Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Türkü Hikayeleri
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 13-01-2007, 20:08   #1
Dost
edessa - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 603
Tesekkür: 44
18 mesajina 91 kez tesekkür edildi
 edessa isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Arrow Boş Beşik Hikayesi

BOŞ BEŞİK
siteadi.com - Boş Beşik Hikayesi
Elmalı’dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı,dayım yayan
Bebek beni del eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Vakit sabahın seheri. Köyün köpekleri acı acı havlıyor.Düşmana saldırır gibi havlıyor köpekler. Biraz sonra köyde ışıklar yanmaya başlıyor.Köylüler çıraları yakıp,fırlıyorlar dışarı. İlkin ağıllara koşuyorlar.Hırsızlar mı bastı köyü,yoksa kurtlar mı indi dağdan… Nelki de Zeybek Karasu’lu geçiyordur köyün kıyısından. Çok geçmeden gün ağarıyor. Herşey ayan beyan görünüyor. Köyün karşısındaki Çatalçam sırtlarına yörükler konmuştu. Bütün sırt koyun sürüleri,deve katarlarıyla doluydu. Kara çadırların önünde,iri isli köpekler kıvrılmış yatıyordu. Yörük kızları,kollarında tulumlar,ağaç bakraçlarla dereye suya iniyorlardı. İlerdeki Boztepe’de dört beş atlı birşeyler konuşuyorlardı. Bunlar Oba Bey’i ve Oba’nın ileri gelenleriydi.

Kuşluğa doğru güneş yükselip çadırlara girmeye başladı. Çamların altına kilimler serildi, minderler döşendi. Kıl poturlu yörükler,yırtmaçlı entarili kadınlar çadırlardan çıktılar.Gölgelere oturdular. Öğleye doğru Yörük Bey’i obaya indi. Çamların alaca gölgesinde,otları,suları gözden geçirdi. Sonra da yanındakilere “Burada fazla kalamayız. Otlar kurumuş,sular çekilmiş. O güne kadar buradan göçüp Seki’ye konaklayacağız” deyip atını mahmuzluyor.Varıp çadırına giriyor,çok geçmeden av kuşamlarıyla çıkıyor dışarı. Atına atlayıp sırtlarına kovuyor.

Köylüler yörüklerin gelişine hem seviniyor,hem üzülüyor. Üzüntüleri şundan ki; Yörük deyince akla koyun,deve,keçi,at gelir.Malı bol olur yörüğün.Zaten geçimide bunun üstüne. Mal da söz anlamaz ki,ekindi,bağdı,bahçeydi girip ziyan verir.Bunun için köylü, yörüğü istemez.Ama, elindeki üzümünü,buğdayını satması içinde sevinir yörüğün geldiğine. O günde öyle oldu. Köy kızları omuzlarına aldılar sepetleri,üzümüdü,incirdi taşıdılar Yörük çadırlarına. Üstelik bayram yakın olduğu için, para gerekliydi herkese.

