Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Tarih > Tarihe Imzasini Atanlar
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 27-09-2006, 14:11   #1
Yeni Üye
dev_sol - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Sep 2006
Mesajlar: 2
Tesekkür: 0
0 mesajina 0 kez tesekkür edildi
 dev_sol isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Deniz Gezmiş in Hayatı

1965'ten sonra Türkiye genclik hareketinin en onemli önderlerinden ve Turkiye Halk Kurtulus Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yoneticilerindendi.
siteadi.com - Deniz Gezmiş in Hayatı

24 Subat 1947'de Ankara'nin Ayas ilcesinde dogdu. Ogretmen bir ailenin cocugu olmasi sebebiyle ilk ve ortaogrenimini cesitli kentlerde, liseyi Istanbul'da okudu. 1966'da Istanbul Universitesi Hukuk Fakultesine giren Gezmis, henuz lise Ogrencisiyken sol dusunceyle tanisti ve kendini donemin eylemleri icinde buldu. 1965'te Turkiye Isci Partisi(TIP)'nin Uskudar ilcesine uye oldu. Ilk kez 31 Agustos 1966'da Ankara'dan Istanbul'a yuruyen Corum Belediyesi temizlik iscilerinin Taksim Aniti'na celenk koymalari sirasinda iscileri destekleyen ve Turk-Is yoneticilerini protesto eden gosteri sirasinda gozaltina alindi.

Ardindan 19 Ocak 1967'de Turkiye Milli Talabe Federasyonu(TMTF) binasinin yedd-i emine verilmesi sirasinda cikan olaylarda yakalandi ve bir gun sonra iki arkadasiyla cikarildigi mahkeme tarafindan serbest birakildi. 22 Kasim 1967'de ogrenci orgutlerinin duzenledigi Kibris Mitingi sirasinda Asik Ihsani ile birlikte ABD bayragini yaktiklari gerekcesi ile gozaltina alinip daha sonra serbest birakilan Deniz Gezmis, Hukuk Fakultesi'nde birlikte okudugu arkadaslariyla birlikte 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukuklular Orgutunu kurdu.

7 Mart 1968'de IU Fen Fakultesi konferans salonunda duzenlenen AIESEC genel kurul toplantisinda konusma yapan Devlet Bakani Seyfi Ozturk'u protesto ettigi icin tutuklandi. 2 Mayis'a kadar tutuklu kalan Gezmis, 30 Mayis'ta 6.Filo'yu protesto ettigi icin yargilandi ve beraat etti. Ogrenci eylemleri icinde etkinligi giderek artan Deniz Gezmis, 12 Haziran 1968'de Istanbul Universitesi'nin isgal edilmesinde onderlik etti. Isgal Konseyi adina IU Senatosu ile Baltalimani'nda yapilan gorusmelere katilan ogrenci heyetinin icinde yer aldi; ogrenci haklarinin elde edilip isgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. Isgalden kisa bir Suerkan'la birlikte Devrimci Ogrenci Birligi(DO-B)'ni kurdu. 1 Kasim 1968'de TMGT, AUTB, ODTUOB ve DOB'un baslattigi Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yuruyusu'nu duzenledi. Ardindan 28 Kasim 1968'de ABD buyukelcisi Kommer'in gelisi sirasinda Yesilkoy Havaalani'nda duzenlenen protesto gosterileri nedeniyle tutuklandi ve bir sure sonra serbest sure sonra Istanbula gelen 6.Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmis, 30 Temmuz'da bu eylemlerden dolayi tutuklandi ve 20 Eylul'de serbest birakildi. TIP icinde yogunlasarak, ayriliklara ve tartismalara yolacan ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim(MDD) gorusunu benimseyen Deniz Gezmis, bu gorusun ozellikle devrimci ogrenciler arasinda yayilmasinda etkili oldu.

Ekim 1968'de eylemlerde birlikte oldugu Cihan Alptekin, Mustafa Ilker Gurkan, Mustafa Lutfi Kiyici, Cevat Ercisli, M.Mehdi Bespinar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve omer Erim birakildi. Istanbul Universitesi'nde sagci guclerin 16 Mart'ta girismis oldugu hareketlere ogrenci kitlesiyle birlikte karsi koyan Gezmis , bu eylemi gerekce gosterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yatti. Ardindan 31 Mayis 1969'da IU Hukuk Fakultesi ogrencilerinin, reform tasarisinin gerceklesmemesini protesto icin giristikleri isgale onderlik etti. Universitenin kapatilip, polise teslim edilmesi nedeniyle cikan catismalarda yaralandi. Hakkinda giyabi tutuklama karari olmasina ragmen hastaneden kacan Gezmis, Haziran'in sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden once 23 Haziran 1969'da TMGT'nin topladigi 1. Devrimci Milliyetci Genclik Kurultayi'na kendisi gibi haklarinda tutuklama karari olan FKF Genel Baskani Yusuf Kupeli ile birlikte bir mucadele programi gonderdi. Eylul'e kadar Filistin'de gerilla kamplarinda kalan Deniz Gezmis, 1 Eylul 1969'da, 10 Haziran'da "universiteyi isgal" ettigi gerekcesiyle Hukuk Fakultesi'nden ihrac edildi.

