Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Tarih > Tarihe Imzasini Atanlar

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 27-04-2007, 19:37   #1
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Nurhak'ta bir safak vakti

HERKESİN OKUMASI gEREKEN Bİ YAZI DİZİSİ...
siteadi.com - Nurhak'ta bir safak vakti 31 Mayıs 1971’de Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan Nurhaklar’da; 2 Haziran ‘71’de Hüseyin Cevahir İstanbul’da katledildi.

Nurhak'ta bir şafak vakti

Turhan Feyzioğlu tarafından yazılıp Cumhuriyet Gazetesınde 1998 yılında yazı dizisi olarak yayınlanmıştır.

Sinan Cemgil'den Kaypakkaya'ya, Yusuf Aslan'dan Deniz Gezmiş'e uzanan bir yolculuk...

31 Mayis 1971 günkü 13.00 haberlerinde, Cihan Alptekin ile Tayfur Cinemre adli gençlerin Tekirdag'da jandarmalar tarafindan yakalandigi açiklanir.
'Onlar sizin için öldü'

Radyonun 31 Mayis 1971 Pazartesi günkü 13.00 haberlerinde pespese iki haber yayimlanir. Birinci haberde, Adiyaman'in Gölbasi ilçesi Inekli köyünde jandarmalarla girdigi çarpisma sonucu ODTÜ ögrencisi Sinan Cemgil ile Alpaslan Özdogan ve Erzurum Atatürk Üniversitesi ögrencisi Kadir Manga 'nin öldürüldügü, Mustafa Yalçiner 'in yarali, Haci Tonak 'in da sag yakalandigi açiklanir. Ikinci haberde ise: Cihan Alptekin ile Tayfur Cinemre adli gençlerin Tekirdag'da jandarmalar tarafindan yakalandigi açiklanir. Ayni gün gazeteler, ''Ikinci'' ve ''Yildirim'' baskilar yaparak, sekiz sütuna manset ve büyük fotograflarla olaylari aktarir. O sirada Mamak Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan Nuran Agirnasli ve ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögrencisi Ayten Canatan ile Maltepe'deki bir evde Sibel Erkan 'i rehin tutan Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir , dinledikleri radyo haberlerinde Sinan Cemgil'in öldürüldügünü ögrenince, sinirlenir ve dönemin iktidarina hakaret eder. Denizli'nin Bünyan ilçesinde oturan Yazicioglu ailesi de damatlarinin öldürüldügünü duyunca sarsilir. Çok sevdikleri Sinan'in duvarda asili duran fotografina bakarak aglayan Yazicioglu ailesi, duvarda asili olan yaprakli takvimin yapragini o günden sonra koparamaz. Takvim, 31 Mayis 1971 tarihinden itibaren koparilmamis olarak halen duvarda asili durmaktadir. Haberleri radyodan dinleyen ve gazetelerden okuyan binlerce aileden birisi de Cemgil ailesidir. Ogullari Sinan'in öldügünü bu sekilde evde radyoda ögle haberlerini dinlerken ögrenen Cemgil ailesi, Adiyaman Valisi Nazmi Çengelci ile Gölbasi Jandarma Kumandanligi'ni telefonla arayarak olay hakkinda bilgi alir. Yaptigi telefon görüsmelerinden sonra Adnan Bey, ''Evet, dedi, evet Nazife , oglumuzu öldürdüler... Öldürdüler onu... Gerçek bu, gerçek!''

Olayin dogrulugunu ögrendikten sonra Adnan Cemgil, Nazife Cemgil ve aile dostlari Orhan Iyiler , Sinan'in cenazesini almak için uçakla Istanbul'dan Malatya'ya, oradan da bir taksi ile Gölbasi ilçesine giderler. Emekli albay Yilmaz Erkekoglu , bu konuyu söyle anlatmistir: ''Inekli köyünde 31 Mayis 1971 tarihinde meydana gelen silahli çatismada ölen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdogan'in ailelerine cenazelerini alip almayacaklari seklinde Gölbasi Cumhuriyet Savciligi'nca tel çekilmisti. Geldiler!. Teslim-Tesellüm ile ilgili evraklar imzalandi. Iller arasi cenaze nakil müsaade belgeleri ve diger prosedür bitti. Dinen ve usulen bas sagligi dilendi. Ve cenazeler sahiplerine teslim edildi. Oglunun cenazesini teslim aldiktan sonra Adnan Cemgil, bir konusma yapti. Hatirlayabildigim kadar içerigi söyleydi: -Ben varlikli bir aileden geliyorum. Kendim ögretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oglumu en iyi sekilde yetistirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Dogu Teknik Üniversitesi'nde okuyordu. Hiçbir seye ihtiyaci yoktu. Bu sonuç olmasa yüksek mühendis çikacak ve o da varlikli bir hayat yasayacakti. Fakat o sizin iyiliginiz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum, dedi. Köylülere baktim. Biraz önce dikkatlice dinledikleri Adnan Hoca'nin sözü bitince, baslarini öne egdiler.'' Sinan'in cenazesi teslim alindiktan sonra, Istanbul'a getirilirken, yagmur yagmaktadir. Nazife Hanim, yagmur yagmaya baslayinca, ''Oglum islanacak'' diye düsünür

ADNAN CEMIL BEY

Sinan Cemgil'in babasi Abdullah Adnan Efendi, 1909 yilinda Ticareti Bahriye Mahkemesinde memurluk yapan baba ile ev kadini olan bir annenin ikinci erkek çocugu olarak Istanbul'un Fatih ilçesine bagli Zeyrek'de dogmustur. Üç kusak Istanbullu olan Abdullah Adnan Efendi'nin annesinin babasi Haci Ali Efendi Çankiri'nin Bayramören ilçesinden, babasinin büyük babasi Haci Ahmet Efendi , Çankiri'dan gelerek Istanbul'a yerlesmis. Haci Ali Efendi bakliyat ticareti yapan bir esnaf, Haci Ahmet Efendi ''Mumcular Kethudasi'' ymis. Varlikli olan ailelerin durumu I. Dünya Savasi sirasinda bozulmaya baslamis. Çocuklugu Zeyrek'te büyük bir konakta geçen Abdullah Adnan Efendi, babasi Cemil Bey'i 1920 yilinda küçük yasta kaybettikten sonra, Adnan Cemil Bey olarak çagrilir. Ekonomik sikintilar nedeniyle, ilk, orta ve liseyi degisik okullarda ve normal sürelerinden daha fazla okuyan Adnan Bey, Kabatas Lisesi'nde okurken, 1928 yilinda, Faruk Perek, Nazif Balcioglu, Muhtar isimli bir arkadasi ve iki Kirimli kardes ile, ''Yükselis Yolu Birligi'' adinda bir dernek kurar. Dernek için, Tavukpazari'nda bir hanin odasi kiralanir. Dernegin amaci sudur: ''Memleketi batiran ahlaksizliktir. Ahlaki yükseltirsek memleket kurtulur.'' Amaçlarini gerçeklestirmek için tahsillerini bitirdikten sora köylere gidilecek ve halkin ahlaki yükseltilecektir. Fakat, dernegin ömrü uzun olmaz. Kisa sürede dagilir. Kabatas Lisesini bes yilda bitiren Adnan Cemil Bey, 1932-1933 ögretim döneminde ilk önce gider, Mekteb-i Mülkiye'ye kaydolur. Fakat oradan ayrilir, gider Istanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne kaydolur. Bu ögretim döneminde, Felsefe Bölümüne kaydolan ögrenciler arasinda Nazife Müren (Cemgil) de vardir. Istanbul Darülfünun 31 Temmuz 1933'te kapatilir ve 1 Agustos 1933'te Istanbul Üniversitesi açilir. Böylece, birinci sinifa darülfünunda baslayan ögrenciler, ikinci sinifi Istanbul Üniversitesi'nde okur. Adnan Cemil Bey, darülfünun ögrencisi iken Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti'ne üye olur ve cemiyetin düzenledigi etkinliklere katilir. Adnan Cemil Bey, Edebiyat Fakültesi'nin delegesi olarak Milli Türk Talebe Birligi'nin (MTTB) 10 Mart 1933 Cuma günü yapilan seçimlerine katilir ve MTTB idare heyetine seçilir. Yeni idare heyetinin aldigi ilk kararlardan birisi yayin çikartmaktir. Yayin isleriyle ugrasmak üzere bir komite kurulur. Bu komitede Adnan Cahit Ötüken, Adnan Cemil, Sevki Erker, Necmi Ates ve Abidin Nesimi görev alir. Komite, ''Birlik'' isimli bir dergi çikartir. Adnan Cahit Ötüken ile Adnan Cemil Bey, çocukluk arkadasidir. Adnan Cemil Bey, MTTB'nin Idare Heyetine seçildikten kisa bir süre sonra Bulgaristan'in Razgrat sehrinde meydana gelen olaylari protesto gösterileri yapilir. Razgrat sehrinde belediye, sehir yollarini genisletme karari verir ve Türk mezarligindan da bir cadde geçirir. Ölüleri baska yere nakletmeden kazi yapildigi için, ölü kemikleri de meydanda kalir. Olayin, Türk gazetelerinde yayimlanmasi üzerine basta yüksekögrenim gençleri olmak üzere toplumda büyük tepkiler meydana gelir. O dönem CHP Istanbul Mutemeti olan Cevdet Kerim , MTTB yöneticilerini çagirir ve onlara, ''Bu iste büyük bir oyun dönüyor. Politik bir mesele çikabilir. Bir hareket yapmayin. Birligi kapatiriz'' der. Fakat, 20 Nisan 1933 Persembe günü, Razgrat sehrinde meydana gelen olayi protesto etmek amaciyla üniversite ögrencilerinin de katildigi büyük bir gösteri yapilir. Gösteriler sirasinda polisle göstericiler arasinda çatisma çikar ve 80 kisi gözaltina alinir. Gözaltina alinanlar arasinda Adnan Cemil Bey de bulunmaktadir. Gözaltina alinanlar Sultanahmet Cezaevine götürülür. O sira Nâzim Hikmet de Sultanahmet Cezaevi'nde tutuklu bulunmaktadir. Nâzim Hikmet ve komünistler, cezaevi avlusuna voltaya çiktiklarinda, bütün mahkûmlar da, ''Komünistler nasil adamlardir?'' diye, onlari seyreder. Adnan Cemil Bey de, bu dönem, ''komünistler kötü adamlardir'' diye komünizme karsidir. Fakat sair olarak Nâzim Hikmet'e hayrandir. Nâzim'in siirleri herkesin dilindedir. Adnan Cemil Bey, gözaltinda bulunan diger arkadaslariyla birlikte Istanbul Bassavcisi Kenan Öner tarafindan sorguya çekilir. Sorguda, daha çok, ''Acaba politik olarak yurtdisi güçlerce tahrik edilenler var mi?'' diye arastirilir. Gözaltinda bulunan ögrenciler, 25 Nisan Sali günü serbest birakilir. Cumhuriyet rejiminin kurumlasmasi amaciyla 28 Haziran 1934 tarihinde çikartilan bir yasa ile efendi, bey ve pasa gibi bütün rütbeler kaldirilir, yerine 1 Ocak 1935 tarihine kadar her Türk'ün bir aile adi bulmasi zorunlulugu getirilir. Adnan Cemil Bey, soyismi kanunununa uyarak babasinin isminden ayrilmamak için ''Cemil'' olan soyismini ''Cemgil'' olarak devam ettirir. ''Tarihi Materyalizmle Durkheim Sosyolojisinin Mukayesesi'' baslikli, 24 sayfalik lisans tezini vererek, 1935 yilinda felsefe bölümünden mezun olan Adnan Bey, bir burs kazanarak doktora yapmak amaciyla 1936 yilinda Paris'e gider. Bir süre Paris'te kalan Adnan Bey, uzun bir tren yolculugundan sonra gezmek amaciyla Sovyetler Birligi'ne gider. Moskova'da Kremlin Sarayi'nin karsisinda bir otelde kalan Adnan Bey, Moskova'da basta Lenin Mozolesi olmak üzere bir çok yeri gezer. Sair Aragon 'la tanisir. Nâzim Hikmet'in ''Taranta Babu'' siirinin bir kismini çevirerek, Moskova'da yayimlanan, ''Litterature International'' dergisine 21 ruble karsiliginda satar. Leningrad ve Odesa'yi da gezen Adnan Bey, Odesa'dan bir vapura binerek Istanbul'a gelir. Istanbul'da is bulamayan Adnan Cemil Bey, annesini yanina alarak, 1938 Kasim'inda Ankara'ya gider. Aile, eniste Hüseyin Kadri Bey 'in Dikmen'deki evinde oturmaya baslar. Çalismak için Milli Egitim Bakanligi'na basvuran Adnan Bey, 29 Mart 1939'da Ankara Erkek Sanat Okuluna ögretmen olarak tayin edilir. Adnan Bey, daha sonra sirasiyla, Ankara Musiki Ögretmen Okulu ve Ankara Atatürk Lisesi'nde görev yapar

NAZIFE HANIM

Nazife Hanim, büyük bir aile çevresine sahip. Babasi Erzurumlu Gemalmazoglu 'larindan, annesi Lütfiye Hanim Çemisgezekli. Anne tarafi Akkoyunlu'larin uç beylerinden. Büyük arazi ve çiftliklere sahip olan aileden Lütfiye Hanim'in babasi Istanbul'a tasinmis. Sehzadebasi'nda oturan aile, hali ticareti ile ugrasiyormus. Lütfiye Hanim'in iki kiz, iki erkek kardesi varmis. Nazife Hanim'in babasinin babasi ise devlet memuru: Defterdarlik görevi yapiyor. Nazife Hanim'in babasi Cemal Bey , Istanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, 16 yasindaki Lütfiye Hanim ile evleniyor. Savci olan babasinin tayini Amasya'ya çikiyor.

Sinan'in annesi Nazife Hanim, hukukçu bir baba ile ev kadini bir annenin ilk çocugu olarak 1913'te Amasya'da Yesilirmak'in kenarinda bir evde dogmustur. Cemal Bey, 1914 yilinda Maras'a daha sonra da Agir Ceza Reisi olarak Mugla'ya tayin edilir. Aile geldiginde Mugla, Italyan ve Yunan isgali altindadir. Mustafa Kemal önderliginde, Kurtulus Savasi baslamistir. Kurtulus Savasina destek olmak amaciyla isgalcilere karsi Türkiye'nin her bölgesinde Kuvay-i Milliye komiteleri olusturulur. 15 Kasim 1919 Cumartesi günü, Kursunlu Cami avlusunda toplanan Mugla halki, Yörük Ali Efe ile 75 zeybeginin denetiminde Mugla IV. Kuvay-i Milliye Komitesi'ni seçer. Komite su kisilerden olusturulur: Aksehirlizade Mehmet Hilmi Efendi (Genel Baskan), Hamza Bey (Üye), Müftüzade Sadettin Bey (Üye), Agir Ceza Reisi Erzurumlu Cemal Bey (Üye), Bekir Aga (Üye), Serif Efendi (Üye), Mercanzade Hamdi Bey (Üye), Haci Abdurrahmanzade Ethem Efendi (Üye), Dügerekli Hafiz Mehmet Efendi (Üye), Karahafizoglu Hakki Efendi (Üye), Kökçüzade Osman Efendi (Üye), Haci Arapzade Mehmet Ali Efendi (Üye). 1919 Aralik ayinda komite yeniden seçilir ve Cemal Bey, IV. Kuvay-i Milliye Baskani; yani, Sinan'in anne tarafindan dedesi bir gerilla komutani olur. Cemal Bey, Mugla IV. Kuvay-i Milliye Reisi olarak isgalci güçlere karsi halki örgütlemeye baslar. Cemal Bey, zaman zaman kaybolur gider, geri döndügünde davul-zurna ile karsilanir. Cemal Bey, Mugla bölgesinde halki isgalcilere karsi örgütlemek için bölgeyi dolasirken, Lütfiye Hanim da, evinde komsu kadinlarla isgalcilere karsi savasan Kuvay-i Milliyecilere elbise diker. Cemal Bey, bu çalismalari yaptigi bir sirada Mugla'dan Aydin'a tayin edilir. Fakat Aydin isgal altinda oldugu için aile, Çine'ye tasinir. Cemal Bey, isgalcilere karsi mücadelesine Çine'de de devam eder. Bu dönem, Aydin'da Yunan isgaline karsi direnenlerden birisi de Ittihatçilardan ''Galip Hoca'' takma adiyla taninan Celal Bayar 'dir. 2 Eylül 1922'de Aydin Yunanlilar tarafindan tamamen yakilir. 7 Eylül günü Aydin, 9 Eylül günü Izmir isgalcilerden kurtarilir. Safha safha Kurtulus Savasi'ni görmüs, yasamis olan aile, bundan sonra, Çine'den Aydin'a gelir. Alti kardesin en büyügü olan Nazife Hanim, ilkokulu Aydin'da, ortaokulu Izmir'de bir Fransiz okulunda yatili okur. Izmir Kiz Lisesi'ni yatili ögrenci olarak okuyan Nazife Hanim, 1932-1933 ögretim döneminde Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne kaydini yaptirir. Üniversite ögrenciligi boyunca düzenli olarak L'Humanite gazetesini okur. Siirlerini çok sevdigi için Nâzim Hikmet'i görmek amaciyla, Sultanahmet Adliyesi'ndeki durusmasina gider. Fakat adliyede, Nâzim Hikmet'in durusmasini izlemek isteyen kalabalik bir topluluk olmasi nedeniyle durusma kapali celse yapilir. 1936'da üniversiteden mezun olan Nazife Hanim, bir bayan arkadasiyla Almanya'ya gezmeye gider. 3 ay Almanya'da kaldiktan sonra Türkiye'ye dönen Nazife Hanim, Ankara'ya giderek Milli Egitim Bakanligi'na ögretmen olmak için basvurur. Nazife Hanim, Ankara'da Kiz Meslek Yüksek Ögretmen Okulu'na ögretmen olarak atanir.
CEMGIL AILESI

Felsefe bölümüne ayni dönem kayit olan ve ayni bölümü bitiren Nazife Hanim ile Adnan Bey, ayni dönem Ankara'da ögretmenlik yapmaktadir. Adnan Cemgil ile Nazife Müren, bu arkadasliklarini, 19 Temmuz 1941'de Ankara'da evlige dönüstürür. Adnan ve Nazife Cemgil'in ilk çocuklari Dumrul , 1942 yilinda dogar. Ikinci erkek çocuklari, 15 Kasim 1944 Çarsamba günü Istanbul'da dogar. Çocuga Sinan ismi verilir. Adnan Cemgil, bir aydin olarak ilkelerinden taviz vermedigi için egemen güçlerin çok yönlü baskilari altindadir. Türk Barisseverler Dernegi kurucusu olarak Kore'ye asker gönderilmesini protesto eden bildiri dagittigi için Adnan Bey, arkadaslariyla tutuklanir. Adnan Cemgil'e egemen güçler tarafindan yönelen baskilar, ögretmenlik yapan esi Nazife Hanim'a da, dogrudan ya da dolayli olarak yansir. Ankara'da ögretmenlik yapan Nazife Hanim, Ankara II. Erkek Ortaokulu'ndan Yozgat Lisesi'ne sürülür. Nazife Hanim, çocuklari Dumrul ile Sinan'i Istanbul'daki kardesine birakir ve Yozgat'a gider. Fakat, Dumrul ile Sinan, küçük olduklari için bakimlari zordur. Bir süre sonra, Nazife Hanim, Yozgat'ta bir ev tutar ve Dumrul ile Sinan'i yanina getirtir. Tutuklu bir es ve iki küçük çocukla, anti-komünist baskilar altinda olan bir kadinin tek basina yasamasi kolay degildir. Kamyonete binen bazi ögrenciler, Nazife Hanimin arkasindan, ''Komünistler Moskova'ya'' diye bagirir. Nazife Hanim, bu tür bagirmalari duymamazliktan gelir. Dumrul ile Sinan'a, ''Yamyamin çocuklari'' diye bagrilir. Sinan, ''Anne, yamyam ne demek?'' diye sorar. Nazife Hanim, yamyamin ne oldugunu Sinan'a açiklamaya çalisir. Çocuklarinin daha iyi bir egitim görebilmesi amaciyla Nazife Hanim, Yozgat Lisesi ögretmenliginden istifa eder ve Istanbul'a gelir. Ilkokul egitimine 1951-1952 ögretim yilinda Yozgat'ta baslayan Sinan, egitimine Istanbul'da devam eder. Ilkokulu bitirdikten sonra Sinan, 1956-1957 ögretim döneminde Italyan Lisesi'ne kaydedilir.

Orta ve lise kismini Italyan Lisesi'nde okuyan Sinan, Italyan Lisesi son sinifta iken Pendik Lisesi'ne geçer ve Pendik Lisesi'ni 1962-1963 döneminde bitirir. 10 Ekim 1963 Cumartesi günü ögleden sonra yapilan üniversite sinavlarina giren Sinan, 24 Ekim 1963 Cumartesi günü yayimlanan listelerde Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ingiliz Filolojisi bölümünü kazandigini ögrenir. Fakat, Sinan, bir yil sonra, 9 ve 10 Temmuz 1964 günleri ODTÜ sinavina girer ve ODTÜ Mimarlik Fakültesi Sehir ve Bölge Planlama Bölümü'nü kazanir. Mimarlik Fakültesi'ni bu dönem kazanan ögrenciler arasinda Halis Aydintasbas, Hülagü Bulguç, Aykut Ülkütekin, Rüstü Meriçelli ve Arif Sentek de vardir. Sinan, 1964-1965 ögretim döneminde ODTÜ Mimarlik Fakültesi'ne kaydini yaptirir. Bu sirada, dayisi Nedim Müren , CHP Aydin Milletvekili olarak TBMM'de görev yapmaktadir. Sinan, bir süre dayisinin evinde kalir. Fakat Nedim Müren, astim hastasi oldugu için Ankara'nin havasi sagligi için iyi degildir. Nedim Müren, bu nedenle Aydin'a gider. Sinan da mecburen yurtta kalmaya baslar. ODTÜ, 1 Ekim 1964 Persembe günü saat 10.00'da düzenlenen bir törenle ögretim yilina baslar

ODTÜ ögrencisi Sinan Cemgil ile Alpaslan Özdogan ve Erzurum Atatürk Üniversitesi ögrencisi Kadir Manga, Adiyaman'in Gölbasi ilçesi Inekli köyünde jandarmalarla girdigi çatisma sonucu 31 Mayis 1971'de öldürüldü.
Ögrencilerin mezuniyet töreninde sadece Türk bayraginin asilmasini istemesi üniversite yönetimini sasirtiyor
ODTÜ'de ilk bayrak eylemi

O DTÜ'de ilk gösteri, bu dönem, yapilir. Rektör Kemal Kurdas , bu boykotu söyle anlatmistir: ''Hatirladigim ilk önemli olay, 1965 mezuniyet töreninde bir grup ögrencinin eski yillardaki gibi tören yerine Orta Dogu teknik Üniversitesi'ne yardim eden ya da ODTÜ'de ögrencisi bulunan devletlerin ve milletlerarasi kuruluslarin bayraklarinin ya da amblemlerinin asilmasina itirazlari oldu. Ögrenciler tören yerine sadece Türk bayraklarinin asilmasini istiyorlardi. Gösterici ögrenciler, sosyalist olduklarini söylüyorlar, fakat asiri sövenist ve milliyetçi bir davranis sergiliyorlardi. Bu ilk gösteri bizi sasirtti. Ne oldugunu pek anlayamadik. Fakat sonunda firtinayi törende çevreye fazla hissettirmeden atlattik. Bir ayarlama yaptik kimsenin dikkatini çekmedi ve tören böyle geçti.'' ODTÜ Rektörü Kemal Kurdas gibi düsünen baska bir egitmen daha vardir. Cemil Gezmis , oglu Deniz hakkinda su degerlendirmeyi yapmistir: ''Deniz'in bence, kanimca basina gelen bütün bu olaylar, çok fazla insanseverliginden kaynaklanmistir. Yurtseverliginden kaynaklanmistir. Ki bunlar asiri derecede Deniz'de vardi...Iste ilgi, bu insanseverligi, bu yurtseverligi en sonunda basina bilinen isi getirdi.'' Bu asiri insanseverlik ve yurtseverlik sadece Deniz'in degil ayni dönemde bu duygulari tasiyan bütün gençlerin basina ayni isi getirmistir. 10 Kasim 1965 Çarsamba günü yapilan Atatürk 'ü anma töreninde Ögrenci Birligi Baskani Muammer Soysal , yaptigi konusmadan sonra sözlerini Bursa Nutku ile bitirir. Törende, ögretim üyelerinden Ergün Günce de bir konusma yapar. Aralik ayinda ise ''Vietnam Sergisi'' açilir. Sergide birçok yazinin yani sira Nâzim Hikmet 'in bazi siirleri sergilenir. ODTÜ'deki olaylar, egemen güçlerin tepkisini çekmekte gecikmez. Konu TBMM'deki görüsmelere bile yansir. Karma Bütçe ve Plan Komisyonunda 4 Ocak 1966 Sali günü gecesi üniversite rektörleri konusmalar yaparak komisyon üyeleri tarafindan yöneltilen tenkit ve ithamlari cevaplandirir. ODTÜ Rektörü Kemal Kurdas, ODTÜ'ye yönelik tenkitlere karsilik olarak su cevaplari verir: ''Muzir cereyanlar ne demektir? Bence anayasa ve kanunlar çerçevesini asan cereyanlar demektir. Orta Dogu Teknik Üniversitesi'nde böyle cereyanlar olduguna inanmiyorum ama bunlar var ise açik ve gizli emniyet ile adliye görevini yapar. Ama ben zaptiye naziri olmak istemem.'' ''Anayasa çerçevesinde her türlü fikrin tartisildigi bir memlekette üniversiteler bu fikir cereyanlarindan uzak kalamaz. Bu cereyanlar her yerde hatta Meclis'te bile vardir. Üniversitelerin bu fikir cereyanlari içerisinde kendi görüslerini bildirmesini mesleklerinin ve görevlerinin kutsi bir icabi olarak görüyorum. Fikirlerin, anayasa nizami içinde bu sekilde tartisilmasi sonunda bir gün dogru sonuca erisilecek ve Türkiye'ye hepimizin istedigi hiz verilecektir. Üniversitede bu cereyanlar var iken Amerika'nin nasil olup da yardim ettigi soruluyor. Amerika bu üniversitenin haysiyetli bir üniversite oldugunu bilmektedir. Yardimi onlar vermek istiyorlar. Ben de lütfen kabul ediyorum.''

AMERIKA DISISLERI BAKANI DEAN RUSK PROTESTO EDILDI

Amerika Disisleri Bakani Dean Rusk , 19 Nisan 1966 Sali günü, Ankara'ya gelir. Çogunlukla SBF, Hukuk Fakültesi ve ODTÜ ögrencisi olan gençler, ögleye dogru, Dean Rusk'in geçecegi Kizilay çevresinde protesto gösterisi yapmak için toplanir. Ancak polisin durumu haber alarak ABD Disisleri Bakani'nin yolunu degistirmesi üzerine, gösteri olmaz. Bunun üzerine üniversiteli gençler, ellerinde pankartlar oldugu halde, Dean Rusk'in kalacagi Çankaya'daki ABD Büyükelçisi'nin evine gitmek amaciyla yürüyüse geçer. Bu arada, Bakanliklar önünde polisin geldigini gören ögrencilerden bir kismi dagilir, bir kismi da geçmekte olan bir belediye otobüsüne biner. Olayi izleyen toplum polisi, ögrencilerin bir kismini yürüyüs halindeyken yakalar, digerlerini ise bindikleri otobüsü ABD Büyükelçiligi'nin önünde çevirerek ele geçirir. Kavaklidere'deki ABD Elçiligi'nin önünde otobüse binen toplum polisleri, kapilari kapattirir ve otobüsü, Konya yolunda insa halindeki emniyet sarayi binasina götürür. Otobüste bulanan üniversiteli gençler, gözaltina alinir, otobüsün diger yolculari serbest birakilir. Polis, ögrencilerin üzerinde, ''Yankee Go Home!", "Dean Rusk, Amerika'ya!'' gibi sözler yazili pankartlar da bulur. Ögrencileri, emniyet sarayinda saat 13.00'ten 17.00'ye kadar gözaltinda tutan polis, saat 17.00'de, 2 polis otobüsüne bindirerek Ankara Adliyesine sevk eder. Hazirlik tahkikatini saat 19. 00'da bitiren Ankara Cumhuriyet Savciligi, 70 ögrenci hakkinda Suçüstü Kanunu hükümleri ile Gösteri ve Toplanti Yürüyüsleri Kanunu'na aykiri davranildigi gerekçesiyle Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesinde dava açar. Gözaltina alinan ve sorgularindan sonra serbest birakilan 70 kisi sunlardir: Sinan Cemgil, Atilla Keskin, Arif Sentek, Hülagü Bulguç, Kamuran Bekir Harputlu, Kurthan Fisek, Hüseyin Ergün, Izzet Ararat, Dursun Bila, Atanur Ilgü, Aykut Ülkütekin, Mehmet Koca, Hüseyin Gazi Apa, Murat Cahit Kogacioglu, Ates Gürman, Rusen Tugcuoglu, Dogan Yurdakul, Engin Güner, Önder Pekcan, Talip Özay, Olcay Bingöl, Kuddusi Öztas, Hüseyin Yücel, Ahmet Fettahoglu, Nevzat Çetin, Hüseyin Tanriöver, Rifat Murat, Asaf Köksal, Gülten Acar, Faruk Peker, Iskender Kaleli, Alev Erlevent, Ilker Agca, Tugrul Eryilmaz, Isik Alamur, Hidayet Balci, Ahmet Kut, Ilter Taskiran, Osman Kolunay, Asuman Erdost, Mehmet Akinci, Mehmet Bozbeyi, Mehmet Eroglu, Koray Düzgören, Yilmaz Sekerbay, Erdal Türkkan, Salih Yakin, Giyas Ünel, Yilmaz Ata, Ali Kulebi, Bahtiyar Taraktas, Mustafa Çetin, Erol Ünsal, Kadir Bayer, Mahmut Atilla Arsoy, Hüseyin Kiliç, Erdal Oskay, Nejat Öcal, Mehmet Konur, Sedat Özkan, Fethi Sinanoglu, Cevdet Akgöz, Mehmet Selim San, Tektas Yildirim, Serdar Karan, Mehmet Karatas, Sadik Özmen, Hikmet Ergin, Bahattin Öztekin, Özkan Güney.

