16-01-2008, 14:52 | #1 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: LAMEKAN
Yaş: 52
Mesajlar: 1,442
Tesekkür: 970
|
Hasret Gültekin Herşeyi Ile
siteadi.com - Hasret Gültekin Herşeyi Ile ama acılara alısılmaz bir şeyler var değisecek bir şeyler var değiştirmemiz gereken önce acılardan başlanacak. ahmet telli ( bekle beni )bir bölüm. HAYATI HAYATI 1 Mayıs 1971’de, Sivas’ın İmranlı kazasına bağlı Han köyünde, Süleyman ve Hacıhanım Gültekin’in (Nazire ve Güler’den sonra) üçüncü çocuğu olarak doğdu. Altı yaşında saz çalmaya başladı. On bir yaşında sahneye çıktı. Kadıköy Anadolu Lisesi’nden ikinci sınıfta ayrıldı. 1987 yılında, ilk çalışması “Gün Olaydı” adıyla Diyar Müzik Yapım tarafından yayımlandı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması’nda 1987 yılında verdi. 1989 yılında, “Gece ile Gündüz Arasında” adlı ikinci çalışması Saltuk Müzik Yapım tarafından yayımlandı. 29 Ekim 1989 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine, “Genç Türküler” festivalinde Birsel Acar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. 1990 yılında aynı ülkede “Türk Haftası” etkinliklerine birçok sanatçı ile birlikte katıldı. Müzik yönetmenliğini üstlendiği resmi olarak ilk defa Kürtçe müzik yasağını delen “Newroz” adlı kaset, 1990’da önce enstrümantal olarak, sonra da Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un katılımıyla gerçekleştirildi. 1990 yılında, Şivan Perwer’in (Türkiye’de, resmi olarak Kürtçe müzik yasağını kaldıran) “Krivo” adlı karma kasetinin yayınlanmasına öncülük etti ve süpervizörlüğünü yaptı. 1991 yılında, “Rüzgarın Kanatlarında” adlı üçüncü çalışması Nepa Müzik Yapım tarafından yayımlandı. 1991 yılında Yeter Fırtına ile evlendi. Türkiye’nin dört bir yanında konserler verdi. Birçok Avrupa ülkesinde festivalllere katıldı ve konserler verdi. Aydınlık Gazetesi için; Ankara, İzmir ve İstanbul’da ProsEchos Grubu ile birlikte resitaller verdi. 2 Temmuz 1993’de, Sivas’ta Madımak Oteli’nde 35 insanla birlikte katledildi. 13 Eylül 1993’de oğlu, Roni Hasret Gültekin dünyaya geldi. Hasret Gültekin’in müzik yönetmenliğini ve müziklerini yaptığı kasetler dizini 1988 Abuzer Karakoç, Hüseyin Aydın, Ali Ekber Eren’in de yer aldığı “BİTMEYEN TÜRKÜLER-Dostlar Muhabbeti”. 1990 Gani Nar’ın seslendirdiği Kürtçe “JİYAN”. 1990 Abuzer Karakoç’un seslendirdiği ve Avrupa’da yayımlanan “Alvar Deyişleri”. 1990 Emekçi’nin seslendirdiği “Gül’e Barut Serdin mi?” 1990 Nurşani’nin türkülerinden oluşan kaseti. 1990 Lütfü Gültekin’in seslendirdiği “Karanlıkta Vurdular”. 1991 “NEWROZ 2” isimli, Kürtçe sözlü türkülerden oluşan kaset. 1992 Arif Sağ, Emekçi, Mehmet Koç, Emre Saltık, Talip fiahin, İhsan Güvercin’in de yer aldığı “Türküler Yalan Söylemez” isimli kasette üç eser seslendirdi. 1992 Ahmet Arif’in şiirlerini besteleyen sanatçılar olarak, Cem Karaca, Ahmet Kaya, Sadık Gürbüz, Esin Afşar, Rahmi Saltuk’la birlikte, Ahmed Arif’in anısına çıkan kasette yer aldı. Bir çok sanatçının kasetlerinde bağlama, cura ve şelpesiyle yer aldı. ŞİİRLERİ bedrettin Yarin yanağından gayrı her şeye ortağız” Örneğin işe bak, ne cömertiz... Bin yıl önce, düşününce komünmüşüz kendimizce Ne demeli bu herife ? Bu cömertlik bu felsefe... Sahip çıkmak ileriliktir ve ki tarih lastiktir Çekmeli, yorumlamalı Dur, dur... Evet, evet Buldum, neden olmamalı ? (benden, duymuş olmayın) ****ler, Bedrettin’e sahip çıkın (sizi kayırıyor...) 