Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Türkü Hikayeleri
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 19-10-2007, 12:05   #1
gz_antepli
Guest
Mesajlar: n/a
Tesekkür:
mesajina kez tesekkür edildi
 
Tanımlı GAZİANTEP/BARAK-1.Bölüm

Barak türkülerini türkü severler bilir. Özelleklede Sayın Yusuf_Dicle(Kaçmaz) dostumuz. Size o Yöreyi anlatacam, Yani BARAK' ı
siteadi.com - GAZİANTEP/BARAK-1.Bölüm
BARAK VE BARAK KÜLTÜRÜ

Karkamış'tan başlayarak batıda Oğuzeli'ne, Kuzeyde Nizip Birecik asfaltına kadar uzanan güneyde Suriye tepeleriyle çevrili geniş düzlüğe Barak Ovası adı verilir. Verimli topraklar ve üzerinde yüzlerce yerleşim alanının yer aldığı bu ova. adını eski bir Türk boyu olan Baraklılar' dan almaktadır.Barak adına Halep Türkmenleri arasında Kanuni devrine ait kayıtlarda rastlanmaktadır. Bu konunun Oğuzların Bayat boyundan geldiği araştırmacılar tarafından kabul edilir.

Anlam olarak Barak çok tüylü köpek anlamına gelirse de Barak boyu için bu ifadeyi kullanmak son derece yanlış olur. Barak sözcük olarak kıllı anlamına gelir ki bu bir nevi önüne gelen ismi niteler. Kısa, uzun, şişman gibi. Barak boyunun Anadolu’nun hangi siyasi ortamında Anadolu’ya geldikleri pek kesinlik kazanmış değildir. Kaynaklarda bu konuda sağlıklı bir bilgi yer almamaktadır. Bilinen husus onların 16. yüz yılda Anadolu’da olduklarıdır. Baraklılar Anadolu’ya Beydilli cemaati ile beraber gelmişlerdir. Osmanlı şer;i sicillerinde ve Padişah Fermanlarında bu boyun adına da 16. Yüzyılın ortalarında rastlanmaktadır. Yani baraklılarda bu tarihler;de Anadolu’da olmalıdırlar. Gerçi onların sözlü tarihlerde bu yüz yılın başını işaret etmektedir.

Sonuç olarak Barak ve Beydilli oymakları Horasanda yaşarlarken siyasi bir tazyik ya da vuku bulan bir kuraklık sonucu 16. Yüzyılın başlarında Anadolu’ya gelmişlerdir. Şu şiir onların Anadolu’ya gelişlerini hikaye etmektedir.
Kalktı sökün etti piri dedeler, Çan çalar mayalar bozlaşır gider. Arap ata binmiş gelinler kızlar, Onlarda hup dilinden söyleşir gider.
Bizim beylerimiz düştüler yola. . Ala gözlerine ben olam köle. Abbasi beşiği, maafe bile Atlarda çöl deyi sızlaşır gider.

Mevcut konumdan daha güzel yere göçmek bile insanda bir burukluk yaratır. Asırlardır yaşanılan yerlerden, yurt tutulan topraklardan kopmak kolay değildir. Ata dede yurdu üzerinde unutulmaz acı tatlı olayların yaşanıldığı yerler hep hatırasında yaşar insanın. Zorunlu, zahmetli, meşakkatli ve sonu görülmeyen bu tür yer değiştirmeler sonraları kuşaktan, kuşağa aktarılır. Türkü olur, şiir olur, öykü ve destan olur. Anlatılanlara bakılırsa bu göçe 84 bin çadır katılmıştır. Sivas, Gemrik, Zile üzerinden Yozgat bölgesine gelinir ve oraya yerleşilir. Sonraları bunlar için yeni il denilen bir iskan bölgesi kurulur ve oraya alınırlar. Barak ve Beydilliler yaşamlarını göçebe ve hayvancılık üzerine kurmuşlardır.

17. Yüz yılın sonlarına doğru daha öncede değindiğimiz gibi devlet yeni bir iskanı uygulamaya koydu. Bunda amaç; konar göçer halkın merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağdaşmayan hayat tarzları yüzünden yerli ve çevre halkına zarar vermelerini önlemek, harap ve boş yerleri imar etmek o günkü anlamda şenlendirmek bu gibi yerleri yeniden tarıma açmak, devleti uğraştıracak unsurlar etkisiz hale getirmek ve bölgelerin sosyal etnik yapısını devlet politikası çerçevesinde değiştirip yeniden düzenlemek için bir dizi iskan hareketine girişildi.

Orta Anadolu’da konar göçer aşiretler hem merkeziyetçi devlet sistemine uymuyorlardı, hem de yerli halka ve onların ekinlerine zarar veriyorlardı. Colap ve Rakka' da ise devlet otoritesi yok denecek kadar sarsılmıştı. Buradaki yerli Arap kabileleri devleti oldukça uğraştırıyorlardı.
Tafsilatı geniş olan nedenler ve olaylar sonucu Başta Beydilli, Baraklar ve daha baş
ka Türk oymakları 17. asrın sonunda kuzey Suriye bölgesine kaydırıldılar. Böylece Beydil
li, Barak ve öteki Türk boylarının güzel günleri sona ermiş, acı ve hüzünlü günler başla
mıştır. İskanın icrasına Kadızade Hüseyin Paşa başlamış ve Yusuf Paşa tamamlamıştır. İs
kan başı Feriz (Firuz) beydir. Uzunca bir yolu ancak uzun ve meşakkat 1er sonucu kâtede-
bilmişlerdir.

Bu kez de kaderlerine bilip bilmedikleri yaban elleri çıkmıştır. Tehlikeli yolculuk ve varacakları yerde tehlikeli düşmanları onları bekliyordu.
Şu şiirde onların bu göç olayını hikaye etmektedir.
Dövülür davullar iniler dağlar, Harbiler çağrışır analar ağlar, Gürleyip Feyhana konduğu çağlar, Şemsettinden ubur etti Beydilli.
Kadıoğlu Yusuf Paşa gelende. Yalan Dünya benim derdi Beydilli, Seksen bin evle Rakka'ya iskan olanda, Tayı muvaliyi kırdı Beydilli.
Şiirde iskana tabi tutulan insan sayısının 80 bin olduğu görülüyor. Ancak bunların yanında 4 bin kişide çalgıcılar grubu (Aptallar) olduğu söylenenler arasındadır. İskan işi büyük bir disiplin ve takip altında yapılır. Devlet geriye kaçışları önlemek için çok sıkı tedbirler almıştır. Serin ve otlağı bol yaylalardan sıcak ve susuz çöl bölgesine gitmenin acı ve burukluğunu şu dörtlük en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Uzun yaylalardan konup göçerken, Soğuk sulu badeleri içerken, Al sofraya türlü taam açarken, Seyredin neye vardı halimiz.