Hakkinda tutuklama kararinin oldugu bu donemde gazeticilere gizlendigi yerden demecler verdi. 23 Eylul 1969'da Hukuk Fakultesi'nde oldugu sirada haber verilen polislerin de fakulteye gelmesi uzerine teslim olan Gezmis, 25 Kasim'da serbest birakildi. Ancak Yildiz Devlet ve Muhendislik Akademisi'nde Battal Mehetoglu'nun sagcilar tarafindan oldurulmesinden sonra okulda yapilan aramada, ele gecirilen durbunlu bir tufegin Gezmis'e ait oldugu one surulerek hakkinda yeniden tutuklama karari alindi. 20 Aralik 1969'da yakalanan Gezmis, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylul 1970'e kadar tutuklu kaldi. Bundan sonra ogrenci eylemlerinden uzaklasarak, mucadelesini degisik alanlarda surdurmeyi planladi.



Sinan Cemgil ve Huseyin Inan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adina Ankara Is Bankasi Emek Subesi'nin soygununu gerceklestirenler arasinda yeraldi. 4 Mart 1971'de dort ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kacirilmasi eyleminde de bulunan Gezmis, erlerin serbest birakilmasindan sonra Sivas'in Sarkisla ilcesinin Gemerek nahiyesinde Yusuf Aslan'la birlikte yakalandi. 16 Temmuz 1971'de baslayan THKO-1 Davasi'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettigi gerekcesiyle, 9 Ekim 1971'de idam cezasina carptirildi

Benzer Konular

    Konu boranjudge tarafından (01-01-2007 Saat 19:21 ) de değiştirilmiştir. Sebep: yanlışlık
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 27-09-2006, 14:42   #2
    Yeni Üye
    siyahinci - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Sep 2006
    Mesajlar: 17
    Tesekkür: 0
    0 mesajina 0 kez tesekkür edildi
     siyahinci isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    emeğina sağlık arkadaşım

      Alıntı ile Cevapla
    Eski 27-09-2006, 15:20   #3
    Onursal Dost
    Metuda - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: May 2006
    Mesajlar: 681
    Tesekkür: 53
    34 mesajina 272 kez tesekkür edildi
     Metuda isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    paylasımın ıcın tskler dostum.

    __________________
    Beşiktaş bir gerilllanın hayata itirazıdır.. susarsa çatışma , konuşursa savaş , yazarsa destan, severse devrim olur..
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 27-09-2006, 20:11   #4
    Yeni Üye
    Üyelik Tarihi: Sep 2006
    Bulunduğu Yer: DBAKIR
    Mesajlar: 2
    Tesekkür: 0
    0 mesajina 0 kez tesekkür edildi
     azizim21 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı Denizler

    Denizlerle ilgili yazı güzel ama eksiklikleri var yinede ellerine sağlık.

      Alıntı ile Cevapla
    Eski 27-09-2006, 22:05   #5
    Onursal Dost
    ERKAN - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: May 2006
    Mesajlar: 1,055
    Tesekkür: 2
    42 mesajina 94 kez tesekkür edildi
     ERKAN isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    Guzel bir paylasim. Emegine saglik.

    __________________
    SORULARINIZ VEDE GORUSLERINIZI ICIN MAIL ADRESINDEN BANA ULASABILIRSINIZ
    [email protected]
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 27-09-2006, 23:11   #6
    Onursal Dost
    Metuda - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: May 2006
    Mesajlar: 681
    Tesekkür: 53
    34 mesajina 272 kez tesekkür edildi
     Metuda isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    bısey soylıcem.guzel bır paylasımda yanlıs yere acılmamıs mı?bu konunun duyurularla bır alakasını goremedım.

    __________________
    Beşiktaş bir gerilllanın hayata itirazıdır.. susarsa çatışma , konuşursa savaş , yazarsa destan, severse devrim olur..
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 15-12-2006, 21:26   #7
    Yeni Üye
    Üyelik Tarihi: Dec 2006
    Mesajlar: 4
    Tesekkür: 0
    0 mesajina 0 kez tesekkür edildi
     evil.cik isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    çok eksik bir kere bunu söylemek isterim ikincisi de 24 şubatt değil 27 şubatt doğmuştur!!! idm edildiği günü de son sözlerini de yazmlıydınız bir yerlerden kopyala yapıştır yerine araştırınız!!!

      Alıntı ile Cevapla
    Eski 15-12-2006, 22:37   #8
    Onursal Dost
    Memoli - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Oct 2006
    Bulunduğu Yer: KKTC
    Mesajlar: 2,222
    Tesekkür: 15
    108 mesajina 493 kez tesekkür edildi
     Memoli isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    dostum elline koluna saglik berkide encok merak etigim konu bu bizleri bilgilendirdigin icin sagol

    evil.cik dostum tabiiki eksikler olacak boyle degerli bir adami 1000 cumleyele bitirecek degil ama dostum dev sol bizle paylastigi tabiki alnit dir kendi yazacak degilya

    __________________
    Yenilikci bir tarzımız için PAYLAŞIMLAR KENDİ uploandmuz olacaktır .... RAR olarak paylaşılan bütün dosyalarda Sitemizin Reklamları Olacaktır.. Aynı zamanda bütün Paylaşmış olcagım Paylaşımlar Anti Virüs Eset Smart sucrity programı ile Taranmış ve Anti virüs ve sapam Hiç bir şekilde olmayacaktır... Ama Hersey Rahmen Bütün Paylaşımları indirdikten sonra Kullanmış oldugunuz Anti virüs Programı ile tarama Yapın... Sorumluluk Kabul edilmez...

