Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Güncel Olaylar
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 07-08-2007, 15:55   #1
Dost
Cemo_62 - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Bulunduğu Yer: Belcika / Verviers,,,
Mesajlar: 131
Tesekkür: 19
18 mesajina 32 kez tesekkür edildi
 Cemo_62 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Tanımlı CHP Siyasi Bir Kadavradır!


siteadi.com - CHP Siyasi Bir Kadavradır! CHP'yi hâlâ '70'li yıllardaki sloganlarıyla, hâlâ "demokratik sol" gibi kavramlarla hatırlayan ve tanıyanlar için, yukarıdaki ilan şaşırtıcı olmuştur belki. Ancak bu ilan bir bakıma, uzun süredir gerçekleşmiş bir durumu, CHP'nin kuruluşundaki devletçiliğine, 1940'lardaki faşist eğilimlerine rücu edişini tescillemiştir.
*
Devrimciler olarak, '73-'74'den bu yana, yani CHP'nin "toprak işleyenin su kullananın" sloganının köylerin girişlerine yazıldığı, dağlara taşlara "Karaoğlan" rumuzunun işlendiği, şehirlerde "halkçı Ecevit" sloganlarının yükseldiği o zamandan bu yana, CHP'nin gerçek anlamda bir "sol", "demokrat" parti olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.

Gerçekleri açıklamak, devrimcilerin görevidir. Bunun yolları, biçimleri, döneme, öznel ve nesnel koşullara göre değişse de bu görev değişmez. Çünkü düzenin niteliğinin gösterilmesi ve düzen güçlerinin teşhiri, devrimi ilerletmenin olmazsa olmaz koşullarındandır. Gerçekleri göstermek, iğneyle kuyu kazmak gibidir. Çünkü bir anda görülmez gerçekler. Düzen güçlerinin gerici, faşist, riyakar nitelikleri bir anda anlaşılmaz. Bunun için bir yandan ısrarla bir çaba, bir yandan kitlelerin bizzat kendi deneyimlerini yaşamaları gerekir.

Bugün artık, CHP'nin sol olmadığı konusunda eğer daha yaygın bir kabul varsa, bunda onlarca yıldır devrimcilerin bıkmadan usanmadan sürdürdüğü çabanın ve özellikle şu son dönemde, kitlelerin pratikte CHP'yi devletçi, şovenist yüzüyle görmüş olmasının payı vardır.

CHP, yüzde 20'lik oy oranıyla düzenin hâlâ büyük partilerinden biri olsa da, siyasi anlamda bir kadavraya dönüşmüştür. Çünkü, artık "sol" adına arenaya çıkma şansını büyük oranda kaybetmiştir. İnandırıcılığı, güvenilirliği sarsılmıştır. Elbette bu köklü parti, bir anda siyasi arenadan silinmeyecektir; ama bunun da tümüyle ihtimal dışı olduğu sanılmasın, çünkü "Cumhuriyet'le yaşıt" olmakla övünen bu parti daha iki seçim önce baraja takılıp parlamento dışında kalmıştı...

Seçim öncesi süreçte, "Cumhuriyet mitingleri" büyük ölçüde CHP'ye maledilmişti ve rüzgar CHP'den yana esiyordu. İsmail Cem'in kurduğu YTP (Yeni Türkiye Partisi) CHP'ye katıldı. DSP ile seçim işbirliği yapıldı ve DSP seçime katılmadı. SHP seçimlere girmedi. Yaşar Okuyan'ın partisi bile tam seçimin arifesinde gelip CHP'ye katıldı. Ve fakat bunların hiçbiri, bir şey ifade etmedi. Sandığa yansıyan bir sonuç getirmedi. Elbette şu da söylenebilir; eğer bunlar da olmasaydı, Baykal'ın CHP'si belki yine barajın eşiklerinde dolanıyor olacaktı.

