14-12-2007, 00:05 | #1 |
Dost
Üyelik Tarihi: May 2007
Yaş: 43
Mesajlar: 132
Tesekkür: 53
|
DHKC: TESLiM ALAMAZSINIZ
Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi
siteadi.com - DHKC: TESLiM ALAMAZSINIZ Basın Bürosu Açıklama: 371 Tarih : 13 Aralık 2007 TESLİM ALAMAZSINIZ! 10 Aralık’ta Ankara’da bir yoldaşımız şehit düştü. 10 Aralık’ta Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi, bir savaşçısını kaybetti. 10 Aralık’ta halkımız, vatanımızın bağımsızlığı, halkımızın özgürlüğü için tüm ömrünü veren yiğit ve fedakar bir evladını kaybetti. Onun adı Kevser Mırzak’ tı. Ankara’da Kurtuluş Mahallesi’ndeki bir evde katlettiler onu. Ama teslim alamadılar. Katliamcıların kurşunlarına ve bombalarına sloganlarıyla ve silahıyla cevap verdi. Bir halk kurtuluş savaşçısını fiziki olarak kaybederken, onun mirasıyla güçlendik. Yoldaşlar! Bir savaşçımızı kaybettik; fakat eminiz ki, artık onu tüm yönleriyle tanıyacak olan kadrolarımız, taraftarlarımız, onun yerini dolduracaklardır. Halkımız! Yiğit ve fedakar bir evladını kaybettin ama bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde bayraktarlarımızdan biri oldu o da. Onların yolundan yürüdüğümüz sürece, hiçbiri ölmüş sayılmaz. KEVSERLER NİÇİN VAR?... ÇÜNKÜ ÜLKEMİZ, EMPERYALİZME BAĞIMLI VE FAŞİZMLE YÖNETİLİYOR. Bağımsızlık ve demokrasiyi kazanmak için, emperyalizme ve faşizme karşı savaşmak zorundayız; Kevserler işte bunun için var, işte bunun için silahlanıyorlar. Türkiye halkı, 10 Aralık sabah saatlerinde, oligarşinin halka ve devrimcilere karşı sürdürdüğü infaz, katliam anlayışında hiçbir değişiklik olmadığına tanık oldu. Ülkemizi yöneten oligarşinin ve devletin niteliğini görmeyenler veya görmek istemeyenler, 1990’ların ilk yarısındaki infazlarla kıyaslayıp, “Türkiye’nin artık o dönemleri geride bıraktığını” ileri sürüyorlardı. 10 Aralık’ta sıkılan kurşunlar, bu tezlerin iflasının da ilanıdır. Aslında bu tezler, yıllardır halkımızı bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinden alıkoymak, düzen partilerine bağlamak için ileri sürülen ve de defalarca iflas etmiş tezlerdir. Ülkemiz emperyalizme teslim edilmiştir. Emperyalist tekellerin ve işbirlikçilerinin sömürü ve talanını rahatça sürdürebilmek için de vatanseverlerin, devrimcilerin kanı dökülüyor. Demokratikleşme masallarının üzerinde kan gölleri var yine. Bu kan, polisin sıradan insanları katlederek döktüğü kandır. Bu kan, polisin devrimci bir yayın organını sattığı için sokak ortasında vurup felç ettiği Ferhat Gerçek’in kanıdır. Bu, yoldaşımız Kevser Mırzak’ın tek başına kuşatıldığı evde “ölü ele geçirilmiş” bedeninden dökülen kandır. Ne AB’ye uyum yasaları, ne “demokratikleşme” adına gerçekleştirilen tüm diğer manevralar, ülkemizin sokaklarında akan kanı değiştirmemiştir. Kevserler neden silaha sarılıyorlar, Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi neden silahlı mücadele anlayışında ısrar ediyor?.. Cevabı işte bu tablodadır. KEVSERLER, ÜLKEMİZİN VE HALKIMIZIN İHTİYAÇ DUYDUĞU KADROLARDIR Cumhurbaşkanı’ndan YÖK Başkanı’na, Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan TRT Genel Müdürü’ne kadar, iktidarın yaptığı her atama tartışılıyor; bu mevkilere atananlar, yağcılıkları, yalakalıkları, emperyalizme, oligarşiye danışmanlık ve yataklık yaptıkları için atanıyorlar. Hepsi, sömürü pastasından bir pay almış. Yani kısacası, geçmişinde kir, pas olmayan tek bir düzen kadrosu yok, bulamıyorlar. Bulamazlar da. Günlerdir yukarıda sayılan isimlerin kişisel özelliklerini tartışan burjuva basına sesleniyoruz; gazetelerinizde, televizyonlarınızda “bir terörist öldürüldü” diye geçiştirdiğiniz Kevser Mırzak’ın kişisel özelliklerini yazın kendinize güveniyorsanız. Yazın ve herkes düzenin kadrolarıyla, devrimci hareketin kadroları arasındaki farkı görsün. Yazamazlar. Kevser Mırzak’ın katledilişini gazetelerin köşelerinde geçiştirdiler. Çünkü bu ülkede Kevserler’in, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için savaşanların yaşıyor olması, onların “sol bitti” yalanlarını açığa çıkarıyor. Kevserler’in varlığı, düzenin çürümüşlüğünü gösteriyor. 