6 Film Vizyonda....

18-01-2008, 09:25

Bu hafta vizyona altı film taşınıyor. Birisi her şeyi biraz 'tokat' tadında yaşayan Şamar Oğlanı, fantastik film Çocuk, gecenin farklı yüzlerini göstermek konusunda Gecenin İki Yüzü, gangsterlik üzerine bir deneme Amerikan Gansteri, ‘düşünüyorum öyleyse varım’ tarzında ‘Kelebek ve Dalgıç, ve dans etmenin azmiyle Hairsprey karşınızda… İyi seyirler..
siteadi.com - 6 Film Vizyonda....

Şamar Oğlanı

Bir filmin orijinal isminin dışında, ona en uygun ismi bulma çabaları genelde hüsranla sonuçlanır ama biz yine de o anlık isimlere ısınır, bir süre sonra filmin orijinal isminin bile üstünde, el üstünde tutarız o isimleri. Bkz: Şamar Oğlanı. Ne kadar da bizden, ne kadar da yöresel… Filmin Türkçe adına bakınca ‘gelen vurdu, giden vurdu’ durumu vuku buluyor zannediyoruz ama ‘şamar oğlanı’ kılığına bürünmüş şahsiyetin dünyanın en şanslı adamı olduğunu daha bilmiyoruz. Çok film izleyen, önüne her gelen filmi izleyen bizler için olay artık çığırından çıkmış durumda. Çünkü her şeyi tahmin edip, gözümüz kapalı bir şekilde buluyoruz. Hoolywood’un romantik komedi kıvamında komedilerine alıştık artık. Her değer alt üst edilebilir, her şey onarılıp, yeniden bozulabilir ya da tam tersi… Şamar Oğlanı kardeşinin sevgilisi olduğunu bilmeden bir kadına ilgi duyan hatta aşık olan ve gerçeği öğrendiğinde tuhaf davranışlarıyla herkesin tepkisini çeken bir adamın komik öyküsü tabii. İnsan filmin sonunda böyle ‘şamar oğlan’lığına can kurban diyor doğrusu… Juliette Binoche farklı kulvarlarda boy gösteriyor, bu da bizi sevindiriyor…

Çocuk

Artık ‘çocuk deyip geçme’menin önemini iyice kavramış ve fantastik sinemanın ayırtına varmış bireyler olarak rahatça koltuklara yerleşebiliriz. Zaten afişinden ve tiplemelerinden anlaşıldığı kadarıyla eski Türk filmlerini sevenler bunu da sever diyoruz. Hani çocuk kaçırılır da ailesinden fidye istenir ya. Buradaki durum bu. Ama aile ve her zaman geç gelen polis durumun farkınavarıncaya kadar çocuk kendi bulduğu ilkel, absürd ve ‘alla alla’ denen yöntemlerle kocaman aptallar çetesini çökertir ya. Tam olarak öyle değilse de modern versiyonlu olarak öyle diyebiliriz. Animasyonlar falan var, herkes havada uçuyor, beriki onu yakalamaya çalışıyor. Bayağı eğlenceli anlayacağınız. Bu arada filmin başrollerinde Tuba Ünsal, Hayko Cepkin ve Ege Tanman var. Ege’yle yapılan bir röportajda; ‘bir an önce büyümek istiyorum, zaten kendimi büyük gibi hissediyorum’ falan demiş. Tamam şimdiki çocuklar harika ama biz onları çocuk olarak seviyoruz. Büyüyünce bir şey olmuyor, hatta büyüyünce kimse seni kaçırmaz bile. Bence bilgisayarın başından çayırlara koşma zamanıdır, teknolojiden yettiğince yararlanma vaktidir deyip, mesajımı da vermiş olalım ve ‘çocuk’ olalım’ diyelim hep beraber…

Gecenin İki Yüzü

Bu da ‘suç ve ceza’ sistemini farklı eşikten atlatılmış, farklı formlarda karşımıza çıkarılmış hali. İşin içinde Rus mafyası, korunması gereken aile fertleri ve bir dolu değerler silsilesi var. Yani 180 derecelik bir dönüş sözkonusu... Filmin yönetmeni Gray “Bu, kesinlikle belirli ve aşina türde yer etmiş bir polis filmi” diye açıklıyor. “Ama genelde polis filmleri kötü adamı bulmak gibi yordam üzerine yoğunlaşır. Ben daha çok karakter ve duygu üzerine yoğunlaşmış bir şeyler yapmak istedim. Film kendi başına, kaderine, kaçınılmaz yazgısına, aşk, kayıplar ve ihanet gibi karmaşık ve zıt duygularına yakalanan bir adamın hikayesini anlatmak için bir hareket noktası.” İlk gösterimi Cannes Film gösteriminde yapılan film hareket ve dramatik yapının etkisinden alıyor ilhamını… İzleyin ve görün demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Amerikan Gangsteri

