Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Tarih > Tarihe Imzasini Atanlar
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 11-01-2007, 21:48   #1
Dost
edessa - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 603
Tesekkür: 44
18 mesajina 91 kez tesekkür edildi
 edessa isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Arrow Selahaddin Eyyubî

Selahaddin Eyyubî:
siteadi.com - Selahaddin Eyyubî
Eyyûbîler Devletinin kurucusu. Künyesi, Melik Nâsır Ebû Muzaffer Yûsuf bin Eyyûb bin Şâdî’dir. 1137’de Tekrit’te doğdu. Babası Necmeddîn Eyyûb; Âzerbaycan’da Erivan’ın Devin kasabasındaki Hazbânî kabîlesine mensup olup, Büyük Selçuklu Sultânı Mesud Şâhın Tekrit muhâfızıydı.
Selâhaddîn Eyyûbî’nin çocukluğu, babasının muhâfızlığını yaptığı Tekrit ve Baalbek’te geçti. Tekrit, Baalbek ve Şam’da yetişip, iyi bir tahsil ve terbiye gördü. Baalbek ve Şam’dayken, babasıyla berâber, Selçuklu atabeklerinden Nûreddîn Mahmûd Zengî’nin yanında Haçlılara karşı yapılan muhârebelere katıldı. Muhârebelerde cesâret ve yiğitliğiyle dikkat çekti. On yedi yaşındayken, Atabek Nûreddîn Mahmûd Zengî’nin sarayına alındı. Böylece devlet teşkilâtı ve idâresini de mükemmel bir şekilde öğrendi. Bu sırada, babası Necmeddîn, Şam, amcası Şirkûh da Humus vâliliğine getirilmişti.

Nûreddîn Zengî, 1162’de Mısır’la ilgilenmeye başladı. Komutanı Şirkûh’u Haçlılara karşı savaşması için Fâtımî halifesi El-Adid’in hizmetine verdi. Selâhaddîn’i de yardımcısı olarak onun yanına kattı. Sirkûh emrindeki askerler ve yeğeni Selâhaddîn’in yardımıyla Mısır’da kısa sürede sükûneti sağladı, isyan eden birlikleri bastırdı ve idâreyi eline geçirdi. 18 Ocak 1169 târihinde îdâm edilen vezir Şaver’in yerine Şirkûh Mısır-Fâtimî vezîri oldu. Ancak Şirkûh’un da çok geçmeden vefât etmesi üzerine Selâhaddîn Eyyûbî, 26 Mart 1169’da, Halîfe El-Adid tarafından amcasının yerine vezîr tâyin edildi. Böylece Selâhaddîn Eyyûbî, bir taraftan Nûreddîn Zengî’nin ordu kumandanı, diğer taraftan Fâtımî vezîri oluyordu. Onun gerçekte emir aldığı makam ise Nûreddîn’di ve Fâtımî halifesine sâdece şeklen bağlıydı.

Selâhaddîn Eyyûbî, bundan sonra icrâatlarında gâyet siyâsî hareket edip, devlet kadrolarına iş bilir ve kâbiliyetli memurlar tâyin etti. Saray, halk, kumandanlar, komşu ve İslâm devletleriyle münâsebetlerini gâyet iyi tutmaya çalıştı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin icrâatları Mısırlı ve Sûdanlı Şiî askerlerin isyânına sebep olduysa da bastırıldı. Böylece Fâtımî sarayında idâreye tam mânâsıyla hâkim oldu.

Selâhaddîn Eyyûbî’nin Mısır’daki icrâatları, başta Papalık olmak üzere, Haçlıları telaşlandırdı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin Fâtımî veziri olmasıyla, Müslümanlara karşı ittifâk sistemi bozulan Kudüs’teki Frank Haçlıları, Ortadoğu hâkimiyetlerini tehlikede gördüler. Selâhaddîn Eyyûbî’yi ortadan kaldırmak üzere Kudüs’teki Haçlılara Avrupa’dan ve Bizans’tan takviye kuvvetler geldi. Selâhaddîn Eyyûbî ise, Frank ve Haçlılarla âsî Mısırlılara karşı Selçuklu Atabeği Nûreddîn Mahmûd Zengî’den yardım istedi. 1170 yılında Mısır’a saldıran Haçlılara şiddetle karşı koyup, geri çekilmeye mecbur bıraktı. 1171’de, Kızıldeniz sâhilindeki liman şehri Eyle’yi fethetti.