    İletişim Msn - E - posta

    [email protected]
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 15-12-2006, 23:49   #9
    Onursal Dost
    AYIŞIĞI - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Oct 2006
    Bulunduğu Yer: ANTALYA
    Mesajlar: 1,727
    Tesekkür: 5
    38 mesajina 47 kez tesekkür edildi
     AYIŞIĞI isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı Deniz Gezmiş'in savunması



    Evvelemirde iddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur, iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunmaktayız. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz, iddianamede yapılan değerlendirmeler başkana arz ettiğim gibi hatalıdır. 1908 tarihinden itibaren yapılan gelişme, isabetsiz tahlillere tabi tutulmuştur. Giriş kısmı muğlaktır. Açık değildir, bunun hangi manaya geldiğini anlayamadım, neyi kastettiği açık değildir.



    Bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığıdır.Eğer giriş kısmında korku, gaflet, kurnazlık ve ihtiras içinde bulunanlardan bizleri kastediyorsa, bu doğru değildir. Türkiye'de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak Amerikan Emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır, iddianame hukuk mantığından ari olarak hazırlanmıştır. Gelişmiş ülkelerin gençliği ile az gelişmiş ülkelerin gençliği terazinin aynı kefesine konmuştur. Ve kız-erkek ilişkileri, içki olayları, toplum baskısından uzak bir yaşama isteği gibi değerlendirmeler vardır. Bunlar doğru değildir. Bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığıdır. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık. İddianamede bir hususa daha değinmek istiyorum. 14 Mayıs 1950 tarihi Türkiye'nin döneminde yeni bir olay ve tarihi bir dönüm olarak nitelendiriliyor. Ve aynen şöyle denmektedir. Ulusun tarihinde ilk defa seçimle iktidar değişikliği oluyor. Bu tarih bize göre Amerikan Emperyalizminin Türkiye'de seçimle iktidara gelmesidir. Ve iddianame bundan sonraki kısımlarında bu hususu da belirtmektedir, îkili anlaşmalar kısmı bundan sonra yer almaktaydı ve bu hususu açıklığa kavuşturmaktadır. Türkiye'nin madenleri, petrolü 1950 tarihinden sonra Amerikalılara peşkeş çekilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nı da yerli yerine oturtmak gerekmektedir. Biz 50 sene evvel kurtuluş savaşı vermiş bir ülkenin çocukları olarak Kurtuluş Savaşı'nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman muktediriz. Biz yine çok iyi biliriz ki Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için Samsun'a çıkanlara İstanbul Örfi İdaresi'nce ve Mahkemelerince idam cezası verilmiştir.



    Türkiye'nin kurtuluş ve bağımsızlık savaşından ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir



    Ve yine bilmekteyiz ki Osmanlı împaratorluğu'nun yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi Kurtuluş Savaşı'na iştirak etmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir. Türkiye'nin kurtuluş ve bağımsızlık savaşından ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir.



    1922-1923 sıralarında Lozan müzakereleri sırasında İngilizler Türk Delegasyon Başkanı İsmet İnönü'ye bu hususu peşin olarak hatırlatmışlardır. Kurtuluş Savaşı aydınların yönetiminde yapılmış savaştır. Fakat bu yönetime feodal mütegalibe ve eşraf iştirak etmiştir. Bu eşraf ve mütegalibe evvela İş Bankası'na sızdı, daha sonra da 1944-1945 yıllarında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hazırlıklarında bu tasarıya kesin cephe aldılar. Bunlar Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Demokrat Parti'yi kuran kimselerdir. Böylece 1950 tarihine gelindi ve 1950 tarihinde Amerikan emperyalizmi iktidara geldi. Olaylar bundan sonra bildiğimiz gibi gelişti, olaylar cereyan etti, Demokrat iktidar 27 Mayıs 1960'da tarihe gömüldü. Demokrat Parti gitti, bunun gitmesi ile tellallar değişmedi. Hamam aynı, bu defa yanlış oldu, 27 Mayıs'ı kastetmiyorum, bundan sonrasını kastediyorum. Hamam aynı fakat bu defa da tellallar değişti. Amerika bu dönemde imdada yetişip, İnönü'yü düşürdü. Demirel'i iktidara getirdi. Öğrenci hareketlerine gelince, iddianamede Öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. Bu tarih yanlıştır. Türkiye'de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. Sultan Hamit'in Tıbbiye talebelerini Sarayburnu'ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri Türkiye'de devam edegelmiştir. 1908'i hazırlayan hareketler ileriye dönük hareketlerdir. Vagonli'yi tahrip eden gençler ilerici gençlerdir.İkinci Dünya Savaşı sırasında. Faşizme hayır diyen gençler ilerici gençlerdir. Ve 28 Nisan 1960 tarihinde özgürlük savaşı veren gençlerdir, ilerici gençlerdir. Amerikan Emperyalizmi tarafından İnönü hükümetten düşürüldüğünde protesto gösterisi yapan gençler ilerici gençlerdir. Anayasaya bağlılık mitingini de bizler yaptık. O günün mitinginde iktidarın kiralık adamlarından ve polisinden dayak yiyen de gene bizlerdik. 1968 senesine gelince üniversiteler öğrenciler tarafından işgal edildi, işgalleri gayet meşru idi ve kürsü ağaları dahi,bu işgallerin haklılığını hiçbir zaman inkar edemedi. Ve 1968'de umumi efkar ve herkes öğrenci isteklerinin kabul edileceğini beyan ediyordu, herkes bu kanaatte idi.Aradan üç sene geçti, bu üç sene içerisinde o zamanki isteklerin tahakkuku istikametinde en ufak bir kıpırdanma olmadı. Aynı yılın Temmuz ayında Amerikan filosuna karşı gösteri yapanlardan Vedat Demircioğlu polis tarafından hunharca öldürüldü, Bundan sonra olayları sizler de biliyorsunuz, iktidarın silahlı kuvvetleri yanlış oldu. Kiralık kuvvetleri ve polisi hunharca devrimcilerin üzerine saldırdı. Yirmiye yakın devrimci. Öldürüldü. Bunların hiçbirinin katili bulunamadı. Polis karakolları işkencehane yerine getirildi. Hiçbir savcı buna karşı çıkmadı.



    Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz.



    İddianamede bir gerçek tahrif edilmek isteniyor, bu hususu da belirtmek ve düzeltmek isterim. Fikir özgürlüğünü ve Anayasayı paravan yapanlar önceleri Atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar şeklinde ve sadece Mustafa Kemal tarafını beğeniyorlardı şeklinde bir cümle mevcuttu. Bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmez, bu kasten tahfif edilmek isteniyor, gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun istiklali tam prensibi ve ideali tam yanlış zapta geçti, onun istiklali tam Türkiye idealim yalnızca biz devam ettiriyoruz, iddianamede bizim Anayasayı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir.



    Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasayı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasayı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. Bile bile iddia makamı bizim Anayasayı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir.



    Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına karşı, reformlara karşıdır ve bu nedenle bizim Anayasayı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. Çünkü Süleyman Demirel hâlâ ortada gezmektedir. Kudreti yetiyorsa Süleyman Demirel hakkında aynı şekilde dava açsın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız, taki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar.



    Ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam karan istemektedir. Süleyman Demirel'in Anayasayı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika'ya satmasına ses çıkarılmadı. Ve meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık, bizler kurşunlandık. Ve sonunda idam isteği ile buraya getirildik, dediğim gibi Türkiye'yi bu hale getiren eski neticilerin bütün suçlan bize yüklenmek istenmektedir. Bütün eski idarecilerin suçu bize yükletilmek istenmektedir. Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.



    12 Mart muhtırası muvaffak olmasaydı, bizi itham eden makam onları da aynı şekilde itham ederdi, buna da kanaatim tamdır. 12 Mart muhtırası Anayasanın uygulanmadığını iddia etmektedir. Ve Parlamentoyu açıkça suçlamaktadır. Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlar altında olursak olalım bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz.



    Bizim Anayasayı ilgaya teşebbüs gibi bir kastımız bulunsaydı bunu da burada açıkça söylemekten çekinmezdik. Meclisi ıskat amacı gütmüş olsaydık, bunu da söylerdik, hatta gider Meclise de bombayı koyardık. Böyle bir amacımız olsaydı, bunu söylerdik ve yapardık. Daha evvelce de belirtmiş olduğum gibi bizim böyle bir amacımız yoktur, tek yazılı belgede, bildiride bu husus açıkça ortaya konmuştur. Orada açıkça da anlatıldığı gibi bizim düşmanlarımız Amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileridir. Yine bildiride açıkladığımız gibi yerli işbirlikçiler, hain patronlar yani emperyalizmle işbirliği yapan .patronlar feodal mütegalibe yani bezirganlar, tefeciler, toprak ağaları ve diğer işbirlikçileri ve bizim bütün eylemlerimiz bu hedefe yönelmiş bulunmaktadır. Bunun dışında başka bir hedefimiz yoktur. Eylemlerimiz de savcının iddianamesini yalanlamaktadır.



    Olaylara gelince biz, (çizildi) Ersin Bağtır isimli talebeyi dövdüğümüz iddiası kesinlikle doğru değildir. Bu isnadı kesin olarak kabul etmiyorum, doğru değildir. Vuku bulmamıştır.


    Kavaklıdere Amerikan Sefareti önünde nöbet bekleyen polis memurlarını kurşunladığımızı kabul ediyorum. Çünkü onlar her türlü işkenceyi devrimci gençler üzerinde yapmaktan zevk alıyorlardı.



    Olaydan iki gün evvel de iki kişi ölmüştü. Nail Karaçam ve İlker Mansuroğlu isimli arkadaşlarımız öldürülmüştür. Bunların bir tanesi toplum polisi tarafından, birisi sivil polisler tarafından öldürülmüştür.



    1920'lerde İstanbul'da karakol teşkilatı M. Grubu hangi amaçla İngilizlere ve Osmanlı polislerine kurşun sıktıysa biz de o amaçla polislere kurşun sıktık. Olayı arkadaşım Yusuf Aslan anlattı, burada açıklamak istediğim husus öldürmek kastı yönündedir, öldürmek kastı ile ateş açmadım. Mesafe çok yakındı, iki metre kadar vardı, isteseydik bunları rahatça öldürebilirdik, ayaklarına ve kollarına ateş ettik, çok yakın mesafeden ateş ettik. Olayda herhangi bir tanık olmadığı halde bunu açıkça ikrar ettik.



    Biz Türkiye İş Bankası Emek Şubesi'ndeki 124 bin liraya el koyduk, bunu da kendi şahsımız için almadık, fakat kendi şahsı ve kardeşleri için 30 milyon lira çalanlar hâlâ ellerini kollarını sallayarak ortada dolaşmaktadır..