ODTÜ-ÖB, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü, FKF, TMTF, AYOTB ile AÜTB, 25 Mayis 1967 Persembe günü, ortak bir bildiri yayimlar. Amerika'nin, Yunanistan ve Vietnam'da giristigi faaliyetlerin yerildigi bildiride özetle su görüslere yer verilir: ''Emperyalizm ve yerli satilmislarin, bütün dünyada sahneye koyduklari yeni oyunlar karsisinda duydugumuz öfkeyi, kamuoyuna haykirmayi bir görev sayiyoruz. Bugün Yunanistan'da, Vietnam'da, Kibris'ta ve bütün Asya, Afrika, Latin Amerika ülkelerinde emperyalizm korkunç cinayetler islemektedir. Emperyalistler ayni oyuna Brezilya'da, Arjantin'de, Dominik'te, Endenozya'da ve en son olarak Yunanistan'da basvurmustur. Ordumuzun sanli tarihinin devrimci gelenegi mutlaka agir basacagina kesin olarak inaniyoruz. CIA, Türkiye'de bir General Patakos bulamayacaktir. Amerika, özgürlügü için savasan Vietnam halkini yok etme çabasindadir. Gün gelecek bütün Vietnam, emperyalistlerden ve satilmislardan arinacaktir. Çünkü, dava ölüm kalim davasidir. Biz Türk milliyetçileri olarak su anda oyuna getirilmis olan, emperyalizmin yönettigi bir fasizm darbesinin kurbani olan Yunan halkinin ve kurtulus savasi veren Vietnam halkinin milliyetçi güçleri ile dayanisma halindeyiz. Bütün dünya halklari yakin bir gelecekte, emperyalizmin ve yerli ortaklarinin üstesinden gelecek, yurtlarinda kendi ulusal geleneklerine uygun halktan yana demokrasiler kuracaklardir.''

ELÇILIKLERE SIYAH ÇELENK

Bildiriyi yayimlayan örgütler, ayrica Amerika, Yunanistan ve Güney Vietnam elçiliklerinin kapilarina, üzerlerinde, ''Dünya halkinin kurtulusu yakindir'' yazili siyah birer çelenk birakir. Bundan sonra yürüyerek Kurtulus Parki'nda çadirda açilmis olan ''Atom Is Basinda'' sergisine giden ögrenciler, bir çelengi burada da sergi kapisina birakir. Ögrenciler, toplu halde sergiyi gezerken sergiyi hazirlayanlara soru sorar. Ancak sergiyi hazirlayanlar, ''Soru sorulamayacagini'' söyler. Bunun üzerine çikan tartismalar sonunda Can Savran, Ibrahim Seven ve Mehdi Bespinar , polis tarafindan gözaltina alinir.

ODTÜ Mimarlik Fakültesi birinci sinif ögrencilerine egitim dönemi sonunda, bilimsel çalisma nasil yapilir, kaynaklar nasil taranir, bibliyografya nasil yapilir, bir rapor nasil yazilir, ana basliklar nasil seçilir, planlama nasil yapilir konularini ögretmek amaciyla bir çalisma yaptirilir. Seçilen konular, ögrenciye birakilir. Sinan, dönem ödevi olarak ''Ütopya ve Ütopistler'' konusunu seçer. ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögrencileri, bunun yaninda her yil oldugu gibi 1967 yili yaz aylarinda da sekiz haftalik stajlarini yapmak amaciyla Türkiye'nin çesitli bölgelerine gider. Bu dönem, staj gruplarindan birisi Nigde'ye digeri Mus'a gider. ODTÜ'nün bir otobüsüyle yola çikan ODTÜ kafilesi, uzun bir yolculuktan sonra Mus'un Korkut ilçesine varir. Mimarlik Fakültesi ögrencilerinin amaci, 1966 yilinda meydana gelen Varto zelzele felaketzedeleri için ODTÜ'nin 10 ev yaptigi Korkut ilçesine bu kez bir ilkokul yapmaktir. Bu kafilede staj ögretim üyesi Teoman Aktüre , asistan Halis Aydintaçbas ile aralarinda Sinan Cemgil, Arif Sentek, Ali Balamir, Umur Talug ve Cengiz Aydin'in da bulundugu yaklasik otuz ögrenci vardir. Kafile, staj boyunca Korkut ilçesi Yatili Bölge Okulu'nda konaklar. Dogu Anadolu bölgesini ilk kez görenler vardir. Demir Özlü, Herkül Milas, Necmettin Yazici , bu sirada, Mus'ta askerlik yapmaktadir. Bir pazar günü, bir köy evinde hep birlikte yemek yenir, sohbet edilir. Sinan, Arif Sentek, Cengiz Aydin ve bazi arkadaslari, bir keresinde gezmek amaciyla Elazig'a gider. Kahve içmek için bir pavyona gidilir. Pavyondaki türkücü, sahnede, ''O güzel gerdani hangi mimar dösedi'' diye türkü söylemektedir. Sinan ve arkadaslari, ''Vayyy bizim geldigimizi anladi'' diyerek bu tesadüfe gülüsür. Mus'un yakin köyleri gezilir. Gezilen köylerde, folklor üzerine çalismalar yapilir. Buradan ögrenilen, ''Bir jandarma geliyor kaymakam konagindan, fiske vursan kan damlar o yarin yanagindan'' diye baslayan türkü, ögrenciler arasinda çok söylenen bir türkü olur. Kafilede bulunan ögrenciler, insaatin her asamasinda severek isteyerek çalisir ve sekiz hafta içinde okulu bitirir. Okul, 28 Agustos 1967 Pazartesi günü saat 18.00'de ODTÜ Rektörü Kemal Kurdas tarafindan hizmete açilir. Iki Istanbul çocugu olan Arif Sentek ile Sinan, sadece ODTÜ'de degil o yaz, Istanbul'da da bulusur. Bir sandal kiralayarak Fenerbahçe Burnu'ndan denize açilan iki arkadas, bir süre kayik sefasi yaptiktan sonra denize girip, yüzer.
Dönüsüm: Devrimci
gençligin sesi

S inan Cemgil'in ODTÜ'ye basladigi dönem, üniversite gençliginin toplumda çok önemli bir agirligi ve söz hakki vardir. 27 Mayis öncesinde DP diktatoryasina karsi mücadeleyi gençlik baslatmis ve ordu tamamlamisti. Bu nedenle, gençligin iktidar üzerinde bir pay sahipligi söz konusuydu. Üniversiteler politik birer alandir. Üniversiteye adim atmak demek politikaya adim atmak demekti. 27 Mayis Anayasasi ile güvence altina alinan bazi demokratik hak ve özgürlükler sonucunda üniversiteli gençligin politik bilinci artmis, buna paralel olarak da yayin çikartmaya ve örgütlenmeye girismistir. Gençlik, on yillardir çözümlenmeyen toplumun sorunlari hakkinda seçenekler ortaya koyuyor, düsüncelerinin gerçeklesmesi için mücadele veriyordu. TIP'e ve fakültelerin fikir kulüplerine üye bazi gençler, ilk sayisi 22 Nisan 1965 Persembe tarihini tasiyan ''Dönüsüm'' dergisini çikartmaya baslar. Dergi, sosyalist gençlerin ilk örgütlü ve bagimsiz yayin organi niteligindedir. Dönüsüm dergisinin ikinci yayin döneminde yazi kurulu üyeleri arasinda Sinan Cemgil de vardir. Dönüsüm dergisinin ikinci çikisinda derginin sahibi ve yazi isleri müdürü olan Abdullah Nefes 'in söyledigine göre derginin yazi kurulunda yer alanlar sunlardir: Sinan Cemgil, Atilla Sarp , Abdullah Nefes, Ataol Behramoglu, Ümit Hassan, Dogu Perinçek, Nuri Çolakoglu, Sahin Alpay, Ayhan Basaran, Erdogan Güçbilmez, Osman Sakalsiz, Ömer Madra . Sosyalist gençler açisindan önemli bir deneyim sayilan Dönüsüm dergisinin çikisinin baslattigi hareket, sosyalist gençlerin derlenip toparlanmasini ve yeni örgütlenmeler yaratmasini saglar. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü, 18 Mayis 1965 Sali günü kurulur. 1967 Aralik ayindan itibaren: Sinan Cemgil (Baskan), Müfit Özdes (2. Baskan), Halil Çelimli, Aydinel Altintas, Fehmi Sönmez, Mesut Odabasi ve Ercan Öztürk , ODTÜ SFK'nin yönetimini ele alirlar. 12 Mart 1971 günü verilen askeri muhtiranin ardindan 26 Nisan 1971 Pazartesi günü sikiyönetim ilan edilir ve ögrenci örgütlerinin faaliyetleri durdurulur. Ankara Sikiyönetim ve II. Ordu Komutani Orgeneral Semih Sancar tarafindan, 1 Mayis 1971 Cumartesi günü yayimlanan 12 numarali bildiri ile diger ögrenci örgütleriyle birlikte ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün de, faaliyetinin durduruldugu açiklanir. Ayrica, Ankara Cumhuriyet Savciligi'nin, ''tüzüklerinde belirtilen amaçlara aykiri davrandiklari ve politika ile ugrastiklari'' gerekçesiyle kapatilmalari için Ankara Besinci Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açilan dava, 12 Mayis 1971 Çarsamba günü sonuçlanir ve ODTÜ SFK mahkeme karari ile kapatilir

MİLLİ PETROL KAMPANYASI

ODTÜ SFK, kurulduktan sonra, ilk olarak, ITÜÖB, TMTF ve TMGT'nin baslattigi ''Milli Petrol Kullan'' kampanyasina katilir. 18 Mayis 1965 Sali günü bir bildiri yayimlayan, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü, ''Petrolün millilestirilmesi kampanyasina'' katildigini açiklar. Türk petrolünün kullanilmasini isteyen ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü üyeleri, 29 Mayis 1965 Cumartesi günü Ankara'da Petrol Ofisi benzin istasyonlarinda, benzin satisi yapar. Kizilay ve Sihhiye'deki benzin istasyonlarinda ekipler halinde çalisan kizli-erkekli ögrenciler, büyük ilgi görür ve her günkü normal satisin üstünde birkaç misli benzin satilir. Bu arada mavi önlükler giymis genç kizlarla, soförler arasinda ilgi çekici konusmalar olur. Soförler, ögrencilere, ''Siz bir Amerikan üniversitesinde okuyorsunuz. Nasil oluyor da Türk petrolünün satisi isinde çalisiyorsunuz?'' diye sorar. Ögrenciler, ODTÜ'nün Türk üniversitesi oldugunu söyler ve Türk petrolü kullanilmasi konusundaki çalismalarinin nedenlerini anlatir. Bu arada benzin alanlara, seker ve çiçek sunulur. Petrol saticisi ögrencilerden Nurten Kam, Senay Karapirim, Nurdan Takim, Yavuz Çorapçioglu, Ümit Güngören ve Deniz Egemen , yaptiklari is hakkinda, ''Türk petrolünü satmanin kivanç verici oldugunu, petrolü alanlarin da ayni kivanci duymalari gerektigini'' söylerler. Genç kizlar, ayrica, ''Benzin saticiliginin bayanlar için iyi bir meslek olabilecegi'' fikrini de ortaya atar. ODTÜ ögrencileri, haziran ayi içinde Ankara'daki bütün Petrol Ofisi subelerinde satis yapar. Ögrenciler, satis sirasinda, benzin alicilarina, ''Yurttas! Yurdunun ekonomik özgürlügünü saglamak için petrol savasina katil. Unutma ki, Türkiye'yi ancak sen kurtarabilirsin'' yazili bildiriler dagitir ve bu bildiriler tasitlara asilir.
Gençler, Elmali'da topraklarina el koyan agalara karsi köylülerle omuz omuza mücadele baslatir
Agalara karsi hak savasi

B azi agalar, 1945 yilinda 4 tapu senedinin birlestirilmesinden meydana gelmis bir tapu senedine dayanarak Antalya'nin Elmali ilçesine bagli Karamik, Bayralar, Beyler köyleri ile Avlan Gölü, Karagöl ve Büyük Sedir Ormani dahil olmak üzere yerleri tam sabit olmayan sinirlar içinde bulunan arazilerin tümüne birden sahip çikar. Bu nedenle bazi agalar ile köylüler arasinda yillardan beri süren bir anlasmazlik va hak arama savasi baslar. Yillarca süren toprak anlasmazligi üzerine Tapu ve Kadastro, 1967 yilinda bölgeye gelir. 10 ve 17 Agustos 1967 tarihlerinde üç men karari alinir ve Karamik ile Bayralar köyünün tapulu kisimlarini kapsayan kararlar uygulanmaya koyulur. Köylüler, bu nedenle Danistay'a basvurur. Agalar ile köylüleir arasinda yasanan bu anlasmazlik ve hak arama savasini ögrenen ögrenci örgütleri, Antalya yöresinde, ''Toplumsal Yapi Arastirmasi'' ve ''Inceleme-Arastirma'' adi altinda olaya egilir. 26 bin dönümlük Avlan Gölü kurutulduktan sonra köylüler tarafindan ekilen araziye aganin adamlari, 21 Agustos 1967 Pazartesi günü, biçerdöverlerle girerek ekilen mahsule sahip çikar. SBF Ögrenci Dernegi üyelerinden Faruk Kalkan, Sahir Koçak, Nurettin Sarilar, Yilmaz Senyüz ve Timur Erkmen, köylülerin sorunlarini yerinde görmek ve incelemek amaciyla Elmali'ya gider. ODTÜÖB, TMTF, ITÜTB, ITÜTOTB, IYTOTB ve bazi talebe tesekkülleri, 26 Eylül 1967 Sali günü, müsterek bir bildiri yayimlayarak Elmali olaylarini protesto eder. Yayimlanan ortak bildiride, Içisleri Bakani Faruk Sükan 'in tutumu siddetle yerilir ve özetle su görüslere yer verilir: ''Elmali'da 13 gün inceleme yapan gençlik olarak Içisleri Bakani'nin kamuoyu ile alay edercesine yaptigi açiklamadan sonra biz de bu açiklamayi gerekli gördük. Elmali olaylari sadece birer zabita olayi degildir. Gücünü, büyük topraklardan alan agalar, öteden beri halki ezmekte ve sömürmektedirler. Bugün de köylü ile aga arasindaki toprak anlasmazligi, hukuki bir safhadadir. Agalar, köylülerin zilyetlerindeki topraklari elde etmek için güvenlik kuvvetlerini baski ve zulüm vasitasi olarak kullanmaktadirlar. Faruk Sükan'in da Elmali olaylariyla basindan beri ilgilendigi dogrudur, agalarin arzusu ile halka baski yapilmasi için. 1- Tarafsiz Antalya Valisi Serif Tüten merkeze alinmis, Antalya'ya Adiyaman Valisi Ömer Naci Bozkurt tayin edilmistir. Yeni vali, köylüye baski yapanlarin basi olmustur. 2- Kaymakam Mehmet Tuncer kanunsuz men kararina zorlanmis, sonra 20 gün rapor almak zorunda birakilmis, sonra da 40 gün mecburi izinle uzaklastirilmistir. Yerine agalarin masasi Ortaokul mezunu Tahrirat katibi Kaymakam Vekili Süleyman Yürek tayin edilmistir. 3- J. Komutanina 'köylüyü jandarma usulü yildirmasi' emredilmis, sonra komplo ile korkutularak merkeze alinmistir. Yerine tayin edilen Yzb. Necdet Çavusçu, halka defalarca küfretmis, dayak atmis ve devamli baskida bulunmustur. Ayrica köylünün iki bin dönüm misiri jandarma gözcülügünde aganin traktörleriyle sürülmüs, anayasaya aykiri olarak bir milyon liralik milli servet mahvedilmistir. Elmali'da baska köylüler olmak üzere haklidan yana olan avukat, ögretmen, ögrenci, memur, hâkim; istisnasiz herkese devamli baski yapilmistir, yapilmaktadir. Sahitleriyle ortadadir bu durum. Ve bugün Sükan alay edercesine bizzat agalar lehine halki yildirmak için yolladigi valiyi baskinin yapilip yapilmadigina tetkiken memur ettigini açikliyor. Biz, Türk kamuoyunun aldatilmayacagina inanarak diyoruz ki: Türk köylüsü ve Türk gençligi oynanan oyunlari bütün oyunculariyla iyice bilmektedir. Ömer Naci Bozkurt, N. Çavusçu, bu korkunç oyunda rol sahibidir. Bu ortaklik bozulup düzensiz düzen degistirilmedikçe Türkiye'nin ve Türk köylüsünün dertleri dinmeyecektir. Ve diyoruz ki serefli Türk köylüsü ve onun gençligi olarak suçlulari asla affetmiyecegiz.''

Elmali'daki olaylari incelemek ve destek olmak amaciyla Sevil Güvezne (Atauz), Filiz Saltug (Kardam), Ahmet Kardam ve Bekir Harputlu , Can Savran 'in kullandigi bir otomobille Ankara'dan Antalya'ya yola çikar. Fakat ögrencilerin bulundugu otomobil, Eskisehir'de trafik kazasi geçirir. 28 Mart 1968 Persembe günü sabaha karsi saat 05. 30'da Eskisehir yolunda trafik kazasi geçirenlerden TIP ve ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü üyesi, ODTÜ Ögrenci Birligi Ikinci Baskani, ODTÜ Maden Mühendisligi bölümü 3. sinif ögrencisi Can Savran, 31 Mart 1968 günü saat 16.10'da son nefesini verir. ODTÜ Ögrenci Birligi ile ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü, su ''Bassagligi'' ni yayimlar: ''Devrimci arkadasimiz Can Savran'i kaybettik. ODTÜ Ögrenci Birligi Ikinci Baskani ve Sosyalist Fikir Kulübü üyesi Can Savran, dayanisma halinde bulundugumuz, topraklarini agalardan kurtarmak isteyen Elmali köylüleri ile temasa geçmek için giderken 28 Mart 1968 Persembe günü Sivrihisar yakinlarinda geçirdigi trafik kazasi sonucu agir yaralanmis ve 1 Nisan 1968 Pazartesi günü aramizdan ayrilmistir. Tüm devrimcilere ve ailesine bas sagligi dileriz.'' Can Savran, 1960 sonrasinda toplumsal mücadelede ölen ilk gençtir. Daha sonra Amerikan 6. Filo gösterileri sirasinda Vedat Demircioglu (24 Temmuz 1968) ile Atalay Savas (27 Temmuz 1968) ölür

ELMALI AGALARI KÖYLÜYE EKIM YAPTIRMIYOR

ODTÜ Ögrenci Birligi ve ITÜ Ögrenci Birligi'ne bagli 21 ögrenci, 2 Nisan 1968 Sali günü Ankara'dan Antalya'ya gider. Antalya'nin Elmali ilçesine bagli Bayralar, Beyler ve Karamik köylerini ziyaret eden ögrenciler, aga Ihsan Subasi 'ya karsi köylüleri destekler ve sahip çikar. Ögrencilerin köylülerin sorunlarina sahip çikmasi üzerine 5 Nisan günü bu köylere jandarma ve emniyet kuvveti gönderilir ve köyler kordon altina alinir. Olayin büyümesi üzerine, 7 Nisan Pazar günü, Elmali'nin Yuva Köyü muhtari Sükrü Koparan , Beyler Köyü adina Ramazan Sümer , Bayralar Köyü adina muhtar Mehmet Sapmaz , Karamik Köyü Muhtari Baki Korkmaz , Imircik Köyü adina Hasan Kapu , Tavullar Köyü adina Osman Kurt, Egmir Köyü adina Hüseyin Alkaya ve Islamlar Köyü Muhtari Emin Kocakaya da durumu bir telgrafla cumhurbaskani ve basbakana bildirir.

Elmali olaylarini inceleyen ve son durumunu tespit ederek Elmali'dan Ankara'ya dönen ögrencilerden Ömer Özerturgut ve Müfit Özdes , düzenledikleri basin toplantisinda su açiklamayi yapar: ''Agalarla köylüler arasindaki çatisma son derece gergindir. Köylünün ektigi toprak her ay aganin adamlari tarafindan sürdürülmek tehdidi altindadir. Ekinlerin mahvolmasina ve köylünün gelecek yil aç kalmasina yol açacak böyle bir davranisa karsi köylü sonuna kadar direnmek kararindadir. Söylentilere göre önümüzdeki günlerde aganin 'kemikçileri' olarak adlandirilan adamlari traktörlerle köylünün ektigi topragi sürecekler. Hava gergindir. Her an bir çatisma olabilir. Köye yakin bir yerde bir jandarma karakolu kurulmus ve 20 jandarma ile bir komutan yollanmistir. Aga, 5 kazadan köye adam yollamistir. Gelenler kovulmustur. Elmali olaylara gebedir. Halen Elmali'da ODTÜ, FKF ve ITÜ ögrencileri bulunmaktadir. 8 köy muhtari bu gergin havayi bir telgrafla ilgililere bildirmistir. Aldigimiz en son haberlere göre agalar, idari makamlari etkilemek için harekete geçmistir. Agalarin basi durumunda olan Ibrahim Subasi , Ankara'ya gitmistir. Elmali'da güvenlik tedbirleri artmistir. 2 gün önce 30 kadar jandarma onbasisi ilçeye gelmistir. Bugün, 3 pikap dolusu jandarma, Imircik köyüne gitmistir. Ögrencilere baski yapilmaktadir. Köydeki ögrencilerin kimlikleri tespit edilmistir. Askerlik durumlari arastirilmistir. Otellerde kalanlar da arastirilmistir. Antalya Jandarma Komutani da Elmali'ya gitmistir. Basini göreve çagiririz.'' Müfit Özdes, ayrica, Mehmet Ali Aybar 'la görüserek Elmali'da olanlari anlatir ve ne yapmalari gerektigini sorar. Aybar, Özdes'e, ''Derhal Elmali'ya git. Orada bulunan arkadaslarini al Ankara'ya getir'' der. Özdes, parti disiplinine aykiri hareket etmemek için

Ömer Özerturgut'la Elmali'ya gider. Fakat Aybar, söyledigi seylerin yerine gelmesinin garanti olmasi amaciyla Müfit Özdes'in pesinden Sinan Cemgil'i de Elmali'ya gönderir.

9 Nisan günü Danistay kararini teblig için Beyler köyüne gelen jandarma kuvvetleri ile bir kisim köylü arasinda çatisma çikar. Olaylar sonunda 7 köylü tutuklanir. Bu sirada, CHP'den ayrildiktan sonra bagimsiz milletvekili olan Tahsin Argun ile Hamdi Sahin 'in destekledigi bazi köylüler, 24 Mayis günü, Idris Subasi'nin Bayralar Köyü'nde araziyi sürmesine engel olmak ister. Çikan olaylar sonunda köylülerden 12 kadin, 14 erkek ile ODTÜ'nden 3 genç, jandarmalar tarafindan gözaltina alinir. Daha büyük olaylarin çikmasini engellemek amaciyla çesitli araçlara bindirilmis agir makineli tüfek ve diger askeri silahlarla donatilmis bir komando birligi de alarm düdükleri çalarak Elmali'ya gelir. Elmali'ya sadece jandarma komandolar gelmez. 40 ODTÜ ögrencisi, köylüye desteklemek amaciyla, 26 Mayis 1968 Pazar günü, Bayralar köyüne gider. Fakat, bir kisim köylü, gelen ögrencileri köye sokmaz. Ögrenciler, bunun üzerine, yanlarinda getirdikleri Türk bayragini açarak Istiklal Marsi'ni söyler. Buna ragmen kalabaligin tepkisi yatismaz. Çikan olaylarda 10 kadar ögrenci çesitli yerlerinden yaralanir. Elmali Emniyet Amiri nezaretinde otobüslerine bindirilen ODTÜ'lü ögrenciler, polis nezaretinde Antalya'da Saranpol Karakolu'na götürülür. Ilk önce I. Sube, daha sonra II. Sube'ye ve son olarak askerlik muayenelerinin yapilmasi için askerlik subesine gönderilir. Askerlik subesinden serbest birakilan gençler, Ankara'ya dönmek zorunda kalir. Bayralar Köyü'nde meydana gelen olaylarda tesadüfen yakalanmayan Müfit Özdes ile Sinan Cemgil, yürüyerek Korkuteli üzerinden Kas'a iner. Kas'tan sahil yoluyla Antalya'ya giden Sinan ile Özdes, daha sonra Ankara'ya geri döner. Böylece olaylar bir ölçüde kendiliginden çözümlenir. Elmali'ya degisik dönemlerde gidenler arasinda Sinan Cemgil, Aydogan Büyüközden, Gülay Kurnaz, Hayri Eroglu, Nurettin Hiçyilmaz, Mehmet Cantekin, Seçkin Inceefe, Atilla Keskin, Mustafa Akgül, Ercan Enç, Kamuran Bekir Harputlu da vardir.

ODTÜ'lü ögrenciler devrimci mücadelelerinde çitayi yükseltip halk adina eylem karari aliyor

Gençler, protestolarla karsiladiklari ve CIA ajani olmakla suçladiklari ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Komer'in otomobilini ODTÜ'yü ziyaretinde yaktilar.

O DTÜ Ögrenci Birligi, 1968 Ocak ayinin ilk haftasinda, ''Gençlik Örgütlerinin Görevi'' konulu bir açik oturum düzenler. ODTÜ konferans salonunda yapilan açik oturuma ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskani Sinan Cemgil , ODTÜ Hür Düsünce Kulübü Baskani Semsettin Akbulut , ODTÜ Sosyal Demokrasi Kulübü Baskani Öner Yurtsever katilir. Ilk söz Hür Düsünce Kulübü Baskani'na verilir. Dünyada iki büyük emperyalist devlet oldugunu söyleyerek sözlerine baslayan konusmaci, daha sonra, Japon gençlik örgütlerinden örnek verir ve ''Köylere gitmeliyiz, ama belli bir fikri yaymak için degil'' der. Daha sonra söz alan ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskani Sinan Cemgil, özetle sunlari söyler: ''Sosyalistler tahlillerini, gözlemlerini bilimsel verilere göre yaparlar. Sosyal olaylara, konulara sinif açisindan bakarlar. Eger toplumun belli katinda olan bir tabakadan söz açmak gerekiyorsa, onun toplum içindeki yerini saptamak gerek. Öyleyse, önce Türk üniversite gençliginin sosyal siniflar içindeki yerini ortaya koyalim. Toplumumuzdaki sosyal siniflari kabaca söyle siralayabiliriz: Komprador burjuvazi, toprak agalari, tefeci tüccarlar, küçük esnaf, zanaatkârlar, hizmet isçileri, tarim isçileri, endüstri isçileri. Üretim faaliyetine dogrudan dogruya katilmayan, bunlarin arasinda birtakim ara tabakalarin varligini da görüyoruz. Bunlar ögretmen, subay, devlet memurlari, ögrencilerdir. Fakat birey olarak ele alindiklarinda üniversitelilerin farkli sosyal sinif ve sosyal tabakalardan geldikleri görülür. Üniversitelileri basli basina bir grup yapan, toplumun teknik, bilimsel, sosyal, kültürel kadrolari olmak için hazirlanmalaridir. Üniversitedeki gençlerin görevleri olarak konuyu el aldigimizda bu görev objektif olarak tarihi kosullarin onlara yükledigi bir görevdir. Bu görev, Türk halkina olan görevimizdir. Türkiye bugün yapisinda yari feodal, yari sömürgesel iliskileri barindiran geri teknikli, az gelismis kapitalist bir ülkedir. 1956- 1963 dönemi süresinde ABD'ye 1,4 milyar dolar borçlandik. Bu süre içinde çesitli ithalat-ihracat oyunlariyla ABD'ye 1 milyon dolar hediye etmis olduk. Türk gençligi olarak, her zaman Türk halkina karsi sorumlulugumuzun bilinciyle hareket etmeliyiz. Sosyalistler, ülkemizin tam bagimsizligi için, emperyalistler ve onlarin isbirlikçileriyle mücadele eder. Emperyalizme karsi ulusal kurtulus savasi veren halklara barbar degil, kahraman deriz.'' ''Biz ODTÜ'de Ingilizce üç kelime ögrendik: YANKEE GO HOME'' Ankara'da yapilan anti-Amerikan gösterilerin önderligini çogunlukla ODTÜ'lü sosyalist ögrenciler çekmistir. Anti- Amerikan bilinç, devrimci ögrencilerde çok yogundur. Bunu yasamlarinin her alaninda sergilemislerdir. Sinan ve iki arkadasi, bir dersten sinava girer. Sinavda bazi Türk ögretim görevlileriyle birlikte bir de Amerikali ögretim görevlisi vardir. Amerikali ögretim görevlisi, ilk ögrenciye soruyu sorar. Ögrenci yanit veremez. Ikinciye sorar. Ikinci ögrenci, ''Ben Ingilizce bilmiyorum. Sinan'a sorun'' diyerek karsilik verir. Amerikali ögretim görevlisi, ''Yillardan beri ODTÜ'de Ingilizce egitim görüyorsunuz. Nasil Ingilizce bilmezsiniz?'' diye saskinlikla sorar. Yanit, dört-bes dil bilen ve bir filolog sayilan Sinan'dan gelir: ''Biz, ODTÜ'de Ingilizce üç kelime ögrendik: Yankee Go Home.'' 1960 sonrasinda, Türkiye'de ögrenciler tarafindan yapilan ilk anti- Amerikan gösteri, Kibris konusundaki davranisini protesto etmek amaciyla, 27 Agustos 1964 Persembe günü Ankara'da yapilir. 28 Kasim 1965 Pazar günü, Ankara Üniversitesi ile ODTÜ'ye bagli otuz sekiz, 1 Aralik 1965 Çarsamba günü de Istanbul Üniversitesi'ne bagli seksen ögretim üyesi, ABD'nin politikalarini elestiren bildirilerini kamuoyuna açiklar. ABD'nin Vietnam ile Türkiye arasinda iliski kurmasi yeni degildir.


Konu _aytekin_ tarafından (28-04-2007 Saat 08:34 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi _aytekin_ üyemize tesekkür ettiler
aslanım44 (17-01-2022), Can (07-08-2010), kartal677 (01-03-2014), nadya (19-07-2012), serdarbyrm (06-07-2019), yunus_can (10-01-2020)
Eski 27-04-2007, 20:51   #2
Dost
devrimche - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 244
Tesekkür: 3
19 mesajina 35 kez tesekkür edildi
 devrimche isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Dostum paylaşımın için tşkrler emeğine yüreğine sağlık.

__________________
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardir
Cagirma meclis-i riyaya bizi
Biz serbet bilmeyiz dolumuz vardir


NESİMİ
  Alıntı ile Cevapla
Eski 28-04-2007, 07:47   #3
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

arkadaslar kusura bakmayın özür dileyerek baslıyorum aslında bu yazı cok uzun dün elimde olmayan bir sebebten dolayı siteden cıkmak zorunda kaldım yazının yazının devamı--->


Konu _aytekin_ tarafından (28-04-2007 Saat 08:35 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 28-04-2007, 08:36   #4
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Nurhak'ta bir safak vakti devamı....

