Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Tarih
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 26-02-2007, 00:41   #1
Dost
edessa - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 603
Tesekkür: 44
18 mesajina 91 kez tesekkür edildi
 edessa isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Arrow Zeugma II


siteadi.com - Zeugma II
Bu mozaik Fransız Arkeolog Catherine Abadie-Reynal yönetimindeki Fransız ekip tarafından 6 numaralı açmadaki villada ortaya çıkarıldı.Mozaik zengin bir biçimde dekore edilmiş bir evin muhtemelen triclinium yani yemek odasında bulundu. Çok yüksek kalitede olan bu parça mükemmele yakın bir derecede korunmuş vaziyette. Mozaik üç ana öğeden oluşuyor. Ana panoyu üç taraftan saran geometrik bordür yemek yiyenlerin oturdukları kanepelerin orijinal yerlerini gösteriyor. Çerçevede (aslan, panter vb.) vahşi hayvanlarla savaşan Eros’lar ayrıntılı ve canlı bir şekilde resmedilmiş; öte yandan çelenkli erkek ve kadın başları köşelerden ve eksenden gözlerini dikmiş onlara bakıyor. Son olarak, (1,75m x 1,50m) ebadındaki ortadaki çarpıcı pano güzel dokunmuş bir şeritle çerçevelenmiş ve batı tarafındaki kanepelere oturup yemek yiyenlerin karşısına gelecek şekilde yerleştirilmiş. Mozaiğin teması yemeğe gelen misafirler için bir ‘sohbet konusu’ görevi görmüş olmalı.
Resimde mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülüyor. Kadınlardan ikisi mavi-yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş; sohbet eder gibi birbirlerine dönmüşler. Önlerinde üzerinde metal bir kase olan yuvarlak, üç ayaklı bir masa var. Onlardan az ötede, masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın, solium >adı verilen ve arkası içbükey, yüksekçe bir koltukta oturuyor. Bir tülle örtülmüş beyaz saçları oturan diğer iki kadından daha yaşlı olduğunu gösteriyor. Genç kızlardan biri ona bir kase uzatırken diğeri resmin sol tarafındaki kanepenin arkasında duruyor.
Resmin üstündeki yazı
Kadınların üzerinde tek bir sözcük olarak okunması gereken bir yazı görülüyor; Synaristosai, (ΣΥΝΑΡΙΣTΩΣΑΣ) yani ‘Kahvaltı Sofrasındakiler’.
Bu sözcük M.Ö. 4. yüzyılda Menander tarafından yazılan bir Yunan komedyasının adına göndermede bulunuyor. Mozaikler arasında muhtemel iki fark hemen göze çarpıyor. Birincisi Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde saklanan, çok zarif teseraları olan ufak bir pano olup Pompeii’de Cicero’ya ait olduğu varsayılan bir villada ortaya çıkarılmış. ‘Büyücüler’ adıyla biliniyor.