Barakların kendi sözlü tarihlerine göre Colab'a sürülme nedenleri civar köylerin kendilerini devlete şikayet etmelerinin yanında, adlarının karıştığı devlete ait bir posta arabasının soyulmasıdır. Bununla ilgili devletin kendileri hakkında verdiği sürgün kararını aşiret ileri gelenleri bir aramaya gelerek müzakere ederler. Tabi bu toplantıda çeşitli görüşler ileri sürülür. İşte bununla ilgili bir dörtlük,
Feriz beyden Muslu beye bir selam, Gelin bu ellerden göçelim dedi. Ali Osman oğluna karşı durulmaz, Vakitken arayı açalım dedi.

Uzun, yorucu ve zahmetli bir yolculuktan sonra devletin denetiminde yeni iskan bölgesine vasıl olunur. Burası artık onlarında deyimiyle bilip bilmedikleri yaban elleridir. Başlarına gelenler ancak düşlerinde bile göremeyecekleri olaylardır. Sıcak çöl ikliminin altında yanık yürekleriyle birlikte şimdi kendileri de yanacaklardı. Acı ve hüzünlü günler onların her şeyini acılı kılacaktır. Yaşantılarını türkülerini ve öykülerini kara gün, kara yazgı ve kara haber onların içlerini karartacaktı. Doğa ile düşman ile devlet ile mücadele onları yaşamdan ve canlarından bıktıracaktı. Kısaca tatsız, tuzsuz bir yaşamın içindelerdi artık. Ne-gergiler kurdukları günler kalmıştı nede soğuk sulu badeleri, Her şeyleri kararmıştı.

Oysa yaşamları iyi, keyifleri yerindeydi, Urum dedikleri Anadolu’da, Anadolu bereket dolu, sevgi ve huzur doluydu onlar için. Yurt olmuştu, vatan olmuştu Anadolu.

Bir ikindi namazı çadırlar yıkıldı, ihtiyarlar atlandı, insanlar, hayvanlar, göç oldu yola. Katarın başına mayanın hası getirildi ve iskan başının işaretiyle yola koyuldular. Bu kez yönlerini güneye çevirmişlerdi. Yollar kat edildi, yaylalar, ovalar dağlar aşıldı. Fırat, bugünkü Carablus' un hemen güneyinden, Şemsettin den geçilerek Colab'a ulaşıldı. Colap ve Rakka Anadolu’nun kuzey Suriye ile kesiştiği nokta. Yağmurun, suyun ve doğa nimetlerinin en az olduğu yer. Öteden beri devletin cezalandırmak istediği toplulukların gönderildiği bir sürgün yeri. Sıcak, susuz, çöl ikliminin hakim olduğu ıssız bucaksız bir yer buralar. İlkel bedevi Arap aşiretlerinin kendilerinden başkasına yaşama hakkı tanımadıkları, devlet otoritesinin bitme noktasında olduğu bölgedir burası.

Baraklılar buralara daha önce belirlenen esas üzerine bir düzen içinde yerleştirilirler. İskan başı Feriz Bey buralarda yaşanılmayacağım anlayınca oymağın kalabalık bir kısmıyla Aceme yani İran a geçer. Beydillinin diğer obaları, Baraklar ve öteki Türk toplulukları 19. Yüz yıla kadar Rakka' da kalırlar. Kendilerini, tehlikeli düşmanları Arap boylarına kabul ettirirler. Ancak burada da meydana gelen bir kervan soygunundan yine onlar sorumlu tutulur. Bu kez de devletin takibine maruz kalırlar. Halep Valisi Abbas Paşa bunların üzerine yürüyerek Colab'ı dağıtır. Abbas Paşa'ya yenilen Beğdilli, Barak ve diğer oymaklar Cola-bı terk ederek dağılırlar. Rakka' dan ayrılan Beydilli’lerin önemli bir kısmı Gaziantep'in güneyine Sacur suyu ve Oğuzeli civarına yerleşirler. Ancak Lozan sınır antlaşmasıyla bu boyun bir çok oba ve köyleri sınırlarımız dışında Suriye de kalmıştır. Baraklara gelince onlarda yazımızın başında sınırlarını belirttiğimiz topraklara yerleştiler ve buraya kendi adlarını verdiler. Buralar ondan sonra Barak Ovası olarak anılmaya başlandı. Fırat’tan Oğuzeli, kuzeyde Nizip dahil bu geniş topraklar üzerinde yaşayan Baraklar kendi töre, gelenek, örf ve adetlerinin sentezi olan kültürlerini de günümüze kadar korumuşlardır.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz. Karkamış ve Barak ikisi de zenginliklerin yatağıdır. Birincisi tarihin, diğeri bereketin ve kültürün. Bu nedenle her ikisi de araştırmacıların ilgi alanı olmuştur. Bir çok tarihi değerler, belgeler ile Türkmenlerin birçok töre ve adetleri buralarda araştırılmıştır. Diyebiliriz ki tarih ve kültür iç içedir bu yerlerde. Bizlere düşen görev bu değerleri araştırmak ve değerlendirmek, aynı zamanda korumaktır. Türkiye bu değerlerle dopdoludur. Yeter ki onlar tarihin karanlığından gün ışığına çıkartılabilsin. Ancak her tarihi değer kendime kanında değerini bulur. Bu kural dünyaca geçerliliğini giderek artırmaktadır. Bir zamanlar Karkamış’tan kaçırılan, yağmalanan tarihi değerlerin yeri Louv-re ve British müzeleri olmamalıdır. Evet onlar kendi mekanlarında daha değer anlam ifade etmektedirler, işte Karkamış'tan kaçırılan bu tarihi değerlerin iadesi de insanlığa saygının ifadesidir. Bilelim ki tarih; insan zaman ve bir mekan içinde olur. Bu üç unsur tarihi olguların oluşum halkasıdır. O aynı zamanda insanlığın ortak ürünüdür. Bu nedenle tarih yağmacılığına son verilmelidir.