BÜYÜKELÇI KOMER TÜRKIYE'YE ATANIYOR

19 Subat 1952'de TBMM de NATO'ya girmeyi onaylar ve Türkiye, böylece NATO'ya katilir. NATO'nun ulusal savunma ve güvenligimize uygun bir antlasma olmadigini söyleyen parti ve demokratik kitle örgütleri, ''NATO'ya Hayir'' kampanyasi baslatir. O dönem, anti-emperyalist gösterilerin en büyügü 1968 Temmuz ayinda Istanbul'da yapilir. 6. Filo'yu protesto gösterilerine katilan ögrencilerden TIP ve FKF üyesi Istanbul Hukuk Fakültesi ögrencisi Vedat Demircioglu , polislerin ITÜ Gümüssuyu Ögrenci Yurdu'nu basmasi sonucu yurdun penceresinden düserek agir yaralanir. Demircioglu, tedavi edildigi Ilk Yardim Hastanesi'nde 24 Temmuz 1968 Çarsamba günü ölür. Demircioglu'nun öldügünü duyan ögrenciler yogun protesto gösterisine girisir. Yusuf Küpeli , Demircioglu'nun ölümünü protesto etmek amaciyla Sinan'la yaptiklari bir eylemi söyle anlatmistir: ''1968'de 6. Filo olaylari olur, Deniz Gezmis ve diger gençler, filo askerlerini denize dökerken biz de Ankara'da paralel eylemler örgütlemistik. Ankara'daki eylemlerin kararini veren, TIP yönetiminden insanlardi aslinda. Fakat bunlar kimlerdi? Nasil karar verilmisti? Hepsi ortak mi idi? Bilmiyorum. FKF merkezi TIP'in elinde idi. Bizi çagirdilar. Simdi ismini vermeyecegim TIP yönetiminden kisilerle iliskileri siki olan bir arkadas, yoklayarak eylemden söz etti. O gece Amerikalilara ait bir yeri yakmak için çiktik ama vazgeçtik. Bu sakat, provokatif bir isti. Ertesi gün, halkin yogun biçimde sokakta oldugu öglen tatilinde sansasyonel bir eylem yapmaya karar verdik. Beserli gruplar örgütlendi ve her gruba bir bas verildi. Herkese ikiser tane, içi yapiskan siyah boya dolu sise verildi. Hedefler tespit edildi. Ben, 'Bana en zor, en tehlikeli yeri verin!' demistim. O nedenle, bana, önünde devamli iki polisin bekledigi Amerikan Haberler Merkezi'ni vermislerdi. Diger yerlerin önünde polis beklemiyordu ve o kadar da önemli degillerdi. Benim grubumda Sinan Cemgil, Giresunlu Hursit Kemal Baykal ve son anda eyleme katilmaktan çekinecek olan iki kisi daha vardi. O merkezin önünden sessizce geçtik ve bir kesif yaptik önce. Iki polis duruyordu, ama öyle tetikte degillerdi. Yan yana dizilmis dört- bes büyük camekân, gerisinde de fotograflar, Türkçe yazilar vb. vardi. Ben, en önde yürüyecektim. Digerleri izleyeceklerdi. En bastaki camekânin önüne gelince indirecektim. Onlar da diger camekânlari. Yürüdüm, gerilimin ve konsantrasyonumun tepe noktasinda vahsi bir çiglik atip siseleri yapistirdim. Arkada Sinan ve Hursit Kemal Baykal ayni seyi tekrarladilar. Tüm camekânlar inmis, propaganda resimleri ve yazilari siyaha boyanmisti.'' Eylem basarili olunca, daha sonra, Hüseyin Inan, Yusuf Aslan, Oktay Etiman, Yusuf Küpeli ve Taylan Özgür , Amerikan Kütüphanesi'ne molotofkokteyli atmayi kararlastirir. Her sey hazirlanir. Hüseyin Inan, bulusma yerine giderken bir bekçi tarafindan takip edildigini görünce bu eylemden vazgeçilir. Parker Hart 'dan bosalan ABD'nin Ankara Büyükelçiligine, Güney Vietnam'da Barisi Koruma Programi Müdürü olan CIA ajani Robert Komer 'in getirildigi Beyaz Saray tarafindan açiklanir. Devrimci gençler, o güne kadar Komer'e duydugu tepkiyi, Türkiye'ye gelen hiçbir Amerika büyükelçisine duymamistir. Ilhan Selçuk , 30 Kasim 1968 günü yayimlanan yazisinda, ''Ne demektir pasifikasyon?'' diyerek Komer hakkinda su degerlendirmeyi yapar: ''Hükümet darbesi düzenlemek, karsi-devrim hareketini sahneye koymak, seçimlere para yatirimi yapmak, iç savas çikartmak gibi 'özel harekât' ve Amerikanca deyimi ile 'special operation' CIA'nin isidir. Bay Komer iste bu teskilatin görevlisidir. Ankara Amerikan Büyükelçisinin Türkiye'den önce Vietnam'da 'pasifikasyon' hareketini yönetmesi de gene CIA programi içinde bulunmaktadir. Bu programa göre 15 milyonluk Güney Vietnam halkinin % 90'i, 11.000 stratejik köye veya dikenli tel ve mayinlarla çevrilmis kamplara toplanmaktadir. Bu programi Türkiye'de pek iyi tanidigimiz AID (Amerikan Yardim Teskilati) yürütmektedir. Ne var ki bu örgütü CIA memurlari idare etmektedir."

Orta Dogu ve Ankara üniversitelerine kayitli 1.500 kadar genç, 28 Kasim 1968 Persembe günü ögleden sonra dersleri boykot ettikten sonra otobüslerle toplu halde Esenboga Havaalani'na gider.

Gençlerin havaalaninda Komer'i protesto etmek amaciyla toplandigi ögrenen emniyet güçleri, Komer'i inis pistinin ucundan otomobille alarak, havaalani binasina ugramadan sehre götürür. Uzun süre mars söyleyip slogan atarak Komer'i bekleyen gençler, Komer'in gizlice sehre götürüldügünü ögrenince topluca geri döner. Gençlerden bir grup, Amerikalilara ait bazi isyerlerine saldirarak tepkilerini dile getirir. Ayrica, Tunus Caddesi'nde bulunan Amerikalilara ait kulübe girmeye çalisir. Görevli bekçiler, gençleri engellemeye çalisir. Fakat gençler kapiyi kirarak içeri girer ve buzdolabi, oyun makinesi gibi esyalari tahrip eder, bazi camlari kirar. Bu arada bekçilerden birinin havaya 2 el ates etmesi üzerine olay yerine gelen polis, Gün Zileli, Mehmet Akin Atauz, Mehmet Ali Zaufcu, Fatih Uludere, Ural Ateser, Musa Gülhan, Ali Orhan Yücealp, Orhan Aybers 'i yakalar. Gençler, sorgularindan sonra serbest birakilir.

Kendisine yönelik protesto gösterilerini hiçe sayan ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Robert Komer, ziyaret amaciyla, 1969 model 'Cadillac' marka, siyah renkli, 06 CA 001 plakali makam otomobiliyle, 6 Ocak 1969 Pazartesi günü, saat 12.30'da ODTÜ'ye gelir. Komer'in otomobilini ilk olarak, rektörlügün hemen yaninda ve karsisinda olan kantin, kütüphane ve kimya laboratuvarinda bulunan ögrenciler fark eder. Mustafa Yalçiner , Komer'in ODTÜ'ye geldigini arkadaslarina haber vermek için yurtlara kostururken, Mimarlik Fakültesi üçüncü sinif ögrencisi Hamid Yakup isimli Iranli bir ögrenci de, ODTÜ SFK'ye giderek, ''Haberiniz yok mu? Komer'in otomobili rektörlügün önünde'' der. Sinan Cemgil, Hüseyin Inan, Irfan Uçar, Halil Çelimli, Yusuf Tunbay Aslan, Bekir Tuncay Çelen, Mehmet Akin Atauz, Ibrahim Seven, Ulas Bardakçi, Mete Ertekin, Sait Big, Serdar Haybat, Mustafa Taylan Özgür ve birkaç ögrenci, hizla olay yerine gider. Birkaç ögrenci, ODTÜ Rektörlük binasi önünde parketmis ABD Büyükelçisinin makam otomobilinin yanina gelerek soför Nidai Cemal 'den, kapi ve kontak anahtarlarini ister. Soför, anahtarlari vermez. Bunun üzerine ögrenciler arabayi tasa tutar ve 'çimlere basmayiniz' yazili demirleri sökerek arabanin camlarini kirmaya baslar. Rektör Kurdas ile ODTÜ Ögrenci Birligi Baskani Iskender Odabasioglu , bu arada, ögrencilerin arasina karisarak eylemcileri engellemeye çalisir. Rektör Kurdas'in uzaklasmasindan sonra Sinan Cemgil, Hüseyin Inan, Akin Atauz, Ibrahim Seven, Halil Çelimli, Irfan Uçar, Ulas Bardakçi, Yusuf Aslan, Mustafa Taylan Özgür, Komer'in otomobilini ilkönce tutarak sallamaya ve sarsmaya baslar. Komer'in otomobilini sarsan ve sallamaya çalisan ögrenciler, sonra havaya kaldirarak devirmek için bir süre ugrasir. Bir kisminin avuçlari otomobili devirmek için ugrasmaktan kan içinde kalir. Fakat otomobil çok agir oldugu için deviremezler. Ibrahim Seven, civardan buldugu bir çelik boruyu getirir. Eylemciler, uzun çelik boruyu manivela gibi kullanarak Komer'in otomobilini ilkönce yan, sonra ters çevirir.

KIBRIT'I HÜSEYIN ÇAKTI

Ters çevrilen otomobilin benzin deposundan benzin akmaya baslar. Hüseyin Inan, hemen gider, Sinan'in boynundaki kaskolu alir. Ters çevrilmis ve benzin akitan Komer'in otomobilinin benzin deposunun kapagini açan Hüseyin, deponun içine sarkitip benzin emdirdigi kirmizi siyah çizgili uzun kaskolu otomobilin degisik yerlerine vurur. Bu sekilde otomobili, benzinle bulayan Hüseyin Inan, daha sonra otomobili atese verir. Otomobil alev aldiktan sonra kalabalik artar. Bu arada otomobili söndürmek için itfaiye gelir. Fakat ögrenciler, itfaiyenin yangini söndürmesine engel olur.

Ögrenciler, otonun yanisini ABD'yi ve Komer'i protesto ederek seyreder. ABD Büyükelçisi de, rektörlük binasindan otosunun yanisini izler. Otomobilin yanisinin zaman zaman hafiflemesi üzerine bazi gençler, ellerindeki demir çubuklarla yanmayan kisimlari atese dogru çekerek tamamiyla yanmasini saglamaya çalisir. Tekerlekleri atesler arasinda yavas yavas erirken otomobil büyük gürültülerle infilak eder. Ögrenciler, bunlari gülerek seyreder. Üç saat yanan otomobilin bir enkaz haline gelmesinden sonra bazi ögrenciler otomobili parçalara ayirir. Aralarinda Sule Albayraktaroglu 'nun da bulundugu bazi ögrenciler, küçük parçalari hatira olarak beraberinde götürür. Bu arada otonun resimlerini çekmek isteyen bazi foto muhabirlerine engel olunur. Otomobili yakan ögrenciler, gazetecilere, hareketlerinin nedenini, ''Vietnam'da pasifikasyon hareketini idare eden bir kisi, devrimci Türk Talebelerinin bulundugu bir üniversiteye elini kolunu sallaya sallaya giremez'' seklinde açiklar. Halil Çelimli , elindeki megafonla, yanan otomobili seyredenlere, ''Halk savasinin ilk mesalesi burada yakildi'' diye nutuk atar.
Komer'in otosunun yakilisi, 'Milli Kurtulus Savasi' baslatan ögrencilerin ilk gerilla eylemidir
Amerika elçisini geri çekiyor

O rta Dogu Teknik Üniversitesi'nde otomobili yakan ögrenciler, bu sirada, içlerine sivil polis karistigi zanniyla tanimadiklarinin kimliklerini de zorla ögrenmeye kalkisir. 'Otomobili yakan ögrenciler' ortadan kaybolduktan sonra olayi duyan ve otomobilin dumanini gören yüzlerce ögrenci, yanan otomobilin etrafina toplanir. Otomobilin yanisini seyreden Komer ile Kurdas, saat 16.10'da bir Ford otomobille ODTÜ'den ayrilir. Kurdas, Komer'i Amerikan Büyükelçiligi'ne biraktiktan sonra ODTÜ'ye geri döner. ABD Büyükelçilik Baskâtibi Andrew , Disisleri Bakanligi Bati Dairesi'ne giderek, olayla ilgili ve ayrica tazminat isteyen Büyükelçilik muhtirasini verir. Disisleri Bakanligi Sözcüsü Oktay Iscen , Komer'in yakilan otomobilinin zararinin Türkiye tarafindan ödenecegini açiklar. Disisleri Bakanligi sözcüsü, bir soru üzerine, son olayin Türk- Amerikan iliskilerinde herhangi bir degisiklik yapmayacagini ve dostlugun eskisi gibi sürdürülecegini söyler. ABD Büyükelçisi Komer, saat 16.55'te , Disisleri Bakani Ihsan Sabri Çaglayangil 'i makaminda ziyaret ederek 2 saate yakin görüsür. Büyükelçi Komer, görüsmeden sonra, ''Türkiye'yi terk etmeyi düsünüyor musunuz?'' sorusuna, ''Türkler beni istedikleri sürece buradayim'' karsiligini verir. Fakat Robert W. Komer, Türkiye'de fazla kalamaz. Türkiye'deki görevinden alinir yerine William Handley atanir. ''Honçho (Kasap - iskenceci)'' olarak adlandirilan Vietnam Pasifikasyon uzmani ve CIA ajani Komer de, 28 Kasim 1968 Persembe günü olayli olarak geldigi Türkiye'den 7 Mayis 1969 Çarsamba günü, ayrilmak zorunda kalir.

DAHA ÇOK ELÇI ARABASI YAKILACAK'

ABD Büyükelçisi Komer'in otomobilinin yakilmasi sadece Türkiye'de degil tüm dünyada genis yankilar uyandirir. Komer'in otomobilinin yakilmasini Türkiye'deki sol kamuoyu benimser ve destekler. ODTÜ'ye bagli Makina Mühendisligi Ögrenci Dernegi Baskani, Elektrik Mühendisligi Ögrenci Dernegi Baskani, Mimarlik Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani, Idari Ilimler Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani Fevzi Altug , ODTÜ Hazirlik Siniflari Ögrenci Dernegi Baskani ve ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskani Ahmet Sina ile Ankara Üniversitesi'ne bagli Veteriner Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani Selçuk Özdemir , Veteriner Fakültesi Fikir Kulübü Baskani Ihsan Özdil , Ziraat Fakültesi Fikir Kulübü Baskani, SBF Ögrenci Dernegi Baskani Murat Cahit Kogacioglu , SBF Sosyalist Fikir Kulübü Baskani Muharrem Kiliç , DTCF Fikir Kulübü Baskani, Tip Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani Abdullah Kutlar , Yüksek Ögretmen Okulu Ögrenci Dernegi Baskani, Hukuk Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani, Ankara ITIA Ögrenci Dernegi Baskani Mehmet Demir , Hacettepe Üniversitesi Ögrenci Birligi Baskani, Fen Fakültesi Ögrenci Örgütü Baskani Ömer Özerturgut , Kimya Fakültesi Talebe Cemiyeti Baskani ve BYYO Fikir Kulübü Baskani, 9 Ocak 1969 Persembe günü saat 11.00'de ODTÜ'de, elçi Komer'in arabasinin yakildigi yerde, hazirladiklari 'Ortak Bildiri' yi basina açiklamislardir. Bildiride söyle denilmektedir: ''Amerikan Elçisi Komer'in arabasinin ODTÜ'lü ögrenciler tarafindan yakilmasini, Komer gibi anarsist bir olay olarak görmüyoruz. Olay, ODTÜ'lü yurtsever ögrencilerin milli bir tepkisidir. Anayasanin baslangicinda bagimsizlik ilkesi bulunan bir ülkede bagimlilik durumu varsa, bu ülke halki tabii ki Milli Kurtulus Savasi verecektir. Anayasamiz gerçek yurtseverlere bagimsizlik için mücadeleyi emretmektedir. Eylemi bizler bu açidan degerlendiriyoruz. Eger Amerika, Türkiye'nin tüm yeralti ve yerüstü kaynaklarina göz dikmis, halki sefalete sürüklüyorsa, Amerika'nin güvenligini saglayan üsler yüzünden halkimiz ölüme mahkûm ediliyorsa, Türk gençligi, Amerika'yi ve onun yurdumuzdaki ortaklarini da istemeyecektir. Onlari ülkemizden sürene kadar savasacaktir. Üniversitelerden en iyi zekâlari atmak isteyenler, aslinda halka gidecek kapilari kapamak istemektedir. Yurtseverlere karsi girisilen çirkin tertipler devam ettikçe, yigit arkadaslarimizi harcama çabalari sürdükçe, halkimizin emegi Amerika'ya peskes çekildikçe, bu ülkede daha çok Amerikan elçi arabasi yakilacaktir. Anayasanin baslangicinda bagimsizlik ilkesi bulunan bir ülkede bagimlilik varsa, bu ülkenin halki tabii ki bir milli kurtulus savasi verecektir. Anayasamiz gerçek yurtseverlere bagimsizlik yolunda mücadeleyi emretmektedir. Amerikan emperyalizmine karsi yapilan eylemi bizler bu açidan degerlendiriyoruz. Geri birakilmis ülkemizde, ülkemizi geri birakanlarin son günleri yaklasmaktadir. Onlar da bunun farkindadir. Tertipler düzenleyip baski kanunlari çikarmaya kalkarak bu sonu uzaklastiracaklarini sanmaktadirlar. Yaniliyorlar. Halka, emekçi halkimiza ihanet içindedirler.'' Toplantiya katilan ögrenci dernekleri ve fikir kulüpleri baskanlari, olay hakkindaki görüslerini teker teker açiklar. SBF Ögrenci Dernegi Baskani Murat Cahit Kogacioglu su açiklamayi yapar: ''Kurdas, bu üniversitede bir oyun oynamistir. 5 otobüsle havaalanina giden ögrenciler herhalde üniversitede büyükelçiye 'hos geldiniz' demeyeceklerdi. Bu durumu bilen Rektör Kemal Kurdas bir ihanetin içindedir. Olaya adi karisan ögrenci arkadaslarimiz, üniversiteden atildiklari takdirde Ankara çapinda harekete geçilecektir'' der. A.Ü. Veteriner Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani Selçuk Özdemir de su açiklamayi yapar: ''1919 Kurtulus Savasi sartlari ile bugünkü sartlar aynidir. Bugünkü emperyalistler Türkiye'ye dolarlariyla girmislerdir. Kapitalistler, çarklarinin isleyebilmesi için yeni bir Vietnam yaratma çabasi içindedirler. Bu olay CIA tarafindan planlanmistir. Katil Komer'in Türkiye'ye atanmasi bosuna degildir. Komer, halkin milli kurtulus cephesini parçalamak istemektedir'' der. '

'VIETNAM'DA OYNADIGI OYUNU OYNAMASIN''

Ankara Savciligi, Emniyet ve Jandarmanin yaptigi ilk sorusturmada olayi Sinan Cemgil, Bekir Tuncay Çelen, Ibrahim Seven, Mustafa Akgül, Yusuf Aslan, Seçkin Yavuz Inceefe, Halil Çelimli, Irfan Uçar, Nazim Çomak, Coskun Eroglu, Resat Oguz, Kasim Çelik, Sait Big, Mustafa Bozoglu, Ulas Bardakçi, Nuh Naci Basoglu, Koray Dogan ve Kasim Çelik'in yaptigi açiklanir. Bekir Tuncay Çelen ile Seçkin Yavuz Inceefe, 6 Ocak aksami yakalanarak tevkif edilir. Emniyet kuvvetlerinin yaptigi sorusturmanin yaninda ögrenciler hakkinda ayrica, üniversite idari sorusturma baslatir ve Akademik Konsey'in, elebasi olarak tespit edilecek ögrencileri disiplin kuruluna verecegi açiklanir. Aranan ögrenciler bu sirada ODTÜ'dedir. Hatta Sait Big adli ögrenci, Milli Takim ile ODTÜ takimi arasinda 9 Ocak Persembe günü yapilan hazirlik maçinda ODTÜ takiminin kaleciligini yapar. Bu arada ögrenciler, ODTÜ Disiplin Kurulu'nun ögrencilere agir ceza vermemesi için imza kampanyasi baslatir. Ifadeleri alinmak istenen 18 ögrencinin suçlu olmadiklarini, yapilan hareketin birçok ögrenci tarafindan desteklendigini temin için açilan imza kampanyasina ilk gün 1.000 ögrenci imza verir. Toplanan imzalar, daha sonra, ODTÜ Akademik Konsey'e verilir. 10 Ocak günü sabahi saat 07.00 sularinda, bir kisim ögrenci, okullarindan ayrilarak tatil oldugu için memleketlerine gitmeye baslar. Okulda kalan bir kisim ögrenci ise gece yaptiklari toplantilarda aldiklari kararlari, baslayan yeni günde tatbikata sokmak için hizla çalismaya girisir. Gün dogarken çok sayida ögrenci, ellerinde paketler oldugu halde Ankara'ya dagilir ve belirlenen yerlerde bildiri dagitir. Saat 11.00'de de ODTÜ'nün çesitli binalarindan, ''Tanklariyla toplariyla gelseler dahi, bagimsiz olacak Türkün ülkesi'', Bize Amerika, bize Amerika selam duracak'' ve ''Gençlik Marsi'' ni söyleyerek önce Atatürk anitinin önünde toplanan ögrenciler, daha sonra yürüyerek rektörlük binasinin önüne gelir. Rektörlügün önünde de, Köroglu 'ndan çevirdikleri, ''Bizden selam olsun Yanke sefine / Üstümüze adam salip durmasin / Vietnam'da oynadigi oyunu / Türkiye'mde oynamasin'' türküsünü söyleyen ögrenciler, olaylari protesto için, ''Bagimsiz Türkiye'' , ''Go Home Kurdas'' gibi sloganlari tempoyla bagirir. Saat 11.15'te, Istiklal Marsi'nin söylenmesiyle protesto gösterisine baslanir. Hemen ardindan bir ögrencinin istegi ile topluluk, dünyadaki ve Türkiye'deki devrim sehitleri için 1 dakikalik saygi durusunda bulunur. Bir ögrenci, ''Kurdas buraya ögrencilerin önüne gelerek son olaylari namuslu bir biçimde açiklamalidir, kendisini davet etmek istiyoruz'' der ve topluluk, Kurdas'i konusmaya çagirir. Kurdas'in yerine gelen Rektör Yardimcisi Ilgaz Alyanak , yetkili olmadigini, Kurdas'in da evinde dinlenmekte oldugunu söyler. Kurdas'in okulda olmamasi ögrenciler arasinda büyük tepki ile karsilanir. Konusmacilar, üniversitenin tatil edilmesine karsi çikmanin, ulusal kurtulus savasina devam anlamina geldigini, bundan ötürü de tatil kararinin kesinlikle karsisinda olduklarini açiklar. Konusan bir diger ögrenci lideri de söyle der: ''Okulu tatil etmelerindeki amaç, suçlanan arkadaslarimizi desteksiz birakmaktir. Olaylar göstermistir ki, ne Kurdas'in ne de Komer'in iddia ettigi gibi arabanin yakilmasi olayi küçük bir grubun eseridir.'' Ögrenci lideri, daha sonra, arkadaslarina su andi içirir: ''Anti-emperyalist mücadelede, mücadele veren güçler ve bu arada arkadaslarimizi kurtarincaya ve son Amerikan neferini de yurdumuzdan atincaya kadar anti-emperyalist mücadelemize devam edecegimize yemin ederiz.'' Ant içildikten sonra bir ögrenci, arkadaslarinin omuzlarina basarak, rektörlügün duvarina renkli boyayla yazili, ''Komer, kirk kere gelsen, kirkinda da gereken yapilacaktir'' cümlesini gösterir ve bunlari, bu savasin izleri olarak yazdiklarini açiklar. Ögrenciler, tatil kararina karsi koyabilmek için aralarinda forum düzenlemek üzere Mimarlik Fakültesi'ne gider. Gençler, foruma giderken, ''Yasasin bagimsiz Türkiye'', ''Komer, Kurdas Go Home'' diye tempo tutar. Mimarlik Fakültesi'nde düzenlenen forumda ögrenciler, egitime bütün halk katmanlariyla birlikte devam edilmesini kararlastirir. Bu konuda yayimlanan bildiride, halk üniversitesine bütün devrimci güçlerin ve kisilerin katkida bulunmasi da istenir ve yargi organlarinca alinan arama kararina fiilen karsi konulmasina karar verildigi açiklanir. Bu arada, ODTÜ Ögrenci Temsilcilerinden Cengiz Haksever ile Ahmet Kardam , avukatlari Ugur Mumcu ve Turan Tamar araciligiyla Danistay'a dava açarak 'üniversitenin kapatilmasi kararinin iptalini' ister. ODTÜ'ye gelen 25 kisilik bir jandarma grubu, haklarinda tevkif karari bulunan ögrencileri ODTÜ kampusu civarinda terk edilmis durumda bulunan Yakincak köyünde arar, ama hiç kimseyi bulamaz.

Basbakan Süleyman Demirel , CHP Genel Baskani Ismet Inönü 'yü, 10 Ocak 1969 Cuma günü aksam saat 17.00'de davet ederek, Disisleri Bakani Ihsan Sabri Çaglayangil'in de bulundugu, 1 saat 15 dakikalik bir görüsme yapar. Basbakan Demirel, daha sonra, Milli Savunma Bakani, Genelkurmay Baskani ve Kuvvet Komutanlari ile Genelkurmay'da 6 saat süren bir toplanti yapar. Toplantida konusulan konular hakkinda da herhangi bir açiklama yapilmaz. Toplanti, gece yarisindan sonra saat 02.15'e kadar sürer. Bu sirada, ODTÜ ögrencileri de sabaha kadar uyumaz ve arkadaslarini korumak için okul civari ile yurtlarinda savunma tedbirleri alir. Içeriye giren kisilerin kimliklerini kontrol ederek yurtlarinda bekler. Yurtlarin bulundugu binalarin isiklari sabaha kadar yakilir. 12 Ocak Pazar günü ODTÜ'ye gelen 2.000'e yakin jandarma, okulun giris ve çikis kapilarini tutar. Her ögrenciden kimlik karti istenir. Bu arada, üniversite kampusunun çevresindeki tepelere devriyeler çikartilir. Rektörlük binasini bir karargâh haline getiren jandarma, bütün telefonlara paralel çektirir ve her telefon dinlenir. Gece saat 22.30'da Cumhurbaskani ile Içisleri Bakani, üniversitedeki görevli jandarma komutanini arayarak durum hakkinda bilgi alir. Ankara Il Jandarma Komutani Albay Necati Hakki , ODTÜ Ögrenci Birligi Baskani Iskender Odabasioglu ile bir görüsme yaparak aranan ögrencilerin kendilerine teslim edilmemesi halinde üniversitede genel arama yapacaklarini söyler. Saat 23.00'te ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü yöneticilerinden iki kisi, karargâha getirilerek, arananlarin teslim edilmesi, yoksa yurtlarin da aranacagi söylenir. ODTÜ SFK yöneticileri, bu istege, ''saniklar adina konusmaya yetkileri olmadigini ve üniversitenin açilmasi halinde arananlarin savciliga giderek teslim olacaklari'' yanitini verir. ODTÜ'de ikinci bir arama yapan jandarma birlikleri, sabah erken saatlerde üniversiteden geri çekilir. ODTÜ'ye bagli çesitli ögrenci örgütü baskanlari bir basin toplantisi yapar ve Rektör Kemal Kurdas'i 'Amerika ile isbirligi yapmak' la suçlar

'HAREKET BASLAMISTIR, SÜRDÜRÜLECEKTIR'

ODTÜ Akademik Kurulu'nun aldigi bir aylik tatil kararini, yapilan basvuru üzerine Danistay 12. Dairesi'nin 11 Ocak günü aldigi 51 No'lu karar, 13 Ocak 1969 Pazartesi günü, ODTÜ Hukuk Müsaviri Yekta Güngör Özden 'e imza karsiligi verilir. Bu arada, rektörlük binasi önünde toplanan 100 kisilik bir ögrenci grubu, ODTÜ'nün kapatilmasi karariyla ilgili protesto gösterisinde bulunur. Marslar söyleyerek rektörlük binasi önünde toplanan kizli erkekli ögrenciler, üzerinde ODTÜ'nün amblemi bulunan bayragi yariya indirir ve ''Go home Kurdas'', ''Kurdas-Komer el ele'' diye bagirarak rektörün istifa etmesini ister. ODTÜ ögrencileri tarafindan kurulan 'Direnis' komitesi, Mimarlik Fakültesi amfisinde bir forum düzenler. Forumda, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü yöneticilerinden Ahmet Sina bir konusma yapar ve sunlari söyler: ''Burasi egitim yeridir. Ders yapmak sart degildir. Üniversitenin gerçek sahibi ögrencilerdir, üniversiteyi sahipsiz birakmayacagiz. Kemal Kurdas bir Amerikan isbirlikçisidir. Rektörün demeçlerinden, Danistay kararini uygulamayacagi sonucu çikmaktadir. Uygulamasin da görelim, bunun hesabini da ayrica sorariz."

Komer'in otomobilinin yakilmasindan sonra hakkinda tutuklama karari çikan ve aranan Sinan, 15 Ocak Çarsamba günü ODTÜ Mimarlik Fakültesi'nde düzenlenen foruma katilarak bir konusma yapar ve sunlari söyler: ''Kurdas istifa edene kadar teslim olmayacagiz. Olayin baslica sorumlusu isbirlikçi rektör ve ABD elçisidir.'' Sinan, amfide arkadaslarina, ''Emniyet kuvvetlerince aranan arkadasimiz'' diye tanitilir.