03.03.1989 yunus a ve hiçbirini incitmeyerek, bu yolda olana çığ düşmez diyerek, görmeden dost eşiği ve nasıl sallarsa ana yavrusunun beşiğini, nenni nenni öyle... Nisan 1993 bu gece canıma Bu gece ben giderim resmim kalır, belli ki bir hevesim kalır, gözüm arkada kalmaz, Seni göresim kalır.. Sesim kalmaz, sözüm kalmaz, yarım kalır bir öykücük, bozulmuş bir tılsım kalır. Güze ulaşır vakit kurur dallar, ayaz kalır... Gece çöker baykuş öter, yaşanmamış bir yaz kalır. Söner içimdeki yangın, direnen kımıl, göğ ekinler, açar güneş, mevsim ilkbahara döner, yemyeşil bir tınaz kalır. Alacak renkler susar, ortada tek “beyaz” kalır. Çürür düzen zulüm biter, kar altında gülüm biter, vakit ulaşır yolum biter, birde yasak “adım” kalır. Toplatılır yazılarım, yakılır dizelerim, kurutulur gözlerim, geride genç ölüm kalır. 1990 HAYAT Peki öyle olsun hayat.. Zannetme ki pes ettim. Kilonu tartarım kilonu. Satarım kilonu da, bırakmam onuru Haziran 1992 Gökyüzünde bulutları ayırmıştım Berraklamıştım Göğe az, toprağa çok bakardım Derken geldi Hayyam ve Hayyam ve Ben Bizce muhteşem o insan yarası toprağı şarap döker, öper ve tepelerdik Hayyam...ustası işin Derdi yok sonu bu gidişin İyiydi, muhabbetimiz bitti Arada uçurum yarık ve derken o denli çıkageldi bir kıçı kırık ensesi benli... Mayıs 1991 Dağların duman olduğu Suna’ya mı söylene” Suna kimdir yahu! Suna nedir? Hangi turnayı gözünden vurmuşum da haberindedir ? Ben ki kaf dağını ankaya paç etmişim Kuşum sekmez ve de bülbüle haracım sökmez Mayıs 1992 BASINDAN
__________________
ilk meyvasını veren bir fidandan ham zerdaliler toplayıp uzun yollar boyunca esaret ve zafer üstüne marşlar söylemiştik yaşadığın günlerin hesabını soranlara bildiğin marşları söylemeyi unutma . Konu Aydındost tarafından (16-01-2008 Saat 15:12 ) de değiştirilmiştir. |
16-01-2008, 14:56 | #2 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: LAMEKAN
Yaş: 52
Mesajlar: 1,442
Tesekkür: 970
|
TÜRKÜ SÖZLERİ ÖRNEK
Beni Ağlattın Güzel Beni Ağlattın Güzel Derde Bağlattın Güzel El’e Bıraktın Güzel Böyle Olur Mu Dereler Çağlar Oldu Gözlerim Ağlar Oldu Gelmedin Aylar Oldu Böyle Olur Mu Attın Gurbet Ellere Bıraktın Yad Ellere Saldın Dilden Dillere Böyle Olur Mu Yöre : Orta Anadolu Söyleyen : Hasret Gültekin Dağlar Atamadım Sevdamı Ne güneş yüzü gördüm Ne de gökyüzü gördüm Derde düştüm, heder oldum, Beter oldum,ben Laf anlamaz söz dinlemez oldu gönlüm Dağlar sevdamı atamadım ben Dağlar atamadım sevdamı, Dağlar atamadım sevdamı, Dağlar sevdamı söküp söküp atamadım ben Güne gün ömre ömür ... Tomurcuklar ve çiçekler Düşer ardına büyür Laf anlamaz söz dinlemez oldu gönlüm Dağlar sevdamı atamadım ben Dağlar atamadım sevdamı, Dağlar atamadım sevdamı, Dağlar sevdamı söküp söküp atamadım ben Kaynak Kişi: Hasret Gültekin Gün Olaydı Tan Olaydı Gün olaydı tan olaydı Kaldığın yer Van olaydı Yattığın yer han olaydı Gün dolandı dağı taşı Dinmiyor gözümün yaşı Dağın başı duman duman Gurbet halinde halim yaman Zalim gurbet vermez aman Gün olaydı tan olaydı Kaldığın yer Van olaydı Yattığın yer han olaydı Kaynak Kişi: Hasret Gültekin Böyle Olur Mu Beni Ağlattın Güzel Derde Bağlattın Güzel El’e Bıraktın Güzel Böyle Olur Mu Dereler Çağlar Oldu Gözlerim Ağlar Oldu Gelmedin Aylar Oldu Böyle Olur Mu Attın Gurbet Ellere Bıraktın Yad Ellere Saldın Dilden Dillere Böyle Olur Mu Yöre:Orta Anadolu Hasret Gültekin RESİMLER.