Fadime de evdeki iki sepet üzümden birini yüklendi omzuna. Yetim Kardeşlerine bayram giysileri alacaktı üzüm parasıyla. Bir yandan alacaklarını düşünüyor,öte yandan dilinde türküsü çadırların bulunduğu Çatalçam’a doğru yürüyordu. Çadırlara yaklaşırken, obanın köpekleri havlayıp, sardılar çevresini.Ne yapacağını şaşırdı ilkin. Sonra yanındaki taşa ilişti gözü. Sıçrayıp taşın üstüne çıktı. Bir yandan da bağırıyordu. Çok geçmeden, en yakın çadırdan yaşlı bir kadın çıktı. Köpeklere huylandı.Fadime’yi taşın üstünden indirip çadırına aldı. Bir yandan soğuk ayran;bir yandan höşmerim sundu konuğuna. Biraz sonra da Oba Bey’i geldi atıyla.Avladığı keklikleri uzattı anasına.Sonra da atını bağlayıp,girdi çadırına.Fadime’ye ilişti gözü. Anası “Yanıkhan’dan üzüm getirmiş satmaya. Köpekler çevirdi de zor kurtardım” dedi.Beyin bakışları Fadime’nin iyi kara gözlerine yakıldı.Bir süre ayıramadı.Sonra, “Üzüm kaç okka?” dedi. Fadime, utangaç utangaç “Çekilmedi”dedi.Oba Bey’i “on okka saysak nasıl olur?” deyince “Hayır on okka geçmez.Hak geçer” diye cevapladı. Bey “ Bizim okkamız, terazimiz yoktur. Biz de el ölçü,göz terazidir. Benim gözüm o kadar tuttu. Eksiği artığı varsa, birbirimize helal ederiz” deyip parayı uzattı Fadime’ye.Sonra yola kadar uğurladı. Bir yandan da “Senin üzümlerin çok iyi. Yine getirirsen alırım” diye tenbihledi. Fadime’de; “Bir sepet daha kaldı. Onu da bayram sonu getiririm” deyip seke seke indi bayırı.Bey arkadan bakakaldı. Çadırına döndüğü zaman içinde bir eziklik, gönlünde bir hoşluk duydu. Kendince kurdu Fadime’yi. Nasılda ceylan gibi seke seke koşuyordu. Ya o kaş,o göz. Bizimkilere hiç benzemiyor diye,alıp verdi,alıp verdi. Anası, oğlundaki bu değişikliği fark etmedi ilkin. Ama öyle dalgınlaşmıştı ki Bey. Anasının söylediklerini duymuyor, dalıp dalıp gidiyordu. Anası “Oğul n’oldu sana? Dediklerimi duymuyorsun. Ne dediğimi de bilmiyorsun. Köy kızı aklını mı çeldi, nedir?” Bey, “yok be ana.Güzel bir kız ama bilmem ki” diyor.

Bir yandan bilmem ki diyor,öte yandan av bahanesiyle Fadime’nin köyüne iniyor sıksık.Gözleri onu arıyor.Anası tümden karşı bu işe. Nedeni de: aşiret töresine aykırı. Daha Kıroba Aşireti’ne yabandan kız girmemiş.Obanın erkeği,obanın kızıyla evlenmiş o güne dek. Hem oğluna, dayısının kızını almayı kurmuş anası. Kızın anasıyla da konuşmuş meseleyi. Şimdi bu köy kızı araya girerse, işler tümden bozulacak diye düşünüyor.

Gün günü eskitip,bayrama ulaşıyor. Bayram ulaşıyor ya,aşiret arasında da homurtu dolaşıyor giderek. “Biz buraya on günlüğüne konmuştuk. Bu gün onbeşinci gün oluyor. Daha hareket yok. Bey’den ses çıkmıyor. Sürüler otlaktan aç dönüyor.Kimi hayvanlar zehirli ot yiyip ölüyor. Dana ne kadar bekleyeceğiz burada”. Dalga dalga yayılıyor söylendi. Varıp Oba Beyi’nin anasının kulağına ulaşıyor. Anası çekiyor Bey’i çadıra. “Oğul aşirette ikilik oldu. On günlüğüne konmuştuk, on beşi geçti. Ne suyu su; ne otlağı otlak. Daha ne bekliyoruz burada”.