Daha sonra ve daha kaba bir tarzla yapılan ikincisi ise Yunanistan’a bağlı Lesbos Adasında, Menander’in evi olarak bilinen evde bulunan bir grup mozaiğe ait. Lesbos’taki evde bulunan panolar üstündeki yazılar Napoli’deki mozaik ile ilgili ilk yorumun değiştirilmesine yol açtı. Komedyanın başlığından ayrı olarak (ki bu iyelik eki almış bir sözcük olmasına karşın Zeugma’da bulunan ismin –i halindeydi) Lesbos mozaiğinde üç kadın karakterin isimleri yer almaktadır: ΦІΛΑΙΝΙΣ (Philainis), ΠΛΑΓΜΑΓΩΝ (Plagnaigon) ve ΠΥΕΙΑΣ (Pyeias).
Karşılaştırma – Lesbos ve Pompeii
Bu üç mozaiğin ana sahneleri birbirine çok benziyor. Hepsinde de üç kadın yuvarlak bir masa önünde oturmuş. Kaseler yemek temasını akla getiriyor. Hatta yaşlı kadının karakteriyle bağlantılı olan solium’un ayrıntıları, Menander mozaiğinin ortaya çıkarıldığı evde mevcut. Buna karşın belirtilmesi gereken bir fark var; Zeugma’da bulunan panoda iki genç uşak yer alırken diğerlerinde gene uşak olması muhtemel bir çocuk yer alıyor. Ya mozaik tasarımcıları komedyanın farklı versiyonlarından yararlandılar ya da daha küçük olan panolarda yer darlığı sorunu vardı. Menander’in evindeki ve Pompeii’deki evde olduğu gibi, üç kadın tiyatro maskesi takmış. Buna karşın, bu maskeler yüz şeklini kabalaştırmıyor; tam tersine, yüzdeki ayrıntılar son derece abartılı olup mozaik tasarımcısı, her kadının maskesi ve tuniği için aynı renk yelpazesini kullanmış. Bütün bu öğeler resme, Menander’in evinde ve Pompeii’deki evdeki panolarda yer alan kadınların çarpıtılmış yüz ifadelerinde olmayan bir doğallık ve asalet hissi veriyor. 2 genç kız maske takmıyorsa bunun sebebi hiç şüphesiz dilsizlerin Yunan komedyalarında maske kullanmamalarıdır. Menander’ın komedyaları Anadolu’daki klasik ikonografinin çok popüler bir teması olup Fırat’ta bir freske ilham kaynağı olmuştur.
‘Yapan Zosimos’
Ana panelin altında yer alan ikinci bir yazıdan mozaiğin yaratıcısının ismini öğreniyoruz: ΖΩΣΙΜΟΣ ΕΠΟΙΕΙ yani ‘Yapan Zosimos’. Aynı sanatçı, Zeugma’daki başka bir evde bulunan Afrodit mozaiğinin üstüne de ismini yazmıştı. Daha kapsamlı araştırmalar sonunda resim tarzlarını karşılaştırma ve daha ayrıntılı yorum yapma imkanımız olacak.Kaynak:Aurélia Masson (Arkeolog-PHI)