__________________
ilk meyvasını veren bir fidandan ham zerdaliler toplayıp uzun yollar boyunca esaret ve zafer üstüne marşlar söylemiştik yaşadığın günlerin hesabını soranlara bildiğin marşları söylemeyi unutma . |
16-01-2008, 14:59 | #3 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: LAMEKAN
Yaş: 52
Mesajlar: 1,442
Tesekkür: 970
|
EŞİ İLE RÖPÖRTAJ
YETER GÜLTEKİN Sıvas'ta karayobaz çetelerinin yaktığı sanatçı Hasret Gültekin 'in yüzünü bile görmediği oğlu Hasret Roni, bugün 4.5 yaşında. Babasının nasıl öldürüldüğünü bilmiyor. ''Onun insanları sevmesini, Türkiye'yi sevmesini istiyorum. Nefretle büyümesini istemiyorum'' diyor annesi Yeter Gültekin . O nedenle de şimdilik ''katliamı'' oğluna anlatmak istemiyor. Hasret Roni de babası gibi müziğe bağlı. ''Doğduğunda kucağında bir cura'' vardı, bugün dört bağlaması, bir gitarı, bir davulu ve bir mızıkası var. Yeter Gültekin'le beş yıl önce yaşanan ve hâlâ süren acıyı konuştuk. - Katliamın beşinci yılı, bugüne kadar çok şey söylendi. Sizin söylemedikleriniz neler? ''Biz aslında hep aynı şeyi söyledik, aynı şeyi söylüyoruz. Belki çok konuşmadık diye söylemedik gibi geliyor. Yapılan etkinlikler, sözde yapılan paneller, konferanslar aslında bize göre vicdan rahatlatmaktan öteye bir şey değil. Aslolanın o yapılan işler olmadığını söyledik. Yapılması gereken duruşmalara katılmaktı, o yapılmadı. Sıvas duruşmalarına her kesimden insanların katılması gerektiğini düşündük. Ama katılım sayısı bugüne kadar ailelerinin sayısını üç ya da beş aşabildi. Bunlar da avukat grubu ya da bir iki demokratik kitle grubunun yöneticileriydi. İlk günden beri duruşmaya katılan insan sayısı 150-200 arasındaydı ve orada da kaldı. Oysa böyle bir davanın mağduru toplumdur, bütün bir Türkiye'dir diye düşünüyorum. Ama işte olamadı, insanlar katılmadı, demokratik kitle örgütleri bile katılmadı, kurumlar birbirine alınganlık yaptı. İşte bir dernek sahiplendi öbür dernek alındı ve katılmadı duruşmalara. Sonra davaya sahip çıkan avukatların sayısı bile bugün artık 3-5'i aşmıyor. Halbuki ilk baştan bunun uzun soluklu bir dava olacağı konuşuldu. Uzun lafın kısası kamu vicdanında yargılanması diye bahsettik, ama bu maalesef yapılamadı. Tabii bunda medyanın vermemesi, davanın dışarıya kapatılması, sahiplenilmemesi en büyük etken. RONİ HASRET GÜLTEKİN (ŞU AN TARİH İTİBARİYLE 14 YAŞINDADIR) Öbür tarafına gelince bu etkinliklere; Sıvas geceleri, konferanslar... Bunlar anlamında söylenecek çok fazla bir şey yok. Duygu sömürüsü oldu. İlk günden beri öyle yapıldı. Orada birebir mağdurlar bile çıkıp duygu sömürülerine alet oldular. Sahneye çıkıp olmadık türkülerin sözlerini değiştirerek insanlara bir şey anlatabileceklerini, birtakım mesajlar verebileceklerini düşündüler. Bunca insanın hayatını kaybettiği katliama, bu kadar ölüme bile saygısızca şeyler yapıldı. Maddi yolsuzlukları hiç anlatmıyorum artık. O anlamda yangın giderek büyüdü. Konferans ve panel bana göre insanlara bir şey söylemek, ışık tutmak için yapılır. Ama bu, olayın şahidi olmayan orada bulunmayan insanların yorumuyla yapıldı, bu mümkün değil. Olayın tanığı insanlar konuşmadığı zaman bir anlamı olmaz. Sıvas özeli ki bu özeldir, güpe gündüz televizyon kamerasının önünde olmuş her şey. Bunun daha yorumunun yapılmasına gerek yok ki. O filmin gösterilmesi yeter.'' - Katliamdan sonra Türk toplumunun gerekli dersleri aldığını düşünüyor musunuz?'' ''Düşünmüyorum. Çünkü gerekli derslerin alınması, kamu vicdanında yargılanmasından geçer, insanların o panellerden ve konferanslardan bir şey anlamasından geçer. Biz ilk günden beri ne diyoruz, 'yapılacak hiçbir şey o insanları geri getirmez' . Bizim bir tek derdimiz var ilk günden beri; öyle şeyler yapmalıyız ki bir daha böyle bir yeltenmeye kimse cesaret etmesin. Bu nedir, derhal ve ağır cezadır. Derhal ceza.. oysa dava hâlâ Yargıtay'da. Öbürü, kamu vicdanında yargılanmadı. İnsanların büyük bir kesimi hâlâ bu insanlara 'bunlar katildir' diye bakmıyor. Bu anlatılamadı. 