Ögretim üyeleri ve avukatlar, tutuklulara iskence yapilmasi üzerine, ögrencilerin yaninda olduklarini bir bildiri ile ulusa duyurdu
Devrimcilere akademik destek

Olaylar üzerine bes günden bu yana toplanti halinde olan CHP Parti Meclisi'nde CHP Genel Baskani Ismet Inönü, 16 Ocak 1969 Persembe günü yaptigi konusmada gençlik hakkinda özetle sunlari söyler: ''Gençlik meseleleri, siyasi tartismalarimizda yerini ön planda muhafaza etmektedir. Gençlik arasinda en çok kullanilan, 'bagimsizlik' ve 'anti- emperyalist' silahlaridir. Bu politika, siyasi hayatin dis politika alanina deginir. Dis politikada uyusmazlik halinde bulundugumuz çevreler, bizi, dis politika alaninda istedikleri yola sürüklemek için veya kendi emellerine karsi bizi zayif düsürmek için bize karsi mücadele ederken, en son bulduklari çare, 'bagimsizlik' ve 'anti-emperyalizm' mücadelesidir. Bunu, Birlesik Amerika'ya karsi mücadelenin ifadesi sayarlar. Biz bagimsizlik savasini ve anti-emperyalist mücadeleyi milli kurtulus savaslariyla vermisizdir. Oradan gelen bir partiyiz. Biz, milli mücadelede anti-emperyalist mücadele yaparken de müttefik aramistik. Muharebe yaparken Ruslarla müttefik idik. Simdi Amerika'ya karsi düsmanlik ilan edilirken, bunun tabii bir neticesi, baska hazirliklara sürüklenmektir. Dis politika ile emniyet mülahazalariyla, gözü kapali oynanamaz. Dis politikada, türlü ihtimaller içinde politikamizi tespit etmisizdir: 'NATO'da kalacagiz', 'Sovyetler Birligi ile Birlesik Amerika'ya karsi düsmanlik politikasi takip etmeyecegiz.' Birlesik Amerika ve Sovyet Rusya, birbirleriyle nükleer savasa tutusmamayi, bütün taahhütlerin üstünde, birer dikkat meselesi saymislardir. Bu dikkat, onlar için, bütün taahhütlerinin üstünde görülüyor. Bu sartlar karsisinda gözü kapali olmamaya dikkat ediyoruz.



'Hiçbir devlete düsmanlik göstermeyecegiz' sözünü, Sovyetler Birligi ile Birlesik Amerika'nin yetkililerine temaslarimda anlatmisimdir ve kabul ettirmisimdir. Bu dis politikayi, Birlesik Amerika'ya ve Sovyet Rusya'ya kabul ettiriyorum, memleket içinde de güçlüge ugramiyorum. Son ifrat cereyanlari, benim için güçlük degildir. Bunlarin güçlükleri, masum telakki edilip, baska maksatlara alet olmalari ihtimalindedir. Sovyetler Birligi ile Amerika arasinda ihtiyatsiz bir siyasetle, bizim aleyhimize ortam yaratilmasindan daima endise ederim. Çünkü, yukarida belirttigim gibi, bu ikisi arasinda, bir vesile ile tutusmamak fikri esastir. Ve birbirleriyle tutusmamak için, baska taahhütlerinin yaninda, bu iki devletin özel dikkatleri vardir.''

Ana muhalefet partisi lideri Inönü, olaya karsi tepkisini böyle dile getirirken ODTÜ Direnis Komitesi de, 20 Ocak Pazartesi günü, arkadaslarinin savunulmasi için Türkiye'de bulunan bütün avukatlara bir çagrida bulunur ve basta Ankara ve Istanbul olmak üzere yurdun çesitli illerinde bulunan avukatlara 1.000 mektup gönderir.

Bu arada partili üyeler arasinda bulunan avukatlarin da bu kampanyaya katilmalarini istemek üzere ögrenciler TIP Genel Merkezi'ne gider. TIP Genel Baskan Mehmet Ali Aybar, bu konuda sunlari anlatmistir: ''Amerikan elçisi Kommer'in arabasi yakildiktan sonra da, gene Orta Dogu'lu bir grup ögrenci partiye gelerek kendilerine avukat konusunda yardimci olmami istemislerdi. Partili avukat arkadaslara rica edecegimi söyledikten sonra, 'Araba yakmak dogru bir hareket degil. Böyle hareketler siddeti, siddet de fasizmi getirir.

Ben olsam arabayi yakmaz; rektörle yemek yerken Komer'e, siz bizim davetlimiz degilsiniz; bir elçinin davetsiz misafir olamayacagini elbet takdir edersiniz.

Ya da Komer'in üniversiteye gelisini, üniversiteyi topluca terk etmek suretiyle protesto edebilirdiniz' dedim. Partili avukatlari tek tek tanimiyorum. Isimlerini üye listesinden çikararak, yardimci olmalari için çagrida bulunacagim.'' TIP milletvekillerinden Prof. Sadun Aren ile TIP Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve Hukuk Bürosu Sekreteri Av. Rauf Çapan , yardimci olmak amaciyla tutuklu bulunan ögrencileri, Ankara Merkez Cezaevi'nde ziyaret eder.

ARANANLARI ARKADASLARI SAKLIYOR

ODTÜ'nün tatil olmasi nedeniyle bazi ögrenciler, Türkiye'nin degisik bölgelerine gider. Komer'in otomobilini yaktiklari gerekçesiyle arananlardan Irfan Uçar ile Rasih Ulas Bardakçi, Akin Atauz'un ailesinin; Sinan da Güvenlik Caddesi'nde Idari Ilimler Fakültesi ögrencisi Fevzi'nin evinde kalir. Sinan, eski TKP'lilerin kamuflaj geleneklerini yansitmak amaciyla sakayla da olsa saklandigi bu süre içinde kendisine yapistirma bir biyik takar. Akin Atauz'un babasi Kemal Bey ile esi Huriye Hanim, Irfan Uçar ile Rasih Ulas Bardakçi'yi Anittepe'deki evlerinde birkaç gün misafir eder. ODTÜ'de ögrenci olan Gaziantepli Ihsan Ata Yavuz, daha sonra, Rasih Ulas Bardakçi ile Irfan Uçar'i Gaziantep'e götürür. Ulas Bardakçi, Gaziantep TIP Gençlik Kolu Baskani olan Ercan Kanar ile Gaziantep'in merkez köylerini dolasarak köylülere anti-emperyalist bilinç vermeye çalisir. Daha sonra, Alpaslan Özdogan , ODTÜ ögrencilerinin çikarttiklari dergi ve brosürleri Gaziantep'e getirir. Komer'in otomobilini yaktiklari gerekçesiyle aranan ögrencilerden Mustafa Taylan Özgür ile Ibrahim Seven, Istanbul'a gider, Mehdi Bespinar 'in doktor kayinpederinin evinde birkaç gün kalir. Daha sonra, Halil Çelimli, Yusuf Aslan ile bulusarak Taylan Özgür'ün anneannesinin Yalova'daki evinde birkaç gün kalir, ardindan, ODTÜ'den bir arkadaslarinin otomobiliyle Amasya'ya gider. ODTÜ SFK'nin eski baskanlarindan Kamuran Bekir Harputlu , ODTÜ'de fotografçilik yapan Amasyali Coskun Eroglu ile TIP'ten Amasya milletvekili adayi olmus, çevresinde 'Gavur Imam' lakabiyla taninan Amasyali Naci Eren 'in yardimiyla Amasya'nin bir köyünde yaklasik 10 gün kadar kalan 'Komerzedeler' daha sonra Ankara'ya geri döner. Amasya'dan Ankara'ya dönenler, ''Nerede teslim olalim?'' diye, SBF'den bir iki arkadaslarinin da katildigi bir toplanti yapar. Bir kismi SBF'de, bir kismi ODTÜ'de teslim olunmasi konusunda görüs bildirir. Sonuçta, ''Olay ODTÜ'de geçmistir. Arananlar da ODTÜ ögrencisidir. ODTÜ ögrencisinin sicak destegine de sahibiz'' denilerek ODTÜ'de teslim olunmasina karar verilir.
ÖGRENCILER TESLIM OLUYOR

10 Ocak günü derslere ara verilen ODTÜ, 24 Ocak 1969 Cuma günü sabahi ögretime baslar. Birinci dersten sonra boykot oylamasi yapmak için amfilere giren ögrenciler, bir müddet sonra, ABD Elçisi Komer'in arabasini yaktiklari gerekçesi ile haklarinda giyabi tutuklama karari verilip 18 günden beri aranmakta olan 7 arkadaslarinin geldigini ve törenle teslim olmak istediklerini ögrenir. Amfileri bosaltip rektörlük binasi önünde toplanan kalabalik bir ögrenci grubu, 'Dag basini duman almis' marsini söylerken aranan 7 kisi de rektörlügün önüne gelir. 7 ögrencinin gelislerini arkadaslari uzun uzun alkislar ve ''Devrimciler çok yasa'' diye bagirir. Kalabalik, daha sonra, ''Halk, isçi, gençlik devrim yapacak / Bize Amerika, bize Amerika selam duracak / Tanklariyla toplariyla gelseler dahi / Bagimsiz olacak Türk'ün ülkesi'' seklinde baslayan marsi söyler. Bu arada bir ögrenci, arkadaslarinin omuzlarina çikarak, rektörlük binasinin duvarina, büyük harflerle 'Beyaz Saray' diye yazar. Rektörlük önündeki direkte asili duran 'Orta Dogu' flamasini indiren ögrenciler, idareden bir Türk bayragi ister ve Istiklal Marsi söyleyerek bayragi direge çeker. 'Vietnam' adli bir oyun, Istanbul'dan gelen Devrimci Tiyatro Grubu tarafindan oynanir. Bu arada, emperyalizmi temsilen bir tahta kir at ile Amerikan bayragi yakilir. Gösterilerin ardindan bir kisim ögrencilerle tutuklanan ögrenciler, yaptiklari konusmada, Komer'in arabasinin yakilmasini 'kurtulus savasimizin ilk mesalesi' olarak niteler. Halil Çelimli, yaptigi kisa konusmada, ''Halk bizi desteklemektedir'' der. Çelimli, yaptigi konusmadan sonra, 'Yeni Harman' isimli sigara paketini, arkadaslarina içmeleri için atar. Konusmalarda Rektör Kurdas ve ABD'yi protesto eden ögrenciler, tutuklananlari, 'serefli davanin kahramanlari' diye tanitir. Ögrenciler daha sonra, davul zurna çalarak folklor gösterileri yapar. Ögrenciler, sonunda, ''Bagimsiz Türkiye'' diye bagirarak 7 kisiyi bir minibüse bindirir. Kapida bekleyen jandarma kumandanlari, emniyet müdürü ve polislerin refakati ile adliyeye gelen Yusuf Aslan, Mustafa Taylan Özgür, Mustafa Akgül, Ibrahim Seven, Halil Çelimli, Irfan Uçar ve Coskun Eroglu, savciya teslim olur.
ÖGRETIM ÜYELERI BILDIRI YAYIMLIYOR

Komer'in otomobilini yakanlara kamuoyunun çesitli kesimlerinden de destek gelir. 5 profesör, 6 doçent, 21 asistan ile 29 avukat, ABD Büyükelçisi Komer'in arabasinin yakilmasindan sonra meydana gelen olaylar hakkindaki görüslerini, 25 Ocak 1969 Cumartesi günü, 'Türk kamuoyuna' basligi altinda bir bildiriyle açiklar. Prof. Fehmi Yavuz, Cahit Talas, Mehmet Gönlübol, Nermin Abadan, Muammer Aksoy , Doçent Mümtaz Soysal, Tuncer Bulutay, Cevat Geray, Türkkaya Ataöv, Üren Arsan, Eralp Özgen ile 21 asistan, 29 avukatin imzasi bulunan bildiri özetle söyledir: ''ABD Büyükelçisi Komer'in CIA ajanligi görevinde bulundugu ve Vietnam'da vatanini emperyalistlere karsi savunan halkin yok edilmesi amacindaki bir örgütü yönettigi yolunda, tekzip edilmemis yayinlar üzerine, büyükelçinin Türkiye'ye atandigi günden beri olagan bir tepki gösteren yurtsever Türk gençligi, üniversite idarecileri tarafindan yönetmeliklere, kanunlara ve normal mantik ve sagduyu kurallarina aykiri olarak vahim sonuçlar dogurabilecek olaylarin içine itilmis ve Türk kamuoyunda bu gençlerin suçlanmalarina yol açilmistir. Sinavlarin baslayacagi bir sirada, tutuklanmis olma yüzünden esasen büyük sikintilara katlanan ögrencilerin, tutuklananlari mahkemelerin sorumlulugu ve teminati altina almis olan Anayasanin 30. maddesine ragmen, bir de Anayasanin 14. maddesine açikça aykiri olarak cezaevinde öldüresiye dövülmeleri, hukuk duygumuzu ve hukuk devletine olan inanci derinden yaralamistir. Adalet fikrine büyük bir içtenlikle bagli ve saygili olan bizler, bu ögrencilere karsi takinilan hukuk disi tavirlarin derhal düzeltilmesini bekler, adaletin gerçeklesmesi için gerekli islemlerin bir an önce tamamlanacagina inandigimizi Türk kamuoyuna duyururuz.''

Ögrenciler, tutuklanan 14 genç için yardim kampanyasi açar. Toplanan para, 28 Ocak 1969 Sali günü götürülerek cezaevinde tutuklu bulunan arkadaslarina verilir. Komer'in otomobilini yaktiklari gerekçesiyle TCK'nin 128/2. maddesine göre haklarinda dava açilarak tutuklanan ögrenciler, 12 Mart Çarsamba günü, Ankara 1. Agir Ceza Mahkemesi'nde yapilan durusmalari sonunda tahliye edilir. 'Komerzedeler 'in tahliyesi, ODTÜ'de senliklerle kutlanir. Ögrenciler, bu arada arkadaslarinin tahliyesi serefine üniversitedeki Koç Yurdu'na, Istanbul'daki Kanli Pazar olaylari sehidi Ali Turgut Aytaç 'in adini vermeyi de kararlastirir. Komerzedelerin tahliyesiyle ilgili olarak ögrenciler senlik düzenler. Ögrenciler, gece üniversite ve yurtlarin bahçelerinde ates yakarak etrafinda eglenir. Senlik, 13 Mart Persembe günü de devam eder. Üniversite içinde bir yürüyüs yapan ögrenciler, daha sonra Komer'in arabasinin yakildigi yer olan rektörlügün önünde davul zurna çaldirarak oyun oynarlar

ODTÜ ögrencileri, 'üniversite özerkligi' ve 'halka dönük üniversite reformu' için süresiz boykot karari aliyor, arkasindan Rektörlügü isgal ediyorlar
Özerk üniversite için savas


A P Hükümeti, yeni ögretim döneminde, ODTÜ Mütevelli Heyeti'ne baski yaparak, ilk önce ODTÜ Rektörü Kemal Kurdas' i daha sonra da birer birer fakülte dekanlarini kendi politikasi dogrultusunda degistirmek ister. Bütün baskilara ragmen Kurdas, yeniden rektör seçilir. Fakat, Prof. Arif Payaslioglu' nun ODTÜ Idari Ilimler Fakültesi Dekanligi görevi yenilenmez. Bu karara basta rektör Kurdas olmak üzere bütün ögretim üyeleri ve ögrenciler karsi çikar . 13 Aralik 1967 Çarsamba günü, ögrencilerin ve bazi ögretim görevlilerinin katildigi bir forum düzenlenir. Hasan Ataol , bu olay nedeniyle su ilginç anisini anlatmistir: ''Arif Payaslioglu ile ilgili olarak bir sürü eylem ve forum yaptik. Bazi profesör ve doçentler, bana gelip, 'Sinan konusacak mi?' diye soruyordu. 'Konusacak' diyordum. Foruma gelip, Sinan'i dinliyorlardi.'' ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü, 15 Aralik 1967 Cuma günü yayimladigi bildiride, bu olay hakkinda tepkisini söyle dile getirir: ''Devrimci arkadas, Türkiye çapinda oynanan bir oyunun yeni bir bölümü üniversitemizde sahneye konuyor. Yillar yili ezilmis çilekes Türk halkinin uyanmasini istemeyenler her alanda oldugu gibi egitimde de halk zararina isleyen bir düzeni ayakta tutmak, halk yararina çikislari sindirmek çabasindalar. Türk köylüsünün uyanmasini önlemek isteyenlerin, Köy Enstitülerini kapatmasinin üstünden bir çag geçti. Hep ama hep sürdüler, barindirmadilar devrimci ögretmenleri. Gerekli yatirimlari gerçeklestirmeyip Türk halkini alfabesiz biraktilar. Ve bir gün geldi kompradorlar, devlet gücünü tümden ellerine geçirdiler. Bugünkü çabalari, egitimimizi sinifsal egitim biçimine sokmak. Bu düzende, halk çocuklarinin orduya girememesi için askeri ortaokullar kapatildi. Yerden mantar gibi özel okullar bitti. Yüksekögretimi komprador yönetimine sokmaya çalisan egitim vakfi kuruldu. Yeni kurulan üniversitelere özerklik verilmedi. Bunlar, isadamlarindan ve hükümetin dilegince seçtigi kisilerden kurulu birer 'mütevelli heyeti' baskisi altina sokuldu. Komprador takimi, Türk yüksekögreniminde yeni yeni baslayan ilerici kipirdanislari sindirmek için hazirlandi. Ve bugün ilk darbeyi Orta Dogu Teknik Üniversitesi'ne indirdi. Egemen sinif, kapitalist sartlandirmanin disinda bir ögretim düsünemez, tedirgin olur. Onun içindir ki, Idari Ilimler Fakültesi'nin bilimsel özgürlüge sahip ögretim üyelerini degistirmeye çalistilar. Dekanin onayini alamayinca degistirmeye ondan basladilar. Okulumuzun uyanik ögrencileri ve ögretim üyeleri, çok iyi biliyorlar ki, Prof. Dr. Arif Payaslioglu'nun 'fakültenin gelismesini engelledigi' gibi uydurma bir gerekçe ile dekanlik süresinin yenilenmemesi, bütün üniversite çapinda yürütülecek bir temizlik ve ele geçirme kampanyasinin baslangicidir. Sunu da çok iyi biliyoruz ki, girisimlerine simdiden dur denmezse, üniversitenin özerkligi saglanmazsa amaçlarina ulasirlar. Ortaya konan çirkin oyunlara karsi direnen devrimci ODTÜ'lü ögrenci ve ögretim üyelerinin mücadelesini yürekten destekler, keskin bilincimizin bu olayla daha da bilenecegine inancimizi belirtiriz. Devrimci Arkadas, halka dönük, halktan yana ögretim üyelerini ve buna iliskin olarak ODTÜ içindeki devrimci agizlari susturmaya kalkan mütevelli heyetinin kararlarina karsi ve üniversitemizin tam özerkligi için sonuna kadar diren!. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü.'' ODTÜ Ögrenci Birligi, 20 Aralik 1967 Çarsamba günü , ODTÜ'de bir günlük boykot yapar ve bir yürüyüs düzenler. Bu arada, ögretim üyeleri, boykot için erteleme karari almak amaciyla yeniden toplanir ve tartismali bir toplantidan sonra derslere girme karari alir. Kararin uygulanacagini ögrenen ögrenciler, ögretim üyelerini de protesto ederek, boykotta kararli olduklarini açiklar. Bütün tepkilere ragmen, Prof. Payaslioglu, dekanlik görevine baslatilmaz. Akademik hayata müdahale Kemal Kurdas'in 20 Kasim 1969 günü, rektörlükten ayrilmasi ile yeniden gündeme gelir. Mütevelli heyeti, 27 Ocak 1970 Sali günü, Prof. Mustafa Parlar 'i rektör olarak atar. Fakat, ögrencilerin ve bir kisim ögretim üyesinin tepkisi sonucu Parlar, rektörlükten istifa etmek zorunda kalir. ODTÜ Mütevelli Heyeti, 4 Eylül 1970 Cuma günü, Prof. Erdal Inönü 'yü ODTÜ Rektörü olarak atar. Prof. Inönü, ''mütevelli heyeti ile arasinda görüs ayriligi çiktigini'' açiklayarak, 9 Mart 1971 Sali günü, Rektörlük görevinden istifa eder. ODTÜ Rektörlügü'ne, 5 Haziran 1971'de emekli korgeneral Sefik Erensu getirilir.

ODTÜ'de 1968-1969 ögretim yili 1 Ekim 1968 Sali günü düzenlenen bir törenle baslar. ODTÜ'nün açilisindan iki gün sonra ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögrencileri, 3 Ekim 1968 Persembe günü, ''Halka dönük üniversite reformu'' istegiyle, boykot yapma karari alir. Mimarlik Fakültesi'ndeki boykot sabah baslar. Boykotçu ögrenciler, reform gerçeklesene kadar boykotlarini sürdüreceklerini açiklar. Boykotçularin istekleri sunlardir:

1- Kesin olarak üniversite özerkligi, ''Fakültede Hükümet tarafindan tayin edilen mütevelli heyeti her seye hâkimdir. Bu heyette üniversiteden hiç kimse yoktur. Heyetin kararlari siyasi amaçlar tasiyor.''

2- Halka dönük üniversite, ''Çesitli sehirlerden gelmis ögrenciler arasinda farkliliklar kaldirilmalidir.''

3- Üniversitede ögrenci Amerikan standartlarina göre yetistiriliyor. Beyin ihracina mani olmak için bu sistem degistirilmelidir. ODTÜ'deki boykot bir konsey tarafindan yürütülür ve fakültenin bütün kapilarina ''Direnis'' pankartlari asilir. ODTÜ Mimari Bölümü'nden sonra Idari Ilimler Fakültesi ögrencileri de, 4 Ekim Cuma günü boykota baslar. ODTÜ'nün boykotçu ögrencileri, boykotun aslinda halk yararina reformlarin gerçeklestirilmesi için basvurulan bir direnis oldugunu, Türkiye'de halka dönük ve halk yararina olan reformlara sirt çevrildigini, gençligin tepkisinin ise aslinda bu vurdumduymazligi protesto amacini tasidigini söyleyerek boykot nedenlerini söyle açiklamislardir: ''Davranisimizin nedenleri diger fakültelerden tamamen farklidir. Biz devrimci ve reformcu bir düzen istiyoruz. Fakültemizde mütevelli heyeti, bu türlü faaliyetlere mani olmakta, devrimci ögretim üyelerinin üniversiteye girmesine karsi çikmaktadir. Bu üniversite özgürlügü ile bagdasamaz. Üniversite tam olarak halka dönük olmalidir. Ögrenciler, bir birlik olarak eyleme katilacaklar ve devrimci, ilerici, halkçi bir egitimin üniversitede tesisine kadar direnislerine devam edeceklerdir.'' ODTÜ'nün bütün anfilerinde ögrenciler, toplu olarak boykot meselelerini görüsüp, tartismaya baslar. Bundan dolayi bütün fakültelerdeki dersler tamamiyla kesilir.

7 Ekim günü Mimarlik Fakültesi'nde bütün ögrencilerin katildigi bir forum düzenlenir. Forumda yapilan tartismalardan sonra hazirlanan bildiri özetle söyledir: ''Bir ögrenci hareketinin niteligini tanimlamadan önce ögrenci kitlesinin toplum içindeki konumunu saptamak gerekiyor. Ögrenci toplulugu üretimle dogrudan iliskili olmadigindan sinif niteligi tasimaz. Ancak ögrenci hareketi karsi durdugu kurumlarla olan savasinda üretici güçlerin yaratacagi harekete önderlik eder. Böylece sinif çatismasinda etkin bir baski araci olarak ortaya çikar. kendisini dogrudan ilgilendiren özel sorunlarin çözümü bile üretim iliskilerine bagli oldugundan kapsami dar tutulmus amaçlara yönelmek üzere bu üretim iliskilerinin degisimini gerçeklestirecek hareketlere önderlik etmekten baska yöntem gütmesi yanlis ve etkisizdir. Dogrudan iliskisi bulunan kurumlari etkileyerek kazanabilecegi tavizlerle reform yaptirmak olanagi varsa da temel üretim iliskileri degismedikçe bu çözümler süreksiz ve aldaticidir. Reformla saglayacagimiz çikarlar sahtedir. Bu tanimdaki bir üniversite, mevcut düzenin sartlandirmalarina karsit arastirma ve yayin yapabileceginden düzen yöneticileri kendilerini koruma sistemi içerisinde böyle bir potansiyeli dizginleme çabasindadir. Mütevelli heyeti bu nedenin sonucudur. Neden ortadan kalkmadikça sonuç degismez. Bu bilinçle hareket eden ODTÜ ögrencileri, sorunlara yüzeyde çözümler aramadan derhal toplumsal nedenlere inmekte ve taviz vermeksizin eyleme deneysel yoldan girmektedir. Bu eylem içinde amacimiz, Türkiye'nin toplum düzenini sarsmaktir. Hedefimiz, karsi durdugumuz kurumlarin dokunulmazliklarini kaldirmak, toplumu uyandirici nitelikte bir örnek göstermektir. Bu tutum bizi kesin basariya ulastiracak degildir. Çünkü, yasadigimiz tutucu ve bozuk düzen ancak genis kapsamli sinifsal ve ekonomik temellere yönelmis bir eylemle sarsilabilir. Bunu saglamak boykotun ilkesi olmalidir. Böylece kamuoyunda gelistirilmekte olan 'ögrencinin egitimden kaçmak için boykot yaptigi' yargisini silmeliyiz. Bu hareketin halktan kopuk oldugu konusuna meydan vermemeliyiz. Bunun için ortaya koyacagimiz ögrenimi boykot süresince egitime devam etme sekli istedigimiz çizgide bir egitimin modeli olarak gelistirilmelidir. Amacimiz, ülkenin bozuk yapisini sarsmak ve çikmazlarini, çelismelerini bu boykot süresi içinde ögrencinin ve onun önderligini yaptigi halkin gözü önüne sermek olmalidir.''

ODTÜ'DE REFERANDUM

ODTÜ'nün çesitli fakültelerinde, 10 Ekim 1968 Persembe günü, boykot yapilsin mi, yapilmasin mi diye referandum yapilir. Yapilan referandum sonunda Insaat, Kimya, Maden ve Metalurji Fakülteleri boykotu ret eder. ODTÜ'de 11 Ekim 1968 Cuma günü Fen ve Edebiyat Fakültesi ile Mühendislik Fakültesi'nin Makine Bölümü'nde boykot karari alinir. Fen ve Edebiyat Fakültesi'nde boykot kararina 48 kisi katilir. 39 kisi kabul, 9 çekimser oyla boykota gidilir. Alinan boykot kararina uymayan bir kisim ögrenci ile boykotçular arasinda üçlü amfinin bulundugu binada çatisma çikar. Çatismada binanin giris kapisinin camlari parçalanir. Mühendislik Fakültesi'nin Makine Bölümü ile Insaat Bölümü ögrencileri de yapilan toplantilar sonunda boykot karari alir. Boykottan vazgeçirmek için kampusta yayin yapmak amaciyla ODTÜÖB, fakülte binalarinin çatilarina hoparlör yerlestirir. Hoparlörden boykotu engelleme çagrilarinin yapilmamasi için boykot yapan ögrenciler, gece hoparlör kablolarini sökmek için plan yapar. ODTÜ SFK Baskani Sinan Cemgil , bekçilerle, bir asagi bir yukari dolasip, onlari oyalamak amaciyla, ''Köroglu'' hikâyeleri anlatirken, diger arkadaslari çatilardan bir kilometre uzunlugundaki hoparlör kablolarini söker. Sonuçta, ODTÜ'deki boykotlar, 17 Ekim 1968 Persembe günü, amacina ulastigi gerekçesiyle tamamen sona erdirilir. Ve ögrenciler, derslere baslar. Fakat, bu mücadeleye son verildigi anlamina gelmez. Boykota son veren ögrenciler, bes ay sonra bu kez ODTÜ'yü isgal eder.


