Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Sanatçilarimiz, Ozanlarimiz , Sairlerimiz
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 30-04-2011, 17:30   #1
Moderator
MDENİZ - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Dec 2009
Bulunduğu Yer: Ankara
Mesajlar: 12,481
Tesekkür: 1934
2424 mesajina 51647 kez tesekkür edildi
 MDENİZ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Arrow Aşık Mahzuni Şerif Kimdir?

Aşık Mahzuni Şerif (1940 - 2002)
siteadi.com - Aşık Mahzuni Şerif Kimdir?




Sizlere Aşık Mahzuni’yi anlatırken aslında kendisini biz değil kendisi bize kendisini sanatıyla, mücadalesiyle anlatacaktır. Aşık Mahzuni’yi tanıdıkca onun tüm zamanlarda bu tür insanların ne kadar zor şartlarda yaşadıklarını ve yaşadıkları çağlara damgasını nasıl vurduklarını anlıyacağız. Bazı şeyler vardır insana işte ben buyum der. Aşık Mahzuni Şerif’de sanatıyla ve mücedelesiyle adeta insana ben buyum der. Kendisinin “Benim söylediklerim neyse ben O’yum” sözü buna en iyi örnektir. Aşık Mahzuni’yi sizlere anlatırken kendisinin hayatını kısa fakat sanatını, dünya görüşünü ve mücadelesini geniş ve Aşık Mahzuni’ye yakışır bir şekilde anlatacağız.



Maraşın Afşın ilçesi Berçenek köyünde baba Zeynel Cırık ve ana Döndü Cırık köydeki ağanın tarlasında Maraba olarak çalışırlar. Kendileri zor şartlarda yaşam mücadelesi verirken 1940 yılında bir oğlu olur ve adını Şerif Cırık koyarlar. Aşık Mahzuni kendi doğum tarihini anlatırken “Babamın dediği doğruysa, anamın da dediği doğruysa 1943 yılının Ocak 3’ünde Afşın’a bağlı Berçenek köyünde doğmuşum” der. Asıl doğum tarihi 1943 olmasına rağmen nüfus kayıtlarında Aşık Mahzuni’nin doğum tarihi 3 Ocak 1940 olarak geçer. Çünkü o zamanlarda doğum tarihinin pek önemi yoktur.



Çocukluğu kendi köyünde geçer ve köyünde okul olmadığı için Elbistan’ın Alembey köyünde medresesi olan Lütfi Efendinin medresesine kuran hafız kursuna gönderilir. Mahzuni o yıllarını “ Bizim çevremizde kocaman bir yobaz bulutu döner. Hacı Lütfi Efendi hiç çekinmeden, canının istediği şekilde bilmediğimiz dillerle, bilmediğimiz isimlerle fetvalar verirdi durmadan. Arapcayı o zaman öğrendim. Şimdi Arapcayı yazıp okuyabiliyorum. Lütfi Efendinin medresesinde üçbuçuk sayfada kaldım “ diyor. Daha sonra köyde okul açılır ve gelen eğitmenle ilkokulu bitirir.



Afşın ve Elbistan’da üniformalı asker gençleri gürür ve onlara özenir.”Gün oldu gönül bir şeye takıldı” der Aşık Mahzuni. İstediği olur ve 1956 yılında Mersin 3. Assubay Hazırlama Okulu’na başlar ve 1959 yılında başarı ile bitirir. Ordonat Tekniker sınıfına ayrılır ve Ankara Ordonat Tekniker okulu’na gider ve ilginçtir okuduğu ve ödüller aldığı okul daha sonra 1971 askeri darbesinde mahkeme salonuna çevrilir ve Aşık Mahzuni okuduğu sınıfında hakim karşısına sanık olarak çıkar ve orada yargılanır.



Bu arada Aşık Mahzuni 12-14 yaşlarında önlüklü bir İlkokul öğrencisi iken ailesinin baskısıyla dayısının kızı Emine ile nişanlanır. Daha sonra evlenir ve bu evlilikte bir kızı olur. Yapılan zoraki evliliği okul yıllarında bitirir ve boşanır.

Okul dönemlerinde Bağlama çalmasını öğrenir ve yavaş yavaş şiir yazmaya başlar. Kendisinda halkçılık ruhu başlar ve okuduğu Kuleli Askeri Lisesinde sistemle ters düşer ve ordudan ayrılır.

1961 yılında İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir genç kızla tanışır ve evlenmeye karar verir. Fakat Suna 14 yaşında olduğu için evlenmeleri engellenir ve bu evliliği o dönem medya’ya konu olur. Sonra Suna ile evlenir ve bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adında 3 çocuğu olur. Hayatı boyunca ihanetlere uğramış Aşık Mahzuni bu evliliğinde en yakın arkadaşının ihanetine uğrar bu arkadaşı Suna’yı kandırır ve birlikte kaçarlar.