Birçok başarılı ve ses getiren filme imza atan Ridley Scott, bu kez sinemaseverleri ikiye ayıracak bir yapımla karşımızda. Filmimiz bir adamın hayatı üzerinden kurgulanıyor. Azimli bir adam ve onun karşısındaki diğer azimli adam… Bir adamın şoförüyken, adam da öyle sıradan biri değil, Harlem’in bir numaralı gangsteri. Adam ölünce Şoförü yerine geçer ve büyük bir organizeyle işleri bağlar. Tek başına çalışır, büyük bağlantıları kendi başına kurar. O yüzden göze batması da zaman alır… Yıl 1970’lerdir ve o zamanların geleneğinden bugüne uzanan bir yol var filmde ayrıca. Her şeyin şeklinin şemalinin değiştiği günümüzde gangsterlik mirasının da değişime tanıklık ediyoruz filmde.

Kelebek ve Dalgıç

Kelebek ve Dalgıç, ‘düşünüyorum öyleyse varım’ tarzında, sadece düşünmeye odaklı, düşüncenin bir bedene hapsolduğu bir film. Bu filmi izledikten sonra ‘İçimdeki Deniz’ filmini anmamak adeta imkansız. Çünkü benzer hissiyat, çok gerçekçi. Adeta insanın içine işliyor. İçimdeki Deniz’de kahramanımız denizin içinde yakalanmıştı o korkunç hapishaneye. Burada ise kahramanımız geçirdiği bir beyin kanamsı sonucu tıkılıp kalıyor bedeninin içine. Gerçek bir yaşam hikayesinden uyarlanan filmde kahramanımız Elle dergisinin karizmatik editörü Jean Dominique. Ondan sonrası inanılmaz. Sadece sol gözünü kıpırdatabilen bir adamın bakışıyla açılan film sinema tarihinin sayılı açılış sahneleri arasına girebilir. Hayalgücü ve anıların da felç olmadığı, hala içte bir yerlerde tutulduğu bir dünyada, göz kırparak yani evet ve hayır diyerek hayatının romanını yazmaya kadar bir adamın hikayesi gerçekten de çok sarsıcı… Aktör Mathieu Amalric Jean Dominique’in düşüncelerini filme taşıyor, her şey gerçekten de çok azim verici duruyor.

Hairsprey

John Waters’ın 1988 yapımı kült filminden uyarlanan Hairsprey tam bir eğlencelik. Hele John Travolta’nın şişman, kırılgan ve evden çıkmadan kendini evine adayan kadın görüntüsü görülmeye değer. Gerçi sonradan bir numaralı dansçılara taş çıkarırcasına dans edip, kalça kıvırıyor orası da ayrı tabi. Aslında olay Travolta’nın yani Edna’nın kızı Tracy’nin dans etmek istemesiyle başlıyor. Tracy kocaman saçlı, kilolu kısacası dansçı normlarına uymayan bir kızcağızdır. O yüzden dans isteği içinde patlayacakken sonra olaylar lehine işlemeye başlar ve rüzgar onun yönünden eser… İçine ırkçı bakış açısının kırılma noktalarının yine dans yoluyla eklemlendiği film gerçekten de tam bir duygu seli… Film her şeyi dansla çözebilirsiniz diyecek kadar müzikal. Star Tozu’nda da karşımıza kötü bir karakter olan çıkan Michelle Pfieffer yine kötülükten yana şansını açıyor. Yeni keşif Nikki Blonsky şirinlik muskası olarak ortalıkta dolaşıyor ve ama yine de kimse Travolta’nın eline su dökemiyor.