İ şte bu tanıtım kitapçığı içinde dünü, bugünü ve özelikleriyle tanıtmaya çalıştığımız Karkamış ve onun bir parçası olan Barak, bu zenginlikler ve özeliklerle doludur. Tarihin, bereketiyle kültürün simgeleştiği yerler buralar. GAP kapsamı içinde yer alan bu yöre ileriki yıllarda ekonomik ve sosyal yapı bakımından daha da ileri noktalara gelecektir. Başaklar bire on yerine 4050 verecek, fıstık, cumbasında daha da kırmızılaşacak ve toprak şaka şaka yarılmayacak susuzluktan. Mavi göğün altında yeşil bir ova uzanacak Fırat’tan taa Kilis'e dek. Harran’dan Elbeyli ve Oğuzeli ovalarıyla bir yeşilin uzantısı gibi. Boz kanatlı üveyikler uçuşacak göklerinde. Ve bakir Barak topraklarından bereket fışkıracak.


..:: Barak Sözlüğü ::..

AÇACAK Kapı kilidi,anahtar
AHIR Büyük ve küçük baş hayvan barınağı
AHMEDİYE Kadınların sarı renkli başörtüsü
AKKEZE Baston
AKKERE Hayvanların yem yedikleri yer.
ARASA Tahıl satılan yer.
ASHAB-ASBAP Elbise
AVRA-AVRAT Evli Kadın
AZAP Bir yıllık tarım işçisi
BAKDENİZ-MADENİS Maydanoz
BALCAN-BALDIRCAN Patlıcan
BASAMAK Sabit merdiven
BELLEĞAA Kirli suların aktığı açık kanal
BIHÇI Testere
BILDIR Geçen sene
BUYAN ŞERBETİ Meyan şerbeti
BÜK ÜZÜMÜ-BUK ÜZÜMÜ Böğürtlen
ÇARTLAK KEBABI Ciğer kebabı
CERCER Tahılları sapından ayıran kesici alet
CINCIK Kırık cam parçası
CİVELEK Arazisi olmayan köylü
CULLUK-CULUK Hindi
COR Bir kaç kişinin karşılıklı sohbeti
ÇATMA Üç ayaklı askılık
ÇIKIN-ÇIKI-ÇIHI Ekmeğe sarılan bez
ÇITKI Gelin başı süslemesi
ÇIKKLA-ÇIHLA Sadece
ÇÖMÇE Serviste kullanılan büyük kaşık
ÇÖRTEN Çatıdan akan suyu yönlendiren oluk

DAHRE-DAHRA Ağaç kesim işlerinde kullanılan alet
DARI Mısır
DEPELEMEK Ayakla ezmek
DEPİK Tekme atma
DEVLÜP Tahılların kabuğunu soyan alet
DIMIŞKI ÜZÜM Yöreye has bir üzüm çeşidi.
DİLME Üzüm suyu, nişastadan yapılmış tatlı
DON KAZANI Çamaşır kaynatmak için yapılmış kazan
DÖGME Buğdaydan yapılmış keşkek

DULDA Gölge
DULUK Saç Favori
ELETMEK Götürmek
EL ÖPEN Kertenkele
ERGEN Genç kız ve erkek,
FANUS Gemici feneri
FERMENE Kadın yeleği
FİREZ Ekini biçilmiş tarla
GEÇİ Keçi
GELİYSİN Geliyorsun
GİDİŞMEK Kaşınmak
GULUNÇ Sırt
GUVARMAK Bırakmak
HALLE Buğday ve şıra kaynatan kazan
HAMPARA Büyük ve beyaz sert taşlar

HANEK Konuşmak (Laf)
HAP HAP Takunya
HARADAN Nereden
HARAL Kıldan yapılmış büyük çuval
HAS Marul
HASITLAMAK Kıskanmak
HAYDE Yöreye has altı kösele üstü deri
HAYIR İncir
HAYRAT İçinde su depolanan üstü kapalı yer
HAYLA Nasıl
HAZVEL Korlanmış ateş
HEDİK Kaynatılmış buğday
HERİF Bey, Adam
HİM Bina temeli
HORANTA Aile fertlerinin tümü
HÖNÜSÜ ÜZÜMÜ İlkbaharda yetişen yöreye has üzüm
HÖSÜN Hüseyin
İTEĞİ-İTA Ekmek yaparken üzerine un konulan bez
İZAR Kara çarşaf

GABIRLIK Mezarlık
KAHGE Simit
GANNE Cam şişe
KASEFET BASMAK Uyuklamak , esnemek
KELLE Kez, defa, kere
KÖYNEK-GOYNEK Gömlek
KÜNCÜ Susam
LOĞ Taştan silindir
MAHRA Sebze kasası
MAHMİL Duvarın içine yapılmış dolap
MAKLAP Samanlık
MASMANA Zeytin yağı ve sabun üretilen yer
MAŞARA Tarla sulaması için oluşturulan alan
MAŞRAFA Sürahi
MELHAFE Seyrek dokunmuş kumaş
MERÇ Taban suyu yakın olan yer.
MESES Ucu demirli sopa
MEŞŞEFE Peştamal
MİŞ MİŞ Kayısı

MUMBAR Dolma yapımında kullanılan bağırsak
MIRRIK-MIRIH Cıvık çamur
NAHIR Büyükbaş sığır sürüsü
NİŞ Hafif nemli yer
OĞURLAMAK Hırsızlık yapmak
ÖKSEMEK Özlemek
ÖKENMEK Birisinin konuşmasını taklit etmek
ÖLBE Tahtadan silindir şeklinde kap
ÖRKLEMEK Hayvanı otlaması için bir yere bağlamak
ÖRTME Bir nevi balkon
PERÇEM Saçın ön kısmı
PİSSİK Kedi
PÖÇ Kalça
SALLAMA Kalınca yapılmış ekmek
SAVAN Sofra bezi

