Özgürlüğün Dili: ÇIĞLIK !!!
Derin ve karanlık bir kuyu. Duvarlar düz ve ıslak, kaygan. Sesler yankılanıp sahibine geri dönüyor. Her şey kör bir kuyuya tıkılmış. Ürkütücü bir ortam. Yalnızlık, ezilmişlik, esaret… Bir de direniş! Düşüncelerin uzun soluklu olamadığı, umutların kuyunun duvarlarına tırmanırken kayarak gerisin geri döndüğü çaresizlik. Derin iç çekişler… Tek teselli, teslim olmama, asi bir ruha sahip olma bilinci…
Uzun sessizliğin ardından “anadil” söze girdi.
*** Benim için bulunulan yer önemli değil. Benim görevim bir şeyler anlatmak isteyen sana, her koşulda hizmet etmektir. Sen, bu derin kuyuda isen ben yanında olmalıyım. Özgürlüğüm için savaşırken, özgürce düşünmen için bana ihtiyacın var. Özgürlüğümüz birbirine bağlı. Ben senin anlam olan yanınım, sen benim cisimleşmiş halimsin. Çünkü ben senin anadilinim, umutlarının, düşlerinin anlatıcısıyım. Böylesi anlarda en çok bana ihtiyacın olacak ve benim de, beni yaşatmak için direnen hep sana ihtiyacım olacak.
Bu sahiplenici giriş kuyudaki sessiz ve çaresiz bekleyişi biraz olsun dağıtmıştı. İsyanda yalnız bırakılmamak güç verir her direnişçiye. Elbet “anatoprak” da bunun farkındaydı. Ne söyleyeceğini bilen bilgelikle, tüm zamanlara dağılan kutsal duruşunu sergiliyordu.
*** Elbette anadil özgürlüğün ruhudur, sırrına erene. Kendini ve çevreyi tanımanın aracı, gerçeğin dili ve yalanın gizemidir, kullanmasını bilene. Onsuz olmaz, sadece onunla da olmaz. Ben insana rengini verenim, kişiliğini şekillendirenim, değerimi bilene. İnceden süzülürüm üzerimde yaşayanın yaşamına. Suyumdan içer, havamdan solar, ekinimle doyar, anlamını bilene. Daimi sığınağı, kendisi olduğu mekanım ben. Kendisini en özgür ve huzurlu hissettiği yer, taştan da olsa benim bedenimde uyuduğu, tenimi kokladığı yerdir. Anayım ben. Ona saldıran olursa kucağımı açar sımsıkı sarılırım ona. Varsın bedenimi bombalarla dövsünler, varsın tel tel saçım olan ağaçları yakıp yıksınlar, varsın gözyaşım olan nehirlere set örüp kurutsunlar gam yemem. Ben anayım, onuru için direnmesini bilen soylu evlatlara.
Sevinçten midir, çekilen acılardan mıdır bilinmez ama derin ve karanlık kuyudan hıçkırıklar yükselmeye başladı. Çok geçmeden göğü delercesine bir çığlık..!!! Çığlık, kuyuda yankılandı, kuyu isyanla doldu.
|