    İş Bankası'nın mekanizmasını izah etmek istiyorum, İş Bankası bilindiği gibi her sene küçük cep defterleri dağıtır. Bu cep defterlerinin arka sayfası açıldığında, görülecektir ki, İş Bankası Türkiye'de yabancı sermaye ile iş yapan, işbirliği halinde bulunan en büyük müessesedir. Nerede Türkiye halkını sömüren, halkın zararına çalışan bir müessese varsa bunun altında muhakkak İş Bankası bulunmaktadır. Ve İş Bankası'nın bu marifetleri yeni değildir, ileri tarihlere uzanmaktadır. Demokrat Parti'yi de iktidara getiren İş Bankası'dır.



    1936 tarihlerinde İsmet İnönü Meclis koridorlarında memleketi İş Bankası'na soydurmayacağız diye yanlış oldu hazineyi soydurmayacağız diye bağırmıştı. Birinci Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvayı Milli-yeciler İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırıp 50 bin altın almışlardır ve civardaki paralara el koymuşlardır. Biz de bunu yapmakla en az onlar kadar haklıyız. Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır. Buna da inanıyoruz.



    Bu hadisede altı kişi bulunuyorduk, ben, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil ve Alpaslan Öz-doğan beraberdik. Arabayı Yusuf Aslan temin etti. İçeriye üç kişi beraber girdik. Paraları vezneden kimin aldığını şu anda hatırlamıyorum. Alpaslan Özdoğan dışarıda kaldı. Yusuf Aslan arabada kaldı. Bu olaylar Yusuf Aslan'ın anlattığı gibidir. Diğer olaylarda da Yusuf Aslan'ın ifadelerine aynen katılıyorum. Anlattığı şekilde cereyan etmiştir. Yalnız Sevim Onursal'ın evinde altı kişi bulunuyorduk.


    Ben, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan ve Kor Kocalak bulunuyordu. Fakat Kor Kocalak herhangi bir hadiseye karışmadı.



    Burada polis memuru Cemal Şeker'ün 170 lira parasını aldığım veya aldığımız iddia ediliyor. Bu husus doğru değildir. Sureti katiyede reddediyorum. Polis memurunun parasını almadık, sadece silahını aldık. Avukatın şapkasını da aldığımız iddiası doğru değildir, cebinde 10 bin lira para vardı, alsaydık o parayı alırdık, biz kimlerin parasını alacağımızı gayet iyi biliyorduk. Bu gasp iddiaları yani polis memurunun parası ve Avukat Mehmet Karaçalı'nın şapkasının alındığı iddiaları doğru değildir. Kor Kocalak burada hadiselere karışmadı.



    Balgat üssünden zenci Amerikalı Jimmy Finley'i kaçırdık , bu da doğrudur, kabul ediyorum. Bu hadisede üsse girdik, Amerikan silahlarına el koymak istiyorduk, silah deposu olarak keşfettiğimiz depoya girdik, silahları bulamadık. Üssün içindeki Pieksin önünde zenci Çavuş Jimmy. Finley arabasında bulunuyor du, kendisini arabası ile beraber aldık üs’den çıkardık. Yalnız kapıdan çıkarken bir olay oldu, kapıda nöbet bekleyen nöbetçiler silah çektiler, biz de kendilerini korkutmak maksadıyla ateş ettik ve bu suretle kapıdan çıktık. Jimmy Finley'i Orta Doğu'ya getirdik. ODTÜ l numaralı yurtta, 201 numaralı odada bir gece misafir ettik, ertesi gün serbest bıraktık. Kendisinden bilgi almak istedik, o maksatla misafir ettik, daha sonra da serbest bıraktık. Bu hadisede de beş kişi idik, Alpaslan Özdoğan da bizimle beraberdi.



    Atölyeler şefi Nihat Çokyüce'nin arabasının kaçırılması ve kendisinin bağlanması hadisesiyle ilgim yoktur. Bu konuda bilgim de mevcut değildir.Recep Sakın, Jimmy Finley'in kaçırılması hadisesinde bizim yanımızda yoktu. Ben, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Hüseyin inan ve Alpaslan Özdoğan beşimiz beraberdik. Nihat Çokyüce hadisesinde ise ben bulunmuyordum. Bildiğime göre Hüseyin İnanla Sinan Cemgil ikisi beraberdi, diğer arkadaşlar bu işe karışmadılar. Bu hadisenin kararlaştırılması konusuna cevap vermiyorum dedi. Dört Amerikalıyı ben. Hüseyin, Yusuf ve Sinan Cemgil dördümüz kaçırdık. Mete Ertekin yalnız boş arabayı şehre getirdi, bize başkaca yardımı olmadı, kaçırılmada doğrudan doğruya bir ilgisi ve faaliyeti olmadı. Kendilerini 4 Mart 1971 tarihinde Amaç Apartmanı 3 nolu dairesine getirdik.Bildiğime göre daireyi Yusuf Aslan'la Sinan Cem-gil tutmuşlardı, İrfan Uçar'ın bu olaylarla hiçbir ilgisi yoktur. Necmettin Baca ve İbrahim Seven'in Sevim Onursal'ın evindeki hadiselerle ilgisi yoktur. Bu husus evvelce zapta geçmedi. Ben, Necmettin Baca'yı cezaevinde tanıdım, İbrahim Seven'i ise evvelce gıyaben tanırdım, ikisinin bu hadiselerle ilgisi yoktur.



