10-05-2007, 15:53 | #1 |
Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Ankara
Mesajlar: 129
Tesekkür: 0
|
Ernesto Che Guavara
CHE´nin yasam öyküsü
siteadi.com - Ernesto Che Guavara Latin Amerika ´da gelisen savaslarin efsanelesmis kisisi Ernesto Che Guevara, 14 haziran `28`de Arjatin´in Rosario sehrinde dogdu. Babasi Ernesto Guevara Lynch, Irlanda asilli bir yüksek mühendisti. Annesi Celia de la carna ise, Irlandali-Ispanyol karisimidi. Che, iki yasinda astima tutuldu. Bu hastalik olünceye kadar Che Guevara´nin yakasini birakmayacak, Sierra-Maestra´da Batista ordularina karsi vurusuken, Bolivya´da gerilla gerilla savasi verirken O´na hep zorlu dakikalar yasatacaktir. Che Guevara üç yasindayken, ailesi Buenos Aires´eyerlesti. Che´nin Celia ve Ana Maria adli iki kizi, Roberto ve Juan Martin adli iki erkek kardesi vardi. Aile daha sonra Kordoba´da Alta Gracia´ya yerlesti. Che Guevara ilk ve orta okulu Kordoba´da okudu. Daha sonra Egitim bakanligina bagli Dean Fines lisesine devam etti. Okulda ingilizce, ecde de annesinden Fransizca ögrendi. On dört yasindayken Freud´un kitaplariyla ilgilendi, Baudelaire´in siirlerini sevdi. Onalti yasindaysa Sili´li sair Pablo Neruda´ya hayrandi. 1959 Subatinda Küba´ya yaptigi hizmetlerinden dolayi, bakanlar kurulu karariyla Küba yurttasi ilan edildi. Bir süre sonra da silah arkadasi Aleisa March´la evlendi. Devrimin zaferinden sonra, önce INRA (Ulusal Tarim Reform Enstitüsü) sanayii bölümü baskanligina, sonra da 26 Kasim 59´da Küba Ulusal Bankasi baskanligina atandi. 23 Subat 61´de Küba Devrim Hükümeti yeni kurulan sanyii bakanligina, Ernesto Che Guevara´yi getirdi. Guevara, Playa Giron (Domuzlar köyü) catismasi sirasinda tekrar kale komutanligi görevine üstlendi. 62 Ekiminde basgösteren bunalim sirasinda ise Pinal del Rio aakeri komutanligini yapti. Küba´daki görevleri sirasinda öteki Latin Amerika ülkelerine geziler yapan Ernesto Che Guevara, buralar da yeni devrimci eylemlerin örgütlenmesi geregine inanarak, 65 Eylülünün son günlerinde Küba´daki tüm görevlerinden istifa etti. ûnlü Veda mektubunu Fidel Castro´ya birakarak Küba´dan ayrildi. Bütün cocuklugu biyunca hastaligini yenmeye calisti. Spora basladi. Lisedeyken Atalay Jimnastik klübünün en gözde atletlerinden biri oydu. Ônceleri Kordoba disinda büyük bir ciftlikleri, rahat bir burjuva hayatlari olan Guevara ailesinin durumu giderek bozuldu. Çiftligi elden cikardiktan sonra, 44 yilinda Buenos Aires´e göctüler. Che Guevara lise ögrenimini maddi sikinti icinde tamaladi ve tip falkultesine yazildi. Daha sonra Egitim bakanligina bagli Dean Fines lisesine devam etti. Okulda ingilizce, ecde de annesinden Fransizca ögrendi. On dört yasindayken Freud´un kitaplariyla ilgilendi, Baudelaire´in siirlerini sevdi. Onalti yasindaysa Sili´li sair Pablo Neruda´ya hayrandi. Bütün cocuklugu biyunca hastaligini yenmeye calisti. Spora basladi. Lisedeyken Atalay Jimnastik klübünün en gözde atletlerinden biri oydu. Ônceleri Kordoba disinda büyük bir ciftlikleri, rahat bir burjuva hayatlari olan Guevara ailesinin durumu giderek bozuldu. Çiftligi elden cikardiktan sonra, 44 yilinda Buenos Aires´e göctüler. Che Guevara lise ögrenimini maddi sikinti icinde tamaladi ve tip falkultesine yazildi. Ernesto Che Guevara, fakülte yillarinda önce, Arjantin´i sonra bütün Latin Amerika´yi dolasti; cüzzam ve tropikal hastaliklari üzerinde çalismalar yapti. Çok kere bisiklet ya da motorsikletle, bes parasiz, kimi yerde mola verip hamallik, iscilik, gemi tayfaligi, hekimlik ve hatta bulasikcilik yaparak tamamladgi bu macerali gezide Che Guevara, yurdunun ve kitasinin gerceklerini yakindan tanidi. Che´53 yilinda üniversite´yi bitirdi. Venezüella´da