Packard Humanities Instuties'in sponsorluğunda gerçekleşen kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros figürleri tasvir edilmekte.



M.S. 2. yüzyılda en görkemli günlerini yaşayan Zeugma, Roma İmparatorluğu'nun en büyük 4 kentinden biriydi. 4.Lejyon bölgesi karargahının bulunması nedeniyle yüksek rütbeli subayların ikamet ettiği, stratejik avantajları nedeniyle zengin tüccarların yaşadığı Zeugma gerçekten de görkemli bir kentti.Ne var ki daha sonraları savaşlar ve doğal afetlerle (yangın, heyelan vs.) bu görkemli kent yok oldu ve kalıntıları da toprak altında kaldı.

Zeugma Antik Kenti'nde kazılar başlayıncaya kadar bu gizemli kent gün ışığı görmedi.Kazılarla ortaya çıkan muhteşem eserler grafik sanatçılarına da ilham kaynağı oldu. Fransız Le Figaro Dergisi'nin grafikerleri de A Bölgesi kazıları sırasında çektikleri fotoğrafa mozaikleri foto montaj metoduyla ekleyerek bizleri 1800 yıl öncesine götürmeyi başarmış. Ortaya çıkan muhteşem illüstrasyon Zeugma'nın 1800 yıl önceki ihtişamlı günlerini en güzel şekilde anlatıyor.

Şu anda Birecik Barajı'nın suları altında kalan A Bölgesi, çıkarılan buluntular açısından en zengin kazı bölgesiydi.Bu bölgeden çıkarılan mozaikler şu anda Gaziantep Müzesi'nde sergilenmektedir.



