Dostun Sayfasi

Dostun Sayfasi (http://www.dostunsayfasi.com/)
-   Serbest Bölge! (http://www.dostunsayfasi.com/serbest-bolge/)
-   -   Özgürlükçü sosyalizm (http://www.dostunsayfasi.com/serbest-bolge/13232-ozgurlukcu-sosyalizm.html)

pınar09 09-08-2007 18:19

Özgürlükçü sosyalizm
 
Özgürlükçü Sosyalizm
Nedir Ne Değildir.
Yirminci yüz yılın sonlarında Sovyetler Birliğinin ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasına paralel olarak gelişen küreselleşme sürecinin dünyada yarattığı gelişmeler bir çağ değişimi sürecinden geçtiğimizin göstergeleri sayılabilir. Bu süreç henüz sonuçlanmış değil, ama, artık yeni dönemin ip uçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.
Geleneksel sol, özgürlükçü sol, kavramları etrafında yürütülen tartışmalar bu geçiş sürecinin özelliklerinden kaynaklanan, süreci daha iyi kavramaya dönük çabaların bir ifadesi olarak görülmeli.
Geçen yüzyılın başlarında, ekonomik ve siyasi yönlerden (batı'nın sanayileşmiş ülkelerine göre) geri bir Asya ülkesi olan Rusya' da gerçekleşen sosyalist devrim sürecinin, büyük ölçüde bu şartlara bağlı olarak şekillenen bazı özellikleri, bizim gibi ülkelerde sosyalizmi tek bir komünist parti iktidarı altında yürütülen bürokratik bir merkezi devlet sistemi ve bu sistem altında yürütülen bir ekonomik gelişme ve kalkınma yöntemi gibi algılayan anlayış ve yanılsamalara da yol açmıştı.
Geleneksel sol kavramı, ilk kez 12 eylül dönemi sonrasında sürdürülen tartışmalarda, geçmiş sosyalizm süreçlerinde ortaya çıkan bu tarz bir sosyalizm anlayışının eleştirel bir değerlendirmesi çerçevesinde kullanılmıştı.
Bu gün aynı anlayışın devamı niteliğinde akımlar giderek zayıflamakla birlikte,varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu akımlar genelde dünya çapında yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni sorunları “ sömürünün özü değişmedi “ diyerek fazlaca önemsemiyor, somut durumların analizine hiç bir zaman önem veremeyerek, soyut - klişe yanıtlarla yetiniyorlar. Geleneksel sol anlayışlar bu temel özelliklerinin yanı sıra ülkemiz solunun geçmişinde sıkça karşılaştığımız, aşırılık, sekterlik, bağnazlık, taklitçilik, gibi olumsuz özellikler de geliştirmiştir. Özgürlükçü Sosyalizm ve özgürlükçü sol kavramları bütün bu olumsuzluklara karşı bir eleştirel yaklaşımı da ifade ediyordu.
Bu kavram çerçevesinde geçmiş sosyalizm anlayışlarının köklü bir eleştirisi üzerinde yükselecek bir yenilenme gereğine vurgu yapıldı. Sosyalist sistemin dağılmasından sonra yoğunlaşan ‘piyasa sosyalizmi’ savunularına karşı demokratik merkezi planlama savunuldu; mücadeleyi bir yanda salt sivil toplum alanındaki bir hegemonya mücadelesine indirgeyen, diğer yanda yalnızca (çoğunlukla parlamenter alanla sınırlanmış) bir iktidar mücadelesi olarak gören anlayışlara karşı da, politik iktidar mücadelesi temelindeki (Direniş Komiteleri ve Fatsa Deneylerinde simgeleşmiş) gelecek sosyalizm idealinin çekirdeklerini bu günkü hayat içerisinde oluşturmaya dayalı, çok yönlü mücadele anlayışı benimsendi.
Geleneksel sol ve Özgürlükçü sol kavramlar süreç içerisinde farklı çevreler tarafından da kullanılmaya başlandı ve zamanla bu kavramlara farklı içerikler yüklenmesi, kavramların üstlendiği ayrımları belirsizleştirdi. Bu nedenle, geleneksel sol anlayışlarla çizilmiş ayrımların yanı sıra kendisini özgürlükçü sol olarak tanımlayan kesimler içerisindeki ideolojik ayrımların belirlenmesi de önem taşıyor.
Bugün "demokrasi - insan hakları temelinde mücadeleyi temel mesele olarak önüne koyan, özgürleşme kavramını bir toplumsal sınıfın değil, daha o sınıfın içinde bulunan kişilerin birey olarak özgürleşmesi şeklinde kavrayan, kontrol edilebilir, sosyalizmin ekonomik temeli olarak denetlenebilir bir piyasa ekonomisini kabul eden anlayışlar da kendilerini " özgürlükçü sol" olarak tanımlıyorlar. Özellikle politik bir iktidar mücadelesi yerine sivil toplum alanıyla sınırlı bir hegemonya mücadelesini esas alan görüşleriyle birlikte, pazar ekonomisine belirleyici bir rol verilerek, özgürlükçü sola piyasa sosyalizmi çerçevesinde bir anlam yüklendiği noktalar çerçevesinde özgürlükçü sosyalizm kavramı açısından önemli ayrım noktaları ortaya çıkıyor. Gene önemli bir ayrım noktası olarak görülen özne tartışmalarıyla birlikte bütün bu tartışma konularında ortaya koydukları yaklaşımlarla bu çevrelerin Marksist bir dünya görüşünden kopuş eğilimlerini, küreselleşme sürecinin öne çıkardığı liberalizmin sol üzerindeki ideolojik hegemonyasının bir örneği olarak değerlendirmek mümkün.