Atabeg Nûreddîn Zengî’nin isteğiyle 1171’de, Cumâ Hutbesini, hasta Şiî Fâtımî Halîfesi Âbid adına değil de Bağdat’taki Abbâsî Halîfesi adına okuttu. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Mısır’da Abbâsî Halîfesi adına hutbe okutması, Müslümanları çok sevindirdi. 1171’de, Fâtımî Halîfesi Âbid öldü. Bundan sonra Selâhaddîn Eyyûbî, Mısır’da idâreyi bütünüyle ele aldı.

Abbâsî halîfesi, Atabeg Nûreddîn Zengî’ye kumandanlarından Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin muzafferiyetleri üzerine kıymetli hil’atler gönderdi. Nûreddîn Zengî de, hil’atleri halîfenin elçilik heyetiyle berâber, Selâhaddîn Eyyûbî’ye gönderdi.

Mısır’daki iktidâr değişikliği, Haçlıların tekrar harekete geçmesine sebep oldu. 1173’te Sicilyalı Normanlar, kuvvetli bir donanmayla, İskenderiyye’ye çıkarma yaptılar. Selâhaddîn Eyyûbî, Norman çıkarmasına karşı, üç gün devâm eden şiddetli kara muhârebesi yaptı. Sâhile çıkan bütün Normanlar, öldürülüp, pek çok ganîmet alındı.

1174 yılında, Sultan Nûreddîn vefât etti ve Suriye’de iç karışıklıklar başladı. Bu durumdan istifâde etmek isteyen Kudüs Kralı, Humus’u kuşattı. Selâhaddîn, derhâl Humus önlerine geldiyse de, Haçlılar şehri zaptetmişlerdi. Selâhaddîn Eyyûbî’nin başarılarını gören Abbâsî Halîfesi, 1175’te saltanatını tasdik etti. Böylece, 1169’da Fâtımî vezîri, 1171’de Mısır Hâkimi, 1175’te de istiklâlini îlân ederek, Sultan unvânını alan Selâhaddîn Eyyûbî, 1176’da Şiî Fâtımîlerin bölgedeki son izlerini de ortadan kaldırdı.

Fâtımîlerin hâkim oldukları topraklarda, kuvvetli bir idâre kurdu. Devlet teşkilâtı, memleket îmârı, mektep ve medrese tahsilinin üzerinde durarak, teşvik ve tatbikâtını yaptırdı. Sapık fikirleri kaldırıp, hak ve orta yol olan Sünnîliği yaymaya başladı. İcraatlarında muvaffak oldu. Fâtımîlerin, bölgeye yaydığı fikirlerin önüne geçip, Ehl-i sünnet îtikâdının yayılmasına hizmet etti. Kâhire Kalesinin inşâsını başlattı.

1177 Kasımında, Haçlılara karşı, Filistin Seferine çıktı. Gazze ve Askalan’ın askerî mevkilerini tahrip etti. Eyyûbî askerleri, ganîmet için dağılınca, Haçlılar fırsatı değerlendirdiler. Kerek Kontu Renaud kumandasında toplanıp, Eyyûbî ordusuna büyük bir darbe vurup, Selâhaddîn Eyyûbî’yi öldürmek istediler. Selâhaddîn Eyyûbî, Haçlıların niyetini anlayıp, ordusunu topladı. 25 Ekim 1177 târihinde Remle’de, Haçlılara kesin darbeyi indirdi. Ancak, çok istediği hâlde Kudüs’ü alamadı. 1178 ve 1179’da, Haçlılar üzerine harekâtını şiddetlendirdi. Eyyûbî kumandanları, pek çok Haçlı reisini esir aldılar. Selâhaddîn Eyyûbî, 1179 yazında Şeria Nehri kıyısında, Yâkub Köprüsü yanındaki, Haçlıların Yâkub Geçidi Kalesini fethetti. 1180’de Haçlılar, iki yıllığına mütâreke istedi. Kabul etti. Haçlılar mütârekeye uymadılar. Mısır’a giden kervanlara saldırdılar. Mısır’ın İslâm ülkeleriyle olan ticâretini engelleyip, Eyyûbîleri iktisâdî yönden çökertmek istediler.