Cabo Blanco cüzzam kolonisinde calismak üzere bir antlasma yapti. Karakas´agiderk, Peru´ya ugradi. Orada yerliler hakkinda daha önce yayinlanan bir incelemesi yüzünden tutuklanip cezaevine gönderildi. Hapishane´de Perulu solcularla tanisti, bir süre sonra da serbest birakildi. Yoluna devam ederken Ekvardor´a ugradi. Burada avukat Ricardo Rojo ile tanisti. Bu tanisma Che´nin hayatinda bir dönüm noktasidir. Rojo onu Venezulla´ya gitmekten caydirip, devrimci hükümetin isbasinda bulundugu Guetemala´ya götürdü. Che Guetemala´daki dag köylerinde doktorluk yapti. Devrimci Arbenz hükümeti, distan da desteklenen sagci bir hükümet darbesiyle devrilince, Arjantin büyükelciligine siginmak zorunda kaldi. Arbenz´in hayranlarindandiOynanan bu oyun sindiremedi. Devrimcilerin safina katildi. perde arkasinda Guetemala´li gencleri örgütlemeye giristi. Faaliyetleri ögrenilince elcilik binasinda kapi disari edildi. Guetmala´da kalmayi tehlikeli bularak Meksikaia gitti. Ernesto Che Guevara, Guetemala´da iken bircok Küba´li sürgünle, bu arada Fidel Castro´nun kardesi Raul ile tanisip arkadaslik kurmustu. Guevara Küba´yi onlardan ögrendi. Meksika´da Fidel Castro ve arkadaslariyla tanisarak Küba devrimcilerine katildi. Granma yatiyla Küba´ya ilk varanlardandi. Devrimci savasin en ön saflarinda yer aldi, kendisine binbasi rütbesi verildi. Santa Clara savasindan sonra binbasi Ernesto, Havana´nin La Cabana kalesinin komutanligina getirildi. "...Sanirim, beni Küban´nin kendi sinirlari icindeki devrimin baglayan ödevden payima düseni yerine getirdim. Simdi senden, arkadaslarindan ve artik benim de halkim olan halkindan izin istiyorum.... Dünyanin baska köseleri var, benim karinca kararinca yardimlarima muhtac. Küba´nin basinda bulunman dolasiyla yüklendigim sorumluluklar yüzünden dileyip de yapamadigim seyi ben yapabilirim." Bu satirlar beklik de, gizler de yatan ama cok köklü bir doslugun, inancin su yüzüne vurmayi engelledigi bir görüs ayriligini yansitiyordu. Nereye gittigi bilinmiyordu. Dünya basinin da cesitli varsayimlar yürütüldü. Adi birkac öldüye cikti. Kaybolusundan dört ay sonra, " Ôlüm nereden ve nasil gelirse gelsin... savas sloganlarimiz kulaktan kulaga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele gececekse ve baskalri mitralyöz sesleriyle, savas ve zafer naralariyla cenazelerimize asit yakacaksa, ölüm hos geldi sefa geldi!" 1966 Ocak ayinda Havana da toplanan üc kita (Tricontinental) konferansina gönderdigi demecle sesi bir kere daha duyuldu. "Amacim iki, üc hatta daha fazla Vietnam yaratmak" oldugunu söyliyen bu demec söyle sona eriyordu. " Ôlüm nerden ve nasil gelirse gelsin.. savas sloganlarimiz kulaktan kulaga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele gececekse ve baskalri mitralyöz sesleriyle, savas ve zafer naralariyla cenazelerimize asit yakacaksa, ölüm hos geldi sefa geldi!" Oysa Latin Amerika´daki devrimci mücadele, daha gercekci tabanlar arayip bulma sancisindaydi. Bolivya´daydi Che!... Bu ülkede bir gerilla savasi örgütlemekteydi. Ôlüm bir süre sonra gelip onu buldu ama, geride biraktigi mücadele günümüz Latin Amerika devrimci eyleminin belki de bu en renkli kisisinin inanc dünyasinda yarattigi boyutlar icinde gelismedi. Ernesto Che Guevara 7 ekim 1967 gecesi, Higueras yakinlarinda pusuya düsürüldü. 8 Ekim sabahi yarali olarak ele gecti. Sorguya cekmek istediklerinde, agzindan tek kelime dahi alinamamisti. 9 ekim 1967 günü ögle üzeri, Bolivyali Cavus Mario Terzanin karabinasindan bosalan kursunlarla can verdi. ŞİİRLERİ: VEDA ŞARKISI 1. Kayalıkta çakılı yelkenli sana bırakıyorum veda şarkımı. 2. Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da kayalar devranının altında değişken köklerle. Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlıı duvarların. Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. 3. Taşımak istemiştim heybemde yüreğinin gelip geçici tadını, ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.oman Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu kapalı yalnızlığıyla gezginin, fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü ve bir işaret koydu pusula kaderime. Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin yol yapacağım bir geleceğim olmasa, gelmiş olacağım bakışında canlanmaya kaderimin sırıtan parçası olarak. Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında. 4. Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola, usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten, unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta Uzaklara gideceğim, hatıra parçalanarak ölünceye yolun taşlarında, ve devam edeceğim, içimde hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş. Bu dönenen bakış ve güç büyülü bir matador mendilinde. Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara, hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim. Ve bakmak istemedim seni görürüm diye beni isteksizce davet etmeni mutluluğumun pembe boyalı torerosu Deniz seslenir bana sevecen elleriyle. Çayırım -bir kıta- Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir alacakaranlıkta bir çan gibi. 5. Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir kara bir mikroskopu gösteren bilim. Sanat... sanat diye arzıendam eden şey bir Leica'nın kısır mekaniğidir. Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle olup ta şimdi yiten için ve onun dönüşünde arzu gönlünde), coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle. Üç kuruşa satılan cinsellik -Amerika'da pek ucuz- Boş çarşafların umursanmaz hatırası. Guetamala bıraktın beni bağrımda derin bir yarayla ve de acılarını bana emzirme ya da emme fırsatıyla, kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını. Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de: uyanan insanın haykırışıdır o da. 6. İşte bugün böyle titrek ellerle belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı. Ağacın olgunluğunu tüketmeden kasalanmış meyvanın garip tadıyla. Çağırışını farkedemiyorum bazen yaşlı, garip kanatlanmış kulemden, fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum... Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu bereketli kanatlarla dolduracak beynimi, Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım. Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü halk çocukları benimle omuz omuza verecek, halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir, eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları. -------------------------------------------------------------------------------- TOMAS'LA VEDALAŞMA Sanadır, kuşatılmış arkadaşım, ak dağların berrak sularına, batık gemi düşünün seni bağladığı yere gider ayrılık şarkım. Uyandım bugün yelkenlerimde kanatlanma arzusuyla, haberleşme mumları tutuyorum duygusuz pusulanın gösterdiği zaman limanına giderken gemi. Dilimi rüzgara veriyorum sözcüklerini gergin gergin tutmak, taze acılarından bir şeyler alıp götürmek için yaşamakta olduğun şaşkınlıkları paylaşmaya. Yastığını yeşerten bahar da yitti gitti. Ayrılışımı kastetmiyorum, artık yol almayan gemin için diyorum. Anlıyorum seni kırık kanatlı kırlangıç, isterdim Kastilya çeşmesine götürmek, başa çıkabileceğin güçle donatmak. Olaylara eğilmiş bir doktor olsam bile onları değitiremiyor, ancak anlayabiliyorum. Bununla birlikte sihirli bir çözümüm var, Bolivya'da bir madende, belki de Şili'de, Peru veya Meksika'da ya da yıkılmış Sonora