Can Yücel 12. ölüm yıldönümünde aniliyor
http://www.gazeteciler.com/data/news...12459845-1.jpg
Yine Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor, yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor, yediveren limon salkım salkım, Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine... Hani vasiyet etmiştin ya ona "yerli tohum bankası kurun" diye... Sözünü unutmamış... Muhtar yine seni anlatıp duruyor; yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor. Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun... Vasiyet ettiğin gibi seni Datça'ya yerleştirdik. Önünden her geçtiğimde selamlaşıyoruz yine. Diğer vasiyetin de tamam. Aklıevvel bir galerici adını resim galerisine vermek istemişti de "sen de KERHANEYE adımı vermeyin" demiştin. Hatırladın mı? Vermedik tabii ki. İçin rahat olsun." Eşi Güler Yücel, Can Yücel için böyle yazıyordu... Şair Can Yücel ölümünün 12. yılında, 12 Ağustos Cuma günü mezarı başında ve Can Sokağında anılacak. Her yıl olduğu gibi, bu yılda Can Yücel'in mezarı başında şiirler okunacak, Can ile ilgili hatıralar tazelenecek.... Anma günü dolayısı ile Can Evi yine ziyarete açılacak, Can Yücel'in el yazması şiirleri, notları ziyaretçiler tarafından görülebilecek. Aynı gün Can Yücel'in vasiyeti olan "Yerli Tohum Bankası" konulu panel, köy kahvesinde gerçekleştirilecek. Sevdiğin Kadar Sevilirsin ******************** Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin Yaşadıklarını Kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün Gülebildiğin kadar mutlusun üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin işte budur hayat! işte budur yaşamak Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin Kadar Sevilirsin Can Yücel Bizde seni cok sevdik...unutmayacagiz da giderken biraktigin mirasa sahip cikiyoruz her gün senin siirlerini okuyarak ve yasiyarak ...nur icinde yat Hocam... http://galeri.uludagsozluk.com/13/ca...zarı_46786.jpg |
Can Baba... Şiirin ayyaş, küfürbaz çocuğu... :)
******* İki liseli arkadaş, liseyi bitirdiklerinde yurt dışında eğitimlerine devam etmek üzere yıllardır harçlıklarını biriktirmişler. Bu birikimlerini yıllarca her şeyden ahrum kalarak, fedakârlıklar göstererek yapmışlar. Liseyi beraber bitirdiklerinde Milli Eğitim Bakanını ziyarete gidip, yurtdışında okumaya gönderilmelerini talep etmişler. Ancak, bakan gençlerden birini dışarı çıkartmış ve içerdekine, - Seni gönderebilirim, ama arkadaşını gönderirsem dedikodu olur "oğlunu gönderdi derler" onun için onu gönderemem der. Bu durum dışarıdaki öğrenciye de söylendiğinde, durumu algılamasının ardından arkadaşına, - Madem öyle benim biriktirdiğim parayı da sen al, hiç olmazsa biriktirme amacımı kısmen gerçekleştireyim, der ve yıllardır fedakârlıklarla biriktirdiği tüm parayı arkadaşına verir. evet, bu milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'dir. Dedikodu olmasın diye göndermediği oğlu ise, bugünün ünlü şairi Can Yücel dir. Arkadaşı, İsviçre`ye gider ve burada tıp eğitimi alır. O kadar başarılı olur, o kadar başarılı olur ki, dünyada onun adını duymayan bir tıp adamı kalmamıştır. Bu profesör Türk olduğunu her fırsatta haykırmış, kendi icat ettiği, tasarladığı ameliyat aletlerine; Ayşe, Ceylan, Leyla, Eşek Semeri gibi Türkçe isimler vermiş ve konusunda ki her tıp adamı bu isimleri kullanmaya başlamıştır. Tahmin edeceğiniz üzere bu kişi Türkiye de bir hastane açmak istemiş ama Türk bürokrasi duvarını aşamamış ve halen bunu gerçekleştirememiştir. Oysa İsviçre; ülkede 60 yaşını aşan doktorlara ameliyat izni verilmemesine karşılık iki sene üst üste yasalarını değiştirerek ona bu hakkı tanımıştır. Bu ünlü cerrah sonunda Türkiye de tüm üniversitelerimizden takdir edildi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez, TBMM tarafından "Onur Madalyası" aldı. Bu kişi : Profesör Gazi Yaşargil'dir. (Alıntıdır) |
12.08.1999
Usta şairimiz Can YÜCEL'i vefatının 12. yılında saygı ve özlemle anıyoruz...
:harika: |
iyigunlersize
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:37 . |
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.