Selâhaddîn Eyyûbî, Suriye’de de hâkimiyet kurmak için, 1183 yazında Halep’i zaptetti. Elcezire’yi aldı. Eyyûbîlerin Suriye harekâtı, Haçlıları telâşlandırdı. Eyyûbî hâkimiyeti sâhasında sıkışıp kalmak tehlikesinin önüne geçmek istediler. Trablus Kontu III. Raymond’un dört yıllık antlaşma isteğiyle mütâreke yapıldı. Haçlılar, antlaşmaya yine uymadılar. Kerek Kalesi yakınından geçen büyük bir ticâret kervanına saldırdılar. Selâhaddîn Eyyûbî, Haçlılardan bu tecâvüzün ziyânını karşılamalarını ve tazminat vermelerini istedi. Kabûl etmemeleri üzerine, sefere çıkıp, 1180 Şubatında Kerek bölgesini zaptetti. Ticârî kervan tecâvüzünü, Haçlılara fazlasıyla ödettirdi.

Selâhaddîn Eyyûbî, Ortadoğu’da çıbanbaşı olan Haçlıları bölgeden atmak için, 1180’de büyük bir faaliyet içine girdi. Mısır’dan kuvvet topladı. Suriye’den de asker toplanmasını istedi. Haçlılar, meselenin ciddiyetini anlayıp, büyük ordu topladılar. Kudüs Kralı Guy, yirmi bin kişilik, diğer Haçlı kral, prens, kont ve kumandanları, toplayabildikleri kuvvetleriyle, Sefûriye’de mevzi aldılar. Selâhaddîn Eyyûbî, 1187 yazında Taberiye Gölü sâhiline geldi. 1187 Temmuz başında, Taberiye şehrini fethetti. Kale’deki Haçlı kuvvetleri, karşı koyup Eyyûbîleri susuz bırakarak, güç duruma düşürmek istediler. Trablus Kralı Raymond’un, kalede müdâfaa isteği, diğer Haçlılar tarafından Eyyûbîlerle ittifak etmekle suçlanmasına sebep oldu. Haçlılar, Selâhaddîn Eyyûbî’ye hücum etme kararı aldılar. Selâhaddîn Eyyûbî, Hattin’e gelen Haçlıları, büyük bir bozguna uğrattı. Haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğunu esir aldı. Yıllardan beri Müslümanlara çok zulüm eden Haçlı kumandanlarını cezâlandırdı. Hattin Zaferi sonunda Akka, Nâsıra, Nablus, Hayfa, Cinin ve Arsuf şehirleri ele geçirildi. Bunları Tıbnîn, Sayda Cübeyl ve Beyrut’un fetihleri tâkip etti.

Selâhaddîn Eyyûbî, 1187 Temmuzunda kazandığı Hattin zaferi sonunda, Filistin’deki fetihlere rağmen durmadı. İleri harekâta devam etti. Birinci Haçlı Seferinden (1096-1099) beri Haçlıların işgâlindeki Kudüs şehrini hedef tâyin ederek, yola çıktı. 1187 Eylülünde Beytullah, Asariya ve Zeytindağı’nı zaptetti. Kudüs’e gelip, şehrin batısında karargâh kurdu. Haçlılar, müdâfaayı bu istikâmette kuvvetlendirince, Kudüs’ün kuzeyinden de muhâsarayı başlattı. Mancınık kullandı. Eyyûbîlerin muhâsarasına dayanamayan Haçlılar, 1187 Eylül ayı sonunda teslim oldu. Selâhaddîn Eyyûbî, Kudüs şehrini teslim alınca; Birinci Haçlı Seferi sonunda, Haçlıların, Müslümanları câmilerde genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürüp, sokaklardan akan kan, atların karnına yükseldiği gibi, hunharca katliam yaptırmadı. Zengin Haçlıları ve Hıristiyanları, kurtuluş akçesiyle serbest bırakıp, fakirlerini affetti. Kudüs’te kalmak isteyenlere de, cizye ödemek şartıyla müsâade etti. Kudüs’ün, 89 yıl sonra tekrar Müslümanların eline geçmesi, İslâm âlemini çok sevindirdi. Selâhaddîn Eyyûbî’nin, zaferine İslâm memleketlerinde şükran ifâdesi olarak dînî merâsimler yapıldı. Bütün Müslümanların gönlünde taht kurdu. Haçlıların tahrip ettiği şehri, yeniden îmâr etmeye başladı. Kudüs’ün mübârek makamları, evler ve Mescid-i Aksâ ile Kubbetü’s-Sahra’yı tâmir ettirdi. Şehirde hastane, mektep ve medreseyle sosyal tesisler yaptırdı. Eyyûbî emirleri de Kudüs’te pek çok sosyal tesisler ve nâdide binâlar inşâ ettirip, şehri îmâr ettiler. Haçlı katliam ve tahribatının izlerini silmeye çalıştılar. 1188 yazında Lâzkiye, Cebele ve Busra’yı zaptetti. Antakya’yı kuşattıysa da, kralı mütâreke istedi. Mütârekeyi kabul ederek, 1189 yılının Ocak ayı ortasına kadar Safed, Kevkeb, Kerek ve Şevbek’i fethetti.