'Bunlar katil, 35 insanın katili' diye bakılmadı. Hâlâ yapılan katliama kılıf aranıyor, açıklama aranıyor. Bu ne demektir; toplum bunu vicdanında yargılamadı, ders çıkarmadı. Bunun için halen bir sürü şeyler oluyor, bu tür yeltenmeler giderek büyüyor. O anlamda beş yıldır, bir belgesel diye tutturmamızın nedeni budur. Belgesel filmi çekemiyorsak bile çekilmiş hazır olan filmi bile gösteremiyorsak orada neyin nasıl olduğunu ya da tutuklanan üç-beş insanın dışına çıkamıyorsak ki halen elini kolunu sallaya sallaya adı sanı belli katiller ortada dolaşıyor.'' - Davanın sonucuna ne diyorsunuz? ''Dediğim gibi ilk zaman bizim mahkemeden beklediğimiz çok bir şey yoktu. Çünkü bakışı belliydi mahkemenin, onlar katillerin durumlarına açıklamalar arar durumdaydı. O anlamda bir şey beklemiyorduk. Bizim o mahkemeden beklediğimiz caydırıcı bir karardı, tutuklu insanlara değil, dışarıda bir dahaki katliamlara yeltenecek insanlara caydırıcı bir kararın çabuk çıkması. Yani bu olay unutturulmadan, katliamın üzerine bir şey çektirilmeden. O anlamda olumlu bir karar ama geç kalınmış bir karar. Ama siyasi bir karar. Yani zamanında verilmemiş, Türkiye'deki ya da bu katliamdan dolayı hakikaten bu katliam bir daha yaşanmasın diye değil, Türkiye'de esen diğer siyasi rüzgârlardan etkilenerek verilmiş bir karar. O anlamda üzücü. Ama diğer yanıyla tabii ki olumlu, çünkü cumhuriyet tarihinde hiçbir gerici hiçbir örgüt, hiçbir gerici katil bu biçimde yargılanmadı. Hep onlara taviz verildi. Solcu insanlar, sendikacılar sokağa dökülüp yürüdüğü zaman demokratik hakları için insanca yaşamak için beyinleri copla parçalanırken gerici kesime bu kadar ağır cezalar verilmedi.'' - Siz bir eş anne olarak özelinde Hasret Gültekin, genelinde başka insanlar için birtakım çalışmalar yapıyorsunuz. Hasret Gültekin Kültür Merkezi'nin çalışmaları, davalar... Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz ve neyi amaçlıyorsunuz? ''Bu enerjiyi nereden bulduğumu ben de bilmiyorum. Umutsuzluk üst üste gelince insan bıkıyor, yoruluyor ama hep kendimi 'bu enerjiyi bulmak zorundasın, buna sahip çıkmak zorundasın' diye ayağa kaldırıyorum. Çünkü yalnızız ya da çok az insan kaldığımız için bu enerjiyi bulmak zorundayım. Yoksa yaşayamam.'' Miyase İlknur 3 Temmuz 1998 - Cumhuriyet ANESİNİN YAZDIĞI MEKTUP HASRET GÜLTEKIN - (ANNESININ MEKTUBU) Sevgili Oğul ! Gazeteciler randevu isteyince önce korktum ; ola ki senden rahmetli diye söz ederler. Meğer bugün Anneler Günüymüş. Hani , hep ünlü bir işadamının, ya da milletin anasını ağlatan bir politikacının annesini seçerler ya , bu kez yarışın kulvarını değiştirmişler. Bu yıl Sivasta yobazların yaktığı tüm çocukların analarını seçmişler Yılın Annesi . Hasretim biliyor musun? Sana sormadan bunları anlattım diye bana kızmadın ya? En sevdiğin arkadaşlarından Kadirle Ali Rıza çok ısrar ettiler. Dayanamadım konuştum. Bak Oğul! Sana sormadan bir iş daha yaptım. 2 Temmuzdan bu yana açamadığım odana da girmelerine izin verdim. Ben bakamadım sırtımı döndüm , kardeşin Gülerle Kadir gezdirdiler odanı. Biliyorum sen odana el sürülmesine hatta toplanmasına bile kızardın. Ben görmedim, ama el sürmediler hiçbir şeyine. Kitaplarına ve resimlerine bakmışlar sadece, rahat ol. Fotoğrafta çektiler Hasretim. Sen gittin gideli üzerimden çıkarmadığım siyah elbiselerimle iyi çıkmam dediysem de dinlemediler. Bana kır çiçekleri getirmişler Anneler Günü diye. Sivasta senin yanında olan, hani mızıka çalıp eğlendirdiğin çocuklar var ya, onların anaları adına da kabul ettim. Serkan Doğanın, Huriyenin ,Yeşimin, Muammerin, ıncinin, şu ufak oğlanın adı neydi? 