Konu _aytekin_ tarafından (28-04-2007 Saat 08:55 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi _aytekin_ üyemize tesekkür ettiler
Can (07-08-2010)
Eski 28-04-2007, 08:56   #5
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

ODTÜ REKTÖRLÜGÜ ISGAL EDILIYOR
ODTÜ ögrencileri, 1 Nisan 1969 Sali günü sabahi, bir forum düzenleyerek iktidarin tutumunu ve çikarmak istedigi baski kanunlarini elestirir. Forum sonunda alinan karar geregince, baski kanunlarini protesto amaciyla ögrenciler, derslere girmez. Boykotu pasif direnme sayan ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögrencileri, 7 Nisan 1969 Pazartesi günü sabahi, yaptiklari bir forum sonunda fakültede yönetime el koymaya karar verir. 500'den fazla ögrencinin oy birligiyle aldiklari yönetime el koyma karari, birer bildiri ile Mimarlik Fakültesi'ndeki 50 ögretim görevlisine duyurulur. ''Ögrenci ile dogrudan iliskili bulunan Mütevelli heyeti, rektörlük, akademik konsey, dekanlik ve fakülte kurumlarini, Mimarlik Fakültesi forumunu tanimamaktadir'' denilen bildiride, ögrenciler, karsilikli elestiri ortami yaratilmak üzere ögretim üyelerini açik tartismaya davet eder ve bugüne degin ancak dekanin özel müsaadesiyle açilabilen laboratuvar, atölye, stüdyo ile ozalithanelerin, o sabahtan itibaren ögrenciye açik oldugu bildirilir. Ögrencilerin almis oldugu isgal karari karsisinda Mimarlik Fakültesi Dekani Ekmel Derya , görevini biraktigini açiklar. Ögrenciler, bunun üzerine, dekanlik nöbeti tutmaya baslar. Bu nöbetten amaçlarinin, dekanlik evraklarinin korunmasi oldugunu ifade eden ögrenciler, bu nöbeti 2 saatte bir birbirlerine devrederek devam ettirir. Dekan ve ögretim üyelerini fakülteden disari çikartan ögrenciler, binaya giris çikislari da yasaklar. ODTÜ Mimarlik Fakültesi'nin ögrenciler tarafindan, isgal edilmesi olayi, 8 Nisan 1969 Sali günü ODTÜ Profesörler Kurulu ve Ögrenci Genel Kurulu'nda ayri ayri görüsülür. 8 Nisan günü ögrenciler, saat 09.00'da ODTÜ büyük amfide bütün ögrencilerin katildigi genel bir forum düzenler. Forumda konusan ögrencilerin bir kismi, ''Beyaz Saray'' olarak niteledikleri rektörlük binasinin isgalini ister. Sosyal Demokrasi Dernegi'ne üye olan ögrenciler ise, cumartesi günü fakülte ve yüksek okullarda boykotlarin sona erecegini, isgalin anlamsiz olacagini söyler.
Tartismalardan sonra yapilan oylamada rektörlük binasinin isgali oy çoklugu ile kabul edilir. Forumdan sonra yürüyüse geçen binlerce ögrenci, rektörlük binasinin etrafini çevirerek, giris çikislari kontrol altina alir. Binadaki görevliler, kapilari kilitleyerek ögrencileri içeriye sokmak istemezler.
Ancak ögrenciler, camlari kirarak içeriye girer ve önce memurlari disari çikarirlar. Çikmak istemeyenleri de zor kullanarak disari atarlar. Toplanti salonundaki telefonlara da el koyduktan sonra bir heyet, rektör Kurdas'in makamina gider. Ögrenciler, toplantida bulunan Kurdas ve diger ögretim üyelerini, ''Burada yapilacak isiniz kalmadi. Buyurun disariya'' diyerek rektörlükten disari çikarirlar. Rektör Kurdas, disariya çikarilirken, yüzlerce ögrenci, ''Go home Kurdas'', ''Amerikanci Kurdas'', ''Isbirlikçiler kahrolsun'', ''Satilmis'' diye bagirir. ODTÜ Rektörü Kurdas da, ögrencilere su karsiligi verir: ''Ben satilmis degilim. Amerika'ya satildigimi, Amerikalilarin adami oldugumu ispat edin intihar edeyim. Amerikan bankalarinda dolarlarim oldugu ve Amerika'da villamin bulundugunu ispat edin size vereyim. Ayrica bu hareketiniz de rejim düsmanlarinin isine yaramaktadir. Tasvip etmiyorum.'' Rektör, disari çikarken kendisini bazi ögrenciler korur. Kurdas, ayrildiktan sonra, rektörlük makamina genç bir ögrenci oturur, binanin ön cephesine de büyük harflerle, ''Bu Amerikan üssü ele geçirilmistir'' pankarti asilir.
ODTÜ Akademik Konsey'inin aldigi karari görüsmek üzere ögrenciler, 9 Nisan 1969 Çarsamba günü, ilk önce, ''Üçlü Amfi'' denilen salonda toplanir. Fakat buraya sigmayan ögrenciler, daha sonra, üniversitenin stadyumunda toplanir. Ögrenciler, 1,5 saatlik süreyle foruma bir baskan ve iki yardimcisini seçmek için tartisma ve oylama yapar. Ögrencilerin, ODTÜ Stadyumu'nda yaptiklari 3,5 saatlik forumda, ''Isgale karsi olan ve boykotun kalkmasini isteyen ODTÜ Ögrenci Birligi'' ile ''ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'' taraftarlari arasinda sert tartismalar olur. ODTÜ Ögrenci Birligi Baskani Iskender Odabasioglu , isgal ve boykota devam edildigi takdirde 5.500 ögrencinin ögrenimlerinin tehlikeye girecegini hatirlatarak, ''Demokratik düzen için direniyoruz, biz kendimiz demokratik düzeni yok ediyoruz. Isgal altindaki bir üniversitede demokrasiden, Anayasadan bahsedilemez'' der. Isgal taraftarlarinin sözcüsü Sinan Cemgil ise, ögrenci haklarinin fiili durumlarla elde edilebilecegini ve tehditler karsisinda yilmayacaklarini belirtir
ODTÜ'yü isgal eden ögrencilerle güvenlik güçleri arasindaki çatismada yakalanan Yusuf Aslan, götürülürken arkadaslarina eylem çagrisi yapar
'Geri dönmezsek silahlanin'
Ü çlü Amfi'de isgalin tartisildigi toplantida Sinan Cemgil özetle sunlari söyler: ''Üniversiteyi isgal için verdigimiz karar belli kisilerin degil çogunlugun kararidir. Yöneticiler yasliliklari sebebiyle esneklik kabiliyetlerini kaybettikleri için meselelerimizi degerlendiremiyorlar. Dün Amerikan üssü dedigimiz rektörlük binasini isgal ettik. Bu isgal devam etmelidir. Mücadelemizi toplumun diger siniflarina da anlatmaliyiz. Bugün Amerikan üssü isgal altindadir. Amerikan celladinin arabasini yakanlar önce ihbar edildi ama sonra onlara hak verildi. Geçen forumda, 'Silahlanip Kizilay'a inelim' dediler ve böyle bildiriler dagittilar. Biz silahlanirsak Kizilay'a inmeyiz. Nereye gidecegimizi iyi biliriz. Demokrasiyi savunmak için yaptigimiz mücadeleye duvar gibi karsi çikanlar var. Bu duvarlari yikip geçecegiz. Yilmadigimizi ve bir saki grubu olmadigimizi kabul ettirmeliyiz, bu da ancak eylemle olur. Isgal devam etmelidir. Üniversiteyi istedigimiz zaman biz kapatir, biz açariz.'' Daha sonra ayni paralelde konusmalar yapilir. Oylamaya geçilecegi sirada, isgal ve boykotun süresiz devam etmesini, sali günü bitmesini, cuma günü bitmesini öngören üç önerge verilir. Önce ''süresiz boykot'' önergesi reddedilir. Daha sonra diger iki önerge oylanir ve ''akademik konsey kararina boyun egilmedigini ispat'' gerekçesi ile isgal ve boykota akademik konseyin koydugu süreden sonra, yani 15 Nisan Sali günü son verilmesini isteyen önerge pek az bir farkla kabul edilir.
ÖGRENCILER ARASINDAN SEÇILEN GENÇ REKTÖR
ODTÜ'yü isgal eden ögrenciler, okulun normal çalismasini sürdürebilmek için çaba gösterir. Iki bine yakin ögrenci ögrenimlerini sürdürmeli, yemek yiyebilmelidir. Isgalin yapildigi ve Kurdas 'in rektörlükten uzaklastigi gün, ögrenciler, Tuncay Çelen 'i temsili olarak rektör seçer. Tuncay Çelen, bu konuda sunlari söylemistir: ''ODTÜ'yü isgal ettik. Beni rektör seçtiler. 4. siniflar 3. siniflara, 3. siniflar 2. siniflara, 2. sinif ögrencileri de 1. sinif ögrencilerine ders vereceklerdi. Dersleri ODTÜ asistanlari ile birlikte verecektik. ODTÜ'yü 1 hafta biz yönettik.'' ODTÜ SFK yöneticilerinden Nese Erdilek de, bu konuda sunlari anlatmistir, ''ODTÜ'yü isgal edip, 1 hafta bizim yönetimimizde kaldiktan sonra 'halka açik üniversite yapalim' diye karar verdik. Otobüslerle halki ODTÜ'ye getirip degisik konularda bilgiler verelim, ögretim görevlilerine rica edelim ODTÜ'de çesitli dersler versinler. Fransa'da Paris Üniversitesi'nde ögrenciler çesitli dersler veriyorlardi. Onlardan örnek alarak neler yapabiliriz diye tartistik. Bunu ben, gittim, heyecanla hemen babama anlattim. Babamla oturduk uzun uzun konustuk bu konuda. Babam da bize, bu çerçevede Kemalizmi anlatan bir proje sundu.'' 10 Nisan 1969 Persembe günü, ODTÜ üzerinde kesif uçusu yapan Kara Kuvvetleri Havacilik Okulu'na ait bir helikopter, ODTÜ arazisine düser ve dokuz kisi ölür. Yardima ilk kosan ODTÜ ögrencisi ile isçisi olur. Akademik konsey, ögrencilerin isgali 12 Nisan Cumartesi günü kalkmazsa üniversiteyi 1 Ekim'e kadar tatil etme karari alir. Ögrenciler de, isgali 15 Nisan Sali günü kaldirma karari alir.

POLIS ve JANDARMA, ODTÜ'YÜ GERI ALDI
Akademik konsey, belirlenen tarihte ögrencilerin isgalden vazgeçmemeleri üzerine, birer suretini Içisleri Bakani ve Jandarma Genel Komutanligi'na da yolladigi dilekçe ile Valilige basvurarak, ''Isgal altindaki bina ve tesislerin suçlulardan temizlenip, üniversitenin tekrar vazife görebilecek bir hale gelebilmesi için tedbir alinmasini'' ister. Içisleri Bakani Faruk Sükan , jandarma ve emniyet yetkilileri ile gece saat 24.00'e kadar toplanti yapar. Hazirlatilan 1.300 toplum polisi ve 750 kisiden olusan jandarma birligi, 13 Nisan 1969 Pazar günü sabahi saat 04.30'da üniversitenin önüne gelir. Çankaya Jandarma Kumandani Binbasi Nevzat Ali Yöney , ilk olarak, kapida nöbet tutan ikisi bekçi elbiseli dört ögrenciyi yakalayip enterne eder. Bu sirada kapidan 40 otobüs ile jandarma ve polisin geldigini gören ögrenciler, önce, ''canavar düdügü'' çalip, yurtta uyuyan arkadaslarini kaldirir, sonra da rektörlük binasindaki dehlizlerden kaçar. Daha sonra asker elbisesi giymis üç ögretim üyesi ile birlikte rektörlük binasi önüne gelen Binbasi Yöney, isgal edilen yerlerin bosaltilmasi çagrisinda bulunur. Ögrenciler, vakit kazanmak amaciyla bina disina molotof kokteyli atar, yangin söndürme cihazlarini da açik birakir. Bunun üzerine, ''Size on dakika izin veriyorum, on dakika içinde disari çikmazsaniz içeri girecegim, karsi koyarsaniz karismam'' diyen Binbasi Yöney, askerlerle gaz maskeli ve kalkanli polis kuvvetlerine, rektörlüge girmek için hazir olmalari yönünde telsizle talimat verir. Çikabilecek bir yangin ya da olaylar için itfaiye ile ambulans hazir bekletilir. 10 dakikalik süre dolunca Binbasi Nevzat Ali Yöney, bir cami kirarak içeri girer ancak içerde kimseyi bulamaz. Etrafi saran jandarma ve polis ekipleri, ögrencilerin rektörlük altindaki dehlizlerden kafeteryaya geçtiklerini tespit eder ve bir kisim ögrenciyi yakalar. Kafeteryadan çikarak yurt binalarina ve diger binalara kaçmak isteyenlerden bir kismi da polis ve jandarmaya direnirlerse de kisa bir süre sonra onlar da yakalanir. Jandarmalar ve toplum polisleri, rektörlük binasi ile kafeteryayi sararken yurttaki ögrenciler forum yapar ve isgal komitesinden bir ögrenci megafonla sunlari söyler, ''Arkadaslar, bizi yildirmaga çalisiyorlar. Fiili durumu kaldirdilar. Yeni bir fiili durum yarattilar. Yilmayacagiz, yeni direnis sekilleri arayacagiz. Mücadelemize daha güçlü sekilde devam edecegiz.'' Bunun üzerine emniyet kuvvetleri, yurt binasinin 100 metre ötesine barikat kurar, kimseyi geçirmez. Yurdun önünde yakalanan Yusuf Aslan, Tunca Sahin Yilmaz ve Birol Ertugrul adindaki üç ögrenci, ''On dakikaya kadar dönmezsek silahlanin'' diye bagirir. Bu sirada, yurtlardan sira halinde çikan ve ''Fruko, Fruko'' diye bagirarak toplum polisi aleyhinde, ordu lehinde tezahürat yapan 1.500 kisilik ögrenci grubunun önünü jandarma albayi keser ve geri dönmelerini ister. Albay, ögrencilere, geri döndükleri takdirde toplum polislerini üniversiteden çikaracagina dair güvence verir. Üç yani toplum polisleri ile çevrilen ögrenciler, jandarma erlerinin barikatini yararak toplum polisini tas yagmuruna tutar. Bunun üzerine bir anda coplu ve kalkanli toplum polislerinin saldirisina ugrarlar. Çikan çatismada 113 kisi gözaltina alinir. Yakalanan 113 kisinin ifadesi, daha sonra rektörlük binasinda çalismaya baslayan Ankara savcisi ve 4 yardimcisi tarafindan alinmaya baslanir. Ifadeleri alinan ögrencilerden Müfit Özdes, Rasih Ulas Bardakçi, Ali Biner, Sabri Sahin, Ercen Enç, Abdülkadir Kahraman, Nuri Günes, Ali Günöven, Mustafa Tanören, Hikmet Özgüdek, Zeki Ertürk, Erhan Yildirim, Tunca Sahin Yilmaz, Birol Ertugrul, Yusuf Tunbay Aslan ve Celal Yüksel saat 21.30'da tutuklanir, digerleri sebest birakilir. Sinan Cemgil, Ahmet Sina, Irfan Uçar, Münir Ramazan Aktolga, Ibrahim Seven, Mustafa Taylan Özgür, Ergün Günce hakkinda ise giyabi tutuklama karari verilerek, aranmaya baslanir. Çatisma bittikten sonra saat 08.00'de yurtlarina dönen ögrenciler, bir imza kampanyasi açarak, ''Suçlu varsa, suçlu araniyorsa hepimiz suçluyuz'' yazili kâgitlari imzalar. Emniyet kuvvetlerinin ODTÜ'yü basarak isgali kirmasi çesitli kurum ve kuruluslar tarafindan yogun tepkiyle karsilanir. Olayla ilgili olarak bir çok kurulus bildiri yayimlar. ODTÜ ögrencilerinin yayimladigi bildiride, ''Ölsek de, kirilsak da, coplansak da, bu asagilik düzen degisene kadar yilmadan direnecegiz'' denir.

TUTUKLAMA KARARI VERILEN 6 ODTÜ'LÜ

ODTÜ Idari Ilimler Fakültesi'nin 31 ögretim üyesi, üniversitenin mütevelli heyeti üyeleri ile akademik konsey üyelerine, 27 Nisan 1969 Pazar günü, verdigi bir muhtirada Rektör Kurdas'in keyfi yönetimine son verilmesini aksi halde haklarini ve haysiyetlerini korumak için her türlü yola basvuracaklarini bildirir. 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafindan haklarinda giyabi tutuklama karari bulunan ve 12 gündür aranan ODTÜ Elektrik Bölümü Asistani Muammer Soysal , Teorik Fizik Bölümü Asistani Metin Turgut ile ögrencilerden Irfan Uçar, Sinan Cemgil, Ahmet Sina ve Münir Ramazan Aktolga da, ayni gün bir basin toplantisi yapar. Basin açiklamasi yapanlardan Münir Ramazan Aktolga, Antalya'ya giderek bir süre bir arkadasinin evinde kalir. Arananlarin bir kismi da, Eskisehir'e giderek eski TKP'li Özer Sagnak 'in evinde kalir. Haklarinda tutuklama karari olan asistanlardan Muammer Soysal, Metin Turgut, Ergin Günce ile ögrencilerden Münir Ramazan Aktolga ile Irfan Uçar, 30 Mayis 1969 Cuma günü Ankara Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapilan durusmaya giderek teslim olur.

''HEYDAGLAR BURALARDA NE MÜCADELE VERILIR''

Ankara'da boykot ve isgallerin sona ermesinden sonra ODTÜ ve Ankara Üniversitesi ögrenci liderleri, 16 Nisan 1969 Çarsamba günü SBF'de bir toplanti yapar. Toplantida, ögrencilerin Anadolu köylerine giderek yurt sorunlarini anlatmasi ve köy mitingleri düzenlemesine karar verilir. Bu karar üzerine Tayfun Cinemre ile Hüseyin Inan , Tayfun Cinemre'nin beyaz renkli motosikleti ile Adana'ya yola çikar. Motosikletle Toros Daglari'ndan geçerken Hüseyin Inan, ''Hey gidi daglar! Buralarda ne mücadele verilir'' diyerek gönlünden geçenleri Tayfun Cinemre'ye aktarir. Hüseyin ile Tayfun, Adana'ya vardiklarinda ilk önce Adana ITIA'ya gider. Hüseyin'in Adana ITIA'da tanidigi ögrenci arkadaslari vardir. Neler yapilabilecegi üzerine arkadaslari ve ögrencilerle konusulur. Yapilan çalismalardan sonra Adana ITIA'da bir boykot yapilir. Bu arada, Adana TIP örgütüne ugrayan Hüseyin, 30 Nisan 1969 günü Adana'da TIP yöneticileri ile yaptigi konusmada, ''toprak yürüyüsü'' adi altinda bir yürüyüs düzenlemek ister. Adana'daki bu çalismalardan sonra motosikletle Antalya'ya giden Hüseyin ile Tayfun, daha sonra yine motosikletle Ankara'ya döner. Hüseyin, 1969 yazi Ankara'da bazi arkadaslarinin evinde kalmaya baslar. ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögrencisi Serdar Haybat 'in Kavaklidere'de, Makine Mühendisligi bölümü ögrencisi Celalettin Evrensel 'in Kocatepe'de evi vardir. Ahmet Tuncer Sümer de Küçükesat'ta ablasinin yaninda kalmaktadir. Hüseyin, yaz boyunca yogun bir sekilde kitap okur. Okudugu kitaplari, arkadaslariyla tartisir. Hüseyin'in bu dönem bazi konulari tartistigi kisiler arasinda Sinan Cemgil, Atilla Keskin, Sait Kozacioglu, Fehmi Sönmez, Ahmet Tuncer Sümer, Ibrahim Seven, Ahmet Sina ve Tunca Sahin Yilmaz da vardir. Bir kisim arkadasi Filistin'e, bir kisim arkadasi Toroslar'da gerilla egitimi yapmaya gitmistir. Eve gelen kisilerle yapilan konusma ve tartismalar genellikle silahli mücadele üzerinedir. Bu dönem, ayrica, yogun bir sekilde, ''Parlamento Disi Muhalefet'' konusu tartisilmaktadir. Hidir Bey ile kardesi Mehmet Inan , bu siralar Ankara'ya gelir, Hüseyin'le bulusur. Hidir Bey, Mehmet Bey ve Hüseyin Inan arasinda ODTÜ'de geçen sohbette konusma, 1969 Ekim ayinda yapilacak milletvekili genel seçimlerine gelir. Hidir Bey'in dedeleri, amcalari, amca çocuklari ve babasi Imam ''Yetim Hüseyin'' , seferberlik zamaninda Birinci Cihan Harbi'ne katilir, Rus cephesine karsi savasir. Sinemilli asiretinden savasa katilanlarin hepsi sehit olur, sadece Imam Hüseyin, sag olarak geri döner. Cumhuriyetin açiklandigi 1923 yilinda dogan Hidir Bey, bir cumhuriyet çocugudur. Hidir Bey, yasadiklarini, gördüklerini, kendisine anlatilanlari, cumhuriyetin ve Mustafa Kemal Atatürk 'ün ülkeye kazandirdiklarini firsat buldukça, yeri geldiginde çocuklarina sadece anlatmakla kalmaz, fiilen çalismalara da katilir. CHP'nin aktif üyelerinden biri olur, destekler. Veli Coskun 'un Sariz Belediye Baskanligi yaptigi dönem, Belediye Encümen üyeligi yapar. Hidir Bey, Hüseyin'e, ''Hüseyin, bu sefer, kesin olarak CHP kazanir''. ''Baba! Seçim demek para demektir. Para kimde var? Egemen sinifta var. Seçimi kazanmak birincisi ekonomiye , ikincisi Amerika'nin istegine dayanir. Bu ikisi de egemen güçlerde mevcut. Yine onlar kazanir.'' Hüseyin Inan, seçimini yapmis, ne yapacagini planlamistir. Silahli mücadeleyi Anadolu'da köylüye anlatmak amaciyla bir motosiklet almaya karar verir. Motosiklet almak için para gereklidir. Yeterli para olmadigi için motosiklet taksitle alinir ve kefil olarak ODTÜ'de asistan olan Aydin Karagözoglu ile Devlet Istatistik Enstitüsü'nde çalisan bir memur gösterilir. Motosiklet, Ahmet Tuncer Sümer'in üzerine kayit edilir. Motorsiklet, THKO grubu tarafindan degisik amaçlarla kullanilir. Bu kullanma sirasinda üzücü olaylar da olur. ODTÜ Makine Mühendisligi bölümü ögrencisi ve Makine Mühendisligi Ögrenci Dernegi II. Baskani Celalettin Evrensel, FKF Genel Kurulu ile ilgili Ankara Emniyet Müdürlügü'ne, 3 Ekim 1969 Cuma günü dilekçe götürürken kullandigi motosiklete bir arabanin çarpmasi sonucu ölür.

''BIZ, MÜCADELEMIZE DEVAM EDECEGIZ''

Akademik konseyin isgalden sonra aldigi karar üzerine yarim kalan ögretimin tamamlatilmasi için 15 Agustos 1969 Cuma günü derslere baslamasi kararlastirilan ODTÜ'de, ögrenciler, saat 10.30'da üniversite stadinda bir forum düzenler. Forumda Sinan Cemgil, Ahmet Sina, Mustafa Taylan Özgür ve Irfan Uçar , birer konusma yapar. Sinan Cemgil, forumda yaptigi konusmada özetle sunlari söyler: ''Milli kurtulus savasi için yaptigimiz mücadele polis ve jandarmanin müdahalesi ile yarim kaldi. Hareketimiz demokrasiye karsi olarak yorumlandi. Fakat biz mücadelemize devam edecegiz. Forumlar devamli olarak toplanacak ve olaylar karsisinda tepkilerimiz gösterilecektir. Orta Dogu Teknik Üniversitesi gençliginin eylemi, dünya gençliginin eylemi ile ayni paraleldedir. Emperyalizmle mücadele amacindan saptirilmak istenmektedir. Seçimlerden önce bazi partilerin gençlik kollari üniversite direnis hareketini kendi amaçlari için kullanma çabasindadir.'' Forumda konusan ögrencilerden birisi de ''Türkiye'deki parlamenter demokrasiye inancimiz yoktur. Buna karsiyiz, parlamenter demokrasiyi degistirmek için çalisacagiz'' der. Kemal Kurdas 'in ayrilmasindan sonra rektörlüge emekli bir generalin getirilmesinin düsünüldügünün ögrenildigini açiklayan Irfan Uçar da ''Biz, artik Kurdas'i tanimiyoruz. Ve bundan sonra onu protesto etmek zahmetine bile katlanmayacagiz'' der. Nisan ayi içinde ODTÜ'nün isgalinden ötürü haklarinda giyabi tutuklama karari bulunan ve 4 aydir yakalanamayan Ahmet Sina , Sinan Cemgil ve Mustafa Taylan Özgür, davalarinin yabanci hâkimlerce görüldügünü belirtir ve ''Adli tatil sonunda mahkemenin esas hâkimine teslim olacagiz'' açiklamasini yapar. Yapilan konusmalardan sonra ögrenciler, simdilik hiçbir boykot ve isgal hareketi yapilmamasini derslere ve sinavlara akademik konseyin kararlastirdigi tarihte girilmesini kabul eder ve derslere girilir.

SEÇIMLER YÜZÜNDEN ODTÜ KARISTI
Üniversitelerde Ögrenci Birlikleri'nin ögrenci açisindan birçok olanagi vardir. Devletten ve rektörlükten tahsisat alir. Üniversitenin olanaklarini kullanir. Ayrica üniversitenin kantin ve yemekhaneyi isleterek önemli gelir elde eder. Paso ve kimlikleri belli ücretler karsiliginda ögrenci birlikleri verir. Hukuksal ve resmi anlamda ögrenciyi her alanda bu kurumlar temsil eder. Bu nedenle gruplar açisindan ögrenci birlikleri ele geçirilmesi gereken yerler olarak görülmüstür. Bu sebeple ögrenci cemiyetleri seçimlerinde sikça olaylar olmus, silahli çatismalar yasanmis, bazi kisiler hayatlarini kaybetmistir. ODTÜ SFK yöneticilerinden Hüseyin Inan'in ilk gözaltina alinmasi yine bir ögrenci cemiyeti seçimleri sirasinda çikan kavgadan dolayidir. Ankara Yüksek Ögretmen Okulu Ögrenci Dernegi seçimleri sirasinda devrimcilerle komandolar arasinda kavga çikar. ODTÜ ve Ankara Üniversitesi'nde okuyan devrimci ögrenciler, arkadaslarina yardimci olmak amaciyla olay yerine gelir. 30 Aralik 1968 Pazartesi günü meydana gelen olaylarda Hüseyin Inan, elinde bir sopa ile bir grup arkadasiyla birlikte yakalanir. Gözaltina alinan ögrenciler, sorgularindan sonra serbest birakilir. ODTÜ Ögrenci Birligi, 1965 yilindan sonra üç dönem, kendilerini, ''Toplumcu'' olarak adlandiran sosyalistler tarafindan yönetilir. ''Toplumcu Grup'' tan Ögrenci Birligi'ne baskan olarak 1965 yilinda Muammer Soysal , 1966 yilinda Ergun Bankoglu , 1967 yilinda Cengiz Haksever seçilir. 1968 yilinda ''Toplumcu'' grup kaybeder, sosyal demokratlarin adayi Iskender Odabasioglu , ODTÜ Ögrenci Birligi baskani olur. Bundan sonra yapilan ODTÜ Ögrenci Birligi'nin olagan genel kurulu, 26 Agustos 1969 Sali günü baslar, Toplumcu grubun baskan adayi Sinan Cemgil'dir. Yönetim Kurulu'nun diger adaylari ise sunlardir: Irfan Uçar, Mustafa Akgül, Yusuf Aslan, Atilla Keskin, Serdar Haybat, Tunca Sahin Yilmaz . Onur Kurulu'nda: Muammer Soysal, Denetleme Kurulunda: Ahmet Sina ile Mustafa Taylan Özgür vardir. Sosyal Demokratlarin baskan adayi ise Erhan Erdogmus 'tur.

Ikinci kurtulus savasi veren üniversite gençligi, Istanbul Üniversitesi'nden
Beyazit Meydani'na tasan olaylarda bir devrim sehidi daha verir
Taylan Özgür'ü polis öldürdü


O DTÜ Ögrenci Birligi seçiminde diger Yönetim Kurulu üyeleri söyledir: II. Baskan: Bülent Yelken , 2. Baskan: Hayrettin Soydas, Genel Sekreter: Kutay Arman , Genel Sekreter Yardimcisi: Tevfik Fikret Nas , Muhasip: Levent Tosun , Üye: Nihat Usta, Üye: Süha Barlak , Üye: Osman Biyik , Yedek Üyeler: Nihat Yüzügüllü, Leyla Akaydin, Esber Güner . Toplumcu Grubun, seçimler için yayimladigi propaganda brosüründe, özetle su görüslere yer verilir: ''ODTÜ'nün bütün yurda yayilmis devrimci ününü söndürmeyelim.'' Kongrede Divan Baskanligina Münir Ramazan Aktolga , Divan Baskanvekilligine Çagatay Anadol ile Müfit Özdes seçilir. 28 Agustos 1969 Persembe günü yapilan Ögrenci Birligi kongresinde de aranan ögrencilerden Ahmet Sina, Sinan Cemgil ile asistan Muammer Soysal, birer konusma yapar. Kongreyi takiple görevli hükümet komiseri ise olanlari sadece seyretmekle yetinir. Fakat, jandarma, Sinan Cemgil ile Ahmet Sina'yi yakalamak için gece evlerinin çevresinde önlem alir. 1 Eylül 1969 Pazartesi günü, ögrenciler, gizli oyla 13 sandikta oy kullanir. Açilan 11 sandikta sosyalistler 1.459, ortanin solu 1.375 oy alir. Bunun üzerine bütün dikkatler Hazirlik Okulu ve Insaat Fakültesi'nde oy kullanilan sandikta toplanir. Insaat Fakültesi'nde kullanilan oylarda ise ortanin solu grubu 72 oy farkiyla önde gitmektedir. ODTÜ Ögrenci Birligi'nin, üniversite içindeki olanaklarini ele geçirebilmek amaciyla Sükrü Isik ve sandik görevlisi Ahmet Sönmez , bir bahaneyle olay çikartir. Koray Dogan , tabancasiyla havaya bir el ates eder. Çikan olaylarda, MDD'ciler, sosyal demokratlara karsi, ''devrimci siddet'' kullanir. Baskanlik Divani, olaylari gerekçe göstererek kongreyi erteler. Bunun üzerine ODTÜ Ögrenci Birligi yönetimi, Divan Baskani olan Münir Ramazan Aktolga'ya geçer.

ODTÜ'DE YINE SILAHLAR KONUSTU
Toplumcu Grubun, seçim sonucunun alinmadigini öne sürmeleri üzerine Sosyal Demokrasi Dernegi yöneticileri, Ankara Valiligi'ne basvurur, seçim tutanaklari ile birlikte, hukuki gerekçeleri de göstererek gerçek yönetim kurulu hakkinda karar ister. Ankara Valiligi, 4. 9. 1969 tarihinde yaptigi inceleme sonunda 2521 sayili kararla seçimlerin ''Ortanin Solu'' grubu tarafindan kazanildigina karar verir. Bunun üzerine, ODTÜ Sosyal Demokrasi Dernegi binasi, MDD'ciler tarafindan tamamen tahrip delir. ODTÜ Ögrenci Birligi seçimlerini ''Ortanin Solu'' grubunun kazandigi Ankara Valiligi'nce ODTÜ Rektörlügü'ne ve ODTÜ Ögrenci Birligi'ne, 5 Eylül 1969 Cuma günü, teblig edilir. ODTÜ Ögrenci Birligi seçimlerini kazanan sosyal demokratlarin lideri SDDF Genel Baskani Nail Gürman ile bir grup arkadasi, 5 Eylül Cuma günü, ODTÜ'ye gelerek bir gövde gösterisine girisir. Kendilerine mani olmak isteyen Prof. Ayhan Türeli 'yi tartaklayan göstericiler, tabanca ile etrafa ates ederek Ögrenci Birligi'ne dogru yürür. Ancak Toplumcu Grup'tan bazi ögrencilerin birlik etrafinda ellerinde kirma av tüfeklerle beklemeleri üzerine yürüyüsten vazgeçerek dagilirlar. ODTÜ Rektörlügü, Ögrenci Birligi'ni, seçimleri kazanan, ''Ortanin Solu'' grubuna teslim etmek için 10 Eylül 1969 Çarsamba günü, valilige yazdigi bir yazi ile jandarma kuvveti talep eder. Olaylari görüsmek ve suçlu ögrencileri tespit etmek üzere toplanan Üniversite Disiplin Kurulu üyeleri, ayni gün, toplanti sirasinda, ''Toplumcu'' Grup tarafindan baskina ugrar. Bu sirada Disiplin Kurulu'nda ifade veren eski ODTÜ Ögrenci Birligi Baskani Iskender Odabasoglu da tartaklanir. Ögrenci Birligi seçimlerinde çikan olaylar nedeniyle hem ODTÜ Disiplin Kurulu hem de Ankara Savciligi, Mustafa Taylan Özgür, Sinan Cemgil ve Ahmet Sina hakkinda sorusturma açar. 26 Mayis 1970 günü ODTÜ Ögrenci Birligi seçimleri yeniden yapilir.