Fırat’ın bolluk ve bereketi diğer bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur. Fırat Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına çiçekler takılmış. Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış. Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir. Akheleoos Helen teogonisinde yer alan en eski çiftlerden olan Okeanos ile Tethys’in her biri ırmak tanrısı olan 3 bin oğlunun en büyüğüydü.Akheloos ise ilgili değişik efsaneler mevcuttur. Bu efsanelerden birine göre ; Aitolia’da Kalydon Kralı Oineus’un komşusu olan Akheloos , kralın kızı Deianeria’ya evlenme teklifi eder. Ancak ırmak tanrısı olarak Akheloos’un metamorfoz yeteneği vardı; istediği şekle girebilmekteydi.Kimi zaman boğa, kimi zaman ejderha vs. olabiliyordu. Bu yetenek, böylesine rahatsız edici bir kocayla evlenmeyi düşünmeyen Deianeria’yı korkuttu. Herakles, Oineus’un sarayına kendini takdim edip kızı Deineria’ya evlenme teklif edince güzel kız da bu teklifi hemen kabul etti. Bununla birlikte Herakles, yerinin alınmasına kolay kolay razı olmayan Akheloos yüzünden kızı elde etmek için zorluk çekti. İki talip arasında kıyasıya bir çatışma oldu. Akheloos bütün yeteneklerini, Herakles de bütün gücünü kullandı.Mücadele sırasında Akheloos boğaya dönüştü.Herakles O’nun boynuzlarından birini kopardı.Bunun üzerine Akheloos kendini yenik sayarak teslim oldu.Deineria’yla evlenme hakkını Herakles’e bıraktı ama kırılan boynuzunu geri istedi. Herakles bu boynuza karşılıtk, Zeus’un sütannesi keçi Amaltheia’nın bol çiçekler ve meyvalar saçan, bir boynuzunu ona hediye etti. Bazı yazarlar bu harika boynuzun Akheloos’un kendi boynuçu olduğunu da ileri sürerler. Günümüzde Akheloos Irmağı Astropotamo adını taşımaktadır ve Patras Körfezi’nin girişinde Yunan Denizi’ne dökülür.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)



Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini kurmuştur. Ayrıca, Demeter büstü sırasıyla sekizgen kuşak, sekizgen dalga kuşağı, doksan derece döndürülerek iç içe geçirilen iki eşkenar dörtgen ve bu dörtgenlerin sekiz köşesi aralarında sekiz balta betimi bulunan bezeklerin merkezindedir. Sekiz sayısının geometrik bezeklerle verildiği bu kompozisyon köşeleri ışkın süren bitkisel bezekli kare içine yerleştirilen dairevi bir kuşakla çevrilir. Bu panodaki sekiz sayısı Demeter’in kızı Persophone ile ilişkili olmalıdır. Çünkü Zeus Persophone’nin yılın üçte ikisini (sekiz ay) yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in geri kalan üçte birini yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesi kararlaştırmıştır. Demeter tapımında da (efsanesinde) Persephone’den ayrılmaz. Bu anne kıza “ilk tanrıça” da denir. Bu sebeplerle anne kız Belkıs/ Zeugma mozaiklerinde de birbirinden ayrılmamış olup, burada Persophone sekiz sayısı kuralına göre yerleştirilen geometrik bezeklerle temsil edilmiştir.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)



Fırat'ın tanrısı Euphrates’in sağında bir su perisi çimlerin üstüne sol dirseğini dayamış hafif yan yatmış vaziyette tasvir edlimiştir. Su perisinin dirseğinin altından pınar akmaktadır. Bu da Fırat’ı besleyen çaylara su sağlayan pınarları simgeliyor olmalıdır.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)