1963 yılında Yazar Halil Aytekin ile tanışması Aşık Mahzuni’nin hayatının dönüm noktası olur. Halil Aytekin’nin yardımlarıyla gazeteci Fikret Otyam ile tanışır ve Aşık Mahzuni ile ilgili ilk yazı Cüneyt Arcayürek kaleminde Hürriyet’te yayınlanır.

Bu dönem TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) kuruluş yıllarına denk gelir. TİP yöneticileriyle tanışır ve onlardan yardım görür. Aşık Mahzuni bu yıllarda Aşıklar Derneğini kurar ve orda sanat ve siyasi mücadelesini verir. O zamanlar TRT Turizm Bakanlığına bağlı olduğu için Aşık İhsani, Kul Ahmet ve Aşık Mahzuni buraya müracaat ederler ve TRT’den söylemelerine izin çıkar. En büyük konserini o zaman Büyük Sinemada verir ve artık tüm Türkiye kendisini tanır.

Bu dönemde Aşık Mahzuni kendisini rahatsız eden bir şeyin farkına varır kendini sorgular “bana bir mücadele gerekiyordu, Kime ve neye karşı ? Gün geçtikce görerek, duyarak, sezinleyerek, okuyarak bunu daha iyi anlamaya başladım. Bütün benliğimle kendimi saza verdim çalıyordum, söylüyordum ama çalışmalarıma bir yöntem vermem gerekiyordu” der. 1968 Türkiye ve dünya gençlik hareketlerinde etkilenir. 1971 yılında yapılan askeri darbe sonucu Süleymen Demirel hükümeti devrilmiş ve yerine Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulur ve halka karşı ve özelliklede sol kesime karşı baskı ve şiddet uygular ve Aşık Mahzuni Erim erim eriyesin/sürüm sürüm sürüm sürünesin türküsünü söyler. Bu türkü ile bütün Türkiye çalkalanır kim bu başbakan alehine türkü söyleyen diye ve hemen tutuklanır 4 ay ceza alır.

Bu sırada Aşık Mahzuni akrabası olan Elbistan’lı Fatma Özdemir ile tanışır ve evlenmek ister. Ne yazık ki ailesi başı belada olan, elinde sazı diyar diyar dolaşan bir Aşığa kız vermek istemez. Fakat ikisinin sevdası bu zorlukları yener ve evlenirler. Bu evlilikten Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adında 4 çocukları olur. Aşık Mahzuni’nin türkülerine ve deyişlerine Fatma, Fadime olarak girer. 6 aylık evliyken Halkı suça teşvikten 1973 yılında tutuklanır Kızı Deryanın doğduğu gün serbest kalır ve 27 gün sonra tekrar tutuklanır.

Aşık Mahzuni Şerif deyim yerindeyse 3 gün içerde 5 gün dışarda yaşamına devam eder.



Mahzuni Şubat 2001 tarihli Kızıldeli dergisinde çıkan Hem Kızılbaş Hem Aleviyim başlıklı yazısından dolayı DGM’de yargılanır ve öldüğü güne kadar mahkeme devam eder. Bu yazısında “Ben allah adına insana secde etmeyi yeğlemekteyim. Bir Alevi çocuğu değil bir Hırıstiyan, bir Musevi de olsam böyle düşünmekteyim.... İnsan aleminin sevgisinde, gönlünde, bütünlüğünde ve doğanın her güzelliğinden beni yaradanı arayıp keyfime göre isimlendirdim. Ona gönül dedim, bülbül dedim, çiçek dedim, Ali dedim, Veli dedim ağzıma güzel gelen herşeye onun adını verdim. Bunu bana haram edecek her yasaya, her bilirkişiye, her dinsel nasa rest çekmekteyim..... Türkiye Alevilerinin yolunun gerçek Ali’ci yol olduğunu savunmak ve yaymak isterim. Çünkü Ali’nin başlattığı cemahiriyel vukuat (halkcı hareket) Atatürk’ün noktaladığı Cumhuriyetin mayasını hazırlamıştır.” Bunları savunur ve savunduklarında dolayı yargılanır.



AŞIK MAHZUNİ’NİN SANATI

Asıl adı Şerif Cırık olan Ozan daha sonra Aşık Mahzuni Şerif Mahlasını alır ve sanatını bu isimle icra eder.
Aşık Mahzuni Anadolu’da Ozanlık Misyonuna

“En yakın tarihi ile onbin yıllık bir kültürün üstüne katlana gelmiş, Asya kültürünü oluşturmuş, Asya kültürü içerisinde Anadolu Harmanını mozaiklemiş bir kültürün adıdır” diye yorumlar.