MUSTAFA TAYLAN ÖZGÜR ÖLDÜRÜLÜYOR

ODTÜ Ögrenci Birligi'yle beraber Istanbul Üniversitesi Talebe Birligi'ni (IÜTB) ele geçirmek amaciyla, Ankara ve Istanbul'dan devrimci gençler, kongre için çaba gösterir. IÜTB kongresi 25 Agustos 1969 günü açilir. Fakat çikan anlasmazliklar nedeniyle kongre, 13 Eylül gününe ertelenir. IÜTB kongresinde arkadaslarina destek olmak amaciyla ODTÜ ve Ankara Üniversitesine bagli bir grup devrimci genç, Istanbul'a gelmeye karar verir. Mustafa Taylan Özgür, Istanbul'a gelmeden bir gün önce, Sinan Cemgil, Hüseyin Inan ve Alpaslan Özdogan ile ODTÜ yurtlarinda otururken Sinan Cemgil'in, ''Taylan, Istanbul'a gidiyorsun. Gel bir fotograf çektirelim. Bir is olur. Hiç olmazsa hatira kalsin'' istegiyle, dördü birden fotograf çektirir. Sinan'in hanimi Sirin o sira hamiledir. Taylan da Sinan'a ''Gidip dönmemek, gelip görmemek var. Çocugun dogdugu zaman kiz da olsa, erkek de olsa ismini Taylan koy'' der. Daha sonra Sinan, dogan çocugunun ismini Taylan koyar. ODTÜ Ögrenci Birligi Divan Baskani Münir Ramazan Aktolga, Mustafa Taylan Özgür, Mehmet Sait Kozacioglu, Mustafa Yalçiner, Alpaslan Özdogan, Halil Çelimli, Hüseyin Inan, Sükrü Isik, Tuncer Sümer, Yusuf Aslan, Fehmi Erbas, Ruhi Koç, Ilhami Aras ve Deniz Gezmis basta olmak üzere Ankara Üniversitesi ve ODTÜ'ye bagli bir grup devrimci ögrenci, otobüsle Istanbul'a gelir. Gelen ögrencilerin hemen hepsi silahlidir. Ankara'dan gelen ögrenciler, ITÜ Gümüssuyu Yurdu'nda kalir. Ankara'dan gelenler arasinda çikan bir anlasmazlik nedeniyle Hüseyin Inan, Sükrü Isik, Yusuf Aslan, Mustafa Yalçiner, Halil Çelimli ve Alpaslan Özdogan, Ankara'ya geri döner. IÜTB kongresi, 23 Eylül 1969 Sali günü, Istanbul Üniversitesi Merkez binada baslar. Sagcilarin adayi Atilla Kiliçoglu solcularin adayi Suayip Dilmen 'dir. Iki grup da hazirlikli gelmistir. Ankara'dan gelen Mehmet Sait Kozacioglu, yaninda Mustafa Taylan Özgür oldugu bir sirada merkez bahçede silahini çekerek bir kaç el ates eder. Sait Kozacioglu polis tarafindan yakalanarak gözaltina alinir. Mustafa Taylan Özgür ise polisten kaçmak isterken Beyazit Meydani'nda silahla vurularak öldürülür.

Taylan Özgür'ün öldürüldügünü ögrenen devrimci ögrenciler, 23 Eylül günü aksami ODTÜ'de toplanarak ne yapacaklarini kararlastirir. Yusuf Aslan, arkadasi Taylan'i kaybetmenin üzüntüsü içinde bir sise sarap alir ve gözyaslari içinde Mustafa Yalçiner'in yanina gider. Yalçiner ile Aslan gece, kampustan sehire iner. Sokakta rastladiklari birkaç Amerikali subaya saldirip döven Aslan ile Yalçiner, Tuslog binasini da kursunladiktan sonra ODTÜ'ye geri döner. 24 Eylül 1969 Çarsamba günü sabah saat 10.00'da Atatürk Aniti'nin önünde toplanan ögrenciler, önce Istiklal Marsini söyledikten sonra Mustafa Taylan Özgür için iki dakikalik saygi durusunda bulunur. Bu sirada ODTÜ Rektörlük damina yerlestirilen siren 2 dakika çalinir. Atatürk Aniti önünde toplanan kalabaliga, polis tarafindan aranan Sinan Cemgil, hitap ederek sunlari söyler: ''Bir devrimci kardesimiz polis kursunu ile kahpece öldürülmüstür. Devrimci sehitlerin matemini tutacak zamanimiz yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacagiz. Gün gelecek Türkiye'nin bagimsizligi ve kurtulusu için gerekirse hepimiz vurulacagiz. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür'ün ardindan matem tutmayacagiz, mersiyeler düzmeyecegiz. O, 24 saatini devrime adamis bir kisiydi. Yapilacak çok islerimiz vardir, ikinci kurtulus savasinin ilk kursunlanan devrimcilerinden sonra bizler de düsebiliriz, bunu korku degil varacagimiz serefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Kommer 'in arabasini yakarak devrim için ilk kivilcimi atmisti. Bu kivilcim devam ettirilecektir. Türkiye'de CIA artik bir adam temizleme kampanyasi açmistir. Yilmiyoruz, korkmuyoruz.'' Daha sonra FKF Genel Sekreteri Ruhi Koç , ögrencilere, ''Mustafa Kemal Andi'ni'' yaptirir. Bir ögrencinin Atatürk Aniti'ndaki mesaleyi yakmasindan sonra törende bulunan ögrenciler dagilir. Anma töreninden sonra ODTÜ ÖB Genel Kurul Baskanligi, Ankara Üniversitesi Ögrenci Birligi ve FKF, ''Türk Halkina'' basligiyla ortaklasa su bildiriyi yayimlar: ''Türkiye halkinin 2. milli kurtulus savasinin en önde milli kahramanlarindan devrimci kardesimiz Mustafa Taylan Özgür dün, kahpece polis kursunlariyla vurularak öldü. Anisi bize önder olsun. Taylan Özgür'ün bir tek düsüncesi vardi: Devrim. O, günün 24 saatinde devrimciydi. Taylan bir tek sey için yasiyordu: Devrim ugruna ölmek. Taylan'in ismi devrim tarihine geçecek, hem de 2. milli kurtulus savasimizin mesalesini yakan devrimci olarak geçecek. O, devrim mesalesini Vietnam celladi Kommer'in arabasi üzerinde ateslemisti. Taylan Özgür, sahibi ve evlatlari oldugumuz bu topraklarin ulusal kurtulusu, halkimizin özgür olmasi, Türkiye'mizin dünya uluslari arasinda devrimci yerini almasi ugruna verdigimiz kavganin ne ilk ne de son neferidir. Taylan Özgür gibi binlercemizin ölümü pahasina ergeç emperyalizm boyundurugu kirilacak, ülkemizi ahtapot gibi saran namussuzlar tayfasi yok edilecek, Türkiye ulusal kurtulusçularin yönetimine geçecektir. Yasasin halk savasinin zaferi. Kahrolsun polisini ögrenci avina çikaran isbirlikçi iktidar.'' ODTÜ'de durum gerginlestigi için Rektör Kemal Kurdas , üniversite ile sehir arasindaki otobüs seferlerini iptal ettirir, ODTÜ-ÖB ile ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün telefonlarini kestirir. Anma töreninden sonra ODTÜ'nün çesitli fakülte ögrenci dernegi baskanlari, Ankara Üniversitesi Ögrenci Birligi Ikinci Baskani Atilla Sarp , Ankara ITIA Ögrenci Dernegi Baskani Mehmet Demir , FKF Genel Sekreteri Ruhi Koç ile FKF Istanbul Sekreteri temsilcisi, ODTÜ Ögrenci Birligi odasinda toplanti yaparlar.

Toplanti sirasinda, bir ögrencinin, jandarmanin, hakkinda giyabi tutuklama karari bulunan Sinan Cemgil ile Ahmet Sina'yi yakalamak üzere, dernek binasina gelmekte oldugunu söylemesinden sonra toplanti dagitilir, ögrenciler, arkadaslarini, bilinmeyen bir yere kaçirir. Bu sirada Istanbul'da Mustafa Taylan Özgür'ün naasi, arkadaslari ve ailesi tarafindan morgdan alinir ve eller üzerinde TMGT'ye götürülür. Burada ögrenciler, saygi durusunda bulunduktan sonra Istiklal Marsi ile Atatürk'ün Bursa Nutku okunur. Oglunun tabutunun basinda bir konusma yapan emekli subaylardan Hasan Özgür, sunlari söyler: ''Oglumun akan kani Türk gençligine helal olsun. Bir oglum gitti fakat geride on binlerce oglum kaldi. Temennim, bu sonuncu olsun, evladim hepinize kurban olsun.'' TMGT'deki törenden sonra üniversite ögrencilerinin olusturdugu büyük bir konvoy ile Atatürk (Yesilköy) Havaalani'na getirilen cenazenin basinda ögrenciler nöbet tutar. Tabut daha sonra uçaga yerlestirilir ve cenaze 17.30'da kalkan uçakla Ankara'ya gönderilir. Esenboga Havaalani'na giden 200 kadar ögrenci, ''Katil Polis'', ''Kahrolsun emperyalizm'' diye bagirarak uçakla getirilen ve Türk bayragina sarili tabutu gece teslim alir. Özel bir ambulans ve 20 otomobillik bir kortej ile ODTÜ'ye dogru yola çikan korteje zaman zaman polis vasitalari da refakat eder. ODTÜ'ye gelindikten sonra cenaze, ögrenci yurtlarinin bulundugu sahada bir masanin üzerine yerlestirilir, ögrenciler, bu arada yurtlardan çikanlarla birlikte ''Kahrolsun katil polis'' diye bagirir. Ögrenciler, meydanda yaktiklari atesin çevresinde toplanarak sabaha kadar nöbet tutar.
TAYLAN ÖZGÜR DEFNEDILIYOR
25 Eylül Persembe günü, sabahin erken saatlerinde Münir Ramazan Aktolga ile bazi arkadaslari, Rektör Kemal Kurdas ile bir görüsme yaparak Taylan Özgür'ün cenazesini ODTÜ bahçesine gömmek istediklerini söyler. Kurdas, ''Her ögrenci taraftar oldugu kimseleri üniversite bahçesine gömmek isterse, burasi mezarlik olur'' diyerek bu istege karsi çikar. Rektörün karsi çikmasina ragmen ögrenciler, ODTÜ'nün giris kapisi ile Rektörlük binasi arasinda bulunan ve adina ''Ilim Agaci'' denen bir agacin altina mezar kazar ve cenaze namazini kilacak imami da buraya getirirler. Bunun üzerine Kurdas, Çankaya Ilçe Jandarma Karakolu'ndan yardim talep eder. Çankaya Ilçe Jandarma Komutani Turan Akin , Münir Ramazan Aktolga ile görüserek cenazenin üniversite bahçesine gömülmemesi konusunda kesin emir aldiklarini ve buna mutlaka engel olacaklarini söyler. Ögrenci liderleri aralarinda yaptiklari toplanti sonunda, cenazenin Asri Mezarliga gömülmesini kabul eder. Saat 11.00 civarinda Taylan'in cenazesi, ögrenci yurtlarinin bulundugu yerden alinarak Rektörlük binasina kadar eller üzerinde tasinir. Ögrenciler, Rektörlük binasi önündeki bayragi yariya indirmek ister. Bunun üzerine jandarma subaylari ile ögrenciler arasinda tartisma çikar. Subaylar, ODTÜ Rektörü'nün bayraga dokunulmamasi hususunda emir verdigini söylemesi üzerine tartisma sona erer. Taylan Özgür'ün cenazesi için ODTÜ Rektörlük binasinin önünde ABD Büyükelçisi Komer'in arabasinin yakildigi yerde bir tören yapilir.
Münir Ramazan Aktolga, bir otomobilin üzerine çikarak ''Taylan Özgür kardesimiz emperyalizme karsi çiktigi için sehit düsmüstür. Simdi sol eller havada olarak sizi bir dakikalik saygi durusuna davet ediyorum'' der. Gençler, sikilmis yumruklarini havaya kaldirarak saygi durusunda bulunur. Daha sonra Tandogan Meydani'na otobüslerle gelen ögrenciler, burada Özgür'ün tabutunu omuzlarina alarak camiye kadar yürür. Cenaze törenine Tabii Senatör Suphi Karaman, Suphi Gürsoytrak, Niyazi Agirnasli ve Prof. Muammer Aksoy da katilir. Özgür'ün cenaze namazi Ankara Maltepe Camii'nde kilinir.
Caminin esas imami olan Ismail Cosar , bagimsiz milletvekili adayi oldugu ve seçim propagandasi için Çankiri'ya gittiginden yerine bakan imam Sadik Agaç da ancak yarim saat sonra bulunur. Saat 11.00'de baslayan tören, yürünen yolun fazlaligi ve kortejin kalabalikligi nedeniyle tam 6 saat sürer. Taylan'in cenazesi binlerce ögrencinin katilimiyla Asri Mezarlik'ta topraga verilir.
INAN YAKALANIYOR
El- Fetih kamplarinda yaptiklari yirmi günlük bir egitimden sonra Hüseyin ve 15 arkadasi, 1 Subat 1970 Pazar günü, Suriye sinirindan gizlice Türkiye'ye girer. Grubun bir kismi Diyarbakir'a gelir. Hüseyin Inan, Alpaslan Özdogan ve Mustafa Yalçiner, yanlarinda getirdikleri silahlari Diyarbakir surlarinda bir yere gömer. Daha sonra Diyarbakir Tip Fakültesi önünde bulusmak için anlasilir.

Fakat, Tip Fakültesi önüne geldiklerinde fakültenin polis tarafindan basilmis oldugunu gören Hüseyin, Alp ve Yalçiner, Adana'ya gitmek için Diyarbakir disindan bir benzin istasyonunda otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklara, Yalçiner tek basina oturur. Otobüs, Gaziantep yakinlarinda bir yerde jandarmalar tarafindan durdurularak aranir. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklarda oturdugu için gözaltina alinir. Yalçiner, sans eseri kurtulur ve Adana'ya gelir. Yalçiner, daha sonra Ankara'ya gider. Müfit Özdes, Teoman Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya'da tren garinda yakalanir. Sonuçta, yakalananlardan Hüseyin Inan, Atilla Keskin, Teoman Ermete, Müfit Özdes, Ercan Enç, Alpaslan Özüdogru, Hamit Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadir Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tutuklanir ve Diyarbakir Tutukevi'ne konur. Filistin'den dönenlerden Mustafa Yalçiner, Ahmet Erdogan ve diger 3 kisi, yakalanamaz. Fakat, yakalananlarin Emniyet'te verdigi ifade nedeniyle Mustafa Yalçiner ile Ahmet Erdogan, giyabi tevkif karari ile aranmaya baslanir.

El-Fetih dönüsü Hüseyin Inan (solda, yanindaki Mehmet Nakipoglu) Diyarbakir'dan Adana'ya giderken bindigi otobüs Gaziantep yakinlarinda jandarmalar tarafindan durdurulur. Yan yana oturan Hüseyin Inan
ile Alpaslan Özdogan yakalanir, ön koltuktaki Mustafa Yalçiner ise kaçmayi basarir.


Sinan Cemgil, Hüseyin Inan ve diger gençler devrimci mücadelelerini daglarda sürdürme karari alir, gerekli malzeme 1970 kasim ayinda ODTÜ'den yola çikar
Malatya eylem üssü oluyor

HOCA yetenekleri dolayisiyla Sinan, her zaman aranan birisi olmustur. Dönüsüm dergisinin yazi kurulunda görev almis, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskanligi yapmis, 8-9 Mart 1969 günleri Ankara'da yapilan TIP Genel Yönetim Kurulu Toplantisi'nda TIP Bilim ve Arastirma Kurulu'nun gençlik islerinden sorumlu bürosuna yönetici olarak seçilmistir. Sinan, politik birikimi ve hitabet yetenegi açisindan herkesçe kabul edilen bir isimdir. Okumaya düskündür. Nurhak'ta dagda iken bile Mao' nun üç ciltlik, ''Seçme Eserler'' ini sirt çantasinda tasir ve mola verdikleri yerlerde okur. TIP Genel Baskani Mehmet Ali Aybar' a, üyeler ve arkadaslari, genellikle, ''Hoca'' diye hitap ederler. TIP üyesi Sinan da arkadaslarina çogunlukla ''Hoca'' diye hitap eder. ''Hoca'' lafi ODTÜ ögrencileri arasinda yayilir. Özellikleri nedeniyle, Sinan'a ''Hoca'' lakabi takilir. Hatta, Türkiye Ögretmen Sendikasi (TÖS), 1968 yili içinde: 1- Mesleki alanda olsun, halk içinde olsun örgütlenme, 2- Kapitalist düzen uygulamalarina direnis, 3- Emperyalizme ve sömürüye karsi çikma, 4- Tam bagimsizlik fikrinin yayilmasi, 5- Halka dönük ve halk yararina isleyen devrimci egitim, 6- Ve Anayasanin tam uygulanmasi; konularinda halka, ögretmenlere, aydinlara ve ögrencilere önderlik eden ve ugradiklari baskilara, hatta fiili tecavüzlere aldirmadan etkinliklerini sürdürdükleri anlasilan bir ögretmen ile bir ögrencinin kahraman olarak seçilmesine, bunlarin birer plaket ile 1000'er lira degerinde kültür yapiti armagan edilerek mükâfatlandirilmasina karar verir. Armagana aday olarak Sinan Cemgil, Harun Karadeniz, Yusuf Küpeli, Fevzi Altug, Murat Cahit Kogacioglu, Zeki Saruhan, Timur Erkman, Halit Koçer ve Ibrahim Kaypakkaya gösterilir. Bu maksatla Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, Nejat Erder, Hürrem Arman, Mehmet Durukan, Demir Ünsal, Cahit Senkol, Safa Güner' den olusan jüri, 16 ögretmen ve 10 ögrenci aday arasindan yaptigi degerlendirme sonunda eski ITÜ-ÖB Baskani Harun Karadeniz'i, ögretmenlerden eski Malatya TÖS Subesi baskani H. Nedim Sahhüseyinoglu' nu armagana layik görür. Armaganlar, 29 Haziran 1969 Pazar günü Aksaray'da bulunan TÖS binasinda yapilan bir törenle kahraman seçilenlere verilir. Sinan, bu sira, Ankara Hukuk Fakültesi ögrencilerinden Sirin Yazicioglu ile Eskisehir'de evlenir. Sinan ile Sirin'in nikâh sahitligini SBF ögrencisi Nihat Akseymen (Rasit Yörükoglu) ile Emine Engin yapar. Sinan ile Sirin, evlendikten sonra Sihhiye'de bir evde yasamaya baslar. Ev, bodrum katinda oldugu için yagmur yagdigi bir dönemde evi sel basar. Bu nedenle, ODTÜ'de asistan olan Aydin Karagözoglu' nun evinde bir süre kalir. Daha sonra, Aydin Karagözoglu'nun evinden ayrilan Sinan'i, mimar Gürol Gürkan otomobiliyle Aydin'a götürür.


Konu _aytekin_ tarafından (28-04-2007 Saat 09:03 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi _aytekin_ üyemize tesekkür ettiler
yunus_can (10-01-2020)
Eski 28-04-2007, 09:06   #6
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

GIZLI KOMÜNIST PARTISI
11 Nisan 1969 günü verilen giyabi tutuklama karari ile polis tarafindan aranmaya baslanan Sinan, Hüseyin Inan' in, bir grup arkadasiyla Filistin'e gitmesinden birkaç gün sonra 13 Ekim 1969 Pazartesi gecesi Ankara'dan giden bir emniyet ekibi tarafindan 14 Ekim Sali günü, eski CHP milletvekili olan ve Aydin'da avukatlik yapan, dayisi Nedim Müren' in yaninda yakalanir. Hakkindaki giyabi tutuklama karari Aydin Savciligi'nca vicahiye çevrilen Sinan, Ankara'ya getirilir. Sinan, Ankara Emniyet Müdürlügü'nde basin mensuplarina su açiklamayi yapar: ''Polise mukavemet ve patlayici madde bulundurmaktan suçlaniyorum. Bana zabitaca bir baski yapilmadi. Aydin'da iken beni buldular ve Aydin'dan Afyon'a kadar bir vasita ile geldim. Afyon'dan sonra da emniyete ait oldugunu tahmin ettigim siyah bir Volkswagen otomobil ile Ankara'ya getirildim. Emniyet yetkililerinin benden ifade almaya kalkismalari üzerine, 'Sizlere sadece adimi soyadimi söylerim. Ifade ancak savcilikta alinir' dedim ve ifade vermeyi reddettim.'' Ankara Emniyet Müdürlügü I. Sube Müdürü Altan Ünal da Sinan'in yakalanmasi hakkinda sunlari söyler: ''Sinan Cemgil üniversiteden ayrildiktan sonra Aydin'da bulunan dayisinin yanina gitmis. Biz de kendisini Aydin'da, buradan gönderdigimiz bir ekip vasitasi ile yakaladik.'' Giyabi tutuklama karari ile aranan Ahmet Sina da 11 Kasim 1969 günü yapilan durusmaya giderek teslim olur. Sinan ayni dönem, ''Gizli Komünist Partisi'' kurduklari gerekçesiyle Ankara Ikinci Agir Ceza Mahkemesi'nde Deniz Gezmis, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Aydin Karagözoglu, Sema Karagözoglu, Bingöl Erdumlu ve Mustafa Kemal Çamkiran' la birlikte yargilanir. Kisa bir süre tutuklu kalan Sinan, 24 Aralik 1969 Çarsamba günü, bes bin lira kefaletle serbest birakilir. Hamile olan Sirin, bu sira dogum yaparak bir erkek çocuk dünyaya getirir. Çocuga ''Taylan'' adi verilir. 1969 yilinda ODTÜ'de okuyanlardan sadece Sinan degil, ögrenci hareketlerinin içinde aktif olarak yer alanlardan birçok kimse de evlenmistir. 1 Temmuz 1969'da Mehmet Akin Atauz ile Sevil Güvezne , 1969 Agustos ayinda da Çagatay Anadol ile Aysen Besen evlenir. Çagatay Anadol ile Aysen Besen'in nikâh sahitleri Sinan Cemgil ile Atilla Keskin' dir. Sinan'in oglu Taylan dogduktan kisa bir süre sonra Akin ile Sevil Atauz'un 15 Subat 1970'te bir kiz çocuklari dünyaya gelir. Akin Atauz, bir çocuklarinin oldugunu haber vermek için Aydinlikevler'de iki katli bir evin alt katinda oturan arkadasi Sinan'a gider. Sinan, Taylan'in altini degistirmektedir. ''Sevil dogum yapti.'' ''Ne oldu?'' ''Kizimiz oldu.'' Bu sirada Taylan, aglamaya baslar. Sinan, bunun üzerine, ''Bak gördün mü, kizin adini duyunca nasil bagiriyor'' der. Akin Atauz ile Sinan saka olarak Taylan ile Ayse Devrim' e ''besik kertmesi'' yaparlar. Sinan, çok daha sonra, 1971 yilinda bir gün, Akin Atauz'a gider. Atauzlarin evinde Sevil Hanim'in Amerikan Kiz Koleji'nden arkadasi olan SBF mezunu bir misafiri vardir. Sevil Hanim, Akin Atauz ve misafirleri, ''Türkiye'de emperyalizm var mi, yok mu?'' tartismasi yapmaktadirlar. Gece geç bir vakit evin kapisi çalindiginda Akin Bey kapiyi açar ve Sinan'i karsisinda görünce çok sevinir. Içeri davet eder ama Sinan içeri girmez: ''Yok, gelemeyecegim. Arkadaslar, disarda otomobilde bekliyorlar. Yarin Sirin evde olmayacak. Benim de bir isim var. Taylan'i birakacak bir yer yok. Getirip size biraksam olur mu?'' ''Ne demek, tabii getir. Biz evdeyiz, bakariz.'' ''Tamam. Yarin getiririm. Tesekkür ederim'' diyen Sinan, tam gidecekken geri döner ve ''Ayse Devrim nasil, büyüdü mü? Görmem mümkün mü?'' der. ''Simdi uyuyor.'' ''Olsun bir bakayim Ayse Devrim'e.'' Sinan, Ayse Devrim'in uyudugu odaya götürülür, Ayse Devrim'e bakar, ''Ne kadar büyümüs'' der ve basini oksar. Daha sonra evden ayrilan Sinan'i, Sevil ve Akin Atauz'un bu son görüsleridir.

Hasan Ataol' un dedigi gibi: ''THKO, bir parti gibi görevleri yazili olarak belirlenmis insanlarin olusturdugu bir örgütlenme degildi. Hani, toplumda yasalastirilmamis, teamülen uygulanan bazi kurallar vardir. THKO iste böyle bir seydi. Ayni duygulari paylasan, ayni amaci güden, birbirlerine alabildigine güvenen, birbirlerini seven, sayan insanlarin olusturdugu dar bir arkadas grubuydu.'' Bu dar arkadas grubunun içinde DÖB'den gelenlerin disinda THKO olarak adlandirilan hareketi olusturanlarin hepsi ''Türk Solu'' ve ''Aydinlik'' gibi çevrelerin savundugu MDD tezine olumlu bakmamis, o çevrelerden uzak durmuslardir. TIP kökenli olan bu gençler, partiyi sonuna kadar desteklemis, fakat parti içinde tartismalar çikip hiziplesmeler baslayinca, hiçbir hizibin yaninda olmayip kendi baslarinin çaresine bakmislardir. Mihri Belli bunu söyle dile getirmistir: ''Hüseyin Inan'i az taniyordum. Bir-iki kez bizim eve gelmis, konusulanlari dinlemekle yetinmis, hemen hemen hiç agzini açmamisti. Ötekileri daha da az taniyordum. Sinan, Adnan Cemgil'in ogluydu. Onu bebekliginde bir kez görmüstüm. Aydinlik'ta bir-iki kez karsilasmistik. Pek yakinlik göstermemisti.'' (1) Sinan, 1970 yili sonunda, Yusuf, Mahir ve Münir tarafindan olusturulan harekete katilma konusunda yapilan öneriyi de geri çevirmistir. Yusuf Küpeli, bu konuda sunlari söylemistir: ''1970 Agustos ayinda ben tahliye olduktan sonra Mahir, ben ve Münir, Sinan Cemgil'i evinde ziyaret ettik. Münir ve Sinan, ayni okuldan iyi arkadas idiler. Benim de Sinan'la bir arkadasligim vardi. Sinan'in Mahir ile arkadasliklari yoktu. Sinan'in evine, birlikte örgütlenme teklifi yapmak için gittik. O, bizi kibarca reddetti. Böyle bir serüvene girmek istemiyordu, düsünceleri farkli idi. O günkü konusmalarina göre, Deniz ve Hüseyin Inan grubu birlikte olmasi da bence olanaksizdi, ama herhalde arkadaslik baglari nedeniyle fazla direnemedi.''

TDGF'NIN SON KONGRESI

''Dagcilar'' , mücadelelerini dagda sürdürecekleri için bu dönem sehirde örgülenmeye çok fazla önem vermez. TDGF Kongresi, 17 Ekim 1970 Cumartesi günü, SBF Konferans Salonu'nda baslar. Hüseyin Inan, Sinan Cemgil, Tuncer Sümer, Atilla Keskin, Mustafa Yalçiner, Ahmet Erdogan ve Alpaslan Özdogan, TDGF Kongresi'nin yapildigi gün, ODTÜ'den dogruca kongrenin yapildigi salona gelir. Erzurum Atatürk Üniversitesi delegelerinden Sadik Soysetenci , Kadir Manga, Cengiz Baltaci, Mehmet Nakiboglu da kongreye katilanlar arasindadir. Istanbul'dan da Cihan Alptekin ve arkadaslari katilir. Deniz, kongreye katilip oy kullanacak olan arkadaslarina, ''Ertugrul Kürkçü'nün desteklenmesi'' gerektigini söyler. Kongrede, bazi konusmacilar dinlenir. Konustugu sira Dogu Perinçek' e saldirilar olur. ''Dagcilar'' Perinçek'e yapilan saldiriyi ''zorbalik'' olarak nitelendirirler. Malatya, Tunceli ve Adiyaman bölgesini inceleyen 'Dagcilar' grubu yapacaklari mücadale için en uygun yerin Malatya oldugunu belirlerler. Yapilan plan geregi Sinan ile Teslim Töre, daha sonra, arabayla gece saat 12.00'de ODTÜ arazisinde söylenilen yere giderler. Malzemeler arabaya ODTÜ arazisinden yüklenir. Yükleyenler arasinda Deniz de vardir. Mustafa Yalçiner ve Teslim Töre, malzeme yüklü arabayla 1970 Kasim ayinda Malatya'ya hareket ederler.

POLIS KULÜBESI SILAHLA TARANIYOR
23 Aralik 1970 Çarsamba günü, Ankara Hukuk Fakültesi önünde vurulan devrimci ögrencilerden Ilker Mansuroglu , 28 Aralik 1970 Pazartesi günü aksami tedavi edildigi hastanede ölür. Bunu duyan ''Dagcilar'' , tepkilerini dile getirmek amaciyla bir eylem yapmayi kararlastirirlar. ''Dagcilar'' a göre, sorunu artik sagci-solcu gençlerin çatismasi olayindan çikartmak, kavganin yönünü esas hedefe çekmek gerekir. Esas hedef ise Amerikan emperyalizmidir. Bu nedenle eylem için Amerika Büyükelçiligi seçilir. Yusuf Aslan ile Ahmet Tuncer Sümer , eylemde kullanilacak otomobili Bahçelievler Ari Sinemasi'nin önünden çalarak, Hüseyin Inan 'a götürüp verir. Hüseyin bu eylemden sonra, Tuncer Sümer ile Semih Orcan 'a haber gönderinceye kadar Besni'ye gidip beklemelerini söyler. Subat ayina kadar Besni'de kalan Tuncer Sümer ile Semih Orcan, Ankara'dan gelen Kadir Manga ile birlikte Besni'den ayrilarak Malatya'ya gider, Güvercinlik magarasinda bulunan arkadaslarina katilir. 29 Aralik 1970 Sali günü sabaha karsi saat 04.00 civarinda otomobille ABD Sefareti önüne gelen Sinan, Deniz , Hüseyin ve Yusuf , ABD Sefareti önünde nöbet tutan polis memurlari Nuri Selçuk ile Vahap Çinar 'i silahla tararlar. Otomobil daha sonra polis tarafindan ODTÜ arazisinde terk edilmis olarak bulunur.