11 yaşındaydı hani. Hah hatırladım Koray işte. Onun da anasıyım ben bugün. Hepsinin anasıyım. Madımak Otelinde kim varsa Asafın , Nesiminin, Muhlisle Leylanın , adını hatırlayamadığım diğerlerinin. Sen kızmazsın biliyorum oğul. Paylaşmayı seversin. Ana Sevgisinide paylaşırsın. Hasret yavrum , Anneler Gününü kutlamazdık değil mi biz? Yanlış hatırlamıyorum, kutlamazdık. Geçen yıl hariç, oda yine senin muzurluğundan. A oğul, a çocuk, bana çamaşır makinesı alacaksın diye, çok kızdığın Partinin gecesine çıkmaya değer miydi? Baban ayın başında nasılsa alacaktı. Eskisini de tamir ettirirdik ne olacak. Bir süre daha idare ederdik. Kim bilir sana nasıl zul gelmiştir o gece çalıp söylemek. Anneler Gününü bahane edip o parayla çamaşır makinesi almanız için Gülere gizlice vermişsin parayı. Canım oğlum, Senin gibi şelpeyle güzel bağlama çalan biri hala çıkmadı. Sen Rüzgarın Kanatlarına binip gittikten sonra türkülerin dilden dile dolaştı. Bütün sanatçılar senin türkülerini okuyor. Ama çok bozuluyorum biliyor musun? Birçoğu bu türkülerin sana ait olduğunu söylemiyor. Bazı büyük bağlama ustaları da senin müziklerini alıp kendileri bulmuş gibi çalıyorlar. Deli Dervişi senin gibi çalan yok hala. Sivasa gitmeden önce Enel Hak adında yeni çalışmalar yapıyordun. Yarım kaldı diye üzülme. Arkadaşların o kaseti bıraktığın kadarıyla seni sevenlere ulaştıracaklar. Senin şair yönünü bilmeyenler de yakından tanıyacaklar. Çünkü arkadaşların senin adını sonsuza dek taşıyacak bir kültür merkezi kuruyor. Sinema , Tiyatro, Müzik, Edebiyat ve Folklor alanında araştırmalar ve çalışmalar yapacaklar. şiirlerini de bir kitapta topluyorlar. Haberin var mı bilmem ? Ankara DGM de görülen Sivas Davasını basına kapattılar. ıyice unutturmak istiyorlar herhalde. Başkalarının hafızasından silebilirler Madımak Otelinde olanları. Peki ya benim yüreğimden, ya diğer çocukların analarının yüreğinden nasıl söküp atacaklar? Gazeteye niye konuştum biliyor musun? Mahkeme o kara yobazlara ne ceza verir bilmem, halkın vicdanında bir kez daha mahkum olsunlar istedim. şimdilik Hoşça kal yavrum. Annen Hace Gültekin. Miyase İlknur , 8 Mayıs 1994 , Cumhuriyet alıntıdır.
__________________
ilk meyvasını veren bir fidandan ham zerdaliler toplayıp uzun yollar boyunca esaret ve zafer üstüne marşlar söylemiştik yaşadığın günlerin hesabını soranlara bildiğin marşları söylemeyi unutma . |
16-01-2008, 15:02 | #4 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: LAMEKAN
Yaş: 52
Mesajlar: 1,442
Tesekkür: 970
|
NE DEDİLER
PROSSECHOS GRUBU Hasret Gültekin ile tanışmış ve onunla birlikte bir şeyler üretmiş, paylaşmış olduğumuz için çok mutluyuz. Özellikle Nisan 1993'teki 'Ege'nin İki Yakası' adlı konserlere Hasret Gültekin gibi yetenekli, usta ve sanatçı sorumluluğunun bilincinde bir müzisyenle birlikte katılmaktan onur duyuyoruz. Ankara, İzmir ve İstanbul'da gerçekleşen bu dinletilerde seyircinin yoğun ilgisiyle, çiçeklerle uğurlandık. İzmir konserinden sonra Hasret ile birlikte yine kucak dolusu çiçekle Kordon Boyu'na indik. Hasret deniz kenarında bir süre suya baktıktan sonra; 'Bu çiçekleri burada denize dökülen, yaşamlarını savaşta yitiren tüm insanlar için, Ege'nin iki yakasında ve dünyanın hiç bir yerinde bir daha savaş olmaması dileğiyle denize atalım' dedi. Biz de ona tüm yüreğimizle katıldık ve birlikte çiçekleri