“Hele birkaç gün daha sabretsinler,bizim de bir düşündüğümüz var” deyip kesiyor anasının sözünü Bey. Oba töresi böyle. Kimse de ağzını açıp itiraz etmiyor.Bey’in aklı da Fadime’de. Bayram geçince üzüm getirecekti. Daha görünmedi,diyor kendi kendine. Gözleri de köy yollarında. Derken bir sabah görünüyor Fadime.Yanıkhan’dan Çatalçam’a çıkan yolda görünce Fadime’yi, bir koşu varıp karşılıyor Bey. Karşılıyor da omzundaki sepeti alıyor.Çadıra yürüyorlar. Obadakiler şaşkın. Oba Bey’inin bir köy kızının ayağına koşmasını kimse iyi karşılamıyor. Anası, Fadime’nin çadıra girmesiyle suratını asıyor. Yarım ağız “hoş geldin” deyip, işine dalıyor. Fadime şaşıp kalıyor. İlk gelişindeki izzet ikram nerde,şimdiki surat asıklığı nerde? Sıkılıyor Fadime. Tatlı dil, güler yüz görmediği çadırdan kaçmak geçiyor aklından. Oba Bey’i durumu anlıyor. Sevdiği ile saydığının arasında Bey. Anasına bir şey diyemiyor. Fadime’ye sadece mahcup mahcup bakıyor. Sonunda, sepetteki üzümü boşaltıp,para kesesindeki tüm parayı boşaltıyor avucuna Fadime’nin. Fadime şaşkın, aldığı parayı avuçlayıp çıkıyor çadırdan. Ağır ağır iniyor Çatalçam’ı.

Öte yandan Bey’de bir keder, bir üzüntü. Söylemeye başlıyor kendi kendine:

Yaylaları yuvalı
Güzeller yaylalı
Fadime gibi görmedim
Anamdan doğalı

Anasının korktuğu başına gelmişti. Fadime’ye tutulmuştu oğlu. Onun sevda türküsüne,maniyle karşılık verdi:

Ben bu yaylara yayla mı derim
Başı pare pare kar olmayınca
Ben böyle güzele,güzel mi derim
Aslı Türkmen,soyu bey olmayınca

Böylece Bey’in gönlünü Kıroba’ya çekmek istiyor. Ama Bey hiç oralı değildi. Sanki kendine söylenmiyordu. Varsa Fadime, yoksa Fadime. Fırsatını bulunca da tüfeğini omuzlayıp,köy yolunu tutuyordu. Köy çocuklarından öğrendiği Fadime’nin evinin önünden geçiyor, belki görürüm umuduyla, dolaşıp duyuyordu köy yollarında. Köy gençleri tedirgin. “Bey’se beyliğini bilsin. Yabanın yörüğü kızlarımızla dalga geçmesin” diyorlar. Köy büyükleri bakıyor ki işin tadı kaçık. Fadime’nin yüzünden, köylülerle Yörükler birbirine girecek. “Bir çare bulalım” diyorlar.

Öte yandan Bey’in anası da oba büyüklerini çadırında toplayıp durumu olduğu gibi anlatıyor.O güne dek,Kıroba soyunda görünmeyen bu durum,tüm obadakileri derinden üzüyor.Söyleniyorlar “Obada erlik yufkalaştı mı?” Yangınlık yanımızdan geçmezdi. N’oluyor törelere” diyor kimisi;kimi de “Köylü kancığı göçebeye gerekmez.Çarığı çayda kalır köy kızının” diye karşı çıkıyor. Sonunda Oba Beyi’nin amcası kalkıyor ayağa. Ağır ağır, tane tane konuşuyor. “Obaya antlıyız. Suyun akıntısına gidelim.Bunu bilip,bunu hayır belleyelim.Bey’imizi isteğiyle everelim.Oba’nın ayağı bağdan kurtulsun” deyince herkes boyun eğiyor. Kimse karşı çıkmıyor. Kıroba Aşireti’ne ilk kez yabandan bir kızın gelmesi, böylece kabul ediliyor obada.

Fadime derseniz,olan bitenden habersiz. Başında büyüğü de yok. Kendinden küçük iki kardeşiyle kalıyor. Üç-Beş dönümlük bahçesini de köylünün yardımıyla ekip yetiriyor. Oba Bey’nin kendisine talip olacağını aklından bile geçirmiyor. Ne zaman ki, imam koşa koşa gelip “Müjdemi isterim: Oba Bey’i, Allah’ın emriyle talip oluyor sana” deyince anlıyor meseleyi. Anlıyor da bir şaşkınlaşıyor, bir donuyor. Ne diyeceğini bilemiyor. Ama hangi kız istemez, anlı şanlı Kıroba Aşireti’ne gelin olmayı.