    Amaç Apartmanında bildiriyi biz kaleme aldık. Bildiriyi Hüseyin İnan dağıtacaktı. Kendisi o zaman deşifre olmamıştı. O maksatla bildiriyi o dağıtacaktı. Müddet geçtikten sonra verdiğimiz karan uygulamadık. Amerikalıların serbest bırakılmasında Sinan Cemgil de bizimle beraberdi Biz, Amerikalılara acımış serbest bırakmıştık.Sinan da aramızdaydı, sonradan dağıldık. Sinan Cemgil Nurhak dağlarında yaralandı, silah kullanamaz haldeyken kasti olarak öldürüldü. Alpaslan ve Kadir de aynı şekilde öldürüldü. Mustafa Yalçıner iki aydır hastahane’de yatmaktadır. Şans eseri kurtulmuştur. Apartmandan çıkarken Yusuf, Sinan, ben üçümüz beraberdik, sonradan dağıldık, Hüseyin İnan bizden daha evvel ayrıldı.



    Silahlarımızı vatan hainlerine karşı çeviririz Yusuf'la beraber temin ettiğimiz motosikletle güç şartlar altında Şarkışla'ya gittik. Maksadımızı Yusuf Aslan anlattı, bir köprü civarında buluşacaktık. Sinan bizi bir köye yerleştirecekti. Biz, Şarkışla'da teşhis edildik, ancak burada isteseydik, bizi teşhis edenleri silah kullanamaz hale getirirdik, fakat bunu asla yapmadık, bu yola başvurmadık, arkamızı döndüğümüz sırada, bu yola başvurmadığımız kimseler tarafından ateş açıldı, arkadan açılan ateşle Yusuf Aslan yaralandı, iddianamede başçavuşun hanımının (çizildi) kasti olarak vurulduğu iddiası doğru değildir, ben kapının kilidine ateş ettim, o sırada hanımın eli tokmakta olduğundan yaralanmış, ben kendisini görmedim. Bunun dışında olaylar iddianamede yazıldığı şekilde cereyan etti. İddianamede geçen ve bana affedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. Ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve halka ve orduya karşı kullanırım, şeklinde beyanda bulunmadım. Silahlarımızı vatan hainlerine karşı çeviririz, bunların da kimler olduğunu başlangıçta arzettim. Polisteki ve Cumhuriyet Savcılığı'ndaki ifadelerimi kabul etmiyorum, Askeri Savcıya da ifade vermemiştim,



    İddianamede Marksist-Leninist düzen kurmak istediğimiz iddiaları yer almaktadır. Bunlara da değinmek istiyorum. Bu iddiayı Marksizmin ve Leninizmin cahili olan kimseler ortaya atabilir. Marksizm ve Leninizm her şeyden evvel bir dünya görüşüdür ve bir metoddur. Ve gerçeğe varmak için Leninist metod içinde bulunduğu şartları tahlil eder değerlendirir, o şartlara göre değerlendirme yapar. Durum böyle iken Marksist-Leninist düzen kurulacağı ve kuracağımız iddiası bunun iyi bilinmemesinden doğmaktadır.



    Profesyonel devrimci olmak bir suç unsuru olarak ileri sürülmektedir. Bu da bir cehalet örneğidir. Bu konuların bilinmemesinden ileri gelmektedir. Profesyonel devrimci bugünün Türkiye'sinde kendini hayatı boyunca Türkiye'nin bağımsızlığına adayan kimsedir. Birinci suçumuz iddia makamına göre hayatımızı boşu boşuna Türkiye'nin bağımsızlığına adamış olmamızdır, ikincisi Dev-Genç üyesi olmakla suçlanıyorum, aramızda Dev-Genç üyesi olmayan arkadaşlar da mevcuttur. Dev-Genç üyeliği bir suç değildir. Dev-Genç Sıkıyönetime kadar faaliyette bulunmuş legal bir Örgüttür. Kanunen faaliyeti tahdit edilmemiş ve yasaklanmamıştır.



    Kanunların himayesinde olan ve faaliyetini kanunlara uygun olarak yürüten bir derneğe üye olmak hiçbir zaman suç teşkil etmez. Kaldı ki ben şahsen Dev-Genç üyesi değilim. Kanunların himayesinde olan ve faaliyet gösteren derneğe girmek suç değildir, bunu iddia makamının da bilmesi gerekirdi.



    Marksizm-Leninizm konusuna gelince daha evvel de bunun ne olduğunu belirttim ve açıkladım. Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı inceleyebilirler. Burada üç tane suç unsuru ileri sürülüyor, üçünü de açıklamış bulunuyorum. Birincisi varlığımızı Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmiş olmak, ikincisi kanuni ve legal bir örgütün üyesi olmak, kaldı ki çoğunluk bu derneğin mensubu değildir. Üçüncüsü ise doğru olmayan bir takım bilgilere müsteniden itham edilmek ve Recai Galip Okadan'ın kitaplarından derlenmiş bilgilerle Marksist-Leninist düzen kurmak istemekle itham ediliyoruz. Bu iddiaların hiçbirisi varit değildir. İddialar ortadadır. Mesnetsizdir, bu iddialarla idamımız istenmektedir.



    Misak-ı Milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. Türk ve Kürt kavmi yaşamaktadır.