Ozanı,

“Bulunduğu halkın tarihini, mevcut yaşamını ve geleceğini ince, çok hassas bir mesuliyetle sazlı kültüre diken insandır” diye tarif eder. Ve ”işte ben böyle bir halktan geldiğim için tükenmiyorum, kaynak olarak halkımı gösteriyorum... 1950 yıllarda başladığım saza, cemlerde ve görgü ya da muhabbet anlarında edindiğim engin öğretileri de katarak halk ozanları safına girmiş oldum. Ve dediğim gibi tarihi halk ozanlığı misyonuna duyduğum bozulmaz saygı zaman zaman çağımızda kendini gösteren halkcı ve demokratik kavgayı (devrimciliği) da düşüncelerime taşımış oldu. Yaklaşık kırk yıldır saz çalar deyişler söylerim”.

Aşık Mahzuni sanatını üretirken halkından kopmamış, halkın gönül penceresi olmuş, Halkın acılarına, sevdalarına, istemlerine ve duygularına sazı ve sözüyle tercümanlık yapmıştır. Gün gelmiş halkın silahı olmuş, gün gelmiş halkın rehberi olmuş, gün gelmiş halkın taşa tuttuğu çağımızın Çağdaş Pir Sultan Abdalı olmuştur. Ozan Kızıl Ötesi yazısında “ben bu sazı elime alıpta, inlemesine, tınlamasına düşüncelerime katışım neredeyse 50 yılı bulmaktadır. Ve bu sazımın yüzünden az mı dayaklar yedim, az mı küfürler işittim, en azından ağzımda dişlerimin vadesi ermeden teker teker düşürüldü. Aslına bakarsan sazımın değil, sazıma kattığım düşüncelerimden dolayı bunca zahmetleri, küfürleri, hakaretleri, hapislikleri çektim”. der.

Alevilikle ilgili yazılı belge bulmaktan zorlandığımız bu günlerde nasıl ki asırlar önce yaşayan Nesimi’ler, Yunus’lar, Kul Himmet’ler, Şah Hatayı’ler, Pir Sultan Abdal’lar bu gün hala bizlere rehber oluyorlarsa Aşık Mahzuni Şerif’de bizlere rehber oldu. Bundan sonra ki nesillere de rehber olacaktır.

Kendisi “geçmişteki ozanları, yaşayan ozanları bir bir inceledim. Kendime yol gösterecek olanları kılavuz olarak seçtiğim Pir Sultan Abdal oldu. Ses olarakta etkilendiğim Davut Sulari’dir. Toprak çocuğuyuz, toprağa karşı büyük bir özlemimiz var. Bunları dile getiren Veysel Babadır. Belirli bir derecede onunda etkisinden kaldım. Türkülerime Aşık Veysel mülayimliğini kattım. Düşün felsefemide yine Pir Sultan Abdal’dan aldım. Ve şunu anladım O güne kadar Halk sürekli olarak istismar edilmiş. Halk şiiri geleneği gül, bülbül, çiçek edebiyat ile uyutma perhizi olarak kullanılmıştı. İlk amacım bugüne kadar gelen bu kalıpları kırmak oldu. Olaylardan ve halkın yaşamından aldığım gerçekleri konu olarak işledim ve bu güne kadar böyle geldik....Ben anadolu geleneksel halk kültürü zincirinin kendi çapında bir ozanıyım. Ancak cumhuriyet kavramının cumhuriyetce yapının bıkmaz usanmaz bir hayranı ve müptelesıyım”. der.

Mahzuni bu şiirinde etkilendiği Aşık Veysel’e Neden sadık yarin kara topraktır diye sorar ve birazda sorgular



AŞIK VEYSEL’E

Ahrette selamım olsun Veysel’e

Neden sadık yarin kara topraktır

Yiyen yedi konan göçtü dünyada

Neden sadık yarin kara topraktır



(......)



Toprağı olanlar toprağa söver

Toprağı olmayan bağrını döver

Babamın toprağı var ondan över

Neden sadık yarin kara topraktır



(......)



Ben dünyadan doya doya giderim

Tarihten sızarak soya giderim

Kafam kızar ise aya giderim

Neden sadık yarin kara topraktır



(.......)



Koyun vermiş kuzu vermiş süt vermiş

Fakirin hakkını neden kıt vermiş

Fakirler ot yutmuş, beyler et yemiş

Neden sadık yarin kara topraktır



Hakaret değildir sana muradım

Yıllar yılı Veysel’imi aradım

Benim sadık yarim anam avradım

Neden sadık yarin kara topraktır

Topraktan yapılır kılıçla kama

Toprağın güneşi benzer akşama

Mahzuni Veysel’in yavrusu ama

Neden sadık yarin kara topraktır





Aşık Mahzuni sanatını icra ederken adeta Polis ve Jandarma kendisini takibe alır bir çok konserinden sonra gözaltına alınır. Kendisi bu konuda “hapislik kahrolası bir hayat tarzıdır. Özgür bir insanın hiç bir zaman hapis yatmak için budalaca düşüncesi olamaz. Ancak başa geldiği zaman bundan kaçmak gibi bir ayıbı da olamaz.... Her gün dipcikler altında ezilen Anadolu insanını, memleketi için canını veren gençlerin yediği idamları ve toprağımda dalgalanan yabancı bayrakları düşündüğümde kahroluyorum. Ve bu kahroluşum henüz bitmiş değil. Çünkü saydıklarımın çoğunu mahpusluğun dışında da tatmaktayım. Ülkem bana zaman zaman mahpus gibi geliyor”. diyerek ülkenin emperyalist güçlerin hegomonyasına bırakılmasına ve bu uğurda mücadele edenlerin çektikleri acılara parmak basar.