Selâhaddîn Eyyûbî’nin Haçlılara karşı mücâdelesi sonunda, Kudüs elden çıkınca, Papalığın propagandasıyla Avrupa kıtası ve Hıristiyan âleminde, Müslümanlar üzerine sefer hazırlığı başlandı. Papa III. Clemens’in teşvikiyle Fransa, İngiltere kralları ile Almanya imparatoru kumandasında Eyyûbîler üzerine Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) yapıldı. Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar, deniz yoluyla Filistin’e sâhilden gelip, Sur’da karaya çıktılar. Selâhaddîn Eyyûbî’nin Kudüs fethinden sonra, serbest bıraktığı Haçlı kumandanları ihânet etti. Fransa ve İngiliz kralının kumandasındaki Haçlı kuvvetlerine kılavuzluk ederek, devrin en meşhur askerî harekâtlarından olan Akka Muhâsarasını başlattılar. Akka Muhâsarası, karadan ve denizden devam etti. Eyyûbîler, karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da, deniz yoluyla Avrupa’dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. Akka Muhâsarası, 1191 yazına kadar devam etti. Antlaşma müzakereleri devam ederken, Haçlılar, üç bin kişi katlettiler. Kudüs’ün teslimini istediler. Selâhaddîn Eyyûbî’nin cesurâne ve kahramanca mücâdelesi, Haçlıları akıl almaz icraatların içine düşürdü. İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar, kızını Kudüs Hâkimi Âdil’e, onun oğlu Melik Kâmil’e de şövalyelik pâyesi verdi. Selâhaddîn Eyyûbî, bütün Avrupa’nın ve Hıristiyan âlemin seferber edilerek toplandığı orduya, 1192 Kasımına kadar devam eden uzun muhârebelerle karşı koydu. İngiliz Kralı Arslan Yürekli Rişar, Eyyûbîlere esir düştü. Selâhaddîn Eyyûbî, Hıristiyanlara karşı büyük bir âlicenaplık gösterdi. Arslan Yürekli Rişar’ı serbest bıraktı. Hıristiyanların mübârek makamları ziyâretine müsâade etti. Hıristiyan âlemin bütün imkânlarını seferber ederek hazırladığı Üçüncü Haçlı Seferi, dördüncü yılın sonunda, hezimetle neticelenip, geri döndüler. Selâhaddîn Eyyûbî, Üçüncü Haçlı Seferi sonunda, Filistin’deki hâkimiyetini kuvvetlendirdi. Kudüs’ü tahkim ettirip, Suriye’ye gitti.

Selâhaddîn Eyyûbî, 1193 kışı Şubatında hastalandı. On dört gün hasta yattı. 4 Mart 1193 târihinde, 56 yaşında- Şam’da vefât etti. Kabri Şam’da Medresetü’l-Aziziye’dedir.

Yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayâtı, hep İslâmiyete hizmetle geçmiştir. Târihte pek nâdir yetişen şahsiyetlerden biriydi.

Sultan Selâhaddîn, ilme çok değer verir, âlimleri himâye ederdi. Yüksek insânî meziyetlere sâhip, iyi huylu, cömert, âdil, kültürlü ve müsâmahakâr bir hükümdârdı. Ülkesine her taraftan, ilim sâhipleri gelir, verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi. Onun zamânında, Şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, ilimleri üstâdı) vardı. Tabipler, edebiyâtçılar, şâirler, matematikçiler, kimyâgerler, mîmârlar ve diğer ilim sâhipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı.

Selâhaddîn Eyyûbî, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samîmî olarak konuşur, yumuşaklıkla muâmele ederdi. Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi. Zamânında yetişen âlimlerden İmâdüddîn el-Kâtib onun hakkında şöyle demektedir:

“Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dînine bağlı, temiz, hatâları affeder, kusûrları görmezlikten gelir ve kızmazdı. Asık suratlı durmaz, dâimâ tebessüm eder vaziyette olurdu. Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nâzik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.”

Abdüllatîf el-Bağdâdî’nin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: “Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi heybetli bir kimse olarak gördüm. Sözleri, kalplere tesir ediciydi. Yanına ilk girdiğim gece, meclisini âlimlerle dolu gördüm. Her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı. Sultan’ın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı. Müslüman olsun, kafir olsun herkes Sultan’ı çok seviyordu. Onun ölümüyle, insanlar hakîkî bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı.”