    Ayrıca iddianamede Türkiye halkının bir takım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararında ve Misak-ı Milli'de şu vardır. Misak-ı Milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. Türk ve Kürt kavmi yaşamaktadır. Birinci Büyük Millet Meclisi'nin kararı böyledir. Türkiye'de iki kardeş kavmin ve unsurun yaşadığını kabul etmektedir. Bunu kabul etmek bölücülük değildir. Bölücülük olarak kabul edildiği takdirde Birinci Türkiye Millet Meclisi ve Mustafa Kemal'i de bölücü olarak kabul etmek gerekir. Bu iki kardeş unsur Birinci Kurtuluş Savaşı'nı müştereken başarmışlardır. Güney cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. Bu ikisine birden biz Türkiye halkı diyoruz ve bu iki kardeş unsur ikinci bağımsızlık savaşını da müştereken başaracaklardır. Asıl bölücüler bu gerçeği kabul etmeyenlerdir. 101 tane Amerikan üssünün bulunduğu ülkede, bizim milli bütünlüğü bozmak istemekle itham edilmemiz gülünç olmaktadır.



    24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz. Ayrıca memleketin huzurunu bizim bozduğumuz iddia ediliyor. Memleketin huzurunu kimlerin bozduğu ortadadır. Ve kimler 30 milyon çalmıştır?


    Kimler Devlet hazinesini kardeşlerine peşkeş çekmiştir? Memleketin madenlerini peşkeş çekmiştir. Anayasayı gulamamıştır. Bunlar ortada iken, bilinirken bunlardan bahsedilmeyip, memleketin huzurunu bozduğumuz ddiaları değersiz ve mesnetsizdir. Bizim kişi güvenliğini, mülkiyet-hakkını, egemenlik ilkelerini, milli bütünlüğü bozmak için harekete geçtiğimiz iddiaları vardır. Kişi güvenliğini ihlal edenler kimlerdir? Bunu evvela tespit etmemiz gerekir.



    Karakollarda işkence gören bizler olduk, meydanlarda kurşunlanan gene bizler olduk. Bakanların emri ile hapishanelere atılan bizler olduk. Buna rağmen kişi güvenliğini bozan olmakla itham ediliyoruz, yukarıda anlatılanlar, asıl kişi güvenliğini bozanlar ise serbestçe meydanlarda dolaşmaktadır. Mülkiyet hakkını ortadan kaldıracağımız iddia ediliyor. Bizatihi Anayasa mülkiyet hakkım toplum yararına kısıtlamıştır. Mutlak mülkiyet hakkı tanımamıştır. Elli köye sahip bir toprak ağasını Anayasamız kabul etmemiştir. Egemenlik ilkelerine karşı çıkmakla itham edilmekteyiz. Asıl egemenlik ilkelerine karşı çıkanlar halkın sırtından geçinenlerdir. Ayrıca milli bütünlüğe karşı çıkmakla da suçlanıyoruz. 101 tane Amerikan üssünün bulunduğu ülkede, bizim milli bütünlüğü bozmak istemekle itham edilmemiz gülünç olmaktadır.



    35 milyon metrekare vatan toprağı işgal altında iken bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı, iddianame baştan beri arzettiğim gibi sırf kelle istemek maksadıyla hazırlanmıştır. Şeklen de hukuk mantığından mahrumdur. Hukuki kıymetten ve değerden mahrumdur. 21 yılın hesabını 21 gençten sormak maksadıyla ve suçluların telaşı içerisinde hazırlanmış bir iddianamedir.



    Ben şunu iddia ediyorum ki hareketimiz tamamen Anayasal bir harekettir. Anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple Anayasal bir davranışta bulunduk.


    Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum.


    Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.
    Bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz

    __________________
    "YAŞAMAK DİRENMEKTİR YANGIN YÜREKLİM"

    [email protected]


    hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
    hoşçakal
    sazımdaki hüznü
    içimdeki sızıyı
    boynu bükük karanfilimi
    ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
    sırılsıklam yalnızlığımı alıp yanıma gidiyorum
    hoşça kal bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
    hoşçakal
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 15-12-2006, 23:57   #10
    Onursal Dost
    AYIŞIĞI - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Oct 2006
    Bulunduğu Yer: ANTALYA
    Mesajlar: 1,727
    Tesekkür: 5
    38 mesajina 47 kez tesekkür edildi
     AYIŞIĞI isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı Deniz Gezmiş'in idamı