SERPENE Bağda üzümü kaldıran çatal sopa
SIYIPMAK Kaymak
SİFTAH İlk
SİLLE Tokat
SOKU-SOHU Bulgur,ezmek için taştan yapılan yer
SÖBELEK-SÖMEN Mısır koçanı
SÖÖRME Patlıcandan yapılan yemek
SULAMA Şeker, yağ ve hamurdan yapılan yemek
SUMSUK Yumruk
SÜLLÜM Tahta merdiven
SÜYÜK Çatının kenar ucu
ŞORAK-ÇORAH Tuzlu
TAĞA Pencere
TAPLAMA Bir çeşit ekmek
TEBELLEŞ Sataşmak

TELBİS ETMEK Ekimden önce araziyi bol su ile sulamak
TELİS Kendirden yapılmış çuval
TEMETOS-DOMATİS Domates
TAŞKALA Telaşlanma
TEŞT Çamaşır yıkanan geniş kap
TEZZE Taze
TİYEK Asma fidanı
TOSBAĞA Kaplumbağa
TUMAN Don
TÜSBEH Tespih
UŞAK Çocuk
ÜDÜRGÜ Matkap
YEKİNMEK Kalkıp fırlamak
YOORUM Yahu

YALBIDAK Yarı çıplak
YALYANAK Çıplak ayaklı yalın ayak
YENİCE Yeni ekilmiş bağ
YANNIK Ayran yapmaya yarayan araç
ZABIK Dar Sokak
ZAHVUR Kurutulmuş sarı çiçek
ZANBIRLANMAK Kızmak öfkelenmek
ZEMBİL Lastikten yapılmış kulplu sepet
ZEVZİR Küçük siyah renkli göçmen kuş
ZİBİL Hayvan gübresi <
ZİKKE Hayvanları bağlamaya yarayan demir
ZIRZA-ZERZE Kapı sürgüsü


SIIRLER-MANILER-TÜRKÜLER


Şiir ve Türkü, Barak insanı için vazgeçilmezlerdendir. Zira Baraklı, adeta bütün duygularını şiirleri ve türküleri ile dile getirmiştir. Çekilen acılar, kederler, gurbet duyguları, özlemler, sevinçler sevdalar kısaca insanoğlunun yaşayabileceği bütün duygular Barak’ta şiir olmuştur, türkü olmuştur. Gün olmuş isyan türküleri, gün olmuş isyan türküleri söylenmiştir. Ama her zaman tertemiz aşklar, sevdalar dile getirilmiştir.

Şiirler, türküler ve maniler Türk kültürünün önemli bir parçasını oluşturan Barak kültürünün temel taşlarındandır. Barak isanı şiirlerle, türkülerle, manilerle doğar ve onlarla yaşar demek pek yanlış olmaz. Geçmişten günümüze odalarındaki sohbetlerin en önemli parçasınıda türküler oluşturur. Geçmişten günümüze kadar söylenen şiir ve türkülerden derlediğimiz bazıların kitabımızın bu bölümüne aldık. Elbette Barakta çok sayıda şiir, türkü ve mani vardır. Ancak biz sadece birkaç örnek alabildik.

Barak havaları, Barak Türkmenlerine özgü bir uzun hava türüdür. Barak Türkmen köyleri Gaziantep'in Oğuzeli ilçesiyle Urfa'nın Akçakale ilçesi arasındadır. Bu ovaya Barak Ovası denir. Önceleri Karkamış olan beldenin adı "Barak Bucağı" olarak 1970'de değiştirilmiştir. Barak ovasının güneyinden Suriye sınırı geçmektedir. Bu nedenle Barak aşiretinin birçok köyleri bugün Suriye toprakları içinde kalmıştır. Barak Ovası'nda Suriye topraklarında kalanlar ile birlikte 81 Barak köyü vardır.

Barak havaları, Barakların yaşadığı yörelerde yaygın olup, özellikle Oğuzeli, Kilis, Nizip, Adana ve Kahramanmaraş'ın kimi kesimlerinde canlılığını korumaktadır. Sözlerinde genellikle iskân (göç), doğa, sevda, ölüm, halk hikâyelerinden alınan konuları bulmak mümkündür. 11'li hece ölçüsünün kullanıldığı dizilerde "aman", "yavrum", "yandım", "gine", "yet miyecise" gibi katma sözler kullanılmıştır. Uzun hava söylemeden önce söyleyeni uzun havaya hazırlayıcı nitelikte bir açılış yapılır. Açış, bağlama ya da zurna ile olur. Çalgının yaptığı açışta en önemli ve belirgin tür özelliği, çok sık sekilemelerin yapılmasıdır. Barak havalan Hicaz, Hüseyni, Rast, Saba makamlarının kullanıldığı uzun havalardır. Kimi Barak havalarında Hüseyni başlanır, sözlerin bağlandığı kısımlarda Hicaz makamına geçki yapılır, sonra, Hüseyni'ye dönülür. Uzunhavalar genellikle tiz seslerden başlar, inici bir yapı gösterirler. Türü belirleyen diğer öğeler, trillerin ve zaman zaman ters glisandoların yapılması, motif ve küme sekilemeleridir. Yörede bu türü seslendiren başarılı seslendiricilerden Adana'lı Halit Araboğlu ve Kilis'li Aslan Sazcı'yı sayabiliriz

Deyiş-1

Uzak yoldan geldim senin adına
Dökülmüş yüzünde nurun kalmamış
Ezel, kaşın ilen işmar ederdin
Şimdi söylemeğe dilin kalmamış

Havas oldum elindeki badeye
Karşı duram senden gelen kadaya
Çoluk çocuk doldurmuşsun odaya
Bana oturmaya yerin kalmamış

Miskin Alim der ki koymam sıradan
Sürün gitsin engelleri aradan
Şu benim muradım versin Yaradan
Benli sultan hepinizden güzelmiş

CENAZE ADETLERİ

Hayat madalyonun iki yüzü gibidir.Bir yanı iyi ve tatlı, diğeri iske acı ve hüzün dolu.Yani hayat sevincin mutlulğun acı ve hüznün bir yumağıdır.İnsan oğlu yaşamın penceresinden bunları hep görür durur.Ancak yaşam herşeye rağmen devam eder.Evet sözü Barak’ta cenaze adetlerine getirmek istiyorum.

