Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Sinema
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 15-02-2007, 05:19   #1
Onursal Dost
Serhad - ait Avatar
Üyelik Tarihi: May 2006
Yaş: 41
Mesajlar: 1,387
Tesekkür: 4294967295
63 mesajina 141 kez tesekkür edildi
 Serhad isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı Polis


siteadi.com - Polis
Musa Rami, mesleğinin zirvesinde bir cinayet masası polisidir. Bugünlerde kafasını meşgul eden iki şey vardır. Birisi kendisinden kırk yaş küçük üniversite öğrencisi Funda'ya olan aşkı, bir diğeri de ünlü mafya ailesi İzmitliler?in, Rami ailesine yönelik bitmek bilmeyen tehditleri. Görünen o ki Musa Rami işi, aşkı ve ailesi arasında sıkışıp kalacaktır. Aynı günlerde aldığı bir haber ise Musa Rami'yi tamamen altüst eder...

Sinemamıza yeni bir soluk getirmeye aday olan ?Polis? filmi; konusu, ritmi ve başarılı oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Filme, neredeyse her sahnede yer alan Haluk Bilginer damgasını vururken, diğer rollerde Özgü Namal, Ragıp Savaş, Sermiyan Midyat ve Emre Kınay dikkat çekiyor.

yönetmenle röportaj
‘Şiddete meyyalim vallahi dertten!’
Ertekin Akpınar - Ulaş Emre
“Musa Rami mesleğinin zirvesinde bir cineyet masası polisidir. Kafasını meşgul eden iki şey vardır.

“Musa Rami mesleğinin zirvesinde bir cineyet masası polisidir. Kafasını meşgul eden iki şey vardır. Birisi kendisinden 40 yaş küçük üniversite öğrencisi Funda’ya olan aşkı, bir diğeri de ünlü mafya ailesi İzmitliler’in Rami ailesine yönelik bitmek bilmeyen tehditleri. Musa Rami iyi bir baba, iyi bir polis ve iyi bir aşıktır ve görünen o ki Musa Rami işi, aşkı ve ailesi arasında sıkışıp kalacaktır. Aynı günlerde aldığı bir haber ise Musa Rami’yi tamamen altüst eder”
Yönetmenliğini ve senaristliğini Onur Ünlü’nün yaptığı, başrollerini Haluk Bilginer ve Özgü Namal’ın üstlendiği Polis’in konusu kısaca böyle özetlenebilir. “Sıra dışı bir macera filmi” olarak tanımlanan ve büyük merak uyandıran Polis’in genç yönetmeni Onur Ünlü’yle filmini konuştuk.

Polis, yazıp yönettiğiniz ilk film. Bu filme hazırlanırken hangi düşünceler içerisindeydiniz?

Film ne anlatıyorsa anlatsın, basit ve mümkün mertebe, sonuna kadar eğlenceli, soluk soluğa izlenmesi gereken bir şeydir. Ben bunu baz aldım.

Yani, Polis “seyir zevki” sunan bir film mi?

Evet, ona özen gösterdim. Bildiğiniz avantür kalıplarını kullandım. Macera filmi bu. İyi adamlar, kötü adamlar, birbirini seven insanlar, zor durumda olan insanlar, o onu kovalar, bu bunu yakalamaya çalışır... Polis’te bu klişelerin hepsi var. Fakat ben klişelerin yerlerini değiştirdim, içine sürprizler koydum.

İlginç bir karışım?

Haliyle. Çok bildiğiniz bir hikaye, hiç bilmediğiniz bir şekilde ilerliyor.

Neden böyle bir yöntem benimsediniz?

Çünkü sinema çok ağır, acayip olağanüstü bir şey değildir. Ama çok basit, alelade bir şey de değildir. Nereden bakarsanız bakın bir sanat eseridir sinema filmi. Sinemanın ruhuna uygun bir yaklaşım geliştirmeliydim. Bir yandan tatlı tatlı avantür bir hikaye akarken, bir yandan da kendimce çeşitli yerlere dikkat çekmeye çalıştım. Mümkün mertebe her seviyeden izleyicinin içinden bir şey yakalaması gerektiğini düşünüyorum bu filmde.

Filmin senaryosunu yazarken sizi besleyen kaynaklar nelerdi? Biraz hareket noktanızdan söz edelim istiyorum…

Çok fazla kaynak vardı. Ama temel olarak, 1970’lerin Amerikan sineması diyebilirim. Hollywood sineması değil. 70’lerde ‘Amerikan ‘Yeni Dalgası’ diye tabir edilen çok tatlı bir şey vardır. O beni çok heyecanlandırır. O dönem, Coppola, Scorsese bunun çok iyi örneklerini vermiştir. Ve bir de son dönem Japon sineması.

Japon filmlerinde sizi etkileyen ne?

O filmlerde bir sükunet vardır. Çok havalı artistik şeyler yapmazlar. Kendilerinden emindirler. O anlamda Polis’in de öyle kendinden emin havası olduğunu söyleyebiliriz.

Senaryoyu yazıp bitirdiniz. Filme doğru giderken kaygılarınız var mıydı?

