Ana Sayfa


Sonbahar Logosu Ana Sayfaya Gidin Ekibimiz Forum Kuralları Arama
Geri Dön   Dostun Sayfasi > Güzel Ve Anlamli Yazilar > Size Ait olan veya Beğendiğiniz Yazılar.
Yardım Takvim Bugünkü Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
Eski 09-01-2008, 16:04   #1
Dost
hatice58 - ait Avatar
Üyelik Tarihi: Jul 2007
Bulunduğu Yer: eLLisekizLi
Mesajlar: 160
Tesekkür: 19
20 mesajina 77 kez tesekkür edildi
 hatice58 isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Post Hayatı paylaşmak için..


siteadi.com - Hayatı paylaşmak için..
--------------------------------------------------------------------------------

Doğa çoktan uyandı. Güneş yükselişe geçti. Bitkiler o eşsiz parfümleriyle yeniden canlandı. Dünyanın en güzel müziklerinden biri olan kuş cıvıltısı ortalığa yayıldı. Denizler ve nehirler sanki bu müziğe eşlik eder gibi dalgalarını dansa kaldırdı. Böceklerde bir kıpırtı başladı. Uzaktaki birkaç köpek miskin adımlarla sabahın keyfini çıkarıyor.



Doğa hayata hâkim. Sükûnet dolu bir mutluluk tablosu bu. Milyonlarca yıldan bu yana her gün taze bir enerjiyle yenilenen hayat, bitkilerle ve hayvanlarla ahenk içinde sonsuzluğun keyfini çıkarıyor.



Bir tek eksik var bu fotoğraf karesinde: İnsan!



***



Mutluluk tablosu çok fazla sürmüyor. Uzaklardan bir kamyon gürültüsü yırtıyor sesizliği; çöp arabası doğanın kirletildiğini ve yeniden kirletileceğini hatırlatıyor. Pencerelerin açılmasıyla birlikte çevredeki kuşların sesi kısılıyor.



Sinirli adımlarla iki insan dalıyor parlak çimlerin arasına; onları ezerek ilerlerken bağrışmayı andıran monologlarını okuyorlar. Ne güneşi selamlıyorlar, ne suyu, ne bitkileri, ne hayvanları...



Açılan pencerelerden birinden asla seher vakti yaşamamış sabıkalı bir şarkı taşıyor. Kalan kuşlar da susma kararı alıyor; bir kısmı başka umutlara kanat çırparak havalanıyor.



***



Şoförleri makineleşmiş arabalar çılgın bir iştahla benzin tüketmeye koyuluyor. İçinde günlerin bir an önce akşama dönmesini bekleyen mutsuz insanların çalıştığı fabrikaların çarkları dönüyor. Civardaki bitkiler mahsunlaşırken gökyüzüne ölüm bulutları yayılıyor.



Farklı dillere ve geleneklere sahip insanların birbirinden ayrılması gerektiği düşüncesiyle, aynı doğanın bağrına birer bıçak yarası gibi yayılmış sınırlarda askerler nöbet değiştiriyor. Ellerinde her an ölüm kusabilecek tüfekler.



Küçük komutanlar daha büyüklerine, onlar da en büyüklerine raporlar hazırlıyor. Aynı banal telaş bütün işyerlerinde yaşanıyor. Kimisi patron, kimisi müdür veya şef, kimisi de en fazla "personel" olabilmiş insanlar, aynı rolleri harfi harfine tekrarlamaya koyuluyorlar.



***



İçi duygusuz insan, kâğıt ve mühürlerle dolu bir dizi kader belirleyici binada toplantı üstüne toplantı yapılıyor. Kimisinde zam kararı alınıyor, kimisinde savaş!.. Bazı binalarda sayfaları yalan dolu gazeteler basılıyor, bazılarında ise yazının başından buraya kadar sözünü ettiğimiz her şeyi yok etmeye iştahlı silahlar üretiliyor...



Güneş tepeye vardığında ne bitkilerin sabahki havası kalıyor, ne hayvanların.



Doğaya, onun en tehlikeli işleri yapabilecek öğesi olan insan komuta ediyor. Her sabah kuş cıvıltılarından dalgaların dansına kadar birçok güzelliği es geçen insana karşı doğanın tepki gösterme şansı yok.



Depremlerden, fırtınalardan, sellerden ve toprak kaymalarından başka!..



***



İçimde yıllardır ertelediğim olağanüstü sabırlı bir istek... Kendimden ve doğadan artık özür dileme zamanının geldiği yolunda titreşimler... Ve artık "bir şeyler yapmak" ihtiyacı...