Ölümün çaresizliğine yenik düşen insanoğlu, teselliyi inanç ve adetler üzerine kurdukları geleneklerde aramışlardır.Barak’ ta bu gelenek İslam inancı üçerine kurulmuş fakat kendilerine özgü cenaze ve defin adetleri vardır.Doğaldır ki, bir yakının, bir dostun ya da bir tanıdığın ölümü herkesi sonsuz acı ve kedere gark eder. Bu acı ve duyulan üzüntü ağlama ve ağıt şeklinde tezahür eder.Ölünün yakını kadınlar dövünme saçlarını yolma ve kan çıkıncaya kadar yüzlerine tırnaklarını çizerler.Yanık sesli bazı kadınlar ağıt şeklinde türkü yakadak herkesi ağlatırlar.Ölünün naaşı etrafında halka atarak oturan mkadınlar, venazenin kalkmasına kadar bu çırpınma ve ağlamalarını sürdürürler.Son derece üzgün görünen erkekler ise gözyaşlarını içlerine akıtırlar.Ölüm haberi tüm yakınlara ve tanıdarlara en seri vasıtalarla ulaştırılır.Haberi duyan akraba ve dostları da aynı şekilde en seri yolla ölü evine ulaşırlar.Bir yandanda defin için gerekli hazırlıklar yapılır.Yıkama ve kefinleme işi tamamlandıktan sonra tabut eller ve omuzlar üzerinde mezarlığa götürülür.Burada hazırlanan mezara aynı usüllerle bırakılarak üstü tümsek oluncaya kadar topraklanır.Defin işine katılanların ölünün mezarına kürekle toprak atması bir saygı ve dostluğun ifadesi olarak telakki edilir.Defin işinden sonra ölünün yakınları bir yana çekilerek cenazeye katılanların başsağlığı dileklerini kabul ederler.Kalabalık bu sırada topluca köye döner.Dışarıdan gelenler için yemekler hazırlanır.Her ev yeterince misafirini alarak hazırladığı yemeği onlara ikram eder.Genellikle ölü evinin dışında her ailenin böyle yemek yapma geleneği vardır.Yine böyle yemekler için mutlaka bir koyun ya da kuzu kesmek gereklidir.Ölü evi halkı için diğer evlerden yapılmış yemekler getirilerek ölünün yakınlarının yemek yemeleri sağlanmış olur.Sonraki günlerde bir hafta ya da 10 gün süre ile ölü evine taziyeye gelinir ki buna ”yas yerine gitme” ve “hatır alma” denir.Yas yerine gelenler ölü evine yardım kabilinde bir şeyler getirirler.Bu muhtelif gıda maddeleri olabileceği gibi bir koyun yada kuzu olabilir.Taziye boyunca gelenlere yemek verilir, ayrıca çay ve acı kahve ikram edilir.Barak’ta hangi amaçla olursa olsun misafir durumunda olan kişilere ikram ve hürmet etmek en büyük gelenektir.En acılı günlerinde bile insanlar acılarını yüreklerine gömerek, misafirleri ile yakından ilgilenip, hürmet ve saygı gösterirler.

Ölenin elbise ve ayakkabısı köyün dışında fakir kişilere verilir.Yedi gün sonda ölünün canı için tuz dağıtılır.Kırkıncı gününde mevlit okutulur.Üç ay sonra da yine ölünün canı için helva dağıtılır.Bir yıl sonra da kurban kesmek adettir.Bayramda da mezarlık ziyaretleri yapılır.



BARAK YÖRESİNDE GİYİM

Barak’ta eskiden kadın ve erkeklerin geleneksel giyim tarzları ve kullandıkları giysiler vardır.Ancak son yıllarda bu eski giyim geleneğinin büyük ölçüde değiştiğini görüyoruz.Eski giyim tarzını günümüzde artık belirli ve özel günlerde giyilmektedir.



ERKEK GİYSİLERİ

Önceleri erkekler başlarında fes onun üzerine “ahmediye” denilen bir nevi başörtüsü sararlardı.Durumu zengin olanlar ise ipekli Trabulus bağlarlardı.Uzun entari tipi fistan giyilir bunun altında da beyz bezden dikilmiş şalvar tipi bir giysi olurdu.Kışın ve özellikle çalışırken aba giymek bir gelenekti.Aba daha sonraları bir çeşit iş öynüğü şekline dönüştü.Ayağa yemeni giyilirdi.Bugün için çdğunlukla pantlon,şalvar ve ceket giyilir.İleri yaştakiler başlarına şapka takar ancak yeni nesilin şapka vurma geleneği yoktur.



KADIN GİYSİLERİ

Barak’ta kadınların başları iki baş örtüsüyle bağlanır.Birinci örtüye baş ve boyun kısmı kapatılırken ikinci örtü bunun üzerine bir şerit gibi bağlanır ki buna “alın ya da baş bağlama” denilir.Geleneksel Barak kadın giysi tarzı üçetektir.Bu kıyafet adından anlaşılacağı üzere üç parçadan oluşur.Alta uzun bir entari buna “Köynek” denilir.Onun üzerinde dilimli parçalardan ibaret “zubun” vardır.En üstte “fermene” giyilir.Bunların üzerine de belden bağlama ve bir dikdörtgen olan bir önlük vardır.Ayrıca don anlamına gelen uzun ve geniş diz donu giyilir.Ayağa sarı papuç giymek yine gelenektir.Barak kadınlarının güzel ve düzgün giyimleri bayram ve düğünlerde daha çok görülür.



BARAK TÜRKÜLERİ

Barak’ın bilinen en büyük özelliklerinden birisi de türküleri ve oyunlarıdır.Bunlar tümüyle yöreye özgü folklor ürünleridir.Bu yönüyle Barak oldukça zengin bir kültüre sahiptir.Yine Barak’ta her türkünün bir konusu her olayında bir türküsü vardır.Bu bakımdan türküler anlam yüklüdür.Yaşanılan olaylar çekilen sıkıntılar,göçler ve göçlerin zorlukları yapılan savaşlar,sürgünler isyanlar işte bunlar türkülerin konuları olmuştur.Bu nedenle acı hüzün ve dert yüklüdür türküler.Zaten Barak türkülerine genellikle dertli denir.Barak dertlisi.

