22-10-2019, 16:07 | #1 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Mar 2013
Bulunduğu Yer: artvin
Mesajlar: 4,650
Tesekkür: 7729
|
Aşık Sümmani
siteadi.com - Aşık Sümmani 1861 Yılı Erzurum Narman ilçesi Samikale mahallesi doğumludur. Asıl adı Hüseyin olan Aşık Sümmani, Kasımoğullarından Hasan Ağa'nın oğludur. Babası Ahlaki olarak eğitmiş olsa da Aşık Sümmani, okuma yazma öğrenememiş ve bir eğitim almamıştır.Uzun süreler çobanlık yapan Aşık Sümmani ,Gülperiyi bulmak için yazdığı ve içersinde koşmalarının da olduğu Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, rüyasında gördüğü Gülperiyi ömrü boyunca aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında hayata gözlerini yuman Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazi türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir. BADE İÇMESİ NASIL OLMUŞTUR? Hüseyin bir gün sürüyü otlatırken, atlı bir adam ona doğru yaklaşır ve çok aç olduğunu söyleyip ekmek ister ve nerede misafir olabileceğini sorar. Hüseyin 3 arpa ekmeğinin yarısını bu adama verir. Bu iyiliğinin karşısında adam der ki; – Oğul, sana bir dua öğreteyim. Bu duayı 40 gün oku, cebine 100 tane taş koy ve her dua okuyuşunda bir tanesini at. Hüseyin adamın dediğini yapar ve 40 günün sonunda Ablaktaş’a gider. O gün babası köyde kaldığı için tek başına sürüyü otlanması için bırakıp, namaz vaktini beklemeye başlar. Beklerken uykuya dalar ve rüyasında üç derviş görür. Dervişler Hüseyin’e abdest aldırırlar ve birlikte namaz kılmaya başlarlar. Dervişler daha sonra Hüseyin’i aralarına alarak 3 bardak sunarlar ve bu şerbetlerden birini içmesini isterler. Hüseyin bardaktakileri şerbete benzetemediği için içmeyi kabul etmez. Bunun üzerine bir derviş parmağını bir bardağa batırıp Hüseyin’in ağzına sürer ve Hüseyin uykudan uyanır. Fakat ne derviş ne de şerbet göremez. Sadece ağzında güzel bir tat hisseder. Tekrar uykuya dalar ve yine dervişleri rüyasında görür. Tam şerbetten içeceği sırada dervişler, bunun aşk badesi ve sevdiği kızın adına olduğunu, kızın Bedahşan kentindeki Şah Abbas’ın kızı Gülperi olduğunu söylerler. Dervişler Gülperi’nin yüzünü gösterip, üç bardak Hüseyin’e üç bardakta Gülperi’ye verip, yeşil mürekkeple yazılmış bir kitap okuturlar. Tekrar uyanan Hüseyin bakar ki ne Gülperi ne de dervişler yoktur. Sürüyü de göremeyen Hüseyin, köye döner. Yolda bir atlıyla karşılaşır ve atlı ona, “Korkma oğlum, sen ereceğine erdin” der. Bundan sonra mahlasının Sümman (Sonuncu, sona ait anlamında) olduğunu ve bu dünyada kavuşmanın ona haram olduğunu söyler. GURBETE ÇIKIŞI Yaklaşık otuz kırk gün kadar sonra Sümmani sıra gecelerine katılmak ister ve babası onu sıra gecesine götürür. Sümmani türkü söyledikten sonra herkes şaşırır ve Sümmani’nin badeli aşık olduğunu anlarlar. O günden sonra Sümmani saz çalmayı da öğrenir ancak yıllar geçtikçe köyde duramayacağını anlayarak sevdiğini bulmak için Kafkas, Hint, Afgan, İran topraklarına gider ancak sevdiğini bulamaz. Bir gece rüyasında Gülperi’nin ona işaret almadan yola çıkmaması gerektiğini söylediğini görür ve üzülür. Yaşlanan Sümmani sadece kahvelerde çalıp söylemeye başlar. Gülperi’de Sümmani’den haber alamadığı için üzgündür. Sümmani, Samikale Köyü’nde 5 Şubat 1915 ‘de vefat eder ve aynı gün Gülperi’de vefat etmiştir. Edebi Kişiliği Aşık Sümmani, saz ve söz ustalığı sayesinde Doğu Anadolu Bölgesi’nde çok tanınan bir aşık olmuş, birçok çırak yetiştirmiştir. Sümmani ağzı olarak tanımlanan ezgi, birçok türküde kullanılmıştır. Aşık Sümmani, bade içtiği ve rüyada aşık olduğu için badeli halk ozanları arasında sayılmıştır. Ervah-ı ezelde levh-i kalemde, Bu benim bahtımı kara yazdılar, Gönül perişandır devri alemde, Bir günümü yüz bin zara yazdılar Bulmadım şadlığın iradesini, Çekerim bu gamın ziyadesini, Herkes dosta verdi ifadesini, Bizimkini ülüzgara yazdılar Aşk benimle eyler daim kıyl-ü kal, Daha sabretmeye kalmadı mecal, Derdim taksimdara kıldım arzuhal, Dedi neylim bahtın kara yazdılar. Gönül gülşeninde har oldu deyu, Hasretlik cismimde var oldu deyu, Sevdiğim, sevdiğin pir oldu deyu, Erbabı garezler yare yazdılar. Dünyayı sevenler veli değildir, Canı terkedenler deli değildir, İnsanoğlu gamdan hâli değildir, Her birini bir efkara yazdılar. Nedir bu sevdanın nihayetinde, Yadlar gezer yarin vilayetinde, Herkes diyarında muhabbetinde, Bilmem bizi ne civara yazdılar. Kadrimi bilmeze eyledim minnet, Derdimi artıran görmesin cennet, Sarraflar verdiler yare bin kıymet, Benim kıymetimi nere yazdılar. Döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar, Dost ile dost olur bağrı yanıklar, Aşk kaydına geçti bunca aşıklar, Sümmâni’yi derkenara yazdılar. ------------------------------------------- Ceylan gözlerine kurban olduğum Tanrı selamını almaz mısınız Mevla sizi süs için mi yarattı Biz gel demeyince gelmez misiniz Gurbete gidenler azığın alır Kimisi giderken kimisi kalır Kimi sevap için Kabeye varır Kabe kapınızda bilmez misiniz Karadır kaşınız yaydan nic'olur Bugün dünya yarın ahret nic'olur Bir gönül yapması yüz bin hac olur Siz gönül yapmasın bilmez misiniz Sümmani'yem ey dil yare n'iderim Başım alır diyar diyar giderim Yarın mahşer günü dava ederim Siz mahşer yerine gelmez misiniz |
|
|