Aşık Mahzuni 1972 yılında sazını eline alır ve Sivasın Sivrialan köyüne Aşık Veysel’i ziyarete gider. Aşık Veysel’e Aşık Mahzuni’nin geldiği söylenir. Mahzuni içeri girince Veysel Baba ayağa kalkar, yanında bulunanlar şaşırırlar ve Veysel Baba’ya “sen bu güne kadar kimsenin önünde ayağa kalkmadım bu kalkışın nedendir?” diye sorarlar. Veysel Baba sesini yükselterek “susun gelen Pir Sultan olsa gerektir”. der.

Aşık Mahzuni’nin ünü Türkiyenin en icra köşelerine yayılır ve artık Mahzuni diğer sanatcıların ekmek teknesi olur. Kendi dönemlerinde ünlü olan türkücüler ve pop sanatcıları ozanın bestelerini söylemeye başlarlar. Kimisi büyük ozana saygılarından kusur etmezken, kimisi Mahzuni Mahlasını bile kullanmaz. Telif hakkını hiç ödemezler.

Süleyman Zaman, Mahzuni Şerif- Yaşamı, Dünya Görüşü, Şiirleri adlı kitabında ozanları şöyle değerlendiriyor. “Bazı ozanlar toplumun yalnızca maddi çelişkilerini, maddi olumsuzluklarını ele alırken, bazı ozanlar yaşadıkları dönemde ki insan ilişkilerini, ve toplumun maddi ve hem de kişinin veya toplumun piskolojik, inanç ve tinsel çelişkilerini, yönlerini de yansıtırlar. İşte Mahzuni Şerif bu ikinci tanıma giren ozanlarımızdandır.”

Yine aynı kitabında “Toplumu ve insanı etkiliyen her şeyi bulmak olasıdır. Öyleki, onda bilim vardır, din vardır, kitap vardır, toprak vardır, meclis vardır, kader vardır, felsefe vardır, köy ve şehir vardır, Devlet ve millet vardır, Barış ve savaş vardır, İnsan ve doğa vardır, yiğitlik ve erdem vardır, başkaldırı vardır, yol vardır, zevzeklik ve nakkaşlık vardır, dünyada insana sesleniş vardır, soyanlar vardır, hacı-hoca-dede vardır, kısacası ne ararsan vardır.”der



Aziz Nesin ile şiir üzerine yapılan bir söyleyişide Mahzuni’nin şiirini “zor yazılan ama kolay anlaşılan şiir” olarak değerlendirir.

Aşık Mahzuni Şerif’in sanatını ve kişiliğini katagaorilere ayırmak hem kolay hem de çok zordur. Çünkü 400’ün üzerinde Plak, 59 Kaset, 9 tane kitap ve yüzlerce şiiri var. İstediğin konuda şiir, türkü, deyiş ve Duaz-ı İmam var. Zor olanı, bunlar arasında seçim yapmaktır. Biri birinden değerli bu eserler arasında seçim yapmak insanı gerçekten zor durumda bırakıyor. Her eserinde ne ararsan vardır.

Aşık Mahzuni Şerif’in sanatı bazı kesimlerce eleştirilir. Çok sesli müzik yaptığını iddia edenler, yaptıkları müzik ile Aşık Mahzuni’nin 7 telli bağlamasının sesini veremezler. 1975-1980 yılları arası bazı sol guruplar ve örgütler Aşık Mahzuni’nin yapmış olduğu müziği geri kalmışlıkla suçlarlar. Kendilerini yapmış oldukları marş ve sologan müziğini savunurlar. Ancak söylendiği günden sonra unutulan bu tür müziklerin aksine Aşık Mahzuni’nin tarzı değişmemiş ve halka mal olmuştur. 1980 darbesinden sonra sistem tarafından yozlaştırılan gençlik Arabeks müziği ile uyuşturulmuş, kaderci ve içi boş bir gençlik olarak yetiştirilir. Buna karşı bir zamanlar kendisini eleştirenlerin can simidi olmuştur. Ozan bu konuda “Ben içerde bulunan hiç bir örgütün mensubu olmadığım gibi, onlarla hiç bir alışverişte dahi bulunmayan bir sanatcıyım. Hatta çoğu sol örgütlerden revizyonistçiliğim, faşistçiliğim, işbirlikciliğim gibi sıfatlarla nitelendirilmektedirler. Ama bütün insanlara insan olmasından dolayı değer verdiğimden, bu tür olayların yaşanmasına karşıyım”.