İmpataratorluğunda, Afrika Brezilya'sının siyahi bir limanında ya da belki de her noktada bir kelime öğrendiğimi sanıyorum. Bu çözüm çok basit, etrafıyla ilgilenme, saldır tepeye. Birleştir genç ellerini yaşlı kayayla, günden güne ufak dalgalar halinde kıpırdayan kırmızı mercanlara nabzını daya. Günün birinde, hatıram ufuğun ötesinde bir yelkenli olsam bile ve senin hatıran belleğimde demirleyen bir gemi olsa bile geleceğe doğru neşeyle yürüyen ufuktaki kızıl yoldaşları gördüğümde şaşkınlıkla haykırmaya başlayacak kuşluk vakti. O korkunç ve beyaz soğukkanlı kötüler şaşkınlığa uğramış gece gibi gerisin geri dönecekler. İşte o zaman, dört duvar arasında solgun şair, evrenin şarkıcısı olacaksın ve sen bahtı kara, ince ruhlu, hasta şair halkın güçlü şairi olacaksın. -------------------------------------------------------------------------------- İHTİYAR MARIA Bir ayağın çukurda, ihtiyar Maria, geldim seninle gerçekleri konuşmaya: Bir tesbihin dizili acıları oldu hayatın ne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk, ancak açlık vardı paylaşılan. Geldim seninle umudundan konuşmaya, kızının nasıl olduğunu bilmeden kuzuladığı o üç ayrı umuttan da. Sarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına al bir çocuğunkini andıran bu erkek elini, sertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarını doktor ellerimin yumuşak utancında ov. Dinle, emekçi büyükanne, inan gelen insana, göremeyecek olsan da geleceğe inan. Tüm bir hayat boyunca umudunu boşa çıkaran acımasız Tanrıya da dua etme. Yağlıkara okşayışlarının büyümesini görmek için ölümden acımasını isteme; gökler yeşil ve karanlık hüküm sürüyor sende, her şeyden öte kızıl bir intikama sahip olacaksın, şafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi, huzur içinde öl yaşlı mücadeleci. Bir ayağın çukurda ihtiyar Maria, o gideceğin günlerden biri otuz kefen tasarımı bakışlarıyla selamlayacaklar seni. Bir ayağın çukurda, ihtiyar Maria, suskun kalacak odanın duvarları birleşince ölüm astımla ve sevdaların boğazına dizilince. Bronzdan dökülmüş üç okşama (geceni hafifleten tek ışık) açlıkla kuşanmış üç torun her zaman bir gülümseme buldukları yaşlı kıvrık parmaklarını özleyecekler. Hepsi bu olacak, ihtiyar Maria. Bir tesbihin dizili acıları oldu hayatın ne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk, ancak açlık vardı paylaşılan, geçti keder içinde hayatın, ihtiyar Maria. Bulandırdığında gözbebeklerinin acısını sonsuz dinlenmenin buyruğu, ömür boyu angaryadaki ellerin son şefkatli okşayışı içine çektiğinde onları düşüneceksin... ve ağlayacaksın, zavallı ihtiyar Maria. Hayır, hayır yapma bir hayat boyu umudunu boşa çıkaran umursamaz Tanrı'ya kendini teslim etme, ölümden aman dileme, korkunç bir açlıkla kuşanmıştı hayatın, sonunda kuşandı astımla. Fakat bildirmek istiyorum ki sana umutların kısık ve yiğit sesiyle intikamların en kızılı ve yiğit olanıyla, ideallerimin en doğru boyutuyla yemin etmek istiyorum. Sarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına al bir çocuğunkini andıran bu erkek elini, sertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarını doktor ellerimin yumuşak utancında ov. Huzur içinde yat, ihtiyar Maria, huzur içinde yat, ihtiyar mücadeleci, şafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi. YEMİN EDİYORUM Kİ... -------------------------------------------------------------------------------- GÖLGELİ OTOPORTRE Genç bir ülkeden, kökleri otlardan doğan, (o kökler ki Amerika'nın öfkesini yadsıyan) sizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim. Acılı haykırış, umutsuzluk ve inanç yüklü, sizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim. Biz "homo sapiens"lerin