Tabii Barak türkülerinin içinde sevgiyi güzeli ve güzelliği ifade edenleri de vardır.Ayrıca düğünlerde ve eğlencelerde topluca söylenen bir nevi kırık hava ve mani türü olan türkülerde görülmektedir.Türkülerin söylenmesinde halk arasında geçerli sayılan ses,sert ifadeli söyleniş şeklidir.Bir nevi haykırış gibi.Yörede erkekler arasında görülen ses genişliği çoğunlukla tenordur.Kadınlarda türkü söyleme geleneği yok denecek kadar azdır.



Barak’ta en çok şu türküler söylenir.Barak dertlisi,İskan, Beyveled, Bilal bey, Bey mayıl, Hurşit, Öksüz oğlan, Ali paşa, Ezogelin, Döne gelin, Haco gelin, Gündeşli oğlu ve Leylim türküleridir.Aşağıdaki dörtlükler Barak türkülerine bir örnek teşkil eder.



Kavum aşiret bir vualim var size
Çıkmışım mansur gibi dara ben
Korkarım yarimi yad eller alır
Boğulurum namus ile ara ben



Benim gönlüm seyir ile seyranda
O kız gezer düğünlerde bayramda
Benim gönlüm emmim kızı meryemde
Korkarım ki hasret gidem yara ben



Türlü iblis giymiş boylu boyunca
Yar yüzüne bakamadım doyunca
O yar gelip helallaşak deyince
Kan ağladım gözlerimden yaş geldi



Seyran edip seyrangahtan gelirken
Yine yolum dost köyüne düş geldi
Ben kendi derdime derman ararken
Boyunuma bilinmedik iş geldi






HALK OYUNLARI

Barak oyunları topluca elele tutuşarak halay şeklinde oynanır.Halaylarda başta erkekler geride de kadınlar yer alır.Oyunlar davul zurna eşliğinde olur.Halayın başında bir erkek bulunurki bunun görevi “baş çekme”dir. Bu kişi aynı zamanda ekibin düzen içinde oynamasını sağlar.Kadınların baş çekme geleneği yoktur.Barak folkloründe ferdi oynama durumu görülmemektedir.Oyun ritimleri Anadolu’nun diğer bölgelerindeki oyun sitillerinden farklıdır.Kına gecelerinde ya da güveği donatmada tek ya da ikişerli gruplar halinde oynama durumu görülmektedir.Genel olarak folklörün doğal özelliklerinden birisi de giyilen kıyafettir.Bu hususa Barak’ta çok önem verilir.Rengarenk bu geleneksel kıyafetler içerisinde Barak oyunlarının cezbediciliği kabul edilir bir gerçektir.Yöre oyunları için ne çok ağır nede çok hareketli ifadesini kullanamıyoruz.Ancak bunların ortası sözü belki de gerçeğe daha yakın olanıdır.

Barak’ta oynanan oyunların başlıcaları şunlardır.Ağır hava, Coma düzü, Düz hava, Velde,Berde,Üç ayak, Cezehir, Meryem ve leylim havalarıdır.



LEYLİM OYUNU
Leylim türkülü bir oyun adıdır.Bu, düğünlerde veya bayramlarda oynanır.Leylimi oynarken kadın erkek birlikte elele tutuşarak büyük bir daire teşkil ederler.Türküyü bir genç kız veya kadın söylemek isterse o zaman erkekleri halkaya tutturmazlar,yalnız kendileri oynar

Leylim türküleri bizim bildiğimiz manilerden ibarettir.bu maniler sonlarına önlerine bazı kelimeler getirmek şartiyle muhtelif ahenk ve bestelerle terennüm edilir.Bu kelimeler herhangi bir maniye eklenirse o maninin bestesi değiştirilir,oyunda da sıçrayış ve hareketler değiştirilerek seslerin ahengine uydurulur.


Barak Kültürü-Folklorü


Daha çok Barak türküleri ile bildiğimiz bir Türkmen aşiterti olan
Baraklar kapalı toplum olma özelliğini günümüze kadar sürdürmüştür. Bu nedenle kendilerine özgü kültür ve geleneklerinide aynı ölçüde korumuşlardır. Türk misafirperverliğini, Türk örf ve adetlerini, Orta Asyaya uzanan tüm özellikelerini Baraklarda görmek mümkündür. Baraklar Horasan'dan Anadolu'ya oradan da şimdiki yaşadığı yerlere getirdikleri töre ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kalmasını bilmişlerdir.



Barak Mutafağı

Eski Türk yemeklerini büyük bir kısmı ile Baraklara özgü yemek çeşitleri, bu yörede oldukça yaygın görülmektedir. Esasen Baraklar bu anlamda zevklerine düşkün insanlardır. Misafir ağırlamak onlar için bir şeref ve mutluluk kaynağıdır. Bu anlayış Barakları misafir perver kılmıştır. Bunun için Barakta her evin özel olarak misfirlerini ağırladıkları odaları vardır. Misafirlerin ağırlandığı, toplu sohbetlerin yapıldığı ve sorunların konuşulduğu bu odalar Barak’ın bir nevi kültür yerleridir. Acı kahve anlamına gelen Mırra’da bu odaların vazgeçilmez içeceğidir. Misafirlere mırra ikram etmek onlara verilen değerin ve gelişlerinden duyulan memnuyetin ifadesidir. Barakta günlük hane halkının yemeklerinin dışında, ziyafet, bayram, düğün, ölü ve yol yemekleri yapılmaktadır. Yöreye özgü 15 çorba çeşidi bakımından Barak mutfağı oldukça zengindir. Pilav her yerde pirinç ve bulgurla yapılır. Ancak Barakta pilav malzemesi olarak, birde firik kullanılır ki firiği başka yerde görmek mümkün değildir. Yöreye özgü firik pilavı sade yağla ve üstü kaplama etle servise hazırlanır ki lezzet ve tad bakımından ender bir pilav çeşidir. Firik buğday başaklarının henüz tam olarak olgunlaşmadan ateşte pişirilmesi ile yani bir nevi kebap yapılarak hazırlanan bir bulgur çeşididir. Etle yapılan çok çeşitli türleri vardır. Şişte kuşbaşı, kıyma, pirzola buraların vazgeçilmez kebaplarıdır. Yine bir kebap çeşidi olan patlıcan kebabı vardır ki buda yöreye özgü kebap türüdür. Çekilmiş kıyma ile patlıcanların şişlerde ateş üzerinde pişirilerek yapılan bu kebap yine tad ve lezzet olarak öteki kebaplardan daha çok aranır. Beklide patlıcanın lezzet bulduğu yemek çeşidi budur. Kıymalı etin gerekli sebze karışımı ile hazırlanarak ustalıkla hamur ekmekler üzerine yayılmak suretiyle fırında pişirilen lahmacun bu yörede lezzetin doruğuna ulaşır. Ayrıca özel aylarda yapılan Aşure bölgeye has baklava çeşitleri, künefe ve kadayıf tatlılarıda yapılmaktadır. Barakta yemeklerin hazırlandığı ve pişirildği yere mutfak anlamında “ocaklık” denilir. Ocaklıklar genellikle ev bölümünün dışında ayrı müstakil yapılarldır. Bu yörede hiç değişmeyen geleneklerden biriside istisnasız hergün yapılan yufka saç ekmeğidir.