Fadime durumu öğrenince şaşkınlaşıyor ilkin, susuyor. Köyünü, alıştığı çevresini, kardeşlerini düşünüyor. Üç-beş hısım akrabadan başka, başında büyüğü de yoktur Fadime’nin. Sahipsizliğini, yoksulluğunu düşününce, için için seviniyor.

Köylü derseniz “Başında talih kuşu kondu. Kime kısmet olur böylesi. Koca Kıroba Aşireti’nin gelini olacak. Bir eli yağda, bir eli balda. Develer, koyunlar, keçiler sürü sürü. Kısmetli kızmış Fadime” diyor kimi. Kimi de : “insanın sonu iyi gelsin. Anasız babasız yetimleri büyüttü. Onlara analık, babalık yaptı. Allah gönlünce verdi. Sonu da iyi oldu Fadime’nin” diyor. Köy muhtarı ile imamı da ortalığa düşüp, işi tez elden bitirmeye çalışıyorlar. Fadime’nin hısımlarıyla konuşuyorlar. Rızalık alıyorlar. Sonunda köyün büyükleriyle, obanın ileri gelenleri bir araya gelip, Allah’ın emriyle istiyorlar Fadime’yi. Düğün gününü kararlaştırıyorlar. Yörük düğünü de düğün olur hani. Bir yandan davul zurnalar; bir yandan çengiler… Sonunda Yanıkhan’lı Fadime, Kıroba Bey’in çadıra gelin ediliyor. Fadime’ye gelinlik yakışıyor. Güzelliğine güzellik katılıyor. Obadakiler buruk. Kimisi “yarın görürüz Fadime’yi. Yörüğün göçüne dayanamaz. İlmik ilmik dökülür. Ne deveyi ıhtırır, ne tuluğu şişirir. Koyunu keçiyi de Yörük kadar bilmez köy kızı” diyor; kimi de, “Bey’in kaderi böyleymiş. Eliyle etti, boynuyla çeksin. Olan oldu” deyip işi oluruna bırakıyor. Üç gün, beş gün, bir hafta,on gün daha kalıp, çadırları yıkıyor Kıroba Aşireti. Aşiret dediğin bir yerde oturup kalamaz. Yem yiyecek tükenir. Mallar toprağa saldırır yoksa. Açlık, hastalık getirir sürüye.Kırım kırım kırılır mallar. Onun için sık sık yer değiştirir Yörük. Otlağın yeşilini, suyun bolluğun seçip konaklar. Çatalçam sırtlarını da zaten kel etmiştir hayvanlar. On günlüğüne konup Fadime’nin yüzünden takılır kalmıştır oba.

Oba yükü yükler. Develer katar olur, sürüler yola dizilir. Fadime’yi tutar bir ağıt. Kolay mı doğup büyüdüğü, koşup oynadığı köyü terk etmek. Dostu ahbabı, hımsı, arkadaşı bir bir dolaşıp, helallik alıyor. Teselli buluyor. “Nasıl olsa döner dolaşır, yine gelirsiniz Yörüğün konağı olmaz. Çatalçam’ın suyu kurumaz, Boz tepe’nin yeşili solmazsa yolun uğrar buraya. Var git yolun açık olsun. Bizi unutma. Gelenle haber ilet, gönlünde yaşat bizi” deyip teselli ediyorlar. Fadime kardeşlerini de alır, koyulur yola.