REST



Bana dönek demiş itin birisi

Açığım neymiş sor hele hele

Eli çatlamamış ayı irisi

Gel bizim köylerde dur hele hele





Bir yığın kitabı yığmış önüne

Sinek konsa korkar tatlı canına

Hipi yosmasını almış yanına

Pehlivanlık yapar gör hele hele



Köylüden yanadır toprak görmemiş

Viskiden gayriye dudak sürmemiş

Ömür boyu serçe bile vurmamış

Ordu yıkacakmış ker hele hele



Yiğittir ölüsü dağlarda kalan

Yiğittir yiğidin öcünü alan

Soytarıdan yiğit olurmu ulan

Sen bizim dağlara gir hele hele



Bu herifin önü sonu ayandır

Anlayana benim sözüm beyandır

Senden korkan hayvan oğlu hayvandır

Gelde Mahzuni’yi vur hele hele
MAHZUNİ SERİFin inancsal kimligi
Aleviler; Osmanlı tarihinden (Kanuni'den) bu yana özellikle ortadoks sünni kesimi tarafından horlanmış, ezilmiş, baskı görmüş, dışlanmış... bg. zorla asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu tarih aleviler açısından Osmanlıya karşı bir başkaldırı tarihidir.
Yapılan baskı ve zulüm karşısında kuşkusuz kimliğini koruyamayan aleviler olmuştur, ser verip görüşünden dönmeyen binlerce alevinin olduğu da bir gerçektir. Bunlar tarihte yerlerini almıştır.
İşte Mahzuni de bunlardan birisidir. Tüm baskılara karşı alevi-bektaşi kimliğini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrenselliğe ulaşan bir ozandır.
Gerek tutucu aleviler, gerekse bağnaz sünniler tarafından inançsal kimliğine ilişkin yöneltilen eleştirilere Mahzuni gerekli yanıtları vererek gerçek kimliğini ortaya koyuyordu. İşte kendisinin dilinden, kendi kimliğini ve kendi inançsal yönünü anlatan...
Şiirlerinden biri.:
Beni merak edip şüphe duyanlar
Kendin bilmezlerin telaşıyım ben
Aslım Horasan'dan toprağım Afşin
Elbistan düzünün bir taşıyım ben
Bir gün aşık'ların kara gününde
Ah çekip dolaştım sevda çölünde
Kuran'da okudum murşid önünde
Saz çalıp söyleyen Bektaş'iyim ben
Mahzuni bu eserinde kendi kimliği için söylenen olumsuz ve değersiz söyletilere bir yanıt vererek, nereli olduğunu, soyunun nereden geldiğini ve dünya görüşünün temel yapısını hangi görüşün oluşturduğunu açıklıkla belirtiyor...
...Mahzuni gerçek aleviliğin; insanın içinde olduğunu; aleviliğin insansever, barışsever, eşitlikçi ve toplumcu bir düşünceyi savunduğu ve yalanı, dolanı, sömürüyü, üçkağıtçılığı, namussuzluğu, adeletsizliği, erdemsizliği, hoşgörüsüzlüğü, bağnazlığı, şeriatçılığı,şekilciliği...vb. ret ettiğini;...
...ben aleviyim demekle alevi olunamayacağını şiirlerinden birinde şöyle dile getiriyor.:
Bana bir sünni demişler
Ben alevi olamam ki
İşim gücüm yalan dolan
Ben alevi olamam ki
Eğer böyle isen dostum
Sen alevi olamassın
On iki imamı haktır
Bende layık imam yoktur
Aleviyim diyen çoktur
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
Bilsem bile süremem ki
Cahil cahil muska yazdım
Yapıp yapıp ikrar bozdum
Muhammed'e kuyu kazdım
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
İnan ki bulamam ki
Ali yalan söyledi mi?
Yetim hakkını yedi mi?
İyiye kötü dedi mi?
Ben alevi olamam ki
Olamam ki olamam ki
Olsam da bilemem ki
Alevi yalan söylemez
Yetimin hakkını yemez
Yalanı dolanı sevmez
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki

Mahzuni Şerif... Her şeyin tanrı; tanrının ise her şey olduğu düşüncesini; evrenin aslında Tanrının kendisi olduğunu belirtmekte ve tümtanrıcı bir yaklaşımda bulunmaktadır. Bugün ne bilim Tanrının yokluğunu tam olarak kanıtlayabilir nede din Tanrının varlığını tam olarak kanıtlayabilir. İnsan ancak soyut kavramsal çıkarsamlarla birtakım yorumlar yapabilir. Bu da ancak o kişinin kendi dünya görüşüyle ilgili bir yaklaşımı sergiler...
Ozanımız evrenin bir yaratıcısının olduğunu ( deist bir yaklaşım )
söylemektedir ve buna inanmaktadır.
Bakınız şu şiirinde bunu açıklıkla dile getiriyor.
Dostlar ben Allah'ı inkar etmedim
Bu şekilde hayvan kalana çattım
Şeriatı savdım, yere yatmadım
Gösterişe namaz kılana çattım.
Ne sakal ne bıyık dosta yetirir
Ne dua ne telkin canlar bitirir
Ne muska ne divit Hak'ka götürür
Ben canlı içinde yalana çattım.
...şu eserine bakalım:
Allah'sız değilim inan sevdiğim
Kula kul olmadım işte o kadar
Sende bende bir varlığın eseri
Adını bilmedim işte o kadar
Cismi olmayannın ismi olur mu?
Hava'dan, cıva'dan medet gelir mi?
İnsan olmayanlar Hak'kı bilir mi?
Ben hayvan kalmadım işte o kadar
Ben Hak'ka inandım, inanmam Şam'a
Kıble diye göstermişler babama
Mahzuni bu sazı çok çaldım ama
Kul hakkı çalmadım işte o kadar