    ..."Avukatları Halit çelenk ve Mükerrem Erdogan odaya girdiklerinde Deniz'in yüzü aydınlandı.Gülümsedi onlara: -Hoşdelginiz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli sigara içiyordu Deniz.-""ikigün öncesine kadar, birinci sigarasi içiyorduk.Sonuç belli olunca, hiç degilse iki gün ,filtreli içelim dedik." Deniz'in bulundugu oda kalabalıktı.Çok sayıda subay vardı.Gardiyanlar,Ankara emniyet müdürü,Savcı, infaz savcısı, polis şefleri...Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, ve Hüseyin inan hakında ölüm cezası veren Ankara Bölgesi Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nin Başkanı Tuggeneral Ali Elverdi oradaydı.Merkez Komutanı general Tevfik Türüng de hazırdı...Deniz'e bakıyorlardı.inceden inceye inceliyorlardı... Deniz'de onlara bakıyordu...infaz savcısı Topal Sami'ye seslendi Deniz: -"Ellerimi çözün,babama mektup yazmak istiyorum". Subay, sivil görevliler bakıştılar.Infaz savcısı Sami Ugur -"Sen söyle Deniz", "yazarlar..." Ellerini çözmediler..Bir daktilo getirildi...Deniz daragacına bakarak,düşünüp sözcükleri tek tek seçerek mektubu yazdırmaya başladı.. Deniz mektubunu, yüksek sesle yazdırıken oradaki kalabalıktan çıt çıkmıyordu.Bitirdi söyleyeceklerini.Yeniden infaz savcısı Sami Ugur'a döndü: -"Mektubu babama veririsiniz, degilmi ?" -"Tabii Deniz..Bundan şüphen olmasın..." Savcı denize dogru egilerek -"Nasılsın Deniz ?" Dedi.-"Iyiyim...Mutluyum.çok rahatım.."yanıtını verdi Deniz. -"Bizden bir istegin varmı ?" -"Var, Yusuf ve Hüseyini görmek istiyorum.Gitmeden önce, arkadaşlarımla vedalaşmak istiyorum." (...) Az sonra cezaevinin koridorlarinda, zincirin betona degip sürüklenirken çıkardıgı sesler duyuldu.Yusuf Geliyordu. Yusuf odanın kapısına geldiginde Deniz ayaga kalktı.Gülerek karşıladı arkadaşını.. Elleri arkadan kelepçeliydi ikisininde. Idam hükümlüsü iki yoldaşın son buluşması bir hüzün yumagıydı.Gögüs güguse, yanak yanaga bir süre öylece kaldılar.Gülümsüyordu ikiside.Birbirlerine birşeyler fısıldadılar.

    Güldüler..Gülerek bakıştıar.Gülererk ayrıldılar: -"Güle güle Yusuf".-"Güle güle Deniz". Yusuf'u odadan çıkardılar. Az sonra , pranga zincirinin betona degmesiyle çıkan yeni sesler duyuldu. Giderek yaklaştı.odaya girdi. Gelen Hüseyin'di.Onunda elleri arkadan kelepçeli, ayak bilekleri prangalıydı. Boyunlarıyla birbirine sarılmaya çalıştılar. Birbirini yanaklarin´dan öptüler. Ve gülerek biribirine,"Güle güle "dediler. .... Deniz'i ayaga kaldırdilar.Ceplerini boşalttılar. -Deniz "Parkam nerede ?"diye sordu .-Burada dedi biri.-"Onu babama verin". Infaz savcısı, mahkemenin ölüm cezasına ilişkin kararını okudu.Savcı sordu _Bu karar sana mı ait ? -"sizi tanımıyorum..."Deniz,savcının sorusu üzerine, son kez direndi.Başı yukarıya kalkıktı.Gözleri kısildı. -"BU KARARI REDDEDIYORUM. KABUL ETMIYORUM."Savcı mahkemece verilen kararın, askeri yargıtayca onandıgını söylelemekle yetindi. infaz savcısının işareti üzerine, masanın üstünde duran gazete kagıtından paket açıldı. Içinden beyaz patiskadan yapılma kolsuz, uzun bir gümlek çıktı. Gömlegi Deniz'in başına geçirdiler.

    Deniz'in ayagındaki botların bagı çözüktü.Buyruk veren bir sesle -"Bagları baglayın"dedi. Sonra daragacına giderken tanıklık yapmaları için bulunmalarını istedigi avukatlara dönerek -"Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi.Postallarımın bagını baglamaya bile zaman bulamadım.bari şimdi baglasınlar. Asıldıgımda, postallarım ayagımdan düşsün istemiyorum.." bir gürevli Deniz'in ayakkabıarının baglarını bagladı. -Infaz savcısı -Hadi Deniz dedi. Avukatlarına baktı -"Hosça kalin, herkese bütün devrimcilere selam..." Yürüdü.. iki yanında birer gardiyan vardı.Gardiyanlar kolunu tuttular.Birakın diye bagırdı."birakın kendim giderim ". Koridorlari geçti :Arkasından 20-30 kişi yürüyordu.Deniz, avluya çıktı.Duvar dibine kurulmus ve hafif aydınlatılmış daragacına dogru yürüdü. Masaya oradanda, duraklamadan tabureye çıktı.Başıni öne uzatarak ilmigi kendi boynuna geçirmek istedi Başaramadı. .Masanın başında bekleyen cellat ilmigi iki eliyle çekti, genişleti.Deniz'in boynuna geçirdi."-Yaşasın tam bagımsiz Türkiye, yaşasın..halklar, yaşasın isçiler, köylüler..kahrolsun emperyalizm."Ali Elverdi çek diye bagırdi. Cellat öne atıldı.. tabureyi çekti..

    Saat 01.25'tir..

    __________________
    "YAŞAMAK DİRENMEKTİR YANGIN YÜREKLİM"

    [email protected]


    hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
    hoşçakal
    sazımdaki hüznü
    içimdeki sızıyı
    boynu bükük karanfilimi
    ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
    sırılsıklam yalnızlığımı alıp yanıma gidiyorum
    hoşça kal bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
    hoşçakal
      Alıntı ile Cevapla
    Cevapla

    Tags
    deniz, gezmiş, hayatı


    Yetkileriniz
    You may not post new threads
    You may not post replies
    You may not post attachments
    You may not edit your posts

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodları Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık



    Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:53 .
    Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
    Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

    Modified by HAKANDOST

    eXTReMe Tracker




    Valid XHTML 1.0 Transitional


    Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1