Kentlerin dışına taşmak istiyorum... Hem de günübirlik kıytırık bir misafir olarak değil... Toprağa, ağaçlara, çiçeklere, suya yakın yaşamak istiyorum... Beton yığınlarından ve devasa kibrit kutularındaki bana ayrılmış bölmeden istifa edip doğayla yakından tanışabileceğim küçük, ama bir yanı uçsuz bucaksızlığa açılan bir mekâna kavuşmak istiyorum...



Ve bu doğanın hem bir parçası hem de hakkı gasp edilmiş doğal sahiplerinden olan hayvanlara karşı mesafeli, kaygısız, meraksız ve korkak hayattan biraz daha vazgeçmek istiyorum... Bu uğurda bana sevginin en doğal ve karşılıksız türünü armağan etmeye çoktan hazır olan bir canlıya kapımı açmak istiyorum...



Dün bu vurdumduymaz dünyada üç ayını dolduran küçük bir köpekten bir şeyler öğrenmek istiyorum... Sevgi için, sorumluluk için, mutluluk için...



Hayatı paylaşmak için...



Leningrad...


A caba insan, sevdiklerine "benim" derken, onlara sahip çıktığını mı söylemeye çalışır, yoksa ait olduğunu mu dile getirir? Örneğin, "karım", "kızım", "arkadaşım" derken...



Ya "memleketim" derken?..



Acaba insan, "benim kentim" derken, o kentle ilgili hak mı iddia eder, yoksa ona teslim olmuşluğunu mu vurgular.



İşte yine Leningrad'dayım. Ve bu kent "benim kentim"... "Leningradım"...



O ne kadar bana ait, bilmiyorum; ama galiba ben onun bir parçasıyım... Ya da benim hayatımın bir parçası Leningrad'a ait...



Belki ondandır, dilimin hâlâ Petersburg'a dönmeyip de, kentin 1991 referandumu öncesindeki adına takılıp kalması...



Bizimkilerin "Deli Petro" dedikleri Büyük Pyotr, 304 yıl önce bu kenti kurduğunda neler hissediyordu acaba? Ya bugün parayı bastırarak Nevski Caddesi'ni kapatan yabancı sermaye neler hissediyor?..



Moskova'nın tüm zenginliğine ve mağrurluğuna karşın, sukûneti ve kültürüyle kendini "başkent statüsünde bir kent" olarak kabul ettiren bu eşsiz tarihi birikimin sırrı nerede?



Hayır, mesele Kremlin'in başına "bir Leningradlı" nın geçmesinde değil! O daha üniversitede yöneticilik yaparken de bu kentin ağırlığı farklıydı.



Üniversite... Binanın pek değişmemesi hem iyi, hem hüzünlü...



Leningrad Üniversitesi'ni bitireli 20 yıl olmuş... Her 5 yılda bir düzenlediğimiz buluşmaya bu yılki katılım epeyce fazla. Geride kalan gençliğe özlemin artmasından mı? Karşı konulmaz bir merak mı?..



Sokaklarda türlü mitingler yapılıyor. 1 Mayıs kutlanıyor. 25 yıl önce aynı sokaklarda ben de yürümüştüm. 30 yıl önceki yürüyüşümse Taksim'den kanlı bir anıdır...



1 Mayıslar birbirini izledikçe yüzlerdeki çizgiler derinleşiyor, sakallar ağarıyor.



Yaşanmış ne kadar çok şey var... Ve yaşanmamış...



İnsanların kendilerini daha arınmış hissettikleri ortamlar var... Kimisi için doğduğu kent, baba evi, kimisi için yakın arkadaş ortamı, kimisine göre camiler, kiliseler... Benim için Leningrad...



Zoraki Milyonerler


Rusların çok sevdiği



"Nasıl milyoner olunur?" yarışmasına,



Rusya Vergi Polisi'nin tavsiyesi ve



Başkan Putin 'in emriyle bir dizi



Rus milyarderinin zorla katılmasının sağlanması kararı alındı.



Hayatta en büyük başarılar,



bir sürü iyi düzenlenen



küçük tesadüflerin sonucudur.



Henry Fielding
(alıntıdır

Benzer Konular
    __________________
    Hayatımda heRkesin yeRi Ayrı .. Kiminin üStü ÇiziLi Kiminin aLtı!
      Alıntı ile Cevapla
    Cevapla

    Tags
    hayatı, için, paylaşmak


    Yetkileriniz
    You may not post new threads
    You may not post replies
    You may not post attachments
    You may not edit your posts

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodları Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık



    Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:17 .
    Telif Hakları vBulletin v3.8.4 © 2000-2024, ve
    Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.

    Modified by HAKANDOST

    eXTReMe Tracker




    Valid XHTML 1.0 Transitional


    Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.1