Mahzuni Şerif...olay ve olguları şiirlerinde sorgulayan, araştıran, kafa yoran bir ozanımızdır. Olanla yetinmeyen, daha çok şeyi öğrenmeye, öğrendiklerini öğretmeye çalışanbir kişiliktir. Bakın bir başka Şiirinde Tanrı'nın varlığını da sorgulayan mısralarını görüyoruz.:
Cennet çevresinde sur çevrilmedi
Ne kapısı ne de tokası yoktur.
Kullar senedini dünyada alır
O sırat'ın iki yakası yoktur.
Dünya yokken boşluk ise kainat
Boşluklar kimlere ederdi biat
Gerçi beni sevmez ama şeriat
Gel görki bilimin şakası yoktur.
Gene tanrı varsa tanrıdan önce
Bu hesabı nasıl tuttun gönlünce
Bir varlık kendini yapar mı sence
Zamanın boş yere akası yoktur.
Mahzuni nedense şükür biter mi
Cenabı mevlaya zikir biter mi
Sen başlar kesersin fikir biter mi
Gönlümün gerçekten çıkası yoktur.
Bu eserinde ozanımızın cennet ve cehennemin bu dünyada adlandırıldığını, ...Sırat diye bir köprünün olmadığını, köprülerin yaşadığımız dünyada bulunduğunu ve bunların insanlar tarafından yapıldığını vurgulamaktadır...Görüldüğü gibi Mahzuni'ye daha önce deist bir ozandır dememize râğmen bu şiirinde Tanrıyı sorguladığını görmekteyiz. Bu bir çelişkidir. Ama her insanda bu tür çelişkilerin olması çok doğaldır. Tam tersine bu tavır araştıran, sorgulayan, aldığı ile, öğrendiği ile yetinmeyen daha çok örenmeye çalışan bir bilimsel kafanın belirteci olarak değerlendiriyorum.

Şiirleri

İŞTE GİDİYORUM

İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da

Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da

Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin dilinde
Güldün Mahzuni'nin berbat haline
Mervan'ın elinde parelense de


--------------------------------------------------------------------------------

BAYRAM GÜNÜ

Bahar kış ile barışır
Güller biter bayram günü
Küskünler hak'ka varışır
Kinler biter bayram günü

İnsanın kökü derinde
Hak'kı vardır bir yerinde
Baykuşun bozgun dilinde
Bülbül öter bayram günü

Şu bizim köyler bucaklar
Bayramda dostu kucaklar
Hak'ka bakan kör ocaklar
Yanar tüter bayram günü

Der Mahzuni ahu zarım
Ahu zarım benim kârım
Hey bana küsen dostlarım
Artık yeter bayram günü


--------------------------------------------------------------------------------

SAVULSUN GİTSİN

Ambargo mambargo dinleme gardaş
Gelin Amerika kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın burdan
Kendi toprağına savulsun gitsin

Bu herifler senden alır haşhaşı
Morfin eder sana açar savaşı
Boşuna vurmadan gardaş gardaşı
Bir bayram davulu çalınsın gitsin

Elin gavurunu boşa çagırma
Evdeki dövüşü ele duyurma
Seni senden, beni benden ayırma
Böyle bir memleket öğünsün gitsin

Bu topraklar bizimdir bizim olacak
Amerika bela buldu bulacak
Mahzuni bağımsız şehit kalacak
Yeter ki Türkiye'm dev olsun gitsin.