Bu husus en çok mücadele hedeflerini demokrasi ve insan hakları mücadelesi olarak tanımlayarak, politik (iktidar) mücadele alanlarını daraltan, giderek sosyalizmin siyasal ve toplumsal alandaki idealini "siyasal liberalizm" olarak tanımlayan anlayışlarda açık olarak belirgindir. Siyasal liberalizmi hedefleyen bir politik yaklaşımın bu gün pratikteki karşılığı, örneğin AKP iktidarı karşısında onu demokratikleşme konusundaki değişimin öncüsü olarak gören hayırhah bir tavır olarak karşımıza çıkar. Solun bu gün AKP iktidarı karşısında etkin bir muhalefet geliştirememesinin arka planında yatan asıl nedeni biraz da bu tür eğilimlerin solda kazandığı popülaritede aramak gerekir.
Siyasal liberalizmin sol hareket içerisindeki etkileri arasında belki de en çok tartışılması gereken şey, toplumsallığı ve kolektivizmi değil bireyselliği öne alan yaklaşımlarıyla sol hareketler içerisindeki parçalanmanın zemini olmasıdır. Böyle bir zemin ise solun başarısızlığına giden en güvenli yol olarak görülebilir.
Artan yoksulluk ve sömürüyle beraber halkın yaşam mücadelesi verdiği ülkemizde, işçisinden köylüsüne bütün kesimlerin sorunları acil bir çözüme ve çıkış yoluna ihtiyaç duyuyor. Küresel kapitalizmin ve ekonomik sömürünün, halkın yoksullaşması üzerindeki sorumluluğunu net biçimde ortaya koymalıyız. Bugün gerek yoksulluğa, gerekse küresel kapitalist uygulamalara karşı mücadele, kitlelerin günlük hayat içerisinde her gün yüz yüze bulunduğu sorunlar üzerinde, somut düzenli ve ısrarlı politikalarla sürdürülmelidir.
Böyle bir sadeleştirmeye gitmek, günlük mücadele içinde anlaşılır ve açık siyasetleri örgütleme açısından gereklidir. Çok şey söyleyen, her şeye akıl yetirmeye çalışan ama sonuçta kendini üç kelimeyle ifade etmekte zorlanan, ve halkın dilinden uzaklaşan bir ifade tarzını adım adım aşmanın yolunu bu kanallarla bulmamız gerekiyor. Biliyoruz ki devrimci bir çıkışın yolu bir anlık bir başarıyla değil uzun süreli bir örgütlenme ve mücadele anlayışıyla mümkündür. Bizim örgütlenmemiz seçim sonuçlarına değil, halkın örgütlenmesi ve kendi sorunlarına sahip çıkma mücadelesindeki başarılarımıza dayandığı sürece, kitle çalışması da o ölçüde kendi özgüvenini kazanan bir çizgide gelişebilir.
Düşüncelerimiz ve politikalarımız bu düzeni sarsan bir içeriğe ve kitlelerin dilini yakalayan bir niteliğe kavuştuğu ölçüde, bugün bütün toplumu kuşatan teslimiyetçiliğe ve umutsuzluğa karşı inandırıcı bir güç haline gelebiliriz.
Yirminci yüzyıl insanlığın eşitlik ve özgürlükçü bir dünya özleminin vücut bulduğu, bir devrimler ve sosyalizmler çağı olarak yaşandı. Şimdi belki bir çağ değişimi, bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Yirmi birinci yüzyıl, kuşku yok ki, insanlığın eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin yeniden devrim ve sosyalizm deneylerini yaşayacak.
Şimdi yapılması gereken, bütün öteki mülahazaları bir yana bırakarak, bu inancın etrafında oluşacak bir irade birliğini, yaşanan bütün olumsuzlukları, güç yitimini umutsuzlukları besleyen parçalanmaları aşmanın en önemli itici gücü haline getirmektir.

İbrahim Aydın İ. Hakkı Tombul Önder İşleyen

(alıntıdır)




..Geleceğimizi İstiyoruz..

marksis 09-08-2007 18:30

Emeğine sağlık cannn!!!

pınar09 09-08-2007 18:35

Alıntı:

marksis´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 76065)
Emeğine sağlık cannn!!!

teşekkürler dostum yorumun için.


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:32 .

Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1