Aslında, CHP, Baykal'ın da dediği gibi "başarılıdır"; en azından halk nezdinde tanındığı kimliğinden bu kadar uzaklaşarak bu kadar oy almış olması, başarı sayılmalıdır.

Solu ifade eden, solu temsil eden her şeyden köşe bucak kaçmıştır Baykal. Faşist, gerici olan her şeyin avukatı, statükonun baş savunucusu CHP oldu. 12 Eylül Cuntası'nın anayasasının da baş savunucusuydu. O anayasanın getirdiği yasakların ısrarla sürdürülmesini savundu. Bu ülkede yaşanan infazları, kaybetmeleri, faili meçhul cinayetleri gündeme getirmek bir yana, gündeme getirilmesini engelleyendi. Bu konuda kendi milletvekillerinin önüne bile sayısız engel çıkarmıştır. Hele ki Kürt sorunu konusunda, kim ulusal bir haktan, bir sorundan ve çözümden sözedebilirdi CHP'de? Sözedenin iki günde Baykal tarafından "afaroz" edileceği kesindi. Eski bir CHP'linin dediği gibi, partiyi "sağa" değil, "aşırı sağa" çekmişti Baykal. Artık MHP, CHP'nin kardeş partisi gibi olmuştu. Söylemleri benzeşmişti. Nitekim bu süreç, seçim sürecinde "CHP=MHP" şeklinde ilanlar vermeye kadar vardı bilindiği gibi.

Bu açıdan bakıldığında, CHP'nin aldığı -özellikle demokrat, alevi, işçi kesimlerden aldığı- oyun "çok bile" olduğu görülür. Yukarıda özetlenen tüm bu gerçeklere rağmen halkın çeşitli kesimlerinin ve çeşitli demokratik örgütlenmelerin hâlâ nasıl olup da CHP'yi sol görmeye devam ettikleri, incelenmeye değerdir. Ama yine de bu sonuçların tali yanıdır. Artık araştırmalar da gösteriyor ki, CHP'nin oy tabanı da önemli ölçüde değişmiştir.

23 Temmuz'da, tabir-i caizse akbabalar veya basında kullanılan bir başka benzetmeyle "sırtlanlar" gibi siyasi arenaya çıkıp CHP'yi ele geçirmeye çalışanlar, soluğu kesilmiş bir solculuğu diriltmeye çalışanlar, boşa kürek çekiyor... Hikmet Çetin gibi NATO memurları, emperyalizmin bekçileri, "sol"u toparlamaya soyunabilir mi? Baykal'ın solla ilgisi olmadığı kadar, Hikmet Çetinler'in, Mustafa Sarıgüller'in ve onlarla yanyana gelenlerin de "sol"la ilgisi yoktur... Ve en önemlisi partinin de solla bağları büyük ölçüde budanmıştır.

Siyasi areneda "Baykal muhalifi" olarak ortaya çıkanların Baykal'ın politik çizgisine bir muhalefetleri yoktur. Onların Baykal'la savaşları bir kariyer ve koltuk savaşıdır. Çünkü seçimin ertesinde "Baykal çekilmelidir" diye ortaya çıkan Mustafa Sarıgül, NATO'cu Hikmet Çetin, Celal Doğan gibi isimlerin Baykal'a politik bir eleştirileri, heleki "sol"dan bir eleştirileri duyulmamıştır. Zaten, mesela emperyalizme bağımlılık ilişkilerine, NATO'nun Afganistan'a vali olarak atayacak kadar emperyalizme sadakatına güvendiği Hikmet Çetin mi itiraz edecek? Demireller'le "merkez parti" peşinde koşan Celal Doğanlar mı halka karşı politikaları eleştirecek?.. Tüm siyasi hesaplarını koltuğu ele geçirmeye göre ayarlayan, eğer koltuğa oturmasını sağlayacaksa, gerici, faşist, şu bu demeden her kesimle ittifaka açık bir görüntü veren Mustafa Sarıgül mü Baykal'ın ilkesizliklerini, tutarsızlıklarını eleştirecek?