geldiği yerden, nice yol aldım göçebe ayinleriyle, bir haç gibi taşıdığım astımımla ve onun özüme yakışmayan mecazıyla. Uzundu yol ve çok ağırdı dert sürmektedir bende avare adımlarımın kokusu, hala batık bir gemidir derinlerdeki özüm -kurtarıcı kıyılar görünseler bile- dalgalara karşı gönülsüz yüzüyorum batık bir gemi oluşumu koruyarak. Yalnızım acımasız geceye karşı ve biletlerin bıraktığı kesin şeker tadına. Avrupa çağırıyor beni yıllanmış şarabının sesiyle, sarı etinin soluğuyla, müzedeki eserleriyle. Yeni ülkelerin neşeli klarnet sesiyle alıyorum karşıdan geniş etkisini Lenin'in icra ettiği ve halkların söylediği Marks ve Engels şarkılarının. -------------------------------------------------------------------------------- FİDEL'E ŞARKI Haydi gidelim, ateşli peygamberi şafağın, gizli patikalardan ulaşalım o yeşil timsahı kurtarmaya, aşkla sevdiğin. Haydi gidelim, isyankar ve marslı yıldızlarla dolu cepheyle aşağılanmayı bozguna uğratarak zafere erişmeye ya da ölümle buluşmaya yemin edelim. Duyulduğunda ilk atış sesi ve uyandığında çalılıklar bakirelere yaraşan bir şaşkınlıkla, orada, yanıbaşında, olgun savaşçılar olarak, bulacaksın bizi. Saçıldığında sesin dört rüzgara doğru adalet, ekmek, özgürlük, tarım reformu, oradai yanıbaşında, aynı vurgularla, bulacaksın bizi. Ve yerini bulduğunda bunca emeğin sonunda zalime karşı doğruluğun uğraşı, orada, yanıbaşında, bekçilik edeeken mücadelenin sonuçlarına, bulacaksın bizi. Yaralı böğrünü yaladığı gün canavar milliyetçi bir mızraktır onu orada vuran, orada, yanıbaşında, gururlu yüreklerimizle, bulacaksın bizi. Sanma ki bozabilirler bütünlüğümüzü rüşvetle kuşanmış yaldızlı bitler, tek istediğim bir tüfek, mermiler ve bir siper. Başka hiçbir şey. Ve şayet engellerse yolumuzu demir, Amerika tarihine geçen gerillaların kemiklerini örtmek için bir mendil isteriz Kübalıların gözyaşlarından. Başka hiçbir şey. -------------------------------------------------------------------------------- VE BURDA Haykırır paleti tutuşan ressam, melezim ben haykırırlar bana kovalanan hayvanlar, melezim ben, sızlanırlar gezgin şairler, melezim ben, tekrarlar her köşenin günlük acısında rastladığım insan, melezim ben ve altın kaplamalı tahtadan bir bakireyi okşayan ölü bir ırkın gizemine varır bu: melezdir benden doğma bu acayip çocuk. Melez değil miyim ben de bir yandan çarpışmasında (birleşip, ayrılan) aklımı karıştıran iki gücün, o güçler ki ağaçta daha olgunlaşmadan hapsolmuş meyvenin garip tadını hissettiğinde beni çağıran. Dönüyorum İspanyol Amerika'sının sınırına, kıtayı saran bir geçmişi tatmaya. Kayıp gitmektedir hatıra silinmez bir yumuşaklıkla bir çan sesiyle ta uzakta. -------------------------------------------------------------------------------- AĞIL Yaşayan bir şey kalmış taşlarında ey yeşil şafakların kız kardeşi. Gerçek mezarları şaşırtır ellerinin sessizliği. Rengarenk gözlüklerin türlü keyfiyle sorumsuz kazma yaralar kalbini ve yabancı turistin savurduğu aptalca oh çarpar yüzüne gücendiren hakareti. Ama canlı bir şey vardır. Kütüklerden bir kucaklayış sunar orman sana köklerini tırmalamaktayken merhamet. Koca bir celep gösterir övendireyi taht uğruna zaptettiği tapınakların orda, ve sen ölmüyorsun hala. Hangi güçtür seni ayakta tutan yüzyılların ötesinden gençlikte olduğu gibi canlı ve kıpır kıpır? Hangi tanrı üfler gün sonunda hayati soluğunu mezar taşlarında? Tropiklerin tatlı güneşinden midir? Sormalı niye Chichen-Itza'da olmaz? diye. Ormanların neşeli öpücüğü ya da kuşların nağmeli şarkısından mıdır? Ve niye Quirigua'da daha derindir uykusu? Dağların sarp kayalıkları arasında çarparak çınlayan kaynağın yankısından mıdır? İnkalar öldü, ne dersek diyelim.
