkla dinleyen bir dinleyici kitlesine ulaştı.

Genç yaşta sazının usta icracıları arasında anılan Öztürk, iyi bir saz ustası ve yorumcu olmasının yanı sıra, müzik çevrelerinde yorumlarına kulak kesilen, makaleleri dikkatle okunan başarılı bir müzikolog aynı zamanda. Geçtiğimiz aylarda Pan Yayıncılık tarafından yayınlanan ve alanında ilk olma özelliği taşıyan ‘Zeybek Kültürü ve Müziği’ adlı çalışması onun ilk kitabı… Müzikolog yönü ve sorumlu bir sanatçı olarak son bir asırda başına gelmedik musibet kalmamış Türk müziğinin dertlerine şifa araması, söyleşide sözü, ister istemez Türk müziğinin hikayesine getirdi. Gördük ki türkülerin başına gelenler, Türkiye’nin başına gelenlerden az ve farklı değilmiş.



Yazılarınızda neden Türk halk müziği yerine ‘Anadolu müziği’ tabirini kullanıyorsunuz?

Bu tutumumla bazıları tarafından eleştiriliyorum. ‘Türk halk müziği’, resmi ideolojinin bir adlandırması. Tam şekliyle ‘Anadolu yerel müzikleri’ dediğim bu kavramı şöyle açıklıyorum: Ben Anadolu’yu ‘zamanda derin, mekanda yaygın’ bir coğrafya olarak algılıyorum. Bugünkü Türkiye sınırları ile eşleştirilemeyecek kadar geniş, kültürel ve tarihsel anlamda karşılıklı bir etkileşime dayanan bir müzik Anadolu müziği. Eski Osmanlı coğrafyası benim dediğim Anadolu kavramı ile daha örtüşen bir coğrafya… Farklı dinleri, etnisiteyi, kültürleri ve dilleri içeren bu coğrafyada Anadolu müziğinin alt türleri var. Osmanlı’da Türk sazlarının yapım ustalarının neredeyse tamamı Ermeni ve Rum’dur. Müzik meclislerinde, her etnikten devlet ricali ve icracı vardır. ‘Osmanlı’ bütün bu alt kültürleri kuşatan ve bunlardan ortak hazlar üretmiş bir üst kimlik… Ulusalcılık akımıyla vücut bulmuş, etnisiteye dayalı refleksi ile müziğimizi algılamaya kalktığımızda sorun yaşıyoruz.



Yani Cumhuriyet, halk müziğine sahip çıkarken müzikte ayrışmayı derinleştirdi…

Aynen öyle. Hatta bu o kadar ifrat aşamasına geldi ki halk müzikçileri ile sanat müziği denen müziğin kullandığı notasyon ve kavramlar, biri Mars’tan, biri Venüs’ten gelmiş gibi birbirinden ayrıdır. Oysa ikisi de makama dayalı, usulleri aynı müziklerdir. Türküler derlenirken tamamen uydurma, kulaktan dolma, bilimsel bir araştırmaya dayanmayan bir nazariyat icat ettiler.


Peki müziğimizin geleneksel icra ve eğitiminde var olan özelliklerini dolaşıma sokabilmek için ne yapmalı?

Yazı, nota, müziğimizin aktarılmasında yeterli bir araç değil. Bizim müziğimiz usta-çırak ilişkisi ile yapılan bir eğitime dayalı, bir icra müziği. Yazı ve nota sözün doğasındaki değişime açık, esnek, toleranslı yapıyı kaydetmeye yeterli bir araç değil. Görsel ve sesli araçlar, icra kültürümüzün aktarımında daha sağlıklı. Her müzik öğrencisinin filan hoca ile çalışma imkanı yok. Ama onun icrasını ve esere asıl kişiliğini veren tavrı ve çalış tekniklerini gösteren eğitsel sesli-görüntülü kayıtlarına ulaşarak öğrenebilir.


O zaman TRT, halk müziğimizi derlerken büyük bir zarar verdi...

O konu, başlı başına müziğimizin yaşadığı bir trajedi. Yapılacak şey belli: Türkiye, biri TRT’de, biri Hacettepe Üniversitesi Konservatuarı’nda olmak üzere, dünyada eşi benzeri olmayan bir ses arşivine sahip. Bu arşiv, halk müziğinin derlenmesi sürecinde yapılmış sesli orijinal kayıtlardan oluşuyor. Bu arşiv, CD’lere aktarılıp ulaşılır hale getirilmeli. Böylece halk müziğimiz, asıl kaynağına her zaman ulaşılacak hale getirilmiş olur. Bir türküyü kendi yorumunuzla başka bir şekilde söyleyebilirsiniz. Ama orijinal icrayı kapalı bir arşivde tutup ‘benim yaptığım doğru’ diye çıkarsanız, müziğinize en büyük ihaneti yaparsınız. Türkiye’de devlet eliyle yıllardır hep bu yapıldı.


Bağlamanın ustası olmak için ne gerekir ve bu neye mâl olur?

Enstrüman insanın hayatına mal olan bir şeydir. Hele yerel müzikler ise alanınız. Daha mızrap ilk vurulduğunda dinlediğiniz kaydın, Muharrem Ertaş mı, Feyzullah Çınar mı, Çekiç Ali mi, kime ait olduğunu bilmek zorundasınız. Onlarca ustayı, repertuarlarını, icra tekniklerini iyi bilmek, tanıyıp çalmak durumundasınız. Bu iş öyle TRT’nin notalarına bakılarak yapılacak bir şey değildir. Bizim müzik geleneğimizde önce ustayı taklit edersiniz, kendiniz olabildiğiniz sürece de ustalaşırsınız. Yani ustayı taklit ederek iyi bir öğrenci olursunuz, yapmadığını yaparak da usta olursunuz.