Selâhaddîn-i Eyyûbî, düşmana karşı da, İslâmiyetin adâlet ve ihsân kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı. Haçlılar, esir Müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki Hıristiyan esirlere, İslâmiyetin emrettiği şekilde güzel muâmelede bulundu. Hiçbir zaman onlar gibi yapmadı.

Ilık su istediği hizmetçisinin önce kaynar, sonra da buz gibi soğuk su getirmesi karşısında bile onu azarlamayıp; “Sübhânallah! İstediğimiz gibi bir su dahi içemeyeceğiz” demekle yetindi.

Mısır ve Kudüs’ü fethedip, hazînelere sâhip olduğu hâlde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı. Lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zarûrî ihtiyaçlara ve askerî malzemelere sarf etti. Öldüğü zaman, cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı. Çok cömertti. Akka Muhâsarası için geldiğinde, on binden ziyâde atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtâç kaldı.

Çok cesûrdu. Baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, îmânlı bir grup askeriyle perişan ederdi. Hattâ bir defâsında da; “Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor” demekten kendini alamadı. Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan dâimâ azdı. Bütün muhârebelerini, İslâmiyeti yüceltmek ve Müslümanları, Haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhâfaza etmek için yaptı.

İlme ve ilim sâhiplerine çok ehemmiyet veren Selâhaddîn Eyyûbî, Mısır Sultânı olunca, Şâfiî, Mâlikî, Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı. Kâhire, Şam, İskenderiye gibi şehirler, birer ilim merkezi oldu. Kendisinden önce yapılan pek çok câmiyi tâmir ettirdi. Haçlılar tarafından saray hâline getirilen Mescid-i Aksâ’yı yeniden câmi hâline getirdi. Mihrâbını ve birçok kısımlarını, mermer ve mozaiklerle kaplattı. Sultan Nûreddîn’in Halep’te inşâ ettirdiği, meşhur Âgah Minberini de getirtip, câmiye yerleştirdi.


  Alıntı ile Cevapla
Eski 18-01-2007, 00:26   #2
Onursal Dost
Serhad - ait Avatar
Üyelik Tarihi: May 2006
Yaş: 41
Mesajlar: 1,387
Tesekkür: 4294967295
63 mesajina 141 kez tesekkür edildi
 Serhad isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Selahaddin Eyyubi'nin Hayatı
Selahaddin-i Eyubi, Azerbaycan'ın Duvin kasabasında yaşayan, Hezbani Kürtlerindendir. Sonradan Irak'a göç eden Ravâdiye Kürt aşireti, Irak'ın Tikrit kasabasına yerleşir. Miladi 12.yy’ın başlarında Selahaddin-i Kürdi’nin dedesi Şazi başkanlığında Irak’ta Selçuklu Emirlerinden Behruz'un hizmetine girerler. Eyyubi ailesi, Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar zamanında Irak'a göç etmişti. Selahaddin-i Kurdi'nin dedesi Şazi ibn Mervan Pers sarayında yüksek rütbeye, Selçuklu prenslerinin özel öğretmenliğine yükselir ve Bağdat şehrinin valiliğine getirilir. Şazi'nin oğlu Necmeddin Eyyub de Tikrit'e vali tayin edilir.

Selahaddin-i Kurdi babası Eyyub ibn Şazi ibn Mervan el Kürdi'nin Tikrit valiliği sırasında Miladi 1138 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Yusuf’tur, Selahaddin adını sonradan alır. Salah-ad-din "dinin onuru" anlamına gelir.

Bir müddet sonra Selçukluların Musul emiri İmadeddin Zengi, Tikrit'i muhasarası sırasında, Selahaddin'in babası Necmeddin Eyyub ile amcası Şirkuh , zor bir anında Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'ye yardımları dokunur. Daha sonra kazaen Selahaddin'in amcası Şirkuh'un Selçuklu emiri Behruz'un bir adamını öldürmesi ve bazı tatsızlıkların çıkmasıyla araları açılır ve Tikrit'ten çıkarlar. Bunun üzerine Necmeddin Eyyub oğlu Selahaddin ve kardeşi Şirkuh ile beraber Musul'a İmadeddin Zengi’nin hizmetine girerler. İmadeddin Zengi de Necmeddin Eyyub'u Baalbek valiliğine atar. Kardeşi Şirkuh'u da onun hizmetine vermiştir.