Şurası senin, burası benim dolanıp durur oba.İlkin zor gelir Fadime’ye. Ama zamanla alışır. Tam bir yörük olur. Kaynanasıyla da arası düzelir. Obadakiler de sever sayar Fadime’yi. Kocası derseniz , araları çok iyi. Bir güne bir gün, kötü söz duymuyor kocasından. Yazın yaylaya çıkıyor oba, kışın da ovaya iniyor. Günler su gibi akıp gidiyor. Üç yıl, göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor. Üç yıl geçiyor ya, Fadime’de bir şey yok daha. Yani ki doğurmuyor. Onayı bir dedikodu sayrıyor. “Fadime kısır, doğuramaz” diyorlar. Kaynanası ilkin karşı koyuyor dedikodulara. Sonunda o da mırıldanmaya başlıyor. “Soyumuz sopumuz kuruyacak. Neslimiz tükenecek. Şunca yörüğü bıraktı da, köy kızıyla evlendi. Muradımızı gözümüzde koyacak” diye dövünüyor anası. Oba kızlarıda “Oh olsun, bunca yörüğü bıraktı da, köy kızı getirdi. Oda kısır çıktı” diyor. İçin için yıkılıyor Fadime. Alıyor veriyor, Alıyor veriyor. Elinden bir şey gelmiyor ki. Adaklar adıyor. Muskalar yazdırıyor. Ama boş. Kimden bir umutlu söz duysa koşuyor yanına. Koşuyor da okutup üfletiyor, yazdırıp takıyor boynuna. Ama boş. Kimsenin yüzüne bakamıyor obada.

Gelip evliliğin yedinci yılına dayanıyor. Dilediğide yedinci yılda gerçekleşiyor. Fadime’nin yüklü olduğu, kulaktan kulağa dolaşıyor obada. Beyin keyfine diyecek yok. Anası derseniz, soğuktan sıcağa vurdurmuyor elini.. “Sen yüklüsün, işleri bırak. Kıran girmedi bunca aşirete. Çalışıp yetirsinler.” Diyor. Sık sık konup göçmeyi de bırakıyor aşiret. Çobanlar sürüleri uzak kırlarda otlatıp, akşam olunca getiriyorlar obaya.

Uzun sözün kısası, vakti saati gelince, nur topu gibi bir oğlu oluyor Fadime’nin. Üç gün üç gece şenlik yapıyor oba. Yeniliyor, içiliyor. Davarlar kurban ediliyor, kazanlar kaynatılıyor. Oğlunun adını “Ali” koyuyor Bey. Babası’nın adı yerde kalmasın istiyor. Ali de Ali! Topaç gibi. Bir seviyor ki anası, yerlere kondurmuyor. Ali’nin kırkını geçince, göçe karar veriyor oba. Ne zaman ki kırk gün doluyor, törenle yıkıyorlar çocuğu. Leğenine gül suyu döküp, kırk duası okuyorlar üstüne.Ertesi gün sabahına da yol hazırlığına başlıyor oba. Denkler denkleniyor; yükler yükleniyor. Develer katarlanıp, koyunlar sürüleniyor. Akşama doğru da oba tüm hazırlığını tamamlayıp, yola koyuluyor. Develerin en yükseği, en başı yumuşak olanı da Karamaya. Fadime, Karamaya’yı bir güzel tımar ettiriyor, süslüyor. Dizlerine takurdaklar, boynuna büyük havan çanını takıyor. Ak kundağında uyuyan bebeğini de bir ala kilime sarıp, çadırın eşiğinde duran yeşil çam beşiğe yerleştiriyor. Beşiği de devenin havut ağacına asıyor. Koyuluyorlar yola. Karamaya’nın ipi, Fadime’nin elinde.