Elbette, fakat bir noktada gözü karartıp bodoslama girmek gerekiyor. Mesela şunu yapmadım: Bu sahne büyük, ben bunu yazmayayım onu şunla değiştireyim demedim.

Yazdığınız hikaye çekim sürecine nasıl yansıdı?

Açıkçası, nasıl bir film çekeceğimi çok iyi biliyordum. Ne çekeceğini bilirsen 3 bin kişilik savaş sahnesini çekebilirsin ama bilmiyorsan masanın üzerindeki bardağı bile çekemezsin. Bunu her yönetmen bilir. Sette birtakım sürprizler yaşanır onları da eğer biraz da kıvraksan filmin içine dahil edersin.

Filminizin fragmanlarından izlediğimiz kadarıyla Haluk Bilginer biraz Al Pacino’yu, Robert De Niro’yu anımsatıyor. Çok sağlam görünüyor.

Hakikaten fragmanı, hatta afişi görenlerin çoğu Haluk Ağabey (Bilginer) için “Al Pacino, Robert De Niro kıvamında” diyorlar. Bence de bu benzetme yanlış değil. Fakat filmi izleyenler, Haluk Bilginer’in özgünlüğünü de kolayca fark edebilecekler.

Oyuncularınızdan istediğiniz verimi alabildiniz mi?

Tıpkı devlet memurları, futbolcular gibi oyuncuların da çalışanı var çalışmayanı var. Kimileri hazır bir şekilde gelmişlerdi kimileri hazırlıksız. Buna rağmen hepsi sağ olsunlar... Gerçekten bir noktada onlar bu işin içinde bulunmaktan mutlu oldular. Mutlu oldukları için de hep beraber bir şey yapma duygusu ciddi şekilde oluştu. Laf olsun diye söylemiyorum. Ben memnunum sonuçtan. Ama gerçekten Haluk Ağabey’i (Bilginer) diğerlerinden biraz daha ayırmak lazım. Şöyle ki, Polis’te 97 sahne varsa 96’sında yani sahnelerin tamamında Musa Rami rolündeki Haluk Bilginer var. Ve doğal olarak filmin sahnelerini sırayla çekmiyorsunuz. Oyuncunun çok neşeli bir sahneyi bırakıp filmin sonundaki acayip bir duyguya girmesi lazım o anda. Ve Haluk Bilginer bunları çok iyi başarıyor.

Bir oyuncunun neredeyse filmin bütün sahnelerinin içinde olması sinema tarihinde çok az rastlanan bir şeydir...

Vardır tabii örnekleri ama bu biraz iddialı. Biraz inanmasak, birazcık performansı düşse sıkılırız, artık onun yerine başka bir şey görmek isteriz. Ama bunların hiçbirisi olmadı. Performansı çok iyi bir şekilde yürüdü. Ve diğer oyuncular da o enerji alanına girdiler.

Türk sinemasında aksiyon çekmenin ciddi handikapları da var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Polis, tamamıyla bir aksiyon filmi değil. İçinde epey aksiyon öğeleri barındırıyor. Fakat aksiyonu görsel olmaktan çok sahnenin içine yayarak, dinamik ve duygusu yüksek sahnelere dönüştürerek kullanmayı tercih ettim. Tam anlamıyla bir aksiyon filmi haline de getirilebilirdi. Zannedildiği gibi zor bir şey değil. Hatta iddialı bir şey söyleyeyim, aksiyon filmi çekmek daha kolay. Zor olan, çaktırmadan bir aksiyon filmi yapmaktır. Sakin durarak.

Haluk Bilginer ilk defa böyle bir filmde yer aldığını ve bu filmin Türk sinemasının ezberini bozacağını söylemişti. Bu duyguyu hissettiren şeyi merak ediyoruz.

Küstahça bir iddiaya varmak istemiyorum. Ama Haluk Bilginer’in dediği gibi, galiba öyle oldu. Filmdeki duygu çok da alışıldık bir şekilde gitmiyor, gitmeyecek. Bir kadının ve erkeğin kafede oturup konuştukları bir sahne var. İki kişinin konuşması ne kadar tuhaf olabilir? Ne olmuş olabilir o sahnede? Ne çıkar? Ama işte çıkıyor. Bunu görmeniz gerekir. Eğer bir iddiadan bahsedeceksek, iddia o işte. Film bildik şeyleri bilinmedik şekilde anlatılıyor çoğu zaman.

Yani sürprizlere çok açık...

Evet hemen hemen her sahnede bir sürpriz var. Televizyon dizilerinde, filmlerde boş sahneler vardır. Hani o sahne olmasa da olabilirdir. Polis’in başında, ortasında ve sonunda mutlaka “Allah Allah!” dedirtecek bir şey oluyor. Bu, toplamda filmin duygusuna da yansıyor.

Filminizde cinayet, katiller, suç… var. Bunlar neden ilginizi çekiyor?