Selahaddin'i Eyyubi El-Kurdi'nin çocukluğunun en güzel yılları burada geçer. O, bu yıllarını ilim tahsil etmek, ata binmek, silah kullanmak, kılıç sallamak, yönetim usullerini öğrenmekle geçirmiştir.

Eyyub ve Şirkuh, daha sonra Selçuklu emiri Nurettin Mahmut Zenginin hizmetine girip Dımaşk'a yerleşirler. Necmeddin Eyyub kısa zamanda Dımaşk'ın en ileri gelen emirleri arasında yer alır. Selahaddin-i Kurdi de cihad ruhunu ve sorumluluk duygusunu Dımaşk'ta kazanır. Nurettin Mahmut Zenginin giriştiği fetihlerde Eyyubi ailesinin büyük katkıları olmuştur.

Selahaddin-i Kurdi o yıllarda ilimle uğraşıp bundan büyük bir zevk alırdı. Onun için alimlerle bir arada olmak, kitap okumak, ilmi sohbetleri dinlemek kadar güzel bir şey yoktu. Selahaddin’in devlet kademelerindeki ilk hizmeti de Dımaşk Şurta emirliği görevi idi. Bu görevi sırasında şehirdeki her türlü kötülüğü azaltmış ve özellikle hırsızların kökünü kazımıştı. Selahaddin-i Kurdi hangi işe el atmışsa o işi en güzel şekilde hakkını vererek yapmıştır. Bu da onun ileriki yıllarda çok büyük başarılar elde etmesini sağlamıştır.

Mısır Fâtımî veziri Şaver ibn Mucîr es-Sa'di rakibi olan diğer vezir Dırgam ibn Âmir el-Lahmî ile aralarındaki anlaşmazlıktan ötürü Selçuklu emiri Nureddin Zengi'den yardım talebinde bulunurlar. Bunun üzerine Nurettin Zengi, Şirkuh'u komutan, Selahaddin'i de Şirkuh'a yardımcı olarak kendisini temsilen Mısır'a gönderir. Selahaddin bu seferde savaş sanatındaki dehasını ve büyük maharetlerini ortaya koymuştur. Şirkuh ve yeğeni Selahaddin Mısır’da çok büyük kahramanlıklar gösterirler. Mısır veziri Şaver'e destek olup rakibi Dırgam'ı mağlup etmesine yardımcı olurlar.

Bu olaydan sonra Mısır veziri Şaver, Şirkuh ve Selahaddin'in Mısır'a hakim olmasından endişelenerek Kudüs Kralı Amaury'dan yardım ister. Gerek Haçlılar, gerekse Nureddin Zengi için Mısır'ı ele geçirmek en büyük istekleriydi. Selahaddin, askerlerin düşmanın çokluğu karşısında çekindiklerini görünce, onlara cihadın ne demek olduğunu şu sözlerle anlattı: "Madem ki ölümden korkuyoruz, neden evlerimizde oturup da eş ve çocuklarımızla zevk ve eğlence içinde rahatça yaşamaya bakmıyoruz. Bizim görevimiz karşımızdaki düşmanın azlığı veya çokluğuna bakmak ve ona göre savaşıp savaşmamaya karar vermek değildir. Bizim görevimiz onlarla Allah'ın adı yüce olsun diye sonuna kadar savaşmaktır". Bu sözler askere büyük etki yaptı. Kahramanca savaştılar ve Haçlıları püskürtüp geri çekilmelerini sağladılar.

Haçlıların geri çekilmesi ile Selahaddin göstermiş olduğu büyük başarılarla halkın üzerinde büyük etki bırakmıştı. Bu durumu kendi aleyhine olarak düşünen Mısır Veziri Şaver, Selahaddin ve Şirkuh' a karşı suikast hazırlattı. Bu durumdan haberdar olan Selahaddin ve Şirkuh Fatımi Halifesini haberdar eder. Fatımi halifesi de vezir Şaver'in daha evvel de yapmış olduğu bir çok hatalardan dolayı onun ölüm emrini vererek Şirkuh'u onun yerine vali tayin eder. Valilik görevinde iki ay gibi kısa bir süre kalan Şirkuh vefat etmiştir. Fatımi hükümdarı el- Adıd kimi vezir edineceği konusunda düşünmeye başlar. Nureddin Mahmut Zengi'nin Mısır daki ileri gelen kumandanları ordunun başına kimi getireceklerini tartışırlar. Bir çok bilgin Fatımi hükümdarı el-Adıd'ı ikna ederek Selahaddin'i bu göreve tayin ettirip, arkasından vezirlik görevine gelmesini sağladılar. Selahaddin bu göreve atandığı vakit henüz 32 yaşındaydı.