KÖFTE EKMEK SATMAKTAN BANKA SOYMAYA
ODTÜ'de, Toplumcu Grup adiyla hareket edenler, ilk basta üye aidati, bagis, konser, kitap, rozet satisi gibi etkinliklerle gelir elde ederler. 1969 yilinda ODTÜ Ögrenci Birligi seçimleri yapilirken çikan çatismalardan sonra Ögrenci Birligi yönetimini Divan Baskani Münir Ramazan Aktolga 'nin almasi üzerine ODTÜ Rektörü, Ögrenci Birligi'ne yaptigi mali yardimi keser. Toplumcu Grup, bunun üzerine gelir saglamak amaciyla yeni yöntemler bulur. Hüseyin Inan, Atilla Keskin , Yusuf Aslan, Mustafa Taylan Özgür, Tuncay Çelen, Münir Ramazan Aktolga, Irfan Uçar, Rasih Ulas Bardakçi, Ahmet Tuncer Sümer, Müfit Özdes, Gülay Özdes, Gülay Kurnaz, Sule Albayraktaroglu, Türkan Sabuncu, Canan Koç (Durusan), Sema Halli, Pinar Erdemil , ekmek arasi köfte yaparak ODTÜ yurt ve kafeteryasi önünde 1 liraya satarlar. ODTÜ Mimarlik Fakültesi malzeme deposundan alinan kartonlara yapilan Che Guevera, Ho Chi Minh portreleri 2.5 liraya satilir. Mimarlik Fakültesi'nde bir serigrafi tezgâhi kurulmustur. Serigrafi tezgâhini da Istanbul'dan gelen iki kisi kurmustur. Burada afisler, posterler yapilir. Serigrafi yapanlar arasinda Ibrahim Niyazioglu, Mehmet Akin Atauz, Yusuf Aslan, Arif Sentek, Ali Artun, Pinar Erdemil, Sule Albayraktaroglu, Tuncay Çelen de vardir. Gölbasi'nda ''Çitir'' isimli bir kuruyemis büfesi açilir. Büfeyi Rasih Ulas Bardakçi, Mete Ertekin ve Ihsan Ata Yavuz çalistirirlar. Yusuf Aslan da bu sirada, Mimarlik Fakültesi ögrencisi Ertugrul Kürkçü, Koray Dogan ve diger arkadaslariyla birlikte Mimarlik Fakültesi'nde ''Mim Pub'' denilen kantini isletir.
Sinan ve ekibi bir gerilla harekâti için yaz stajlarini yaptiklari Dogu'da önce bir önyapi olusturdular. Daha sonra eylem merkezi olarak Malatya daglarini seçtiler.
'Dagcilar' grubu kir gerilla harekâti için gerekli bütün malzemeyi çesitli yerlerden saglar, bölge haritalari da ODTÜ'den temin edilir. Artik harekât baslamistir
Ilk Amerikali kaçiriliyor
ODTÜ'de gençlerin malzeme ve cephane alimlarina katkisi olmasi amaciyla islettikleri kantinde kullanilan buzdolabini Müfit ile Gülay Özdes evlerinden getirirler. Ertugrul Kürkçü bu konuda sunlari anlatmistir: ''Yusuf'la da ilk kez Sinan Cemgil 'in evinde karsilastim. Çok sessiz biriydi. Beraber Mimarlik Fakültesi'nde bir kantin isletelim diye isbirligi yaptik. Çünkü, gelirimiz yoktu. Sirf üç kurus para kazanmak ve onlari gerçek amaca uygun olarak biriktirmek için Yusuf, sirtinda bira kasalari tasiyabilir, köfte satabilir ya da soygun yapabilirdi.'' Dagda yasayabilmek amaciyla zorunlu ve gerekli malzemelerin saglanacagi bir diger yer de ODTÜ'dür. ''Dagcilar'' , ODTÜ Ögrenci Birligi'nin islettigi kantin, Mimarlik ve Matematik bölümlerinin büfeleri ile ODTÜ'nün malzeme ambarlarindan konserve, yiyecek, içecek maddeleri, mutfak esyalari, giyim esyalari alarak kamp yaptiklari bölgeye aktarirlar.
ODTÜ Spor Kulübü'nün yakasinda kirmizi-beyaz çizgileri olan siyah kazaklarini ''Dagcilar'' in Ankara ve Istanbul'da bulunan ekibinin hemen hepsi giyer. Ayrica, soförleri tehdit edilerek ODTÜ'nün otomobilleri de zaman zaman tasima islerinde kullanilir. Zaman zaman TIP'ten tanidiklari arkadaslari da ''Dagcilar'' a yardimci olur. Politik olarak farkli yöntemleri savunsalarda arkadasliklari her zaman devam etmistir. Çagatay Anadol, Atilla Keskin ve Hüseyin Inan 'la yurtta oda arkadasidir. Sinan, ODTÜ ve TIP'ten arkadasi olan Çagatay Anadol'a bir gün gider su istekte bulunur: ''Biliyorsun biz kir gerillasi için hazirlik yapiyoruz. Dagda bize gerekli olan malzemeleri bazi yerlerde depoluyoruz. Bu malzemelerin Ankara'da birkaç gün kalabilecegi bir yere ihtiyacimiz var. Kabul edersen birkaç gün senin evine getirebilir miyiz?'' ''Silah saklayamam. Baska bir sey getirmek istiyorsaniz getirin.'' Bir gece, sabaha karsi 03.00 gibi kapinin zili çalinir.

Kapiyi açan Çagatay Anadol, karsisinda Hüseyin Inan ile birlikte tiftikten yapilmis papaklari kafasina geçirmis ve sadece gözleri görünen 3-4 kisi bulur. Anadol'un evine silah hariç, çuval çuval erzak, kundura tamir etmek için biz, örs, çekiç, yiyecek olarak konserveler, saglik malzemeleri vb. birakan ''Dagcilar'' , birkaç gün sonra gelip, biraktiklari malzemeleri alirlar. Sinan, Hüseyin ve Atilla Keskin, daga gidecekleri zaman Çagatay Anadol'a ugrayarak, ''Allahaismarladik'' derler. Çagatay Anadol, sanki bir daha hiç görüsemeyecekmis gibi arkadaslarina sarilir. Sinan, ''Yahu sen simdiden bize ölmüs gözüyle bakiyorsun'', ''Evet. Çünkü aradiginiz gibi bir köylü bulamayacaksiniz. Siz, köylünün gözünde yabansiniz. Köylü, asil deneyleriyle biliyor ki, devlet çok güçlüdür ve hep ezilmemeyi ögrenmistir. Bu nedenle ikili oynar. Siz ölmeye gidiyorsunuz.'' Hüseyin ayrica, o dönem üstegmen olan Alpaslan Batu 'ya gider, ''Biz artik kir gerillasi asamasindayiz. Daga çikiyoruz. Senden harita ve Erzurum papagi istiyoruz'' der. Alpaslan Batu, ''4 tane adam daga çikip silah patlatti mi bu is olmaz. Bu isin egitimini gördüm. Sizinle gerilla eylemlerinde yokum, ama bazi konularda yardimci olabilirim'' diye karsilik verir. Alpaslan Batu, Oltu'da olan teyzesine, ''30 tane papak göndermesi'' için haber gönderir. Gelen papaklari Hüseyin Inan'a verir. Dagda gerekli olacak haritalar da ODTÜ Mimarlik Fakültesi deposundan alinir.

Dagda kir gerillaciligi yapmak için para ve silaha ihtiyaç vardir. Bu nedenle Ankara ve Istanbul'da birer banka soyulmustur. Saglanan paranin bir kismi daga aktarilarak bir miktar silah alinir, fakat yeterli bulunmaz. ''Dagcilar'' bu nedenle satis magazasi, Amerikan okulu ve bazi Amerikan kuruluslari ile malzeme depolarinin bulundugu Balgat'taki ABD üssünü basmayi kararlastirir. Ocak ayinin sonlarina dogru Hüseyin, Yusuf, Osman Arkis , Deniz, Mustafa Yalçiner üsse giderler. O gün her taraf karla kaplidir. ''Dagcilar'' , üssün girisindeki tel örgüleri kesmeye girisirler. Fakat hava çok soguk oldugu için o gün istediklerini yapamazlar. 14 Subat 1971 Pazar günü aksami 202 no'lu odada bir araya gelen Hüseyin, Deniz, Sinan, Recep Sakin, Alpaslan Özdogan , arabalari alip bulusma yerine giderler. Balgat Amerikan üssünün yaninda 7 kisi bulustugunda, saat sabaha karsi 03.00 civaridir. Üsse giren ekipten Hüseyin ile Yusuf, silah deposu olarak düsündükleri bir deponun kilidini demir testere ile kesmeye baslarlar. Kilidi kesen Hüseyin ile Yusuf, depodan içeri girerler. Fakat depo boya doludur. Baska bir depoda askeri malzemeler bulabiliriz amaciyla arastirma yapan ''Dagcilar'' , bir kulübe önünde duran Chevrolet marka, arkasi açik bir kamyonete rastlarlar. Kamyonete yaklasan Deniz ile Yusuf, silahlarini arabanin koltugunda uyuyan bir adamin kafasina dayarlar.

KAÇIRILAN ABD'LI ER SERBEST BIRAKILDI
Digerleri de gelirler. Yusuf, direksiyona geçer. Rehin aldiklari Teksasli Çavus Jimmy Ray Finley , üsdeki silah ve malzemelerin yerini söylemesi konusunda sorguya çekilir. Finley'in söyledigine göre, üsdeki silah ve malzemeler baska bir yere tasinmistir. Bunun üzerine çavus Finley'i de yanlarina alan ''Dagcilar'' , üsden ayrilmaya karar verirler. ''Dagcilar'' arabayla üssün kapisindan çikarken, kapida nöbet bekleyen güvenlik görevlilerini silahlariyla ates yagmuruna tutarlar. ''Dagcilar'' arabayla ara yoldan Bahçelievler son duraga, oradan da Konya yoluna çikarlar. Fen Lisesi civarina geldiklerinde Yusuf ile Hüseyin'in disinda herkes arabadan iner. Hüseyin ile Yusuf, Finley'in arabasini terk etmek amaciyla baska bir yöne dogru giderlerken diger ''Dagcilar'' , gözü bagli olan Finley'le ODTÜ'ye dogru yürümeye baslarlar. Hüseyin ile Yusuf, arabayi Dikmen Keklikpinar mevkiinde bir yerde sarampole yuvarladiktan sonra arkadaslarina yetisirler.

KARA PANTERLER PARTISI
ODTÜ yurduna getirilen Finley, gözleri bagli olarak odadaki alt ranzaya oturtulur. Sabah olmak üzeredir. Yusuf, telsizi eline alip, ''Tarzan Mustafa nasilsin?'' diye bagirir. Aksam yurda bir otomobil getirilir. 17 saat rehin tuttuklari Finley'i, cebine taksi parasi koyduktan sonra gözleri bagli olarak üniversite koridorlarindan, ögrencilerin saskin bakislari arasindan geçirerek otomobile bindiren Deniz ile Alpaslan, 15 Subat 1971 Pazartesi günü Bahçelievler'e götürerek, saat 21.00 siralarinda serbest birakirlar.

Deniz, Hüseyin, Yusuf, Sinan ve Mete Ertekin , 3 Mart aksami ODTÜ'nün 201 no'lu odasinda bir araya gelirler. Hüseyin, ''Her sey tamam. Hareket basliyor'' dedikten sonra, 5 arkadas, 201 no'lu odadan çikarak, Eskisehir yoluna dogru yürümeye baslarlar. Hepsi silahli ve parkalidir. ''Dagcilar'' , 1.5 saatlik yürüyüsten sonra ABD'lileri kaçiracaklari Kepekli Bogazi'ndaki NATO'ya ait Bayrak Gazinosu'nun Ahlatlibel Elektronik Taburu olan ''Tuslog Detachment 18'' Üssü'nün bulundugu yere ulasir ve üssü ana caddeye baglayan yolu dikenli tellerle sarilmis beton direkleri ile kapatarak beklemeye baslarlar.
Bu arada üsdeki nöbet görevini saat 24.15'te tamamlayan ABD'li erler, bir otomobille üsden ayrilarak Ankara'ya gitmek üzere hareket ederler. Otomobilin soförü Ismail Oksak , üsden ana yola çikmadan önce yolun direklerle kapatilmis oldugunu görür ve otomobili yavaslatir. ABD'li erleri tasiyan otomobilin yavasladigini gören Mete Ertekin , gizlendigi diregin arkasindan firlar ve otomobile dogru eliyle dur isareti yapar. Deniz, Hüseyin, Sinan ve Yusuf da barikatin arkasinda kosarak gelir ve otomobilin çevresini kusatirlar. Mete, otomobilin kapisini açarak, otomobildekilere Ingilizce, ''Asagiya inin'' diye bagirir. Bu arada soför, biraz çekistirdikten sonra otomobilin kapisini kapatmayi basarir. Mete bu kez, otomobilin açik olan kapi penceresinden soförün koluna silahi dayayarak Ingilizce, ''Kapiyi aç ve asagi in'' diye bagirir. Soför, böyle bir durumda saskinlikla siritmaya baslar. Mete bu duruma sinirlenerek, soförün yanagina silahin namlusunun ucuyla vurur ve yeniden, ''Otomobilden asagiya in'' diye bagirir. Durdurulan otomobilin içinde soförle birlikte 5 kisi vardir. Deniz ve Yusuf, otomobilin diger kapilarini tutarlar. Inen soförün yerine Yusuf biner. Mete, Ingilizce olarak, ''Türkiye Halk Kurtulus Ordusu adina tutuklandiniz. Politik mahkûm islemi göreceksiniz. Buyruklara uyun. Yoksa kötü olur'' der. Diger 4 kisi de iner. Hiçbirisinde silah yoktur. Soför, kendisine bir sey yapilmamasi için: ''- Abi bana bir sey yapmayin, ben Türküm'' der. Soförü de ABD'li sanan 5 arkadas, ''- Bastan söylesene Türk oldugunu''

''- Biliyorsunuz sandim'', ''- Nereden bilelim'', ''- Ne yapacaksiniz bana?'', ''- Ne yapacagiz? Birakacagiz.'' Fakat esas saskinlik, 4 general olarak istihbarati gelen askerlerin 4 er çikmasidir.

ODTÜ'DEKI ÇATISMADA 3 KISI ÖLÜR
Hükümet, ODTÜ'nün aranmasina karar verir. ODTÜ'nün aranacagi daha önceden ögrenilir. Çünkü, 4 Mart gecesi polis telsizinden, ODTÜ'nün aranacagi hakkinda yapilan konusmalar, radyo dinleyenler tarafindan oldugu gibi duyulur. Emniyet kuvvetleri, 5 Mart 1971 Cuma günü sabahi ODTÜ'yü sarar. Hüseyin bu sirada ODTÜ'dedir. Hüseyin'in yakalanmamasi için çareler aranir. Sonunda Tayfun Cinemre, motosikletle Hüseyin'i ODTÜ'nün ön kapisindan çikarir. Çatismalardan sonra gözaltina alinan ögrenciler arasinda bulunan Kor Koçalak da Hasan Ataol'a ait sivil kimlik kartiyla kurtulur. 9.5 saat süren çatisma sonunda Erdal Sever isimli ögrenci, Mevlüt Meriç isimli asker ve Aziz Yaltan isimli ahçi ölür.

THKO'nun Ankara ekibi bu eylemleri gerçeklestirirken, THKO'nun Istanbul ekibi de bir dizi eylem gerçeklestirir. Bunlardan en önemlileri THKO'nun ekonomik ve silah gereksinimini karsilayacak eylemlerin yapilmasidir. Istanbul THKO ekibinin, ekonomik gereksinimi karsilamak için yaptiklari ilk eylem, Gümüssuyu'nda bulunan Philips Anonim Sirketi'ni tehdit ederek para almaktir. Bunun için, sirket merkezi ögrenciler tarafindan taslanir, dinamit, silah atilarak tahrip ve tehdit edilir. Sirket yöneticileriyle görüsen Istanbul THKO ekibi, bu saldirilarin, ancak belli bir miktarda para verilmesi karsiliginda durabilecegini söyler. Bunun üzerine sirket yöneticileri, Istanbul THKO ekibine 10.000 lira verirler. THKO ekibi, ekonomik gereksinimlerini karsilamak amaciyla Cihan Alptekin, Alpaslan Özdogan, Yavuz Yildirimtürk, Nahit Tören, Taskin Tanman, Ibrahim Öztas : 5 Mart 1971 günü, Akbank Selamiçesme Subesi'ni soyarak 8.500 lira, Cihan Alptekin, Nahit Tören, Oktay Kaynak ve Ibrahim Öztas: 19 Nisan 1971 günü Is Bankasi Gaziosmanpasa Subesi'ni soyarak 23.630 lira, Ömer Ayna , Oktay Kaynak, Zerruh Vakifahmetoglu ve Avni Gökoglu : 3 Mayis 1971 Pazartesi günü Ziraat Bankasi Unkapani Subesi'ni soyarak 57.000 lira alirlar. Ziraat Bankasi Unkapani Subesi soygununda bazi aksilikler olur. Soygun sirasinda bankanin odacisi Tahsin Yaman öldürülür, soyguna katilanlardan Ömer Ayna silahiyla birlikte yakalanir. Istanbul THKO ekibinin ekonomik gereksinimlerini karsilamak için yaptiklari bir diger eylem ise toplumda çok degisik tepkilere yol açar. Istanbul THKO ekibi, Dr. Rahmi Duman 'in kösküne sürekli giden bir kiz arkadaslarindan ''Köskte büyük miktarda nakit para bulunmaktadir'' diye bilgi alir. Bu bilgiyi degerlendiren Istanbul THKO ekibi, Bakirköy, Incirli'de bulunan ''Duman Ruh ve Sinir Hastaliklari Klinigi'' sahibi Dr. Rahmi Duman'in Bakirköy Incirli'deki köskünü soymaya karar verir. THKO ekibinden Ömer Ayna, Nahit Tören, Zerruh Vakifahmetoglu, Avni Gökoglu ve Ibrahim Öztas, 15 Nisan 1971 Persembe günü, Dr. Rahmi Duman'in kösküne giderler. Köske giden THKO ekibi, Dr. Rahmi Duman'in evde olmadigini görür. Köskte bulunanlar baglanir. Fakat baglananlardan birisi bagini çözüp kaçarak, polis karakoluna gider ve olayi anlatir.

HAKAN DUMAN KAÇIRILIYOR
Polis ekibinin köske geldigini gören THKO ekibi, ani bir karar verir ve Dr. Rahmi Duman'in Saint Georg Avusturya Lisesi'nde okuyan 3. sinif ögrencisi 15 yasindaki oglu Hakan Duman 'i yanlarina rehin alarak evden ayrilir. Hakan Duman, Erol Tulpar 'in Okmeydani'ndaki evine götürülür. Rehin tutuldugu süre içinde, vakit geçirmesi amaciyla Hakan Duman'a Che Guevara 'nin ''Gerilla Günlügü'' , Ostrovski 'nin ''Ve Çelige Su Verildi'' kitaplari verilir. Bu arada gazetelerin, ''Küçük bir çocuk kaçirildi'' diye sürekli manset atip, polisin Hakan Duman'i aradigi bir sirada THKO ekibi, Hakan'in cani sikilmasin diye yazlik sinemaya film seyretmeye götürür. Hakan 15 yasinda olmasina ragmen yasitlarina göre fizik olarak geliskin ve 1.75 boyunda birisidir.

Duman ailesi, istenen fidyeyi vermeyi kabul eder. Bu nedenle, Ali Aydin Çig, Dr. Rahmi Duman ailesinin dostu ve muayenehanesinde çalisan Dr. Vecihi Demiral 'la Nisantasi'nda 18 Nisan 1971 Pazar günü, bulusarak istenilen 250.000 liralik fidyeyi alir. Üç gün rehin tutulan Hakan Duman, fidye alindiktan bir süre sonra serbest birakilir. Elde edilen bu paralarin bir kismini Atilla Keskin ile Alpaslan Özdogan , Malatya'dan Istanbul'a iki kere gelerek bir defasinda 150.000 lira, bir defasinda da 35.000 lira parayi dagdaki kamplarina götürür.
Mersin'de bulusan Ataol, Keskin ve Özdogan daha sonra Adana'ya geçerler. Esyalari Ataol'dan alan Keskin ile Özdogan, Nurhak'a giderken, Ataol da Ankara'ya geri döner.

12 Mart muhtirasiyla gelen sag bir darbede silahin kendilerine dönecegini bilen Sinan'lar ve Deniz'ler Ankara'yi terk ederler
Deniz ve Yusuf yakalaniyor

D ört ABD'liyi Amaç Apartmani'nda serbest biraktiktan sonra Sinan, Deniz, Yusuf , Emek'teki eve gelir. Orada bir gece kalan Sinan, Deniz ve Yusuf, daha sonra, Koç Yurdu'nun arkasinda bulunan Barinak Oteli'nin yanindaki bir eve gelir. 12 Mart Muhtirasi verilir bu sira. Hüseyin Inan 'in degerlendirmesi söyledir: ''Gelen sag bir darbedir. Amaçlari bizi ezmektir.'' Aramalar yogunlasmistir. Gazetelerde sürekli fotogralari yer almakta, radyodan sürekli olarak arandiklarina dair haberler verilmektedir. Barinabilecekleri ev kalmamistir. Bir an önce Ankara'dan çikarak Malatya'da bulunan arkadaslarinin yanina gitmeye karar verirler.

Hüseyin Inan'in bir süre daha Ankara'da kalmasi karari alan THKO ekibi, silahlarini ve malzemelerini yanlarina alir. Tayfun ile Sinan, Cinemre'nin beyaz, Yusuf ile Deniz, Ahmet Tuncer Sümer 'in kirmizi motorsikletiyle, 15 Mart günü gecesi saat 18.00'de ayri ayri yola çikar. Arkadaslariyla Malatya'da bulusmak üzere Sarikaya ilçesinden saglam motosikletle ayrilan Deniz ile Yusuf, Sivas yolu ile Malatya'ya giderken Sarkisla ilçesinde 16 Mart 1971 Sali günü gece yarisi yakalanir.
'ERIKLER ÇIÇEK AÇTIGI ZAMAN'

Tayfun Cinemre , yöreyi bilen Kadir Manga ile daha önce kararlastirilan mezra evine gider. Arkadaslari da oradadir. Yemek yedikten sonra evden ayrilan ekip, gece yarisi, konaklayacaklari Ilicak Magarasi'na dogru yola çikar. Her taraf göz gözü görmez zifiri karanliktir. Birbirlerini kaybetmemek için herkesin tuttugu bir ip yardimiyla yollarina devam ederler. Sonuçta magaraya varilir. Yorgun olduklari için herkes bir tarafa yigilir. Tayfun Cinemre, Deniz ile Yusuf'un kullandigi motosiklet kendinin oldugu ve artik ismi açiga çiktigi için ismi desifre olmamis Metin Güngörmüs' ün kimligini yanina alir. Mehmet Nakipoglu , Cinemre'yi Malatya-Ankara yoluna kadar götürür, orada birakir ve geri döner. Cinemre, Malatya-Ankara yolunda bir arabaya binerek Ankara'ya gider. Ankara'da Hüseyin Inan'la bulusan Tayfun Cinemre, Hüseyin Inan'a arkadaslarinin kendisini nerede bekleyeceklerini söyler. Dagda bulunanlar, Hüseyin Inan'i getirmesi için Mehmet Nakiboglu'nu Ankara'ya gönderir. Hüseyin Inan, çok sevdigi bir söz olan, ''Erikler çiçek açtigi zaman'' sözüne uygun bir zamanda, daga çikmak amaciyla Mehmet Nakiboglu ile Ankara'dan ayrilmaya karar verir. Bir sorun çikmamasi için Hüseyin ile Nakiboglu, ilk önce, Gölbasi çikisinda arkadaslarinin getirecegi otomobili bekleyeceklerdir. Haymana yol güzergâhinda Mogan Gölü kiyisinda bekleyen Hüseyin ile Nakiboglu, arkadasinin getirdigi otomobile binerek Ankara'dan ayrilir. Inan ile Nakiboglu, 23 Mart 1971 Sali günü sabahi saat 03.30 siralarinda Kayseri'nin Pinarbasi ilçesine varir. Hüseyin ile Nakiboglu, biraz dinlenip, sonra da yollarina devam etmek için Hüseyin Inan'in dayisi Kemal Kalayci 'nin evine gitmeye karar verir.
'MÜCADELEMI YAPTIM VE BURAYA KADAR GELDIM'

Hüseyin Inan'in ugrayabilecegi düsüncesiyle güvenlik kuvvetleri, Pinarbasi ile Pinarbasi'na bagli Yaslipinar köyünü abluka altina almistir. Yaslipinar köyünde Inan ailesinin tanidigi Mehmet Bayrak ve ogullari vardir. Hüseyin, hem akraba evi olan hem de ortaokulu okudugu dönemlerde kaldigi eve gidip biraz dinlenecek ve biraz yemek yiyecektir. Sabaha karsi dedesinin kapisini çalar. Kapiyi dedesi Haci Kalayci açar, Hüseyin ve arkadasini içeri buyur eder. Haci Kalayci'nin hanimi Zeliha Hanim, Hüseyin ve arkadasina, hemen bir kahvalti hazirlar. Hüseyin ile Nakiboglu, kahvaltiyi yaptiktan sonra, biraz dinlenmek için uyumaya hazirlanir. Kemal Kalayci, evinin bitisiginde evi olan damadi Hüseyin Saribas 'in yanina gider, ''Hüseyin bizim evde. Bir de arkadasi var yaninda. Eger onlari evde yakalarlarsa veyahut da bizim evde oldugu haberini alirlarsa mahalleli bundan zarar görür. Ne yapayim, bana bir fikir ver'' der. Saribas ''En iyisi teslim olmasidir. Ben gider karakol kumandani ve kaymakam ile konusurum. Bu isi olaysiz hallederiz'' dedikten sonra karakola gider ve ''Hüseyin Inan, dedesi Haci Kalayci'nin evinde'' diyerek, haber verir. Karakol kumandani ''Elimizdeki ekibin büyük çogunlugu Yassipinar'a gitti. Elimizde yeterince güç yok'' deyince. Saribas ''Sadece iki kisiler. Kimsenin burnu kanamadan onlari biz size teslim edecegiz'' der. Güvenlik kuvvetleri, Haci Kalayci'ni evini ablukaya alir ve Hüseyin Inan ile Mehmet Nakipoglu'na, ''Teslim ol" çagrisi yapar. Dedesi Haci Kalayci, Hüseyin'e ''Hüseyin, ev sarildi. Kimsenin cani yanmadan teslim ol'' der ve Hüseyin'in yastik altina koydugu bir tabancayi alir. Aralarinda su konusma geçer:

''Dede, sen aradan çekil. Ben, çemberi yarar kurtulurum.''

''Hayir Hüseyin. Sadece beni düsünme. Mahalleliyi de düsün. Eger sen teslim olmazsan hem bizim aile hem de mahalleli zan altina girer. Gel, teslim ol.'' ''Sen karisma dede! Kimseye bir sey olmaz. Ben, kurulan çemberi yarar çikarim.'' ''Sen bu çemberden kurtulamazsin. Teslim olmazsan hakkimi helal etmem.''

Hüseyin, ortaokulu okurken üç yilini dedesi Haci Kalayci ile dayilari Kemal, Kamil ve Aziz Kalayci 'nin yaninda geçmistir. Üzerinde çok emegi vardir. Hüseyin'in dedesi fakir bir ailedir. Aile, geçimini at arabasi ile yaptigi tasimacilikla yapmaktadir. Sonunda Hüseyin, teslim olmaya karar verir. Inan ve Nakiboglu, sabaha karsi saat 04.30'da jandarmaya teslim olur. Kayseri'ye götürülen Hüseyin Inan, burada, maksat ve gayeleri hakkinda sunlari söyler: ''Biz, bagimsiz Türkiye ideali için mücadele ediyoruz. Bunu saglayip basta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, ülkemizi sömürenleri kovduktan sonra, sosyalist Türkiye'yi kuracagiz. Ve dagitima önce babamin mal varligindan baslayacagim. Ben mücadelemi yaptim ve buraya kadar geldim. Bundan sonra da devam edecegim. Suçlarim sabittir, gizlemiyorum. Verilecek cezayi çekmeye hazirim.'' Hüseyin Inan ve Mehmet Nakiboglu, ayni gün Ankara'ya getirilerek, Jandarma Komutanligi'na teslim edilir.

THKO'nun lider kadrosundan Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in yakalanmasindan sonra geride sadece Sinan kalmistir. Gelismeleri ögrenmek, Ankara'da ve diger bölgelerde bulunan arkadaslarini daga götürmek amaciyla Mustafa Yalçiner , Ankara'ya gider. Yalçiner, 2 Nisan 1971 Cuma günü, Hasan Ataol, Mehmet Asal, Fevzi Bal, Osman Bahadir, Metin Yildirimtürk ve Ercan Öztürk 'le trene binerek Ankara'dan yola çikar. Tren, Akçadag'a yaklastigi zaman Yalçiner ve arkadaslari, istasyonda herhangi bir sorunla karsilasmamak için trenden atlar. Yalçiner ve arkadaslari, trenden atladiktan sonra yürüyerek Mustafa Göçmen 'in evine varir. Bu sirada Hasan Ataol hastalandigi için Ankara'ya geri gönderilirken diger grup, dagdaki arkadaslarinin yanina gider.