Böyle şeylerin olması belirli köşeler sağlıyor. Kendi hareket alanını belirliyorsun. Suç üzerine düşünmek zannedildiğinden çok daha fazla olanak sağlıyor insana, bir. İkincisi ise suçtan söz ediyorsak insandan söz ediyoruz demektir. Bir insan niye suç işler duruma gelir ve sonra nasıl toparlanmaya uğraşır. Bu süreç insanın dünyadaki varlığının özeti gibi. İnsan hata yapar sonra kurtarmaya çalışır. Hepimiz için böyledir. Yahu madem o kadar kurtarmaya çalışıyorsun niye yaptın bunu? Beni bir insanın neden suç işliyor olduğu çok ilgilendiriyor. İnsanla ilgili bir sürü şeyin cevabının orada yattığını düşünüyorum.
Onur ünlü kimdir?
1973 yılında İzmit’te doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1997 yılından beri senarist, yönetmen ve yapımcı olarak çalışıyor. Yüzlerce TV dizisi senaryosu kaleme aldı. Bazı dizilerde, yan rollerde göründü. Onur Ünlü, ayrıca International Advertising Association’s Diploma in Marketing Communication sahibidir. Polis, Onur Ünlü’nün yönettiği ilk film.
Sinemayı çok abartmamak lazım
Sizce sinemanın en belirgin özelliği nedir?

Orson Welles’in dediği gibi, sinema entelektüel bir sanat değildir, sinema popüler, kitlesel bir sanattır. Bir film yapacak insanın bunu iyi düşünmesi gerekir. Bizler bir film yapma noktasına gelmişsek belli ki belirli entelektüel süreçlerden geçmişizdir. Fakat entelektüel birikimimizi bir filme yükleme, bir filmden yansıtma imkanımız çok kısıtlıdır; sinema bunu kaldırmaz. Maalesef mecburen sinema kitlesel ve ticari bir sanattır. İyi tarafı ise şu: Halkınla konuşuyorsun. Belirli bir ortalamayı tutturmak gerekir.

Edebiyat ile de ilgileniyorsunuz. Sinema ile edebiyat arasındaki temel fark ne sizce?

Edebiyatın kökeninde var olan, orada ontolojik olarak bulunan ‘edeb’, edebiyatla ‘edep’ arasındaki ontolojik ilişki sinemayla bir başka şey arasında yoktur. Olsa olsa para, ticaret arasında vardı. Çok fazla abartmamak lazım. Eğer sinema yapılıyorsa bence söz söyleme hakkıyla ilgili belirli bir sınırı göze almak gerekir. Edebiyattaki bazı avantajlar, sinemada çözüm bekleyen sorunlara dönüşebiliyor. Hiçbir sinemacı bir şair kadar büyük laflar edemez. Bence etmemelidir, etmeye çok çalışmamalıdır. Onun yerine filmini yapmaya çalışmalıdır. Biraz sakin olmak lazım çok da büyük bir şey yok ortada. Öyle de diyebiliriz, evet. İyi bir yönetmen olmak çok tatlı bir şeydir, ama çok da önemli bir şey değildir. Hiç kimse iyi bir yönetmen olduğu için ağzına geleni, aklına geleni, istediği yerde, önüne gelene söylemek hakkına sahip değildir. Biz işimize bakalım. Daha iyi, daha tatlı, daha güzel, insanlara kendilerini o süre içerisinde iyi hissettirebilecek filmleri nasıl yapabiliriz, bunu düşünelim. Hep beraber.
Sinema soru sorar, cevap vermez

Biz bu filmi izlediğimizde ne öğreneceğiz?

Bence bir film soru sorar, cevap vermez. Ben size ne öğretebilirim ki?

Peki siz ne sordunuz?

Bir insan ne kadar köşeye sıkışabilir? Bu sorunun üzerinden gittim. Bir film karakteri ne kadar aşağının aşağısına düşebilir? Bir insanın başına en fazla ne gelebilir? O en fazla gelen şeyden sonra da ne gelebilir? Peki diyelim o da geldi daha ne gelebilir? O da oldu peki daha ne olabilir? Bir insan nasıl kurtulur değil, nasıl batar üzerine düşündüm.

Beklentiniz nedir?

Bu filme eleştirel düzeyde bakılacak olunursa özellikle bir ilk film olduğu göz önünde bulundurulması gerekir. Benim en büyük beklentim ise “İyi olmuş, dur bakalım ne çıkacak? Buradan iyi bir şey çıkacak galiba?” denmesidir.

__________________
bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
birçok kere yitirdim denizde kendimi
gidiyorum aramaya, suyu bilmeden
beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 15-02-2007, 05:31   #2
Onursal Dost
ERKAN - ait Avatar
Üyelik Tarihi: May 2006
Mesajlar: 1,055
Tesekkür: 2
42 mesajina 94 kez tesekkür edildi
 ERKAN isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı

Guzel bir filme benziyor. Izlemek isterdim. Fragmanlari ilgimi cekti. Tesekkurler Serhat bilgilendirdigin icin

__________________
SORULARINIZ VEDE GORUSLERINIZI ICIN MAIL ADRESINDEN BANA ULASABILIRSINIZ
[email protected]
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
polis


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:44 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1