Akşamın serinliğinde yolculuğun tadı başka olur. Hele yol, iki tarafı ağaçlık, yemyeşil bir yol olursa. Hele hele yol boyunca, ala kargalar, akşam kuşları, sığırcıklar, serçeler vızır vızır gezerse katırın üstünde, doyum olmaz yolculuğa. Doyum olmaz ya; Fadime de oğlunu göresiyor. Karamaya’yı ıhtırıp, doya doya öpmek sevmek geliyor içinden. Ama, yol ağaçlık, karanlık üstelik. Bekliyor ki sabah olsun. Sabaha da bir şey kalmadı. Elmalı’ya konacak oba. Bey önceden gidip, konak yerini seçecek, obayı da orada bekleyecektir. Sabah oldu olacak. İki köpek sesleri duyuluyor. Biraz sonrada Elmalı görünüyor. Oba ağır ağır giriyor Elmalı’ya.En arkada da Fadime’nin devesi Karamaya var. Fadime sabırsız. Biran önce deveyi ıhtırıp, oğlunu kucaklamak istiyor. Oba hareketli. Herkes devesini ıhtırıp yükünü boşaltıyor. Gök çimenlerin üztü ana-baba günü. Bir yandan ak sürüler dönüyor. Bir yandan güzel yürük kızları sağa sola koşuyor. Fadime de ağır ağır ıhtırıyor, ıhtırmasıyla da haykırıp bağırması bir oluyor.

“Yavrum Ali’m yok. Ali’min beşiği boş. Ali’m yok” diye feryat ediyor, herkes ona koşuyor. Bakıyor gerçekten Karamaya’nın havut ağacına asılı olan beşiğin içi boş. Yeller esiyor Ali’nin yerinde. Fadime saçını başını yolmaya başlıyor. Oba büyükleri tez elden atlarını döngeri edip yollara düşüyor. Emmiler, dayılar düzülüyor yola. Kimi atlı, kimi yayan, dönüp yolları tarıyorlar. Dayı al atını herkesten önde sürüp, aralıyor diğerlerini. Fadime de yayan yapıldak düşüyor yollara. Geçtikleri yollarda umudu. Bir yandan da ağlıyor. Hem ağlıyor, hem söylüyor. Bebek oy diyor. Ninni diyor. Diyorda diyor.

Gün akşama yakınken, dayı Çiçek Dağı’nı tutuyor. Tutuyor ki, yol karardı kararacak. Yol boyu da sıra sıra ağaçlar. Ağaçların üstünde de kuşlar. Allı, yeşili cıyak cıyak kuşlar. Ta uzaklardaki bir ağacın tepesindede bir küme kuş. Ama alıcı yırtıcı kuş bunlar. İnip inip kalkıyorlar ağacın üstüne. Dayı mahmuzluyor atını. Bir solukta varıp ulaşıyor ağaca. Varıyor ki ne görsün. Bebeğin kundağı bir ağaçta asılı. Bebeğin sarılı olduğu kilim, kanlar içinde sarkıyor ağaç dalından. Kol bezi dolanmış kalmış ağaç dalına. Kuzgunlar, leş kartalları inip inip kalkıyor ağaca.

Dayı atıyla ağacın yanına vardığı zaman, artık bebek eski bebek değildir. Bebek demeye bin şahit gerek. Bebek gözsüz olur mu? Göz yerinde iki oyuk kalmış sadece. Derileri de lime lime. İlkin sarsılmış dayı. Sonunda toplamış kendini. Arkadan gelen Fadime’yi düşünmüş. Tez elden bir çukur kazıp, gömmüş bebekten kalanları. Bir tek kol bezi asılı kalmış dalda. Sonrada döndürüp sürmüş atını. Çok gitmeden karşılaşmışlar Fadime’yle. Anlatmış durumu dayı. Atına terkileyip, sürmüş obaya. Terkilemiş ya Fadime feryat figan içinde. Obada herkes yaslı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Bey derseniz, konak yerine dönmemiş daha. Habersiz olanlardan. Beyin anasının elleri dizlerinde. Arada birde başını döğüyor. Fadime yerden yere atıyor kendini. Sonunda gözlerinden ırayıp bir kuytuya çekiliyor.

Derler ki, obadaki son günü oldu Fadime’nin . Akşamın karanlığında, el ayak çekildikten sonra, ortalardan kayboldu Fadime. Bir daha da gören olmadı. Ama bebeğin asılı kaldığı ağacın yakınından geçenler günün her saatinde, yanık içli bir kadın sesinin ağlayan, ağlatan yankılarını duydular uzun süre. Bu, oğlunu yitirdikten sonra, delirip dağlara düşen Fadime’nin sesidir diyor duyanlar.