Fırat Nehrinin tanrısı Euphrates Zeugma’da sekizgen sığ bir havuzun taban mozaiğine işlenmiştir. Bu mozaikte Euphrates bir divan üzerine hafi yatar vaziyettedir. Dirseğinin altındaki testiden fırat akmakta ve suyla buluşan topraktan yeşillikler fışkırmaktadır. Sol elinde bir dal tutar. Gövdesinin üstü çıplak . Ayak ucunda bir ağaç mevcuttur. Bu mozaik Belkıs/ Zeugma Mezarlıküstü mevkiinde 2000 yılında kurtarma kazısında Roma villasının havuzlu koridorunda Fırat Nehri tanrılarıyla birlikte gün ışığına çıkarılmıştır. Bu koridorda iki sığ havuz yer alır. Efsaneye göre Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’in Aksurtas adında bir oğlu vardı.Bu delikanlı bir gün annesinin yanında uyuyordu.Euphrates bir gün karısının yanında uyuyan öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürür.Euphrates sonra bu acı hatasını farkeder ve kendisini Medos ırmağına atarak ölür.O günden beri Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak söylenir.



Sirenlerden biridir. Mezarı Napoli’de gösteriliyordu. Kız kardeşleriyle birlikte kendini denize attı; dalgalar cesedini Napoli sahillerine sürükledi. Napoli sahillerinde O’nun için bir anıt dikildi. Efsanenin başka bir versiyonuna göre , Parthenope aslınen Phrygia’lı bir genç kızdı.Metokhos’a aşık oldu, ama evvelce etmiş olduğu beraket yeminini O’nun uğruna bozmayı da içine sindiremiyordu.Parthenope tutkusundan dolayı kendini cezalandırdı. Saçlarını kesti gönüllü olarak Campania’ya sürgüne gitti,. Campania’da kendini Dionysos’a adadı buna çok kızan Aphroditha O’Nu kuş vücutlu kadın baaşlı deniz ifriti olan Siren’e dönüştürdü.



Aslen Phrygia'lı bir delikanlı.Metiokhos kendisi gibi Phrygia'lı olan Parthenope ile olan ölümsüz aşkları ile ünlüdür.Metiokhos, bakire kalmaya yemin etmiş Parthenope adındaki genç bir kıza aşıktı. Parthenope de onu seviyordu, ama ettiği büyük yemini de bozmak istemiyordu. Saçlarını kesti ve kendini sürgün etti. Campania’ya gitti ve orada kendini Şarap Tanrısı Dionysos’a adadı.( İtalya’nın Napoli kenti grekçe Parthenope adını bu efsaneden almıştır.).Ancak cismani aşka yüz çevirenleri Aphrodithe asla affetmezdi.Bu yüzden onu kuş vücutlu kadın başlı deniz ifriti olarak tanımlanan Siren’e çevirdi.



Europa Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni göz alıcı bakışı ile dillere destan olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm vaktini kırlarda deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi. Gene böyle bir gün, deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek toplarken Zeus Europa'yı gördü. Onun güzelliği baş tanrının aklını başından almıştı.
Karısı Hera'nın haberi olmadan güzel Suriyeliye yaklaşabilmek için altın rengi bir boğa şekline girdi ve kızların çiçek topladıkları bahçenin etrafında gezinmeye başladı. Kızlar boğadan korkmak bir yana onu çok sevimli bulmuşlardı, ona yaklaşarak sevmeye başladılar. Güzel Europa ona yaklaştığı anda boğa yere yatarak kızın ayaklarına kapandı. Europa boğanın sırtını okşayarak yavaşça üzerine oturdu.Tam arkadaşlarıda ona katılacakken boğa birden ayaklandı ve ve sırtında Europa ile denize doğru koşmaya başladı. Deniz kenarına vardığında azgın dalgaların hepsi sakinleşmiş durulmuştu. Boğa dalgaları yararak, denizde kumlu bir ovada koşuyormuş gibi hızla oradan uzaklaştı.
Bir süre sonra kıyıya vardıklarında Zeus genç kızı bir çınarın gölgesine bıraktı ve boğa şeklinden sıyrılarak tekrar tanrı şekline döndü ve ona kendisini tanıttı. Horalar aceleyle Zeus ve Europa için bir yatak hazırladılar. Bu birleşmenin yapıldığı yere gölge saldığı için o günden beri çınar ağacı yapraklarını hiç dökmez. Kirid kralı Minos bu birlikteliğin sonucunda doğmuştur.