Alıntı: Banu BOZDEMİR

MaRaSlI · 18-01-2008, 19:20

icinde bir Amerikan Gangsteri izlemiyi dusunuyorum yani sinemada

18-01-2008, 09:25	#1
gz_antepli Guest Mesajlar: n/a Tesekkür: mesajina kez tesekkür edildi	6 Film Vizyonda.... Bu hafta vizyona altı film taşınıyor. Birisi her şeyi biraz 'tokat' tadında yaşayan Şamar Oğlanı, fantastik film Çocuk, gecenin farklı yüzlerini göstermek konusunda Gecenin İki Yüzü, gangsterlik üzerine bir deneme Amerikan Gansteri, ‘düşünüyorum öyleyse varım’ tarzında ‘Kelebek ve Dalgıç, ve dans etmenin azmiyle Hairsprey karşınızda… İyi seyirler.. siteadi.com - 6 Film Vizyonda.... Şamar Oğlanı Bir filmin orijinal isminin dışında, ona en uygun ismi bulma çabaları genelde hüsranla sonuçlanır ama biz yine de o anlık isimlere ısınır, bir süre sonra filmin orijinal isminin bile üstünde, el üstünde tutarız o isimleri. Bkz: Şamar Oğlanı. Ne kadar da bizden, ne kadar da yöresel… Filmin Türkçe adına bakınca ‘gelen vurdu, giden vurdu’ durumu vuku buluyor zannediyoruz ama ‘şamar oğlanı’ kılığına bürünmüş şahsiyetin dünyanın en şanslı adamı olduğunu daha bilmiyoruz. Çok film izleyen, önüne her gelen filmi izleyen bizler için olay artık çığırından çıkmış durumda. Çünkü her şeyi tahmin edip, gözümüz kapalı bir şekilde buluyoruz. Hoolywood’un romantik komedi kıvamında komedilerine alıştık artık. Her değer alt üst edilebilir, her şey onarılıp, yeniden bozulabilir ya da tam tersi… Şamar Oğlanı kardeşinin sevgilisi olduğunu bilmeden bir kadına ilgi duyan hatta aşık olan ve gerçeği öğrendiğinde tuhaf davranışlarıyla herkesin tepkisini çeken bir adamın komik öyküsü tabii. İnsan filmin sonunda böyle ‘şamar oğlan’lığına can kurban diyor doğrusu… Juliette Binoche farklı kulvarlarda boy gösteriyor, bu da bizi sevindiriyor… Çocuk Artık ‘çocuk deyip geçme’menin önemini iyice kavramış ve fantastik sinemanın ayırtına varmış bireyler olarak rahatça koltuklara yerleşebiliriz. Zaten afişinden ve tiplemelerinden anlaşıldığı kadarıyla eski Türk filmlerini sevenler bunu da sever diyoruz. Hani çocuk kaçırılır da ailesinden fidye istenir ya. Buradaki durum bu. Ama aile ve her zaman geç gelen polis durumun farkınavarıncaya kadar çocuk kendi bulduğu ilkel, absürd ve ‘alla alla’ denen yöntemlerle kocaman aptallar çetesini çökertir ya. Tam olarak öyle değilse de modern versiyonlu olarak öyle diyebiliriz. Animasyonlar falan var, herkes havada uçuyor, beriki onu yakalamaya çalışıyor. Bayağı eğlenceli anlayacağınız. Bu arada filmin başrollerinde Tuba Ünsal, Hayko Cepkin ve Ege Tanman var. Ege’yle yapılan bir röportajda; ‘bir an önce büyümek istiyorum, zaten kendimi büyük gibi hissediyorum’ falan demiş. Tamam şimdiki çocuklar harika ama biz onları çocuk olarak seviyoruz. Büyüyünce bir şey olmuyor, hatta büyüyünce kimse seni kaçırmaz bile. Bence bilgisayarın başından çayırlara koşma zamanıdır, teknolojiden yettiğince yararlanma vaktidir deyip, mesajımı da vermiş olalım ve ‘çocuk’ olalım’ diyelim hep beraber… Gecenin İki Yüzü Bu da ‘suç ve ceza’ sistemini farklı eşikten atlatılmış, farklı formlarda karşımıza çıkarılmış hali. İşin içinde Rus mafyası, korunması gereken aile fertleri ve bir dolu değerler silsilesi var. Yani 180 derecelik bir dönüş sözkonusu... Filmin yönetmeni Gray “Bu, kesinlikle belirli ve aşina türde yer etmiş bir polis filmi” diye açıklıyor. “Ama genelde polis filmleri kötü adamı bulmak gibi yordam üzerine yoğunlaşır. Ben daha çok karakter ve duygu üzerine yoğunlaşmış bir şeyler yapmak istedim. Film kendi başına, kaderine, kaçınılmaz yazgısına, aşk, kayıplar ve ihanet gibi karmaşık ve zıt duygularına yakalanan bir adamın hikayesini anlatmak için bir hareket noktası.” İlk gösterimi Cannes