Elmalı’dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı,dayım yayan
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Kol bezin dalda bulduğum
Adını Ali koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Gökte yıldızlar ışılar
Kuzgunlar üleş bölüşür
Çadırda düşman gülüşür
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Deve var deveden yüce
Deveyi yüklettim gece
Nic’edeyim aman nice
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Kayınanam samur kürklü
Develeri kahve yüklü
Yad-yaban değil Yörüklü
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Çadırı cibiş kılından
Pazvandı çıkmaz kolundan
Kurtulamam ben dilinden
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Tuzladan aldım tunuzu,
Akdağ’a serdim bezini,
Kargalar m’oydu gözünü
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Ak memeden sütler akar
Kavim kardaş yola bakar
Yasımız obayı yıkar
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Deveyi deveye çattım
Yuları boynuna attım
Bebeği dağlara attım
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Ala kilime sardığım
Yüksek mayaya koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Havada kuzgun dolaşır
Kargalar leşi bölüşür
Kara haberi ulaşır
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi

Tabancamın ipek bağı
Baban bir aşiret beyi
Kanlım oldu Çiçekdağı
Bebek beni del’eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi



Kaynak : Türkülerimiz ve Hikayeleri ANKARA 1996 sy:5-13,
Alıntıdır doğrulamakodu dosta teşekkürler...

Benzer Konular
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 29-01-2007, 18:35   #2
    Dost
    HAWIN_ZEL - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Nov 2006
    Bulunduğu Yer: kimse bilmez nereli oldugunu?
    Mesajlar: 1,169
    Tesekkür: 0
    47 mesajina 86 kez tesekkür edildi
     HAWIN_ZEL isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    bunun filmide cekilmisti yanilmiyorsam.eline emegine sag lik paylasimin icin..

    __________________
    SENI ANLAMAK YASMAKTIR
    SENI YASAMAK
    AMANSIZLIGA KAVGA VE POSTAL SESLERI ARASINDA
    DIRENGENLIGE DURMAKTIR
    SENI BILMEK YASAMI BILMEK
    SILAH OMZUNDA TOPRAGA DUSMEKTIR
    SENI ANLATMAK EYLULU GUNLERI GECMISE YOLAMAKTIR`



    BANA MAVI ETIKETLI BIR RAKI GETIR
    DIYARBAKIR’DAN BIR AVUC TOPRAK
    BİTLİS’TEN BIR TUTAM TÜTÜN
    AVUCLARINDAN İÇECEGİM
    BIR TAS SU GETIR MUNZUR’DAN
    BANA ISTANUL’DAN BIRAZ LODOS
    MALATYA’DAN SARI KAYISILAR GETIR
    BANA KENDINIDE GETIR MEMLEKETIMDEN
    SENINLE BIRLIKTE GETIR MEMLEKETIMI
    ..
      Alıntı ile Cevapla
    Eski 29-01-2007, 21:35   #3
    Can Dost
    boranjudge - ait Avatar
    Üyelik Tarihi: Sep 2006
    Bulunduğu Yer: Yer yüzü
    Mesajlar: 1,446
    Tesekkür: 19
    17 mesajina 21 kez tesekkür edildi
     boranjudge isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
    Tanımlı

    çok güzel bir hikaye özellikle yakılan ağıt ki anadolu insanının yüreğinin ve bilincinin ne denli yetenekli olduğunun kanıtıdır aslında.
    paylaşım için sağol kolay gelsin

      Alıntı ile Cevapla
    Cevapla

    Tags
    beşik, boş, hikayesi


    Yetkileriniz
    You may not post new threads
    You may not post replies
    You may not post attachments
    You may not edit your posts

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodları Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık



    Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:44 .
    Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
    Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

    Modified by HAKANDOST

    eXTReMe Tracker




    Valid XHTML 1.0 Transitional


    Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1