savaşlarda yaşamlarını yitiren insanların anısına denize bıraktık. Biz onun tüm konserlerimizde ya sahnede yanımızda olduğunu ya da seyircinin arasında bir yerden bizi izlediğini düşünüyoruz. İLKAY AKKAYA Güneşli bir temmuz günü ulaşmıştı haberleri. Antalya'da dostlarla birlikte bir bahçede oturmuş çay içiyorduk. Rengarenk yaz çiçekleri, televizyondan bahçeye düşen yangın görüntüleri ve " ölenlerden kimlikleri belirlenenler" le birden cehenneme dönüşmüştü. Ölmenin onursuzluk, yaşamanın tonlarca ağırlıkta bir yük olduğu günlerden biriydi. Hatırlıyorum; Hasret'i son gördüğüm gün gelmişti aklıma önce. Almanya'da Köln şehrinde, tren istasyonundaydık arkadaşlarla. Onu demiryolunun karşı tarafında gördük. El salladık karşılıklı, hal hatır sormaya başladık uzaktan. Sonra tren geldi karşı tarafa, bir süre bekledi ve hareket etti. Uğultusunu bırakarak uzaklaştığında, o yoktu. Sonradan düşündüm de, Almanya'da ulaşım araçlarının dakikliği, son görüşmemizi kısacık kılmıştı. Ama bugün onu her düşündüğümde, o günkü gülüşü ve nadir siluetiyle geliveriyor karşıma. Sonra bir ilkbahar sabahı, Ankara'da, Zafer Çarşısı'nda çay içişimiz, eşine sevgiyle bakışı... Telefonunun hep borcundan dolayı kapalı oluşu.. Geride kalanların anlattıkları sonra. Kaçış yolu ararken pencereden baktığında başına isabet eden parke taşı. Geriye dönüp, yüzü kan içindeyken bir sigara yakıp, bir tane de Arif Sağ'a uzatırken; "Yak hocam yak. Bu son sigaramız" deyişi. Olayı başından sonuna kaydettiği video kameranın filmiyle birlikte hala kayıp oluşu.. Babasının tek oğlunun ardından sessizce ağlayışı.. Gördüm anaların ağlamasını, Babaların ağlaması bir başka. Babaların ağlaması bir beter. demiş Hasan Hüseyin. Hasret'in babasının ağlayışı, ağustosta çam ormanı yangınıydı. Ölümünden üç ay sonra doğan bir erkek çocuğunun babası; Hasret Gültekin...Şelpe ustası ve türkü söylemenin... İçin için süren yangının alevleriydi yükselen Madımak'tan, "Yaralarımızı saralım. Oy beni, dertler ortağı toprak" diyen Hasret toprakta şimdi. Kiminle kardeşiz, görmediniz mi hala? Yanan köylerin, gözaltında kaybolanların, faili meçhullerin ülkesinde kardeş bedenlerden yükselen dumanlar yakmadı mı genzinizi hala ? ERDAL ERZİNCAN Bir Deli Derviş sevdası, on altı on yedi çağlarında Haydar Acar’ın evinde buluşturmuştu bizi. Yılları ayları ve günleri tutturmuştuk ama dakikalara yenik düşmüştük. Hep kovalamaca oynadık durduk. Hiç yakalayamadık birbirimizi. Kim bilir belki de Deli Derviş böyle istedi. Yan yana hiç gelemedik ama birlikte çok saz çaldık. Buda Deli Derviş’in sırrıydı herhalde. Deli Derviş Hasret’e koca bir ömrü yirmi iki yıla sığdırmasını öğretmişti. Hasret de bu sırrı çözmüştü, zoru başarmıştı. Ama çözülmesi gereken daha zor bir sır vardı o da , “ Acıyı bala çevirmek “ Onu da bize bırakmayı ihmal etmedi… 2003 - İstanbul TOLGA ÇANDAR halk Müziğinin son dönemde yaşadığı en önemli sorunlardan biri de icracı eksikliği. Hasret ise bu eksikliği giderebilecek en önemli adlardan biriydi. Ama bence Hasret’in insan yanı müzikal yetkinliğinin ve yeteneğinin daha önündeydi. 1989 yılında tedavi için Moskova’ya gitmem gerektiğinde İsveç’te yaşayan bir grup demokrat insan, yapmayı düşündükleri kültür etkinliklerinin gelirini tedavime ayırmayı önerdiler. Bana da bu etkinliklere katılacak sanatçıları bulmak kalıyordu. Buna hiçbir karşılık beklemeden katılacak sanatçı aradığımda sevgili Hasret Gültekin ve Ali Çağan’dan başka kimseyi bulamamıştım. Ben sağlığıma kavuştum. Ama acı haber tez geldi. Hasret Gültekin’i yitirdik. Hasret’in zaman zaman telefon edip, “Gevrek sesini ne zaman dinleyeceğim abi?” demesini çok özleyeceğim. Yaşamı