Selahaddin-i Kurdi, çocuklarına ve kumandanlarına durmadan Allah korkusunu anlatır; O’nun emirlerine uymalarını, yasaklarından kaçınmalarını, zulümden uzak durmalarını ve adaletle hükmetmelerini tavsiye eder dururdu. Selahaddin’in Allah'la olan bağları çok kuvvetliydi. Yaptığı her işi Allah'ın rızasını gözeterek yapar ve Allah'tan başka hiçbir güçten korkmadığı için savaştan savaşa gitmekten çekinmezdi.

Selahaddini-i Kurdi’nin ordudaki başarıları ve askerlerin ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmesi, hepsinin arasında adaletle hükmetmesi, hiçbir ayrım gözetmemesi, askerlerinin de ona karşı son derece bağlı kalmasını sağlıyordu. Selahaddin’in Mısır'ı büyük bir inançla savunması, Fatımilere bağlı ve Şia mezhebine mensup olan halkın Şii-Sünni ayırımını asgariye indirmiş ve iki Müslüman kitle arasında ki düşmanlığın ve dargınlığın yavaş yavaş silinmesine ön ayak olmuştur. Her iki tarafı aynı safta Dimyat ve Gazze savaşında Haçlı-Bizanslılara karşı beraberce omuz omuza savaştırmıştır.


Fatımi Halifesi el-Adıd 13 Eylül 1171 yılında vefat edince onun ölümüyle 272 yıl süren Fatımi Devleti tarihe karışmış oldu. Selahaddin Cuma günü Mısır da Abbasi Halifesi Mustazi 'bi Emrillah adına hutbe okutturdu. Fatımilerin son Halifesinin ölümüyle yıllardır birikmiş olan mal ve paralarla dolu hazineye el koyan Selahaddin, tek bir kuruşuna el sürmeden hepsini halka ve askerlere dağıttı.


Nureddin Zengi’nin de vefatıyla Selahaddin el- Kurdi, İslam Dünyasının önde gelen büyük devlet adamları arasına girer. O günkü İslam Dünyası param parça olmuştu ve Haçlılar bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Selahaddin-i Kürdi ise Müslümanları bir arada toplamak için elinden geleni yapıyordu. Mısır, Kuzey Afrika, Yemen, El-Cezire ve Kürt ülkesine sahip olunca onları tek bir sancak ve tek bir otorite altında topladığından dolayı Abbasi Halifesi Selahaddin-i Kürdiye şükranlarını ve memnuniyetlerini bildirmişti.


Selahaddin’i Eyyubi Kürt tarihinde önemli bir yere sahiptir. Üstün zekası, komuta yeteneği, taktik zenginliğiyle Eyyubi devletinin en yetenekli yöneticisidir. Ayrıca imanı ve onuru ile şanlı bir geçmişi bulunmaktadır. Bir Kürt evladı olarak ümmeti bir araya getirme, birlik beraberliği sağlamak için bir yaşam mücadelesi vermiştir. Kendilerine son derece güvenen Haçlılar Selahadin-i Kurdi’ye güç yetirememişlerdir. Selahaddin-i Kurdi, Kudüs Krallığı üzerine arka arkaya 3 saldırı düzenler. Haçlıların Kızıl Denize açılan tek limanı olan Eğle'yi hakimiyeti altına alır.


Selahaddin-i Kurdi, Mısır ve Suriye'nin tek bir yönetim altında toplanmasını sağlamak ve özellikle İslam Birliğini gerçekleştirmek için çalışır. Bu sırada Abbasi Halifesi kendisine Mısır ve Suriye Hükümdarı ünvanını verir. O günden sonra Mısır ve Suriye hükümdarı ile adına para bastırmış, hutbe okutmuş ve bağımsız bir hükümdar olarak bütün bu bölgede yeni bir devlet kurmuştur. Tarihte " Eyyubiler Devleti " olarak bilinen bu devletin en önemli özelliği; Haçlılara karşı giriştiği amansız mücadeleler ve Kudüs'ü Haçlıların işgalinden kurtarması olmuştur.


