27-08-2019, 17:35 | #1 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Mar 2013
Bulunduğu Yer: artvin
Mesajlar: 4,681
Tesekkür: 7827
|
Muratgilin Damından Atlayamadım
Olay Diyarbekir’in en kalabalık mahallelerinden biri olan Ali Paşa mahallesinde geçer, mahallenin gençleri kendilerini mahallelerinden sorumlu bilip herhangi uygunsuz bir olay yaşansın istemezler.
siteadi.com - Muratgilin Damından Atlayamadım İşte bu gençlerden çok samimi, birbirlerini kardeş derecesinde seven iki genç vardır, bu gençler birbirlerinin evlerine teklifsiz girer çıkar, aynı evin içinde yaşıyormuş gibi hareket ederler, birbirlerinden ayrı gayrıları yoktur. Pazar günleri tatil günleridir ve o gün genelde Diyarbekirli’lerin piknik günüdür, Ali ile Kadri’inin aileleri de Pazar günü olunca bazen Gazi Köşküne, bazen İmam Akıl’a (bu zatın Hazret-i Alinin (r.a) kardeşi İmam Ukayl olduğu resmi belgelerde kayıtlıdır), bazen Fabrika köyüne, bazen Fidanlığa, bazen de günümüzde “hevsel” diye bilinen “Esfel” bahçelerine gidip piknik yaparlar. Burada yemekler pişirilir, çaylar içilir, oyunlar oynanır, Ali ile Kadri bazı arkadaşları ile ailelerinden ayrılıp tenha bir yerde içkilerini karpuz, şeftali, has (Diyarbekir’liler marul’a has derler) ve can eriğinden oluşan meyveleri meze gibi yer içerler, türkü söyler, sohbet ederler, akşam olunca da evlerine dönerler. Gün gelir Kadri hastalanır ve yatağa düşer, Ali iş dönüşü önce evine gider, sonra da Kadri gil’e gidip arkadaşı ile ilgilenir, ilaçlarını içirir, sağlık memurunu getirip iğnesini yaptırır, Kadri’nin bir de kız kardeşi vardır Hatice, Kadri’nin bu hastalığı sırasında kız kardeşi ile oturur konuşurlar, bu konuşmalar iki genci birbirine kalben yaklaştırır, ilgi duyurur ve duygusal bağlar oluşturur ama bunu kimseye söyleyemezler, çekinirler, utanırlar. Kadri bir zaman sonra hastalığından şifa bulup iyileşir sağlığına kavuşur, ama candan sevdiği arkadaşı Kadri’de bir değişiklik hisseder, Ali ise Kadri’nin kız kardeşi Hatice ile mektuplaşarak duygularını birbirlerine anlatmaya çalışırlar. Ali mektubunu yazar, bir kibrit kutusunun içine kor, küçede belirlediği bir duvarın gediğine yerleştirir, Hatice bu mektubu alır ve karşılığını yine bu şekilde yazar oraya bırakır, her iki aile de özellikle Kadri bu durumdan habersizdir. Fakat Ali’nin içindeki sevda ateşi kendisini durgunlaştırmış, rengini sarartmış, yemeden içmeden adeta kesilmiştir, bu durumu önce Ali’nin annesi fark eder ve: “ – Oğlum senin neyin var?, nedir bu halin?diye sorsa da Ali: “ – Ana bir şey yok, öylesine bazen canım sıkılıyor” cevabını vererek olayı geçiştirmeye çalışır. Ali’ye aynı soruyu candan arkadaşı Kadri de sorar: “ – Kardaş senin neyin var, yoksa aşık mısın, bana söyle gereği ne ise yapalım” der Ali: “ – Yok öyle bir şey olsa önce sana söylerim” cevabını verirken duygularını kalbinde gizli tutar, öyle ya sevdiği kız Kadri’nin bacısıdır. Sanki insanlar arkadaşlarının kız kardeşlerini sevmemelidir diye bir kanun varmış gibi, oysa gönül bu, ne zincire gelir, ne yasağa!..Ama Kadri için için araştırır ve görür ki Ali kendi kız kardeşi Hatice’ye vurgundur, bunu öğrenir ve kalbine bir şüphe ok’unun saplanmasını da önleyemez. Acaba diye düşünür Ali benimle sırf kız kardeşim için mi bu kadar samimiyet kurdu?.. Oysa