müzikti. Halk müziğine, o zengin folklorik dünyaya adanmış bir yaşamdı. Genellikle Avrupa’da ve Türkiye’de konserler vererek geçimini sağlamaya çalışıyordu. Ayrıca kaset gelirleri vardı. Çeşitli halk müziği sanatçılarının kaset düzenlemelerini de üstleniyordu. Geleneksel müzikten yola çıkmıştı. Bir başka deyişle gelenekselden gelip bu birikimini çağdaş müzikal tekniklerle bir araya getirebilecek yeteneğe sahip bir insandı. Ama müzik bilgisi bununla sınırlı değildi. Halk müziğinin yanı sıra “TRT İdeolojisi”ne karşı geliştirilen yeni müzik akımına da yakındı. Çok sesli halk müziği konusunda çalışmalar yapıyordu. Arif Sağ , Musa Eroğlu gibi ustaları sürekli izliyor, Onlardan alıyor, Aldıklarını kendine saklamıyor, bölüşüyordu. Müzik onun için bir arayıştı. İcracı olarak da , müzik araştırmacısı olarak da mükemmeli arayan bir müzik emekçisiydi yitirdiğimiz. Biz dostları için Hasret Gültekin büyük kayıp. Ama bir o kadar büyük bir kayıp da Türk Halk Müziğinin. Hepimiz onu çok arayacağız…
__________________
ilk meyvasını veren bir fidandan ham zerdaliler toplayıp uzun yollar boyunca esaret ve zafer üstüne marşlar söylemiştik yaşadığın günlerin hesabını soranlara bildiğin marşları söylemeyi unutma . |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Aydındost üyemize tesekkür ettiler | caputto (23-12-2017) |
16-01-2008, 15:06 | #5 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: LAMEKAN
Yaş: 52
Mesajlar: 1,442
Tesekkür: 970
|
VİDEOLARI
__________________
ilk meyvasını veren bir fidandan ham zerdaliler toplayıp uzun yollar boyunca esaret ve zafer üstüne marşlar söylemiştik yaşadığın günlerin hesabını soranlara bildiğin marşları söylemeyi unutma . |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi Aydındost üyemize tesekkür ettiler |
16-01-2008, 15:22 | #6 |
Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: ev.
Mesajlar: 1,720
Tesekkür: 113
|
tsk,ler sivasli emeginize saglik..UnutulmadIlar,ununtturulmayacaklar!!
Bir katilin resmi ! Sivas Yanıyor... Yakıldık birgün, Güneşlerimiz yok artık,diyor şair... Sevdalar sunuyoruz gidenlere..Sivas olayları hala yüreğimizde bir yaradır ,Kanıyor..!
__________________
Sahiden de sürpriz olmaya başladı artık
"Bana gelişlerin" |
16-01-2008, 15:43 | #7 |
Guest
Mesajlar: n/a
Tesekkür:
|
sayende rahmetli
Hasret Ustayı andık Tekrardan b.u üstadımızi bize hatırlattığın için Geçmişi zihnimizde canlandırdığın için Sonsuz teşekkürlerimi arz ederim. Senin yüreğine,ellerine sağlık Eyvallah Bacanak Eyvallah Sivaslı |
16-01-2008, 17:29 | #8 |
Dost
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Mesajlar: 323
Tesekkür: 58
|
enişte emeğine sağlık mükemmel bir sanatcıydı allah rahmet eylesin
|
17-01-2008, 10:37 | #9 |
Dost
Üyelik Tarihi: Nov 2007
Yaş: 49
Mesajlar: 158
Tesekkür: 2
|
ANESİNİN YAZDIĞI MEKTUP
HASRET GÜLTEKIN - (ANNESININ MEKTUBU) Sevgili Oğul ! Gazeteciler randevu isteyince önce korktum ; ola ki senden rahmetli diye söz ederler. Meğer bugün Anneler Günüymüş. Hani , hep ünlü bir işadamının, ya da milletin anasını ağlatan bir politikacının annesini seçerler ya , bu kez yarışın kulvarını değiştirmişler. Bu yıl Sivasta yobazların yaktığı tüm çocukların analarını seçmişler Yılın Annesi . Hasretim biliyor musun? Sana sormadan bunları anlattım diye bana kızmadın ya? En sevdiğin arkadaşlarından Kadirle Ali Rıza çok ısrar ettiler. Dayanamadım konuştum. Bak Oğul! Sana sormadan bir iş daha yaptım. 