__________________
-> Ben Nasıl Su İçerim Hüseyin'im Susuzken |
10-05-2007, 15:57 | #2 |
Dost
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: ANKARA
Yaş: 48
Mesajlar: 4,240
Tesekkür: 87
|
bu güzel bilgiler için teşekkürler malatyalı
__________________
Kayıp kentin güzel insanı
Rüzgar esermi sizin oralarda? Ve Umut türküsü söylenirmi Sevda misali? Yada buradan sesimiz duyulurmu Bir SELAM desek dosta... |
10-05-2007, 16:26 | #3 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Sep 2006
Bulunduğu Yer: Yer yüzü
Mesajlar: 1,446
Tesekkür: 19
|
teşekkürler dostum
|
10-05-2007, 16:51 | #4 |
Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: NEFES ALDIĞIM YER!!!!!
Mesajlar: 879
Tesekkür: 0
|
teşekkürlerrr dost...emeğine sağlık...
|
11-05-2007, 14:02 | #5 |
Dost
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Yaş: 37
Mesajlar: 3,610
Tesekkür: 201
|
emeğine yüreğine sağlık dostum.
|
11-05-2007, 15:41 | #6 |
Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: ev.
Mesajlar: 1,720
Tesekkür: 113
|
tsk.ler ,guzeldi okumak..
__________________
Sahiden de sürpriz olmaya başladı artık
"Bana gelişlerin" |
12-05-2007, 10:45 | #7 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: May 2007
Bulunduğu Yer: Kizlarimin yanindayim en degerli varliklarim
Yaş: 47
Mesajlar: 832
Tesekkür: 704
|
sagol eline emegine saglik.
Esim çok sever che'yi |
12-05-2007, 11:00 | #8 |
Yeni Üye
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 2
Tesekkür: 0
|
emegine sağlık dost
|
13-05-2007, 16:05 | #9 |
Dost
Üyelik Tarihi: Nov 2006
Bulunduğu Yer: kimse bilmez nereli oldugunu?
Mesajlar: 1,169
Tesekkür: 0
|
emegine saglik dost
__________________
SENI ANLAMAK YASMAKTIR SENI YASAMAK AMANSIZLIGA KAVGA VE POSTAL SESLERI ARASINDA DIRENGENLIGE DURMAKTIR SENI BILMEK YASAMI BILMEK SILAH OMZUNDA TOPRAGA DUSMEKTIR SENI ANLATMAK EYLULU GUNLERI GECMISE YOLAMAKTIR` BANA MAVI ETIKETLI BIR RAKI GETIR DIYARBAKIR’DAN BIR AVUC TOPRAK BİTLİS’TEN BIR TUTAM TÜTÜN AVUCLARINDAN İÇECEGİM BIR TAS SU GETIR MUNZUR’DAN BANA ISTANUL’DAN BIRAZ LODOS MALATYA’DAN SARI KAYISILAR GETIR BANA KENDINIDE GETIR MEMLEKETIMDEN SENINLE BIRLIKTE GETIR MEMLEKETIMI |
14-05-2007, 10:12 | #10 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: ANTALYA
Mesajlar: 1,727
Tesekkür: 5
|
paylaşımına sağlık dost
__________________
"YAŞAMAK DİRENMEKTİR YANGIN YÜREKLİM" [email protected] hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü hoşçakal sazımdaki hüznü
içimdeki sızıyı boynu bükük karanfilimi ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara sırılsıklam yalnızlığımı alıp yanıma gidiyorum hoşça kal bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar hoşçakal |
Tags |
che, ernesto, guavara |
|
|