Film gösteriminde yapılan film hareket ve dramatik yapının etkisinden alıyor ilhamını… İzleyin ve görün demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Amerikan Gangsteri Birçok başarılı ve ses getiren filme imza atan Ridley Scott, bu kez sinemaseverleri ikiye ayıracak bir yapımla karşımızda. Filmimiz bir adamın hayatı üzerinden kurgulanıyor. Azimli bir adam ve onun karşısındaki diğer azimli adam… Bir adamın şoförüyken, adam da öyle sıradan biri değil, Harlem’in bir numaralı gangsteri. Adam ölünce Şoförü yerine geçer ve büyük bir organizeyle işleri bağlar. Tek başına çalışır, büyük bağlantıları kendi başına kurar. O yüzden göze batması da zaman alır… Yıl 1970’lerdir ve o zamanların geleneğinden bugüne uzanan bir yol var filmde ayrıca. Her şeyin şeklinin şemalinin değiştiği günümüzde gangsterlik mirasının da değişime tanıklık ediyoruz filmde. Kelebek ve Dalgıç Kelebek ve Dalgıç, ‘düşünüyorum öyleyse varım’ tarzında, sadece düşünmeye odaklı, düşüncenin bir bedene hapsolduğu bir film. Bu filmi izledikten sonra ‘İçimdeki Deniz’ filmini anmamak adeta imkansız. Çünkü benzer hissiyat, çok gerçekçi. Adeta insanın içine işliyor. İçimdeki Deniz’de kahramanımız denizin içinde yakalanmıştı o korkunç hapishaneye. Burada ise kahramanımız geçirdiği bir beyin kanamsı sonucu tıkılıp kalıyor bedeninin içine. Gerçek bir yaşam hikayesinden uyarlanan filmde kahramanımız Elle dergisinin karizmatik editörü Jean Dominique. Ondan sonrası inanılmaz. Sadece sol gözünü kıpırdatabilen bir adamın bakışıyla açılan film sinema tarihinin sayılı açılış sahneleri arasına girebilir. Hayalgücü ve anıların da felç olmadığı, hala içte bir yerlerde tutulduğu bir dünyada, göz kırparak yani evet ve hayır diyerek hayatının romanını yazmaya kadar bir adamın hikayesi gerçekten de çok sarsıcı… Aktör Mathieu Amalric Jean Dominique’in düşüncelerini filme taşıyor, her şey gerçekten de çok azim verici duruyor. Hairsprey John Waters’ın 1988 yapımı kült filminden uyarlanan Hairsprey tam bir eğlencelik. Hele John Travolta’nın şişman, kırılgan ve evden çıkmadan kendini evine adayan kadın görüntüsü görülmeye değer. Gerçi sonradan bir numaralı dansçılara taş çıkarırcasına dans edip, kalça kıvırıyor orası da ayrı tabi. Aslında olay Travolta’nın yani Edna’nın kızı Tracy’nin dans etmek istemesiyle başlıyor. Tracy kocaman saçlı, kilolu kısacası dansçı normlarına uymayan bir kızcağızdır. O yüzden dans isteği içinde patlayacakken sonra olaylar lehine işlemeye başlar ve rüzgar onun yönünden eser… İçine ırkçı bakış açısının kırılma noktalarının yine dans yoluyla eklemlendiği film gerçekten de tam bir duygu seli… Film her şeyi dansla çözebilirsiniz diyecek kadar müzikal. Star Tozu’nda da karşımıza kötü bir karakter olan çıkan Michelle Pfieffer yine kötülükten yana şansını açıyor. Yeni keşif Nikki Blonsky şirinlik muskası olarak ortalıkta dolaşıyor ve ama yine de kimse Travolta’nın eline su dökemiyor. Alıntı: Banu BOZDEMİR Benzer Konular 20. Ankara Uluslararası Film Festivali Başladı... 2007'de Türk sineması ödüllere boğuldu... 7. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali Programı... Share Share this post on Digg Del.icio.us Technorati Twitter

18-01-2008, 19:20	#2
MaRaSlI Onursal Dost Üyelik Tarihi: May 2006 Bulunduğu Yer: pazarcik Yaş: 37 Mesajlar: 1,642 Tesekkür: 5 74 mesajina 228 kez tesekkür edildi	icinde bir Amerikan Gangsteri izlemiyi dusunuyorum yani sinemada Share Share this post on Digg Del.icio.us Technorati Twitter __________________

Konu Seçenekleri	Bu Konuda Ara
Yazdırılabilir Sümü Göster Sayfayı E-Mail'le gönder	Bu Konuda Ara: Gelişmiş arama yap
Modları Göster
Normal Mod Ağaç Modununa Geç Otomatik Konu Moduna Geç