2 Temmuzdan bu yana açamadığım odana da girmelerine izin verdim. Ben bakamadım sırtımı döndüm , kardeşin Gülerle Kadir gezdirdiler odanı. Biliyorum sen odana el sürülmesine hatta toplanmasına bile kızardın. Ben görmedim, ama el sürmediler hiçbir şeyine. Kitaplarına ve resimlerine bakmışlar sadece, rahat ol. Fotoğrafta çektiler Hasretim. Sen gittin gideli üzerimden çıkarmadığım siyah elbiselerimle iyi çıkmam dediysem de dinlemediler. Bana kır çiçekleri getirmişler Anneler Günü diye. Sivasta senin yanında olan, hani mızıka çalıp eğlendirdiğin çocuklar var ya, onların anaları adına da kabul ettim. Serkan Doğanın, Huriyenin ,Yeşimin, Muammerin, ıncinin, şu ufak oğlanın adı neydi? 11 yaşındaydı hani. Hah hatırladım Koray işte. Onun da anasıyım ben bugün. Hepsinin anasıyım. Madımak Otelinde kim varsa Asafın , Nesiminin, Muhlisle Leylanın , adını hatırlayamadığım diğerlerinin. Sen kızmazsın biliyorum oğul. Paylaşmayı seversin. Ana Sevgisinide paylaşırsın. Hasret yavrum , Anneler Gününü kutlamazdık değil mi biz? Yanlış hatırlamıyorum, kutlamazdık. Geçen yıl hariç, oda yine senin muzurluğundan. A oğul, a çocuk, bana çamaşır makinesı alacaksın diye, çok kızdığın Partinin gecesine çıkmaya değer miydi? Baban ayın başında nasılsa alacaktı. Eskisini de tamir ettirirdik ne olacak. Bir süre daha idare ederdik. Kim bilir sana nasıl zul gelmiştir o gece çalıp söylemek. Anneler Gününü bahane edip o parayla çamaşır makinesi almanız için Gülere gizlice vermişsin parayı. Canım oğlum, Senin gibi şelpeyle güzel bağlama çalan biri hala çıkmadı. Sen Rüzgarın Kanatlarına binip gittikten sonra türkülerin dilden dile dolaştı. Bütün sanatçılar senin türkülerini okuyor. Ama çok bozuluyorum biliyor musun? Birçoğu bu türkülerin sana ait olduğunu söylemiyor. Bazı büyük bağlama ustaları da senin müziklerini alıp kendileri bulmuş gibi çalıyorlar. Deli Dervişi senin gibi çalan yok hala. Sivasa gitmeden önce Enel Hak adında yeni çalışmalar yapıyordun. Yarım kaldı diye üzülme. Arkadaşların o kaseti bıraktığın kadarıyla seni sevenlere ulaştıracaklar. Senin şair yönünü bilmeyenler de yakından tanıyacaklar. Çünkü arkadaşların senin adını sonsuza dek taşıyacak bir kültür merkezi kuruyor. Sinema , Tiyatro, Müzik, Edebiyat ve Folklor alanında araştırmalar ve çalışmalar yapacaklar. şiirlerini de bir kitapta topluyorlar. Haberin var mı bilmem ? Ankara DGM de görülen Sivas Davasını basına kapattılar. ıyice unutturmak istiyorlar herhalde. Başkalarının hafızasından silebilirler Madımak Otelinde olanları. Peki ya benim yüreğimden, ya diğer çocukların analarının yüreğinden nasıl söküp atacaklar? Gazeteye niye konuştum biliyor musun? Mahkeme o kara yobazlara ne ceza verir bilmem, halkın vicdanında bir kez daha mahkum olsunlar istedim. şimdilik Hoşça kal yavrum. Annen Hace Gültekin. -------------------------------------------------------------------------- Anne yürği herşeyi en güzel şekilde anlatıyor üstüne konuşmak olmaz diye düşündüm
__________________
Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür Ve Bir Orman gibi Kardeşcesine N.Hikmet Ran |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi ekinyorum üyemize tesekkür ettiler |
18-01-2008, 20:49 | #10 |
Dost
Üyelik Tarihi: May 2007
Bulunduğu Yer: istanbul
Yaş: 47
Mesajlar: 305
Tesekkür: 70
|
derman Hasret'tir...
derman Bizdedir... onu aramızdan alanlara lanet olsun. okurken şimdi bu sayfaları ağlamaktan bitap düştüm.. ellerine emeğine sağlık can hemşom. sağolasın sen...
__________________
Ağlamakla gülmek ikiz kardeşdir Dünya her canlıya misafirhane, Bilirsin ki doğmak ölmek içindir, Ecelmiş , mecelmiş hepsi bahane..... İster Musa gibi turda dur dikil, İster İsa gibi semaya çekil, İster zerdüşte gel güneş ol dökül, Herkezi gönlünce sev tane tane.... |
Tags |
gültekin, hasret, herşeyi, ile |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|