--------------------------------------------------------------------------------

BULDUĞU ZAMAN

Gökte yıldız yerde ışık görülmez
Güneş doğup gündüz olduğu zaman
İnsanoğlu ara yerde sürünmez
Baş koyacak yastık bulduğu zaman

Çalışmadan yetim hakkını yeme
O kül kafan ile bilirim deme
Dağılır ordular, kalkar mahkeme
İnsanlık kavgasız kaldığı zaman

Bak ne hale koydun garip başımı
Zehir ettin ekmek ile aşımı
Boşa süslemeyin mezar taşımı
Mahzuni Şerif' im öldüğü zaman


--------------------------------------------------------------------------------

ZALİMİN ZULMÜ VARSA

Karamanın koyunu
sonra çıkar oyunu
Ben artık seyredemem
devrilesi boyunu

Zalımın zulmü varsa
mazlumun allahı var
Ahım seni kül eder
vallahi billahi yar

At ölür meydan kalır
yiğit ölür şan kalır
Kör olası dünyada
can gider zaman kalır

Mahzuni bu rıhtıma
yanaşıyor son gemi
Düşenin dostu olmaz
bunu unutma emi


--------------------------------------------------------------------------------

YORGUNUM BUGÜN

Ey doktor çekil başımdan
Gönlümden yorgunum bugün
O yar bana inanmıyor
Dargınım bugün, dargınım bugün

Geçen günüm aylar gibi
Eğilmişim yaylar gibi
Coşup giden çaylar gibi
Durgunum bugün, durgunum bugün

Bu yol gider vara vara
Etrafını yara yara
Eski sevdigim dostlara
Kırgınım bugün, kırgınım bugün

Der Mahzuni bile bile
Taşa tutu beni hile
Aşık oldum azraile
Vurgunum bugün, vugunum bugün.


--------------------------------------------------------------------------------

CANANIM

Bana yücelerden seyreden dilber
Siyah kirpiklerin ok mu cananım
İnsaf et yüzünü yüzüme dönder
Istırabın sonu yok mu cananım

Gönül sevdi benim günahım nedir
Yandım ateşine bunca senedir
Mecnun'un derdinden derdim fenadır
Bu derdin dermanı yok mu cananım

Bu dünya misaldir çatısız hana
Ebedi kalmadı şah'a sultan'a
Deryanın içinde bir damla bana
Bu da Mahzuni 'ye çok mu cananım.


--------------------------------------------------------------------------------
AĞLAMA
Kader böyle imiş böyle yazılmış
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Mezarımız gurbet ele kazılmış
Gidiyorum dudu dilim ağlama

Ceylan bakışını üzme boşuna
Kurbanlar olayım gözün yaşına
Keder yakışmıyor hilal kaşına
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Emanet eyledim benli kuzumu
Arkalarda koyma benim gözümü
Getir ver çalayım kırık sazımı
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Mahzuni Şerif 'im yollar göründü
Garip başım dertten derde büründü
Fadime'm duvağın yerde süründü
Gidiyorum kara gözlüm ağlama.


--------------------------------------------------------------------------------
BARIŞAK

Ömrümün serdar'ı gönlümün şah'ı
Sana bu günlerde noldu barışak
Gönderme ardımdan ahu imamı
Bahar geldi bayram oldu barışak

Ben giderim gönül senden gitmiyor
Kuru çöl'de mavi sümbül bitmiyor
Küsenlere mevlam yardım etmiyor
Ömür bitti çile doldu barışak

Kara zülüflerin dökmüş kaşına
Ben seni sevmedim boşu boşuna
Gücenmek günahtır mezar taşına
Farzet ki Mahzuni öldü barışak


--------------------------------------------------------------------------------

GERİ DÖN

Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim
Onbeşinde bahar günüm geri dön
Birbirini tutmaz oldu sözlerim
Nerdesin pirim benim geri dön

Göçüm kalkmış Acemistan hoyunda
Sülalem sulanmış Dersim soyunda
Dünyaya gelmiştik Zeynel soyunda
Hemen gitme tatlı canım geri dön

Varıp gidip Elbistana karışsam
Ben kimim ki Yaradanla yarışam
Mahzuni'yem kırdım isem barışam
Yandı Kerem Aslı Hanım geri dön


--------------------------------------------------------------------------------

ÇEKER GİDERİM


Ben de bir peygamber olmuş olsaydım
Birlik tohumunu eker giderdim
Önce yasaklardım kula kulluğu
İnsan Hak'tır deyip çeker giderdim

Bakmazdım zalimin gözü yaşına
Sabıra bağlamazdım boşu boşuna
İtikat etmezdim mezar taşına
Taş yerine çiçek eker giderdim

İnsan olduğu yön kıbledir bana
Ben böyle inandım çünkü insana
Çok sebeptir diye kavgaya kana
Bütün hududları söker giderdim

Cehalet insana pusudur pusu
Kolay bilinmiyor işin doğrusu
Hocam çekmeseydi ahret korkusu
Dünyaya bal gelir şeker giderdim

Mahzuni hüner yok şah'ın tacında
Aşk yanamaz cehennemin sacında
Son isim isterse dar ağacında
İnsan der boynumu büker giderdim.


--------------------------------------------------------------------------------

DERMANIM MI VAR

Ben de şu dünyanın nesini sevem
Ovada savrulan harmanım mı var
Çıkıp seyran edem hangi yaylayı
He deyip kalkacak dermanım mı var

Anlamaz da garip gönlüm anlamaz
Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz
Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez
Benim padişahtan fermanım mı var

Pare pare etti hakim yaramı
Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı
Der Mahzuni neyim alır harami
Benim soyulacak kervanım mı var.