Sehirden yeni kadrolarin gelmesiyle dagdaki kadrolarin sayisi ve gücü artmistir. Fakat dagdaki yasama uyum saglamak üniversite kampuslarindan gelenler için kolay degildir. Bu nedenle zaman zaman aksilikler çikar. Cengiz Baltaci ile Metin Yildirimtürk'ün Arap (Sarikaya) Magarasi'nda sakladiklari bir Alman filintasi, bir bez kolonluk kirk fisek ve bir gözü ayarsiz dürbün, Ikinciler köyünden Nesim Laçin, Ali Gülbidak, Musa Ari ve Ali Aktas isimli çocuklar tarafindan bulunur. Çocuklar, magarada bulduklari silah ve malzemeyi P.T.T.'nin Ikinciler köyündeki radyolink istasyonunda bekçilik yapan Hasan Bektas 'a teslim eder. Magaradaki silah ve malzemeyi almaya gelen THKO ekibi, malzemelerin yerinde olmadigini görür. Magaranin civarinda Ikinciler köyü ile Bölüklü köyü bulunmaktadir. Haci Tonak Ikinciler, Mustafa Çubuk Bölüklü köyündendir. Yapilan sorusturma sonunda silah ve malzemenin Ikizler radyolink istasyonunda oldugu ögrenilir. Silah ve malzemeleri geri almak için Sinan, Haci Tonak, Mustafa Yalçiner ve Cengiz Baltaci, 24 Nisan 1971 Cumartesi günü aksama dogru radyolink istasyonuna gelir.
Istasyonun bekçilerinden Hasan Aktas ile Ali Laçin , istasyonun bahçesindeki agaçlari sulamaktadir. Haci Tonak, silahiyla bekçilerin yanina gelerek ''Bulunup size getirilen silahlar sizde imis, onlari bana verin, vermezseniz iyi olmaz, burayi havaya uçururuz, devletin milli serveti de heba olur'' der. Bu arada Sinan ve iki arkadasi da silahlarini bekçilere dogrultmuslardir. Dürbün, bekçi Ali Laçin'in küçük oglunun boynunda asilidir. Sinan, boynundaki bozuk dürbünü çocuga verir, Cengiz Baltaci'nin getirdigi biraz daha iyi dürbünü alir, boynuna takar. Malzemeler ve silah alindiktan sonra Sinan, Ikinciler köyünden olan Haci Tonak'a, ''Sen bunlarin evlerini biliyorsun. Ihbar ederlerse cezalarini veririz'' der. Haci Tonak da bu ihtari tasdik eder. Dagdaki erzaklari tasimak için Sinan, Tuncer Sümer'e, ''Bir katir satin al, getir'' der. Tuncer Sümer, gider bir katir satin alir, kampa getirir. Metin Yildirimtürk, katira, ''Nazmiye'' ismini takar

SOFÖR KARAALI BORAN OLAYI
Dagdaki THKO ekibi, Elbistan ilçesi Nurhak bucagi Egen geçidinde kamp kurmustur. Kamp kurulan geçidin hemen güneyinde Kullartatlar köyü vardir. Erzak almak için Kullartatlar köyüne gidilerek köyün bakkalindan alisveris yapilir. Kullartatlar köyü bakkali Hasan Koçak , erzak alanlardan süphelendigi için muhtara haber verir. Köyün muhtari da 22 Mayis 1971 Cumartesi günü, Elbistan ilçesi Jandarma komutanina olayi bildirir. Tuncer Sümer ile Fevzi Bal, erzaklari Malatya'dan Dogansehir'e götürebilmek için 23 Mayis 1971 Pazar günü Karaali Boran 'a ait cipi kiralar. Ciple birlikte Kullartatlar köyünün güneyindeki Sirikli Yaylasi'nin çikis basina kadar gelinir. Tuncer Sümer, erzagin tasinmasi için arkadaslarina haber verir. Mustafa Yalçiner ve üç arkadasi erzaki almak için cipin yanina gelir. Erzak tasinirken Fevzi Bal, cip ile soförün basindadir. Bu arada, bir kir bekçisi ile dört avci, cipin bulundugu yere dogru yaklasirken cipin soförü Karaali Boran, ''Allahini seven bana yardim etsin'' diye bagirir. Kir bekçisi, bir el ates eder. Fevzi Bal, kendini yere atar. Bu firsattan yararlanan soför Karaali Boran, cipine atlayarak Kapidere istikametine dogru hizla yol alir. Soför Karaali Boran, daha sonra, olayi Gölbasi Ilçesi Jandarma Komutanina anlatir.


Konu _aytekin_ tarafından (28-04-2007 Saat 09:11 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 28-04-2007, 09:13   #7
Aktif Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: dostun sayfasi
Mesajlar: 1,786
Tesekkür: 0
27 mesajina 61 kez tesekkür edildi
 _aytekin_ isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

ELROM ILE IBRAHIM ÖZTAS ÖLDÜRÜLÜYOR
Atilla Keskin, bu sirada, Malatya'daki dag karargâhindan ayrilarak, ilk önce Ankara'ya gelir. Daha sonra, Istanbul'a gider. Bu sirada, Hasan Ataol ile Ismail Tayfun Cinemre, Ankara'da bir motosiklet çalar. Tayfun Cinemre ile Fevzi Alkan , motosikletle, Hasan Ataol, Gülay Özdes, Türkân Sabuncu da trenle, 15 Mayis 1971 Cumartesi günü Istanbul'a gelir. Gülay Özdes, Türkân Sabuncu, Atilla Keskin, Tayfun Cinemre, Istanbul Senlikköy'de Kadri Çagli 'nin akrabasinin evinde, Hasan Ataol da Emirgan'da ablasi Lütfiye Hanim' in evinde kalir. 17 Mayis 1971 Pazartesi günü, Israil baskonsolosu Ephraim Elrom , THKP-C'liler tarafindan kaçirilir. Elrom'u THKO'lular da kaçirmak istemislerdir. Nahit Töre , bu konuda özetle söyle demistir: ''Atilla Keskin'in doktor olan agabeyisinin otomobilini bu istihbarat islerinde kullandik. Elrom hakkinda bazi bilgileri Istanbul Tip Fakültesi'nde okuyan Suriyeli bir ögrenci hem bize hem de THKP-C'lilere veriyordu. Fakat, THKP-C'liler daha erken davrandi.'' Münir Ramazan Aktolga , bu konuda sunlari anlatmistir: ''Elrom'u kaçirmayi THKO'cular çoktandir düsünüyorlarmis ve bu konuda epey arastirma da yapmislar. Bizim Ankara'dan hiçbir sey yapilmasin dememiz üzerine, Istanbul'daki Mahir'lerin durumunu bu biraz etkiliyor saniyorum. Daha sonra Elrom kaçirilinca ilk anda belirli isimler ilan edildi. Bu isimler içersinde Cihan Alptekin'in arkadaslarinin da isimleri vardir.''... ''Sinan Cemgil'ler Nurhak Daglarinda radyodan Elrom'un kaçirildigini duyunca Kürecik'teki Radar Üssüne Amerikalilari kaçirmaya gidiyorlarmis ve Elrom'un kaçirilmasi isi bir parola imis. Yani, Elrom kaçirilinca dagdakiler de orada bulunan Amerikalilari teslim alacaklar, böylece, hareket bütünlesecekmis. Bunu bizzat dagda olaylari yasayan Fevzi Bal, Ertugrul Kürkçü'ye anlatmis.'' Elrom'u bulmak amaciyla Istanbul'da bütün ev ve isyerleri Emniyet güçleri tarafindan 22 Mayis 1971 Cumartesi günü aranir. Bu aramada, Nahit Töre, Ali Aydin Çig, Cemal Alpaslan Ertug ve Ibrahim Öztas, Nigar Sancak 'in Beyoglu, Tünel'de bulunan kapisina disardan kilit vurulmus dershanesinde saklanir.
Cezaevlerinde bulunan devrimci tutuklularin serbest birakilmasi için kaçirildigi söylenen Elrom, bu aramada ölü olarak bulunur. THKO militanlarindan Ibrahim Öztas ise Izmir'de güvenlik kuvvetleriyle girdigi çatisma sonrasinda öldürülür.
Bu sirada, Ankara ve Istanbul'dan gerilla savasi yapmak üzere daga çikmak amaciyla yola çikanlar yakalanir. Ankara'dan yola çikan Fahri Dogu, Ömer Balköse, Seref Gürle, Mustafa Uslu ve Erkan Ertan , Tokat'a bagli Erbaa ilçesinin Kozlu bucagina bagli Findicak köyüne 2 km uzakliktaki orman içinde silahlariyla birlikte, 23 Mayis 1972 Pazar günü yakalanir.

Deniz Gezmis ile Yusuf Aslan, Sivas yolu ile Malatya'ya giderken Sarkisla ilçesinde 16 Mart 1971 Sali günü gece yarisi yakalanir.
Sinan Cemgil'den Ibrahim Kaypakkaya'ya, Yusuf Aslan'dan Deniz Gezmis'e uzanan yolculuk bir bir safak vakti sona erer. Jandarmalarla çatisan grupta önce Kadir Manga, daha sonra Alp ve Sinan can verir
Nurhak Daglari'nda susan silah

Jandarma ve köylülerin açtigi ates sonunda ilk Kadir Manga vurulur. Gögsünden vurulan Kadir,
yarim dakika sonra ölür. Ölümler pes pese gelir. Kadir'in arkasindan iki-üç kursun yarasi alan Alp, hemen can verir. Bacagi ve omuzu kanayan Sinan, yari ayakta, kuru bir agacin arkasinda siper almistir. Otomatik silahiyla kesik kesik etrafi tarar. Bir süre sonra Sinan'la birlikte silahi da susar.

Ismail Tayfun Cinemre ile Cihan Alptekin, Elrom olayindan sonra, Adiyaman civarinda bulunan arkadaslariyla bulusmak üzere Istanbul'dan ayrilmaya karar verir. Senlikköy'de ayni bahçe içindeki evlerin birinde Kadir Çagli ile Zeki Tekes , digerinde ise THKO'nun bazi kadrolari oturmaktadir. Cihan Alptekin, Istanbul'dan ayrilacagi zaman, kapi komsulari Zeki Tekes'le de vedalasir. Cihan, veda sirasinda Zeki Tekes'e, ''Arkadas, size ancak 24 saatlik bir teminat verebiliyorum. Bir aksilik olur enselenirsem 24 saat dayanacagim ve konusmayacagim. 24 saatten sonra kimse bana güvenmesin'' der. Cihan ile Tayfun Cinemre, motosikletle 31 Mayis 1971 Pazartesi günü Istanbul'dan yola çikar. Cinemre ile Alptekin, dikkati çekmemek amaciyla Tekirdag, Çanakkale üzerinden Adiyaman civarinda bulunan arkadaslarinin yanina gideceklerdir. Fakat, Alptekin ile Cinemre, Tekirdag'a 7 kilometre uzakliktaki Degirmenalti mevkiinde Emniyet güçleri tarafindan durdurularak kimlik tespiti yapilir. Cihan, YSE teknisyenlerinden Ali Erkinel 'e, Tayfun Cinemre, Metin Güngörmüs 'e ait kimlik kartlarini Emniyet mensuplarina gösterir. Emniyet mensuplari, Cihan ve Tayfun'dan, bu kez, nüfus cüzdanlarini ister. Bunun üzerine Cinemre ile Alptekin, motosiklete binerek Hayrabolu civarina kaçmaya çalisir. Asker, polis ve çevre halki tarafindan takip edilen Tayfun ile Cihan, kisa bir süre sonra yakalanir.

EKIP, IKIYE AYRILIYOR
Cihan ile Tayfun, Istanbul'dan ayrilmayi düsündügü günlerde, dagdaki ekip de elestiri-özelestiri yapmak amaciyla, iki gün süren toplanti yapar. 25 Mayis 1971 Pazartesi günü, yapilan toplantida, soför Karaali Boran olayi nedeniyle Tuncer Sümer, suçlu görülür ve cezalandirilir. Verilen cezaya göre Tuncer Sümer'in ekip komutanligi sorumluluklari alinir. Yerine Ahmet Erdogan getirilir. Dagdaki yeni komuta söyle olusturulur: Sinan Cemgil, Mustafa Yalçiner, Alpaslan Özdogan ve Ahmet Erdogan. 26 Mayis 1971 Sali günü de yeni seçilen komutanlar toplanir. Toplantida, iki eylem karari alinir: Birincisi Kürecik'te bulunan radar üssünün basilmasi, ikincisi: Gaziantep'ten Adiyaman'a para tasiyan arabanin soyulmasi. Bu eylemleri yapmak için Sinan Cemgil'in baskanliginda sekiz kisilik bir ekip olusturulur. Diger ekibin sorumlulugu Osman Arkis, Ercan Öztürk ve Semih Orcan'a verilir. Binbogalar'a gidecek bu gruba, hangi köylerde, kimlerle bulusulacak hepsi anlatilir. Karara göre, Karahan gedigindeki radarda kaç tane Amerikali subayin oldugu tespiti yapilacak ve onlar kaçirilarak karsiliginda Deniz, Hüseyin, Yusuf ve diger tutuklu arkadaslari istenecektir. Tuncer Sümer'e, Gaziantep Merkez Bankasi'ndan Adiyaman'a para tasiyan arabanin Gölbasi'ndan geçtigi gün ve saatinin istihbaratini yapma görevi verilir. Tuncer Sümer, bu istihbarati yapmak için Besnili Hasan Dalkiliç 'i görevlendirir. Teslim Töre'ye, hem Maras'a kadar uzanan dag eteklerindeki köylerle iliski kurmasi, hem de Karahan gedigindeki Amerikan radarinin kesfinin yapilmasi görevi verilir. Sinan, Alpaslan Özdogan, Mustafa Yalçiner ve Ahmet Erdogan, yeniden toplanir. Toplantida yapilan konusmalardan sonra Tuncer Sümer'e komutan sorumlulugunun yeniden verilmesi kararlastirilir. Sinan, Teslim Töre ve Osman Arkis, alinan karari gider Tuncer Sümer'e anlatir ve Binboga'ya gidecek ekibin basina tekrar komutan yapildigi söylenir. Tuncer Sümer'le bulusulan yerde yeni bir toplanti daha yapilir. Toplantidan sonra dagda bulunanlar, daha sonra, bulusmak üzere ikiye ayrilir. Sinan'in liderligindeki ekipte Sinan Cemgil, Mustafa Yalçiner, Alpaslan Özdogan, Ahmet Erdogan, Kadir Manga, Haci Tonak, Metin Güngörmüs vardir. Bu ekibin amaci, Akçadag-Kürecik Karahan gedigindeki Amerikan tesislerini ele geçirerek, içerde bulunanlari Deniz'lere karsilik olarak rehin almaktir. Tuncer Sümer liderligindeki ekipte ise Tuncer Sümer, Osman Bahadir, Metin Yildirimtürk, Mehmet Asal, Semih Orcan, Yusuf Aslan (Elazigli), Hüseyin Cemal Özdogan, Sadik Soysetenci, Cengiz Baltaci, Fevzi Bal, Osman Arkis, Recep Sakin, Ercan Öztürk, Mustafa Çubuk, Adem Topal vardir. Bu grubun amaci, banka parasi nakleden bir araci Malatya- Adiyaman karayolunda pusu kurarak soymaktir.

THKO ekibinin Malatya ve Adiyaman çevresinmde olduklari hakkinda resmi görevlilere ihbarlar gelmektedir. Kahramanmaras Valisi Adil Aktan , 26 Mayis 1971 Çarsamba günü su açiklamayi yapar: ''Elbistan'in Nurhak Bucagi çevresindeki Nurhak Dagi civarinda avlanan avcilar, asker elbisesi giymis bazi gençlerin kirlarda dolastiklarini görmüs ve ilgilileri haberdar etmislerdir. Yapilan ihbarlar üzerine gerekli incelemelerde bulunulmaktadir.'' THKO ekibinin iki gruba ayrilmasindan sonra yasanan olaylari, operasyonlara katilan Emekli Jandarma Kidemli Albay Yilmaz Erkekoglu, söyle anlatmistir: ''29 Mayis 1971 günü saat 21.00'de Sinan Cemgil grubu, eylem bölgesine gitmek üzere ayrilir. Ayrilis çok hüzünlü olur. Herkes birbirine içten duygularla sarilirlar. Zor kosullarin yarattigi ufak kirginliklar yerini göz yaslarina terk eder. Çiktiklari yolculugun sonunu biliyor gibi davranislari vardir. Üzüntü ve donukluk bütün güçlerini alip götürür. Dilleri sanki kilitlenmis, beyinleri durmus gibidir. Konusacak kelime ve konu bulmakta güçlük çekerler. Tekrar bulusma umutlari çok zayiftir. Ayrilanlarin arkasindan geride kalan grup, onlar gözden kaybolana kadar yasli gözler ile arkalarindan bakarlar. Sinan Cemgil grubu, yapilan plana göre Haydarli tren istasyonuna kadar yaya gidecekler, oradan trene binerek Akçadag istasyonuna ineceklerdir. Birinci asamadaki bölgenin yabancisidirlar. Ellerinde bölgenin genel durumunu gösterir harita da yoktur. Eylemin baslangiç zorlugu buradan baslamaktadir. Önce araziyi kesfedecekler, sonra yürüyecekler, daha sonra tekrar kesfedeceklerdir. Bu amaçla Haci Tonak'i mahalli köylü kiligina sokarlar ve guruba kilavuzluk görevi verirler. Haci Tonak zaten köy kökenli kavruk bir Anadolu çocugudur. Görecegi islevin yabancisi degildir. Arkalarinda yalniz sirt çantalari vardir. Bütün lüzumsuz esyalari gömmüslerdir. Yüklerin azligi ve yalçin arazinin Gölbasi ovasina dogru devamli alçalisi intikali kolaylastirir. Fakat önlerine tekrar yüksek bir silsile çikar. Bu Inekli Dagi'dir. Zirvelere yönelmektense çatak ve dere yataklari tercih edilir. Onlar da öyle yaparlar. Bir dere yatagini seçerler. Dere yataklarinin en begenilmeyen yönü, çevredeki yuvarlak taslari sinesinde barindirmasidir. Köseliler yumusak tabana saplanir kalirlar. Yürürken bu yuvarlak taslara çarpmamak ve basmamak gerekir. Fakat gecenin karanligi bu yeteneginizi elinizden alir. Düse kalka, sendeliye yuvarlana yürürsünüz. Zor bela dere yatagini geçerler, hafif meselik bir düzlüge ulasirlar. Gece yavas yavas yerini aydinliga terk etmektedir. Gün agarmadan bu tepelerin sonuna ve ovayi görecek bir noktaya ulasmak zorundadirlar. Sag yanlarinda bir bag, sol taraflarinda biraz daha sik bir meselik sirta dogru yükselmektedir. Meselige dogru yönelirler, toprak bir yolu takip ederler ve ovayi görürler. Ulasmak istedikleri ilk noktaya gelmislerdir. Dürbünle ovayi gözlerler, demiryolunu arastirirlar. Evet siyah bir kil gibi ovanin ortasindan demiryolu, karayoluna bir yaklasip, bir uzaklasip gitmektedir. Fakat gündüz gözü ile ovanin silahli olarak asilmasi olanak disidir. Zaten bütün gece yürüyüp çok da yorulmuslardir. Meseligin içine dalip kuytu bir yere çökerler. Günün agarmasi ile birlikte köy hayvanlarini yukari daga çikaran Inekli köyü çobani, meseligi takiben otlaga dogru yürümektedir. Meselikteki gerilla grubunu görür. Hiç istifini bozmaz. Çok da korkmustur. Köyde aksamlari bir yigin silahli adamlarin komsu daglarda dolastigini dinlemektedir. Hayvanlari yaya yaya sirti dolandirir. Gerillalarin gözetleyemiyecegi noktaya gelince, hayvanlari kendi basina birakir. Kosarak köye gider ve nefes nefese muhtara haber verir. Köyde telefon vardir. Muhtar, Gölbasi Jandarma Komutani'na durumu iletir. Basçavusun mevcudu azdir. Köyde eli silah tutan herkesin kendisi gelene kadar hazir olmasi talimatini muhtara iletir ve bir pikap jandarma ile Sinekli köyüne hareket eder. Köye geldiginde silahli köylüler de hazirdir. Çobanin kir gerillasini gördügü noktaya ters bir sirti tirmanarak çikarlar. Kir gerillasi yorgunluktan kimildayacak durumda degildir. Buna ragmen lider, gidilecek istasyonun kesfi için Haci Tonak'i yanina alir. Haci Tonak, tasidigi Akabe modeli makineli tabancayi Ahmet Erdogan'a teslim eder. Sinan Cemgil'de Kalesnikof marka, omuzlugu ayri, dipçigi ayri kilitlenen makineli tabanca vardir. Sinan Cemgil ile Haci Tonak, ovayi ilk gördükleri sirta dogru yürümektedirler. Haci Tonak önde gitmektedir. Sirti asarlar ve ovayi görürler. Gözleri hep ovada ve onu bastan basa kat eden demiryolundadir. Haci Tonak, asagidan sirta tirmanan köylüler ile jandarmalari görür ve 'Hoca' diye bagirip kendini yere atar. Sinan Cemgil, geriye ani bir dönüs yapar. Bu sebeple tel gözlügü gözünden firlar. Ileri derecede miyoptur. Gözlüksüz ileriyi görme olanagi yoktur. Gelenler önce, 'Teslim olun' ihtari yaparlar, ates etmezler. Sinan Cemgil, boynuna asili Kalesnikofu koltugunun altindan öne dogru kaydirip diz çökünce gelenler ates ederler. Sinan Cemgil, kisa bir darbe atisi yapar ve vurulur. Atisi gözleri görmedigi için rastgeledir. "

SINAN: NEHIRI GEÇEMEYIZ
Haci Tonak da olayi söyle anlatmistir: ''Biz, bir hayli kalabalik bir gruptuk. Ve epeyçe bir uzun süre de dagda kalmistik. Ve artik, bir seyler yapmak gerekiyordu. Hiç bir sey yapmamis olmak, eylemsiz kalmak duygusu kemiriyordu içimizi. Ikincisi, 12 Mart'tan sonraki tutuklamalar, baskinlar, öldürülen arkadaslarimiz. Bunlar da bizi bir an önce bir seyler yapmaya zorluyordu. Ve özellikle Deniz'lerin yakalanmasindan sonra ve onlarla ilgili idam edilecekleri veya kursuna dizilecekleri seklindeki rivayetlerin yayilmasindan sonra, biz bir an önce bir seyler yapma geregini duyduk ve grubun içinde belli bir kesimi alarak Amerikan üssünü basmaya karar verdik. Amacimiz Amerikan üssüne girmek, oradakileri rehin almak ve onlara karsilik arkadaslarimizi istemekti. Ama ayni zamanda da o üssü tahrip edecek hazirliklarimiz vardi. O sirada Sirikli Yaylasi denilen bir bölgedeydik. Biz, Sinan Cemgil, Mustafa Yalçiner, Alpaslan Özdogan, Kadir Manga, Metin Yildirimtürk, Haci Tonak ve Ahmet Erdogan, 7 kisi ayrildik, ana gruptan, önce aldigimiz bir istihbarat vardi. Toprakli Istasyonu'na gidecektik.''

Yolda, Gölbasi-Gaziantep arasi bir bankadan para nakleden bir araçtaki para da alinacaktir. Bundan sonra da Malatya'ya kadar gidebilmenin yollari arastirilacaktir. Ama bu yedi kisiden hiçbiri bölgeyi bilmemektedir. Bölge hakkinda bilgiler sinirlidir. Gidilecek yol, izlenecek güzergâhi hiç biri bilmemektedir. Tuncer Sümer'in yaptigi kesfe göre, Haydarli tren istasyonu daglik bir bölge içerisindedir. Bu istasyondan bir marsandiz trenine binilerek kaçmanin mümkün olacagi düsünülür. Bu nedenle, Haydarli Tren Istasyonu aranir. Iki günlük bir yürüyüsten sonra Helete köyünün civarina geldiklerinde gece olmustur. Ekip, gece, Göksu Nehri'ni geçmek ister. Sinan soyunur ve beline bir ip baglar. Gecenin karanliginda nehri geçmek için çaba gösterir, ama nehir bahar ayinda cosmus, suyu kabarmistir. Nehri geçmeyi deneyen Sinan, sonunda, "Nehri böyle geçemeyiz" der ve nehirden yüzerek geçmekten vazgeçilir. Ekip, gece karanliginda Helete köyünün içindeki köprüden geçer ve Inekli Köyü'nün bulundugu tepenin kuzeyine tirmanmaya baslar. Tepeye çikildiginda, Gölbasi'nin isiklari görünür. Ekip, bu kez, Haydarli Tren Istasyonu'nun bulundugu bölgeye gitmek için Inekli köyünün bulundugu yamacin güneyine dogru inmeye baslar. Fakat önlerine üç yol ayrimi çikar. Yapilan konusmalardan sonra ortadaki yoldan yürümeye karar verilir. Sabaha karsi Inekli köyü civarina varilir. En önde yürüyen Sinan, aniden önünde beliren bir köyün çobanlari Avsar Vazgeçmez ile arkadasi Haci Zevk ile karsilasir. Sinan, çobanlara, ''Merhaba'' diyerek bir seyler konusur. Ekip, bir süre yürüdükten sonra, bu kez, köyün bekçisi Vassaf Uçar 'la karsilasir. Ekibi gören köy bekçisi Vassaf Uçar, Helete köyüne dogru, ekip de Inekli köyüne dogru yürür. Fakat, köy bekçisi, ekip gözden kaybolur kaybolmaz bir kosu köye gelir ve köyün muhtarina olayi anlatir. Muhtar Mustafa Göksu da Gölbasi Ilçe Jandarma Birlik Komutanligi'na telefon ederek olayi haber verir. Bu olaylarin oldugu sira ekip, Inekli köyünün bulundugu tepenin yamaçina varir. Kimsenin göremeyecegi sanilan ekinlik, çukur bir yere oturarak, ne yapacaklari hakkinda konusurlar. Ekip üyeleri, 3 gündür yorgun ve uykusuzdur. Yorgunluktan herkes bitkindir. Ekip üyeleri, bu nedenle konulari fazla tartisamaz. Kadir Manga, ''En iyisi köye gidelim. Kimse bir sey yapamaz. Kendilerinin yasami tehlikeye girecegi için en azindan ihbarda bulunamazlar. Biz, gece ayrilip, belli bir mesafe aldiktan sonra ihbar etseler de bu o kadar da önemli degil'' der. Fakat, Kadir Manga'nin bu önerisi fazla ragbet görmez. Yapilan konusmalar sonunda Haci Tonak'in silahsiz olarak Gölbasi'na giderek, bir araç saglayip getirmesi konusunda karara varilir. Daha sonra, Haci Tonak ile diger ekip üyelerinin nerede bulusacagini belirlemek için Sinan, Kadir Manga ve Haci Tonak, ekibin bulundugu yerden ayrilir ve Inekli köyünün bulundugu yamaca dogru yürümeye baslar. Ekibin nerede bulusabilecegi belirlendikten sonra Haci Tonak, Helete köyüne giden sose yolunu da görmek ister ve Sinan'dan biraz olsun uzaklasir. Haci Tonak, Helete köyüne giden sose yoluna dogru ilerledigi sirada Jandarma Astsubayi Selahattin Ünsal komutasinda bir yay biçiminde pusuya yatmis 10 jandarmayi fark ederek geriye döner ve ''Pusu... Pusu var'' diye bagirarak kosmaya baslar. Inekli köyünün girisinden baslayan ve vadi boyunca süren çiplak tepenin üzerinde mevzilenen köylüler ve askerler de bu arada atese baslar. Sinan, önce, Haci Tonak'in ne dedigini anlayamaz. Fakat, ates baslayinca durumu anlar. Askerler, ''Teslim olun'' diye bagirmaktadir. Sinan, ''Esas siz teslim olun. Sizi vurmak istemiyoruz'' diye karsilik verir ve arkadaslarina haber vermek amaciyla arkadaslarinin bulundugu yöne dogru topallayarak kosmaya baslar. Sinan, kosarken gözlügünü düsürür. Jandarmalarin açtigi ates sonununda Sinan'in belindeki kütüklügün üzerinden bacagina bir kursun çarpmistir. Kursun girmemistir bacagina, ama Sinan sekerek arkadaslarina dogru kosmaktadir. Silah ve bagirislara üç gündür açlik, uykusuzluk ve yorgunluktan uyuyakalan digerleri de uyanmistir. Ahmet Erdogan ile Metin Güngörmüs, bu kargasalik sirasinda ortadan kaybolur. Geri kalan dört kisi, siper alip geri çekilmeye çalisirken ilk kursun yarasini Alpaslan Özdogan alir. Kursun, Alp'in boynunu siyirip geçmistir. Birbirlerine dört, bes metre uzaklikta olan Sinan, Alp, Mustafa Yalçiner ve Kadir Manga, birbirini koruyarak ekin tarlasinin içinden meselige dogru çekilmeye baslar. Üçü koruma atesi açarken, biri geri çekilmeye çalisir. Bu nedenle, geri çekilme çok yavas biçimde olmaktadir. Tepede mevzilenmis olan jandarmalar, yamaçta seyrek ve bodur meselikte siper almaya çalisan alti kisiye sürekli ates ettigi için ayaga kalkip kosmak imkânsizdir. Jandarmalar tepeyi tuttugu için yamaçta bulunanlar, ates edenleri görememektedir. Bir süre sonra jandarmalar, bütün vadiyi kusatan tepelerin hepsini tutar. Ayrica, jandarmalarin atesine köylülerin atesi de katilmistir. Jandarma ve köylülerin açtigi ates sonunda ilk Kadir Manga vurulur

VE SILAHLAR SUSUYOR
Gögsünden vurulan Kadir, yarim dakika sonra ölür. Ölümler pes pese gelir. Kadir'in arkasindan iki-üç kursun yarasi alan Alp, hemen can verir. Bacagi ve omuzu kanayan Sinan, yari ayakta, kuru bir agacin arkasinda siper almistir. Otomatik silahiyla kesik kesik etrafi tarar. Son uzun bir taramadan sonra Sinan'in silahi da susar. Ayagindan vurulan Mustafa Yalçiner, kipirdayamaz ve bir sey yapamaz hale gelir Sabah saat 06.30 siralarinda baslayip, saat 08.30'a kadar devam eden çatisma sonunda Sinan Cemgil, Alpaslan Özdogan ve Kadir Manga öldürülmüstür. Haci Tonak ile çatismada yaralanan Mustafa Yalçiner, yakalanir. Metin Güngörmüs ile Ahmet Erdogan ise o gün kaçarak kurtulur, fakat 1 Haziran günü, köylüler tarafindan yakalanarak, jandarmaya teslim edilir. Tuncer Sümer'in komutasindaki diger grup, Sinan'in komutasindaki gurubun basina gelenleri radyodan ögrenir. Bir durum degerlendirmesi yapilir ve grubun dagitilmasina karar verilir. Dagilan grubun bir kismi hemen yakalanir. Tuncer Sümer, Mustafa Karadag ile Filistin'e gider. Deniz ve arkadaslari için, onsekiz idam karari çiktigi gün Tuncer Sümer, Türkiye'ye gelir. O da ikinci gün yakalanir. Nurhak'ta ölen Sinan Cemgil'in cenazesi, 3 Haziran 1971 Persembe günü, ikindi namazindan sonra, Erenköy Galip Pasa Camii'nde kilinan cenaze namazindan sonra Üsküdar-Karacaahmet Mezarligi'nda topraga verilir.

  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi _aytekin_ üyemize tesekkür ettiler
aslanım44 (22-01-2020)
Eski 28-04-2007, 22:26   #8
Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: NEFES ALDIĞIM YER!!!!!
Mesajlar: 879
Tesekkür: 0
17 mesajina 42 kez tesekkür edildi
 bulut isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

cok uzun bir yazıydı ama cook ta anlamlıydı dostum emeğine ellerine sağlık paylaşımların için teşekkürleerrrr....

  Alıntı ile Cevapla
Eski 21-09-2007, 13:57   #9
Banlanmış Üye
Üyelik Tarihi: Apr 2007
Bulunduğu Yer: Adıyaman
Yaş: 56
Mesajlar: 193
Tesekkür: 0
0 mesajina 0 kez tesekkür edildi
 Barakbeyi isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Eyvallah Dost...
Ellerine Sağlık...

  Alıntı ile Cevapla
Eski 14-10-2015, 12:58   #10
Dost
Üyelik Tarihi: Apr 2015
Bulunduğu Yer: belcika
Mesajlar: 2,159
Tesekkür: 2006
113 mesajina 128 kez tesekkür edildi
 ramazan52 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

tesekurler ederim saygilarla

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bir, nurhakta, safak, vakti

Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:16 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1