Dedesi Akrisios’un zulmünden Zeus’un yardımıyla kaçmayı başaran Perseus ve annesi Danae , Seriphos Kralı Polydektes’in yanına sığındı. Genc ve kudreti dillere destan Perseus kısa zamanda Kralın öz oğlu gibi olurken, annesi Danae de Polydektes’in aklını başından almıştı ve Kral O’nunla evlenmek istiyordu.
Ancak Polydektes , Perseus’un gençliğinin verdiği tez kanlılıkla bir aksilik yapacağını düşünüyor ve oğlu Perseus’u ortadan kaldırmak istiyordu.
Aradan epey bir zaman geçti. Kral memleketinin en tanınmış ve güzel kızlarından Hippodameia ile evleneceği haberini etrafa yaydı. Ve adete göre şenlikler sırasında herkes Krala hediye vermek durumundaydı. Perseus , Kral’ın hediye olarak ne istediğini sordu. Kral atlardan hoşlandığını söyledi. Perseus daha şerefli bir hediye sunmak istediğini ve O’na Medusa’nın başını getirebileceğini söyledi. Kral ilk anda bu teklifi yanıtsız bırakınca Perseus da her kes gibi hediye olarak bir at getirdi. Ancak Kral bu hediyeyi kabul etmedi.
-Madem bana söz verdin, Medusa’nın başını getirmelisin, dedi.
Amacı bu imkansız görevi vererek Perseus’u başından savmak ve gönlünü kaptırdığı genç annesi Danae’yi metres yapmaktı. Medusa gerçekten de yenilmez ve çok korkunç bir yaratıktı. Kocaman ve iğrenç suratında yassı bir burun ve iki geniş kulak, ağzında yaban domuzlarını andıran uzun dişler, yanık tenli alnının üzerinde saç yerine kıvrım kıvrım zehir saçan yılanlar vardı. Tunç kollarla mücehhez bu acuze kadının sesi vahşi hayvanları andırır , dehşet saçan gözlerine bakanlar hemen taş kesilirdi.
Perseus verdiği bu büyük sözü tutmak zorunda olduğunu anlayınca düşünceye daldı. Yanına gelen Hermes, Zeka tanrıçası Athena’nın yardımıyla bu işi başarabileceğini söyledi. Athena’dan aldığı cin fikirlerle ihtiyar Grai’lardan bir çift kanatlı sandal, bir heybe bir de başına takanı görünmez yapan eğreti saç almayı başardı.
Kanatlı sandalları iki ayağına bağlayan, kendisini görünmez yapan takma saçı başına takan ve heybeyi sırtına alan Perseus, Medusa’nın bulunduğu yere doğru yola çıktı. Üç iğrenç kız kardeşleri yani Gorgon’ları uyur halde buldu. Fani olan Medusa’ya yaklaştı. Kendisine bakıp taşlaştırmasın diye arkasını dönüp kılıcını Medusa’nın başına savurdu. Kopan kafasını heybesine koydu. Medusa’nın yere dökülen kanlarından kanatlı at Pegasus doğdu.
Perseus uçarak oradan uzaklaştı. Yolda heybeden damlayan Medusa’nın kanlarından , bugün dünyanın her tarafında görülen zehirli yılanlar doğdu.
Perseus akşamüzeri şark ülkesine doğru yaklaştığında yeni bir macera ile karşılaştı.
O’nun ulaştığı Memlekette Kepheus adında bir Kral hüküm sürüyordu. Kepheus’un karısı Kassiepeia gururuna kapılarak kendisinin Nereid’lerden daha güzel olduğunu düşündü. Kızlarının küçümsenmesine hiddetlenen Tanrı Posseidon Kepheus’un yurduna karşı konulmaz bir deniz canavarını musallat etti.
Tanrılara danışan Kral Kepheus , bu afetten kurtulmasının tek yolunun güzel kızı Andromede’yi bu deniz canavarına kurban etmek olduğunu öğrendi.
Perseus , Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu. Olayın içyüzünü öğrendikten sonra bu dünyalar güzeli kıza aşık oldu. Tam o sırada korkun deniz canavarı ortaya çıktı. Kocaman ağzını kayalara bağlı olan Andromede’yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve ucu demirli mızrağını canavarın göğsüne sapladı. Perseus Andromede’nin bağlarını çözdü. Babası Kral Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi. Beladan kurtulan Kral da bu teklifi kabul etti. Muhteşem bir düğünle evlenen çift daha sonra Medusa’nın kesik başını da alarak Seriphos adasına doğru yola koyuldular.
Fakat Seriphos Kralı Polydektes ,Perseus’un yokluğundan faydalanarak annesi Danae’ye sahip olmak istemiş, buna karşı koyan Danae de bir mabede sığınmak zorunda kalmıştı.
İşte tam bu sırada ve olanlardan habersiz Kral Polydektes’in huzuruna çıkan Perseus, Medusa’nın başını getirdiğini söyledi. Fakat kalbi kinle dolu olan Kral Polydektes, Perseus’a yalan söylediğini ve zaferinden şüphe ettiğini söyledi.
Kralın bu tavrına sinirlenen Perseus Medusa’nın başını heybeden çıkararak Kralâ uzattı. Polydektes Medusa’nın kesik başını görür görmez tahtının üzerinde taş kesildi.