--------------------------------------------------------------------------------

DOKUNMA KEYFİNE

Dokunma keyfine yalan dünya'nın
İpini eline dolamış gider
Gözlerinin yaşı bana gizlidir
Dertliyi dertsizi sulamış gider

Kimi hızlı gider uzun yol tutar
Kimi altın satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider

Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni
Bazen Şerif olur Bazı Mahzuni
Yurdunda anasız kuzu Mahzuni
İnsanlık ardından melemiş gider


--------------------------------------------------------------------------------

VASİYETİM

Ben Ölünce sevenlerim toplansın
Ağlamayıp benim sesim çalsınlar
Dualar etsinler kendi dilimden
Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar

Ankarada yüklesinler dengimi
Berçenekte başlatmıştım cengimi
Nevşehire taşısınlar rengimi
Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar

İnanarak gittim yüce Allaha
Hüseyinle düştüm ah ile vaha
Yanlış imam elin vurmasın daha
Bir seyitle namazımı kılsınlar
Üstüme 'Bir Ozan Bektaşı' yazın
Ama yazıları derince kazın
Çekem diye şu beş taşın ayazın
Ara sıra kışın beni bulsunlar

İki fidan dikin selviden olsun
Cemler yapılırken yüreğim dolsun
Bir de bostan yapın altında kalsın
At yolcular karpuz kelek alsınlar

Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım
İşte gidiyorum kaşı kemanım
Benim sevgiydi dinim imanım
Sevenlerim beni böyle bilsinler

Can taşıyan canlı mutlaka ölür
Değişir dünyadan başka şey gelir
Benim kim olduğum yavrular bilir
Ehlibeyt dünyası sahip olsunlar

Mahzuni asalet sözüne doydum
İnsanlık adına serimi koydum
Ben Ali'yi sevdim, Ali oğluydum
Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar.


--------------------------------------------------------------------------------

DERMANIM MI VAR

Ben de şu dünyanın nesini sevem
Ovada savrulan harmanım mı var
Çıkıp seyran edem hangi yaylayı
He deyip kalkacak dermanım mı var

Anlamaz da garip gönlüm anlamaz
Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz
Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez
Benim padişahtan fermanım mı var

Pare pare etti hakim yaramı
Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı
Der Mahzuni neyim alır harami
Benim soyulacak kervanım mı var.


--------------------------------------------------------------------------------

VEYSEL'E MEKTUP

Sen bu bahçelerden çok gelip geçtin
Dostlar seni unutur mu Veysel'im
Arılarla çiçeklerde inleştin
Dostlar seni unutur mu Veysel'im

Ne haktan incindin ne de incittin
Taş ile geleni gül ile ittin
Koyunu kurdunan güderek gittin
Dostlar seni unutur mu Veysel'im

Hak nurunu insanlarda aradın
Sabrı tarif ettin derde yaradın
Gönüllerde kaldın gözden ıradın
Dostlar seni unutur mu Veysel'im

Dopdoluydun gezdim dedin beyhuda
Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda
Sen dostları unutmadın dünyada
Dostlar seni unutur mu Veysel'im

Kuru laf etmedin Mahzuni gibi
Gözünde berraktı deryanın dibi
Mustafa Kemal'in gerçek talibi
Dostlar seni unutur mu Veysel'im


--------------------------------------------------------------------------------

EFENDİM ( Güzel Dostum )

Güzel dostum aramızda senlik benlik olur mu
Neden gönlüm sarayını tarumar ettin böyle
Bilirsin ki viranede hanedanlık olur mu
Bir nefes alayım derken, bin zarar ettim böyle

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendim

Her baharda boz bulanıp, coşup coşup çağladın
Geçemedim sellerinden yollarımı bağladın
Diyarı gurbete saldın, ardım sıra ağladın
Figanı figana katıp, ahuzar ettin böyle

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendim

Hey Mahzuni sevdiğimin sözünü ferman gördüm
Kuru çöllerde dolaştım, susuz değirmen gördüm
Ayaklarına yüz sürdüm, elinden derman gördüm
Kaldırıp vurdun sineme, zülfükar ettin böyle

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendim

__________________
UYARI:
Paylaştığım Mp3 ve Albümler tanıtım amaçlı olup , indirenler tarafından 24 saat içerisinde silinmelidir.
Aksi bir durumda www.dostunsayfasi.com ve şahsım sorumlu tutulamaz.
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi MDENİZ üyemize tesekkür ettiler
che_vara (16-05-2011), HÜLYADOST (15-06-2019), kartal-40 (09-02-2013)
Eski 16-05-2011, 10:34   #2
Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 155
Tesekkür: 782
41 mesajina 144 kez tesekkür edildi
 che_vara isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

çok güzel bir anlatım çok teşekkür ederim
Mehmet CIRIK
Saygılarımla

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
aşık, kimdir, mahzuni, Şerif


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:01 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1