Barakta Kız İsteme ve Evlenme Adetleri



Barakta kız isteme ve evlenme adetleri, eski Türk adetlerine göre yapılmaktadır. Her ne kadar toplumların modernize olma olayı, burayı da etkilemişse de eski usül genel olarak sürdürülmektedir. Kız ile oğlanın düğünlerde yada tarla ve bahçede birbirlerini görüpte beğenmeleri üzerine üile büyükleri bir araya gelerek bu işi başlatırlar. Tabi burada teklif ve isteme olayı doğal olarak oğlan tarafından gelir. Gelen teklif kızın ailesince değerlendirilir, kızında fikri alınarak olumlu yada olumsuz karşı tarafa bildirilir. Geleneksel kız alma verme olayında, görülen ve adına kalın denilen başlık parası geleneği son yıllarda kalkmış gibi görülmektedir. Esasen başlıkta amaç kız tarfının düğün masraflarına yardımcı olmaktır. Başlık parası hiçbir zaman için bir kazanç yada verilen bir meta karşılğı gibi duşulummeiştir. O günün şartları çerçevesinde kıza çeyiz ve iysi olarak kullanılır. Başlık pasının, kız tarafının kendi ihtiyaçları için kullanılması çevrece yadırğanır, hatta ayıplanır. Düğünler genellikle davul ve zurna ile yapılır. Bu süre eskiden bir hafta olurken şimdik zaman ve parasal mülehazalarla 3 güne indirilmiş olduğu görülmektedir. Düğünün son gecesinde, erkek ve gelin için ayrı ayrı kına yakma olayı olur. Kına gecesi düğünün önemli bir bölümünü teşkil eder. Gelinin kınasında onu biraz duyğlandırmak ve biraz da ağlatmak için genç kızlar tarafından şu dörtlük söylenir.

Elimi yuduğum arklar,
Belimi verdiğim dutlar,
Aha bindim gidiyorum,
Silip süpürdüğüm yurtlar.



Sözleri ve söylenişi ile duygu ve anlam yüklü bu türkü gelini oldukça etkiler ve göz yaşlarını tutamaz. Hatta onun yakınında bulunan diğer kadınlarda aynı şekilde duyğulanarak onlarda gizlice ağlarlar. Gelin için çocukluğunu ve genç kızlağını yaşadığı aile ocağından ayrılmak az da olsa bir burukluk yaratır. Böyle durumlarda insan, en mutlu anında bile hüzünleniyor. Eskiden gelin ata bindirilerk oğlan evine götürülrken günümüzde bu iş için araba kullanılmaktadır. Gelin mahalli kıyafetle donatılır , baş ve yüz kısmına özel bir duvak ve başlık yapılır. Bu başlğa çeşitli renklere boyanmış uzun tavuk tüyleri ve sedef çiçekleri takılarak görkemli bir manzara yaratılır. Şal kumaştan yapılmış “göynek” onun üzerine giydirilmiş fermene denilen bir nevi ceketle özenle hazırlanan gelin, başındaki başlık ve yüzündeki duvakla bütünleşerek bu görkemliliği tamamlar. At üzerinde gelin gibi deyimi işte bu manzarada ifadesini bulur. Gelinin atın üzerinde rahat tutunabilmesi için önüne birde yastık verilir. Gelinin arkasına 67 yaşlarında bir erkek çoğcuğ bindirilir ki inanca göre gelinin ilk çocuğu erkek olsun. Gelin güvenğinin evine yaklaştığı zaman önündeki yastığı bir delikanlı alıp kaçar ve bu yastağı güveğiye teslim eder. Güveğide yastığı getiren ybu şahsa bahşiş verir. Güveği bundan sonra yakın arkadaşları ile birlikte gelin ineceği damın başına çıkar gelinin attan inmesini bekler. Gelin eve gelipte evin kapısı önüne durduğu zaman, güveği tarafından geline ve kalabalığın üzerine şeker ve para saçar. Bu olay güveğinin mutluluğunun bir ifadesidir. Gelin attan inmezden önce kayınbaba yada kaynana tarafından ona bir hediye sözü verilir. Bu bir koyun, bir altın, yada eş değer bir hediye olabilir. Bu hediyeye de “üzengilik” denir. Bundan sonra gelin attan iner ve kendisi için yere açılmış döşeğin üzerine oturur. Eğer gelin köy aşırı başka bir yere gidiyorsa yolda toplanan kadınlar, gelin alayını durdurup geline bakarlar ve ayrıca geçeceği yerlerden erkeklerde düğün alıyında bahşiş kabilinden yol hakkı alırlar. Bütün bu işler yapıldıktan sonra, sıra yerlere serilen serğiler üzerine oturarak gelecek yemeği beklerler. Ancak yemekten önce oğlan tarafına yardım amacıyla para toplanır. Bu genellikle düğün masrafına katkı, yapmak için yapılır. Katılan herkes düğün sahibine yakınlığı derecesinde ve mali durumuna göre para yardımında bulunur. Bu para toplama olayına”Şabaş”denilir. Bundan sonra yemek servisi yapılarak misafirlere ikramda bulunulur.