CHP, örgütsel olarak da çürümektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en eski, en köklü partisi, aslında kökünden çürümüştür. Bir zamanlar ülkeyi bir ağ gibi sarmış olmasıyla ünlü güçlü CHP örgütü, şimdi bir örümcek ağından farksız bir görüntü sunmaktadır.

Seçim döneminde herkesin dikkatini çeken olgulardan biri de, CHP örgütlerinin birçok ilde, ilçede hemen hiç ortada gözükmemesidir.

Ama aslında bu da pek yeni bir durum değildi. 2004 yılı Mart ayında yapılan yerel seçimlerde, toplam sayısı 3224 olan belediyelerin, 1186'sında, yani yüzde 36.8'inde CHP belediye başkanı adayı gösterememişti. Düşünün, cumhuriyet tarihinin en köklü partisi, ülkenin yüzlerce yerleşim yerinde aday gösteremez duruma düşmüştü. Karşımızdaki hiç kuşku yok ki siyasi bir mevtadır.

CHP'nin meclis grubu, bu partinin içinde bulunduğu durumun da bir göstergesiydi adeta.

Meclis grubunda her hafta bir tek Deniz Baykal konuşur. Başka kimseye söz verilmediği gibi, grup basına kapalı toplantılar da yapmaz. Kısacası, grup toplantıları, grup toplantısı olmaktan çıkıp Baykal'ın haftalık "muhalefet şovu"na dönüşmüştür. Zaten muhalefet adına da "konuşmaktan" başka bir şey yaptığı yoktur. (Yeri gelmişken belirtelim ki, çıkış noktasında tamamen başka amaçlarla düzenlenen grup toplantıları, gruplara özel yer verilmesi oligarşinin meclisi açısından iyice anlamsızlaşmıştır. Diğer düzen partilerinin grup toplantılarının da CHP'ninkinden farkı yoktur. Baykal'ın diğer düzen partilerinin liderlerinden bir farkının olmadığı gibi...)

Fakat elbette tüm bu olguların içinde belirleyici olan CHP'nin ideolojisi ve politikasıdır. Son seçim süreciyle birlikte daha açık bir şekilde görüldü ki, Baykal, ortanın solu, demokratik sol veya Anadolu solu gibi tanımlarla dile getirilen, içi boş olsa da, en azından CHP'ye "sol" bir görünüm veren kavramları terketmiştir. Ve işte bu açıdan CHP solculuğunun yüzündeki maskenin düşmüş olması, sol ve halk açısından tek başına hiç de olumsuz bir gelişme sayılmaz. Siyasi arenada sahte bir sol güç eksilmiş, kendini sol gösteren o gücün oligarşinin "merkez" gücü olduğu açıkça görülmüş olur. Kısacası, CHP'nin bu hale düşmesinde halkımızın, ülkemizin bir kaybı yoktur. Elbette CHP'nin bir siyasi mevtaya dönüşmesinin halk ve sol açısından bir kazanıma dönüşebilmesi, solun gelişimine hizmet edebilmesi için solun siyasi arenada işlevini en geniş şekilde yerine getirebilmesi gerek.

Yazımızın başlığında, "CHP bir siyasi cesettir" de diyebilirdik. Ama "kadavra" demeyi tercih ettik. Çünkü, CHP aynı zamanda ülkemizin demokratları, ilericileri, vatanseverleri açısından, özellikle "kitleselleşme" adına, "çağa uyma" adına soldan uzaklaşanlar açısından incelenmesi gereken bir siyasi oluşumdur. Halkın ve ülkemizin ihtiyacı, düzeniçi bir sol değildir. CHP'nin haldeki durumu, her şeyden önce bunu gösteriyor.


Konu Cemo_62 tarafından (07-08-2007 Saat 16:00 ) de değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bir, chp, kadavradır, siyasi


Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:05 .
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

Modified by HAKANDOST

eXTReMe Tracker




Valid XHTML 1.0 Transitional


Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1