Ali’nin düşüncesi daha başkadır, Hatice’yle evlenmek isteğini dışa vursa insanlar: “ – Yazıklar olsun arkadaşının kız kardeşine göz koymuş” derler endişesini yüreğinde taşımaya başlar. Mektuplaşmaları devam eder, Hatice yazdığı bir mektupta Ali’nin kendisini istetmesini, çünkü başkasına varamayacağını yazar, Ali bu mektubu okuyunca divaneye döner ve Hatice’yi mutlaka almak istediğine kendi kendisini inandırır., Çünkü geçici bir heves değil, gerçek bir aşktır yaşadıkları Hatice ile. Ali artık anasına açılmanın zamanının geldiğine inanır ve anasından gidip Hatice’yi kendisine istemesini ister, iş daha da ciddileşmiştir artık. Ali’nin ana ve babası Hatice’yi oğulları Ali’ye istemek üzere Kadri gilin evlerinin kapısını usule uyarak çalarlar, istek uygun görülür, sözler kesilir ve töreye göre “şerbet içme” günü belirlenir. Mahalle halkı bu izdivaca sevinir iki gencin birbirlerine uygun olduklarını düşünüp mutluluk dileğinde bulunurlar. Kadri, Ali’ye içindeki şüpheden söz etmemiş, sanki bir şey yokmuş gibi davranarak bir gün Ali’yi ve bazı arkadaşlarını alarak “Esfel” bahçelerine giderler, sohbet ederler, Kadri ile Ali artık enişte kayın birader olmuşlardır, düğün hazırlıkları yapılır ve nerede düğün yapılacak karara bağlanır. Kadri bir akşamüstü Ali ile “Esfel” bahçelerine iner, yine içki içip sohbet ederler, alkolün tesiriyle konuşurlarken birden münakaşaya tutuşurlar, Kadri belinden çıkardığı hançer ile can yoldaşı, aynı zamanda eniştesi sayılan Ali’yi bıçaklar, Ali aldığı bıçak darbeleri ile yerlerde sürünür, Kadri ise yaptığının şaşkınlığı içinden oradan ayrılır. Ağır yaralı olan Ali zor bela mahalleye gelir, çok kan kaybetmektedir, evlerinin kapısını çalıp içeri girmeyi düşünmez, çünkü bu olayın yani Kadri’nin kendisini bıçakladığını duyulmasını da istememektedir, yakın komşuları “Murat gil’in” damına çıkıp oradan kendi evlerinin damına atlayıp eve girmek ister Murat gil’in damına çıkan Ali çok halsizdir, kendini zorlar ve kendi damlarına atlar, fakat yerden kalkamaz orada vefat eder. Ali öldükten sonra ceketinin cebinden nişanlısı Hatice’ye yazdığı bir mektup çıkar ve Murat gil’in damından atlarken şalvarının cebinden dökülen altın paralar yerlere serpilir.. Bu hikayeyi ve daha fazlasını öğrenmek isteyenlere Vedat Güldoğan’n Diyarbakır Folkloru” adlı eserini salık verir, bu hikayelerin hep yaşanmış hikayeler olduğunu da belirtiriz. Muratgil'in damından atlayamadım Paralarım döküldü toplayamadım O yare mektup yazdım yollayamadım Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam El alem al giymiş ben karalıyam Mardin kapısında vurdular beni Hevsel bahçesine koydular beni Gözüm kapanmadan görseydim seni Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam El alem al giymiş ben karalıyam Yöresi Diyarbakır |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi seyyid üyemize tesekkür ettiler | jdean (05-05-2020) |
21-09-2019, 13:38 | #2 |
Can Dost
Üyelik Tarihi: Oct 2018
Bulunduğu Yer: Ankara
Mesajlar: 1,523
Tesekkür: 1451
|
__________________
. En uzak mesafe, iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan..... CAN YÜCEL . |
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi HÜLYADOST üyemize tesekkür ettiler | seyyid (15-10-2019) |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|