Genç yaşta sazınızın ustası oldunuz. Siz neye borçlusunuz bunu?Şanslı bir çocuktum. Babam iyi bir udi, klarnetçi ve hanendedir. Daha önemlisi müzik kültürüne sahip bir insandır. Ona bir kere çok şey borçluyum. İkinci bir şans, evdeki plaklardan pek çok yerel kaynağı dinleme ve bağlamanın gelişmesine hizmet eden Coşkun Güla, Tevfik Arca ve Metin Aktan gibi Ankara’daki hocalarla çalışma imkanım oldu.



Bengi Bağlama Üçlüsü, Ankara’da bir konser verdi ve bu konser TRT’de defalarca yayınlanınca grup parladı. Neydi yaptığınız farklılık, dinleyiciyi heyecanlandıran şey neydi?

Bağlamayı, Anadolu’nun müziğini seslendirmeyi seven üç insanın birbirine saygısı ve birbirleriyle uyumuydu öncelikle. Bütün boyları ve çeşitleriyle bağlamayı tanıdıkça, enstrümanın çalgısal özellikleri bakımından ne kadar önemli vasıflara sahip olduğunu görüyorduk. Tamburanın, curanın, divan sazının, bağlamanın bir arada uyumunu ve tek tek duyma ve duyurma isteği ile bir repertuar ortaya çıkarmak istiyorduk. Bu aşk, bu heves, Bengi projesini şekillendirdi.


TRT’nin icra mantığından farklı olarak, bu sazların seslerindeki güzelliğin grup içinde ilk kez seçilmesi miydi, dinleyicinin size kulak kesilmesinin sebebi?

Evet tam olarak bu. Bizden önce böyle bir anlayışla bağlama icra edilmemişti. Bağlamanın, curanın, divan sazının, tamburanın bütün özelliklerini verecek şekilde eserler seçtik ve çaldık. Amacımız bağlamanın kapasitesini gösterebilmek ve müzikal çeşitliliğimizi ortaya koyabilmekti. Adeta yoksulluğu dile getiren bir üsluba bir alternatifti. O yüzden ilgi gördü ve birilerini rahatsız etti.


Kimleri rahatsız ettiniz?

Bu işten büyük rant elde eden kimler ise onları rahatsız etti. Çünkü Bengi, bağlamanın sadece kısa saptan ibaret bir enstrüman olmadığını, halk müziğinin sadece kısa sapla icra edilemeyeceğini, müziğimizin bir icra zenginliğine sahip olduğunu ve bunu yansıtmak gerektiğini ortaya koydu.


Bir arkadaşım, babasının Muharrem Ertaş’ı dinlerken duvarları yumruklayarak ağladığını söylemişti. Dinleyiciyi sarsıp ağlattığı gibi icracıyı da sarsar, ağlatır mı türküler?

Özellikle albüm kaydı söz konusu ise yanlış yapmamak için profesyonellik adına tabii ki teknik detaylara aşırı dikkat ediyorsunuz. Ancak şunu söylemeliyim ki müzik yapacaksanız, ifadenin ve doğallığın önüne hiçbir teknik kaygı geçmemelidir. Türkü söz ve ezgi değil sadece. Yaşanmışlıklara dayanan ve çarpan kalplerin ürettiği, aktardığı bir şey... Türküyü yüz kez dinlemişsinizdir ama yüz birincide kalbinize bir hançer sokulduğunu hissedersiniz. Konserde dikkat ediyorum, söylerken boğazım düğümlenecek diye korkuyorum.

Ya ağlamak ya da dağıtmak için müzik dinliyoruz.



Dinleyici, müzikçinin cephesinden nasıl görünüyor?

Tüm dünyada da belki öyle ama bizim insanımız için çok karakteristik; bizim insanımızın müziğe ihtiyaç duyduğu iki an var. Biri hüzünlü, ağlamaklı, depresif olduğu anlar, ikincisi de dağıtıp eğlenmenin maksimumda olduğu anlar… Müziği sanat olarak algılamak, kendi estetiğinden haz alınabilir bir şey olarak algılamak konusunda insanımızın maalesef gelişmiş bir refleksi yok.


Otuz yılınızı geçirdiğiniz enstrümanınıza çok şey kattınız, o size ne kattı?

Ondan öğrendiklerimi, bana kattıklarını sıralamaya kalksam çok uzun tutar. Şu kadar söyleyeyim ki bir liman oldu benim için. Hem ben oradan başka yerlere açıldım, hem başkaları o liman sayesinde bana ulaştı.


Son yıllarda tespihe merak salmışsınız. Sazendelik, hanendelik, yazarlık derken şimdi de tesbihkârlık... Serde çelebilik mi var?

Üniversite eğitimini aldığım jeolojinin de etkisiyle, değişik dokulu ve renkli taşlara hep ilgim vardı. Tespihe de meraklıydım. Kültürümüzde her konu ile ilgili meraklısı için, çok enteresan referanslar var. Yani açılmak için büyük bir açık deniz var. O deniz içinde çıkacağınız adalar da var. Mesele kulaç atabilmekte.


Burhan EREN
Sayı: 227
Bölüm: Röportaj


  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:04 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1