Argos Kralı Akrisios’un Danea adında bir kızı vardı. Bir oğlu olmasını isteyen Agros Kralı Danea tapınağına başvurduğunda Danea’nın bir erkek çocuğu doğuracağını ama torununun kendisini öldüreceği bildirilir. Telaşa kapılan Argos Kralı kızının herhangi bir erkekle ilişki kurmasını önlemek için çepeçevre tunç örülü bir odaya kapatır. Ama Danea’ya gönül veren Zeus altın yağmuru halinde çatıdan aralığından akarak Danea’yı hamile bırakır. Danea bu ilişkiden oğlu Perseus’u doğurur. Olup bitene akıl sır erdiremeyen Akrisios kızıyla torununu bir sandığa kapatarak denize atar. Danea ve oğlu Perseus Seriphos adasında karaya çıkarlar. Zeugma’dan çıkan mozaikte işte bu karaya çıkış anı tasvir edilmektedir. Taban mozaiği, iki balıkçının açtığı sandığın içinden Danea ile oğlu Perseus’un çıkışını anlatıyor. Tam karşılarında bulunan kral Polydektes ise iki elini bebek Perseus’a doğru uzatarak yardım etmek istiyor.



Fırat Nehri kıyısında bulunan ve bir bölümü, GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı gölü altında kalacak olan Belkıs Zeugma antik kentinden 36 yıl önce kaçırılan mozaiğin, ABD`den getirilen 2 figürü, müzedeki parçasına monte edildi. Mozaiğin, kaçırıldığı ABD`den 19 Haziran`da getirilen 2 figürü, Kültür Bakanlığı uzmanlarınca yapılan çalışmalarla 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde bulunan ve getirildiği Gaziantep Arkeoloji Müzesi`nde boş kalan ve büyük bir soru işareti konularak muhafaza edilen yerlerine monte edilerek, sergiye hazır hale getirildi. Kültür Bakanlığı`nın uzun zaman alan ve ısrarlı girişimler sonucu getirilen aşk kahramanları Partenope ve Metiox`un mozaiğinin, Kültür Bakanı İstemihan Talay`ın da katılımı ile önümüzdeki günlerde düzenlenecek törenle ziyarete açılması planlanıyor.
MOZAİĞİN GETİRİLİŞ ÖYKÜSÜ Gaziantep Arkeoloji Müzesi ve Avustralya Üniversitesi`nden Prof. Dr. David Kennedy tarafından 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde yapılan kurtarma kazısı sırasında, Kelekağzı mevkiinin doğusundaki tepede ulaşılan ilk Roma villasının taban mozaik döşemesinin bir bölümünün kaçakçılar tarafından kaçırıldığı belirlendi. Mozaiğin, sökülen kısmına (?) işareti konularak sergilenen bölümündeki harflerden yola çıkılarak yapılan inceleme sonrası, yurtdışına götürülen resimlerin, ölümsüz 2 aşık Partenope ile Metiox`a ait olduğu anlaşıldı. Yöre sakinlerinin ifadelerine göre, mozaik tabanının bordür içindeki 2 figüre ait torso kısımların, 1964 yılında çalındığı ortaya çıkarıldı.
KANADALI ARKEOLOGUN DUYARLILIĞI Mozaiğin kaçırılan bölümünün nerede olduğu araştırılırken, hiç beklenmedik bir yerden gelen bilgi, dikkatleri ABD`nin Houston kentindeki Rice Üniversitesi Menil Collection`a çekti. Menil Collection`da sergilenen 2 mozaik parçasının Türkiye menşeli olabileceğini düşünen Kanadalı mozaik uzmanı Sheila Campbell, fotoğrafını çekerek Kültür Bakanlığı`na gönderdi ve Partenope ve Metiox`un yıllar süren ayrılığını sona erdirecek süreci başlattı. Campbell`in gönderdiği fotoğrafları inceleyen Gaziantep Müzesi uzmanları, Menil Collection`da sergilenen mozaiklerin, Belkıs Zeugma`dan kaçırılan mozaikler olduğunu saptadı ve durumu Bakanlığa bildirdi. Bu konuda hazırlanan ve bilimsel verilerden oluşan dosyayı, zamanın Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Engin Özgen tarafından götürüldüğü ABD`de, Menil Collection Bilim Direktörü Bernard Davezac inceledi. 1997`de Gaziantep`e gelen ve müzedeki parça ile getirdiği fotoğrafları karşılaştıran Davezac, kendilerindeki mozaiğin, Belkıs Zeugma mozaiğinin parçası olduğunu kabul etti. Menil Collection Müdürü Paul Wınker ve Davezac`ın, mozaiğin verilmesi için, ``sizdeki parçayı bize verin, birleştirip restore edelim, bir süre sergiledikten sonra bütünüyle iade edelim`` önerisi Türkiye tarafından kabul edilmedi ve dönüş süreci başladı.
DÖNÜŞ Belkıs Zeugma`dan kaçırılan mozaik, Houston`a giden Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü arkeologlarından Esra Akça tarafından teslim alınarak, 19 Haziran`da Türkiye`ye getirildi. Gaziantep`e 2 sandık içerisinde getirilen mozaikler, toprağına, müzede bulunan parçasına kavuştu. Bir aşk hikayesinin 2 kahramanı olan Partenope ve Metiox, uzun yıllar sonra da olsa, hayat alanlarına döndüler. Arkeoloji çevreleri, Kanadalı mozaik uzmanı Sheila Campbell ve Menil Collection yöneticilerinin tutumunu, ``akademik dürüstlük, disiplin ve meslek etiği`` açısından, örnek gösterilecek ve takdir edilecek bir hareket olarak değerlendiriyorlar. Bu arada, ABD`den getirilen mozaiklerin canlı renkleri ve temizliği, restorasyonun kalitesi ve tekniği açısından Türkiye`de kalan bölümünden belirgin farklılık göstermesi, dikkatleri çekiyor.

Benzer Konular
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
zeugma


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:06 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1