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıfındayken, okulunu terkedip kendini halkının kurtuluş mücadelesine adadı. Böyle bir fedakarlığı, düzenden böyle bir kopuşu, yalnız devrimciler yapabilir. Halkın doktoru olarak, halkının tüm yaralarına merhem olmak için yeni bir meslek seçti kendine. Doktorluk, onun devrimciliği tercih etmesinde önemli bir nedendir zaten. Bunu kendi özgeçmişinde şöyle ifade eder: “Stajyer doktor olarak çalışır-okurken tanık olduğum sınıfsal uçurumdur ki bu düzenin değişmesi gerektiğini düşündürüyordu.” Bir şeyler yapmak gerektiğine inanarak İzmir Tabip Odası insan hakları komisyonunda çalışmaya başlamıştı. Ama kısa sürede burada yapabildikleriyle yetinemeyeceğini gördü. Halkın her yarasına merhem olmanın, devrim yapmak demek olduğu netti artık onun için. Tereddütsüz düzenle bağlarını koparıp devrim yoluna atıldı. DAVAYA ADANMIŞ ÖMRÜ, YOLDAŞLARI İÇİN ÖRNEKTİR! Kevser Mırzak yoldaşımız, Ankara Polatlı, 4 Temmuz 1969 doğumludur. İlk, orta ve liseyi Polatlı’da okuduktan sonra, 1986’da 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak İzmir’e gitti. Üniversiteye kadar babasının tuhafiye dükkanında tezgahtarlık yapan, emekçiliği bilen Kevser, Tatar milliyetindendir. Fakat o da 84 yıldır sürdürülen asimilasyon politikalarının sonucunda, anadili olan Tatarcayı ancak kısmen anlayabilir, fakat yazıp konuşamaz durumdadır. Cephe’yle örgütlü ilişkisi 1990 sonlarında başladı. İzmir’de gençlik örgütlenmesi içinde ve milislerde yeraldı. Farklı bazı görevler üstlendi, eylemlere katıldı. Kevser Mırzak’ı, tanımlayan özellikler, cesaret, militanlık ve hiçbir koşulda kendini koruma anlayışına sahip olmamasıdır. Onun için her zaman önce örgütü, önce halkının ve devrimin çıkarları gelmiştir. Devrimcilik onun için gelip geçici bir düşünce olmamıştır; o devrimciliği ömür boyu devrimcilik olarak kavramış ve kavradığı gibi yaşamıştır. Kevser, davaya adanmış bir ömürdür. “Yapamam” demeyen, eğer bilmediği bir görevle karşı karşıyaysa bile “öğrenir yaparım” diyen bir devrimcidir. Her koşulda tereddütsüzdü. Kendine ve örgütüne güvenir, yanlış yaparım kaygısıyla karar almaktan, sorumluluk üstlenmekten kaçmazdı. 1991 Haziranında tutuklandı. Bir süre Buca’da tutsak kaldı. 5 ay sonra tahliye olduğunda tereddütsüz kaldığı yerden devam etti. İkinci kez tutsak düştü. Zindanlarda öfkesi büyüdü, bilinci pekişti. ‘95 Eylülünde Buca direniş destanının savaşçılarından biriydi. Daha sonra Uşak hapishanesinde Yasemin Cancı’nın, Berrin Bıçkılar’ın feda eylemlerine, Sevgi Erdoğan’ın ölüm orucuna tanık oldu; sürecin başından itibaren o da gönüllüydü. Nitekim, 2001 Eylülünde 7. Ölüm orucu ekiplerinde kızıl bantını takarak bayrağı yoldaşlarından devraldı. 2002 Martında oligarşinin ölüm orucu direnişini kırmak için gündeme getirdiği tahliye manevrasıyla tahliye oldu. Ölüm orucunu dışarıda da sürdürmeye hazırdı. Ama ona farklı görevler verildi. O ise buna rağmen, o günlerde örgütümüze şöyle yazıyordu: “örgütümüzün kararı ile tedavi olsam da ölüm orucundaki hedefe kilitlenmiş kararlılığımla her türlü feda eylemine hazırım. Partimizin kararıyla büyük direniş destanımızda zaferi hızlandıracak tüm feda eylemlerinin gönüllüsüyüm”. Burada yeri gelmişken şunu da belirtelim: Polis, yoldaşımızı infaz etmesini meşrulaştırmak için burjuva basın aracılığıyla yoldaşımızın “canlı bomba” olduğu yalanını ortaya attı. Kuşku yok ki, hiçbir şey oligarşinin infazlarını meşru kılmaz; fakat yoldaşımızın canlı bomba olduğu da bir yalandan ibarettir. O, yukarıda aktardığımız kendi sözlerinden de anlaşılacağı gibi, fedaya her zaman hazır bir savaşçımızdı; fakat böyle bir görev üstlenmesi söz konusu olmamıştır. Kevser Mırzak, DHKC savaşçılarının, halkın bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin öncülerinin teslim alınamayacağını kuşatma altında bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Onun teslim alınamazlığı, devrimci hareketimizin ideolojik gücüdür. Devrim iddiası ve kararlılığımızdır. İddiamızı ve yürüyüşümüzü Kevserlerle sürdürüyoruz. KEVSER MIRZAK’I KATLEDENLER HESAP VERECEK! KEVSER YOLDAŞ, HALKIMIZIN BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ, SOSYALİZM UĞRUNA SÜRDÜRDÜĞÜ MÜCADELEDE YAŞAYACAK! DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ |
14-12-2007, 00:22 | #2 |
Onursal Dost
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,415
Tesekkür: 0
|
Özgürlük savaşımıza sıkılan kurşun bizi yıldırmaz dahada güçlendirir.Bu katliam son olacak çünkü artık düşüncelerimizin ölmesine izin vermeyeceğiz..
__________________
Serbest piyasa dostluklar ikilem kıskacında Hüküm sürüyor iktidar Hükümlü olmuşuz Hükmettiğimiz çarkın sahte zarında Her gün, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki canavarı Her kuvvet, Biraz daha zalimleştiriyor İçimizdeki şeytanı DİLİMİN SINIRI DÜNYAMIN SINIRLARIDIR...
|
Tags |
alamazsiniz, dhkc, teslim |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|