KINA GECESİ

Kına gecesi adeti,bütün Türklerde olduğu gibi,Barak insanı için de vazgeçilmez bir düğün geleneği adetidir.Kına gecesi diye zifaf gecesinden evvelki geceye denir.Güveğin kınasını gençler ve gelinin kınasını yetişkin kızlar yakarlar.Kına ekeğin yalnız sağ eline gelinin ise elleri ile beraber ayaklarına yakılır.



ERKEK KINA GECESİ

Kınası yakılacak yere güveği götürürlürken manilerle götürülür.Kına yakılmazdan önce güveği önce evliler yanlarında tutarlar.Bekarların güveği alarak kınasını yakabilmeleri için evlilerin isteklerinin yerine getirilmesi ve arzularının tatmin edilmesi usuldandır.Mesela; evliler her gençten ayrı ayrı birer türkü yahud tek tek kalkarak oynamalarını isterler.Bu onların arzularına bağlıdır;bunları hic istemezler de birer kurban isterler.Daha bunlardan horoz gibi ötmek,köpek gibi havlamak, eşek gibi anırmak, isteniyorsa bunlara da itiraz edilmez, yapılır.Yapılmazsa kınayı evlilerin yakacağı ilan edilir.bu ise gençler için çok ayıptır.Evlilerin rızası alındıktan sonra yine kına yakacakları adamları da secerler,bu gençler güveği alarak kınasını yakarlar, kına yakılırken de keza koşmalar, türküler,maniler söylenir.



KADIN KINA GECESİ

Güveğinin kınası yakılırken gülüşmeler eğlenceler ve bir türlü komiklikler yapılırken gelin evinde biraz oynandıktan sonda sanki bir matem kurulur,ağıt ve fiğanlar başlar.Tabii bu ağlamalar gelişi güzel değil bir merasime tabidir.

Evvela geline banyo yaptırılır.Banyo yapılırken gelinin sevdiği ve ahbabı olan genc ve yetişkin kızlar etrafında bir halka teşkil ederler.Bu kızlardan birisi üzerine su döker,başka biriside sabun sürerek yıkamaya başlarlar.Diğer kızlar gelinin üzerine doğru eğilerek tatlı acıklı bir ahenkle şu aşağıya yazdığımız(Yakı) türkülerini söylerler.Gelin ve geride duran bütün kadınlar da hep bir ağızdan ağlaşırlar.



KINA TÜRKÜLERİ



Altına attılar ağır cecimi
Boynuna taktılar yağlı sicimi
Tezin ağlatmayın gelin bacımı
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Şu dağın ardına duman mı durdu
Pabucunun içine yılan mı girdi
Ammin uşağına kıran mı girdi
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Şu dağın ardında bir kuşum kaldı
Kergahlar üstünde nakışım kaldı.
Bacısı güzelden bir eşim kaldı
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Eliyin kınası çamurdan mı ola
Gözüyün sürmesi kömürden mi ola
Anayın yüreği demirden mi ola
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Şu dağın ardında ekerler küncü
Ekerler biçerler severler genci
Genç bana göndermiş ayva turuncu
Ağlama kız gelin yazın bu imiş

Şu dağın ardında bir kuş olaydım
Kergahlar içinde nakış olaydım
Gelene gidene bir eş olaydım
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Şu dağın ardında üç ağaç incir
Elinde kelepçek boynunda zincir
Sıkma kelepçeği kollarım incir
Ağlama kız gelin yazın bu imiş



Annem seni has dağında haslamış
Zülfünü gül dalında ıslamış
Annen deni iller için beslemiş
Ağlama kız gelin yazın bu imiş

  Alıntı ile Cevapla
Eski 06-04-2014, 20:35   #2
Dost
Üyelik Tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 633
Tesekkür: 723
28 mesajina 34 kez tesekkür edildi
 yaralidost isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

emeğinize yüreyinize saglik

  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi yaralidost üyemize tesekkür ettiler
gz_antepli (29-05-2014), seyhan2434 (29-05-2014)
Eski 25-06-2014, 17:27   #3
Dost
Üyelik Tarihi: Sep 2009
Mesajlar: 5,621
Tesekkür: 1498
180 mesajina 200 kez tesekkür edildi
 antepli77 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

bu guzel bilgiler için tesekurler hemso

  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi antepli77 üyemize tesekkür ettiler
gz_antepli (13-07-2014)
Eski 31-07-2016, 11:39   #4
Can Dostlar
raso - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Aug 2006
Mesajlar: 10,330
Tesekkür: 27
4294961237 mesajina 4294967295 kez tesekkür edildi
 raso isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

teşekkürler

  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi raso üyemize tesekkür ettiler
gz_antepli (20-02-2018)
Eski 03-01-2018, 00:44   #5
Dost
Üyelik Tarihi: Jul 2016
Bulunduğu Yer: Iğdır
Mesajlar: 10,081
Tesekkür: 141
606 mesajina 643 kez tesekkür edildi
 karslan isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Teşekkürler
Word belgesi olarak Arşivime aldım
diğer yörelerdende olursa ülkemizi daha iyi tanımış oluruz...

  Alıntı ile Cevapla
Yandaki üye(ler) bu mesajindan dolayi karslan üyemize tesekkür ettiler
gz_antepli (20-02-2018)
Eski 19-03-2018, 16:36   #6
Dost
Üyelik Tarihi: Jun 2015
Bulunduğu Yer: hatay
Mesajlar: 389
Tesekkür: 235
12 mesajina 15 kez tesekkür edildi
 ırfann isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Tesekkurler elıne saglık

  Alıntı ile Cevapla
Eski 11-03-2022, 15:06   #7
Dost
Üyelik Tarihi: Jun 2015
Bulunduğu Yer: hatay
Mesajlar: 389
Tesekkür: 235
12 mesajina 15 kez tesekkür edildi
 ırfann isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Tesekkurler elıne saglık

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
gazİantep or barak1bölüm


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:16 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1