Selahaddin-i Kurdi Şam bölgesinde ki Dımaşk, Halep, Hama, Humus, Baalbek, Menbiç, Azzaz şehirlerini tamamen hakimiyetine aldığı gibi Mısır, Libya, Sudan'ın kuzeyi ve Yemen'i de devletinin sınırları içine almıştı. Selahaddin-i Kurdi her türlü engellemelere rağmen 1183'te kardeşi el-Adid'i görevlendirerek Dımaşk'ta oluşacak bir İslam birliği konferansına İslam Emirlerini davet eder.Çünkü Selahaddin-i Kurdi Haçlıların birleşerek İslam ülkelerine yapmış oldukları saldırılarda Kudüs'ü ele geçirmiş olduklarını görmüştü. Bu durumda İslam ülkelerini de ancak birleşip iman gücüyle hareket ederek başarılı olacaklarını biliyordu.


2 Ekim 1187 de Selahaddin-i Kurdi Kudüs'ü haçlıların elinden kurtarmak için İslam birliğinde yer alan ülkeleri de çağırarak büyük bir ordu ile Haçlılarla amansız bir mücadeleye girişir. Sonunda Kudüs özgürlüğüne kavuşur ve Selahaddin-i Kurdi Haçlıları mağlup eder. Bu yenilgiyi bir türlü kabul edemeyen Haçlılar bu defa ikinci kez Kudüs'e saldırı düzenlemişlerdir. Avrupa'nın en büyük devletleri olan İngiltere, Almanya ve Fransa kralı bu sefere katılmış ve büyük ordular hazırlayıp İslam Diyarını yeniden işgal etmek ve Kudüs'ü yeniden müslümanların elinden almak için adeta Avrupa'yı ayağa kaldırmışlardır. Diğer taraftan Müslümanlar da mübarek belde olan Kudüs'ü Haçlılara bırakmaya hiçte niyetli değillerdi. Bunda da Selahaddin-i Kurdi'nin büyük emeği olmuştur. Özellikle Cuma günlerinde hutbeler okuyarak halkın coşkusunu taze tutmuştur. Allah'a daha çok yakınlaşmak için bu savaşın yapılması gerektiğini söylemiştir. Müslümanların sert ve çetin direnişiyle karşılaşan haçlı orduları geri püskürtülmüştür. Bir türlü Selahaddin-i Kurdi'yle başa çıkamayan Avrupa ülkeleri, 2 Eylül 1192 günü İngiliz Kralıyla 5 yıllık Remle barış anlaşmasını imzalamışlardır.


Selahaddin-i Kurdi sonraki yıllarda Kudüs'ün imar işleriyle uğraşmıştır. Onun döneminde Şam ve Kâhire olmak üzere çeşitli kentlerde bir çok medrese, cami, vakıf ve diğer bayındırlık eserleri yapılmıştı. Ayrıca onun döneminde pek çok Kürt yazar, şair, bilim adamı ve aydın yetişmiştir. Sina yarım adasında bir kale inşa ettirmişti. Kaleye bitişik olarak iki mescit ve bir su sarnıçı yaptırıp, kapısına takvasını gösteren güzel bir hitabe yazdırmıştır. İskenderiye, Kahire Dımaşk Halep, Meyafarqin, Musul ve Elcezire de sayısız cami ve mescid imar ettirmiştir.


Remle barış anlaşmasından sonra 4 Kasım 1192 de Dımaşk'a gitmiş, bir yıl sonra malarya veya menenjit hastalığına yakalanıp 4 Mart 1193 yılında sabaha karşı Allah'ın rahmetine kavuşur. Öldüğünde 57 yaşında idi, 17 erkek ve bir kız çocuğu vardı. Selahaddin-i Kurdi ana dili Kürtçe'nin dışında Arapça, Farsça,ve Türkçe biliyordu.Savaştan savaşa koşmasına rağmen asla namazı geciktirmemiş, vakit girdiği anda at sırtında yolda gidiyorken bile hemen iner ve namazını kılardı. Sünnetleri bile asla ihmal etmezdi. Gece namazına kalkmazsa sabah namazından evvel nafile namaz kılardı. Kuran'ı hıfz etmiş bir hafızdı. Tarih bilgisinde de kendisini geliştirmeyi ihmal etmemiştir. Zamanının en güçlü alimlerinden İslam hukukunu okumuştu. Spor yapmayı ve çevgan oynamayı çok severdi.



SELAHADDİN EYYÜBİ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
http://www.sedder.com/eyyubi.htm

farklı kaynaklardan olursa daha anlaşılır olur diye yazdım

__________________
bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
birçok kere yitirdim denizde kendimi
gidiyorum aramaya, suyu bilmeden
beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 18-01-2007, 21:53   #3
Dost
edessa - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 603
Tesekkür: 44
18 mesajina 91 kez tesekkür edildi
 edessa isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

çok teşekkürler harikasın

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
eyyubî, selahaddin


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:22 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1